10 Ocak 2024 Çarşamba

KISA..KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 10 OCAK 2024 -

 

Hatipoğlu’ndan gazetecilere: Hepinizi maaşa bağlayacağım (Şenay Bilik Yıldırım-duvaR)

AK Parti’nin Eskişehir adayı Nebi Hatipoğlu, belediye başkanı olması halinde her gazeteciye dönemin asgari ücreti kadar maaş vereceği vaadinde bulundu. (https://www.gazeteduvar.com.tr/hatipoglundan-gazetecilere-hepinizi-maasa-baglayacagim-haber-1660499)

İddia: AK Partili Nebi Hatipoğlu gazetesini ücretsiz organizasyonlar karşılığında sattı (duvaR)

Gazetecilere maaş vaadiyle gündeme gelen AK Parti Eskişehir Milletvekili ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nebi Hatipoğlu, sahibi olduğu gazeteyi, kendisi gibi İYİ Parti'den aday olan ama seçilemeyen Hakan Kaymak'a devretti.  Devir bedelinin ise seçim çalışmalarının Kaymak'a ait salonlardan ücretsiz yapılması olduğu iddia edildi. KRT TV'den Can Bursalı'nın haberine göre, AK Parti'nin Eskişehir Belediye Başkan adayı Nebi Hatipoğlu, 10 Ocak Çalışan  Gazeteciler Günü etkinliğinde bir araya geldiği gazetecilere "Tüm basın mensuplarına belediye planlarından, şirketlerinden bir asgari ücret de belediye olarak biz vereceğiz" dedi. Bu sözler, Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti'nin tepkisini çekti. Açıklamada, "Bir belediye başkan adayının basın kuruluşlarına destek vermek istemesi normal ancak çalışanlara rüşvet gibi vaat doğru değildir" denildi.(HATİPOĞLU, GAZETESİNİ ARALIK AYINDA KAYMAK'A SATTI) 14 Mayıs seçimlerinde milletvekilli seçildiği İYİ Parti'den AK Parti'ye geçen Hatipoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tarafından yerel seçimlerde Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan adayı ilan edildi.  2021 yılında kentte yayın yapan Milli İrade Gazetesi'ni satın alan Hatipoğlu'nun medya patronluğu 2023 yılının aralık ayında sona erdi. Hatipoğlu, gazeteyi Eskişehir'de yayın yapan 2 Eylül Gazetesi'nin sahibi Hakan Kaymak'a sattı. Kaymak da Hatipoğlu gibi 14 Mayıs 2023'teki milletvekili seçimlerinde İYİ Parti'den aday olmuştu.(HATİPOĞLU, SEÇİM ORGANİZASYONLARINI KAYMAK'IN SALONLARINDA YAPACAK) 6 milletvekilinin seçildiği Eskişehir'de İYİ Parti'nin 5. sıradan milletvekili adayı gösterdiği Kaymak ile Hatipoğlu arasındaki gazete satışında ücret ödemesi yapılmadığı belirtiliyor. Kentte düğün, davet ve organizasyon salonları olan Kaymak'ın, Milli İrade Gazetesi'ni işyerlerini seçim kampanyasında kullandırma karşılığında aldığı öğrenildi. İkisi de İYİ Parti'den siyasete atılan Hatipoğlu ve Kaymak'ın, 31 Mart'taki yerel seçimlerde gazete satışı karşılığında AK Parti için çalışacak. Hatipoğlu belediye başkan adayı olarak yaptığı seçim çalışmalarında yemek ve toplantı etkinlikleri düzenleyecek. Bu etkinlikler ücretsiz olarak Kaymak'ın düğün, davet ve organizasyon salonlarında gerçekleşecek.

Erdoğan ve Bahçeli: 'Can Atalay kararını okutun' (Selda Güneysu-Cumhuriyet)

TBMM Genel Kurulu, yeni yıl nedeniyle ara verdiği çalışmalarına 16 Ocak Salı günü yeniden başlayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, TBMM Başkanlığı’ndan, “Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin yargı kararının okutulmasını istediği” ifade ediliyor.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogan-ve-bahceli-can-atalay-kararini-okutun-2161220)

AKP’nin listeleri yine şaşırtmadı: Belediye başkan adayları imam hatipli çıktı (Işık Kansu-Cumhuriyet)

AKP’nin, önümüzdeki yerel seçimler için açıkladığı belediye başkan adaylarının çoğunluğunun imam hatip okulu mezunu ya da ilahiyatçı olduğu belirlendi.  Cumhuriyet’in yaptığı belirlemelere göre AKP adayları içindeki imam hatipli ve ilahiyatçılar şöyle: *Tahir Büyükakın (Kocaeli): İzmit İmam Hatip Lisesi mezunu. *Şahir Şerifoğlu (Elazığ): Elazığ İmam Hatip Lisesi mezunu. *Alinur Aktaş (Bursa): İnegöl İmam Hatip Okulu mezunu. *Halit Doğan (Samsun): Çarşamba İmam Hatip Lisesi mezunu. *Mehmet Sekmen (Erzurum): İstanbul Fatih İmam Hatip Lisesi mezunu. *Mehmet Kocatepe (Artvin): Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. *Aytekin Şenlikoğlu (Giresun): Giresun İmam Hatip Okulu mezunu. *Eyüp Erdoğdu (Tokat): Tokat İmam Hatip Lisesi mezunu. Makam sahibi olmak için AKP’nin Balıkesir Belediye başkan adayı olarak açıklanan Yücel Yılmaz da 2019’da, son gelişmeleri doğrularcasına “AKP’de makam sahibi olmak için ya imam hatipli ya da Trabzonlu olacaksın” açıklamasını yapmıştı.

Mermer ocağı açan işletmeler, iş bitince bölgeyi rehabilite etmiyor: Bursa delik deşik (Şeyda Öztürk-Cumhuriyet)

Yıllar önce faaliyeti biten üç mermer ocağı, çalışma alanlarını “iyileştirmeden” Bursa Orman Bölge Müdürlüğü’ne devredildi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/mermer-ocagi-acan-isletmeler-is-bitince-bolgeyi-rehabilite-etmiyor-2161207)

Fay hattı üzerine konut yapılırsa... - Kadir Sev / soL

 

''Toplumda, kaynak yetersizliği yüzünden depremzedelerin yalnız bırakıldığı algısı pekiştiriliyor. Gelir gider tutarlarına baktığımızda bu bilginin doğru olmadığı ortaya çıkıyor.''

6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizin yıkılmasına, 50 bin yurttaşımızın ölmesine yol açan Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Açılan yaralar henüz sarılmadı. Deprem bölgesinde 680 bin konut, 170 bin dükkan/depo/ahır gibi bağımsız bölüm ağır hasar aldı; kullanılamaz hale geldi. Depremzedeler, barınma, beslenme, ısınma, hijyen sorunlarıyla yalnız bırakıldılar. Kışın bastırmasıyla koşullar ağırlaştı. Isınamıyorlar; temiz besine-suya ulaşamıyorlar; çadırlarını sular basıyor; çocukları elektrik kontaklarına kapılıp ölüyor. Kentin altyapısı bütünüyle çöktü. Depremzedeler bu sorunlarla baş edemiyor. Kamu gücü gerekiyor.

Afetleri önlemek, riskleri en aza indirmek, afet sonrasını yönetmek üzere kurulan kamu kurumları da sorunları çözemiyor. Acizliklerinin sorumluluğunu, depremlerin büyüklüğüne sığınarak affettirmeye çalışıyorlar.

Oysa, sürpriz değildi. Büyük depremlerin olacağını ve olağanüstü yıkımlara yol açacağını hepimiz biliyorduk. Resmi belgelerden öğrenmiştik. Daha 2018 yılında AFAD yönetimince desteklenen UDAP projesi kapsamında Boğaziçi, Çukurova, Sakarya, Akdeniz, üniversiteleri; ODTÜ ve MTA; sismik araştırma çalışması yapmış “Türkiye Deprem Tehlike Haritası” adıyla yayımlanmıştı. Haritayı aşağıya kopyaladım. Anadolu’dan kan damladığını göreceksiniz.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 2023 yılı faaliyet raporunda da benzer bir tablo çiziliyor. Raporda, “Ülkemizde bulunan binalar arasında yaklaşık 6,7 milyon riskli yapı bulunmaktadır. Bunların 1,5 milyon adedi ise acil dönüştürülmesi gereken yapı sınıfında yer almaktadır” yazıyor. Ancak bu bilgilerin hemen ardından, Çevre Bakanlığını korunma güdüsüyle olsa gerek, hemen savunmaya girişiliyor. Verilen şu bilgilere dikkat edelim: “Bakanlığımızca yapılan hasar tespit çalışmalarına göre yıkılan veya ağır hasar alan binaların %98’i 2000 yılı öncesi yapılmış olan, etkin mühendislik ve denetim hizmeti almadan yapılan binalar olduğu tespit edilmiştir.”

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 2024 yılı bütçe sunuşundaki şu bilgiler de çok önemli: “Deprem sebebiyle son 100 yılda 130 bin canımızı yitirdik” 

Bakanlık yönetimini, 2000 yılı öncesinde yapılanlardan sorumlu tutamayız. Ancak, ülkeyi 2000 yılı öncesinde yöneten kadroların sorumluluklarını unutturmamalıyız. Yaptıklarının bedelini ödetmeliyiz. Bu arada, Bakanlığı 2000-2023 yılları arasında yönetenlere 22 yıl boyunca ne yaptıklarını, sorunları neden bütünüyle çözmediklerini sorma hakkımızdan vazgeçmeyeceğimizi vurgulayalım.

Bakanlığın 2024 yılı bütçe sunuşunda şunlar yazılı: “Türkiye’yi tehdit eden deprem afetinin tam üç büyük fay hattı var. Bu zonlar; tarih boyunca Anadolu’yu tehdit etmiş ve ne yazık ki pek çok yıkıma neden olmuştur: 1. Kuzey Anadolu fay hattı, 2. Doğu Anadolu Fay hattı, 3. Ege Bölgesindeki fay hattı.''

Bunları bile bile konut izni verilemez. Yasalara aykırı yapılaşmalar affedilemez. Eğer bunlar yapılmışsa canımıza kastedildiği ortaya çıkar.

Maddi kaynağın yeterliliği konusu şu günlerde tartışılıyor. Toplumda, kaynak yetersizliği yüzünden depremzedelerin yalnız bırakıldığı algısı pekiştiriliyor. Gelir gider tutarlarına baktığımızda bu bilginin doğru olmadığı ortaya çıkıyor. AFAD internet sitesinde ''infografikler'' başlığında verilen bilgilere göre 24 Kasım 2023 itibariyle bağış hesabına 121 milyar 940 milyon TL işlenmiş; 63 milyar 575 milyon TL harcanmıştır. Hesapta 58 milyar liradan çok para bulunmaktadır.

Son olarak şunları söylemekte yarar var: Deprem yaralarının sarılabilmesi amacıyla açılan bağış kampanyasında toplanan 122 milyar lira Çevre Bakanlığı ile AFAD yönetimine verildi. Bu kurumlar, ayrıca bütçe ile verilen ödenekleri kullanıyor. Bakanlığa verilen bütçe ödeneklerinin tutarını ve nerelere harcandığını biliyoruz. Güvenilirliği kuşkulu da olsa denetlendiğini varsayıp içimizi rahatlatıyoruz. Söz konusu AFAD olduğunda kuşkularımız derinleşiyor. Deprem konutları TOKİ aracılığıyla yaptırılıyor. Gevşek bir dokuda iş yapıyor…Bilgi paylaşılmadığı için ihale ve uygulama süreçlerinde neler olduğunu öğrenemiyoruz.
Deprem nedeniyle harcanan paralardan, kimlerin yararlandırıldıklarını bilemeyiz. Yargı ve denetim ile de sonuç alabilmemizin önü kapalı. Yerel seçimler çok yaklaştı. Halka yapılan kötülükleri ve yapanları unutmamalı, oylarımızı siyaseten hesap sorabilecek bir anlayışla kullanmalıyız.

Kadir Sev / soL

2023 yılı tarım değerlendirmesi - ABDULLAH AYSU / T24

 

Önceden yapılmış ithalat nedeniyle çiftçi buğdayını ve arpasını açıklanan bu fiyatlara satamadı. Ayrıca çiftçi ofise teslim sorunu yaşadı. Buğday ve arpa fiyatı geçen (2022) yılı fiyatlarının altına düştü. Çiftçilerin elleri yine böğürlerinde kaldı!

Bir yıl daha bitti. Her biten yılın sonunda o yılın enflasyon değerlendirmesi yapılır. Gerçekleşen enflasyon oranı hükümetin karnesi olur; başarı ve başarısızlığını gösterir. Enflasyon oranı aynı zamanda halka reva görülen ızdırap ölçüsü olarak da görülür, değerlendirilir. Topluma yönelik gelecek projeksiyonu biraz bu gerçekleşen enflasyon oranı üzerinden yapılır.

Bu yılın 2023 enflasyon oranını Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK yüzde 64, İstanbul Ticaret Odası-İTO yüzde 74, Enflasyon Araştırma Grubu-ENAG yüzde 127 olarak açıkladı. Açıklanan bun oranların hepsi Türkiye'ye ve Türkiye'nin aynı dönemine-yılına ait veriler. Ne kadar şenlikli bir ülkeyiz değil mi?

İsterseniz gelin şimdi birlikte 2023 yılında tarımda olan bitene bakalım.

İnsanlığımızı yüzümüze çarpan acı: Deprem

Şubat ayının başında Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem ile hem yer hem insanlığımız sarsıldı. Deprem sonrası büyük sayıda can, çok miktarda mal kaybı yaşandı. Kahramanmaraş depremlerinin ardından merkez üssü Defne ilçesi olan 6,4 büyüklüğünde bir deprem daha oldu; acı, üzüntü ve çaresizlik katlandı. Kahramanmaraş merkezli deprem ile birlikte 10 ilimiz de büyük, yıkımlar, tahribatlar, acılar devlet yönetimdeki görev kusurlarını orta yere serdi. Deprem öncesi ve sonrasındaki insanlığımızı, yüzümüze çarptı.

Depremden ilk etapta etkilenen Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Osmaniye ve Adana olarak 10 il açıklandı. Daha sonra Elâzığ da depremden zarar gördüğü için afet bölgesi olarak ilan edildi. Böylece depremden zarar gören il sayısı 11'e çıktı.

2022 resmi verilerine göre depremden zarar göre 11 ilimizdeki 4900'ü aşkın köy ve/mahallede yaklaşık 2,5 milyon nüfus olumsuz etkilendi. Deprem bölgesi 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvanı ile Türkiye hayvan varlığının yüzde 15'ini oluşturmaktaydı. Bu kesim depremden ciddi biçimde zarar gördü.

Depremin tarıma faturasının ilk belirlemeleri A.A tarafından şöyle sayılara dökülüyordu. Hayvancılıkta 8 bin 241 büyükbaş, 64 bin 260 küçükbaş, kanatlı 42 bin baş ayrıca Adıyaman'da 533 bin, Malatya'da 168 bin civciv telef oldu. Bunun yetiştiricilere maliyeti 602,5 milyon lira olduğu tahmini yapıldı. Bölgede 233 bin 230 ağıl ve ahırın 13 bin 284'nün yıkıldığı belirlendi. Toplam 16 milyon arı kovanın 5 bin 76'sı zarar gördü. Bunun yetiştiricilere maliyetinin yaklaşık 8,6 milyon lira olduğu hesap edildi.

Bölgede 101 ton balık ve 37,4 milyon yavru balığın öldüğü bunun maliyetinin de 63,2 olduğu açıklandı.

