TARİHTE BUGÜN (20 TEMMUZ)

     

     OLAYLAR:

  • 1402 - Ankara Savaşı: Osmanlı İmparatorluğu Sultanı Yıldırım Bayezid ile Büyük Timur İmparatorluğu Sultanı Timur arasında, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda yapılan savaş, Timur'un zaferiyle sonuçlandı.
  • 1871 - Britanya Kolumbiyası, Kanada Federasyonu'na katıldı.
  • 1881 - Amerika Birleşik Devletleri ordularına karşı savaşan son Yerli Kabile Şefi olan Sioux Kabilesi lideri Oturan Boğa teslim oldu.
  • 1891- Bulgaristan Sosyal Demokrat İşçi Partisi kuruldu.
  • 1903 - Ford ilk arabasını üretti.
  • 1916 - I. Dünya Savaşı: Rus askerleri Osmanlı İmparatorluğu'nun Gümüşhane kentini işgal etti.
  • 1921 - New York ile San Francisco arasında hava yolu ile posta servisi başladı.
  • 1922- Mustafa Kemal’in Başkomutanlığı, süresiz olarak uzatıldı. Bu dördüncü ve son uzatma oldu.
  • 1931- Mustafa Kemal “Köylü hepimizin velinimetidir” dedi.
  • 1936 - Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
  • 1940 - DanimarkaBirleşmiş Milletler'den ayrıldı.
  • 1944 - II. Dünya SavaşıAdolf Hitler'e, Alman Ordusu'ndan bir Albay'ın (Claus von Stauffenberg) önderliğinde, başarısız olarak sona eren bir suikast girişimi gerçekleştirildi.
  • 1948 - Millet Partisi kuruldu.
  • 1949 - İsrail ve Suriye, 19 ay süren savaşın ardından barış antlaşması imzaladı.
  • 1951 - Ürdün Kralı I. AbdullahCuma namazı sırasında bir Filistinli tarafından öldürüldü.
  • 1951 - İstanbul’da şiddetli yağış 7 kişinin ölümüne, 1000 evin sular altında kalmasına, 2,5 milyon lira maddi zarara yol açtı.
  • 1955- Polis, Cumhuriyet Halk Partisi İsparta İl Kongresini dağıttı. Genel Sekreter Kasım Gülek kürsüden indirildi.
  • 1961- Korgeneral Cemal Madanoğlu , “Senatör olmak için ihtilal yapmadık” dedi. Milli Birlik Komitesi, Madanoğlu’nun istifasını kabul etti.
  • 1962- Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, “Ordu, kendi sahasına çekilme gayesi içinde” dedi.
  • 1964 - Vietnam Savaşı: Vietkong askeri birlikleri, Vietnam'ın güneyinde Mekong Deltası'ndaki Cái Bè Bölgesi'ne saldırdı: 11 Güney Vietnam'lı askeri personel ile 30'u çocuk 40 sivili öldürdü.
  • 1965 - Moskova'ya yaptığı ziyaretten dönen Başbakan Suat Hayri ÜrgüplüSovyetler Birliği'nin Türkiye'ye ekonomik yardımda bulunacağını açıkladı.
  • 1968- İstanbul’daki öğrenci örgütleri Beyazıt’ta “Amerika ve Emperyalizmi Protesto Mitingi” düzenledi. Mitingde Prof.İdris Küçükömer, Çetin Altan, Harun Karadeniz, Kazım Kolcuoğlu, Osman S.Arolat ve Fahri Aral birer konuşma yaptı.
  • 1969 - Tarihte ilk kez insanlı bir uzay aracı, Ay'a ulaştı. Apollo 11 Ay yüzeyine indi. Astronot Neil Armstrong da Ay'a ilk ayak basan insan oldu.
  • 1971- Anayasa Mahkemesi 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) kapatma kararı aldı. Gerekçe: 1970’deki 4.Büyük Kongre’de “Doğuda Kürt halkının yaşadığı, hakim sınıfların baskı-terör-asimilasyon uyguladığı” vb. kararların alınması.
  • 1972- 500 bininci işçi törenle Almanya’ya gönderildi.
  • 1973 – Filistinli militanlar, Amsterdam’dan Japonya’ya giden Japon havayollarına ait bir yolcu uçağını kaçırarak Dubai’ye indirdiler.
  • 1974- Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs’ta. Denizden Girne ve Larnaka sahillerine çıkartma yapılırken paraşüt birlikleri Girne ve Lefkoşe’ye indi. Bu sabah saat 7.00’den itibaren aralarında İstanbul, Ankara ve İzmir’in de bulunduğu 14 ilde sıkı yönetim ilan edildi. Türk-İş harekat nedeniyle grevlerin durdurulduğunu açıkladı.
  • 1975 - Ege Ordusu kuruldu ve Orgeneral Turgut Sunalp, Ege Ordusu Komutanlığı'na getirildi.
  • 1976- İstanbul’da Cağaloğlu ve Beyoğlu’nda polislerce 24 kitapçıya yapılan polis baskınlarında 22 yayınevi sahibi-kitap satıcısı bir süre gözaltına alınıp bırakıldı, 2.100 adet kitaba “haklarında toplatma kararı var” gerekçesiyle el konuldu.
  • 1976 - Viking 1, 11 ay süren yolculuktan sonra Mars'a kondu ve Dünya'ya fotoğraflar aktarmaya başladı.
  • 1977- Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi ikinci Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti konusunda anlaştı.
