Olası bir deprem sadece Marmara’yı, sadece İstanbul’u değil, bütün bir ülkeyi etkileyecek. Tıpkı barışmak umudu gibi… Tıpkı basın özgürlüğü mücadelesi gibi… Tıpkı işsizliğe, açlığa karşı verilen mücadele gibi… Ya felaketle yaşayacağız ya birlikte kurtulacağız.
Prof. Dr. Cenk Yaltırak’ı dinliyoruz.
Daha önce T24’te yayımlanan söyleşisinde aktardıklarını, daha yakıcı, daha öfkeli bir biçimde anlatıyor: “Yerli bir gemi şirketi, deprem gemisini Ruslara satıyordu. Yalvar yakar bu geminin fiyatını 550 bin dolardan 350 bin dolara indirdim. Kapı kapı gezdim, bütün iş adamlarına, 5 milyon Euro'yu bir vazoya veren adama kadar gittim. 350 bin dolar veremediler… En sonunda Aziz Yıldırım, bir arkadaşımın da vasıtasıyla 15 dakikalık bir konuşmadan sonra kabul etti. Bir tek şartı vardı; ‘70 bin dolar KDV’yi ben ödemem, dedi. Ben de dedim ki “Bizim karı koca bütün birikimimiz 70 bin dolar, ben öderim”. Yani düşünün Türkiye’de iş adamlarının veremediği parayı, bir öğretim üyesi bütün servetiyle verdi. Bu ülke böyle bir yer."
Yaltırak, isyan edenlerden!
Rant düzenine, ezberlere, sosyal medya şöhretine, bilgisiz fikirlere…
İdealist, yazgıyı değiştirmek isteyen bir akademisyen.
Bir fikirle ortaya çıkmış.
Marmara depremi sorularına bilimsel gerçeklerle yanıt veriyor. Gündeme gelmek derdi yok. Anlatmaya, anlaşılmaya çalışıyor.
Gerçek, güncel haritalara dayanarak mutlaka kırılacak fayları, ihtimalleri aktarıyor.
Riskleri en aza indirmek, gerçekçi önlemler alabilmek için bir yöntem geliştirmiş.
Anlatıyor:
“Deprem İstanbul ve bölgede her yeri aynı şiddette etkilemeyeceğine göre, neredeyse her bir konutun nasıl etkileneceğini gösteren bir haritalandırma yapmak mümkün…”
Bu fikirle yola çıkmış.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bünyesinde kurulan Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk Uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) böyle kurulmuş.
Şimdi İş Bankası’nın da desteğiyle bir süper bilgisayarla çalışmalarını yürütecekler.
Ama bununla sınırlı değil.
Depremi çalışmaya ayırması gereken vakti, depreme çalışabilmek adına çalışmaya ayırdığı için…
Olağan şartlarda, Türkiye’nin zenginleri için bir başlık bile olamayacak miktarda kaynak arayışına çıkmış.
Yurt dışından milyonlarca dolarlık araştırma ekipman, sadece Yaltırak ve ekibine güvenilerek teslim edilirken, Türkiye’nin belli başlı zenginleri, şaşırtıcı da olmayan bir biçimde sırtlarını dönmüşler.
Bir deprem araştırma gemisi ihtiyacı için yaşadıklarını aktarıyor Yaltırak:
“Türkiye’nin en büyük holdinglerine gittik ama bir antrenörün otel parasını verebilen bir holding ya da kendisine İznik çini vazosu alan iş adamımız buraya verecek parası olmadığını söyledi. Bu bir zihniyeti yansıtıyor. Türkiye, yurt dışından gelen bir antrenörün otel parasından daha değerli. Bu zihniyeti kıracağız burada…”
* * *
T24’ün her yıl düzenlediği “Yıllık Konferansı”nın dördüncüsünde dinledik Yaltırak’ı… Hemen ardından Prof. Dr. Seda Kundak, kentlerin binalardan ibaret olmadığını, ürkütücü uyarılarla aktardı.
Prof. Cenk Yaltırak
Konferansın programı yoğundu.
Türkiye’nin en önemli hukukçularından Prof. Dr. Âdem Sözüer, “kayıt dışı hukuk” olarak isimlendirdiği yeni dönemin özelliklerini anlattı. Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, uyulmayan AİHM kararlarının yol açabileceklerini…
Dr. Türmen ve Prof. Dr. Sözüer (soldan sağa)
Doç. Dr. Ahmet Kuyaş’ın açılış konuşmasıyla başlayan konferansta, emekli Büyükelçi Ömer Önhon, Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya yeni dünya ve yeni Türkiye’yi, çözüm süreci ve Suriye bağlamı üzerinden konuştu.
