Dilovası’ndan izlenimler (II) / Nisa’nın annesi anlattı: Yanmak çok zor, kızım bağırırken "Anne" mi dedi, "Baba" mı dedi?-(Candan Yıldız/T24)

 Nisa, Tuğba ve Cansu birbirlerine sarılarak aynı yerde ölmüş... Gücü olanla, çıkarı olanın simbiyotik ilişkisinin sonuçları değişmiyor, bedeli işçiler ödüyor.

Candan Yıldız 19 Kasım

İşçilerin kuralsızca çalıştırıldığı, havası her anlamda ağır Dilovası izlenimlerimin ilk bölümünde bir silsileden söz etmiştim.

Muhtar, Ravive Kozmetik’in bulunduğu binanın depo olmadığını kaymakama söyler, kaymakam bir şey yapmaz. Dönemin belediye başkanı yıkım kararını uygulamaz. Denetlemeye gelen zabıta kolilerle geri döner. Yıkım kararının uygulanmamasında rolü olan belediye başkanı yardımcısı görevine devam eder. Bu ağın kesişim noktasında duran patron da işçileri rahat rahat, kölelik şartlarında, güvencesiz çalıştırır. Tablo bu… Gücü olanla, çıkarı olanın simbiyotik ilişkisinin sonuçları değişmiyor, bedeli işçiler ödüyor. Kurtuluş Oransal’ın patron olduğu Ravive Kozmetik’te çalışanlar arasında çocukların da olduğunu biliyoruz. 8 Kasım’da çıkan yangında ölenler arasında üç kuzen 18 yaş altındaydı. O çocuklardan biri olan Nisa Taşdemir, annesinin verdiği bilgiye göre daha 15 yaşındaymış. Anne, Nisa Taşdemir, kuzeni Tuğba Taşdemir, diğer kuzeni Cansu Esatoğlu'nun birbirlerine sarılarak yaşamını yitirdiğini anlattı.

Nisa Taşdemir

“Üçü de aynı yerde ölmüş. Evlat acısı çok zor. İnsan dayanamıyor. Mezara gidiyorum bağırıyorum ses gelmiyor. Nisa o gün el salladı, ‘anne ben gidiyorum’ dedi. Nereden bilecektim ki ölüme gidecek, orada diri diri yanacak. Yanmak çok zor, bağırırken anne mi dedi, baba mı dedi?”

Bir annenin evladının ölümüyle ilgili dipsiz bir kuyuya atılmasının sorumluları cezasızlıktan güç alırken kendi dili Kürtçe ile “Kemiklerini aldım kızımın” diyen annenin öyküsü, çocuklarının kemiklerini arayan annelerle ne kadar ortak diye düşündüm. Çünkü ölenlerin öykülerinin gerisinde zorunlu göçe neden olan Kürt meselesinin de izi var.

Nisa Taşdemir’in babası kanser hastası. Uzun zamandır çalışamıyor. Nisa annesini çalışma konusunda ‘eve para lazım’ diyerek ikna etmiş. Pek de anlatmazmış iş yerindeki olumsuzlukları. Ama bir gün şu bilgiyi vermiş annesine. O anlattı:

“Bir arkadaşının avuç içi kemiği kırılmış iş yerinde, transpalete sıkışmış. Patron ‘iş kazası olduğunu söyleme’ demiş. O kızı özel hastaneye götürmüşler, kız evde kırdığını söylemiş. 10 bin lira da para vermiş.”

İş kazaları, kayıt altına işte böyle alınamıyor. Çünkü işsizlik tehdidi bir adım ötede…

Altı kardeşin dördüncüsü olan, 16 yaşındaki Cansu Esatoğlu’nun annesinin anlattıklarına göre zaten Dilovası’ndan taşınacaklarmış, kızı son maaşına alıp işten çıkacakmış. Ama 8 Kasım bütün planlarını altüst etmiş.

Tuğba Taşdemir’in annesi ise Kürtçe beddualarla öfkesini dindirmeye çalışıyordu.

Cansu ve Tuğba

Yangında ölen Sakaryalı Şengül Yılmaz’ın kız kardeşi Emine Bulut en net bilgileri veren kişiydi. Zira kendisi o cehennem atölyede 1,5 ay çalışmış.