Hatay Gıda Kontrol Laboratuvarındaki makine-teçhizat hasarından kaynaklı 50 milyon lira, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'ye bağlı Malatya ve Elâzığ fabrikalarında 1,3 milyon lira değerinde hasar olduğu belirlendi.

DSİ'nin ilk etap belirlemelerine göre sulama sektörü hasar maliyeti 19,5 milyon lira olarak hesap edildi.

Toprak Mahsuller Ofisi-TMO'ya ait 18 depoda yaklaşık 816 milyon lira zararın meydana geldiği, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü-TİGEM tesislerinde toplam hasar maliyetinin 134,1 milyon lira olduğu tespiti yapıldı.

Tarım sektöründeki ilk hasar belirlemelerine göre zararın 24,2 milyar lira olduğu saptandı.

Zararların gerçek ve dakik hesaplamalar sonucunda kat be kat fazla olduğu bilinen bir gerçeklik olarak orta yerde durmaktadır. Bu konuda yaraların sarılması için yapılanlar konusuna baktığımızda, hükümetin çaresizlik ürettiğini hep birlikte izledik. Hükümetin depreme yönelik herhangi bir hazırlığının olmadığı, deprem sonrası yardım elinin uzatılmasında geç ve yetersiz refleks gösterdiğini yaşayarak birlikte gördük. Bugün bile tarımda yaraların sarılmadığını not etmemiz gerekmektedir.

Deprem yaşattığı acının yanında birçok dersleri kör gözüm parmağına misali hepimize bir kez daha gösterdi. Verdiği en büyük dersin tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının yaşanılan kayıpları arttırma nedeni olduğunu söylemek elbette abartı olmasa gerek. Hatay Devlet Hastanesi'nin tarım arazisi üzerine kurulması, ilk depremle birlikte binanın kullanılmaz hale gelmesi belki de en iç burkucu örnek.

Bütün bunlar yaşanıp olup biterken, Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın yetkileri artırıldı. Bir kararname yayımlandı. Yayımlanan kararname içeriğine baktığımızda ormanlar ve meralar imara açılabilecek. Öyle ki; ormana ve meraya inşaat yapabilmek için planlar askıya çıkartılmayarak halktan saklanacak, itiraz edilemeyecek. Taşınmaz mülkiyeti veya imar hakları kısmen veya tamamen başka bir alana aktarılabilecek. Bu bize koyun can derdinde kasap et derdinde halk deyimini acı biçimde hatırlattı.

Dimyata dirince giderken evdeki bulgurdan olmak: Sudan'dan toprak aparma

Türkiye tarımında sorunlar on yıllardır birik(tiril)iyor. Bir yandan çözülemeyen, biriktirilen sorunlardan dolayı çiftçiler üretimden vazgeçer duruma gelirken/geriletilirken diğer yandan son 10 yılda Sudan, Nijer ve Venezuela'da tarımsal üretim yapılması hedeflendi. Ancak Türkiye bu ülkelerdeki hiçbir projede ilerleme sağlayamadı.

Hükümet tarafından kamuoyunda estirilen hava; Sudan'daki üretimle gıda güvencesi sağlanacak, yurt içinde gıda fiyatları düşürülecekti. Bilindiği üzere Hükümet 2013 yılında Sudan'dan toprak kiralama girişimlerini başlattı. Sudan'da 99 yıllığına 780 bin 500 hektar tarım arazisi kiralamak için 2015 yılında ortak şirket kurdu. Kiralama işlemlerinin yapıldığı dönemde Türkiye'de çiftçiler, Sudan'da kiralanan arazinin yaklaşık 5 katı kadar yani 3 milyon 400 bin hektar araziyi ekmekten vazgeçmiş durumdaydı. Bu arazilerin neden ekilemediği, başka ülkelerde tarım yapma arayışına niçin girişildiğini sorgulayanlar hükümet tarafından "dar ufuklu ve iş bilmezlikle" itham edilmekteydi. "Nijer'deki üretimle yem sorunu çözülecek, hayvancılık gelişecek, Venezuela'da buğday üretilecek, dışarıdan buğday ithalatı bitecek" deniyordu. En nihayet bütün bu projelerin hayal olduğu 10 yıl sonra ortaya çıktı. Hükümet, Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketi'ni Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 2023 yılının son ayında tasfiye etti. Karar, 1 Aralık 2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandı. Böylece, Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti)'nin Sudan'da tarım yapma macerası/hayali projesi 10 yıl sonra noktalandı.[1] Bu on yıl süresince yapılan harcamaların ne hesabını veren ne hesabını soran çıktı. Her zamanki gibi ben yaptım oldu/olmadı ile noktalandı.

Ancak bu süreçte yabancılar boş durmadı, Türkiye kırsalından sürekli tarım arazisi satın aldı. Son beş yılda 11 yabancı uyruklu kişinin Niğde'nin üç ilçesinde (Ulukışla, Çamardı ve Bor) 44 bin 798 metrekare taşınmaz edindiği Meclis'te verilen bir soru önergesine Bakan Özhaseki tarafından açıklandı. Açıklanmayanlar bilinmezliğini koruyor!

İklim krizinin hem nedeni hem de en çok etkileneni olan çiftçilerin kâbusu: Kuraklık

2023 yılı kış ayları kurak geçti. İlkbaharda yağışlar ortalamanın üstünde seyretti. Küresel iklim krizinin hem nedeni hem de en çok etkileneni olan tarım için bu iklim istikrarsızlığı tehlike olmaya devam ediyor hâlâ. Türkiye coğrafyası kuraklık etkisinin altına girdiği bu dönemde, hükümetin tarımın bu değişen iklime kendini uyarlama çalışması ve iklimi istikrarsızlaştıran üretim politikalardan vazgeçmesi gerekirken, bu konudaki aldırmazlığı 2023'de sürdü. Türkiye Ormancılar Derneğinin açıklamalarına göre Akbelen'de 65 bin ağaç kesildi. Halkın koruma çabası hükümetin talimatı ile güvenlik güçleri tarafından engellendi. Hatay Dikmece Köyü'nde halkın istememesine rağmen tapulu tarım arazilerine girmesi için iş makineleri bölgeye girdi. İş makinelerinin Jandarma eşliğinde bölgeye girmesi memleketimize has politik bir tercih olarak kaydedelim. Evet binlerce zeytin ağacı Hatay'da konuta feda edilecek. Elbette bu sadece iki örnek. Oysa küresel iklim krizini besleyecek daha pek çok doğa tahribatı hükümetin desteğinde şirketler tarafından sürdürüldüğü bilinen bir başka gerçek.

Fiyat ve destekleme politikaları

Tarımsal ürün fiyatlarına yönelik politikaların üretici ve tüketiciden yana olması üretimin devamlılığını, tüketicilerin ucuz ürüne dolayısıyla gıdaya erişimini sağlar. Tarım Kanunun 21'nci maddesinde belirtilen oranda ve zamanında desteğin verilmemesi üreticinin aleyhine. Bu durum, çiftçilerin üretim girdilerinin önlenemeyen/engellenemeyen fiyat artışı ile birlikte süregelen baş şikayetleri. Hükümetin bu konudaki aldırmazlığı on yıllardan bu yana sürmektedir. 2023 yılında da destekler Tarım Kanunun öngördüğü oranda değil, yarısına yakını verilmiştir. Tarım destekleri için 2024 yılı bütçesinde 91 milyar 550 milyon liralık kaynak öngörülmesi, 2023 yılındaki 63 milyar 400 milyon liralık bütçeye göre yüzde 44 artış anlamına geliyor. Fakat bu artış enflasyonun altında ve Tarım Kanunun verilmesi gerekir dediği Gayri Safi Milli hasılanın yüzde birinden azdır. Haksızlıktır.

Ayrıca fark ödemesi yani destekleme primi birçok üründe on yılı aşkın bir süredir artmıyor, yerinde sayıyor. Mesela çeltikte üreticiye kilo başına ödenen 10 kuruşluk destek 15 yıldır artırılmadı. Aspirde 55 kuruş, soyada 60 kuruş olarak verilen destek 8 yıldan bu yana aynı, hiç artırılmadı. Dane mısır desteği artırılmadı, üstelik düşürüldü. Mısıra verilen destek 2006'da 6,7 kuruştu, bir ara 4 kuruşa düşürüldü 6 yıl 4 kuruş olarak uygulandı, 7 yıldan bu yana da 4 kuruştan 3 kuruşa düşürüldü. Ha keza zeytinyağında 8 yıldan bu yana 80 kuruş olan prim artmadı, yerinde sayıyor. Dane zeytinde 5 yıl önce kilo başına 15 kuruş destekleme pirimi ödenmesi 5 yıldır aynı. Sadece iki üründe prim desteği yükseltildi. Onlar da yağlık ayçiçeği; 70 kuruştan 1 liraya, kanola; 80 kuruştan 1 liraya çıkarıldı.

Fındıkta 2009 yılında dekar başına 150 lira alan bazlı destek verildi. 2013 yılında bu destek 160 liraya, 2014 yılında ise 170 liraya yükseltildi. Bu oran (170 liralık) 10 yıldır aynı, yükseltilmiyor.

Kuruş, kuruş yerinde sayan pirim destekleri ve eksik, zamanında verilmeyen destekler nedeniyle Türkiye, her ülkeden ithalat yapıyor serzenişinde bulunmak anlamsızlaşmıyor mu sizce de?

Hayvancılık

-Süt işi, et işi, ot işidir-

Hayvancılık beslenme kültürümüzde buğday gibi önemlidir. Türkiye'nin ilk kuruluş yıllarında 40 milyon hektarın üzerinde olan meralarında bedava-parasız yem ile hayvanları beslenir, ekonomiye büyük katkı sağlardı. O dönemlerde Türkiye'nin gelişiminde önemli paya sahip olan hayvan yetiştiriciliği meraların talanıyla zamanla ülke ekonomisine katkısı zayıfladı. EBK, SEK ve Yem Sanayi'nin özelleştirilmesi ile büsbütün çöktü. Yem hammaddesinin yaklaşık yüzde 55-60'ı dışarıdan ithal edilmeye başlayınca girdi fiyatlarını belirleme durumu küresel yem hammaddesi sağlayan şirketlere tümden geçti. Maliyetin yüzde 60'ından fazlasını oluşturan yem hammaddesinin dövize bağlılığı fiyatın kontrolünün kaybolmasına neden oldu. İyi, doğru bir destekleme politikasıyla yem hammaddelerini ithal etmek gerekmeyebilir. Ancak bu konuda hükümet tarafından ters bir politikanın sürdürüldüğünü görüyoruz. 2023 destekleme kararnamesinde yem hammaddesi olan mısır alım fiyatı geçen sene ton başına 5 bin 700 liraydı. Bu yıl 6 bin lira olarak açıklandı. Yapılan yüzde 5,3'lük artış sadece komik değil, yem hammaddesinde dışa bağımlılıktan yana tercih kullanmaktan başka bir politika olmazsa gerek. Bunun bir başka kanıtı da mısır pirimi olarak verilen desteğin 7 yıldır 3 kuruş olarak verilmesi ve artırılmaması. Aynı şekilde yem hammaddesi olarak en çok kullanılan soyanın yüzde 90'nı ithal ediliyor. Soyaya kilo başına verilen pirim desteğinin son 8 yıldır 60 kuruş olarak sabitlenmesinin anlaşılır bir yanı yok. Girdiler konusundaki bu yanlışı giderme çabasının olmadığı politikaların yanı sıra et ve süt fiyatlarının da işleyen ile pazarlayan şirketler tarafından düşük belirlenmesi hayvan yetiştiricilerini preslemekte, öğütmektedir.

Ulusal Süt Konseyi 2023 1 Ağustos'unda 3,6 yağ ve yüzde 3,2 protein içeriğine sahip çiğ sütün tavsiye satış fiyatını 8.50 TL'den 11,50 TL'ye çıkardı. Açıklanan fiyata 50 kuruş olan destek pirimi dahil edilmediği ifade edildi. Açıklamada soğutma, nakliye ve diğer cari giderlerin üretici tarafından karşılanması durumunda üreticiye ilave olarak ödeneceği duyuruldu. Son bir yılda girdi maliyetleri yüzde 100'e yakın artan üreticilerin beklentisi 14-15 TL idi. Artan çiğ süt fiyatlarına yapılan zamla şirketlerin sömürü çarkının içine tüketiciler de çekilerek şirketlerin süt, peynir, yoğurt kazancı onlar için sorunsuz biçimde yol almaya devam etti.

Süt fiyatlarındaki şirket lehine düzenlemeler et konusunda da benzer biçimde yol almakta; kırmızı et fiyatları son 6 yılda yüzde 808 arttı. 2010 yılında karkas etin kg fiyatı 25 TL iken Haziran 2023'de 227 TL'ye kadar yükseldi. 2022 yılına oranla kurban fiyatları yüzde 150 arttı. Ancak artan bu fiyatlardan üretici yükselen girdi maliyetleri, tüketiciler ise pazarlama şirketlerinin fiyat arttırmasından kaynaklı olarak kaybeden taraf olmaktadırlar.

2023 yılı kır çiçek-yayla balının 1 kg maliyeti 110,76 TL. Yani 26 kg teneke balın arıcıdan alış fiyatı 2 bin 879 TL. olarak belirlendi. Arıcılar maliyetlerin üzerinde bir kazanç elde etmesi halinde mesleklerini sürdürebilirler.

Ekmeğin anası: Buğday

Buğday ekmeğin anası, ekmek bulamazsanız pasta yiyin derseniz onun da anası buğday. Buğday önemli. Türkiye'de ise iki kat önemli. Çünkü buğday Türkiye halkının temel gıda maddesi, vazgeçilmezidir!

2022 yılında arpa, buğday, çavdar, yulaf ve tritikale için kilo başına ödenen 10 kuruşluk prim, buğdayda 100 kuruşa arpa, çavdar, yulaf ve tritikalede kilo başına 50 kuruşa çıkarıldı. Bu çiftçiler açısından olumludur. Ancak 2023 yılının ilk beş ayında TMO 6,5 milyon ton buğday ithal etti. Hasat öncesi TMO'nun siloları buğday ile dolduruldu. Hükümet buğday ithalatında gümrükleri sıfırladı. Gümrüklerin sıfırlanması ve o esnada dünya buğday fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle tüccar ve sanayici de ihtiyacının önemli bir kısmını ithal etti. Muhalefet ve çiftçiler mayıs seçimlerinde buğday fiyatlarının açıklanması için bastırmasına iktidarın yanaşmaması buğday fiyatlarının düşük belirleneceğinin ilk sinyali oldu. Nitekim hasat başladıktan sonra açıklanan buğday fiyatlarına -yüzde 40 olan enflasyon oranlarına rağmen- yüzde 24 artış yapıldı. TMO 2023 ekmeklik buğday fiyatını ton başına 8250 TL, arpada 7000 TL olarak açıkladı.

Önceden yapılmış ithalat nedeniyle çiftçi buğdayını ve arpasını açıklanan bu fiyatlara satamadı. Ayrıca çiftçi ofise teslim sorunu yaşadı. Buğday ve arpa fiyatı geçen (2022) yılı fiyatlarının altına düştü. Çiftçilerin elleri yine böğürlerinde kaldı!

