Dolarsızlaşma: Petrodolar sisteminin kâbusu + Ortadoğu baharı (Mehmet Ali Güller - Cumhuriyet)

 


Dolarsızlaşma: Petrodolar sisteminin kâbusu

ABD’nin küresel egemenliği, esas olarak askeri gücüne ve inşa ettiği petrodolar sistemine dayanıyor. Başlayan çok kutupluluk (merkezlilik) süreci petrodolar sistemini zayıflatıyor.

OPEC+ grubunun beş ayda iki kez ABD’ye rağmen üretim kısma kararı alması ve ulusal paralarla ticarete başlayan ülke sayısının artması, petrodolar sistemini çatırdatıyor. 

ABD Hazine Bakanlığı’nın eski müsteşarlarından Monica Crowley, işte bu tehlikeye dikkat çekiyor: “Suudi Arabistan gibi OPEC ülkelerinin de başka para birimlerinde petrol satmaya karar vermesi, ABD ekonomik sisteminin çökmesi ve büyük bir felaket anlamına gelir.” (AA, 6.4.2023)

Çünkü ABD’nin ulusal gelirinin yüzde 125’ine çıkmış borçlarının sorun olmamasının, bunun da ötesinde ekonomiyi döndürmek için sürekli yeni borç bulabilmesinin dayanağı, küresel ticaretteki dolar tekelidir. Dolar tekeli oldukça ABD istediği kadar para basabilecek, almış olduğu ve alacağı borçların ederi kâğıt ve boya kadar olacaktır. Ama dolardan çıkış arttıkça doların küresel gücü ortadan kalkacak ve ABD kendi ekonomik çıkmazıyla yüzleşecektir.

ÇİN-FRANSA TİCARETİNDE YUAN 

Ufuk Ötesi’nde, sık sık ülkelerin ulusal paralarla ticaret eğilimine işaret ettik. Özellikle son bir yıldır bu eğilim daha da arttı. Bunun pandeminin etkilediği küresel ekonomiden Ukrayna krizine kadar pek çok nedeni var elbette. Dolarsızlaşma sürecine dair en yeni gelişmeler ise şunlar: 

Çin, Fransız Total Energies şirketinden Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) ithal edilmiş 65 bin ton LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) aldı. Bu ticareti öncekilerden farklı kılan ise ilk kez Çin para birimi Yuan ile yapılmasıydı. Fransız şirketin Çin’e sattığı LNG’nin karşılığını dolar ya da Avro yerine Yuan ile alması, çok önemli bir başlangıç.

Nitekim Suudi Arabistan’ın da Çin’e sattığı petrolün karşılığında Yuan almayı görüştüğü biliniyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Aralık 2022’de ziyaret ettiği Suudi Arabistan’da Körfez ülkelerine “petrol ve gazın Şanghay Borsası’nda Yuan cinsinden fiyatlanması” çağrısı yapmıştı. Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el Cedan da ülkesinin “ABD doları dışındaki diğer para birimleriyle ticarete açık olduğunu” duyurmuştu.

BRICS’İN ORTAK PARA BİRİMİ GÜNDEMİ

Küresel ekonominin yüzde 25’ini oluşturan BRICS ülkelerinin bir süredir kendi aralarındaki ticarette dolar dışı paralara geçmeye başladığını not ediyorduk. Çin’in Rusya’yla, Rusya’nın Hindistan’la bu yönde aldığı kararlar ve uygulamaları biliniyor. Yeni olarak Brezilya’nın aldığı karara dikkatinizi çekeyim: 

Brezilya, Çin ile ticaretini dolardan Yuan’a taşıma kararı aldı. İki ülkenin yıllık ticaretinin 150 milyar dolar olduğu düşünülürse bu kararın petro dolar sistemine etkisi daha iyi anlaşılır.

Bu arada Brezilya Merkez Bankası rezervlerinde Yuan’ın yükseldiğini ve Avro’yu geçerek ikinci sıraya çıktığını da belirtelim. (İsrail Merkez Bankası bile rezervinin yüzde 2.5 oranını Yuan’a çevirdi.)

Sadece BRICS ülkeleri değil, ASEAN ülkeleri de kendi aralarındaki ticarette dolar dışı paralar kullanma eğiliminde. Endonezya, Malezya, Singapur, Filipinler ve Tayland, kendi aralarındaki ticareti ulusal paralarıyla yapma kararı aldılar.

BRICS önümüzdeki ağustos zirvesinde ortak para birimini ele alacak. Malezya Başbakanı Enver İbrahim ise Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e “Asya para fonu” kurulmasını önerdi. 

Kısacası, dolardan çıkış eğilimi hızlanıyor.

                                                        /././

Ortadoğu baharı

2023 yılı, büyük olasılıkla ileride Ortadoğu (Batı Asya) tarihi açısından bir normalleşme yılı olarak kaydedilecektir. ABD’nin başını çektiği Batı’nın güç kaybetmesinin bölge kuvvetlerine alan açmasının etkisi, bir bahar havası şeklinde gelişiyor. Tablo şöyle: 

ASTANA RÜZGÂRI

1) Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar, Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ve İran Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Ali Asgar Hacı Moskova’da bir araya geldi.

Elbette kolay değil, masada ağır sorunlar var ama Astana meltemi baharı müjdeliyor. Türkiye, İran ve Rusya’nın oluşturduğu Astana Paltformu, önce Suriye ardından da gözlemci üye olmak isteyen Çin’le Astana beşlisine dönüşebilir.

İRAN-KÖRFEZ BARIŞI

2) Çin’in arabuluculuğunda Suudi Arabistan ve İran’ın 10 Mart’ta diplomatik ilişkileri yeniden kurma kararı almasının ardından, yine Çin’de, iki ülkenin dışişleri bakanları bir araya geliyor.

Suudi-İran barışı Yemen sorunundan Lübnan ve Filistin sorununa, Körfez’in güvenlik mimarisinden enerji üreticilerinin işbirliğine kadar bir dizi konuda iyileştirici etki doğuracaktır.

3) İran, yedi yıl aranın ardından Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) Rıza Amiri’yi büyükelçi atadı.

4) İran Büyükelçisi Ali Necefi, Irak Büyükelçisi Kays el Amiri, Suriye Büyükelçisi İdris Maya ve Suudi Arabistan Büyükelçisi Abdullah bin Suud el Anazi, iftar vesilesiyle Umman’da bir araya gelerek ülkeler arasındaki ilişkileri ve bölgesel meseleleri ele aldılar.

ARAP BİRLİĞİ SURİYE’YE DÖNÜYOR

5) Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, 12 yıl sonra Kahire’yi ziyaret etti ve Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile görüştü.

6) Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in, Tunus Dışişleri Bakanı Nebil Ammar’a Suriye’ye büyükelçi atanması için resmi süreci başlatması talimatı verdiği açıklandı.

7) Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecit Tebbun, Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ile telefonda görüştü.