  • 1978- Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ile Bülent Ecevit hükümeti arasında “toplumsal anlaşma” imzalandı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK bu anlaşmaya katılmadı, bu tür biçimsel anlaşmaların kağıt üzerinde kalmaya mahkum olduğunu açıkladı.
  • 1979- Nikaragua’da Başkan Somoza’nın ardılı Urcuyo’nun da ülkeden kaçışının ardından Sandinista’lar başkent Managua’ya girmeye başladı.
  • 1979 -  Nakliyat-İş Topkapı’daki tüm nakliye ambarlarında grev kararı aldı, NAKO grevi de sürüyor.
  • 1979 - İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) kapatılmasına karşı sendika ve gençlik örgütlerinden kadınlar İzmir’den Ankara’ya doğru “İlerici Kadın Hareketi Durdurulamaz” yürüyüşü başlattı. Geceyi Aliağa’da geçiren kadınlar daha sonra Balıkesir’e doğru yürümeye devam etti.
  • 1980 - Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, üye ülkelerin Kudüs'ü, İsrail'in başkenti olarak tanımamaları gerektiğine 14-0 oyla karar verdi.
  • 1980 -  İstanbul Fikirtepe Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Türkçe öğretmeni TÖB-DER üyesi Süleyman Nuri Özer akşam Küçükyalı’daki evine gelen 2 ülkücünün silahlı saldırısında hayatını kaybetti.
  • 1983- 2. Dünya Ermenileri Kongresi Lozan’da başladı.
  • 1984 - Penthouse dergisi çıplak fotoğraflarını yayımlayınca, Miss America yarışması yetkilileri, Vanessa Williams'tan tacını iade etmesini istedi.
  • 1988- DEVA’da işten çıkarılan 5 işçinin işe iadesi ve yeni işçi çıkarılmaması için Petrol-İş üyesi işçilerin başlattığı direniş sürüyoŕ.
  • 1989- Şırnak’ta 4 köyden 5 bin kişi “köy dışına çıkma yasağı”nı protesto için 1 haftadır Uludere karayolu kenarında yatıyor.
  • 1989 -  Aralarında Turgut Kazan, TİP eski genel başkanı M.Ali Aybar’ın da bulunduğu İstanbul Barosu’na kayıtlı 100 kadar avukat Sağmalcılar Cezaevi’ne “üst aranmaksızın girme” girişiminde bulundu, cezaevi idaresi izin vermedi.
  • 1990- İlhan Selçuk ve Prof.Ali Gitmez Cumhuriyet Gazetesi’ndeki makalelerinde “Cumhurbaşkanı Özal’a hakaret”ten ifade verdi.
  • 1991- Yargıtay kararıyla açılan DİSK 11 yıl aradan sonra ilk yönetim kurulu toplantısını İstanbul’da yaptı.
  • 1991 - Temmuz memur maaş zammını yetersiz bulan 200 kadar Maliye çalışanı Cağaloğlu’nda alkışlı protesto yaptı.
  • 1991 - Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney 10 yıl aradan sonra Fransa’dan Türkiye’ye döndü.
  • 1992- Tarabya’daki evinden ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay’ın, TKP/ ML- TİKKO operasyonu kapsamında Artvin Şavşat’ta gözaltında yaşamını yitiren Ali Ekber Atmaca’nın üzerinde kimliği çıktığı bildirildi. 22 Temmuz’da işyerini telefonla arayan ve TEM’de polis olduğunu söyleyen bir kişi Gülünay’ın gözaltına alındığını söylediği açıklandı.
  • 1992 -  İstanbul Pendik Güzelyalı’da polisle girdiği silahlı çatışmada, TKP/ML militanı Emre Bilgin öldürüldü.
  • 1993- Sağlık çalışanları İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’da düşük memur zammını protesto etti.
  • 1994- Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ile kamu çalışanları ve çeşitli demokratik örgütlerin oluşturduğu platformun öncülük ettiği “İş durdurma eylemi” bütün yurtta binlerce işçi ve memurun katılımıyla yapıldı. Eylemde memura yapılması düşünülen 220 bin liralık komik zam protesto edildi. Başta Zonguldak’taki 25 bin maden işçisi olmak üzere tüm illerde ve bazı ilçelerdeki eylemlerde hükümet istifaya çağırıldı. Polis, Başbakan Çiller’in “Cop kullanılmaması” talimatına genelde uydu. İstanbul’da Aksaray ve Kartal’daki yürüyüşler olaysız biterken Cevizli ve Gülsuyu’nda polis müdahale etti.
  • 1994 - Dersim Nazımiye Kıl Köyü karakolunu basan TİKKO mensuplarından Ali Doğan (1972- Dersim) ve Sevim Aytekin (1973- Dersim) öldürüldü.
  • 1995- TKP/ML- TMLGB Elazığ İl sorumlusu olduğu açıklanan Sinan Demirbaş’ın (1971- Ovacık), yoklama kaçağı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınarak götürüldüğü 1800 Evler Polis Karakolu’nda yaşamını yitirdiği bildirildi.
  • 1995 -  İşe iadeleri için 67 gündür direnen Eminönü Belediyesi işçilerinden 4’ü ile Genel-İş 7 no’lu Şube Başkanı Erol Ekici ve Şube Mali Sekreteri Sami Yiğit açlık grevine başladı.
  • 1996 - İspanya: ETA bir havaalanına bomba attı; 35 kişi öldü.
  • 1996 -  Cezaevlerinde 63.gününe giren ölüm oruçlarında tutuklu-hükümlüler tek başlarına hareket edemez duruma geldi. Ankara’da ÖDP’de toplanıp DYP Kongresi’nin de yapıldığı Yüksel Caddesi’ne yürüyen 150 ölüm tutuklu-hükümlü yakınından 134’ü dövülerek gözaltına alındı.
  • 1997- Antalya’da 16 saat süren orman yangınında 222 bin ağaç yandı.
  • 1997 -  Avrupa Birliği’nin Rum kesimiyle tam üyelik görüşmelerine karşılık Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında ortak savunma doktrini oluşturulacağı yönünde ortak deklarasyon yayımlandı.
  • 1999- SES/Aksaray Şb. ile TÜMTİS üyeleri Sosyal Güvenlik ve Uluslararası Tahkim yasa tasarılarını protesto etti.
  • 2000- ÇYDD’nin nükleer santrallara karşı topladığı 73 bin imza Başbakanlığa gönderildi.
  • 2000-  İstanbul Üniversitesi öğrencileri Merkez Kampüs’te YÖK’ü protesto etti.
  • 2001 – Londra Borsası halka açıldı.
  • 2001 -  İtalya/Cenova’daki G-8 Zirvesi protestolarının ilk gününde bir jipe yangın tüpü fırlatan bir genç, jandarmanın araç içinden açtığı ateşle başından vurularak hayatını kaybetti.
  • 2001 -  ÖDP’nin düzenlediği “Toprağına, suyuna, yarınına sahip çık” yürüyüşü Tekirdağ/Saray’da başladı, Edirne/Çiftlikköy’de sona erecek.
  • 2001 -  “Sosyal Ekolojist Dönüşüm Grubu” üyesi 50 kişi G-8 Zirvesi’ne karşı yaptıkları “Nuh II ” gemisiyle Galatasaray’dan Odakule’ye yürüdü.
  • 2002 - Lima'daki (Peru) bir diskotekte çıkan yangında 25 kişi öldü.
  • 2005- DİSK/ Nakliyat-İş’e üye oldukları için Coca-Cola dağıtımcısı Trakya Nakliyat’tan atılan 110 işçi Coca-Cola Dudullu’yu işgal etti.
  • 2005 - Kanada, aynı cinsler arasında evliliğe izin veren dördüncü ülke oldu.
  • 2006- Irak Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, Kürdistan Halkının büyük bir bölümünün dininin İslam olduğunu söyledi.
  • 2007- İsrail, Gazze Şeridi’nin Hamas’ın eline geçmesinin ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı desteklemek amacıyla cezaevindeki FHKC liderlerinden Abdülrahim Malluh’un da yer aldığı 255 El Fetih yanlısı tutukluyu serbest bıraktı.
  • 2008- Elektrik, su ve doğalgaz zamları, Okmeydanı’nda Temel Haklar Derneği üyelerince düzenlenen yürüyüşle protesto edildi.
  • 2008 -  İstanbul Halkevi üyeleri, Ergenekon soruşturma sürecini protesto için Beyoğlu’ndaki Halkevi binasından G.Saray’a yürüdü.
  • 2009 – 2. Ergenekon davasında emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un da aralarında bulunduğu 56 sanığın yargılanmasına başlandı. Kayıp yakınları ve İHD üyeleri sanıkların kayıplar ve faili meçhul cinayetlerle ilgili de yargılanmasını istedi.
  • 2010- DİSK Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesine ilişkin dava yeniden başladı. Yargıtay’ın sanık Ünal Osmanağaoğlu hakkındaki beraat kararını bozmasının ardından başlayan dava 1 Aralık 2010’da zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü.
  • 2011- Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde işine son verildiği için Hastane bahçesinde 8 gündür tek başına direnen Dev Sağlık-İş üyesi Güllü Hanoğlu’na destek için Dev Sağlık-İş’ten bir grup 24 saatlik nöbete başladı.
  • 2012- ABD’nin Colorado eyaletinde ”Batman” filminin galasında silahlı bir saldırganın seyircilerin üzerine ateş açması sonucu 12 kişi öldü, 58 kişi yaralandı.
  • 2013- Direnişte tanışan çiftin Gezi Parkı’nda düğün yapma çağrısına gelenler tazyikli su, gaz ve plastik mermi ile dağıtıldı.
  • 2013 -  Cevizli Tekel Fabrikası arazisinin İstanbul Şehir Üniversitesi’ne 49 yıllığına tahsisi protesto edildi.
  • 2015 - Suruç saldırısı: Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde düzenlenen bombalı intihar saldırısında 34 kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı.
  • 2016- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra MGK kararlarını açıkladı. Tüm ülkede 3 aylığına OHAL ilan edildi.
  • 2016 -  Milli Savunma Bakanlığınca askeri yargıda görevli tüm askeri hakimler hakkında soruşturma başlatıldı,bu kapsamda 262 askeri hakim ve savcı görevden uzaklaştırıldı.




