Demirtaş’tan Altaylı’ya uzanan yol, afla salınacak olanlar ve Dolmabahçe Mutabakatı -Gökçer Tahincioğlu / T-24-

Gazeteci Fatih Altaylı’nın programındaki tek bir sözünden yola çıkılarak bir hukuk yolu geliştirildi ve birileri rahat nefes aldı. Demirtaş, Osman Kavala gibi isimler için geliştirilen hukuktan sonra şimdi de ceza yasası maddelerinin birleştirilip birlikte yorumlanmasıyla yeni bir ceza maddesi üzerinden işlem yapmak yolu açıldı. Artık buradan dönüş de çok mümkün değil…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararın üzerinden 24 gün geçti.

Aslında bu kararın beklenmesi bile başlı başına hukuksuzluktu.

AİHM, daha önce iki kez daha Demirtaş’ın tutuklanmasının ve hakkındaki dosyanın “siyasi amaçlı” olduğunu karar altına almıştı.

Ama hukukumuz gayet yaratıcı!

Önce Demirtaş ile ilgili mükerrer bir dosya hazırlanarak, Kobani davası açıldı ve sanki yeni bir dosya söz konusuymuş gibi, AİHM’ye, “Sizin karar yerine getirildi, bu başka bir dosya” denildi.

Ardından, AİHM kararlarının kesinleştikten sonra uygulanacağı gibi bir söylem inşa edildi.

Artık bahane de kalmadı.

Hızla Kobani davasının bitirilerek Demirtaş’ın hükümlü hale getirilmesi dışında yol yok.

Olağan koşullarda bu da çok mümkün değil.

Ancak olağan koşullar söz konusu değil.

Burası garip bir ülke… MHP lideri Devlet Bahçeli bile Demirtaş’ın tahliyesinin yararlı olacağını söylerken, birileri hâlâ “Demirtaş şu kadar kişinin katili, şiddet eylemlerinden sorumlu” diye televizyonlarda şov yapıyor.

Mahkeme bile o kadar arayıp tarayıp ölümlerle Demirtaş arasında bağ bulamamışken, Kobani davasındaki cezaları sadece konuşmaları nedeniyle vermişken ve açıkça “Ölümlerle ilgisi yok” kaydını düşmüşken, ezbere laflarla prim yapılabiliyor.

Olan başta Demirtaş’a, cezaevinde hukuksuz biçimde tutulan insanlara oluyor.

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş

* * *

Şimdi bu listeye yenileri de eklendi.

Gazeteci Fatih Altaylı hakkındaki dava da hukuk tarihine geçecek nitelikte.

Altaylı’nın programındaki tek bir sözünden yola çıkılarak bir hukuk yolu geliştirildi ve birileri rahat nefes aldı.

Artık hukukumuzda sadece konuşarak, ima yoluyla Cumhurbaşkanı’nı tehdit gibi bir suç da var. Böyle bir suçun olması aslında mevcut yasalara göre olanaksız ancak Altaylı bu nedenle 4 yıl 2 ay hapis cezası aldı.

Daha önce tutuklamanın bir peşin cezalandırma yöntemi olarak kullanıldığını defalarca söyledik. Ancak artık yeni bir aşamaya geçildiği anlaşılıyor.

Tutuklamaların meşru sayılması, mahkemelerin de suçlamaları yerinde bulmasıyla mümkün gibi bir değerlendirme yapılmış anlaşılan.

Daha önce benzer dosyalarda beraat ve tahliye kararları veren mahkemeler de savcılıkların görüşünü paylaşıyor ve ceza veriyor.

Altaylı dosyası vahim örneklerden.

Demirtaş, Osman Kavala gibi isimler için geliştirilen hukuktan sonra şimdi de ceza yasası maddelerinin birleştirilip birlikte yorumlanmasıyla yeni bir ceza maddesi üzerinden işlem yapmak yolu açıldı.

Artık buradan dönüş de çok mümkün değil…

Fatih Altaylı

* * *

Yayman sendromu ve Dolmabahçe Mutabakatı

Haftalardır TBMM’de kurulan süreç komisyonundan kurulacak bir heyetin İmralı’ya gidip gitmeyeceği tartışılıyor.

Heyet, büyük tartışmalar sonunda kuruldu ve İmralı’ya gitti.

Heyetin başlangıçta kalabalık olacağı düşünülüyordu ancak öyle olmadı.

Öylesine gizli kapaklı bir görüşme yapıldı ki bilgi kırıntıları dışında 2 saat 50 dakikalık görüşmede ne konuşulduğunu, neler yaşandığını bilmek mümkün olamadı.

Öcalan’a nasıl hitap edildi, Öcalan nasıl hitap etti, hangi konuşmalar hangi bağlamda yapıldı, tartışma yaşandı mı, şu ana kadar hiçbirini bilmiyoruz.

Hatta heyetin gidip gitmediğini bile uzun saatler öğrenemedik.

Zira heyetin AKP’li üyesi Hüseyin Yayman, garip bir biçimde hastaneye gittiğini, İmralı’ya hiç gitmediğini, sonraki günler gidileceğini söyleyerek bütün gazetecileri yanıltmaya çalıştı.

Öyle ki MHP ve DEM Partililer bile bir an kendilerinden kuşku duydular.

Birileri de ertesi gün Yayman’ı savunmak için “böyle gizli görüşmelerin herhangi bir sıkıntı yaşanmaması adına son ana kadar gizlenebileceği” gibi yazılar kaleme aldı.