8) 19 Mayıs’ta Suudi Arabistan’da yapılacak Arap Birliği toplantısına Beşşar Esad’ın da davet edileceği belirtiliyor. “Suriye Arap Birliği’ne dönüyor” deniliyor ama aslında Arap Birliği Suriye’ye dönüyor.

ABD YOK, ÇİN VE RUSYA VAR

Peki bu normalleşme tablosundan hangi sonuçları çıkarmalıyız, nasıl yorumlamalıyız?

1) Yukarıdaki sekiz olayda ABD yok, Çin ve Rusya var. Tersinden şöyle de okuyabiliriz: ABD’nin Ortadoğu’daki ağırlığı azaldıkça Ortadoğu’daki sorunlar çözülüyor, Ortadoğu’ya bahar geliyor...

2) ABD, Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini çıkarları gereği işgallerin ve krizlerin üzerine inşa ederken Çin ve Rusya barışın ve normalleşmenin üzerine inşa ediyor.

3) ABD Ortadoğu’nun yarısıyla Ortadoğu’nun diğer yarısına karşı konumlanırken Çin ve Rusya tüm Ortadoğu ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalışıyor. Örneğin Çin ve Rusya İran’la da İsrail’le de işbirliği yapıyor.

4) ABD hegemonyasının zayıflaması, Ortadoğu ülkelerine çok taraflılık sağladı, manevra alanı açtı. Ortadoğu ülkeleri bu yeni durumu, ilişkileri düzelterek birlikte kalkınmanın yolunu araştırmak için değerlendirmeye başlıyor.

5) ABD müdahalelerinin felç ettiği Arap Birliği, Körfez İşbirliği Konseyi gibi bölgesel örgütler, yeniden etkinlik kazanma şansı yakalıyor.

Özetle, yeni bir dünya kuruluyor, Ortadoğu (Batı Asya) ülkeleri de o dünyadaki yerini alıyor...

Mehmet Ali Güller - Cumhuriyet

Söğütlüçeşme AVM vurgununa kurban giderken: Fıratcan İnşaat'ı yakından tanıyalım - Hazal Güven / SOL-Özel

 Söğütlüçeşme'deki viyadük inşaatı son hız devam ediyor. Tüm itirazlara ve devam eden yargı sürecine karşın hızla süren inşaatta 11 Nisan günü bilirkişi heyeti tarafından inceleme yapılacak.

Başta bir ulaşım projesi olarak planlanan ancak daha ilk kazının vurulduğu gün bir AVM vurgunu olduğu ortaya çıkan İstanbul Söğütlüçeşme'deki viyadük inşaatı son hız devam ediyor. Tüm itirazlara ve devam eden yargı sürecine karşın hızla süren inşaatta 11 Nisan günü bilirkişi heyeti tarafından inceleme yapılacak.

Proje ilk belirginleşmeye başladığı günden bu yana muhatap denilebilecek firma Fıratcan İnşaat oldu. Fıratcan İnşaat, "Söğütlüçeşme'de viyadük çalışması" olarak duyurulan projenin yüklenici firması olarak karşımıza çıktı. Peki İstanbul'un en işlek noktalarından birinde, ulaşımdaki aksamaları giderme gerekçesiyle yapılacağı söylenen bu projeyi üstlenen Fıratcan İnşaat kim? Daha önce hiç değilse benzer bir tane proje geçmişi var mı? Yanıtları ararken bir sonuç elde edememekle birlikte soru işaretleri de artıyor. 

Fıratcan İnşaat kimdir? 

Tam adı Fıratcan İnşaat Turizm ve Ticaret A.Ş. olan firma aslında 2004'ten bu yana faaliyette. 

4 ortakla kurulan şirketin kuruluş adresi de bir o kadar enteresan. Firma 2004 yılında, kuruluş adresi olarak "Viyadük altı, No:1, Söğütlüçeşme"yi bildiriyor. Yani bundan tam 19 yıl önce firmanın adresini Söğütlüçeşme viyadüğü olarak göstermesi de ortakların AVM projesini uzun yıllardır beklediğini düşündürüyor. 

Zaten o tarihten itibaren de Fıratcan İnşaat sektördeki kariyerine adeta bir hayalet şirket olarak devam ediyor. Çünkü firmanın geçmişine bakıldığında Söğütlüçeşme ihalesini beklemek dışında ne yaptığı hakkında hiçbir kayıt bulunmuyor ve ortakları da sürekli olarak değişiyor. 19'uncu yılına giren firmanın web sitesi de anlaşılan o ki epey bir süredir "inşa halinde." 

Fıratcan İnşaat: 'AVMsever' ortaklar şirketi

Osman Ağca

2007'den Mayıs 2014'e kadar şirket ortaklarından biri olan Osman Ağca, daha çok kendine ait Yorum İnşaat adlı şirketle tanınıyor. Forum isimli markasıyla bugün İstanbul, Trabzon ve Mersin'de bulunan çok sayıda alışveriş merkezini yapan Ağca'nın üzerine kayıtlı yaklaşık 20 şirket olduğu biliniyor. 2013 yılındaki 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sırasında gözaltına alınan Ağca, kısa bir süre sonra serbest kalıyor. Bundan da kısa bir süre sonra, Mayıs 2014'te Fıratcan İnşaat'ın ortaklığından ayrılıyor. 

Levent Eyüboğlu

Ağca'nın ardından yerine görevi Levent Eyüboğlu devralıyor. Eyüboğlu, inşaat sektöründe bir "AVM duayeni" olarak kabul ediliyor. 80'den fazla AVM geliştirdiği ve bunların 50'den fazlasını tamamladığı biliniyor. Bu projelerin büyük bir bölümünü Turkmall isimli şirketi üzerinden gerçekleştiren Levent Eyüboğlu, aynı zamanda Emek Sineması'nın yıkımında rol üstlenen Kamer İnşaat'ın da ortağı. 

Sefa Özçelik

Yönetici koltuğuna 2018 Mart ayından itibaren Sefa Özçelik oturuyor. Özçelik'in babası Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu üyesi Abdurrahman Özçelik.




Fıratcan İnşaat'ın proje geçmişine dair bir iz olmasa da 2018'den itibaren şirket koltuğuna oturan Sefa Özçelik ile ilgili biraz daha bilgiye ulaşmak mümkün. 

Sefa Özçelik ismi daha önce Abdullah Gül'ün yeğeni Ali Ekrem Tekelioğlu ve daha sonra FETÖ'cülükle suçlanan Hacı Murat Gülcan'la birlikte ortaklık yaptığı şirketle gündeme gelmişti. 

Asıl amaç başından beri AVM yapmaktı

Şirketin Söğütlüçeşme projesi için TCDD ile anlaştığı tarih çok eskilere uzansa da somut olarak projenin resmiyet kazandığı yani Çevre Bakanlığı duyuru listesinde askıya çıktığı tarih 2019 Mayıs. Bugün sözleşmenin son hali Fıratcan İnşaat'a 25 yıllık işletme süresi tanıyor. Maliyet hesapları zaman içinde aralıklarla değişiklik gösterse de bir viyadük inşasından çok bir AVM ihalesi biçimini hep koruyor. 