Zurufu köylüye, fındığı küresel şirketlere: Fındık

Fındık Türkiye tarımsal ürün ihracatın ilk sırasında yer alan, dünya fındık üretim sıralamasında da birinci durumda olduğumuz bir ürünümüzdür. Fakat fiyat politikalarında zerre miskal söz sahibi olmadığımız bir üründür. Geçmişte FİSKOBİRLİK aracılığıyla fındık piyasasını bir miktar belirleyebiliyorduk. TSKB hakkında çıkarılan 3572 sayılı kanunla FİSKOBİRLİK gücünü kaybetti. Fındık alış ve satış fiyatlarını şimdi küresel şirketler belirlemekte, yani fiyatı alıcı tek taraflı belirlemektedir.

TMO'nun açıkladığı 2023 fındık fiyatları, yüzde 50 sağlam iç fındık esasına göre; Giresun kalite 84 TL/kg, Levant kalite 82,5 TL/kg, Sivri kalite 80 TL/kg, Standart dışı fındıklar 75 TL /kg olmuştur.

Zeytin

Kuraklık zeytinciliği vurdu. Yağ üretimi Avrupa'da 1 yılda 767 bin ton azaldı. Dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi ülkeler sırasıyla İspanya ve ikinci sıradaki İtalya'da üretim sorunu Türkiye zeytinyağına talebi arttırdı. Bu ülkelerde yağ fiyatlarının artması nedeniyle Türkiye'de de yükseldi. Türkiye'de bu yıl beklenen üretim ise az, 180 bin ton civarında.

Tariş, 2023 yılı ürünü 0,3 asit yemeklik zeytinyağı alım fiyatını litre başına brüt 295 lira, 0,5 asit yemeklik yağın litresi brüt 275 lira, 1 asit yağ için litre başına 220 lira, 1,5 asit yağ için 205 lira ve 2 asit yağ fiyatı ise 200 lira olarak açıkladı. Bunun alış fiyatı olduğunu düşündüğümüzde satış fiyatlarının daha yüksek olması beklenmelidir.

Türkiye tarımında makas değişikliği: Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

Türkiye Tarımı ve tarımcısının çıkarına olmayan küresel tarım, gıda ve ecza şirketlerinin lehine olan 7442 sayılı 23.03.2023 tarihli bir kanun çıkarıldı.

Bu kanunla;

Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce çiftçiler bakanlıktan izin alınacak. Bakanlık, arz ve talep miktarı ile yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceği ile tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirleyecek.​​​​​​​

Tarım ve Orman Bakanlığı, tarım sektöründe sözleşmeli üretimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli düzenlemeler yapacak. Sözleşmeli üretimi özendirmek için üreticilere, desteklerin verilmesinde öncelik tanınacak.

Tarımsal üretim sözleşmesine tabi ürünlere veya üretim varlıklarına sigorta yaptırılması zorunlu olacak.

Bu kanun ile aslında Türkiye Tarımı terimi kalmış olacak yerine Çokuluslu Şirketler Tarımı Türkiye veya Küresel Tarım, Gıda ve Ecza Şirketler Tarımı içerikli-denilecek bir devire geçildi. Başka bir deyişle; bu kanun ile Türkiye tarımı başka rotaya/yola zorlu bir dönemece girdi. Bu keskin virajı üreticiler ve tüketiciler alabilecek mi hep birlikte göreceğiz.

ABDULLAH AYSU / T24

----------------------------------------------------------------------

[1] Resmî Gazete'de yayınlanan kararda şöyle deniliyor: "Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bağlı ortaklığı olan Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketinin tasfiyesi hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 22′nci ve 38′inci maddeleri ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir."

Sisli Vadi'nin ortağı: "Bana telkin ettikleri gibi ifade verdim" - Tolga Şardan / T24

 

Usulsüz işlemler, usule uygun gibi görünüp aslında usulsüz olan uygulamalar, valiye rüşvet iddiası... Sisli Vadi'de yaşamını yitirenlerin ailelerinin mücadelesi olmasa belki de dosya sessiz sedasız, mal sahipleri açısından en az hasarla atlatılacaktı.


Dün kaldığım yerden devam ediyorum.

İğneada longoz ormanlarındaki Foggy Valley (Sisli Vadi) adlı tesiste yaşanan sel felaketiyle ilgili yürütülen adli soruşturmada, şirketin ortağı olarak görünen Sevcan Ulutürk, Bülent Bayrak ve Cenan Aydın'la birlikte tutuklanan isimlerden.

Ulutürk, anlatımlarından yer aldığı şekliyle, Bülent Bayrak'ın babası Bahri Bayrak'ın arkadaşı. Bülent Bayrak'ı tanımıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi firmalarından Halk Ekmek'ten emekli olduktan sonra ailesine zaman ayırdığını ifadesinden aktaran Ulutürk, tutuklu kaldığı Tekirdağ T-2 Cezaevi'nden Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı'na 26 Eylül'de dört sayfalık mektup gönderdi.

Soruşturma çerçevesinde savcılığa, facianın hemen ardından 7 Eylül'de ifade veren Ulutürk, gönderdiği mektupta, ilk ifadesinde anlatmadıklarını anlattı.

Ulutürk'ün anlatımlarından özet bölümü Büyüteç'e aldım.

"İlk ifadem benim irademi yansıtmıyor"

Sürecin nasıl işlediğini Ulutürk'ün anlatımlarından aktarıyorum:

"(...) Daha önce 7 Eylül tarihinde savcılıkça ifadem alınmıştı. Fakat ben ifademi aşağıda somut bir şekilde anlatacağım üzere yönlendirme ve telkin ile verdim. İlk ifadem de söylediklerim benim irademi yansıtmamaktadır, yönlendirme ve telkin altında vermiş olduğum ilk ifadem zaten gerçeklerle de çelişmektedir. Bu dilekçemde tüm gerçeği anlatacağım.

Bahri Bayrak, benim yıllara dayalı arkadaşımdır. Oğlu Bülent Bayrak'ı da babası nedeniyle biliyorum. Bülent Bayrak'la aramda özel bir samimiyet yoktur, akran da değildir. Kendisini daha çok Bahri Bayrak'ın oğlu olarak bilir ve tanırım."

"Emekliyim, şirket alacak birikimim olmadı"

"Bahri Bayrak ve ailesi ya da akrabaları ile bu soruşturmaya dahil edilmeme neden olan kağıt üstündeki devir işlemleri de dahil olmak üzere hiçbir gerçek ticari iş yapmadım. Ben İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Halk Ekmek'te maaşlı bir çalışandım ve emekli oldum. Hiçbir zaman Sisli Vadi olarak bilinen işletmeyi ya da Aslanağa adlı şirketi alabilecek maddi birikimim olmadı. Hayatım boyunca da ticaret yapmadım, bir yer işletmedim. Maddi durumum ve diğer kayıtlar araştırılırsa, hem ticaret yapmadığım, hem de bahsettiğim şirketleri alacak maddi durumum olmadığı görülecektir."

"Kağıt üzerinde devir yapıldı"

"Kağıt üzerinde Foggy Valley isimli şirketi ve Aslanağa şirketinin 18 Ocak 2023 tarihinde satın almış görünmekteyim. Yalnızca kağıt üstünde yapılan bu devrin nedeni şudur: Bahri Bayrak, bana oğlu Bülent Bayrak için 'ekonomik sorunlar nedeniyle haciz tehdidinde. Sana çok güveniyoruz. Senden bize zarar gelmeyeceğini biliyoruz. Bizim alacaklar ile de aslında bir sorunumuz yok. Onlara da zarar verme niyetimiz yok. Zorluğumuzdan faydalanıp aşırı isteklerde bulunuyorlar. Anlaşma süreci devam ediyor, onlarla makul bir noktada anlaşıp kısa süre içerisinde tüm ödemeleri yapıp şirketleri senden geri devir alacağız şekilde' ricacı oldu."