Ankara gazeteciliğine dair bilmeniz gereken en önemli başlıklardan biri, hemen her gizli konudan haberi olduğunu söyleyenlerin hemen hiçbir konuda bilgi alamıyor olmasıdır. Zamanla, deneyimle bunu gözlemler ve öğrenirsiniz.

İmralı ziyaretini bile gizleme gereği duyan, halka doğru bilgi aktarılmasına engel olan Yayman’ın daha önceki kimi yurt dışı görüşmeleri olağan sayılmış, aynı kişilerle görüşen CHP’liler ise “terör suçlusu” sayılmıştı. Küçük bir taramayla görmek mümkün.

Anlaşılan Yayman, İmralı’ya gittiğinin bile kayda geçmesini istemedi.

Ya da bazılarının sürekli yaptığı gibi basının kafasını karıştırarak, arşivlere farklı kayıt düşmeye çalıştı.

Yarın, “Biz değil, başkaları gitti” demeleri bile mümkün.

Dönemin Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu (sol başta), AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken / Dolmabahçe, 28 Şubat 2015

* * *

Ancak Yayman’dan daha önemli konu başlıkları var elbette.

Artık İmralı ziyareti de bittiğine göre, sıra Meclis’te kurulan komisyonun atacağı somut adımlara geldi.

Bugüne kadar sadece “dinleme” yapan komisyonun başkanlığını yürüten TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Suriye’de YPG’nin de silah bırakması halinde adım atılacağını söylemişti. Öcalan’ın da son görüşmede bu yönde mesajlar verdiği belirtiliyor.

Artık bir “eve dönüş” yasası çıkacağı konusunda herkes hem fikir.

Öcalan, baştan bu yana aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki süreci buzdolabına kaldırmasına yol açan Dolmabahçe Mutabakatı'ndaki başlıklara paralel açıklamalar yapıyor.

O mutabakat, sadece eve dönüşü değil, demokratikleşmeyi, hukuk devletinin güçlendirilmesini, cezasızlığa karşı mücadeleyi de içeriyordu.

AKP’nin derdi, bu yollara sapmadan, tek bir yasayla süreci kapatabilmek. Asıl hesabın yeni anayasa masasına kalması.

Burada DEM Parti ve CHP, en kritik noktada bulunuyor.

Demokratikleşme konusunda ısrar edip süreç komisyonunu bu yola zorlayacaklar mı, yoksa onlar da mı hesabı yeni anayasa masasına bırakma eğiliminde olacaklar, göreceğiz.

İmralı’ya gidip gitmeme tartışmaları nedeniyle aralarının açıldığı söylenen ancak isteseler de aralarını açmaları çok mümkün olmayan iki partinin, öncelikte hukuk devleti ve anayasa konusunda ısrarcı olmaları gerekiyor.

Aksi halde bu kadar önemli gelişmeye rağmen, en kritik kavşağa gelinen bu son sürecin de pozitif anlamda sürebilmesi mümkün değil.

İmralı'ya giden komisyon heyetindeki AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ile MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız

* * *

Beşinci af düzenlemesi

Adalet Bakanlığı, 11. Yargı Paketi’ni neredeyse tamamladı.

Pakette Covid-19 düzenlemesi olarak bilinen örtülü af düzenlemesinde eşitliği sağlamak adına yeni bir maddenin de yer alacağı neredeyse kesinleşti.

Böylece 2010’dan bu yana AKP’nin adına “af” demeden çıkarttığı beşinci af paketi yürürlüğe girmiş olacak.

En ağır suçlardan hüküm giyenler dahil yaklaşık 50 bin kişi tahliye edilecek.

Gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler ise bu düzenlemelerden elbette yararlanamayacak zira iktidarın gözünde onlar daha ağır suçlu.

Bu af düzenlemesi, 18 yaşından küçüklerin de yetişkin gibi cezalandırılması konusundaki tartışmaların da ne kadar boş olduğunu gösteriyor.

Zira yetişkinlerin de aldıkları cezayı asla yatmadıkları, en ağır suçları işleyenlerin üç beş yılda serbest kalabildiği bir düzen söz konusu…

Aksini söyleyen herkes toplumu kandırıyor.

Kader mahkûmu olanlar bu suçları işleyenler değil, bu suçların mağdurları.

Ve bir tek onlar görülmüyor.

* * *

HAFTANIN KİTABI: “Kusurlu Demokrasiden Planlı Otokrasiye”

Tekin Yayınları’ndan çıkan, “Kusurlu Demokrasiden Planlı Otokrasiye” adlı araştırma-inceleme kitabında Esat Aydın, Türkiye’nin aşama aşama yönetim biçiminin nasıl değiştiğini, neye dönüştüğünü mercek altına alıyor.

Aydın, kitabında, Türkiye’nin artık normalleştirdiği olağanüstü olayların nasıl planlı bir dönüşümün parçaları olduğuna işaret ediyor.

Demokrasinin kusurlu hallerinin ortadan kaldırılacağı beklenirken, otokrasiye doğru nasıl yelken açıldığını somut örnekler üzerinden gösteriyor.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

T-24 "Köşebaşı + Gündem"-27 Kasım 2025-

 Hong Kong'da 1900 daireli Wang Fuk Court sitesinde çıkan yangına müdahale sürüyor: 36 kişi öldü, 279 kişiden haber alınamıyor!  Çin...