Karikatüre iyi bakın lütfen: Dinin ortaya çıkıp kurumsallaşmasından bu yana var olan bir toplumsal ve siyasal olguyu yansıtmakta. Ama siz siyasetçinin yanına soylu ya da yüksek burjuva sınıfının temsilcisini de oturtun. Dikkat! Bu “siyasetçi” özel bir siyasetçidir: Otokrasi ve teokrasiden yana, demokrasi ve halk düşmanı, sağcı bir yaratık…
***
Bir varlığın, bir maymun türünün insana dönüşmesi trajik bir olaydır bu varlık için: Çünkü yaşanan doğa korkusundan çok daha büyük bir korku olan “zihinsel korku” dehşeti vardır. İçinde bulunduğu ekoloji; gece-gündüz, soğuk-sıcak, yağmur, rüzgâr, ay ve güneş, mevsimler, yaşlanma, doğum - ölüm ve en korkuncu rüyalar. Bir başka dünya, ruhlar dünyası. Rüya bugün de bir ciddi olgudur. Bu nedenle rüya yorumculuğu bir meslek olmuş Hz.Yusuf gibi bir de rüya yorumcusu peygamber var…
Tanrı da dinler de insan icadıdır. Doğa ve olaylarının yarattığı korkuya karşı bir tür savunma yorganıdır, dahası mucize yaratması beklenen afyondur.
İnsan ve toplumu, böyle bir yaşamsal gereksinim duysun da “işbölümü”nde Tanrılar (sonra da Allah) ve din işleriyle özellikle ilgilenecek bir meslek icat olmasın olur mu? Böyle bir meslek icat olsun da kutsallaşıp çok özel ve ruhani bir otorite ve iktidara sahip olmasın olur mu? Kuşkusuz oldu, hemi de göksel (Tanrısal ve dinsel) ve uhrevi gücün temsilcileri… Bize de olguları tanımlamak kaldı.
***
Vahiy ve Nüzûl’e (nazil olma; kutsal kitapların Tanrı tarafından indirilmesi) inananlara saygı duymakla birlikte Tanrı ve din olgusuna kuşkusuz evrim açısından rasyonalist ve pozitivist akılla bakıyorum. Bu benim özgürlüğüm, kimse kusura bakmasın!
Nikola Tesla gardaş bakın ne demiş: “Kiliseye paratoner takıldığında din ve bilim tartışması sona ermiştir.” Yıldırıma karşı “Tanrı’nın evi”ni bilim ve teknolojinin koruması ne anlama gelir! Camileri de paratoner korur.
***
Şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere: Siyasal iktidar da din iktidarı da yumurtadan çıkmadı: Toplumsal işbölümünden çıktı.
Devlet dünyevi (yeryüzü) iktidarı temsil eder, din ise semavi (göksel) iktidarı. Bu iki iktidar arasında Hıristiyanlıkta büyük çatışmalar olmuş; Vatikan’daki papalık krallara taç giydirme hakkını, tacı kendi eliyle başına koyan Napolyon Bonapart’a kadar elinde tutmuştur. Ama daha önce, şimdi adını hatırlamadığım bir kral, kendini bağışlatmak için Vatikan’a (Roma’ya) Avrupa’nın göbeğinden, dizleri üzerinde yürümek zorunda kalmıştır. Kısacası, bütün dinlerin din adamları devletin ve soylu sınıf ile burjuvazinin iktidarları için hizmetkâr olmuşlar ve halkı birlikte ezmişlerdir. Bunların dışında, sadece, Güney Amerika’da “Kurtuluş Teolojisi” (Théologie de la liberation) hareketine mensup Katolik Kilisesi papazları yoksul halkı korumuş ve şiddete maruz kalmışlardır.
***
İslama gelince, İslamda ilk komün hareketi olan Karmati hareketi ile zenci kölelerin isyanı olan “Zenc Ayaklanması” devlet tarafından ezilmiştir. Osmanlı’da başta Şeyh Bedreddin hareketi olmak üzere halktan yana bütün dini isyanlar da devlet tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Padişahlar istedikleri fetvayı şeyhülislamdan kolayca almışlardır.
Günümüzde de Diyanet İşleri Başkanlığı açlık, sefalet, işsizlik, doğal afetler konusunda halktan yana ağzını açmamış, halkı kadere boyun eğmeye davet etmiştir! Diyanet İşleri Başkanlığı, tarikatlar ve cami, sağcı iktidarların emrinde halkın ezilmesine katkıda bulunmuşlardır.
Özdemir İnce / CUMHURİYET