      DOĞUMLAR - ÖLÜMLER

‘Kayıt dışı din’ nedir? (Ali Sirmen)+‘Laiklik tartışması artık kalmamıştır’ (Özdemir İnce) - CUMHURİYET

 


‘Kayıt dışı din’ nedir? (Ali Sirmen)

Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu üyesi ve eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, değerli meslektaşım Aytunç Erkin ile yaptığı, 12. 07. 2022 tarihli Sözcü’de yayımlanan söyleşisinde herkesi “kayıt dışı din” ile mücadeleye çağırıyordu.

AKP’nin ılımlıları takımından olan Cemil Çiçek din ve devlet ilişkileri hakkında konuştuğu zaman üzerinde durulması gerekir.

Sözcü’de yazılanlarda, eski TBMM başkanının kayıt dışı din ile ne kastettiğine yeterince açıklık getirilmiyor. Bu durumda insan ister istemez, bütün bakanlıkları örümcek ağı gibi sarmış, laik olması gereken kurumlara nüfuz etmiş olan tarikat ve cemaatler ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nı düşünüyor ilk ağızda. Genç Cumhuriyet yolun daha başındaki laiklik uygulaması sırasında geleneksel dinci güçlerin devleti denetimi altına almalarını engellemek için, daha hilafetin ilga edildiği Şeriyye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırıldığı ve Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun kabul edildiği 3 Mart 1924 günü Diyanet İşleri Başkanlığı’nı getirmişti.

