Ocak-Eylül 2021’de Millî Gelir: Bölüşüm Göstergeleri - Korkut Boratav / SOL

 

AKP’nin bugünlerde izlediği 'aykırı' veya ona alternatif olarak savunulan katı neoliberal politikalar, orta dönemde bu bunalıma son veremez.   

Millî gelirin (GSYH’nın) Ocak-Eylül 2021 dönemi verileri TÜİK tarafından geçen hafta yayımlandı.

Bugün TÜİK’in cari fiyatlarla gelir yöntemi ile GSYH bulguları üzerinde odaklanmak istiyorum. Millî gelirin bölüşüm göstergelerini veren en bütüncül istatistik olduğu için önemlidir. 

AKP iktidarının bölüşüm bilançosu açısından da anlamlı bulgular sağlamaktadır. 

Gelir yöntemi ile GSYH hesabında sınıfsal bölüşüm kavramları

“Gelir yöntemi ile hesaplanan GSYH toplamı”, sınıfsal gelir dağılımı içinde yer alan iki önemli gelir türünü veriyor: Ücretler ve ücret dışı gelirler. Bu iki kategori, GSYH tablosunda “işgücü ödemeleri” ve “karma gelir” olarak adlandırılıyor.

Bazı iktisatçılar son üç aylık (2021 Temmuz-Eylül) GSYH verilerinden türetilen Ücret/GSYH oranını önceki yıllarla karşılaştırarak değerlendirdi. Bu ölçüt önemlidir; ama eksiktir; tamamlanmalıdır. Zira, gelirlere göre hesaplanan GSYH toplamı, sınıflar-arası bölüşüme girmeyen iki önemli kategori içermektedir. Bu millî gelir kavramı şöyle tanımlanıyor: 

GSYH = Ücretler + karma gelirler + sabit sermaye tüketimi + üretimden alınan vergiler  

Ekonomideki sınıflar-arası bölüşüm ilişkilerini incelemek istiyorsak net hasıla hareket noktası olmalı ve gayri safi (“brüt”) hasılaya giren sabit sermaye stokunun tüketimi (“aşınması”) dışlanmalıdır

Üretimden alınan (dolaylı) vergiler ise, devletin el koyduğu bir net hasıla öğesidir. Bu kategorinin farklı sınıflara yansıması ayrıca incelenmelidir. TÜİK tablolarıyla bunu yapamıyoruz. Bu durumda dolaylı vergileri dışlayan aşağıdaki net katma değer (NKD) tanımını kullanabiliriz: 

Net katma değer (NKD) = Ücretler + ücret-dışı gelirler… Bu toplamın içinde ücretlerin payı (Ücret/NKD), en geniş anlamdaki işçi sınıfının (ücret + maaş toplamları ile ölçülen) bölüşüm payını temsil eder1.

Ocak-Eylül 2016-2021: İşçi sınıfı “bölüşüm şoku” karşısında… 

Aşağıdaki tabloda AKP iktidarının son altı yılında, ücret/maaş gelirlerinin (farklı bir ifadeyle işçi sınıfının) net katma değerden aldığı payın (Ücret/NKD’nin) seyri yer alıyor.

Niçin 2016 ile başlıyoruz? İki gerekçe söz konusudur.

Birincisi, AKP’nin temsilî demokrasi sınırları içinde iktidarının, 2015’te son bulması ile ilgilidir.

AKP Haziran 2015 seçimlerinde yenilgiye uğradı ve iktidarı ne pahasına olursa olsun korumayı kararlaştırdı.  “Geleneksel demokratik” normların çiğnenmesinin ilk adımı, devlet şiddetinin öne çıktığı Kasım 2015 seçimlerinde atıldı. Sonrasını hâlâ yaşıyoruz: 2016 darbe girişimini izleyen Anayasa değişikliği, OHAL’e, KHK’lara dayanan neo-faşizme geçiş dönemi…

İkinci gerekçe, neo-faşizme geçişin iktisat politikalarına yansımasıyla ilgilidir: Bu rejim, meşruiyet görüntüsünü korumak zorundadır; bu nedenle “arızalı” yöntemler ile de olsa, seçim takvimini çalıştırmalıdır.

Ne var ki, 2015’e kadar AKP iktidarına damgasını vuran neoliberal politikaları sürdürmek, seçim ortamlarında güçleşti: Uluslararası sermaye hareketleri yavaşlamaktaydı ve Türkiye gibi dış kaynak bağımlısı olan ekonomilerde finansal disiplin öne çıkmaktaydı. Neo-faşizmin seçim kazanma önceliği ile uyumsuz bir durum…

AKP finansal disiplin cenderesinden çıkmaya 2017’de karar verdi. Arada bir (2018 ve 2020’de) zorunlu engellerle karşılaştı; yine de “düşe-kalka” bu önceliği bugüne kadar izledi. Ana yöntem ve amaç basittir: Şirketlere ucuz kredi pompalayarak büyüme ivmesini sürdürmek

Yerli ve gözetilen sermaye çevrelerini güç uluslararası koşullarda korumayı, kurtarmayı, ihya etmeyi gözeten bu politikaların en geniş anlamdaki işçi sınıfına yansıması tabloda gözleniyor:








Tek bir tespit yeterlidir: 2016-2021’in Ocak-Eylül dönemleri sonunda ulusal net katma değerde ücret payı 6,2 puan (% 45,3 → % 39,1) gerilemiştir. Türkiye iktisat tarihinde benzerine nadir rastlanılacak boyutta, işçi sınıfının tümünü etkileyen bir bölüşüm şoku… Şirketlerin ve Saray’ın denetlediği bölüşüm ilişkilerinin sonucu… 

Yıllık değişimleri izlediğimizde bu “şok”un sürekliliği de ortaya çıkıyor: Ücret/NKD oranının bir puan yükseldiği 2018’i saymazsak, işçi sınıfının bölüşüm payı kesintisiz her yıl gerilemiştir

Ücretler ve ücret-dışı gelirlerin ayrışması 

Tabloda yer alan ücret ve ücret-dışı gelirlerin içsel ayrıştırılmasını nicel olarak yapamıyoruz. Ama, bilinen bağlantıları vurgulayabiliriz. 

Ücretler kategorisi, kapitalist ekonomilerde sermaye katmanlarının artık-değerden paylarını oluşturan bazı öğeleri de içerir: Dev şirketlerin brüt kâr paylarının bir bölümü, yönetim kadrolarına astronomik yönetici maaşları olarak aktarılır; istatistiklere “ücret” olarak geçer. 