“10 Kasım tatilinde 12, 13, 14 yaşında çocuklar gidecekti o işyerine. Adlarını yazdırmışlar. Bunların acımaları yok, büyüklerin yaptıkları işleri çocuklara yaptırıyorlardı. Onlara günlük 300-400 TL veriyorlardı. Ben çalıştım orada. Maaş 18 bin TL’ydi o zaman. Maaş almaya gittiğimde bana üç günlük deneme süresini kestiklerini söylediler. Ertesi gün aradılar ‘gelmiyorum’ dedim. Ünilever’den emekliyim. İş güvenliği konusunda sertifikalarım var ama orada hiçbir önlem yoktu. Bir gün SGK’dan denetime geldiler. Bize fazla uzaklaşmayın dediler. Mehmet Abi diye biri vardı. O gün onun babası ölmüş, cenazesi vardı. Denetim sırasında nereye gidelim diye düşünürken, uzaklaşmayın dediler ya, cenazeye gittik, denetimciler gidince yeniden iş başı yaptık. Patron katındaki tuvaletlerde peçete dahil her şey vardı. Bizim garibanların olduğu yerde sadece tuvalet vardı. Sabunu isterseniz evden getirin diyordular. Ablamın çay için evden şeker getirdiğini biliyorum. Kurtuluş Oransal’ın nereden güç aldığını bilmiyorum ama benim üç kuruşuma muhtaçlar diye bakıyordu. Kendini daha yüksek görüyordu. Oradaki bayanları aşağı görüyordu. Ablamın bir ses kaydı sosyal medyaya düştü. Ablam bana anlattı o olayı. Çok üzülmüş o kırmamış şişeleri. Yanında çalışan 14 yaşındaki bir çocuk düşürmüş şişeleri. Ona kızmasınlar diye ses çıkarmamış.”

Tıpkı diğerleri gibi sigortasız çalıştırılan Şengül Yılmaz da işten çıkmayı planlıyormuş, kızının düğünü nedeniyle borçlarını ödemek, doğacak torununa da hediye almak için yılbaşına kadar çalışmayı planlamış. Yoksulluğun ‘kadınlık’ hali var bütün hayat hikayelerinde. Emine Bulut’un anlattıkları bunu doğruluyor.

“40 yaş üstü kadınlara iş verilmiyor. Kiminin çocuğu okuyor, ev masrafı var. Kimisinin eşi hasta kimi kiracı. Ne yapsın mecbur çalışıyor. Ben çalışırken 70 yaşında çalışan bir teyze gördüm o atölyede. Şişelerin kapağını takıyordu.”

Tezgah önü parfüm satan markaların isimleri yargı sürecinde netleşecektir. Fason üretim yaptıran bu firmalar da kime üretim yaptırdığını araştırmak denetlemek zorunda. Bir olayı hatırlatacağım. 2013 Bangladeş’te yıkılan sekiz katlı Rana Plaza’da çok sayıda tekstil fabrikası bulunuyordu. Çöken binada 1138 işçi hayatını kaybetti ve 2600 işçi yaralandı. Kazanın ardından Clean Clothes Campaign – Temiz Giysi Kampanyası başlatıldı. Türkiye ayağında da bu kampanya yürütüldü ve  Bangladeş’te üretim yapan Türkiye’den bazı firmalar, ‘Yangın ve Bina Güvenliği’ anlaşmasını imzaladı. Bu önemli bir örnek… Yoksa fason üretici Ravive Kozmetik’in web sayfasında yazan “Tesisimizde en önem verdiğimiz şey, makine teknolojisi ve iş güvenliğidir” yalanı daha çok can alacak.

Candan Yıldız/T24

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Dilovası’ndan izlenimler (II) / Nisa’nın annesi anlattı: Yanmak çok zor, kızım bağırırken "Anne" mi dedi, "Baba" mı dedi?-(Candan Yıldız/T24)

  Nisa, Tuğba ve Cansu birbirlerine sarılarak aynı yerde ölmüş... Gücü olanla, çıkarı olanın simbiyotik ilişkisinin sonuçları değişmiyor, be...