Her ne kadar laik bir düzende devletin din görevlilerinin ücretlerini vermesi, din hizmetlerinin giderlerini, hem de hovardaca bir cömertlikle karşılması garip karşılansa da pratikte başka bir çare de görünmüyordu.

                                                          ***  

Devletin, dini denetim altında tuttuğu, uhrevinin kendisine ait olan alanın sınırlarını aşmadığı bu laiklik uygulaması, Türkiye ABD-NATO nüfuz sahasına ve toprak ağalarının kimi şeriatçı emellerin siyasi gizli gündemleriyle işbirliğini artırmaya başladığı çok partili rejim döneminde Cumhuriyet laikliğinin ana dayanağı olan Diyanet de tavır değiştirmeye başladı. Siyasal İslamın 21. yüzyılın başına denk düşen iktidar yürüyüşün tamamlama aşamasına gelindiğinde ise Cumhuriyetin devletin dini denetlediği laiklik sisteminden, dinin devleti denetlediği “ılımlı İslamcı” sisteme geçilmişti.

Laikliği törpüleme konusundaki başat çaba artık, kayıt dışı din konumunda olan tarikat ve cemaatlerden Diyanet İşleri’ne geçmiş bulunmaktaydı. Cumhuriyetin başlangıç aşamasında kaldırıldıklarının ilan edilmesine karşın varlıklarını korumayı sürdüren tarikat ve cemaatler gibi, Diyanet de laik devletin amaç ve kurallarıyla bağdaşmamıştır.

Yaşadıklarımız göstermiştir ki anayasal laiklik uygulamaları ve laik milli eğitim ciddi olarak yürütülmedikleri takdirde, salt kayıt dışı din ile mücadele laikliği de demokrasiyi de korumaya yetmemektedir.

Cumhuriyetin laikliğin başat kurumlarından olan Cumhuriyetin Diyanet uygulamasında, 3 Mart 1924 kurumu antilaik cephenin bayraktarı konumuna dönüşmüştür.

                                                           ***

Artık çeşitli tarikat ve cemaatlerin için için kemirerek kendilerinden biri haline getirdikleri Diyanet’in bunları da çoktan geride bıraktığının bir kanıtı da geçen hafta yaşadığımız bir olaydır.

Siyaset sahnemizin, son dönemin dinsel alanda sivrilmiş, eksantrik simalarından olan Cübbeli Ahmet Hoca, Arap kökenli iki Selefi ve Vahhabi din adamına Türk camilerinde vaaz vermelerine Diyanet’in tepkisiz kalmasını fena halde eleştirmiş ve bu davranışın Türkiye’nin iç savaşa süreklenmesine kadar yol açabilecek bir aymazlık olduğu yönündeki eleştirilerinde ısrarcı olmuştur.

Cübbeli Ahmet’i ciddiye almayabiliriz, ama bu iki Arap din âliminin Diyanet’in camilerinde at oynatmalarını da aynı şekilde hafife almamızı gerektirmez.

Unutmayalım ki Suriye savaşı, Vahhabi ve Selefi vaizlerin bölgedeki camilerdeki girişimleriyle başlamıştır.

Ve bu konuda devletin tarikatı Diyanet Cübbeli Ahmet kadar bile ayık davranamamaktadır.

Bu gerçekleri gördükten sonra, kayıt dışı din ile mücadele etsen ne olacak, etmesen ne olacak?

Türkiye’nin varlığını doğrudan tehdit eden tehlike başka yerden değil, bizzat devletten kaynaklanmaktadır.     