Bunlara yeni oluşan Saray kadrolarını da içeren AKP bürokrasisinin ikili, üçlü… maaşlarını, özlük haklarını da ekleyin. Bu eklentilerle ücretler toplamı, geniş anlamda işçi sınıfına atfedilemez. Bu şişkin kalemler ayrıştırabilseydi, tablodaki ücret aşınmasının daha da derinleşeceği tahmin edilebilir. İşçi sınıfının niteliksiz, örgütsüz, güvencesiz öğeleri için bölüşüm kayıplarının ötesine giden, ağır bir mutlak yoksullaşma, sefalet söz konusudur. 

Ücret-dışı gelirler içinde benzer bir ayrıştırma, sınıfsal karşıtlığı daha keskinleştirecektir. TÜİK’in “karma gelir” olarak adlandırdığı bu kategori içinde artık-değerin tüm öğeleri yer alır: Brüt şirket kârları, ticarî kârlar, faiz ödemeleri, kira gelirleri vb… Ayrıca   kapitalist üretim ilişkilerinin parçası olmayan diğer gelir türlerini de kapsar. 

Bunlardan biri, Türkiye tarımında, aile emeğine dayalı köylü/ çiftçi işletmelerinin net gelirleridir. Ticaret, sanayi, hizmet alanlarındaki esnaf, zanaatkâr katmanlar, serbest (“profesyonel”) meslek sahipleri, kısacası “kendi hesabına çalışan” tüm istihdam biçimleri de benzer konumdadır. Elbette “karma gelir” türleri söz konusudur.

Bu faaliyet kollarında yapılan ücret ödemeleri, TÜİK tarafından kapsanıyor. Ama, “kendi hesabına çalışan” (ezici çoğunluğu “emekçi” kimliği taşıyan) insanlara intikal eden tüm diğer gelirlerin seyri, herhalde, Tablo’nun son sütununda yer alan “ücret-dışı” toplamın gerisinde seyretmiştir. 

Örneğin korona salgını içinde ve sonrasında Türkiye’de çiftçilerin net gelirlerinde ciddi boyutlu aşınmanın gerçekleştiği vurgulanmaktadır; ama nicel dökümü bildiğim kadarıyla yapılmamıştır. Bulguları ZMO’dan bekliyoruz.

Temel tespit: Ağır, kalıcı bir toplumsal bunalım… 

Bu ayıklamaları yaptıktan sonra tablonun son sütununa odaklanalım: Ücret-dışı gelirlerin net katma değer payında gözlenen artış eğilimi, Türkiye kapitalizminin egemen sermaye katmanlarının payını eksik yansıtmaktadır.

Bunlar, sanayi, bankacılık, inşaat, iç ve dış ticaret alanlarında uzmanlaşmış şirketler ve uzantılarıdır. Saray’ın kredi pompalamasının nimetleri, gelirlerine yansımıştır. Diğer ücret-dışı (çoğu “emekçi” kimlikli) gelir türlerinin aşınması, ayrıcalıklı burjuvazinin semirmesinin sonucudur. 2016-2021 yıllarında gelir dağılımı bu egemen katmanlarının lehine dönüşmüştür. Son sütunda gözlenen eğilimin çok üzerinde bir tempoyla… 

Tabloda yansıyan bölüşüm şokunu istihdam/işsizlik istatistikleriyle bütünleştirelim. Dahası, Dünya Bankası’nın 2020’de Türkiye’de yürüttüğü yoksulluk / yoksullaşma bulgularıyla tamamlayalım. Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme öngörülerine de göz atalım. 

Bu köşede zaman zaman vurguladığım sonucu tekrar etmek zorundayız: Saray, son yıllarda Türkiye’nin halk sınıflarını çok ağır bir toplumsal bunalım içine sürüklemiştir. 

AKP’nin bugünlerde izlediği “aykırı” veya ona alternatif olarak savunulan katı neoliberal politikalar, orta dönemde bu bunalıma son veremez. 

Korkut Boratav / SOL   

  • 1.Bu tanımdan türetilebilen Ücret dışı gelirler / Ücretler oranı ile Marksist terminolojide sömürü oranı olarak tanımlanan S/V ilişkisi arasında “akrabalık” vardır; ama özdeşlik değil…

KISA KISA GÜNDEM (9 ARALIK 2021)

 


1-MTV'de 2022 için zam oranı yüzde 25 oldu.(Yeniçağ)

Yılbaşından itibaren geçerli olmak üzere Motorlu Taşıtlar Vergisi'nde yeniden değerleme oranı yüzde 25 olarak belirlendi. Böylece otomobil grubu için en düşük MTV tutarı 109 liradan 136,25 liraya; en yüksek MTV tutarı ise 50 bin 107 liradan 62 bin 633 liraya çıkmış oldu.






2)-Rıdvan Dilmen kime oy vereceğini açıkladı.(Yeniçağ)

"Benim bir tane oyum var. Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasete devam ettiği sürece de oyumu Erdoğan'a atacağım. Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsına oy atıyorum. Erdoğan bırakırsa AKP'ye oy atmam. Son yerel seçimlerde de oyumu Binali Yıldırım'a verdim. “




3)-Devletin tıbbi cihaz sektörüne borcu 9 milyar liraya ulaştı.(SOL)

Reuters, Türkiye'deki tıbbi ekipman tedarikçilerinin döviz krizinden dolayı borçlarını ödemekte zorluk çektiğini yazdı.

Reuters'a konuşan Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası (SEİS) Başkanı Metin Demir, "Döviz kurunun altı olduğu 2020 Ocak ayına kadar hastanelerden ödenmemiş faturalarımız var. Ve şimdi oranın ne olduğunu görüyorsunuz" dedi.

Demir, "Firmaların sermayesi tükeniyor. Acilen ödeme alamazsak, sektörde şirket kapanışları görebiliriz" değerlendirmesinde bulunurken, tıbbi malzeme tedarikçilerinin stoklarının yüzde 85'i için ithalata bel bağladığını da sözlerine ekledi.

Metin Demir, alacakların kurun 6 lira olduğu 2020 Ocak ayına kadar gittiğini söyledi. Demir, "Eylül'de 1 milyar lira ödedik, 1,2 milyar lira daha aldık. O kadar. Ama ödenmeyen faturalar 9 milyar liraya yaklaştı" dedi.

Öte yandan Reuters haberle ilgili temasa geçtiği Sağlık Bakanlığı yetkililerden henüz bir açıklama gelmediğini bildirdi.