(soldan sağa) Cansu Çamlıbel, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kaya, Doç. Dr. Yılmaz, (E) Büyükelçi Önhon
Koç Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tanju Yorulmazer, 'Türkiye ve Dünya Ekonomisi İçin Riskler ve Olasılıklar' başlıklı sunumunu yaptı.
FutureBright Grup Başkanı Akan Abdula ve Seraf Restaurant ortağı, şef Sinem Özler Türkiye sofraları üzerine konuştular.
Prof. Dr. İsmet Koç ve Doç. Dr. Derya Kömürcü, Türkiye nüfusu üzerine sunum gerçekleştirdiler.
Harvard Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, ABD'den yaptığı uzaktan bağlantıyla "Yaşlanma ve Genetik-İnsan Bedeninde Neler Oluyor?" başlıklı sunumunu yaptı.
Konferans, Cem Yılmaz’ın, "Gülmenin Psikodinamiği ve Önyargının Kinetiği" başlıklı sunumuyla sona erdi.
Cem Yılmaz, T24 Yıllık Konferansı'nda
* * *
Görkemli katılımcı listesi aslında Yaltırak’ı doğruluyordu.
Olanak sunulduğunda, kaynaklar doğru yere aktarıldığında bu ülke için yapılabilecekleri, bu ülkenin yapabileceklerini gösteriyordu tüm sunumlar.
Ama böyle olmuyor.
İsyan da buna…
T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın’ın sözleri de aynı noktaya işaret ediyordu: “Dünyadaki toplam sayıları 300-400 bin aralığında verilen haber siteleri sıralamasında T24 338. sırada. Türkiye’deki toplam yaklaşık 400 bin aktif site arasında T24. 58. sırada. Türkiye’deki toplam yaklaşık 4 bin haber sitesi arasında da T24 ilk 15 içerisinde. 16 yılda geldiğimiz nokta bu. Gerçeğe sadakat duymayan insanlar her şeyi yapabilirler. Ve bunu önce gazeteciliği kullanarak yaparlar. Ya da tersinden söyleyelim; gazeteciliği kullanamazlarsa bunu kolay kolay yapamazlar! Gazetecilik tam da bu noktada toplumlar, ülkeler, insanlar için kelimenin tam anlamıyla hayati bir değer taşır. Biliyorum, 'bağımsızlık' biraz yalnızlığı da çağrıştıran bir kelime. Bu salona bakarak “Yalnızız” demek gelmiyor içimden. Ama doğrusu yediğimiz ve yiyeceğimiz ayazlar da çıkmıyor aklımdan. Sözün özü gazetecilik sadece gazetecilerin meselesi değildir, toplumun bütün kesimlerinin meselesidir…”
T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın
* * *
Hemen her gün milyon dolarlık ihalelerden, kaynağı belirsiz paranın medyaya girişinden ve çıkışından, kara para soruşturmalarından, milyon dolarlık sözleşmelerden, transferlerden, bir gecede harcanan paralardan, hesaplardan bahsediyoruz.
Ülkenin bir yanında bir deprem bilimci, kişisel olarak hiçbir menfaat elde etmeyeceği, edemeyeceği bir gemiyi alabilmek için kapı kapı nasıl dolaştığını, kendisiyle nasıl hiyerarşik bir ilişki kurulduğunu anlatıyor.
Bir avuç gazetecinin heyecanıyla, kendi ayakları üzerinde durarak var olmaya ve büyümeye çalışan medya kuruluşları, bir başlarına, bağımsızlık ve basın özgürlüğü mücadelesi veriyor.
Bu toplumun biriktirdiği, toplum yararına kullanılması gereken kaynaklar ise nasılsa belli yerlerde toplanıp, fütursuzca harcanıyor.
Bu dengesizliği ortadan kaldırmak ve ülke adına birkaç adım etmek isteyenlerin ortak isyanları bu.
* * *
Olası bir deprem sadece Marmara’yı, sadece İstanbul’u değil, bütün bir ülkeyi etkileyecek.
Tıpkı barışmak umudu gibi…
Tıpkı basın özgürlüğü mücadelesi gibi…
Tıpkı işsizliğe, açlığa karşı verilen mücadele gibi…
Ya felaketle yaşayacağız ya birlikte kurtulacağız.
Birileri ise ancak bir felaket kapıyı çaldığında ve kaçınılmaz hale geldiğinde elini taşın altına koyuyor gibi yapıyor.
Hakikati görmek ve o çok imrenilen toplumlardaki gelir yapısına bakmak yeterli olanı biteni anlamak için.
Ve bir şeyin daha görülmesi gerekiyor.
Bu ülkenin gerçek kahramanları elleri sürekli taşın altında yaşıyor.
Gökçer Tahincioğlu / T24

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder