Hangi taşı kaldırsanız, Trump’ın eski “baş stratejisti” Steve Bannon çıkıyor...
Dünyayı sarsan “Cambridge Analytica” (CA) skandalında da böyle oldu.
Skandalın baş figürü Steve Bannon çıktı.
2014-16’da CA’nın başkan yardımcılığını yaptığı gibi, Bannon’ın CA’nın kurucularından olduğu anlaşıldı.
Türkiye Doğan Grubu’nun satışı ile çoksesliliğe indirilen ölümcül darbeyle meşgul olduğundan, “Cambridge Analytica” gibi adı bile “uzak” yabancı bir skandalla ilgilenecek durumda değil. Ama biz ilgilenmesek de CA bizimle ilgileniyor. Gaipten bir ses olmak pahasına, ahtapot gibi dünyayı saran bu CA meselesinden söz etmek durumundayız.
Demokrasilerin Frankeştaynlaşması
CA, içleri boşalan, ideolojik referanslarını ve temsili niteliklerini yitiren demokrasilerin Frankeştaynlaşmasının son noktası.
Siyasi bir danışmanlık şirketi olarak kurulan CA, adı dahi Orwell’in siyasi kurgu romanlarından ödünç alınmış gibi duran “Stratejik İletişim Laboratuvarları/Strategic Communication Laboratories-SCL” isimli bir şirketin yan kolu olarak 5 yıl önce faaliyete geçmiş.
Seçim olan ülkelerde siyasi danışmanlık hizmeti veren şirket, Nijerya, Kenya, Çek Cumhuriyeti, Hindistan’da çalışmış. Ama en büyük namı, son ABD seçimlerinde Trump ve Brexit’te kıl payı kazanılan zaferleri belirleyerek elde etmiş.
Basından izleyebildiğimiz kadarıyla CA’nın Türkiye ile de bağlantıları var. 2019’un kader seçimi öncesinde bizden de iki parti CA ile temas kurmuş. İçlerinden biri bu şirketle anlaşmış!
Vaktiyle nasıl siyasi partiler “reklam şirketleri” ile iş yapıyorlardı ise, bugün, bu işbirliğini “siyasi danışmanlık hizmeti” veren şirketlerle kotarıyorlar. CA da şimdi bu hizmeti sağlayan ve mantar örneği gibi çoğalan bu şirketler arasında (Trump, Brexit zaferleri nedeniyle) en tanınanı oluyor.
Kirli çamaşırları ortalığa döküldüğü için artık iç yüzünü çözdük. Ama karanlık yüzü ifşa olan CA’nın kapısına yarın kilit vurulsa, aynı işlevi başka şirketler yerine getirecek.
Nabza göre şerbet
CA ne yapıyor?
Potansiyel seçmenler üzerinde “veri madenciliği/data mining” denen işlemi gerçekleştiriyor.
Facebook ve Google’da kullanıcıların yaptıkları aramalardan/“app” uygulamalarından, “arkadaş grupları” da dahil olmak üzere bir “kişisel” bilgi bankası oluşturuyor.
Davranış, düşünce, hayat tarzı, beklentilerden.. “psikografi” denilen bir harita meydana getiriyor. Sonra bu “psikografi haritası” üzerinden, danışmanlık verdiği parti/aday namına; “algı operasyonu” hedefli, tümüyle “kişisel” siyasi pazarlama ve propaganda yapıyor.
Buna bir nevi “nabza göre şerbet”in teknolojik versiyonu da diyebilirsiniz.
Düşünün...
Grup ya da cemaat olarak değil.. hedefteki kişiler, tüm bireysel zaaflarıyla, siyasi bir propaganda kampanyasında nokta atış, ince ince “algı operasyonuna” tabi tutuluyor.
CA bu amaçla, FB bilgilerinizi ve Google taramalarınızı, arkadaş bağlantılarınızla birlikte aşırarak yürütüyor. Dünyanın şu ara odaklandığı bu “kişisel bilgi hırsızlığı” tabii başlı başına skandal, ancak bu, büyük fotoğraftaki sadece bir ayrıntı.
Büyük resim, tek tek hepimizin.. “zaaflarımız”dan yararlanılarak ayrı ayrı birer propaganda hedefi haline getirilmiş olmamız.
Propaganda bundan böyle artık miting meydanlarında değil, bilgisayar ekranında yapılıyor.
Hafta başında Channel 4, CA’yı ifşa eden bir belgesel yayımladı. Belgeselde gizli kameraya konuşan bir yönetici şunu söyledi:
“Seçim kampanyalarını biz artık gerçekler üzerine değil, duygular üzerine inşa ediyoruz. Seçim, duyguyla kazanılır. İnsanları harekete geçiren iki baş anahtar vardır: Korku ve umut. Korku ve kaygıya ne kerte hitap ederseniz, o kadar kazanırsınız!”
Trump ve Brexit’in önünü açan anahtarlar nitekim tam da bu; “göçmen”, “küreselleşme” ve “Müslüman” korkuları olmuştu. Görüyoruz ki süreçte CA’nın parmağı varmış.
Nasıl olmasın?
CA’nın başstratejisti, ABD “alternatif sağ”ının temsilcisi Steve Bannon.
Projeyi fonlayan Bannon’ın mülti milyarder sponsorları Robert ve Rebekah Mercer.
Hedef ise Avrupa’yı Brexit’le bölmek ve Beyaz Saray’a Trump’ı çıkartmak suretiyle liberal demokrasileri çaptan düşürmek.
Türkiye’de “üst akıl, üst akıl” deniyor ya, “üst akıl” artık böyle çalışıyor.
Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET
Dünyayı sarsan “Cambridge Analytica” (CA) skandalında da böyle oldu.
Skandalın baş figürü Steve Bannon çıktı.
2014-16’da CA’nın başkan yardımcılığını yaptığı gibi, Bannon’ın CA’nın kurucularından olduğu anlaşıldı.
Türkiye Doğan Grubu’nun satışı ile çoksesliliğe indirilen ölümcül darbeyle meşgul olduğundan, “Cambridge Analytica” gibi adı bile “uzak” yabancı bir skandalla ilgilenecek durumda değil. Ama biz ilgilenmesek de CA bizimle ilgileniyor. Gaipten bir ses olmak pahasına, ahtapot gibi dünyayı saran bu CA meselesinden söz etmek durumundayız.
Demokrasilerin Frankeştaynlaşması
CA, içleri boşalan, ideolojik referanslarını ve temsili niteliklerini yitiren demokrasilerin Frankeştaynlaşmasının son noktası.
Siyasi bir danışmanlık şirketi olarak kurulan CA, adı dahi Orwell’in siyasi kurgu romanlarından ödünç alınmış gibi duran “Stratejik İletişim Laboratuvarları/Strategic Communication Laboratories-SCL” isimli bir şirketin yan kolu olarak 5 yıl önce faaliyete geçmiş.
Seçim olan ülkelerde siyasi danışmanlık hizmeti veren şirket, Nijerya, Kenya, Çek Cumhuriyeti, Hindistan’da çalışmış. Ama en büyük namı, son ABD seçimlerinde Trump ve Brexit’te kıl payı kazanılan zaferleri belirleyerek elde etmiş.
Basından izleyebildiğimiz kadarıyla CA’nın Türkiye ile de bağlantıları var. 2019’un kader seçimi öncesinde bizden de iki parti CA ile temas kurmuş. İçlerinden biri bu şirketle anlaşmış!
Vaktiyle nasıl siyasi partiler “reklam şirketleri” ile iş yapıyorlardı ise, bugün, bu işbirliğini “siyasi danışmanlık hizmeti” veren şirketlerle kotarıyorlar. CA da şimdi bu hizmeti sağlayan ve mantar örneği gibi çoğalan bu şirketler arasında (Trump, Brexit zaferleri nedeniyle) en tanınanı oluyor.
Kirli çamaşırları ortalığa döküldüğü için artık iç yüzünü çözdük. Ama karanlık yüzü ifşa olan CA’nın kapısına yarın kilit vurulsa, aynı işlevi başka şirketler yerine getirecek.
Nabza göre şerbet
CA ne yapıyor?
Potansiyel seçmenler üzerinde “veri madenciliği/data mining” denen işlemi gerçekleştiriyor.
Facebook ve Google’da kullanıcıların yaptıkları aramalardan/“app” uygulamalarından, “arkadaş grupları” da dahil olmak üzere bir “kişisel” bilgi bankası oluşturuyor.
Davranış, düşünce, hayat tarzı, beklentilerden.. “psikografi” denilen bir harita meydana getiriyor. Sonra bu “psikografi haritası” üzerinden, danışmanlık verdiği parti/aday namına; “algı operasyonu” hedefli, tümüyle “kişisel” siyasi pazarlama ve propaganda yapıyor.
Buna bir nevi “nabza göre şerbet”in teknolojik versiyonu da diyebilirsiniz.
Düşünün...
Grup ya da cemaat olarak değil.. hedefteki kişiler, tüm bireysel zaaflarıyla, siyasi bir propaganda kampanyasında nokta atış, ince ince “algı operasyonuna” tabi tutuluyor.
CA bu amaçla, FB bilgilerinizi ve Google taramalarınızı, arkadaş bağlantılarınızla birlikte aşırarak yürütüyor. Dünyanın şu ara odaklandığı bu “kişisel bilgi hırsızlığı” tabii başlı başına skandal, ancak bu, büyük fotoğraftaki sadece bir ayrıntı.
Büyük resim, tek tek hepimizin.. “zaaflarımız”dan yararlanılarak ayrı ayrı birer propaganda hedefi haline getirilmiş olmamız.
Propaganda bundan böyle artık miting meydanlarında değil, bilgisayar ekranında yapılıyor.
Hafta başında Channel 4, CA’yı ifşa eden bir belgesel yayımladı. Belgeselde gizli kameraya konuşan bir yönetici şunu söyledi:
“Seçim kampanyalarını biz artık gerçekler üzerine değil, duygular üzerine inşa ediyoruz. Seçim, duyguyla kazanılır. İnsanları harekete geçiren iki baş anahtar vardır: Korku ve umut. Korku ve kaygıya ne kerte hitap ederseniz, o kadar kazanırsınız!”
Trump ve Brexit’in önünü açan anahtarlar nitekim tam da bu; “göçmen”, “küreselleşme” ve “Müslüman” korkuları olmuştu. Görüyoruz ki süreçte CA’nın parmağı varmış.
Nasıl olmasın?
CA’nın başstratejisti, ABD “alternatif sağ”ının temsilcisi Steve Bannon.
Projeyi fonlayan Bannon’ın mülti milyarder sponsorları Robert ve Rebekah Mercer.
Hedef ise Avrupa’yı Brexit’le bölmek ve Beyaz Saray’a Trump’ı çıkartmak suretiyle liberal demokrasileri çaptan düşürmek.
Türkiye’de “üst akıl, üst akıl” deniyor ya, “üst akıl” artık böyle çalışıyor.
Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET