17 Mart 2022 Perşembe

ABD Ukrayna'yı nasıl ve neden silahlandırdı?(KAYA EMRE UZMAY-SOL) + Ukrayna'ya giden İngiliz gönüllü parayı ve sözleşmeyi beğenmeyince geri döndü: Kandırıldık(SOL)

 ABD Ukrayna'yı nasıl ve neden silahlandırdı?(KAYA EMRE UZMAY-SOL) 

ABD ve Batı ülkelerinin Ukrayna'ya dönük silahlandırma politikası uzun süredir, Ukrayna ordusunun bir zaferinden ziyade, Rusya'nın başlattığı savaşta yıpratılması üzerine kurulu görünüyor.

ABD ve ortakları Ukrayna'yı  2014'te silahlarla ve askeri uzmanlarla donatmaya başlamıştı. O dönem Rusya birliklerinin Kırım hariç Ukrayna toprağına girmesinden bahsedilmezken Donetsk ve Lugansk'taki bağımsızlıkçı hareketler Ukrayna hükümeti tarafından "Rus işgali" olarak lanse ediliyordu. Batı'nın Ukrayna'yı silahlandırmaktaki temel dayanak noktası da buraya işaret ediyordu; büyük topraklarını ayrılıkçılara kaptırmış bir devletin kaybettiği topraklarını geri almasına yardım etmekten ziyade gelecekteki çok daha büyük çaplı bir savaşa Ukrayna'yı hazırlamaya.

Öte yandan mevcut silah akışının niteliği ve ABD'li yetkililerin beyanları, Batı'nın Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin "ülkeyi işgalciden kurtaracağı" bir sonuç beklemediğine işaret ediyor. Batılı yetkililer ve kurumlar tarafından speküle edilen tüm varsayımlar Ukrayna'nın tamamı olmasa bile büyük bir kısmının Rusya veya onun kuracağı yönetimin eline geçmesi ve bu bölgelerde silahlı militanların yönetime karşı sürekli 'silahlı direnişe' hazırlık çerçevesinde şekilleniyor. Burada Polonya'da Zelenskiy tarafından temsil edilecek bir "sürgün hükümeti" kurulması ve kaybedilen topraklarda "Gladio benzeri" yapıların gelecekte kamu düzenini silahlı saldırılarla sürekli bozduğu plansa şimdilik ABD'nin en çok merkeze koyduğu strateji gibi görünüyor.

2014'te ülkede gerçekleşen darbenin ardından ABD düzenli olarak Kiev'e silah ve para yardımı akışında bulundu. Şubat ayındaki Rusya saldırısına kadar resmi kanallarla Washington Kiev'e 5,6 milyar dolar1 askeri yardımda bulundu. Bu yardımın 3 milyar doları, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon tarafından "Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumasına, sınırlarını güvence altına almasına ve NATO ile birlikte çalışabilirliği geliştirmesine yardımcı olmak için eğitim ve teçhizat"2 şeklinde yapıldı.

Söz konusu silahlandırma ve eğitim kapsamında 8 yıldır Kiev'in Donbass'a karşı yürüttüğü savaş da desteklendi, sivillere yönelik hak ihlalleriyle katliamlar, Minsk Anlaşmaları'nın tamamen görmezden gelinmesiyse umursanmadı. Ancak savaşın Kiev'in ayrılıkçı kentleri düzenli bombaladığı ve büyük çaplı toprak değişiminin olmadığı bir statükoda sürmesi ABD'nin gayeleriyle örtüşmüyordu.

Silah tedariğinin karakteri

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak için gerekçe olarak sunduğu Ukrayna'nın Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerine dönük saldırısı 17 Şubat'ta yoğunlaşırken Rusya'nın iki cumhuriyeti tanıma kararı Kiev'in bu saldırılarının sürdürülebilir olmadığının işaret oldu. Rusya'nın saldırısının hemen öncesindeyse The Washington Post, 2021'nin Aralık ayı itibariyle ABD'nin Ukrayna'ya dönük silah tedariğinin ivme kazandığını yazmıştı.

Ancak Ukrayna'nın savaşa hazırlanmasında düzenli ordunun modern silahlarla silahlandırılması ve Batılı uzmanlar tarafından eğitilmesi çok ufak bir ağırlık taşıyor. Ukrayna'ya dönük batının silahlandırma kampanyaları, ABD'nin bonkör yardımlarına karşın Rusya'nın saldırısını başlatmasını takiben bile büyük ölçüde bireysel, taşınabilir teçhizata dayanıyor. Ukrayna'ya Javelin ve Stingerlar dışında Batı'nın vermeye kıyabildiği tek hava savunma sistemleri, Rus uçaklarına karşı çok etkili olmadığı savaşın ilk günlerinde kanıtlanmış SSCB menşeli S-300'ler oldu, ABD'yse Polonya'dan teslim etmesini istediği3 MiG-29'ları teslim etme işi kendisine düşünce vermekten vazgeçti.4 ABD'nin silahlandırmada özellikle ufak ve taşınabilir silahları tercih etmesi, bu silahların düşman hatlarına daha kolay sokulması ve çalıştırmak için çok da karmaşık bir eylem gerektirmemesi, yani profesyonel askerler yerine yeterli bir eğitimin ardından militanlara bile emanet edilebilecek nitelikte olmaları.

Bu silahların tedariğinde düzenli ordu yerine Azov gibi neo-Nazi militan gruplara öncelik verilmesi de önemli bir detay.5

Militan yetiştirme: Gladio modeli

ABD'nin "işgal senaryosu" durumunda uygulamayı planladığı strateji "Direniş Yürütme Konsepti" (Resistance Operating Concept) işgale hazırlık olarak o ülkenin orduya paralel olarak kurduğu paramiliter silahlı militanları merkeze alıyor. ABD'nin bu planı ilk olarak test etme şansınıysa Ukrayna'da buldu.

Temel olarak ABD'nin müttefiki olan bir ülkenin topraklarını ele geçiren ülke için savaşı yürütemeyecek kadar maliyetli hale getirmeyi amaçlayan doktrin, bunu ordunun büyük ölçekli taaruzları veya savunmasıyla değil, işgal altındaki topraklara yerleştirilmiş militanlarla yürütmeyi hedefliyor.

ABD Ordusu'nun 1. Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın düzenli yayınladığı podcast'in 2021'deki bir bölümüne6 konuşan ve projenin fikir babası şeklinde lanse edilen Otto Fiala, yayınladığı çalışmasında stratejinin kökenlerinin İtalya'daki Gladio projesine dayandığına işaret ediyor. Kötü şanlı Gladio Operasyonu aşırı sağcı silahlı militanlardan kurulan çetelerin CIA tarafından potansiyel bir "Varşova Paktı işgaline" karşı gerilla savaşı yürütecek şekilde eğitilmesini öngörüyordu. Gladio çeteleri kısa sürede ülkenin ilericilerine ve sivil halka karşı terör saldırıları düzenleyen ve uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığına odaklanmış mafya örgütleri haline gelmeleriyle biliniyor.

Fiala söz konusu modelin ABD'nin ülkedeki militanlara uzun vadeli destek vermesini çok daha kolay hale getirdiğinin de altını çiziyor.

Podcast'in ev sahibi Özel Hareketler Komutanlığı'nın bir üyesi Frank Miller'sa söz konusu militanların "birer kukla olmayacaklarını" söyleyerek [aşırı sağcılardan oluşturulacak] bu grupların nihayetinde kendi ajandaları için çalışacaklarına işaret ediyor. Bunu temel anlamıyla orduya neo-Nazi gruplara büyük silahlar ve kaynaklar aktarılıp geleceğin 'Gladio'larının sivil ve kamu kurumlarına dönük terör ve mafyatik faliyetlerine alan açılması şeklinde görmemek kaçınılmaz.

Ülkeye dönük silah akışı Afganistan'da cihatçıların silahlanmasına benzer bir yol izlerken ABD'li yetkililer dahi Javelin ve Stinger gibi MANPAD'lerin "aşırılıkçıların eline geçebileceğini" kabul etmiş ancak bunun "almaya değer bir risk" olduğunu ifade etmişti.7

Ukrayna özneliğinde 'Direniş Yürütme Konsepti' nasıl hazırlandı?

Ukrayna'da neo-Nazilerin siyaset sahnesinde görünür hale gelmeleri 2014'teki Maydan Darbesi'yle mümkün oldu. Komuoyu desteği çok küçük olan Alman SS tugayları fetişisti marjinal bir topluluk kısa sürede açık Nazi anmaları ve devlet destekli toplumsal halkla ilişkiler çabalarıyla toplumun "meşru" fertleri haline gelirken ülkenin doğusunda ayrılıkçılara karşı verilen savaşlarda da ön saflarda yer almaya başladı. Bu kapsamda en çok öne çıkan Nazi grup Azov Tugayı'yken Batı'nın besleme çalışmaları sadece bu çeteyle sınırlı değil.

Bunun yanı sıra farklı Ukraynalı Nazi çatışma grupları ve sözde "Yabancı Lejyonu"ndan çok daha önce kurulmuş ABD'li neo-Nazilerin favori çetesi "Gürcistan Lejyonu" gibi gruplar da mevcut.

Ocak ayında Yahoo News ve New York Times'a konuşan bir dizi CIA ve Pentagon yetkilisi, Ukraynalı militanların yetiştirilmesi için çabanın 2015'te ABD topraklarında başladığına işaret etmişti.8 Bu çalışmaların kapsamında ABD'de eğitilmiş Ukraynalı militanların kendi topraklarında işgal altında faaliyet göstermeleri hedefleniyordu. Hatta bu bağlamda New York Times'a konuşan bir kaynak Afgan cihatçılara yönelik ABD'nin desteğiyle mevcut programı mukayese ederek "Afganistan'da yapılanların Ukrayna yanında bir hiç kalacağını" söylecek kadar ileri gitmişti.

ABD menşeli Military Times'a konuşan bir ABD özel harekat yetkilisiyse 2018'den bu yana ABD'lilerin yanı sıra Avrupalı ​​yetkililerin de "Direniş Yürütme Konsepti" kapsamında "sessizce" Ukrayna'ya yardımcı olduğunu ifade etti. Yetkili, çalışmaların zaman içinde, Kiev'deki kurumlar arası toplantılar ve çok uluslu temsillerle gerçekleştiğini beyan etti.9

Bu kapsamda gazete Ukrayna'nın Özel Harekat Kuvvetleri tarafından yönetilen yeni bir resmi internet sitesinden övgüyle bahsediyor. Söz konusu internet sitesinde yer alan bir PDF'de ünlü RPG serisi Fallout'un sembolü 'Vault Boy' kullanılırken sabotaj operasyonlarının nasıl yürütüleceği konusunda talimat içeriyor.

Broşürün bir sayfasındaysa ileride kurulucak Rusya işgal yönetimi altında işçilere “mümkün olduğunca yavaş çalışma”, “endişe verici” işyeri dedikoduları ve dezenformasyon yayma, “işinizi kötü yapma” ve belgeleri yanlış yerleştirme talimatları da yer alıyor.











    Ukrayna hükümetinin yayınladığı broşürden kesit.

Buna ek olarak savaşın başlangıcını takiben kısa süre içerisinde Ukrayna'daki çatışmaya ABD'nin düzenli istihbarat sağladığı yönündeki bir ifadeyi Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki ağzından kaçırmıştı.10 Ancak bu kısa sürede Pentagon tarafından "alanda bulunulmadığı için gerçekleşmediği" şeklindeki demeçlerle toparlanmaya çalışılmıştı.

Batının 'hedefi' Ukrayna'nın kaybetmesi, ancak savaşın hiç bitmemesi

Rusya'nın saldırısının başlamasını takiben bile Batı, Ukrayna birliklerini, kendilerini Rus birliklerden koruyabilecek vasıfta olmaktan uzak, büyük ölçüde Afganistan'daki mücahitlere dönük Stinger hibelerine benzer şekilde taşınabilir silahlarla donatmaya devam etti.

Rusya'nın saldırının daha ilk gününde Ukrayna hava savunma kabiliyetinin yok ettiğini açıklaması, Ukrayna'nın Sovyet S-300'lerinin yetersizliği ve ülkenin en batısında bulunan Lviv'deki yabancı militan üssünün bombalanabilmesiyle büyük ölçüde doğrulanmış durumda.

Batı [ve bir uzantıda Ukrayna hükümeti] savaşın daha başlamadan Ukrayna'nın kapütilasyonuyla sonuçlanacağı yönünde beklentisini hem demeçleri hem de eylemleriyle gösterdi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy'nin neo-Nazi danışmanı Aleksey Arestoviç ülkesinin NATO'ya katılması için Rusya'yla savaşmasının şart olduğunu 2019'daki bir söyleşisinde dile getirmişti.11

Rusya'yla savaş çıkartmanın "NATO'ya katılmanın bedeli" olduğunu ifade eden Arestoviç, savaşın NATO'ya katıldıktan sonra değil, katılmadan önce çıkartılması gerektiğini söylemişti. Gelinen noktada savaşın çıkmasını takiben NATO Ukrayna'yı birliğe almayacağını beyan ederken Ukrayna'dan gelen mesajlar da buradan umudun kesildiği yönünde.

Savaş öncesinde Batılı kaynaklarca dillendirilen senaryolarda da her şekilde Ukrayna'nın yenildiği, ABD'nin veya bir NATO müttefiğinin savaşa dahil olmadığı koşul üzerinde duruldu.

Eski Ukrayna Savunma Bakanı Andriy Zagorodniyuk Ocak ayında Atlantik Konseyi için yazdığı bir yazıda12 Ukrayna'nın işgal altında kalacağı varsayımına yoğunlaşarak Rusya'nın zayıflatılması için direnişin desteklenmesine işaret etmişti.

Ocak ayında New York Times'a konuşan ABD'li yetkililerse Polonya, Romanya ve Slovakya'nın işgale uğramış Ukrayna'ya isyancıların girip çıkacağı noktalar olabileceğini kaydetmişti. Yetkili bunun yanı sıra lojistik destek ve silahların da geçiş noktası olacağını ifade etmişti.13

Washington Post'a bu ay konuşan ABD'li yetkilerse doğrudan bir "sürgün hükümeti" senaryosunu dillendirdi.14 Bu alanda adres olarak Polonya gösterilirken Post'a konuşan yetkililer ülke içerisindeki 'direniş'i beslemek için Zelenskiy'nin kişi kültünün ayrıca bir önem taşıdığına işaret ediliyor.

Konuya ilişkin aynı makalede bir "Batı istihbarat yetkilisinin" "Ukraynalılar Sovyetler için II. Dünya Savaşı sırasında en amansız savaşçılardı" ifadesi de dikkat çekiyor. Bu ifadeden kastın II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgalcilerle işbirliği yapıp Ukrayna nüfusuna dönük büyük katliamlara imza atan SS taburlarına üye olmuş Ukraynalı milliyetçiler olması muhtemel.

Makalede bir başka dikkat çeken ifadeyse "NATO politikacıları Ukrayna kuvvetlerinin ruhuna hayran kalıyorlar, ancak özellikle mühimmat stokları azaldıkça ve Rus ordusu büyük şehirleri kuşatmaya devam ederken, Rusya'ya karşı direnme yeteneklerinin sınırsız olmadığını da söylüyorlar". Bu ifade Batı'nın savaşın nasıl sonuçlanacağı yönünde hangi çıkarımda bulunduğunu algılamakta faydalı.

Rusya'nın Ukrayna'ya dönük saldırısı daha bir ayı doldurmadan ABD ve ortaklarının yıllar öncesinden belirlediği planları uyguluyor olmaları bu planların "başarılı" olması durumunda bölgede kesintisiz ve uzun vadeli bir istikrarsızlığın Ukrayna halkını beklediğini gösteriyor, Rusya'nın "kazanması" ya da "kaybetmesinden" bağımsız.

(KAYA EMRE UZMAY-SOL) 

                                                                           ***

Ukrayna'ya giden İngiliz gönüllü parayı ve sözleşmeyi beğenmeyince geri döndü: Kandırıldık(SOL)

Ukrayna'ya giden bir İngiliz eski asker, neo-naziler, düşük ücret ve süresiz silah altına alınma şartıyla karşılaşınca memleketine geri dönme kararı aldı.

Ukrayna'nın yabancı lejyonuna katılan militanlardan süresiz sözleşmeler imzalamalarının talep edildiği ortaya çıktı. İngiliz The Economist'e konuşan bir İngiliz askeri, Ukrayna'ya gönüllü olarak gitmesinin ardından karşılaştığı durumdan dolayı hayal kırıklığına uğradığını söylerken "Sana bir rüya satıyorlar - Ukrayna halkına yardım edebilirsin! – ama sonra sizi bir savaş bölgesinde olabilecek en kötü yere atıyorlar" dedi.

The Economist'e konuşan 25 yaşındaki Jake Priday, 6 yıl boyunca İngiliz ordusunda Estonya, Kenya ve Irak'ta görev yaptıktan sonra sakatlık nedeniyle ordudan ayrılmış bir asker. Priday Rusya'nın saldırıyı başlatması üzerine Ukrayna'nın Londra Büyükelçiliği'ne gittiğini ve gönüllü olmak istediğini söylüyor.

2 Mart günü Ukrayna'daki militanlara katılmak üzere Polonya'ya gelen Priday ilk tanıştığı müstakbel silah arkadaşının bir neo-Nazi olduğunu öğreniyor. Priday, Bulgar neo-Nazi'nin kendisine tekrar tekrar "Planım, öldürebildiğim kadar çok Rus öldürmek" dediğini aktarıyor.

Priday ayrıca Ukraynalıların herkesin pasaportunu kontrol ettiğini ve Dublin'de çalışan bir Rus gönüllüyü "kaydolmasının 'hiçbir yolu' olmadığını" söyleyerek geri çevirdiğini de aktardı.

Priday'in Ukrayna serüvenindeki hayal kırıklıkları sadece neo-Naziler ve Ukraynalıların ayrımcılığıyla sınırlı değil. Priday Ukrayna'daki militanların yerleştirildiği barakada sabah erişte kahvaltısı ve "benzin gibi kokan tuhaf tadı olan bir meyve suyu" ikram edildiğini kaydederken bir hayal kırıklığını da görev atamalarında yaşıyor.

Yayın organına konuşan eski İngiliz asker, kendisinin sağlıkçı ve eğitimci olmasından dolayı yaralılara yardım etmek ve temel ilk yardım öğretmek için bir mülteci kampına gönderilebileceğini düşünürken Ukraynalı komutanlarının böyle bir gündeminin olmadığını sonra öğrendiğini ifade etti.

Pek çok gönüllünün askeri deneyiminin olmadığını kaydeden Priday, Ukrayna askerlerinin gelen gönülleri değerlendirmesini ve uygun rollere yerleştirmeye çalışmasını beklerken bunun yerine koordinatörler, gönüllülerin cephede savaşmasının beklendiğini açıkladı. Priday, “Size en çok ihtiyaç duyulan yere gideceğiniz söylendi” dedi.

3 günlük eğitimin ardından cepheye yollanıyorlar

Üç ila beş günlük eğitim alacaklarını öğrenen Priday, askeri personelin kendilerine ilk iki günün temel harita okuma ve tıbbi becerilere ayrılacağını, üçüncü günse silahların dağıtılacağı ve gönüllülerin bir poligonda atış yaptıktan sonra cepheye gönderileceğini söylediğini belirtiyor. Priday, neo-Nazilerin yanında savaşmaya gelmiş ve söz konusu eğitimi geçmiş Belaruslu bir anarşistten bu bilgiyi ayrıca teyit ettiğini belirtti.

Öte yandan Priday'le yaptıkları görüşmenin yarattığı kötü atmosferi toparlamaya çalışan The Economist, Ukrayna Savunma Bakanlığı'ndan lejyona yeni bir komutanın atandığını, gönüllülerin 3 hafta eğitim almaya başladıklarını ve askeri deneyimi olanlarla olmayanların ayrılmaya başlandığını öğrendiklerini yazıyor.

'Bir NATO askeri Rusların eline geçerse ne olacağını düşünmediler bile'

Priday, savaşmaya istekli olanların saflığı karşısında şaşırdığını belirtirken bazı gönüllülerin Ukrayna'nın savaşının Irak'taki IŞİD'e karşı savaşa benzettiklerini kaydetti. Priday diğer militanlara "Bu, teröristlerle savaşmak gibi bir şey değil. Gerçek bir orduya, gerçek bir donanmaya, özel kuvvetlere ve ağır silahlara ve mükemmel taktik yeteneklere sahip gerçek bir ülkeyle savaşıyorsunuz. Ve bunların hepsini çılgın bir adam yönetiyor." diye açıklamaya çalıştığını söylüyor.

Öte yandan Priday hiç kimsesin kendisi gibi bir NATO gazisi yabancının Ruslar tarafından ele geçirilmesi halinde neler olacağını düşünmediğini söylüyor. Priday, "Benim gibi mahkûmlar Rus propagandası için bir altın madeni olur" dedi.

Süresiz sözleşme ve ayda 3 bin 500 lira maaş

Gönüllülere bir müddet sonra "bir sözleşme imzalama zamanının geldiğinin" belirtildiğini söyleyen Priday, sözleşmeye göre maaşlarının ayda 7 bin grivna (182 dolar veya 3 bin 512 lira) olacağını ve süresiz olarak Ukrayna yabancı lejyonunda kalmaları gerektiğini şart koşulduğunu söyledi. Priday, “Evde yükümlülüklerin varsa, onları kaybedeceksin. İnsanlar kira veya ipotek ödemelerinde geride kalırlarsa işlerini ve hatta evlerini kaybedebilirler. Ayda 7 bin grivna geçinilebilir değil." dedi.

Priday The Economist'e sözleşmenin yabancıları tüm Ukraynalı erkeklerle aynı yükümlülükler altına soktuğunu da söyledi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy tarafından 24 Şubat'ta ilan edilen sıkıyönetim kanununa göre, 18 ila 60 yaşları arasındaki hiçbir erkeğin ülkeyi terk etmesine izin verilmiyor.

Sözleşmenin şartlarını iki farklı kaynaktan da doğruladığını söyleyen Economist konuştuğu gönüllülerin hiçbirine, Ukrayna'ya geçmeden önce sözleşme şartları hakkında bilgi verilmediğini de belirtiyor.

Priday diğer gönüllülere belgeyi imzalamamaları için yalvardığını söylerken "Onlara sıkıyönetim yasasının gerçekte ne anlama geldiğini ve ne zaman sona ereceğine Ukrayna'nın karar verdiğini açıklamaya çalışıyordum. Uzatılabilir ve uzatılabilir. Ancak üsteki hiç kimse bunu gönüllülere açıklamıyordu. Vazifemiz için para alacağımız yineleyip duruyorlardı.” dedi.

Priday imzalamayı reddetmesi üzerine derhal kışlayı terk etmesinin istendiğini söylerken 20 gönüllüyü sözleşmeyi imzalamamaya ikna edebildiğini iddia etti.

Öte yandan Priday'ın dönmesinden günler sonra, 13 Mart'ı 14 Mart'ta bağlayan gece Rusya yabancı lejyonun eğitim üssünü ve Priday'ın kaldığı kışlaları bombaladı. Rusya saldırıda 180 kadar "paralı askerin" öldüğünü açıklarken İngiliz basınıysa 3 İngiliz eski özel birlik askerinin öldüğünü öne sürdü.

Ukrayna, militanların eğitim tesislerine dönük saldırıda 35 kişinin öldüğünü söylemişti.

(SOL)



TARİHTE BUGÜN (17 MART)

    


OLAYLAR:

  • 1776 - Amerikan DevrimiGeorge Washington ve Henry Knox'un kente bakan tepelere topçu birliklerini konuşlandırmasının ardından İngiliz güçleri, Boston'u terk etmek zorunda kaldı.
  • 1816 - 38 tonluk 'Elise' adlı buharlı tekne, kaptan Pierre Andriel yönetiminde, Manş Denizi'ni aşan ilk buharlı tekne oldu.
  • 1845 - Küçük paketlerde kullanılan lastik bandın patenti alındı.
  • 1861 - İtalyaulusal birliğini kurdu.
  • 1891 - Ahmed İhsan TokgözServet-i Fünûn dergisini kurdu.
  • 1901 - Van Gogh'un resimleri Paris'te Bernheim-Jeune galerisinde sergilenmeye başladı. 1890'da intihar eden sanatçı, yaşamı boyunca sadece bir tane resim satabilmişti.
  • 1915 - Çanakkale SavaşıKraliyet Donanması Komutanı Amiral Sackville Carden, görevinden ayrıldı.
  • 1920 - İngilizlerEskişehir ve Afyon'dan çekildiler.
  • 1921 - Londra'da ilk doğum kontrol kliniği açıldı. Kliniğe başvuranlara, düşük ücretle korunma araç gereçleri verildi.
  • 1926 - "Demir Sanayinin Tesisine Dair Kanun" TBMM'de kabul edildi.
  • 1927 - İtalya'da müzmin bekarların ağır vergi ödemeleri için kanun çıkarıldı.
  • 1928 - Neriman Köksal, sinema oyuncusu (ÖY-1999) doğdu.
  • 1938 - Rudolf Nureyev, SSCB'li (daha sonra Avusturyalı) bale dansçısı (ö. 1993)
  • 1939 - Hatay'da Türk posta ve telgraf ücretleri uygulamaya konuldu.
    1941 - Alman denizaltı kaptanı Otto Kretschmer'in denizaltısı batırıldı ve esir alındı.
  • 1944 - Varlık Vergisi'nin tasfiyesine ilişkin yasa yürürlüğe girdi.
  • 1948 - BelçikaFransaHollandaBirleşik Krallık ve Lüksemburg arasında, 50 yıl süreli Brüksel Antlaşması imzalandı ve Batı Avrupa Birliği kuruldu.
  • 1954 -Türk Milli Futbol Takımı Dünya Kupası grup eleme maçlarında, Madrid'de 4-1 yenildiği İspanya'yı İstanbul'da 1-0 yendi Yönetmelik gereği, 1954 yılının 17 Mart günü Roma'da yapılan üçüncü karşılaşmada İspanya ile 2-2 berabere kalınca, kura çekildi Kurada kazanan Türk Milli Futbol Takımı finalle katılma hakkını elde etti.
  • 1961 - Vicente Calderón Stadyumu'nun yapımına başlandı.
  • 1965 - 30 milyon dolarlık hacmi olan Türk-İsrail Ticaret Antlaşması imzalandı.
  • 1966 - ABD donanması'na ait "Alvin" adlı araştırma-kurtarma denizaltısı, İspanya kıyıları açıklarında ABD'ye ait kayıp hidrojen bombası'nı buldu.
  • 1968 - PTT ile Northern Electric firmasının işbirliğiyle kurulan telefon fabrikasında yapılan ilk yerli telefon cihazları, 157 liradan satışa çıkarıldı.
  • 1969 - Golda Meirİsrail'in ilk kadın Başbakanı oldu.
  • 1970 - My Lai katliamıABD Ordusu, olayı örtbas etmeye çalıştıkları için 14 subay hakkında soruşturma başlattı.
  • 1971 - Türk Radyo Televizyonu, TRT, Polis ve Meteoroloji radyolarının kapatılması için savcılığa başvurdu.
  • 1972 - Eti Gıda San. ve Tic. A.Ş. Eskişehir'de kuruldu.
  • 1972 - Uzun süredir araları açık olan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü ile Genel Sekreter Bülent Ecevit 17 Mart 1972 günü barıştı.
  • 1976 - Amerikan Northrop uçak şirketi, uçak alım satımlarıyla ilgili Türkiye'de yetkililere rüşvet dağıttığı iddialarını doğruladı.
  • 1979 - İstanbul'a gelen Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel, partililer tarafından benzin yokluğunu simgelemek için at arabalarıyla karşılandı.
  •  Ankara Sıkıyönetim Komutanı, Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı'nda konuştu: "Türk Mimar Mühendisler Odası Birliği bizce sabıkalı bir yerdir. Adam öldürmekten 24 yıl ağır hapse mahkûm olan Mahmut Esat Güven, burada iki tabanca ile birçok parlamentere ders verirken yakalanmıştır."
  • 1981 - Onur Yayınları yönetmeni İlhan Erdost'un, Mamak Askeri Cezaevi'nde 7 Kasım 1980 tarihinde öldürülmesi ile ilgili dava Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülmeye başladı.
  • 1983 - Vatandaşlıktan çıkarılan Yılmaz Güney, bir yazısı nedeniyle gıyabında 7,5 yıl hapse mahkum oldu.
  • 1984 - Başbakan Turgut Özal, "İnsanların birbirlerini vurmayacaklarını bilsek, silah ithalini de serbest bırakacağız" dedi.


  • 1985 - İki ünlü oyun yazarı Arthur Miller ve Harold Pinter, hapiste bulunan Uluslararası Yazarlar üyesi yazarları ziyaret etmek amacıyla Türkiye'ye geldi.
  • 1988 - Başbakan Özal, fişlemenin 17 Mart'tan itibaren kaldırıldığını ve güvenlik soruşturması kapsamının da daraltıldığını söyledi.
  • 1990 - Jülide Ateş, Türkiye Güzeli seçildi.
  • 1992 - İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Gayrettepe'deki binasında, imha edilmek istenen bir bombanın patlaması sonucu 3 polis öldü, biri sivil 19 kişi yaralandı.
  • 1994 - Demokrasi Partisi, DEP milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile bağımsız milletvekili Mahmut Alınak, Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından tutuklandı.
  • 1995 - Fransa'da yayımlanan Le Monde gazetesi, tarihli sayısında, Fransız şirketlerinin silah sattıkları ülkelerde rüşvet dağıttığını yazdı Fransa'dan en çok silah alan ülkeler arasında Türkiye de vardı.
  • 1995 - Azerbaycan'da 15 Mart'ta başlatılan ve Türkiye'nin de adının karıştığı bir darbe girişimi bastırıldı. Devlet Başkanı Haydar Aliyev'i devirmek isteyen OMON Birlikleri'nin Komutanı Albay Ruşen Cevadov dahil olmak üzere, 400 kişi yaşamını yitirdi.
  • 1995 - Michael Jordanbasketbola geri dönme kararı aldı.
  • 2005 - Sivas'ın Koyulhisar ilçesine bağlı Sugözü köyü Kuzucu Mahallesi'ndeki toprak kayması sonucu 15 vatandaş ve 21 ev toprak altında kaldı. 23 Mart'ta aynı bölgede yeniden yaşanan heyelanda yaklaşık 5 milyon ton toprak daha kaydı. 15 vatandaşın yaşamından ümit kesildi.
  • 2007 - Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, Kızılırmak suyunun Ankara'ya getirilmesi ve 90 yeni otobüs alımı için milli bankalardan kredi alınmasını kararlaştırdı.
  • 2011 -Türkiye ile Rusya arasında vizeler kaldırıldı.
  • 2020 - 2020 Avrupa Futbol Şampiyonasıkoronavirüs pandemisi nedeniyle 2021'e ertelendi.
  • 2020 - Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaptığı açıklamada: "Koronavirüsle mücadelemizde bugün ilk kez bir hastamı kaybettim. Kendisi 89 yaşındaydı, virüsü Çin temaslı bir çalışanından aldı." dedi. Türkiye'deki toplam vaka sayısının 98'e yükseldiğini açıkladı.
  • 2021 - ABD Başkanı Joe Biden, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i 2020 yılında yapılan Başkanlık seçimlerine Donald Trump lehine müdahale etmeye çalışmakla suçladı ve Putin'in bunun bedelinin ödeyeceğini söyledi. Biden Putin’i "katil" olarak değerlendirdi.
  • 2021 - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı. İddianamede, HDP üyelerinin beyan ve eylemleriyle devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ortadan kaldırmayı amaçladıkları belirtildi. Toplam 687 mevcut ve eski HDP milletvekili ile parti yöneticisi hakkında siyasi yasak da isteniyor.
  • 2021 - HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliği, hakkındaki kesinleşmiş yargı kararının TBMM Genel Kurulu'nda okunmasıyla sona erdi. Kararı tanımadığını belirten Gergerlioğlu, "Milletimin kabindeyim, milletimin bağrındayım. Hiçbir yere gitmiyorum" diyerek Meclis'i terk etmedi.

       

     
ÖLÜMLER:





   Kaynaklar:
Vikipedi, https://www.tarihtebugun.org/, https://www.tarihtebugun.gen.tr/

16 Mart 2022 Çarşamba

Verilen sözler gerçekler, yalanlar - Guy Mettan / MRonline’dan çeviren BirGün Çeviri Kolektifi

Özellikle, 1991’de ABD tarafından Gorbaçov’a verilen, Almanya’nın birleşmesi ve Kızıl Ordu askerilerinin Doğu Avrupa’dan çekilmesi karşılığında NATO’nun “Doğu’ya doğru bir milim (inç) dahi ilerlemeyeceği” sözünün Ukrayna’yı tarafsız kılmak ve hatta işgal etmek için Kremlin tarafından uydurulan bir “efsane (mit)” olduğunu iddia eden pek çok makaleyi düzeltmek gerekiyor.