Sorular...

- Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, daha önce ne proje yaptığı belli olmayan ya da eldeki verilere göre en azından Söğütlüçeşme projesi türünden hiçbir iş yapmamış Fıratcan İnşaat ile neden anlaşma yaptı? 

- İstanbul'un bu kadar kritik ve işlek bir noktasındaki bu önemli dönüşüm için dosyasında hiçbir proje bulunmayan Fıratcan İnşaat'a 25 yıl işletme süresini neye göre verdi? 

Ve birden Akfen gelir...

- Takvimler Mart 2021'i gösterdiğinde sahneye bir de Akfen isimli şirket giriyor. Fıratcan İnşaat'ın yüzde 51'ini almasıyla birlikte ortaklık yapısı da değişiyor. Ancak nihai hedef için adımlar da Akfen'in devreye girmesiyle hızlanıyor. Akfen'in Fıratcan İnşaat'ın yüzde 51'ini satın almasıyla birlikte gar görünümlü, özünde bir AVM barındıracak yapının inşaatı hızla başlıyor. 

Peki  Söğütlüçeşme'deki AVM vurgununda son durum nedir? 

- Akfen'den sonra işler tam boy hukuksuzlukla devam etti. Önce 13. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı geldi ancak üst mahkeme Çevre Bakanlığı'nın itirazına yanıtı yürütmeyi durdurma kararını kaldırarak verdi. 

- Temmuz 2021'e gelindiğinde projeyi iptal eden bir mahkeme kararı çıktı. Ancak hızlı Akfen ve Fıratcan İnşaat ortaklığıyla proje hızlı bir şekilde revize edildi. 

- Aralık 2021'e gelindiğinde yeni proje Çevre Bakanlığı'nda askıya çıktı ve 2022'de Akfen, inşaatın başlayacağını duyurdu. 

- Temmuz 2022'de söz konusu proje alanında bulunan çok sayıda ağaca rağmen Çevre Bakanlığı 'çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir' kararı verdi. 

- İmar planı için iki, bakanlığın 'ÇED gerekli değildir' kararı için iki olmak üzere açılmış olan toplam dört dava halen devam ediyor. 

Bilirkişi heyeti incelemeye geliyor

8 Ağustos günü İdare Mahkemesi'ne açılan dava kapsamında 11 Nisan Salı günü atanan bilirkişiler proje alanında inceleme yapacak. Kent Suçları Takip Ağı ve Kadıköylüler, bilirkişi incelemesinden önce 8 Nisan Cumartesi günü Söğütlüçeşme'de bir araya gelme çağrısında bulundu. 


Hazal Güven / SOL-Özel

Yazlık Saray koyu kapattı: Yatlar için yeni liman yapılacak - Yusuf Yavuz / SOL

 Yazlık Saray'ın olduğu bölgede yatlara iskele bulmak 'sorun' oldu: Reis koylara el koydu, millet iskeleye yanaşıp denize giremiyor.

Muğla’nın Marmaris ilçesindeki Okluk Koyu'nda inşa edilen Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayının bulunduğu bölgeyi yatlar kullanamayınca, koya yakın bölgede bulunan Karacasöğüt iskelesine talep de arttı. Ancak 60 yat bağlama kapasitesine sahip olan bu iskele de taleplere yetersiz kalınca MUÇEV kapasite artışına gitmek istedi. MUÇEV’in yanı sıra aynı koyda bulunan özel işletmeye ait bir başka yat iskelesi için de kapasite artışı isteniyor. Bölgedeki çevre örgütleri ve vatandaşlar antik bir liman olan ve sualtı arkeolojisi açısından önemli kalıntıları barındıran koydaki doğal ve kültürel mirasın daha fazla zarar görmemesi için kapasite artışı projelerinin geri çekilmesini talep ediyor. MUÇEV’in yat limanına dönüştürmek istediği kapasite artışı projesiyle ilgili ÇED sürecinde 25 Nisan’da Ankara’da gerçekleştirilecek İDK toplantısına katılma kararı alan çevre örgütleri, taleplerini ve itirazların Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na da iletecek.

Marmaris’e bağlı Karacasöğüt Mahalesi'nde MUÇEV’in işlettiği 100 yat kapasiteli iskelenin 187 yat kapasitesine çıkarılmak istenmesi için hazırlanan proje daha önce yargı tarafından iptal edilmişti. İskele projesi için Eylül 2020’de verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararına karşı Marmaris Belediyesi iptal davası açmış, davayı göre Muğla İdare Mahkemesi, alanda yapılan bilirkişi incelemesinin ardından projenin ÇED sürecine tabi olan yat limanları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmederek kararı iptal etmişti. Ardından da proje için verilen ruhsat iptal edilmişti.

ÇED süreci yeniden başlatıldı

Ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 30 Mart’ta yayınladığı duyuruda, Karacasöğüt’teki projenin daha da büyütülerek yat limanı kapsamına alındığı ortaya çıktı. Bakanlıktan yapılan duyuruda, “MUÇEV Turizm Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılması planlanan Yat Limanı, Yat ve Tekne Bağlama İskelesi Kapasite artırımı projesi” ile ilgili inceleme ve değerlendirme süreci başladığı belirtilerek 25 Nisan 2023 tarihinde İDK (İnceleme Değerlendirme Komisyonu) toplantısı yapılacağı kaydedildi. Karacasöğüt ve Marmaris’te yaşayan vatandaşlar ve çevre örgütlerinin temsilcileri Ankara’da gerçekleştirilecek olan projeyle ilgili İKD toplantısına katılarak konuyla ilgili çekinceleri ve itirazlarını aktaracak.

İmar affından yararlanıldı

Karacasöğüt’te bulunan ve 1. Derece arkeolojik sit alanı ile 1. Derece doğal sit alanı içerisinde kaçak olarak yapıldığı öne sürülen ikinci bir iskelenin de imar affından yararlandırıldığı kaydedildi. Global Marin adlı özel şirket tarafından kullanılan iskelenin bulunduğu alanda yapılan çalışmalarda, söz konusu iskelenin bulunduğu alanda sualtı arkeolojisi açısından önemli kalıntılar olduğu ortaya çıktı. Alandaki kültür varlıklarının tescil edilerek koruma altına alınması için ilgili kurumlara yapılan başvuruların sonucu beklenirken koydaki doğal ve kültürel varlıkları tehdit edecek daha büyük bir yapılaşmaya gidilecek olması yöre halkının tepkisini çekiyor.