4)-Çin'den Batı'nın 'diplomatik boykot'una cevap: Kimin umrunda? (SOL)

Çin ABD, Kanada ve Avustralya'nın Olimpiyatlar'a karşı 'diplomatik boykot' ilanına 'Gelirler ya da gelmezler, kimsenin umurunda değil' yanıtını verdi. 

04-20 Şubat 2022 Tarihleri arasında düzenlenecek olan, kış olimpiyatlarını ABD'nin 'diplomatik boykot' kararı almasını iki ülke daha takip etti.

Çarşamba günü Kanada ve Avustralya da Pekin'e karşı 'diplomatik boykot' ilan ederken Çin Dışişleri Bakanlığı ABD'nin "bedeli ödeyeceği" konusunda uyardı. Pekin, Canberra'yı "siyasi duruş ve bencil oyunlar oynamakla" ve Washington'u "körü körüne takip etmekle" suçladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Venbin, Çin'in Avustralyalı yetkilileri hiçbir zaman Olimpiyatlara davet etmeyi düşünmediğini belirterek, son 'diplomatik boykot' furyasını "Gelirler ya da gelmezler, kimsenin umurunda değil" ifadeleriyle değerlendirdi.

Sözde 'boykot', sporcuların Olimpiyatlara katılmaması anlamına gelmiyor, saadece diplomatik protokolün Pekin'e gitmeyeceğini ifade ediyor.

5)-Bakan Çavuşoğlu, katliamla gündeme gelen ALİMDER'in açılışına katılmış! (Cumhuriyet)

Antalya'da, amaçları arasında “dini şuurla insan yetişmesine katkıda bulunmak” olan Antalya İlim ve Kültür Derneği'nde (Alim Derneği) aşçı İhsan Güney, üniversite öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul'un yemekhanede başını keserek öldürmüştü. Güney ardından tutuklanmıştı.  

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır da sosyal medya hesabından, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 2015 yılında ALİMDER'in açılışına katıldığına dair paylaşımını hatırlattı.

Başarır'ın hatırlattığı paylaşımda Çavuşoğlu'nun, "Dualarla açtığımız ALİMDER'in, Alanya'dan Türkiye ve dünya gençliğine #diriliş ruhuyla söyleyecek çok sözü var" ifadelerini kullanarak açılışa dair görüntüleri paylaştığı görülüyor.Başarır, Çavuşoğlu'nun gönderisini paylaşarak "Gençlerimizi ne olduğu belirsiz derneklere teslim ediyorsunuz. Bir de utanmadan o derneklerin ve yurtlarının açılışına katılıyorsunuz. Söz verdik mutlaka yapacağız! İktidara geleceğiz ve gençlerimizi karanlık zihniyetlerin yurtlarına asla muhtaç etmeyeceğiz!" ifadelerine yer verdi.

6)-Artvin Cerattepe’de koruma bölgesinin sınırı daraltıldı.(Hazal Ocak/Cumhuriyet)

İş insanları Mehmet Cengiz ve Ömer Faruk Kalyoncu’nun şirketleri Artvin Cerattepe’de yeni maden ruhsatları almıştı. Alana komşu koruma ve gelişim bölgesinin sınırları daraltıldı. 

Artvin, Cerattepe’de şehrin doğal güzelliklerini gözler önüne seren Artvin Kafkasör Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırlarının Cumhurbaşkanlığı kararıyla daraltıldığı ortaya çıktı. İlgili kararın 17 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığına dikkat çekildi. Yeşil Artvin Derneği eski ve yeni sınırları karşılaştırdı. Haritalar incelendiğinde sınırların daratıldığı görülüyor.

YARGIYA TAŞIYACAĞIZ

Dernek genel sekreteri ve bölge sakini Avukat Bedrettin Kalın Cumhurbaşkanlığı kararını yargıya taşıyacaklarını belirterek “Burası Artvin’in tek rekreasyon alanı. Bir kentin yaşam haklarına saldırı. Cerattepe bölgesinde madenciliğe alan açmak için yapılan bir iş. Gerçekten vahim” diye tepki gösterdi. Tüm itirazlara karşın iş insanı Mehmet Cengiz’in şirketi Cengiz Holding gelişim bölgesine komşu alanda maden ocağı çalışmalarını sürdürüyor.

SONDAJ BAŞVURUSU

Kalın; Cumhurbaşkanlığı kararını gazetemize değerlendirdi. Kalın bu kararın alınmasında hiçbir gerekçenin belirtilmediğine dikkat çekerek “Cerattepe bölgesinde madenciliğe alan açmak için böyle kararlar alınıyor. Hangi bilimsel öngörüyle ve hangi kamu çıkarıyla yaptığını bilmiyoruz ama aslında biliyoruz. Tek gerekçesi Mehmet Cengiz istediği için” dedi. Kalın, şunları da söyledi: “Burası halkın tek gidebileceği mesire alanı. Bölgeden çıkarılan alanların da sondaj izinleri istendiğini duyduk. Bir taraftan turizm bölgelerinden çıkarılırken diğer yandan sondaj izinleri için başvuru yapıldığına ilişkin duyumlar alıyoruz”

7)-Pabuçdere ve Kazandere barajları kuruma noktasına geldi.(Birgün)

İstanbul'a su sağlayan, Kırklareli'ndeki Kazandere Barajı'nda nisanda yüzde 76,1 seviyesinde olan doluluk oranı yüzde 4,91'e, Papuçdere'de ise 76,22'den yüzde 2,74'e geriledi.

Sonbahar aylarının büyük oranda yağışsız geçmesi nedeniyle barajlardaki su seviyesi günden güne azaldı. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, nisan ayında yüzde 80,82 olarak zirve yapan 10 barajın doluluk oranı mayıs ayından itibaren kademeli olarak düşmeye başladı.İstanbul'a su sağlayan baraj ve göletler 868 milyon 68 bin metreküp su biriktirme hacmine sahipken, su miktarı bugün itibarıyla 358 milyon 35 bin metreküp ölçüldü.

En önemli barajlarda su kıtlığı yaşanıyor

Su seviyesi en çok azalan barajların başında Kırklareli'nin Karadeniz sahiline yakın bölgesinde yer alan Pabuçdere ve Kazandere geldi.

Kazandere Barajı'nda nisanda yüzde 76,1 seviyesinde olan doluluk oranı yüzde 4,91'e, Papuçdere'de ise 76,22'den yüzde 2,74'e geriledi.

58 milyon 5 bin metreküp su toplama kapasitesine sahip, ormanlık alanda bulunan Pabuçdere ile 17 milyon 42 bin metreküp kapasiteli Kazandere barajlarının sadece en derin bölgesinde az miktarda su kaldı. Her iki barajda da suyun çekilmesi nedeniyle kum adacıkları ve çatlaklar oluştu. Kazandere Barajı'nın bir bölümünde yabani otların yeşerdiği görüldü.

Pabuçdere'de bugün itibarıyla 1 milyon 600 bin, Kazandere'de ise 860 bin metreküp su olduğu kayıtlara geçti. İstanbul'a su sağlayan barajlardaki doluluk oranları Elmalı'da yüzde 50,94, Terkos'da yüzde 40,83, Darlık'ta yüzde 33,82, Büyükçekmece'de yüzde 40,24, Ömerli'de yüzde 68,73, Sazlıdere'de yüzde 20,86, Alibey'de yüzde 18,94 ve Istrancalar'da yüzde 27,67 oldu.

8)-Şimdi de kırmızı yosun tehlikesi.(Dilara Şimşek-Birgün)

Megakentte bir süredir etkili olan lodosun ardından Caddebostan Sahili kırmızı yosunlarla kaplandı. Hidrobiyolog Artüz, Marmara’daki kirlilik nedeniyle kırmızı yosunların arttığını kaydederek acil önlem çağrısında bulundu.


Her ay başka felaket

Artüz, 2021 senesinde denizde meydana gelen felaketleri şöyle sıraladı:

• Ocak: Tekirdağ bölgesinde dip canlılarında ölüm meydana geldi.

• Şubat: Tekirdağ’da yüzey balıklarda kitlesel ölümler görüldü.

• Mart: Marmara Denizi’nde müsilaj ortaya çıktı.

• Haziran: Kumburgaz hattında yengeç ölümleri.

 Ekim: Denizanası ölümleri.

 





Patronların Kürt halayı - Alpaslan Savaş / SOL

 


Sömürücü Kürtlerle sömürülen Kürtlerin ortak çıkarı yoktur. Ortak çıkarı olan yalnızca emekçilerdir, işsizlerdir, yoksullukla, açlıkla burun buruna yaşamak zorunda kalanlardır.

2010 yılının Aralık ayıydı. AKP, kritik Anayasa referandumundan zaferle ayrılmış, yetmez ama evetçi liberallerin ve ortağı Gülen cemaatinin desteğiyle doludizgin yol alıyordu. İktidarın siyasi hamlelerine bu atmosferle uyumlu bir “Kürt açılımı” eşlik ediyordu.

İşte tam o günlerde Diyarbakır, çok konuşulacak bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantının adı “Girişim ve İş Dünyası Zirvesi” idi. Ülke çapında otuz ayrı bölge ve sektör federasyonunu bünyesinde barındıran TÜRKONFED’in çağrısıyla toplanan zirve, patronları Diyarbakır’da bir araya getirdi.

Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği DOSİAD başkanı Aziz Özkılıç, Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, BDP’li belediye başkanı Osman Baydemir ev sahipleriydi. 

Zirvenin ilk günkü gala yemeğinde bölgenin ileri gelen sermaye gruplarının temsilcileriyle birlikte iki ağır misafiri, Türkcell CEO’su Süreyya Ciliv’i ve TÜSİAD başkanı Ümit Boyner’i ağırlıyorlardı.

Kürsüye önce Boyner çıktı ve toplantıya katılanları Kürtçe selamladı:

“Ji bo biratîyê, Ji bo aşitîyê, Ji bo wekhevbunê Diyarbekir mala meye”

Sonra aynı selamı Türkçe tekrarladı:

“Kardeşlik için, barış için, özgürlük için Diyarbakır hepimizin evidir”

Boyner’in selamı salonda dakikalarca alkışlandı.

Devam etti.

Temsili adalet için yüzde 10 barajının düşürülmesi gerektiğini söyledi. Diyarbakır cezaevi için özür dilenmesini, Kürtçe köy isimlerinin iade edilmesini istedi.

Sonra Turkcell CEO’su Ciliv geldi. Şirketin kısa süre önce Diyarbakır ve Erzurum’da açtığı iki yeni çağrı merkezini hatırlattı, bölgeye yatırım yaptıkları için pişman olmadıklarını söyledi. Hatta o kadar memnundu ki artık kendini bir Diyarbakırlı olarak görüyordu.


O akşam, herkesin keyfi yerindeydi. Belediye başkanı Baydemir, Turkcell CEO’sunun “Diyarbakır’da internet Paris’ten daha hızlı” sözlerine karşı kendisinin yurtdışı yasağı olduğunu hatırlattı. Vali Baydemir’e “Üzülme Osman, Süreyya Bey sorunu 3G ile çözecek” diye dokundurdu. Espriler, kahkahalar böyle sürüp gitti.Gecenin sonunda halay kuruldu. TÜSİAD başkanı, Turkcell CEO’su, Vali, Belediye Başkanı, bölgenin ileri gelen patronları el ele tutuştular ve hep birlikte Diyarbakır halayında durdular.

                                                     ***

O gece halay başı elindeki mendille Tarkan Kadoğlu idi. Doğu ve Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Dernekler Federasyonu DOGÜNSİFED’in başkanı olan Kadoğlu Cizreli bir patrondu. Kömür tüccarı babasının yanında iş hayatına atılmıştı. İşlerin başına geçtikten sonra şirketi Gaziantep’e taşıdı ve inşaat, turizm, sağlık, gıda başta olmak üzere pek çok sektörde yatırımlara imza attı. Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi işlerinin daha da gelişmesine yaradı. Oradan aldı, burada sattı. Petrol dağıtım firması Kadoil’i kurdu, Mersin’de uluslararası petrol terminali oluşturdu. Boyner’le halaya durduğu sırada sahibi olduğu şirketler milyar dolarlık ciroya sahipti.

Diyarbakır’daki halaydan hemen önce, Ümit Boyner’in başkan seçildiği TÜSİAD genel kurulunda o da aynı listeden yedek üye olarak yönetim kuruluna girdi. Birkaç genel kurul sonra TÜSİAD yönetimindeki ilk “Kürt işadamı” oldu.

2013 yılında bir gazeteye verdiği röportajda, “barış sürecini” çok önemsediklerini, büyük hedeflere ancak bu sorunu çözerek ulaşabileceklerini söyledi.  Bu iki halk birdi. İstanbul’da yaşayan 3 milyon Kürt, Boğaz’ı bırakıp gitmezdi. “Mesela ben İstanbul’daki ofisimden denizi seyrederken, neden bu ülkeden gideyim ki, kimse kusura bakmasın” diye örnek olarak kendini verdi.

                                                                      ***

“Süreç”, AKP’nin bir virajı daha almasını sağladıktan sonra sona erdi. Gezi direnişi hesap bozdu, iktidar ortağı cemaatle açılan ara ve sonrasındaki darbe girişimi AKP’yi yeni siyasi açılımlar ve ittifak arayışlarına yöneltti. Masa devrildi, silahlar çekildi.

2016 yılına gelindiğinde AKP’nin “Kürt açılımı” sona ermişti belki ancak patronların durduğu halay, bu kez Erdoğan’ın açtığı “sermayeye Kürt paketi” ile devam etti. Adına “Cazibe Merkezleri” dediler.

Birbirine yakın 23 il için 5 merkez belirlendi. Bu merkezler Van, Diyarbakır, Kars, Erzurum ve Malatya oldu. Devlet destekli yol, köprü ve tünel inşaatları için 8,5 milyar, enerji alanında yatırım yapacak şirketler için 3 milyar lira kaynak ayrıldı. Fabrika arazileri bedelsiz tahsis edildi. Kullanılacak makine teçhizat için sıfır faizli kredi olanağı sağlandı. Kurumlar vergisi alınmadı.

Batman’da tekstil atölyeleri, Şırnak’da maden ocakları, Malatya’da, Erzurum’da çağrı merkezleri açıldı. Kürt emekçileri bu işletmelerde uzun çalışma süreleri, kayıt dışı işçilik, asgari ücretin altında gelir ve iş cinayetleriyle yüz yüze çalıştılar. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da patronlar için ilan edilen “cazibe merkezleri” işçiler için “sömürü merkezleri” oldu.

                                                                             ***

2010 yılının Aralık ayında Diyarbakır’da TÜSİAD başkanı Ümit Boyner ve belediye başkanı Osman Baydemir’in birlikte durduğu halayın başı, ilk Kürt TÜSİAD yönetim kurulu üyesi, İstanbul’daki ofisinden boğazı, Diyarbakır’dakinden surları izleyen Cizreli patronun adı bu kez 2018 yılında bir cinayetle gündeme geldi. Bir başka petrol dağıtım şirketi patronu olan Ömer Faruk Ilıcan’ın evinin önünde öldürülmesi olayında planlayıcı ve azmettirici olarak…

Cinayetin hikâyesi ilginçti. Polis operasyonu cinayetten aylar sonra yapıldı. 7 kişinin gözaltına alındığı operasyonda bir tek o yakalanamadı. Irak’a kaçtığı ileri sürüldü. Firarda olduğu sırada davada önemli gelişmeler oldu. Adliye koridorlarında çantayla paralar taşındı, savcılar değişti, davanın sanığı davanın tanığı oldu. Yaklaşık iki yıl süren davada Kadoğlu tutuksuz yargılandı ve pek çok başka skandalın ardından mahkeme tarafından müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Cinayeti ve yargılama sürecini Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan son kitapları “Cendere, Metastas-2”ye taşıdı. Terkoğlu ve Pehlivan, Cizreli patrona dair kitapta şu bilgiyi veriyor:

“Cinayetin azmettiricisi ve bilinçli olarak dışarıda bırakılanı Tarkan Kadoğlu karar duruşmasına gelmedi, kaçtı. Bu satırlar yazılırken, halen firariydi. Ara ara Gaziantep’te görüldüğü iddiaları fısıldanıyordu”1

                                                                       ***

O gece TÜSİAD’ın Diyarbakır’da kurduğu halay sıradan bir düğün halayı değildi. Adına “demokrasi halayı” dediler. Demokrasi yatırım oldu, teşvik oldu, milyonlarca dolar kâra dönüştü. Ama ne hikmetse Kürt emekçisinin payına yine halayın davulcusu olmak düştü. O gün bugündür bölgede zengin daha zengin, yoksul daha yoksul.

Çünkü Kürt emekçisi yoksulsa ve bu yoksulluk tıpkı başka kökenden emekçilerin yoksulluğu gibi ise, bunun nedeni Kürt ya da diğer kökenden başkalarının zenginliğidir.

Sömürücü Kürtlerle sömürülen Kürtlerin ortak çıkarı yoktur. Ortak çıkarı olan yalnızca emekçilerdir, işsizlerdir, yoksullukla, açlıkla burun buruna yaşamak zorunda kalanlardır.

İşte bu nedenle yoksulla zenginin halayı bir arada olmaz.

Yoksulla zenginin halayında ritim tutmaz.

Alpaslan Savaş / SOL

  • 1.“Cendere, Metastas-2”; Barış Terkoğlu- Barış Pehlivan; Kırmızı Kedi Yayınevi, 2020, sf.74

KISA KISA GÜNDEM (8 ARALIK 2021)

 


1-Katarlılara müjde,Trabzon'da 4 farklı noktada orman yangını.(Yeniçağ)

Trabzon’da 4 noktada orman yangını çıktı. İtfaiye ve orman ekiplerinin müdahalesi sürüyorken, Katarlıların yanan ormanlık alanlara el atabileceği gündeme geldi.

Trabzon Sürmene'nin Dirlik Mahallesi'ndeki 4 noktada, sabah saatlerinde orman yangını çıktı.İhbar üzerine bölgeye itfaiye ve Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri sevk edildi. Ekipler, kısmen kontrol altına aldıkları alevleri söndürmek için çalışmalarını sürdürüyor. Yangının sebebi ise henüz bilinmiyor.

 2)-Cumhurbaşkanı Erdoğan: AB'nin Kavala ve Demirtaş’la ilgili aldığı kararları tanımıyoruz!(Yeniçağ)

"Buna yorum yapmaya gerek yok ki. Biz, Avrupa Birliği’nin Kavala’yla, Demirtaş’la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz. Olay bu kadar basit. Yok farz ediyoruz. Bizim indimizde bunlar yok hükmündedir. Bunları kaç kez açıkladık. İster anlasınlar ister anlamasınlar. Bizim yargımızın vermiş olduğu kararın üzerinde biz, Avrupa Birliği kararı tanımıyoruz. Ne biliyorlarsa onu yapsınlar."




3)-İsmail Saymaz’dan ağır suçlama: Aileyi değil tarikatı korumak için alındı bu karar.(Yeniçağ)

Gazeteci İsmail Saymaz, ALİMDER’in Antalya şubesinde aşçı tarafından başı kesilerek öldürülen öğrencinin haberine getirilen yayın yasağına isyan etti.





4)-Benzin ve motorine büyük zam: İşte yeni çift haneli fiyatlar.(SÖZCÜ)

Bu geceden itibaren geçerli olmak üzere litre fiyatı benzinde 77 kuruş, motorinde 31 kuruş zamlanacak. Motorine bugün de 66 kuruş zam gelmişti. EPGİS’in duyurusuna göre, bugün 66 kuruş zamlanan motorinin litre fiyatı, bu geceden itibaren 31 kuruş daha zamlanacak. Benzinin litre fiyatına ise bu geceden itibaren 77 kuruş zam gelecek.Böylece hem benzin hem de motorinin litre fiyatı çift haneli olmuş olacak. 

İŞTE ÇİFT HANELİ FİYATLAR

Böylece motorinin litre fiyatı yaklaşık olarak Ankara'da 10,05 TL'den 10,36 TL’ye, İstanbul'da 9,99 TL'den 10,30 TL'ye, İzmir'de 10,07 TL'den 10,38 TL’ye yükselecek.Benzinin litre fiyatı yaklaşık olarak Ankara'da 9,60 TL’den 10,37 TL’ye, İstanbul'da 9,55 TL’den 10,32 TL’ye, İzmir'de 9,62 TL'den 10,39 TL’ye yükselecek. Fiyatlar, il, ilçe ve bayilere göre değişebiliyor. 

İKİ AYDA YÜZDE 41 ZAM

Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı’nın talimatı doğrultusunda yüksek enflasyona rağmen seri faiz indirimlerine gitmesiyle Türk lirasında yaşanan tarihi değer kayıpları, akaryakıt ve birçok üründe zam yağmuruna neden oldu.Motorinin litre fiyatı sadece iki ayda 3 TL zamlanırken, iki aylık zam oranı yüzde 41’e ulaştı. Benzinde iki aylık zam oranı ise yüzde 32,5’e ulaştı.

ÖTV SIFIRLANMIŞTI

Hükümet, ekim ayı başına kadar zamları, özel tüketim vergisinden (ÖTV) düşerek akaryakıtta fiyatları kontrol etmeye çalışmıştı ancak litre başına benzinde 2,53 TL’lik, motorinde 2,05 TL’lik, LPG’de 1 TL’lik ÖTV sıfırlanınca, kur ve ürün fiyatı kaynaklı zamlar otomatik olarak pompaya yansımaya başladı. Türk lirasındaki değer kaybı hem vatandaşın ödediği akaryakıt fiyatlarını artırırken hem de devletin büyük vergi kaybına neden oldu.

5)-Çiğ süt zammı süt ürünlerine de yansıdı: 5 liradan 20 liraya kadar fiyat artışı.(Cumhuriyet)

Ulusal Süt Konseyi’nin çiğ süte yaptığı zam sonrasında süt ürünlerinde de 5 liradan 20 liraya kadar fiyat artışı yaşandı. 
Geçtiğimiz hafta çiğ süte Ulusal Süt Konseyi tarafından zam yapılmış, böylece sütün litre fiyatı 3.20 TL’den 4.70 TL’ye yükselmişti. 25 litre sütten 1 kilo elde edilen tereyağın fiyatı 54 liradan 70 liraya yükselirken, yine 18 litre çiğ sütten 1 kilo elde edilen kaymak ise 45 liradan 60 liraya yükseldi. 

Eskişehir’in Odunpazarı ilçesinde bulundan Asarcıklı Caddesi’nde bulunan şarküteri çalışanı Hasan Akça, çiğ süt zammından sonra süt ürünlerine zam geldiğini aktarırken, bu artışı tam anlamıyla yansıtmadıklarını belirtti. Akça, “Geçtiğimiz hafta çiğ süte gelen zamlar bizim dükkânımızdaki ürünlerimizin fiyatlarını etkiledi. Yüzde 50 oranında ürünlere zam gelse de biz fiyatlara tam anlamıyla bu zamları yansıtmadık. Örneğin tereyağın kilogram fiyatı 54 liradan 70 liraya, kaymağın fiyatı ise 45 liradan 60 liraya yükseldi. Bunun yanı sıra peynir fiyatı 44 liradan 54.90 TL’ye yükselirken yoğurt fiyatlarına 5’er lira artış yapıldı” diye konuştu.

6)-Denktaş'ın eski danışmanından, TRT'nin 'Kıbrıs: Zafere Doğru' dizisine tepki: 'Tarih çarpıtılamaz' (Cumhuriyet)

KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın eski danışmanı, Başbakanlık eski özel kalem müdürü ve Dışişleri Bakanlığı Tanıtma Dairesi eski müdürü Sabahattin İsmail, final yapacağı öğrenilen TRT dizisi 'Kıbrıs: Zafere Doğru' dizisine tepki gösterdi. İsmail, "Uydurmalar yerine gerçeklere yer verilseydi böyle olmazdı, tarih çarpıtılamaz" dedi.










7)-BirGün yazarı Timur Soykan’a şeffaflık ödülü.(BİRGÜN)

2021 Şeffaflık Ödülleri açıklandı. BirGün yazarı Timur Soykan, mafya-siyaset-devlet üçgenini irdeleyen yazılarıyla medya kategorisinde ödüle layık görüldü.

Uluslararası Şeffaflık Derneği tarafından verilen ‘Şeffaflık Ödülleri’nin sahipleri belli oldu.

Medya kategorisinde ödüle gazetemiz BirGün’ün yazarlarından Timur Soykan değer görüldü.

Soykan’ın ödüle değer görülmesi şu sözlerle açıklandı: “Türkiye’nin mafya-siyaset-devlet üçgeni hakkında cesurca çalışmalar yürüten ve gittikçe zorlaşan araştırmacı gazetecilik mesleğini sürdüren nadir kişilerden olan Soykan, yolsuzluk, organize suç örgütleri ve kaçaklık gibi alanlarda kamuoyunu aydınlatmaya devam etmektedir.”

Kurumsal kategoride ödül Mimarlar Odası Ankara Şubesi’ne verildi. Yurttaş/sivil girişim kategorisinde ise ödül bürokrat Faruk Çebi’ye gitti.