"Bülent, 'her şeyi ben yöneteceğim' dedi"

"Ben önce imza işi nedeniyle sürekli gidip gelmem gerekebileceğinden ricalarına soğuk davrandım. Bunu anlayınca bana şirketleri kısa sürede geri devir alacaklarını, işleri doğrudan Bülent'in yöneteceğini, Büşra Gökgöz isimli yakınlarını da yönetim kurulu başkanı olarak tayin edeceklerini söylediler. Bülent de bana 'sen hiçbir şey yapmayacaksın. Hiçbir şeyle ilgilenmene gerek yok. Her şeyi ben yönetmeye devam edeceğim. Sen sadece kağıt üzerinde kalacaksın. Zaten yönetim sende değil, Büşra da olacak. Senin sorumluluğunda olmayacak' dedi.

Bahri Bayrak'ın sevdiğim eski bir dostum olması nedeniyle kimsenin zarar görmeyeceği yönündeki sözlerine de inanarak insani olarak ricalarını kabul ettim. Şirketler bana sadece kağıt üstünde ve kısa süreli olacağı vaadiyle emaneten noterden devredildi. Şirketin işleri için Büşra Gökgöz'e burada vekâlet de vermiş olabilirim. Bana sürekli 'sen hiçbir şey yapmayacaksın, her şeyi yine biz halledeceğiz' dediklerinden ve şirketlerde sadece bana kağıt üzerinde devredilmiş olacağından önemsemedim. Büşra Gökgöz'ü de Bahri'ye gidip gelirken gördüm."

"Şirketlerle ilgili karar almadım"

"Anlattığım nedenlerle Sisli Vadi işletmesi ile birlikte Aslanağa şirketini de bana devretmişlerdi. Devirden sonra da ben şirketlerle ve işletmelerle ilgili yönetimsel ya da günlük hiçbir karar almadım. Hiçbir rolüm olmadı. Bülent Bayrak bu şirketlerle ilgilenmeye, yöneticiliğini yapmaya devam etti. Ben sadece kağıt üzerinde şirketlerin hisse sahibi gibi görünüyordum. Yönetim ise, ben de değil Büşra Gökgöz'deydi. Şirketlerin kağıt üstünde bana ait olması nedeniyle bir menfaatim de, talebim de olmadı."

"Sisli Vadi'nin yolunu bile bilmem"

"Sisli Vadi olarak bilinen işletme ile tek ilgim kağıt üzerinde hisse sahibi olarak görünmemdir. Ancak ben bu işletmeye hiç gitmedim, yolunu bile bilmem. Hayatımda hiç görmedim. Yakınında dere yatağı var mıdır? Bilmem. İşletmenin içerisinde kaç tane çalışan var, kaç tane bungalov var, hatta bungalov var mı? Bunların hiçbirini bilmiyorum. Eğer bu yer gerçekten benim olsaydı, emekli bir insan olarak eşimle güya sahibi olduğum yerde bir gün bile olsa tatil yapmış olurdum. Çalışanları varsa beni tanımaz ben de onları tanımam. Demirköy Savcısı bana ifademde 'bu yerin ruhsatsız olduğunu' söyledi. Doğru mudur? Bilmem. Eğer doğruysa ruhsatla ilgili durumu bilmiş olsaydım, kağıt üzerinde bile olsa burayı devralmaya asla kabul etmezdim."

"Bahri Bayrak 'acil durum var' dedi"

"Eylül'ün altısında kızımın yanından ayrılıp Marmara Ereğlisi'ndeki kayınbiraderime ait yazlığa gitmek üzere eşimle yola çıkmıştık. Güneşli'deki evimize uğradık, bu evden tam çıkarken Bahri Bayrak beni aradı ve 'konuşmamız lazım' dedi. 'Yola çıkıyorum' deyince, 'Silivri Maxi Alışveriş Merkezi senin yolun üzerinde, orada buluşalım' dedi. 'Acil bir durum var' dedi. Silivri Maxi Alışveriş Merkezi'ne geldik, eşimle bir yerde oturduk. Burada Bahri Bayrak, Bülent Bayrak, Bülent'in avukatı Evren Karaloğlu ve şirketlerinin muhasebesini tutan soyadını bilmediğim Mesut vardı. Telefon kayıtları bunu doğrular."

"Bana kaçmamı söylediler, kaçmadım"

"Bana İğneada'da yaşanan selden bahsettiler. 'Duydun mu?' dediler. 'Duymadım' dedim. Son günlerde televizyon pek izlememiştim, izlesem de benim olayla bağlantı kurmak aklıma bile gelmezdi. İstanbul'daki kızımdan olan torunumu da Eskişehir'e götürdüğüm için 1 - 2 gündür televizyon izlememiştim. Burada hayatını kaybeden insanlar olduğunu söylediler. Ortamın sert olduğunu, birkaç gün telefonu kapatmamın iyi olacağını yani kaçmamı da söylediler. Ben 'hayatımda karakol - adliye bilmem. Kaçmak bildiğim bir şey de değil. Yapmakta istemem, devletten kaçılmaz' dedim. 'Ben suç işlemedim ki kaçayım. Bypass ameliyatlıyım, bugünlerde yeniden tetkikler var. Bu halimle nereye kaçayım?' dedim."

"'Sen yaşlısın, tutuklamazlar' dediler"

"Bana Bülent ve Bahri Beyler kendi avukatları Evren Karaloğlu için 'bizim yıllardır avukatımız, sana yardımcı olacak. Sen 'burası benim, ben işletirim de. Zaten yaşlısın, hastalıkların var. Seni tutuklamazlar. Tutuklasalar bile üst mahkeme kararıyla bir haftaya çıkarsın' dediler. Bülent, 'ben girersem Aslanağa şirketi de batar. 'Ben Bülent'i tanımam de, kusurumuz yok, zaten sel çok büyüktü de' dediler. Ben doğrusu telefondan haberlere bakmayı bilmem, bu nedenle ayrıldıktan sonra da haberlere bakmadım. 'Bir ara bakarım' diye düşündüm."

"Avukat, İstanbul'dan geldi"

"Beni, 7 Eylül tarihinde yazlıktayken Demirköy Jandarma'dan aradılar. Adliyeye gitmemi söylediler. Yerimi söylediğimde, Marmara Ereğlisi Adliyesi'ne gitmemi söylediler. Kısa süre sonra Ereğli Adliyesi'nden polisler aradı ve 'acilen adliyeye gelmeniz lazım. İsterseniz biz sizi gelip alalım' dediler. 'Hayır, sakın evime gelmeyin. Benim bu olayla ilgim yok zaten. Ama kendim gelirim' dedim. Bu süreçte Avukat Evren Karaloğlu da sürekli benimle iletişimdeydi. Ereğli Adliyesi'ne kendi isteğimle gittim. Avukat Evren Karaloğlu da İstanbul'dan oraya geldi."

"Avukat beni ifadeye çalıştırdı"

"Evren Hanım, bana anlatmam gerekenlerle ilgili anlatımlarda bulunmaya devam etti. Adliyeye girdiğimde çok sayıda polisin beni beklediğini öğrendim. Adliyedeki hareketlenmeden benim tahmin ettiğimden daha ağır sonuçları olduğunu ve medyadaki boyutlarının tahmin edilenden yüksek olduğunu hissettim. Elim ayağıma dolaştı. Avukat Evren Karaloğlu bana Silivri Maxi Alışveriş Merkezi'nde Bahri, Bülent, Mesut ve kendisinin bulunduğu konuşmada söylendiği gibi ifade vermem gerektiğini söyledi ve diğer diyeceklerimi de söyleyerek beni ifadeye çalıştırdı."

"'Bülent Bayrak'ı tanımıyorum, burası benim' dedim, tutuklandım"

Ben onların anlattığı gibi ifadeyi verdim. Savcı bey, 'buranın sahibi Bülent Bey'miş' dedi. Ben de bana telkin edilen gibi, ben tutuklamsam da kısa sürede serbest kalacağımı düşünerek Avukat Evren Karaloğlu'nun telkin ve yönlendirmeleri ile 'tanımıyorum ve burası benim' dedim. Savcı tutuklanmamı talep edince, Evren Karaloğlu hakim karşısına da aynı ifadeyi vermemi istedi. Hakim bey ekrana çıktı ve yeniden sordu. Ben de önceki ifademi tekrar ettim ve tutuklanıp Tekirdağ Muratlı Cezaevi'ne gönderildim. (...)"