                                                                    /././

‘Laiklik tartışması artık kalmamıştır’ (Özdemir İnce)

2 Temmuz 2022 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki haberden aktarıyorum: “Zirve sonrası uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Erdoğan, dün İstanbul’da Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) mezuniyet törenine katıldı. Muhalefeti 6’lı masa üzerinden hedef alan Erdoğan, ‘Onların ne yaptığı ne ettiği bizi pek ırgalamıyor. Ne Kılıçdaroğlu ne Akşener siyaseti hâlâ öğrenmiş değiller’ ifadesini kullandı. Erdoğan, Pınar Gültekin cinayetinde verilen haksız tahrik indirimi sonrası devam eden idam tartışmalarına da değindi. Erdoğan, ‘Adalet Bakanlığımızın yaptığı çalışmada parlamentonun böyle bir karar alması halinde ben onaylarım’ dedi. Erdoğan, İsmailağa cemaati ‘şeyhi’ Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesinde laikliğe uyulmadığı gerekçesiyle Atatürkçü Düşünce Derneği’nin yaptığı suç duyurusuna ilişkin soru üzerine ‘O söylediğiniz derneklerin zaten tarzlarını biliyorsunuz. Bu ülkede artık laiklik tartışması diye bir şey kalmamıştır’ yanıtını verdi.”

                                                          ***

Aralarında nokta var ama anlamak için o iki cümleyi birbirinden ayıracağız:

“O söylediğiniz derneklerin zaten tarzlarını biliyorsunuz.”

- Atatürkçü Düşünce Derneği ne tarz işler yapıyormuş?

- İsmailağa cemaati “şeyhi” Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesinde laikliğe uyulmadığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş. Cumhuriyeti ve laiklik ilkesini korumak için bir kez daha girişimde bulunmuş. R. T. Erdoğan, bu girişimlerinden dolayı ADD’ye ve “eski” Cumhuriyeti savunan bütün dernek ve sivil toplum kuruluşlarına karşıdır..

 “Bu ülkede artık laiklik tartışması diye bir şey kalmamıştır”. 

ADD, Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesinde laikliğe uyulmadığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunduğuna göre, demek ki laiklik tartışması devam etmektedir. Aynı şekilde ben bu yazıyı yazmak zorunda kaldığım için R. T. Erdoğan ve partisi AKP’nin yarattığı sorun devam etmektedir. Daha da önemlisi: Laiklik ilkesi, anayasanın başlangıç ilkelerinde ve değiştirilmez ikinci maddesinde yer aldığı sürece dünün ve bugünün sanıkları sanık kalmaya devam edecektir.

                                                          ***

Soruna Erdoğan açısından bakacak olursak: AKP’nin 15 yıl içinde “laiklik karşıtı” eylemleri cezasız kaldığı için “Bu ülkede artık laiklik tartışması diye bir şey kalmamıştır”. Ama ne olmuştur da böyle olmuştur? 

1-18 Kasım 2003-28 Ağustos 2007: A. N. Sezer’in cumhurbaşkanı olduğu ve Erdoğan ile AKP’nin denetlendiği normal dönem.

2- Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olduğu 28 Ağustos 2007-15 Temmuz 2016 (FETÖ darbe girişimi): AKP & FETÖ koalisyonunun yani yürütmenin, yasama (TBMM) ve yargıyı (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, mahkemeler) işlevsiz hale getirdiği 3 Erk (Kuvvet) dengesine son verdiği dönem.

3- 9 Temmuz 2017 referandum: Anayasanın, yasaların yok sayılmasının doruğa çıktığı yeni bir dönemin başlangıcı.

4- 9 Temmuz 2018 Erdoğan’ın başkanlık dönemi.

5- 17 Mart 2008 tarihinde AKP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmıştı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç 30 Temmuz 2008 tarihinde 18.00’de başlayan basın toplantısında AKP’nin kapatılmamasına ancak laiklik karşıtı eylemlere odak olmaktan Hazine yardımının yarısının kesilmesine karar verildiğini açıkladı. Laiklik karşıtı eylemlerin kaynağı olan parti kapatılmadığı için mi, “Bu ülkede artık laiklik tartışması diye bir şey kalmamıştır”?

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından sonra, AKP’nin Atatürk Cumhuriyetini yıkma davasının önü tamamen açıldı ve ohlokrasi (l’ochlocratie) dönemi tam olarak başlamış oldu. Gelecek yazıda ohlokrasi’nin nasıl bir yaratık olduğunu anlatmaya çalışacağım..


Enflasyon rekorları peş peşe: 'Yaptırımlar Rusya'dan çok Batı'yı etkiledi' - DENİZ YAŞAYAN / SOL-Özel

 


Korkut Boratav, Batılı ülkeler son yılların en yüksek enflasyon oranlarını açıklarken Rusya'nın 'rublenin değerini, döviz kazançlarını ve dış dengesini koruyabildiğini' kaydetti.