8)-İletişim Başkanlığı 393 bin TL’ye dezenfekte edilecek.(BİRGÜN)

İletişim Başkanlığı, Ankara’daki hizmet binasının dezenfekte edilmesi için tam 393 bin TL’lik bir ihale düzenledi. Harcamaları ve personel sayısı ile sık sık gündem olan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İletişim Başkanlığı’nın dezenfekte edilmesi için yüz binlerce liralık bir ihale düzenlendiği açığa çıktı.2 Aralık’ta açıklanan ihale sonuç ilanına göre de İletişim Başkanlığı ile Arvend Gıda Elektronik Tekstil Turizm İnşaat Şirketi arasında tam 393 bin TL’lik bir sözleşme imzalandı. İletişim Başkanlığı, şirketten binayı 30 gün içerisinde dezenfekte etmesini istedi.


 





Özgür Taşdemir hakkındaki iddianame dikkat çekti: Soylu'nun gündeme getirdiği ismin Albayrak bağı - Furkan Karabay / Cumhuriyet

 


Berat Albayrak’ın bir dönem CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding’e bağlı Çalık Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Taçyıldız ve ailesine yönelik FETÖ evrakına karşılık boğazda köşk aldığı söylenen eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Özgür Taşdemir hakkındaki iddianamenin ayrıntılarında milyonlar yer aldı. Süleyman Soylu'nun, Sedat Peker ile gündeme tekrar getirdiği Taşdemir'in İrfan Fidan, Mehmet Ağar ve Mustafa Çalışkan'ı bir araya getiren düğünündeki Berat Albayrak ayrıntısı ise dikkat çekiciydi.

Hakkında organize suç örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla iddianame hazırlanan Sedat Peker ile ilgili İçişleri Bakanlığı'nın koruma tahsis etmesi tartışma yaratmıştı. Konuyla ilgili Habertürk TV'de canlı yayında konuşan Soylu ise 2015'te Peker hakkında koruma kararı çıkarılması üzerine ilgili dönemin emniyet müdürleri Nurettin Demir ile Özgür Taşdemir'i işaret edip elindeki belgeleri göstermişti. Ancak Soylu'nun işaret ettiği Özgür Taşdemir, o dönemde henüz emniyet amiri rütbesiyle Terörle Mücadele Şubesi'ndeydi. 

Yani Soylu isimlerle olayları karıştırmıştı. Soylu'nun, Taşdemir'i "Peker'e koruma veriyor" iddiasıyla gündeme getirmesinin ardında ise bürokraside sık sık karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak'a yakın isimlerle olan ilişkisi vardı.

15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişiminden 9 gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne getirilen Taşdemir hakkında FETÖ Borsasından kazandığı paralar, ByLock’tan aldığı rüşvetler ve kapattığı dosyalara dair onlarca suçlama vardı. Bu suçlamalara dair dikkat çeken ayrıntılar ise 6 Ekim 2021 tarihinde tamamlanan 6 sayfalık iddianamede yer aldı.

FETÖ EVRAKINA KARŞILIK BOĞAZ MANZARALI KÖŞK

Taşdemir hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak görevi kötüye kullanma" suçlamasıyla iddianame hazırlandı. İddianamedeki müştekiler ise Berat Albayrak’ın bir dönem CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding’e bağlı Çalık Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Taçyıldız, Abdülkadir Taçyıldız, Sadet Taçyıldız ve eski eşi N.B.K. idi. 

İddianamede, Taşdemir'in, ülke güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı kullanılan özel istihbarat sorgulama sistemini Berat Albayrak'a yakın Taçyıldız ailesi için kullandığı belirtildi. Taşdemir'in bunu yapmasının sebebi ise Çalık Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Taçyıldız’ın kendisi ve ailesi hakkındaki FETÖ evrakıydı. Nitekim gazetemiz muhabiri Seyhan Avşar'ın gündeme getirdiği olayda, Taşdemir boğaz manzaralı köşk karşılığında söz konusu FETÖ evrakını ortadan kaldırmıştı.

HESAPLARINDAKİ MİLYONLUK PARA ARTIŞLARI

İddianamede, FETÖ evrakının temizlenmesinin ardından Taçyıldız'a ait 4 milyon değerindeki köşkün Taşdemir'e amcası Adem Taşdemir üzerinden 'hediye edildiği' iddiasından bahsedildi. Taşdemir'in söz konusu işlemin ardından Gürcistan'a kaçtığı iki ay burada kaldığı, 11 Aralık 2018 tarihli Bilirkişi raporunda da yurtiçi banka hesaplarında net 3 milyon 287 bin 770 TL, eşinin hesaplarında ise 259 bin 339 TL değerinde artışın tespit edildiği ifade edildi.

Odatv'den Fethi Yılmaz'ın da gündeme getirdiği raporda, Taşdemir'in banka hesaplarında 2 milyon 400 bin 629 TL olduğu belirtilirken, eşinin üzerine kayıtlı 3 adet Mercedes marka otomobilin, Arnavutköy’deki Akkent Plus Doğan Konutları’ndaki bir dairenin, BEGAN Taşımacılık şirketi tarafından açılacak Bahçeşehir Koleji için şirketteki toplam yüzde 15 hissenin mal beyanında bildirilmediği belirtildi. Taşdemir'in ayrıca 2017-2018 yılları arasında hesabına maaş ödemesi olarak yatan 86 bin TL olduğu, gün içerisinde 200 bin TL'lik art arda havale yapıldığı ifade edildi.

MİLYONLUK KÖŞK VE "BOZDURULAN" KİLOLARCA ALTIN

Taşdemir ifadesinde, "FETÖ evrakını temizlemesi üzerine amcası üzerinden üstüne alınan köşk ile ilgili Ahmet Taçyıldız'ın böyle bir evi varsa bana vermesi için herhangi bir eylemde bulunmuş değilim. Bu şahıs veya ailesi FETÖ ile bağlantılı ise zaten resmi kayıtlar yok edilemeyecek şekilde arşivlerde mevcut olmalı" dedi. Taşdemir, banka hesabındaki servetini ise, "Ben özellikle düğünümden elde ettiğim bir milyon küsür değerindeki altın parası ile döviz hareketlerini de takip ederek alım satımlar yaptım ve paramı artırdım. Kesinlikle usulsüz mal edinmedim. Dolayısıyla kısa sürede bankaya girip çıkan veya döviz hareketlerinde artış ile çoğalan parayı her harekette mal bildiriminde bulunmuş değilim" dedi.