SİT alanının statüsü değiştirildi

Karacasöğüt’teki koyda geçici ruhsat ile yat çekek yeri ve restoran hizmeti veren firma, 2016 yılında yapılaşmaya engel olan alanın sit statüsünün değiştirilmesi talebiyle girişimde bulundu. ‘Bilimsel’ raporlar ile de desteklenen hukuki girişimin ardından Eylül 2022’de firmanın talebi yerine getirildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 28 Eylül 2022 tarihinde yaptığı duyuruda, söz konusu alanın 1. Derece doğal sit statüsünün Muğla 3.  İdare Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda revize edilerek tescil işlemi yapıldığını kaydetti. Bakanlık oluruyla 1. Derece doğal sit alanının bir kısmının, düşük yoğunluklu yapılaşmaya izin verilebilen ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’, bir kısmının ise Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’  olarak onaylandığı belirtilen duyuruda, söz konusu değişiklikle ilgili kararın 19 Eylül 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak ilan edildiği kaydedildi.

İkinci iskeleye de 'ÇED Gerekli Değildir' kararı verildi

Sit değişikliği talebiyle ilgili yargı süreci devam ederken söz konusu firma 31 Mart 2021’de projeyle ilgili yeni bir ÇED süreci başlatırken, yargı kararının ardından 3 Şubat 2023 tarihinde ise projeyle ilgili "ÇED Gerekli Değildir" kararı verildi.

Vatandaşlar iptal davası açtı

Sürecin hukuksuz olduğunu savunan bölgede yaşayan vatandaşlar, “adrese teslim sit değişikliği” olarak yorumladıkları kararın iptali için dava açtı. Konuyla ilgili yargı süreci devam ederken korunan alandaki kaçak yapılaşmanın ÇED süreci ile aklanmaya çalışıldığını savunan STK’ların verdiği bilgiye göre söz konusu proje kapsamında Global Marin Sportif Denizcilik Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından Yat Yanaşma İskelesi ve Turizm Konaklama Tesisi yapılması planlanıyor. ÇED alanı içerisinde bulunan 630 metrekarelik alanda güneşlenme ve sportif amaçlı kullanılan iskeleler için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 26 Eylül 2018 tarihinde yapı kayıt belgesi verildi. Yeni proje ile mevcutta kullanılan iskele alanının, 48 yata hizmet verecek şekilde 870 metrekareye çıkartılması planlanıyor.

Korunan alanlarda yapılaşmanın önü açılıyor

Alanın koruma statüsünün 1. derece doğal sit alanı olduğu dönemde 5567 metrekarelik alanda kaçak yapılaşmaya göz yumulduğuna dikkati çeken bölgedeki STK temsilcileri, “ÇED kararının alınmasından sonra imar planı teklif çalışmaları gerçekleştirilecek olup, imar plan teklifi onaya sunulacağı belirtilen başvuruda 30 tekne kapasitesini 48’e çıkarmayı hedefleyen firmaya verilen izinlerde sadece yelken okulu olarak iskelenin kullanılabileceği belirtilmekte. Gelinen noktada ticari işletmenin doğal ve arkeolojik sit alanında yapılaşmasının önünü açan izin süreçlerinin halk ve STK’lar tarafından sorgulaması devam etmektedir.” diyor.

Antik liman olan koy dalışa kapatılmalı

Bölge halkı ve çevre örgütleri, yapılmak istenen iskele ve marina projelerinin Karacasöğüt’ü bitireceğini savunuyor. Bu girişimleri hukuki yollarla engelleme kararı alan çevre örgütleri, koydaki kültür varlıklarının tescil edilerek koruma altına alınması gerektiğini kaydediyor. Sezon başlamadan önce koyda tespiti yapılan sualtı arkeolojisi açısından önemi olan tarihi kalıntıların olduğu bölgenin dalışa kapatılması gerektiğini belirten çevre örgütleri, ayrıca yatlardan atılacak çapaların da kalıntılara zarar verebileceğine dikkati çekiyor. Bir yandan MUÇEV, diğer yandan ise özel bir firmanın kapasite artışına gitmesiyle korunan alan statüsündeki Karacasöğüt’teki koy olağanüstü bir ziyaretçi baskısıyla karşı karşıya kalacak. Yeni oluşturulacak ticari alanlar ile antik liman olarak bilinen koy ve çevresindeki doğal ve kültürel mirasın daha fazla zarar görmesini istemeyen çevre örgütleri, marina ve yat iskelesiyle ilgili kapasite artırımı süreçlerinin durdurulmasını talep ediyor.

Eski cumhurbaşkanı danışmanı da tepki gösterdi

Özal döneminde Okluk Koyundaki Cumhurbaşkanlığı yazlık konutunun yapılmasına öncülük eden ancak bu mütevazı konutun yıkılarak devasa bir alanda yazlık saray inşa edilmesine sert eleştirilerde bulunan Özal’ın çevre ve turizm konularındaki danışmanlarından gazeteci Can Pulak da Karacasöğüt’teki koyun korunmasını talep ediyor. Pulak, koydaki iskelelerin yat limanına dönüşmesiyle ilgili ÇED süreçleri başladığı dönemde kaleme aldığı yazısında şu ifadelere yer vermişti:

“MUÇEV skandalı yetmiyormuş gibi, şimdi bir de Türkiye’nin en modern, en disiplinli ve donanımlı Global Sailing yelken okulu da, karşı kıyı iskele talebinde bulunmuş. Global Sailing keşke sadece yelken okulu olarak kalabilse, MUÇEV gibi marinacılığa soyunmasa, alanını daha da büyütüp yeni sorunlara yol açmasa, daha iyi olur gibime geliyor. Çünkü Global Sailing gerçekten Türkiye’nin iftihar edeceği ve örneğine Avrupa’da da kolay rastlanmayacak bir yelken okulumuz. O nedenle önüne tekne bağlama, bu yolla para kazanma, yunus rehabilitasyon hikayesine sığınma işlerinden vazgeçmeli. Büyümeye çalıştıkça, o güzelim okula da zarar verebilirler.

Karacasöğüt’ün o muhteşem koyunu koruyalım. Ayrıca koyu yeni baştan disipline edelim. Mevcut 40-50 teknelik bağlama yerini büyütmeyelim. Onun dışında özel teknelerin ağaçlara bağlanmasına, koyun ortasına demirleyip trafiği engellemesine mani olalım. Bu arada balıkçılarımızı da düşünelim, onların kayıklarının bağlanabileceği 10 teknelik bir yeri planlayalım. Gerisine dokunmayalım. Bu düzenlemeyi Muğla Büyükşehir Belediyesi mi, Marmaris Belediyesi mi yapmalı ve gelirini köy muhtarlığına mı bırakmalı? Bir şeyler yapmak lazım, hem de zaman kaybetmeden.”

MUÇEV’in projesi yaklaşık 43 metrekarelik alanı alanı kapsayacak

MUÇEV’in koydaki iskeleyi yat limanına dönüştürecek projesi, 4.880,75 metrekare iskele alanı, 38.013,11 metrekare de denizalanı olmak üzere 42.893,86 metrekarelik alanı kapsayacak. Proje kapsamında 426 metrekarelik mevcut yüzer iskeleye yapılacak ilavelerle 1329 metrekareye çıkarılacak. Mevcut durumda 100 yat ve tekneye hizmet veren iskelenin 187 yat için hizmet verecek hale getirilmesi planlanıyor.