Rusya'nın Ukrayna'nın doğusuna yönelik başlattığı askeri harekat beşinci ayına girmek üzere. Tüm bu süreçte Moskova, başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı ülkelerin geniş kapsamlı yaptırımlarına ve özellikle ihracat ambargolarına maruz kaldı. Her ne kadar enerji ve gıda başlıkları bu çerçevenin dışında tutulmaya çalışılsa da, Rusya'nın Avrupa ülkelerine çeşitli gerekçelerle gazı kesmesi veya akışı azaltması ve Karadeniz üzerinden tahıl koridorunun bir türlü açılamaması gibi nedenlerden kaynaklı tüm dünyada enerji krizi ve gıda güvenliği tartışmaları sürmekte. 

Bu süreçte öne çıkan bir diğer gelişmeyse Batılı ülkelerin art arda açıkladığı "rekor" enflasyon verileri oldu. Buna ek olarak çeşitli Avrupa ülkelerinde hayat pahalılığına ve enflasyon oranının altında kalan ücret zamlarına karşı protesto gösterileri ve grevler de dikkat çekiyor.

Dayanışma Meclisi üyesi, Marksist iktisatçı Korkut Boratav'a göre pandeminin ardından gelen ekonomideki ikinci şok dalgası Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlardan kaynaklanıyor. soL'un sorularını yanıtlayan Boratav yaşananları "1980 sonrasında yaşanan ortamla benzerlikler var. İşin tuhafı, olumsuz ekonomik etkiler Rusya’dan çok Batı’da gözleniyor" sözleriyle açıkladı.

Baş aktörler: ABD ve İngiltere – 40 yıllık rekor! 

İlk “rekor enflasyon” açıklaması Ukrayna’daki savaşın baş kışkırtıcısı durumunda olan ABD ve İngiltere’den geldi. 

ABD Çalışma Bakanlığı verilerine göre, önce mart ayında yıllık bazda yüzde 8,5 oranında yükselen tüketici fiyat endeksi, mayıs ve haziran aylarında da aynı yükseliş eğilimini sürdürerek önce 8,6'ya ardından 9,1'e yükseldi. Bu, Aralık 1981’den beri ABD'de görülen en yüksek enflasyon oranı. Özellikle akaryakıt fiyatlarının hızla artmasıyla kendisini hissettiren hayat pahalılığı ABD Başkanı Joe Biden'ın ağır bir şekilde eleştirilmesine de sebep oluyor. Yaşananların sorumlusu olarak Rusya'yı gösteren Biden, her ne kadar alternatif enerji kaynakları aramaya devam edeceğini belirtse de bu konuda başarılı olduğu söylenemez. Geçtiğimiz gün, seçim döneminde "parya devleti" ilan ettiği Suudi Arabistan'a gitmek zorunda kalan ancak Riyad'da yaptığı görüşmelerden eli boş dönen Biden'ın, FED'in faiz artırımına gitmesi sonrası oluşan "resesyon" kaygısıyla nasıl başa çıkacağı ise merak konusu. 

-----------------


https://haber.sol.org.tr/haber/suudi-arabistan-rusya-ile-anlasmalari-bozmayacak-342081



------------------

İngiltere’de de benzer bir tablo söz konusu. Mayıs ayında açıklanan verilerde yıllık enflasyon oranı yüzde 9,1 olarak açıklandı. Bu rakamın da ABD’de olduğu gibi, 1982’den beri görülen en yüksek oran olduğu aktarılıyor. Nitekim Boris Johnson'ın kendi partisi içerisinde dahi güvensizlik ortamını hafifletememesine yol açan ortamın ekonomideki bu sorunlardan kaynaklandığı düşünülüyor.

Yeşiller’in Almanya’sı – 50 yılın en yüksek oranı!

Avrupa Birliği'nin en büyük ekonomisi Almanya’da da mayıs ayında açıklanan verilere göre yıllık enflasyon yüzde 7,9 oldu. 

Enflasyon oranının en son petrol krizinin yaşandığı 1973-1974 kış mevsiminde bu kadar yüksek ölçüldüğü belirtiliyor. Öyle ki, Yeşiller hükümeti ironik bir şekilde Rusya'ya bağımlılığı azaltma iddiasıyla kömür kullanımından, ortak ısınma alanlarından ve "daha kalın" giyinmekten söz ediyor..

