Bu sene sınıfta “toplumsal cinsiyet ve din” konusunu tartışmaya açtığımız derste tesettürlü öğrencilerimden biri döktü içini: “Anneanneme göre benim bu örtünme şeklim haram hocam… ‘Böyle örtüneceksen açık gez daha iyi’ diyor bana!..”
Bakıyorum ona: 1990’lar-sonu /2000’ler-başı doğmuş ve şu an üniversite sıralarında oturan tesettürlü öğrencilerde genel/yaygın temayül olarak belirmiş “standart” görüntü içinde.
Nasıl tarif etmeli?.. Başında “İslami-hicap” kurallarını gözeten bir örtü; sonrasında (çarşaf ya da pardösü yerine) şık bir bluz-ceket, jean-pantolon ve gayet gösterişli, “marka” spor ayakkabılar…
Yani “kapalı” mı evet, ama renksiz, hareketsiz ve “mazbut” değil. Birkaç kuşak öncesi tesettürlü üniversite öğrencilerimin çoğunda rastlanan “ağırlık” ve sakınganlıktan uzak bir “hicap” hali bu… Başörtüsünü “tayt”la buluşturan bir “layt tesettür”…
Bilmiyorum çok mu iddialı olacak ama denilebilir ki karşımızdaki, “Z-Kuşağı Müslüman genç kız” görüntüsü; bu kuşağı karakterize eden “mobil” kültürüyle mütenasip bir tesettür tablosu…
***
Bu “tablo”dan rahatsız olup sesini yükselten sadece benim sevgili öğrencimin anneannesi değil. Dindar-muhafazakâr ve tabii “eril” kalem/kitap/fikir erbabında da benzeri rahatsızlığa bağlı serzenişlere ekranda bir programda denk geldiğimi hatırlıyorum.
“Yeni-yetme” dindar-muhafazakâr genç kızların “örtünme” konusunda mevcut konvansiyonları, alışkanlık ve beklentileri yerle bir eden bu giyim tercihlerini anlayamadıklarını belirtip “Bu nasıl/ne zaman oldu” diye yakına yakına soruyorlardı.
Tabii sorunun ve de “sorun”un bam telini, türban yasağı, “ikna odaları”, vb. siyasi
ve resmi-ideolojik uygulamalar karşısında “onca yıllık mücadeleler” sonrası kazanılmış hakların ardından şimdi bu “new-age başörtülü bacılar”ın böyle “kozmetik”, “frapan”, hatta “dekolte-tesettür” meyline nasıl kapıldıkları oluşturuyor.
“Allah’ın emri”ni hayata geçirme yolunda “dinsiz” addedilen bir “laik rejim”e karşı verilmiş bunca mücadeleden sonra gelinecek nokta burası mı olmalıydı?!
Eğer gelinen nokta burasıysa, galipler bu yolda mağlup sayılmaz mıydı?!
Günahtan sakınma (“takva”) için örtünme, şimdi bu (“nefsanî”) haliyle “örtünerek açılma”ya karşılık gelmiyor muydu?!
Ve işte o nihai soru: Bütün bunlar nasıl oluyor, olabiliyordu?..
***
Oluyor olabiliyor, çünkü bu gençler ne ablalarının “başörtüsü-hakkı” için oturma eylemlerini, ne “28 Şubat”ı, ne de “İkna Odaları”nı yaşadılar, deneyimlediler.
Onlar kendilerini bilebildikleri aşamada avuçlarının içindeki “mobil” cihazlarla, tıpkı başörtülü-olmayan hemcins akranları gibi aynı küresel kültürel-endüstriyel örüntünün anaforuna kapıldılar.
Twitter, Facebook, YouTube, Instagram… Ve elbette “Selfie”…
Yani özlüce, dijital tüketim kapitalizmi…
Z-Kuşağı Müslüman genç kızların “takva”sı esas itibarıyla bu hâkim, kapsayıcı ve etkin sosyokültürel iklimde neşvünema buluyor!..
Bizim dinbaz iktidar, zoraki şekilde imam-hatiplerle, sıbyan mektepleriyle, Kuran kurslarıyla ne kadar bastırırsa bastırsın; arzu ettiği tarzda sosyalleşme veya “kültürleme”yi mümkün kılacak “iklim”i yaratmaya uğraşırsa uğraşsın, olmuyor. “Sibernetik sosyalleşme” hükmünü dindar-muhafazakâr yeni nesil üzerinde de icra ediyor ve onların tipolojilerini belirliyor.
Böyle olunca sınıfımdaki başörtülü genç kızla başörtüsüz genç kız arasındaki fark, bir “derece farkı”ndan öteye gitmiyor; ortada “mahiyet farkı”ndan söz edebileceğimiz bir durum bulunmuyor.
***
Bu elbette sadece bize özgü değil ve İslam dünyasının her tarafından örneklenebilecek, dünyada her yerde deneyimlenen bir “New-Age Müslümanlık.”
Fakat Türkiye’de gidişatın önünü açan "ticari inisiyatif" olarak “Tekbir Giyim A. Ş.”nin hakkını teslim etmek gerekir.
“Tekbir Giyim”, bu memlekette “Tesettür emirdir” düsturundan, "Tesettür güzeldir” düsturuna geçiş köprüsü olmuştur.
Bu bakımdan onun kurucusu ve sahibi Mustafa Karaduman’ın 1990’ların başında kendisiyle yapılan bir görüşmedeki, “Mini etek dünyaya nasıl yayıldı, aynı şekilde tesettürü bütün dünyaya yayacağız” iddiasının gerçekleştiğini de belirtmek gerekir. Şu kayıtla ki tesettür dünyaya aynen “mini-etek gibi” yayıldı; yani bir moda, güzellik, cazibe “aksesuar”ı olarak…
O yüzden tesettürün “gizli güzellik” olduğunu belirten gayet “profesyonel” tesettürlü kadın kuaförlerimiz; “Tesettürlü kadın da dekolte giyinmekten hoşlanır” diyen meşhur tesettürlü modacılarımız oldu.
Böyle böyle “Tekbir Giyim”le çıkılan yolda şimdi “siber-âlem”de, “mobil-ortam”da, “online” işlerlikte bol bol irili-ufaklı tesettür giyim firmalarına kadar geldik.
Girin İnternet’e ve orada derya gibi karşınıza çıkan bu “new-age tesettür kreasyonları" üzerinde şöyle bir sörf yapın, işte o zaman bulacaksınız yukarıda zikredilen, "eski-tüfek" ataerkil dindar-muhafazakârlığın “Bu nasıl oldu” sorusunun cevabını!..
Tayfur Atay / T24