* * *

Büyüteç'te dün yayımlanan işletme çalışanı H.K. ve bugün yayımlanan "kağıt üzerindeki mal sahibi" Sevcan Ulutürk'ün ifadelerini okuyunca işlerin nasıl da "dolambaçlı" şekilde gerçekleştirildiği gün ışığına çıktı!

Usulsüz işlemler, usule uygun gibi görünüp aslında usulsüz olan uygulamalar, valiye rüşvet iddiası...

Sisli Vadi'de yaşamını yitirenlerin ailelerinin mücadelesi olmasa belki de dosya sessiz sedasız, mal sahipleri açısından en az hasarla atlatılacaktı.

Ancak, evdeki hesap çarşıya uymadı.

Üç aylık evli Mihriban ve Selman Bağışlar'ın aileleri başta olmak üzere tüm aileler dosyanın peşinde.

Tolga Şardan / T24

Boğaziçi yönetiminin mobilya sevgisi - Çiğdem Toker / T24

 

Mobilya için dört ayda yapılan dört alımın toplam tutarı 600 bin TL'yi geçiyor

Türkiye'nin Akademik Özgürlük endeksindeki yeri hızla geriliyor. Son verilere göre Kuzey Kore ve Türkmenistan ile aynı gruba düşen Türkiye'nin endeksteki yeri 179 ülke arasında 166 sıraya indi.

Türkiye'nin endeks puanı ise 2012- 2022 arasında 0,43'den 0,08'e geriledi. Endeksin alt sıralarındaki ülkelerin ortak özelliği, ağır insan hakları ihlalleri ile temel hak ve özgürlüklerin kullanımına dair karnesinin de kötü olması. (Türkiye 2012 yılında 134. sırada bulunmasına rağmen endeks skoru çok daha yüksekti.)

İsveç'teki Göteborg Üniversitesi Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü (V- Dem) ile Almanya'daki Friedrich Alexander Üniversitesi Erlangen- Nürnberg Akademik Özgürlük Endeksi (AFI) dünyada akademik özgürlüğü ölçmeyi hedefliyor.

Üniversitelerdeki akademik özgürlük düzeyi değerlendirilirken, şu beş temel göstergeye dayanılıyor:

- Araştırma ve öğretme özgürlüğü

- Akademik değişim ve yayma özgürlüğü

- Kurumsal özerklik

- Kampüs bütünlüğü

- Akademik ve kültürel ifade özgürlüğü

Türkiye 166. sıraya bir günde düşmedi. Üniversiteler, özellikle 2016 yılından itibaren endekse esas alınan beş gösterge hızlı bir bozulmaya uğradı. Boğaziçi Üniversitesi bu olumsuz gidişten payını en çok alan üniversiteler arasında yer aldı. Prof. Cem Say'ın ifadesiyle "Bir AKP üniversitesine dönüştürülmeye çalışılan Boğaziçi Üniversitesi'nde hukuksal ve akademik direniş sürüyor."

610 bin TL'ye mobilya

Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin son bir yıl içinde yaptığı bazı harcamalar, Türkiye'nin akademik özgürlük endeksindeki gerileme konusunda farklı bir bakış açısı sunabilir. Özellikle makam odalarındaki mobilya takımı ve deri değişimi bu hevese dair harcamalar. Mobilya için dört ayda yapılan dört alımın toplam tutarı 600 bin TL'yi geçiyor. iPhone 14 alımı ve üniversitenin kendisini anlatmak için sosyal medya hizmetlerine yaptığı harcamaların da altını çizelim.

Ulaştığım faturalar üzerinden kolay izleme için bir tablo oluşturdum. Miktar, tarih, alım cinsi verilerini içeren bu tabloya, yüksek enflasyon dolayısıyla, mal ve hizmetlerin satın alındığı dönemin ABD döviz kurları üzerinden tutarlarını da ekledim:

Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin bazı alımları

Dikkat edileceği gibi bu alımların TL cinsinden toplamı 2 milyon TL'ye yaklaşıyor. Ancak satın alma tarihindeki döviz kuru üzerinden hesap yapılırsa, toplam harcamaların (103 bin 747 USD) bugünkü değeri 3 milyon 100 bin TL'nin üzerine çıkıyor.

Kurumsal kapasite ve strateji yol haritası gibi alanlarda, iki alımla yaklaşık 1 milyon TL'lik alım yapılan KCA KCA Knowledge Capital Agency Danışmanlık şirketinin adı daha önce de idari ve akademik personelin kişisel bilgilerine, üniversitenin yönetişim bilgilerine onaysız erişim yetkisi verilmesiyle gündeme gelmişti.

Canan Coşkun imzasıyla Diken'de yayımlanan haberlerde şirket sahibi daha önce çalıştığı Türkşeker'e yakınlarını yerleştirdiği haberlerine konu olan Elif Özbayram, bu haberleri hatırlatana Canan Coşkun imzalı Diken'de yayımlanan haberlere erişim engeli getirtmişti.

Bu tutarlar birilerine gülünç gelebilir. "Para değil" diyenler çıkabilir. Hatırlatalım, Kasım-Şubat ayları arasında 610 bin TL tutarında yaklaşık dört kez mobilya satın alan Boğaziçi Üniversitesi, kampüs alanı içindeki bir yurtta kalan öğrencileri öğretim yılı başında tadilat gerekçesiyle çözüm önermeden yurttan çıkarmıştı.

Çiğdem Toker / T24



9 Ocak 2024 Salı

KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 9 OCAK 2024 -

 

‘Yüksek yargıdan’ yüksek konutlar (Uğur Şahin-Birgün)
Yargının üst düzey isimlerinin kurduğu kooperatif, İstanbul’da ‘Gölvadi Konutları’ isimli bir projeyi inşa etmek için bakanlığa başvurdu. 2.500 dairenin yer aldığı proje, 15 bloktan oluşuyor ve en az 20 kat yüksekliğe sahip.

İstanbul’da yüksek katlı binalar ve yapı yoğunluğuyla bilinen Esenyurt’ta yeni bir inşaat projesi yapılmak isteniyor. “Sınırlı Sorumlu Bahçeşehir Gölvadi Konut Yapı Kooperatifi” tarafından hayata geçirilmek istenen proje kapsamında, 2 bin 500 adet konut ve 17 dükkân inşa edilmesi planlanıyor. Esenyurt Mahallesi’nde bulunan 68 bin 200 metrekarelik arazi üzerindeki inşaat, toplam 15 bloktan oluşacak. Altı bloğun yüksekliği zemin artı 21 kat, diğerleri ise zemin artı 20 kat olacak.

Esenyurt Mahallesi’nde yapılması planlanan toplu konut projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvuruldu ve çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci başladı.

4 MİLYAR 869 MİLYON TL

Başvuru dosyasında yer alan bilgilere göre, projenin maliyeti yaklaşık 4 milyar 869 milyon TL olarak öngörülüyor. İnşaat alanının çok yakın mesafede Hayatpark Konutları ile AVM bulunuyor. Yapılacak konutlarda 7 bin 500 kişinin yaşayacağı tahmin ediliyor. Ayrıca 2 bin 930 adet araç kapasiteli otopark da yapılacak.

Proje tanıtım dosyasında, gerekli izinler ile inşaat ruhsatlarının alınması sonrasında inşaat çalışmalarına başlanacağı ve inşaatın da yaklaşık üç yıl süreceği kaydedildi. Yine dosyasında inşaatın yapılacağı alanın 1. Derece Deprem Bölgesi’nde kaldığı ve “1. Derece Deprem Bölgesi” kurallarına uyulacağı aktarıldı.