Bu tez, 2014 yılında Ukrayna krizi sırasında Foreign Affairs dergisinde yayımlanan ve daha sonra geçen Kasım’da bir kitapta yeniden tasdik edilen bir makaleye dayanıyor. Yazarı Mary E. Sarote; görüşleri tarafsız bir çalışmadan ziyade daha çok bir propaganda niteliğinde olan, ABD’nin emperyal siyasetini güden en etkili düşünce kuruluşu olan Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council on Foreign Relations) bir üyesi. Bu nedenle sözümona bu “efsane” daha doğru olamazdı. Hem neler olup bittiğini anlamak hem de çatışmaya yönelik bir müzakere çözümü bulmak istiyorsak bunun farkında olmamız gerekiyor.


9 Şubat 1990 tarihinde ABD’nin o zamanki Dışişleri Bakanı James Baker tam olarak şöyle demişti: “2+4 mekanizması çerçevesinde yürütülen tartışma ve değerlendirmelerin, Almanya’nın birleşmesinin NATO askeri örgütünün doğuya doğru ilerlemesine yol açmayacağı konusunda teminat vermesi gerektiğini düşünüyoruz. ”Sonraki gün ise Almanya Şansölyesi Helmut Kohl, “NATO’nun etkinlik alanını genişletmemesi gerektiğini değerlendiriyoruz” diye tekrarlamıştı.

George Washington Üniversitesinin Ulusal Güvenlik Arşivi 2017 Aralık’ında, 1990 ve 1991 yıllarındaki diplomatik görüşmeler sırasında kayıt altına alınan çok sayıda belgede Batı’nın verdiği güvencelerin ortaya çıktığı o zamana ait notları, tutanakları ve telgrafları yayımladı. Tüm detaylar üniversitenin web sitesinde “NATO Yayılması: Gorbaçov’un duydukları” başlığı altında bulunabilir. Söz konusu belgeler; Baker, Bush, Genscher, Kohl, Gates, Mitterrand, Thatcher, Hurd, Major ve Woerner’dan NATO’nun genişlemesine karşı Sovyet liderlere verilen güvenlik teminatlarını ortaya koyuyor.

YELTSİN'E VERİLEN RÜŞVET

Eski Amerikan Moskova büyükelçisi Jack Matlock de, bu gerçekleri çeşitli yayınlarında teyit etti. Usulüne uygun bir şekilde imzalanmış bir anlaşma kapsamında olmasa bile, teminatlar verildi. Ancak ‘söz sözdür’ ifadesini tanımak ve buna önem vermek noktasında irade göstermeniz gerekir. Bu durum Bill Clinton dönemine kadar böyleydi. Ancak Bill Clinton neocon’ların yükselişiyle birlikte bu sözleri göz ardı etmeye karar verip 1997’de arkadaşı Boris Yeltsin’e verdiği 4 milyar dolar rüşvet karşılığında kabul edilen yeni üyelerle NATO’yu doğuya genişletmeyi başardı. O zamanlar ABD yönetimindeki en Rus karşıtı figür olan Zbigniew Brzezinski, bugün yaşanacakları öngörerek “Büyük Satranç Tahtası. Amerika’nın küresel üstünlüğü ve bunun jeostratejik gereklilikleri” adlı ünlü kitabında ABD’nin Ukrayna’yı neden alması gerektiğini şöyle açıklıyordu: “Rusya gözden çıkarılır ya da reddedilirse, buna içerleyip kendilerini daha Avrupa-karşıtı ve Batı-karşıtı bir yerde görmeye başlarlar.” Ve ardından Clinton’ı acele etmeye teşvik ediyordu: 1990’ların ortasında bir yandan aşırı ani genişlemeye karşı uyarırken diğer yandan da “Ne kadar uzun beklersek, Moskova’nın itirazları o kadar yüksek sesle çıkar” öngörüsünde bulunuyordu.

Sovyetler Birliği’ni çevreleme politikasının fikir babası George Kennan da bu tehlikeyi göz ardı etmemişti. 1997’de New York Times’daki bir yazısında, Gorbaçov’a verilen sözün ihlal edilmesinin ardından Polonya, Macaristan ve Çekya’nın NATO’ya kabul edilmesinin “Soğuk Savaş sonrası Amerikan politikasının en büyük hatası olacağını ve sadece Rus halkında milliyetçi, batı-karşıtı ve militarist eğilimleri alevlendirmeye hizmet edeceğini” yazarak bugünkü duruma dair kehanette bulunmuştu. O zamandan beri NATO, 2004’te 7 yeni devleti bünyesine ekleyip, 2008’de Ukrayna ve Gürcistan’a üyelik vaat ederek aynı yıl Gürcistan’ı Güney Osetya’ya saldırmaya teşvik ederek sorunları daha da kötü bir hale getirdi. Bu Putin’in Münih Konferansı’nda NATO’nun genişlemeyi durdurması dileğini ifade ettiği konuşmasında sadece 10 ay sonraydı. 25 yıl içinde NATO tümü Doğu’da olmak üzere üye sayısını iki katına çıkardı.

SALDIRGANLIK BİRİKTİRDİ

Aynı zamanda, yüzsüz bir şekilde uluslararası hukuku saptırarak saldırganlık biriktirdi: 1991’de Körfez savaşı, 1992’de Yugoslavya’nın dağılması; 1999’da Sırbistan’ın yasadışı bir şekilde bombalanması; Kosova’nın ayrılması; Afganistan’ın 2011’de işgali, 2003’te Irak savaşı; Libya’nın yıkımı ve 2011’de Kaddafi’nin öldürülmesi; 2011’de Suriye’nin yıkımına; 2015’ten bu yana Yemen’de Suudi bayrağı altında gerçekleştirilen savaş. ABD güdümlü NATO’yu zararsız görmek zor. Bu nedenle, hatası Ukrayna’nın Rusya ve Avrupa arasında bir denge oluşturması dileğinde bulunmak olan Viktor Yanukovic’in devirmek için Şubat 2014’te gerçekleştirilen ABD güdümlü darbeden sonra, Donbass’ın isyan ederken Rusya’nın Kırım’ı yeniden kontrolü altına alması sürpriz olmamalı.