Ancak söz konusu köşkün Taşdemir'in amcasına verilmesi ile ilgili Adem Taşdemir, "Özgür Taşdemir'in makam arabasıyla evimden alınarak Sarıyer Tapu Müdürlüğüne götürüldüğüm hususu doğrudur. Ancak ben bunun soruşturma açısından önemli olmadığını düşünerek söylemedim. Yine de soruşturmaya konu evle Özgür'ün herhangi bir ilişkisi yoktur. Benim tapuda bir işim olduğunu söyleyip, Özgür'den yardımcı olmasını istemem üzerine araç kendisi tarafından bana gönderilmiştir. Ben öncesinde ve sonrasında soruşturmaya konu evi Özgür için aldığımız yolunda herhangi bir şey bilmiyorum" dedi.

Yani söz konusu köşk Özgür Taşdemir'in amcasının üzerine geçmiş ve bu işlem beraber yapılmıştı.

YARGIYI EMNİYETİ VE YER ALTI DÜNYASINI BULUŞTURAN DÜĞÜN

Taşdemir'in dikkat çeken hikayesi ve ilişkileri de ifadesinin derinlerinde yatıyordu. 1 milyon 30 bin TL değerindeki nakit varlığını ziynet eşyalarından açıklayan Taşdemir, 7 kilo altın bozdurduğunu söyledi. O altınlar ise 2017 yılındaki düğününde takılanlardı.

Peki kim mi takmıştı o altınları? Süleyman Soylu'nun bizzat hedef aldığı Berat Albayrak'a yakınlığıyla bilinen dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, yargıdaki Pelikan grubunun başı olarak ifade edilen dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'dı.

Sayılan bu isimlerin ortak özellikleri ise Süleyman Soylu'nun düşmanı Berat Albayrak'a ise yakın isimler olmasıydı. Onları buluşturan isim ise Soylu'nun adını verdiği, Albayrak’ın bir dönem CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding’e bağlı Çalık Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Taçyıldız’ın ailesi hakkındaki FETÖ evrakını rüşvetle temizlediği öne sürülen Taşdemir'di. 

FETÖ BORSASI TEZGAHI NASIL KURULDU?

Taşdemir hakkındaki iddianamede ise FETÖ evrakının temizlendiği söylenen Taçyıldız ailesi müştekiydi. Taşdemir'in "kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirme, bir başkasına verme ve yayma", "zincirleme suç", “haksız mal edinme” suçlarını işlediği söylenerek 16 yıldan 28 yıla kadar hapsi talep ediliyordu. Ancak Taşdemir'in bu grift ilişkiler içerisinde neden ve nasıl FETÖ borsası tezgahı kurduğu saklı bırakıldı.

Furkan Karabay / Cumhuriyet

Ekonomik kriz günlerinde bir AKP’li belediye ‘icraatı’: Yeni hafızlara 600 bin TL’lik altın ödülü! - BİRGÜN

 AKP’li Bağcılar Belediyesi, İlçe Müftülüğü’nün talebi üzerine, hafızlık hakkı kazanan 2013 kişiye yarım cumhuriyet altını ödül verilmesi için Belediye Meclisi’nden yetki istedi. İhale, Meclis’ten yetki alınmadan yapıldı.

AKP’li Bağcılar Belediyesi, ilçedeki “Kuran Kurslarında” yetişen ve hafızlık hakkı kazanan 213 kişiyi, kulplu yarım cumhuriyet altını ile ödüllendirecek. 

Toplamı yaklaşık 600 bin TL tutan altın teşvik ödülü için Belediye Meclisi’nden yetki istendi. Meclis yetkisi alınmadan ihaleyi yapan Bağcılar Belediyesi, henüz ihale sonucunu açıklamadı.

Bağcılar Belediyesi’nin aralık ayı meclis toplantıları başladı. Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı’nın imzasıyla sunulan, İlçe Müftülüğü’nün talebi doğrultusunda hazırlanan teklif Meclis gündemine alındı. Önümüzdeki Meclis toplantılarında karara bağlanması beklenen, oldukça dikkat çekici teklif şöyle:


“İlçemiz Müftülüğünce; İlçemiz Müftülüğe bağlı Kur’an Kurslarında eğitim verilen ve hafızlık hakkı kazanan toplam 213 öğrencinin yarım(1/2) Cumhuriyet Altını ile ödüllendirilmesi istenmektedir.

Makamınızca da uygun görüldüğü takdirde; 5393 sayılı Belediyeler Kanunun 14. Maddesi(b) bendi 6360 sayılı kanunun 17. Maddesiyle eklenen ‘… yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi kararıyla ödül verilebilir’ hükmü gereğince 25.04.1984 tarih ve 27302 sayılı İçişleri Bakanlığı’nın onayı ile yürürlüğe giren Belediye Bütçesinden Yapılacak Temsil, Ağırlama ve Tören Giderleri Yönergesinin 4. Maddesi 3. Bendine göre yarım(1/2) Cumhuriyet Altın ödül verilebilmesi için yazımızın Belediye Meclisine havalesini olurlarınıza arz ederim.”

Ekonomik krizin yaşandığı bir zamanda, Belediye Bütçesi’nden yaklaşık 600 bin TL’lik bir kaynağın, hafızlara ödül olarak dağıtılmak istenmesi kaynakların eşit, adil ve en yararlı şekilde kullanılması ile çelişki oluşturuyor.

KIRMIZI KURDELE ŞARTI

İhalenin teknik şartnamesine göre alınacak olan 22 ayar Cumhuriyet Altınları, 22 milimetre çapında, kulplu ve 3,56 gram ağırlığında olacak. 2021 yılına ait ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından basılmış olması istenen altınlar için “Her bir yarım altın kırmızı kurdeleli insan boynuna asılabilecek şekilde hazırlanacaktır” denildi.

Şartnamede belirtildiği üzere 3,56 gram olması istenen kulplu altınların toplamı, gramı anlık değişse de 787 TL baz alındığında, 596 bin 766 TL tutuyor.



ŞAHİNBEY BELEDİYESİ İPTAL ETTİ

Gaziantep Şahinbey Belediyesi, ampute futbol takımı için 155 adet kulplu tam Cumhuriyet Altını alımı için 13 Ağustos 2021 tarihinde ihale açtı. Ancak, belediye ihaleye teklif veren firmanın teklifi, ihale için ayrılan paranın üzerinde olması ve ihalede geçerli teklif bulunmaması nedeniyle 1 Eylül 2021 tarihinde ihaleyi iptal etti.

(BİRGÜN)

Öne Çıkan Yayın

Kapitalizmin grotesk hakikati + ABD’nin yeni harita niyeti -Cumhuriyet-

Kapitalizmin grotesk hakikati - Ergin Yıldızoğlu- İsrail’in Gazze soykırımının ardından İran’a düzenlediği saldırılar, Batı merkezli emperya...