Siyasal İslam ve ülkücü hareket öteden beri Amerikancı siyaset izlemiş, bugün de aynı çizgiyi sürdürmektedir. Bunda şaşacak bir yan yok. Tarihsel veri bu! Suriye konusunda kol kola girip ülkeyi savaşa sürüklemelerinin nedeni ideolojik varlıklarıdır. TSK; eskiden ulusal görünen NATO kuvvetiydi, şimdi mücahit kılıklı NATO ordusu oldu. Nihayetinde çizgisi Amerikancıdır. Kürt hareketi farklı gerekçelerle Amerika ile yan yana düşmüştür. Benzer durum CHP için de geçerlidir. Hal böyle olunca Suriye meselesinde sağlıklı tutum alacak, daha doğrusu AKP’nin neo-Osmanlı hayallerine set çekecek hakiki bir siyasal hareket yazık ki Meclis’te bulunmamaktadır.
İhvancı miting
Geçen pazar Abdülhamit ve Erbakan posterleri altında Kudüs Mitingi’nde konuşan Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu, İhvancı AKP’yi meşrulaştırdı. Siyasal İslam Türkiye’de kazanmıştır. (Bu konuyla ilgili Fatih Yaşlı Sol’da yazdı, mutlaka okunmalı) Yazık ki laiklik kaygısı güden büyük Atatürkçü kesim yenildiğinin farkında değildir.
Üç beş belediye kazanmakla övünen, mutlu olan insanlar büyük çöküşün ya farkında değil ya da kondurmak istemiyor. Oysa hakikati olduğu gibi görmeden mücadele etmek, yeniden ayağa kalkmak mümkün değildir.
Bugün Uğur Mumcu’nun, Aziz Nesin’in kemiklerini sızlatacak ölçüde ürkütücü bir tablo ile karşı karşıyayız. İşin tuhaf yanı Kemal Kılıçdaroğlu daha dün Sivas’ta olduğu gibi yakılmak istendi. Merak ediyorum, kendisini yakmaya gelenlerin hangi düşünsel çevreden olduğunu sanıyor?
Siyasal İslam tonları arasında bizim göremediğimiz hangi farkı algılamış durumda?
Ne olduğu belirsiz ittifak uğruna toplumu ateşe atıyor.
Her tür gericilik
Siyasal, toplumsal olaylar arasında bağ vardır. Örneğin Canan Karatay’ın tüm bilimsel ilkeleri yok sayıp “Turp yiyin turp gibi olursunuz, fıstık yiyin fıstık gibi olursunuz” tezi, bilimden kopan toplumun sefaletini gösterir.
Doğru dürüst üniversitesi olan bir memlekette artık psikiyatrinin konusu olan bir kadın bu kadar rahat konuşabilir mi?
Her gün ekranlarda aşı karşıtı, bilim dışı tezler savunulabilir mi?
Hal böyle olunca Meclis’te bir vekil, depremden korunmak için hangi duaları okumamız gerektiğini anlatır. Birine “fesuphanallah”, diğerine de “hıyar yersen hıyar gibi olursun” demek geliyor insanın içinden. Cennetten tapu vaat eden Diyanet’in başına şaşırmıyoruz, meşhur Züğürt Ağa filminde alay ettiğimiz insanlar, bugün ülke yönetiyor. Büyük çöküştür bu.
Siyasi ayak safsatası
“FETÖ’nün siyasi ayağı kimdir” sorusu öteden beri güldürdü beni. 80’de inşa edilen, büyük sermaye eliyle güçlendirilen Türk-İslam sentezinin ürünüdür Fethullah çetesi. Büyürken siyasal İslamcı diğer hareketlerle ve sağ partilerle işbirliği yapmıştır. Sanıldığı gibi TSK bu konuda duyarlı falan da değildir. Evren’in gerici ordusu ve NATO’cu takipçi Genelkurmay başkanları soğuk savaş güdüsüyle İslamcılarla kol kola girmiştir. Nasıl oluyor da ellerinde onca istihbarat kadrosu varken olan bitenin farkında değillermiş, hayret! İş döndü sonunda onları da vurdu. Subaylar sonsuza dek sürecek iktidarları (!) çöktüğünde çok geç kaldıklarını fark ettiler. Eğer gericilikle bir kez tokalaşırsanız, kolunuzu, bedeninizi kaptırırsınız. Bugün İlker Başbuğ’a neredeyse FETÖ sanığı muamelesi yapma keyfiyeti nereden kaynaklı sanıyorsunuz?
Kafasını kuma gömenler
Etik açmaz büyük sorundur kuşkusuz toplumlar için. Ancak düşünsel sefalet daha tehlikelidir. Aydın çevrenin günlük kişisel çıkarları uğruna kafasını kuma gömmesi, sanatçıların ölçüsüz bir süreçte, birkaç konser, söyleşi için görevlerinden vazgeçmesi utandırıcıdır. Diyeceğim; AKP kurmaya çalıştığı düzeni inşa etti. Geçen gün sosyal medyada bir yobazın videosunu gördüm, diyor ki: “yüz yıllık Cumhuriyet bitti, şimdi ikinci Osmanlı dönemindeyiz, ilk padişah da Erdoğan.” Bence adam doğru söylüyor. Kızmak, sövmek yerine Cumhuriyeti yeniden kazanmak için kafa yormalıyız. Unutmayalım, Cumhuriyeti yıkmak isteyenler, bunu bir başına yapamazdı, bu büyük ittifaktır.
Diyorum ki; ya Atatürk ya Abdülhamit... İkisi birden olmaz!
Enver Ayseven / CUMHURİYET