ÜST DÜZEY İSİMLER

Bahçeşehir Gölvadi Konut Yapı Kooperatifi’nde yargının birçok üst düzey ismi yer alıyor. Kooperatifin yönetiminde Yargıtay üyesi Mustafa Yapıcı, Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri Musa Kanıcı ve Danıştay Genel Sekreteri Kemal Açıkgöz bulunuyor. Ticaret Sicil Gazetesi’nde yer alan bilgilere göre, Kanıcı, Yapıcı ve Açıkgöz’ün dışında kooperatifin diğer kurucu isimleri şunlar:

• Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü Turan Kuloğlu.

• Adalet Bakanlığı Daire Başkanı Ahmet Pınar.

• Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Fuat Uslu.

• Ankara Büyükşehir Belediye Meclis’inin AKP’li üyesi Mustafa Burak Altınsoy.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sık sık dikey mimariyi eleştirse de yüksek katlı binaların inşa edilmesine devam ediliyor. Erdoğan, 8 Kasım 2018’de düzenlenen Dünya Şehircilik Günü toplantısında bir açıklama yapmış ve şu an AKP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı olan dönemin Çevre Bakanı Murat Kurum’u uyarmıştı. Erdoğan, Kurum’dan “ecdadın şehircilik anlayışına dikkat etmesini istediğini” belirtmiş ve "Diyoruz ki dikey mimari yok, yatay mimari” demişti. Erdoğan 2017’de yaptığı bir diğer açıklamada, “Biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum” ifadelerini kullanmıştı.

∗∗

‘BÖLGENİN EN DEĞERLİ YATIRIMLARINDAN BİRİ’

Bahçeşehir Gölvadi Yapı Kooperatifi’nin internet sitesinde projeye dair kimi detaylar yer alıyor. Burada şunlar ifade ediliyor: “Yönetim kurulu bir dizi çalışma yaparak arsa satın alma işlemini tamamlamıştır. Kooperatifimizin daha önce inşaat yapımı için protokol imzaladığı konsorsiyum müteahhit firma tarafından kat karşılığı inşaat yapılacaktır. Bir hisseye karşılık gelen her üyemize 100 metrekare alanlı 3+1 daire teslim edilecektir.” Yine internet sitesinde projenin özellikleri şöyle tarifleniyor: “Bölgenin en değerli yatırım projelerinden biri olarak da göz dolduran Göl Vadi Konutları, sosyal imkânlarla donatıldı. Yüzme havuzları, fitness salonları, toplantı salonu, geniş peyzaj alanı, yürüyüş ve bisiklet yolu, çocuk parkı, tenis kortu, futbol ve basketbol sahası ile sosyal ve sağlıklı bir hayat sizleri bekliyor.”

∗∗

‘FARUK KOCA’ DETAYI

Gölvadi Yapı Kooperatifi’nin internet sitesinde, inşaat firmalarından gelen teklifler değerlendirildiği, Rast İnşaat, Atayıldız İnşaat ve BCM İnşaat’ın oluşturduğu iş ortaklığınca gelen teklifin kabul edildiği belirtiliyor. Rast İnşaat, Rast Grup’a bağlı bir şirket... Sahibi ise eski AKP Milletvekili ve Ankaragücü Başkanı Faruk Koca. MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının ardından Hakem Halil Umut Meler’e saldıran Ankaragücü Başkanı Faruk Koca, gelen tepkilerin ardından önce tutuklanmış ardından da serbest bırakılmıştı. Koca, kulüp başkanlığından da istifa etmişti. Söz konusu protokolü kooperatifi temsilen Mustafa Kanıcı, Rast İnşaatı temsilen Faruk Koca, Atayıldız İnşaatı temsilen Bahattin Atalay ve BCM İnşaatı temsilen Ertan Çelik’in imzaladığı kaydediliyor. Atalay daha önce CHP’den Etimesgut Belediye Başkan Adayı olmuştu.

Cengiz’in Polatlı’daki projesinde sona gelindi: Tarım arazisine 150 bin GES (Cumhuriyet)

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na yapılan başvuruya onay çıkması durumunda Ankara’nın Şıhahmetli Mahallesi’ndeki tarım alanlarına 150 bin güneş enerji santralı (GES) yapılacak.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/cengizin-polatlidaki-projesinde-sona-gelindi-tarim-arazisine-150-bin-2160773)

Tuzla’nın 175 milyonluk ihalesi yandaşa gitti (Cengiz Karagöz-Cumhuriyet)

AKP’li belediyeler “tanıdık” şirketlere verdikleri tartışmalı ihalelerle gündemden düşmüyor. Bunun son örneği Tuzla Belediyesi’nde yaşandı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/tuzlanin-175-milyonluk-ihalesi-yandasa-gitti-2160775)

Seçim telaşı başladı: Menemen’de ihale tutarı 169 kat arttı (Rıfat Kırcı-Cumhuriyet)

AKP’li Aydın Pehlivan yönetimindeki Menemen Belediyesi’nde ardı ardına ihaleler imzalanıyor. Menemen Belediyesi’nde 2023’te önceki yıla göre ihaleye çıkma oranı dört kat arttı. Menemen’de 2022 yılında 10 kez, 2023’te 46 kez ihaleye çıkıldı. Genel seçimlerin ardından ihalelerin hız kazanması da dikkat çekti. 2023’te 21 kez mal alımı ve 20 kez yapım işi için ihaleye çıkıldı. Hizmet alımı için ise beş kez sözleşme imzalandı.(İKİ AYDA 1 MİLYAR TL) Genel seçimlerin hemen ardından yapılan ihalelerdeki tutarda ise rekor artış gerçekleşti. Sadece haziran ve temmuz ayında 1 milyar 63 milyon lira tutarında ihaleye imza atıldı. 2023’te toplamda 1 milyar 744 milyon liralık ihale sözleşmesi imzalandı. Bir önceki yıl bu tutar 36 milyon 381 bin liraydı. Belediyenin imzaladığı ihale bedelleri arasında 2023 haziran ve temmuz aylarındaki artış dikkat çekti. 2022’ye göre haziran ayında 122 kat, temmuzda ise 169 kat artış oldu.(YANDAŞ DA PAYINI ALIYOR) Menemen Belediyesi’nin yönetiminde bulunan AKP’li Aydın Pehlivan, 2019 yerel seçimlerinden ilk sırada çıkan CHP’li Serdar Aksoy’un görevden alınmasıyla 2021 yılında başkanlık koltuğuna oturmuştu. Menemen Belediyesi, iktidara yakınlığıyla bilinen ve yolsuzluk suçlamasıyla yargılanmış Mahmut Can Bayoğlu’nun şirketine nostaljik tramvay ihalesi vermesiyle de gündeme gelmişti.

TCDD’den kiracısına 2 milyon TL’lik kıyak (Birgün)
Sayıştay raporuna göre Erzurum’da bir iş insanı TCDD’den ucuza kiraladığı taşınmazları 13 yıldır başkalarına kiraya veriyor. Kiracı iş insanı suya sabuna dokunmadan yıllık 2 milyon TL gelir ediyor.(https://www.birgun.net/haber/tcddden-kiracisina-2-milyon-tllik-kiyak-496637)

Mahkeme tüketiciyi haklı bulurken esnaf kartta banka payına tepki gösterdi: Komisyon krizi büyüyor (Ali Can Polat-Cumhuriyet)

Artan faizlerle birlikte bankaların yüksek komisyonları, hem yurttaşları hem işletmeleri zor duruma sokuyor. Esnaf, yüzde 4’ü bulan kredi kartı komisyonları sebebiyle her ay bir kira kadar da bankalara komisyon ödediklerini belirtirken bazı işletmeler kredi kartı ile yapılan işlemlerde komisyonu tüketiciye yansıtıyor.(https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/mahkeme-tuketiciyi-hakli-bulurken-esnaf-kartta-banka-payina-tepki-2160765)