'Cumhurbaşkanı ve misafirleri burada tatil yapacaklar'

Bölgedeki gelişmeleri yakından izleyen Can Pulak, Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayının inşa edildiği günlerde Okluk Koyunun teknelere kapatılacağı konusunda uyarılarda bulunmuş, bölgede alınan güvenlik önlemlerine dikkat çekmişti:

“Gökova’da halk arasında İngiliz Limanı diye bilinen koy, halka ve turizme kapatıldı. Okluk’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi yüzünden hem turizme büyük zarar verildi, hem de deniz tutkunlarına ve yat sahiplerine inanılmaz zorluklar çıkarıldı. Karacasöğüt köyü, Buzağıotu Mahallesi ve Mal Deresi sakinleri bir yıldan fazladır ki, Cumhurbaşkanına yapılan yazlık yüzünden mağdur oldular, çile çektiler. Yolları ve ormanları perişan edildi. Marmaris’e ulaşım, çocukların okula gidiş-gelişi ve çiftçilerin ürünlerini ilçe pazarına götürmesi hayli zahmetli hale getirildi. Yolların gereksiz büyütülmesine, kuru derelerin ıslahına, yapılan binalara ve sahil düzenlemesine çok büyük paralar döküldü. Ne o, Cumhurbaşkanı ve misafirleri burada tatil yapacaklar.”

                          Okluk Koyunda inşa edilen Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayı uydu görünümü

                                 İki ayrı yat limanı yapılmak istenen Söğüt iskelesi

Yusuf Yavuz / SOL


Cengiz Çandar: Solculuktan Amerikan muhipliğine + Hasan Cemal: İktidara göre yelken açan adam (Orhan Gökdemir-SOL/Özel)

 


Cengiz Çandar: Solculuktan Amerikan muhipliğine

Bilimsel Sosyalizmden dinciliğe savrulan bir ideoloji ve kurtuluş savaşçılığından emperyalizme atlayan bir siyasal çizginin yaratıcısı o. Adı Osmanlının köklü ailelerinden 'Çandarlılar'dan geliyor.

“Sosyalist” veya “Marksist” diye bilinirken kapitalizm ve iktidar yandaşı haline gelmiş yazar-gazeteci desek akla ilk kim gelir? Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Şahin Alpay, Murat Belge, Oral Çalışlar… Bu isimlerin üç kaynağı var; Aydınlık, Cumhuriyet, az biraz Birikim. Toplamına “dönek” diyoruz.

Dönekliğe işaret eden üç ortak özellik var. Birincisi, Komünistlerden ve devrimcilerden nefret. İkincisi, Sosyalizme-Komünizme kesin inançsızlık. Üçüncüsü, Kapitalizme hayranlık. Bu sonuncusu ilk ikisinin toplamından daha önemlidir döneklik için. Devrimden yüz çevirse bile Kapitalizmden nefret eden kişi dönek olamaz çünkü. Yani döneklik zor bir seçimdir. Mücadelenin ateşinden geçmiş insanlar içinde tökezleyenler, bırakanlar, çekilenler olabilir ama döneklik kesin bir sapmadır. O sapmalardan biridir Cengiz Çandar. 

O bir beyaz Aydınlıkçı

Cengiz Çandar’ın solculuğa dahil olma hikayesi şöyle; 1968’e doğru Milli Demokratik Devrim (MDD) hareketi pek moda olmuş, haliyle bir dergi çıkarma gereği doğmuştu. Mihri Belli’nin oluruyla, Doğu Perinçek ve Vahap Erdoğdu işe koyuldu. Parlak gençlerden bir yazı kurulu oluşturuldu. Şahin Alpay ve Erdoğan Güçbilmez, Doğu Perinçek’in önerisiyle yazı kuruluna alındı. Vahap Erdoğdu o sırada ODTÜ’de asistan olan eşi Seyhan Erdoğdu ve ODTÜ öğrencisi Münir Ramazan Aktolga’yı işaret etmişti. Bunlara bazı gençlik önderleri de dahil edildi. DTCF’den Gün Zileli, SBF’den Cengiz Çandar, Hukuk Fakültesi’nden Atıl Ant onlar arasındaydı. “Aydınlık Sosyalist Dergi” böyle ete kemiğe büründü.  

MDD hareketi bölününce Vahap Erdoğdu, Seyhan Erdoğdu ve Münir Ramazan Aktolga, Mihri Belli-Mahir Çayan ittifakının yanında yer aldı. Bunun dergide de yansıması olacaktı. Aydınlık dergisinin yasal sahibi Münir Aktolga’ydı, haliyle Aydınlık Sosyalist Dergi de onlarda kalmış oldu. Derginin bölünmeden sonra çıkan 14. sayının (Ocak 1970) kapağı kırmızı renkte olduğundan bu kesim “Kırmızı Aydınlıkçılar” olarak anılmaya başladı. Doğu Perinçek, Şahin Alpay, Erdoğan Güçbilmez, Gün Zileli, Cengiz Çandar ve Atıl Ant’tan oluşan yazı kurulu çoğunluğu ise “Aydınlık” başlığının üzerine “Proleter Devrimci” ekleyerek beyaz bir kapakla çıktı. Bu yüzden, bu kesim de “PDA’cılar” ya da “Beyaz Aydınlıkçılar” diye anılır oldu. 1971’e doğru Mihri Belli-Mahir Çayan ittifakı da bozuldu ve Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Ertuğrul Kürkçü ve Münir Ramazan Aktolga ayrı bir hareket oluşturdu. Bu hareket, daha sonra THKP-C olarak yoluna devam etti. 

Cengiz Çandar o tarihten sonra yükseldi, TİİKP (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi) Merkez Komitesi üyeliği görevini yürüttü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı olarak faaliyetlerde bulunduğu için 12 Mart Askeri Müdahalesinin sakıncalılar listesine girdi, yurt dışına kaçtı. Filistin direnişinin yükseldiği yıllarda Şam ve Beyrut'ta bulundu. 21 Şubat 1973 tarihinde İsrail’in Lübnan baskınında öldürülen Bora Gözen ve yedi arkadaşının kampında o da vardı. Saldırıdan önce kuşkulu bir şekilde bölgeden uzaklaşmıştı. Avrupa’ya gitti. 1974 yılında Türkiye'ye döndü. 1976'da Vatan gazetesinde dış haberler şefi ve dış politika yorumcusu olarak gazeteciliğe başladı. Sonrasında hep gazeteci. Yıldızı Turgut Özal döneminde parladı. Türkiye’de neoliberal dönemde gözde analist oldu. Amerikancılıkta karar kıldı.

