Kuruluş: 4 Haziran 2014
16,5 milyonluk bir bedel tespitinin akabinde satılmış olan kulüp, hangi arada, hangi şartlarda yapıldığı belli olmayan ihaleyle sahiplerini buldu.
Başakşehir ilçesi, siyasi anlamda bir getto özellikleri çerçevesinde yerleşim yeri olarak kurgulanmıştır. Futbol takımı da bu özellikler içinde, projenin parçası olarak uygulamaya koyulurken, genel ve yerel siyasi yapıların tüm olanaklarından faydalanmaktadırlar.
Çıkış noktası: Sporun siyaset üstü kavramı olmasını sağlayan küresel etkisi yöreselleştirilerek, siyasetin önemli argümanı haline sokulması neticesinde, sosyal-siyasal-ekonomik propaganda etki alanına çekilmiştir. Bir araç olarak kullanılan en etkili kurum haline getirilen spor ve haliyle futbol, uygulamadaki tüm kültür kodları feodal ve arabesk içerik taşıyarak alt seviyede uygulama hedefi haline getirilmiştir. Bu yapının kurgulanması tüm takımları etkisi altına alarak, hepsini yöresel figür haline getirmiştir.
Böylelikle de çok üst seviyeye oynayamayacak takımların spor dışı etkiler sayesinde önü açılmış oluyor.
Siyasi etkilerin en önemli katkısı kolay sponsorluk bulmalarıdır! Haliyle, Başakşehir’in en önemli kazancı sponsor gelirleri oluyor. Tabii burada bakılacak nokta; bu kadar kolay ve yüksek girdiler sağlayan sponsorları bulmalarındaki kolaylık ile sponsorların devlet ile olan ilişkileridir.
Bu Başakşehir için bir kolaylık, ama sporun etik rekabet koşulları için ciddi bir sorun. Çünkü rekabet koşulları içindeki eşitlik ilkesi bu ilişkiler sayesinde sporun gerçek ruhuna zarar vermektedir.
Devletin sadece eğitim alanındaki bu ilçeye yaptığı yatırımlar süreç hakkında net bilgi verebilir.
“Eğitimde Başakşehir; 82’si devlet okulu, 142’si özel okul olmak üzere toplam 224 okulla adeta İstanbul’un eğitim öğretim üssü olmuştur.”
Başakşehir’in nüfusu şu anda 2018 tahmini kayıtlı olmayanlarla beraber 600 binlere geldi ve devam eden büyük projelerle bir milyon hedeflenmektedir.
Hiç kimsenin böyle bir takım olmasından rahatsızlık duyması söz konusu değildir. Hatta oynadığı futbol adına olumlu olarak yorumlanacak ayrıntılar bulunmaktadır. Mühim olan rekabet koşullarının eşit şatlarda olmasıdır. Buradaki sıkıntı devlet desteği ile avantajlı konuma geçmesi ve olayı bir siyasi proje haline getirilmesidir.
1884 yılında kurulan Leicester City’nin, İngiltere Premier Lig’de şampiyon olması tüm dünya tarafından sempati ile karşılanmıştı. Çünkü tarihsel edinimler ile oluşturduğu kendi koşulları sayesinde, şartları kendinden daha iyi olan takımlarla eşit şartlarda mücadele ederek şampiyon olmuştu. Can alıcı nokta; şartların herkes için eşit olmasıdır.
Mütevazi olmanın erdemi başarının saflığı ve emek içermesidir. Tarihsel misyonu olmayan bir kulübün tek dayanağı siyasi etki olursa, ister istemez karşıt tepkisinin oluşumu çok kolay olacaktır.
Metin Oktay’ı, Lefter’i, Can Bartu’su, Şükrü Gülesin’i, Sabri’si, Yasin’i, Datcu’su olmayan bir takım, tarihsel öğretilerden mahrum kalır. Tarihsel öğreti bir kurumun ana fikridir. Tüm kitleleri arkasından sürükler ve milyonlarca taraftarı olmasını sağlar.
İşte örnek: Çanakkale Savaşında şehit düşen futbolcular.
“Fenerbahçeli Arif (Emirzâde), olmadan ise Fenarbahçe olmazdı. Savaş çıkıp, cepheye gönderilince Arif’in gönlü takımından ayrı kalmaya razı gelmemişti. Arif, cepheden ata atlayıp 26 saatlik yoldan sonra sahaya çıkıyor, maçını oynadıktan sonra tekrar savaşa koşuyordu. Şehit haberi geldiğinde arkadaşları yıkıldı.”
“Çanakkale’de destan yaratanlardan biri de Galatasaray’ın sembol futbolcusu Hasnun Galip’ti. Düşmanla savaşmış, dövüşmüş ve şehit düşmüştü.”
“Beşiktaş’ın kaptanı Kâzım aynı zamanda şairdi. Çanakkale’de sırtına yediği bir gülle ile parçalandı. Birliğindeki yakın arkadaşları, yerde hazin bir şekilde yatarken, ceketinden fırlayan bir kâğıt parçasını hatıra olarak sakladılar. Beşiktaş kaptanının üstünden ‘Beşiktaş Marşı’ çıkmıştı.”
Şimdi üç büyüklerin yapacağı bir Çanakkale Savaşı koreografisini düşünelim. Bir de Başakşehiri’in yaptığı Clichy’li koreografiyi düşünelim.
MÜSLÜM GÜLHAN / BİRGÜN