MRonline’dan çeviren BirGün Çeviri Kolektifi

KISA KISA GÜNDEM (16 MART 2022)

  


1-Erdoğan’a örtülü ödenek yetmiyor(Hüseyin Şimşek-BİRGÜN)

Halk ekonomik krizle boğuşurken Erdoğan, “örtülü ödenek”ten bir önceki aya göre, şubatta üç katı daha fazla tutarda harcama yaptı. Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, şubat ayında tüm kamunun faiz gideri, 10 milyon asgari ücretlinin maaşını geride bıraktı. Ocak ayında 14 milyar 231 milyon 395 bin TL olan faiz giderlerinin toplamı, geçen ay 43 milyar 669 milyon 438 bin TL'ye çıktı.(Gizli faiz harcaması): İslami borçlanma enstrümanları arasında yer alan “Kira sertifikası gideri”nde de büyük artış ortaya çıktı. Ocak’ta 540 milyon TL olan sertifika gideri için şubat’ta 3 milyar 100 TL'ye çıktı.(Erdoğan'a kriz yok): Ekonomik darboğaz, Cumhurbaşkanı’nın “gizli” harcamalarına da engel olmadı. Yalnızca Erdoğan tarafından kullanılan, hesabı sorulamayan ve halk arasında “örtülü ödenek” olarak adlandırılan harcama kaleminden, ocak ayına göre üç katı daha fazla harcama yapıldı. Erdoğan’ın örtülü harcaması, şubatta 169 milyon TL oldu.(Savunmada artış): Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri hareketinin başladığı geçen ay, iktidarın savunma harcamalarında da artış yaşandı. Ocakta 175 milyon TL harcanan "Güvenlik ve Savunmaya Yönelik Mal, Malzeme ve Hizmet Alımları, Yapımları ve Gideri" geçen ay 405 milyon 257 bin TL oldu. Geçen ay silah ve teçhizat alımı için 145 milyon TL, teçhizatların bakım giderleri için de 123 milyon TL harcandı.  (Müteahhitlere servet): AKP döneminde zengin edilen müteahhitlere, geçen ay da “servet” ödendi. Ocakta 700 milyon TL ödeme yapılan “Müteahhitlik gideri” için şubat ayında devletin kasasından 1 milyar 746 milyon TL çıktı. (Milyonlar kiraya aktı): Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nı yetkilendirerek kamunun sahip olduğu taşınır ve taşınmazları bir bir elinden çıkaran AKP’nin bu uygulamasının sonucunda kasadan yüz milyonlarca TL’lik kira ödemesi çıktı. Taşıt, bina, uçak, gemi, lojman, servis kiralama giderleri adı altında şubat ayında 400 milyon TL, özel kişi ve kurumlara gitti.(BOTAŞ’A REKOR BORÇ) Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, şubat ayında çok sayıda kamu kurumu, Hazine’ye borçlandı. Geçen ay dağıtılan toplam borç miktarı, 20 milyar 201 milyon 891 bin TL oldu. Bakanlığın verilerine göre, özelleştirme iddialarının merkezinde yer alan BOTAŞ’a tek başına 14 milyar 660 milyon TL borç verildi. TCDD’ye 1 milyar 760 milyon TL, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne 400 milyon TL, Türkiye Taş Kömürü Kurumu’na 140 milyon TL, TÜRKŞEKER’e 480 milyon TL borç verildi.

2- Akşener: Rantın 5 atlısı siyasi risk sigortası yaptırdı(BİRGÜN)

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında açıklama yaptı. Akşener açıklamasında AKP'nin gözde müteahhitlere dikkat çekerek, "“Rantın 5 atlısı gidip utanmadan siyasi risk sigortası yaptırmış. Sigortada tarif edilen risklerden biri de kamulaştırma. İstediğiniz sigortayı yaptırın, bizim için fark etmez. Uluslararası hukuku kullanıp, gerekirse tek taraflı olarak feshedeceğiz.” dedi.(https://www.birgun.net/haber/aksener-rantin-5-atlisi-siyasi-risk-sigortasi-yaptirdi-380667)

3-Boru ihalesi AKP’liye gitti(Uğur Şahin-BİRGÜN)

AKP’li Elazığ Belediyesi’nin “atık su borusu” ihalesini AKP Elazığ İl Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz’ın şirketi kaptı. Kamudan 44 milyon 393 bin TL’lik 61 ihale alan şirkete, belediye kasasından 3 milyon 979 bin TL ödenecek.(https://www.birgun.net/haber/boru-ihalesi-akp-liye-gitti-380649)





4- Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın VIP araçları!(Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Diyanet’in bünyesinde toplam 53 araba olduğu ortaya çıktı. Kurum, ayrıca 2021’de 64 servis aracı kiraladı. Ali Erbaş ise VIP minibüs kullanmaya başladı. 
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen aralık ayında, eski başkan Mehmet Görmez’in kullandığı 11 yaşındaki makam aracına bindiğini söyleyerek “Geçenlerde bozuldu, yolda kaldık, koruma arabasına geçmek zorunda kaldım. Korkumuzdan yeni araba alamıyoruz” demişti. Erbaş’ın tepki çeken bu açıklamasının ardından başlayan araç tartışmasına Diyanet’in resmi verileri nokta koydu. Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün, başkanlığın 2021 faaliyet raporuna yansıyan verilerine göre, Diyanet’in merkezde toplam 53 aracı bulunuyor. Bu araçların 48’i doğrudan başkanlığınken, beşi ise Türkiye Diyanet Vakfı’na (TDV) ait. Başkanlığa ait araçların 38’ini binek otomobiller oluşturuyor. İki adet minibüs, bir adet midibüs, iki adet otobüs, bir adet canlı yayın aracı, bir adet pikap, bir adet cenaze nakil aracı, bir adet VIP minibüs, bir adet de çevre temizleme aracı başkanlık bünyesinde faaliyet gösteriyor. TDV’ye ait beş aracın ise üçü binek otomobil, biri VIP minibüs, biri de ambulanstan oluşuyor. Raporda, 2021’de kiralanan servis araçlarına ilişkin de bilgi yer aldı. Buna göre, 1 Ocak-31 Aralık 2021 tarihleri arasında 20’si midibüs, 40’ı minibüs, biri otobüs ve üçü midibüs/otobüs olmak üzere toplam 64 araç kiralandı. Bu araçların toplam koltuk sayısı ise 1455’e ulaştı. (‘MAKAM’DAN VAZGEÇTİ) Makam aracı için “Yolda kaldık” diyen Erbaş, il dışı ziyaretlerinde başkanlığın envanterinde bulunan VIP minibüsü kullanmaya başladı. Önceki gün Kütahya’ya giden Erbaş’ın bu ziyaretinden paylaşılan fotoğrafta, VIP minibüs kullanıldığı görülüyor. 3 Mart’ta da Kastamonu’ya giden Erbaş’ın, bu ziyareti de VIP minibüs ile gerçekleştirdiği paylaşımlara yansıdı.