Aydınlıkçılıktan Özalcılığa

1991-1993 arasında Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın özel danışmanı olarak görev yaptı. Bu dönemde yükselen PKK hareketini yakından takip etti. Özal’ın görevlendirmesiyle Barzani ve Talabani ile görüştü. Artık “Kürt uzmanı” olmuştu. ABD’nin bölgeye müdahalelerini hararetli şekilde destekledi. 

Yugoslavya’nın parçalanma döneminde ise yönünü Balkanlara döndü. ABD nereyi vuruyorsa Cengiz oradaydı. 1999-2000 yılları arasında Washington'da ABD'nin önemli araştırma merkezlerinde görev yaptı. MGK’ya sunulan 2000 tarihli askeri istihbarat raporuna göre Birleşik Devletler Barış Enstitüsü’nde (USIP) çalışıyordu. Çalıştığı Projesinin amacı demokrasi ve İslam'ı birleştirmekti. CIA’nın, Türkiye ve Orta Doğu istasyon şefleriyle yakın dostluğu vardı. Fethullah Gülencilere yaklaştı sonra. Tabii her daim PKK ve HDP’lilerin yakın dostuydu. 

Türkiye'nin en karanlık adamı

Hasan Yalçın “Dönekler” adlı kitabında onu şöyle anlatıyor: “Bir insanın yaşamındaki kırılma noktalarını alt alta yazarsanız, kişiliğinin röntgeni çıkar ortaya. İşte Cengiz Çandar'ınki: 1968'de ‘Kahrolsun Amerikan emperyalizmi’ diyen bir devrimci; 1970'te sonradan çıkarılıncaya kadar Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Merkez Komitesi Üyesi; 1971'de Filistin'de gerilla; 1970'lerin ikinci yarısında Yaser Arafatçı; 1980'de Humeynici; 1987'de MİT Müsteşar Yardımcısı meşhur Hiram Abas'ın adamı, 1990'da Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın yanında ‘resmi’ görevli; 1991'de Turgut Özal'ın Danışmanı ve bendesi; NATO seminerlerinde eğitimci;‘ ABD Çevik Kuvveti'nin karargâhına girebilen tek Türk gazeteci’; Graham Fuller gibi CIA yöneticilerinin meslektaşı ve özel dostu; Mesleğe Vatan gazetesinde başlayıp, Cumhuriyet, Hürriyet, Güneş ve Sabah'tan geçerek Yeni Şafak'ta karar kılmış, Karen Fogg'un makbuz karşılığı parayla yazı yazdırttığı gazetecisi; Gerektiğinde Türk, gerektiğinde Osmanlı, gerektiğinde dönme, ama hepsinden fazla Amerikalı. Özetle, Bilimsel Sosyalizmden dinciliğe savrulan bir ideoloji ve kurtuluş savaşçılığından emperyalizme atlayan bir siyasal çizgi.”

Adı Osmanlının köklü ailelerinden biri olan “Çandarlılar”dan geliyor. Ne kadar doğru belirsiz. Bir ara Selanik dönmesi olduğunu da iddia etti, o sıra dönmelik modaydı. 

IŞİD'le çatışmalarda ölen PKK mensubu Ayşe Deniz Karacagil hakkında 30 Mayıs 2017 tarihinde attığı bir tüvit nedeniyle 2021'de hakkında yakalama kararı çıkarıldı. O tarihte yurtdışındaydı. Halen İsveç’te yaşıyor. Şimdi Yeşil Sol Parti vekil aday adayı.

                                                                  /././

Hasan Cemal: İktidara göre yelken açan adam

Erdoğan onunla ilişkilerinin iyi olduğu dönemde onu dış gezilerine davet ederdi. O gezilerinden birinde Erdoğan ona 'Hasan Abi' deyince adı medya tarihine böyle yazıldı. Erdoğan’ın 'Hasan Abi'si o.

İkinci sapma Hasan Cemal’dir. Tayyip Erdoğan onunla ilişkilerinin iyi olduğu dönemde onu dış gezilerine davet ederdi. O gezilerinden birinde Erdoğan ona “Hasan Abi” deyince adı medya tarihine böyle yazıldı. Tayyip Erdoğan’ın “Hasan Abi”si o. O da “sol”dan geliyor. Ama onun sol tarihi Cengiz Çandar’ınkinden farklı. 

Hasan Cemal, Doğan Avcıoğlu’nun yetiştirmesi. İlk sayısı 2 Ekim 1969'da çıkan Devrim onun tarihe adım attığı dergi. Prof. Dr. Yalçın Küçük, YÖN'ü bir savaşın topçu atışı dönemine, Devrim'i ise tank savaşı aşamasına benzetmişti vaktiyle. Tank savaşı kaçkınıdır Hasan Cemal.  

Doğan Avcıoğlu “Devrim”i, YÖN’de geliştirdiği iktidar stratejisini hayata geçirecek bir yayın organı olarak düşünüyordu. Önce “Atatürkçü ve devrimci bir Türkiye” kurulacak ve daha sonra sosyalizme bu yoldan geçilecekti. Devrim, bu amacın yayın organı olacaktı. Devrim, 2 Ekim 1969 tarihinden 27 Nisan 1971 tarihine dek toplam 79 sayı yayımlandı. Kurucuları Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, İlhami Soysal ve Cemal Reşit Eyüpoğlu’ydu. Mümtaz Soysal’ın YÖN ile yolu, derginin Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nca verilen kapatma cezasından sonra ayrılmıştı.

Devrim de YÖN gibi, bir bildiri ile yayın hayatına atıldı. Bildiri, Avcıoğlu tarafından kaleme alınan bildiride şöyle deniliyordu:

“Devrimin kanunu, mevcut kanunların üzerindedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızda ki cereyanı boğmadıkça, başladığımız devrim, bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de böyle olacaktır… Herkesi memnun edelim dersek, mümkün olsun, hepsi memnun olsun, ama biz maksadı temin etmiş olmayız. İdare- i maslahatçılar esaslı inkılâp yapamaz. Bugünkü sefalet ve rezalet içinde esasen kimseyi memnun etmeye imkân yoktur: Memleket mamur, millet zengin olduğu zaman herkes memnun olur… Devrimlerin asıl amacı, ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmektir. Bu gerçeği kabul edemeyen kafaları tarumar etmek zorunludur.”

Devrim Gazetesi’nin yazarları arasında şu isimler vardı: Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, Hasan Cemal, Uluç Gürkan, Cemal Reşit Eyüpoğlu, İlhami Soysal, Uğur Mumcu, Çetin Altan, Şevket Süreyya Aydemir, İlber Ortaylı, Nejat Özön, Nimet Arzık, Bahri Savcı, Altan Öymen, Tanju Akersan, Oktay Akbal, Adalet Ağaoğlu, Aslan Başer Kafaoğlu, Rauf Mutluay, Cemal Madanoğlu, Doğan Hızlan, Konur Ertop, Osman Köksal, Türkkaya Ataöv, Metin And, Yılmaz Akkılıç, Dündar Seyhan, Mucip Ataklı, Cevdet Kudret, Güngör Dilmen, Şiar Yalçın, Erol Toy, Kemal Tüfekçioğlu, Ömer Faruk Toprak, Ceyhun Atuf Kansu, Suphi Karaman Suphi Gürsoytrak, M. Başaran. 