Öte yandan Boris Johnson’dan sonra bu enflasyonist ortamın Şansölye Olaf Scholz'u da istifa etmeye zorlayacağı konuşuluyor. Scholz, Almanya'nın yükselen enerji fiyatları ve enflasyon konusunda tarihi bir zorlukla karşı karşıya olduğunu keşfederken, mevcut krizin birkaç ay içinde bitmeyeceğini de sözlerine ekliyor.

-----------------


https://haber.sol.org.tr/haber/scholzdan-enflasyon-aciklamasi-tarihi-bir-zorlukla-karsi-karsiyayiz-340858



-----------------

'Latin' Avrupa – 36 yıl sonra ilk kez…

Fransa, İtalya ve İspanya'da da durum farksız değil. Her üç ülkede de görülen enflasyon oranları, 1986/87'den beri en yüksek seviyeye tekabül ediyor.

Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü'nün paylaştığı bilgiye göre, mart ayında yıllık bazda yüzde 4,5 olarak gerçekleşen enflasyon, haziran verilerine göre 6,5 seviyesine kadar çıktı. 

İtalya'da yüzde 8 olarak açıklanan enflasyon, İspanya'da yüzde 10,2 seviyelerine kadar çıktı. 

'Rusya rublenin değerini korudu'

Bir süre önce Gazprom'un ödemeleri ruble ile kabul edeceğini açıklamasıyla başlayan ve birkaç gün önce de Almanya'ya gaz akışının kesilebileceğini açıklamasıyla devam eden süreçte Rusya'nın enerjiyi bir "caydırıcılık unsuru" olarak kullanmasını ve Ukrayna gündemiyle başlayan gelişmelerin Batı ekonomilerine etkisini Korkut Boratav'la konuştuk.

"Korona salgınının tüm dünya ekonomilerinde yarattığı şokun ikinci bir dalgası bugünlerde yaşanıyor. Bu ikinci şok, ABD öncülüğünde Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlardan kaynaklandı. İşin tuhafı, yaptırımların olumsuz ekonomik etkileri Rusya’dan çok Batı’da gözlenmektedir" değerlendirmesi yaparak sözlerine başlayan Boratav, özellikle doğalgaz ve petrol ihracatına karşı uygulanan yaptırımların tüm maliyetleri yukarı çektiğinin altını çizdi.

Boratav, "Ukrayna-Rusya kökenli hububat ve hammadde fiyatlarının da etkisiyle enflasyon hızlanmaktadır. Yaptırımlardan kısa dönemde en ağır etkilenen ülkeler, bu konuda ABD’nin kuyruğuna takılan Batı Avrupa’da yer alıyor" diye konuşarak özellikle Rusya'ya enerji ve gıda bakımından büyük ölçüde bağımlı olan ülkelere dikkat çekti.

'ABD ekonomisi küçüldü'

"1974 sonrasında OPEC’in ham petrol fiyatlarını sıçrattığı" döneme atıfta bulunarak, "Batı'da 1980 sonrasında yaşanan ortamla benzerlikler var" yorumunu yapan Boratav, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Stagflasyon, yani durgunlaşma ve küçülme ile enflasyonun bileşkesi Batı’da hortluyor mu? Enflasyon temposu yüzde 9’u aşarak son kırk yılın rekorunu kıran ABD ekonomisi 2022’nin ilk üç ayında küçüldü. Birleşik Krallık ve AB’de de öngörüler aynı doğrultudadır. Faiz artışlarında ise FED öncülük yapmakta; dolar, bu nedenle avro ile eşdeğer düzeye çıkmıştır. Öte yandan ABD, Rusya’nın rezervlerine el koyarak doların uzun vadeli itibarını tehlikeye sürüklemiştir. Toplam borçlanma oranları da zirvededir."

Boratav son olarak "Rusya ise bugüne kadar rublenin değerini, döviz kazançlarını ve dış dengesini koruyabilmiştir" ifadelerini kullandı.

 DENİZ YAŞAYAN / SOL-Özel

Öne Çıkan Yayın

"Gündem" -21 Haziran 2025-

Ankara'da lityum fabrikasında gaz sızıntısı: 2 işçi öldü, 3 işçi yaralandı!-Birgün- Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir fabrikada boru ...