5- 20 milyon TL’yi yutacak ‘bahçe’(Uğur Şahin-Birgün)

AKP’li Güngören Belediyesi’nin kasasından Güneştepe Millet Bahçesi için tam 19 milyon 850 bin TL çıkacak. Yüzde 80’i İBB’ye ait olan arazi, Cumhur İttifakı’nın oylarıyla bedelsiz olarak AKP’li belediyeye verilmişti. 
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Yatıp yuvarlanacaksınız” diyerek ‘müjdelediği’ ancak uzmanların “rant bahçeleri” diye tanımladığı millet bahçelerine bir yenisi daha ekleniyor. (BETON YIĞINI İLÇE) Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, AKP’li Güngören Belediyesi’ne bağlı Fen İşleri Müdürlüğü “Güneştepe Millet Bahçesi Yapım İşi” başlığında bir ihale açtı. 24 Şubat’ta düzenlenen ihaleyi “İnkosa İnşaat Sanayi” ile “Nuryap İnşaat Madencilik” ortaklığı aldı. İdare ile şirketler arasında imzalanan sözleşmeye göre Güngören Belediyesi, 25 bin metrekarelik alana yapılacak millet bahçesi için tam 19 milyon 850 bin TL ödeyecek.(https://www.birgun.net/haber/20-milyon-tl-yi-yutacak-bahce-380663)

6- Astsubay ve uzman çavuş, dinamitle define ararken yakalandı(Cumhuriyet)

Bartın'da Roma dönemine ait Kuşkayası Yol Anıtı'nın devamındaki kayaları dinamitle patlatarak define arayan aralarında 1 astsubay, 1 uzman çavuşun da olduğu 4 kişi yakalandı. 4 kişi çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.
Amasra’da bulunan Roma dönemine ait 2 bin yıllık Kuşkayası Yol Anıtı'nın devamında bulunan Savrankaya mevkisinde üzerinde kartal figürleri ve oymalar bulunan kayalar dinamitle patlatıldı. Amasra İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, koruma altındaki alanda define arandığını belirleyerek baskın düzenledi. Jandarma define arayan Astsubay Başçavuş S.Ç, Uzman Çavuş N.D,  taş kömürü kurumunda görevli şoför Y.Y. ile M.A. adlı bir kişiyi gözaltına aldı. Astsubay ve uzman çavuş dinamitle define ararken yakalandı. Kazı yapılan alanda bulunan jeneratör, dedektör, matkap, elektrikli fünye, merdiven, balyoz, çekiç ve kürek ile 1 tabancaya el konuldu. Gözaltına alınan 4 kişi çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak, cezaevine gönderildi.

7- Boris Johnson'dan Körfez turu: Abu Dabi ve Riyad'dan petrol desteği isteyecek(duvaR)

İngiltere'nin Rus petrolüne olan bağımlığını azaltacağını açıklayan Başbakan Boris Johnson diğer petrol üreticileri Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'a bugün resmi ziyarette bulunuyor.
(https://www.gazeteduvar.com.tr/boris-johnsondan-korfez-turu-abu-dabi-ve-riyaddan-petrol-destegi-isteyecek-haber-1556807)


8- İmamoğlu: Halk Ekmek'te Ramazan pidesi 3 TL olacak(duvaR)

İstanbul'da bu sene 6 liraya satılacak Ramazan pidesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek büfelerinde 3 liraya satışa çıkacak.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, belediyeye ait Halk Ekmek büfelerinde 330 gram ramazan pidesinin 3 TL'ye satılacağını duyurdu. Sosyal medya hesabından açıklama yapan İmamoğlu, "330 gr Ramazan pidesini bu yıl 3 TL'den İstanbullulara sunacağız. Tüm ekonomik zorluklara rağmen Halk Ekmek İstanbullulara sağlıklı ve ucuz ekmek üretmeye devam edecek" dedi.(FIRINLARDA 6 LİRA OLACAK) İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Erdoğan Çetin, kentte 330 gram sade pidenin 6 liraya satılacağını söylemişti. 330 gram susamlı yumurtalı pide 7.5 lira, 415 gram pide 7.5 lira ve 415 gram susamlı yumurtalı pide ise 9 liraya tezgahlarda yerini alacak. İstanbul'da geçen yıl 365 gram sade pide fiyatı 4 lira idi. Bu hesaba göre Ramazan pidesi geçtiğimiz yıla göre yüzde 66 zamlandı. 

9- Sabah yazarı Erdoğan Nobel’in en güçlü adayı diye yazdı. Yağ krizinin arkasındaki sır ortaya çıktı(Yeniçağ)

Sabah yazarı Yüksel Aytuğ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Rusya Ukrayna savaşı konusundaki adımları sonucunda Nobel Barış Ödülü’ne en güçlü adaylardan birisi olabileceğini” söyledi. Yüksel Aytuğ bugünkü köşe yazısında Türkiye’de düzenlenen Antalya diplomasi forumuna atıf yaparak şunları söyledi: "Türkiye'nin dünya barışı adına ne denli önemli bir ülke olduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne kadar doğru bir diplomatik strateji yürüttüğü geçen hafta tüm açıklığıyla ortaya çıktı. Dünya liderleri Erdoğan ile görüşmek için kapımızda kuyruk oldu. Eğer Rusya ile Ukrayna arasındaki barışın ilk umut verici ışıklarının görüldüğü Antalya görüşmeleri sonucunda Üçüncü Dünya Savaşı önlenmiş olursa, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yıl Nobel Barış Ödülü'nün en güçlü adayı olur." (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/aytug/2022/03/16/erdogana-nobel-baris-odulu-gelir-mi)

10- Berat Albayrak'ın kitabını okuyan Mehmet Barlas bakın neler yazdı! Yağcılık zirvesini Hıncal Uluç'a kaptırınca bugün sprinte kalktı(Yeniçağ)

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cuma günü piyasaya çıkan "Burası Çok Önemli" kitabını örnek veren Barlas, özetle şunları yazdı:  "Berat Albayrak'ın kitabını (Burası Çok Önemli!) okuyanlar için gelecek zaten çok berrak. Albayrak'ın bakanlıkları döneminde yaptığı yatırımlar Türkiye'nin geleceğindeki enerji yapısını şekillendirmiş. Çeşitli açılardan baktığınız zaman bugünkü Türkiye'nin, eski Türkiye'den çok farklı olduğunu görebiliyorsunuz. Filolarımıza katılan arama ve sondaj gemileriyle belli ki enerji üretimi yeni Türkiye'nin en güçlü yanlarından biri olacak. Berat Albayrak'ın çok somut verilerle geleceğe ışık tutan kitabı, Türkiye'nin enerji konusunda çok önemli bir merkez haline geleceğini gösteriyor." (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2022/03/16/enerji-gelecegimiz-simdi-daha-saglam)