Devrim’in yayın çizgisi kabaca emperyalizme karşı net tavır ve ulusal kurtuluş mücadelelerine tam destekti ve “orduculuk”tu. ABD ile imzalanan ikili anlaşmalara karşı çıkılıyordu. 9 Mart 1971’de bildirinin gereğini yapmaya yeltendiler, kaybettiler. Ardından 12 Mart Muhtırası geldi. Muhtıranın altında, daha düne kadar 9 Martçılar'ın liderliğini yapan Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ile Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un da imzaları vardı. YÖN Bildirisi'nde imzası olanlardan Nihat Erim ise Başbakan olmuştu. Devrim ise 12 Mart 1971 muhtırasından yaklaşık bir buçuk ay sonra sol cunta ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatıldı.

Hep dönek tam dönek

Hasan Cemal işte bu tarihten sıyrılıp geldi. Tayyipçiligi ilk dönekliği değil. Kenan Evren’e bile sempatiyle bakmışlığı var. Ömrünün önemli bir kısmı Cumhuriyet gazetesine el koyma davasıyla geçti. İlhan Selçuk çizgisini pek darbeci buluyordu. Oradan AB’ciliğe ve oradan da kimlikçiliğe savruldu.

Tepkiler ayyuka çıkınca “Evet ben bir döneğim” diye bir yazı kaleme aldı. Şöyle diyordu o yazıda:  

“Dönek! Ben bir dönek miyim? Bu soru, bundan otuz beş yıl öncesini anlatan ve Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım adını taşıyan kitabımın bir yerinde şöyle geçer: 

Geçmişini böylesine kitaplaştırınca kimler ne diyecek, herhalde biliyorsun. Dönek! Dönek ne demek? Çok partili rejimi, demokrasiyi yıkıp yerine tek parti diktasını geçirme fikrinden dönmek mi? Dönek ne demek? Çoğulcu demokrasi yerine 'işçi sınıfı' adına totaliter bir ideolojinin diktasını savunma fikrinden vazgeçmek mi? Dönek ne demek? Her şeyin, malların da, hizmetlerin de, fikirlerin de, ideolojilerin de serbestçe yarışabildiği rekabetçi bir ekonomik ve siyasal düzen yerine, torna tezgahından çıkmışçasına her şeyin tek tip olduğu, birbirine benzediği otoriter bir kışla düzeni anlayışından vazgeçmek mi? Dönek ne demek? Askerin süngüsüyle kendine iktidar yolu açmaya heveslenip, bu kafaya devrimcilik, devrimci demokratlık vehmetmekten vazgeçmek mi? Döneklik bütün bunlardan vazgeçmekse, ne denir, o zaman ben de döneğim! Evet öyle. Döneğim. Demokrasiye döndüm! Ya siz? Bugün hala askerle iş tutanlar, askeri darbeye kışkırtanlar... Ya siz? Bugün hala seçim sandığına inanmayanlar, demokrasiyi karşı devrim olarak görenler... Ya siz? Bugün hala Türkiye'yi Avrupa'dan kopartmak için, Orta Asya'lara sürüklemek için kızıl elma koalisyonları oluşturup darbe peşinde koşanlar... Ya siz? Bugün hala 1960'ların, 1970'lerin komünizm tacirleri gibi irtica bezirganlığına soyunup askeri kışkışlayanlar... Ya siz? Bu yaşta hala cuntalaşma peşinde olanlar... Ya siz? Bu yaşta hala ‘Elinizi çabuk tutun!’ diye askere çağrı yapanlar... Ya siz? Bu yaşta hala - kaçıncı yenilgiye rağmen - askerle aynı fotoğraf karesinin içine girebilmek, askerle birlikte gözükebilmek için Ankara yollarına düşenler... Ya siz? Bu yaşta hala bir zamanlar Deniz Gezmiş'leri darağacına götüren yollarda yürüyenler... Ya siz? Hala postal kokusu sevenler... Ne duruyorsunuz hala? Siz hala değişmediğinize, dönmediğinize göre, aynı yolun yolcusu olduğunuza göre, ne düşündüğünüzü, ne yapmak istediğinizi açıkça söyleyin. Dürüst davranın. Artık demokrasi var. Fikir suç olmaktan çıktı Avrupa yolunda... Sizler de gidin meydanlara konuşun, gazete köşelerinizde yazın. Seçim sandığı, demokrasi bu ülkeye yaramaz deyin açık açık. Geçmişte olduğu gibi bugün de askerle darbe yapmak en iyisidir diye bağırın yüksek sesle. Avrupa Birliği'ne karşıyız deyin. Neden gizleniyorsunuz? Niye kapalı kapıların arkasına, kuytuluklara çekiliyorsunuz? Niçin kriptoluk yapıyorsunuz? Yoksa utanıyor musunuz?.. Treni çoktan kaçırdınız; tarih sizi sollayıp geçeli çok oldu. Yoksa hala farkında değil misiniz?”

Cemal Paşa nire Hasan Cemal nire?

Peki kim bu tescilli dönek? 1944 yılında İstanbul'da doğdu. İttihat ve Terakki partisinin en önemli şahsiyetlerinden Cemal Paşa'nın torunu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979’da Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi oldu. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. 1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarı. Milliyet gazetesinde haftada altı gün iç ve dış politika yazıları yazdı. AKP'ye uzun süre destek veren isimlerden olan ve 12 Eylül referandumunda "yetmez ama evet" diyenlerin başını çekenlerden biri o. Şimdi Yeşil Sol Parti vekil aday adayı.

(Orhan Gökdemir-SOL/Özel)

KISA KISA GÜNDEM - 7 NİSAN 2023 - (derleyen:mstfkrc)

 


"Bu ürün size pahalı mı geldi? Erdoğan sayesinde" stickerları tasarladı, gözaltına alındı(Evrensel)

"Bu ürün size pahalı mı geldi? Erdoğan sayesinde" yazılı stickerlar tasarlayan Mahir Akkoyun gözaltına alındığını duyurdu.(https://www.evrensel.net/haber/486865/bu-urun-size-pahali-mi-geldi-erdogan-sayesinde-stickerlari-tasarladi-gozaltina-alindi)


Kurşunların hedefi bu kez CHP oldu(Birgün)

İktidarın muhalefeti sürekli hedef göstermesi bu kez CHP'ye yansıdı. İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın ardından CHP İstanbul İl Başkanlığı da saldırıya uğradı.(https://www.birgun.net/haber/kursunlarin-hedefi-bu-kez-chp-oldu-427817)

İstanbul'un Bahçelievler ilçesine bağlı Kocasinan Mahallesi'nde açılan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi'nin (Yeşil Sol Parti) seçim bürosuna saldırı gerçekleşti. Kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından bu sabah saatlerinde büroda kimsenin bulunmadığı bir zamanda gerçekleşen saldırıda, büro dışına asılı bayraklar ve duvarlardaki stickerlar söküldü. Duvar ve yerlere üç hilalin yanı sıra küfür ve hakaret içeren yazılamalar yapıldı. Mezopotamya Ajansı'nda yer alan habere göre, Yeşil Sol Parti Bahçelievler İlçe Örgütü, saldırıya ilişkin savcılığa suç duyurusunda bulunacak.

Apartmanında fazladan 16 daire, 25 hayali seçmen tespit etti: İtirazı geri çevrildi (SOL)


İstanbul Beylikdüzü'nde apartmanında fazladan 16 daire ve 25 hayali seçmen tespit eden yurttaş 'itiraz süresi doldu' denilerek geri çevrildi.(https://haber.sol.org.tr/haber/apartmaninda-fazladan-16-daire-25-hayali-secmen-tespit-etti-itirazi-geri-cevrildi-370890)

Deprem araştırma komisyonu toplandı: 'Ucuz Suriye demiri ölümleri katladı'(SOL)

Deprem bölgesinde yıkılan binaların çoğunda ucuz ve kalitesiz demirinin kullanıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Kumral, ‘Dayanıklılığı bizim demirlerin yarısı kadar’ dedi.(https://haber.sol.org.tr/haber/deprem-arastirma-komisyonu-toplandi-ucuz-suriye-demiri-olumleri-katladi-370964)

Artvin'de oruç dayatması(Sefa Uyar-Cumhuriyet)


Artvin Çoruh Üniversitesi, ramazan nedeniyle öğle yemeğini kaldırdı. Yemekhaneye yalnızca iftar programı eklendi. Üniversite bileşenleri, “Herkes oruç tutmuyor. Rektörlük, memurları açlığa mahkûm etti” tepkisini gösterdi.  Ramazan ayında baskı içeren kararlar yine peş peşe geliyor. RTÜK’ün “dizi yapımcılarına uyarı gönderdiği, ramazan dolayısıyla dizilerde yeme içme sahnelerine yasak getirildiği” iddia edildi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/artvinde-oruc-dayatmasi-2068919)

Okullarda 'fitre' zorlaması: 'Hocam devlet memurusunuz' tehdidi(Birgün)

Dün milletvekillerine AGD adlı gerici dernek tarafından gönderilen "fitre" mektubunun ardından bu kez de Türk Hava Kurumu okullara "fitre" zarfı yolladı. Sol'da yer alan habere göre, Türk Hava Kurumu okullara "fitre" zarfı yollarken, okullarda öğretmenlere baskı uygulandığı haberleri geliyor. Ramazan dolayısıyla birçok okula gönderilen THK'nın fitre zarflarına tepki gösteren öğretmenlere "hocam devlet memurusunuz" denilerek okul yönetimlerince tehditte bulunuluyor. Dün milletvekillerine de AGD adlı dernekten fitre mektubu yollanmıştı.

Karaköy'de çöken binayla ilgili İBB'den açıklama: 'Koruma Kurulu lütfedip kılını kıpırdatmadı'(SOL)

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Polat Karaköy'de çöken binayla ilgili 'Yazdık olmadı, uyardık olmadı, feryat ettik olmadı, kamuoyuna duyurduk olmadı bina çöktü' dedi.(https://haber.sol.org.tr/haber/karakoyde-coken-binayla-ilgili-ibbden-aciklama-koruma-kurulu-lutfedip-kilini-kipirdatmadi)

Cumhuriyet gündeme getirmişti: İBB'ye Yassıada engellemesi (Cumhuriyet)

Yazarımız Murat Ağırel, Yassıada’daki işletmelerin 4.2 milyon TL bedelle Albayrak Grubu’na verildiğini yazdı. İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökce, “İşletmeyi biz de istedik. Şartnamedeki bir maddeyle bunu engellediler” dedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/cumhuriyet-gundeme-getirmisti-ibbye-yassiada-engellemesi-2068941)

İsrail Ordusu, Gazze'ye saldırmaya başladığını duyurdu(BİRGÜN)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine atılan bir dizi roketin ardından gerçekleştirilen güvenlik kabinesi toplantısının açılışında konuştu. Netanyahu, "Mescid-i Aksa'da statükoyu değiştirmeye niyetimiz yok. Durumu yatıştırması çağrısı yapıyoruz ancak burada şiddete başvuranlara karşı güçlü karşılık vereceğiz.” ifadelerini kullandı. Açıklamadan kısa süre sonra İsrail Ordusu, Gazze'ye yönelik saldırı başlatıldığını duyurdu.(https://www.birgun.net/haber/israil-ordusu-gazze-ye-saldirmaya-basladigini-duyurdu-427781)

ABB Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Koordinatörü Volkan Memduh Gültekin: Esenboğa Havalimanı ulaşım krizi kısmen çözüldü(BİRGÜN)



Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Koordinatörü Volkan Memduh Gültekin, tepkiler üzerine Esenboğa Havalimanı ulaşım krizinin kısmen çözüldüğünü duyurdu. Gültekin, havalimanına alınan otobüslerin bu kez de alt kata geçişine izin verilmediği için gelen yolcunun Ankara'ya ulaşımının engellendiğini belirtti.(https://www.birgun.net/haber/abb-basin-yayin-ve-halkla-iliskiler-dairesi-koordinatoru-volkan-memduh-gultekin-esenboga-havalimani-ulasim-krizi-kismen-cozuldu-427749)

İngiltere Savunma Bakanlığı: 10 binden fazla Ukraynalı askere eğitim verildi(SOL)


İngiltere Savunma Bakanlığı, 10 binden fazla Ukraynalı askerin Interflex operasyonu kapsamında İngiltere topraklarında eğitimden geçtiğini açıkladı. Sputnik'in haberine göre; Bakanlık tarafından yapılan açıklamada,  "Interflex operasyonu, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri personelini eğitmeye devam ediyor ve halihazırda 10 binden fazla askere eğitim verildi" denildi. Bakanlık, 2023 yılında toplamda 20 binden fazla Ukraynalı askere eğitim verilmesinin planlandığını bildirdi.

Dolunun etkili olduğu Çeşme'de ünlü plajlar beyaza büründü(gzt)

İzmir Çeşme'de sağanak sonrası dolu yağışı etkili oldu. Yağış nedeniyle ünlü plajlar ve sokaklar kısa sürede bembeyaz oldu.(https://www.gzt.com/foto-galeri/jurnalist/dolunun-etkili-oldugu-cesmede-unlu-plajlar-beyaza-burundu-2037030/1)







Öne Çıkan Yayın

GÜNDEM -4 Haziran 2025-

İnfaz paketi Meclis'te kabul edildi: Tekliften 8 madde çıkarıldı -T24- Suça teşebbüs ve kasten yaralamada cezalar artıyor; hasta mahpusl...