KISA KISA GÜNDEM (10 TEMMUZ 2023)


Gerici yasaklara kitlesel tepki: Mücadele çağrısı yapıldı!(Cumhuriyet)

Son dönemde gericilerin hedef aldığı festival ve konserlerin yasaklanmasına tepkiler artarken sendika, siyasi parti ve vakıflardan oluşan 90 örgüt ortak bir bildiri yayımladı. Gerici yasaklamaların kınandığı açıklamada, laiklik ve mücadele çağrısı yapıldı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/gerici-yasaklara-kitlesel-tepki-mucadele-cagrisi-yapildi-2097810)

İMZA VEREN KURULUŞLAR

  • EGEÇEP-Ege Çevre ve Kültür Platformu
  • Ekoloji Birliği
  • İklim Adaleti Koalisyonu
  • Kazdağları Ekoloji Platformu
  • Alevi Düşünce Ocağı
  • Altınova Koruma Girişimi
  • Anadolu Kadın Hareketi Derneği
  • Anadolu Müzik Kültürleri Derneği
  • Ankara Dayanışma Derneği
  • Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi
  • Avrupa Türkiye Alevi Kadın İletişim Ağı
  • Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu
  • Ayvalık Araştırma, Geliştirme, Uygulama Derneği
  • Ayvalık Kadın İnisiyatifi
  • Ayvalık Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Girişimi
  • Ayvalık Tabiat Derneği
  • Ayvalık Tabiat Platformu
  • BALÇEP- Balıkesir Çevre Platformu
  • Bergama Çevre Platformu
  • Boğaziçi Üniversitesi Müdahil Mezunlar
  • Burhaniye Aktif Yurttaş İnisiyatifi
  • Burhaniye Çevre Platformu
  • Bursa Su Kolektifi
  • Büro Emekçileri Sendikası Balıkesir Şubesi
  • CHP Ayvalık İlçe Başkanlığı
  • Çamcı Kültür Merkezi
  • Çanakkale Halkevi
  • ÇİYAP-Çine Yaşam Platformu
  • Çiğli Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği
  • ÇYDD Marmaris Şubesi
  • Devrimci 78’liler Federasyonu
  • DİSK Emekli Sen Edremit Temsilciliği
  • DİSK Emekli Sen Küçükkuyu Temsilciliği
  • Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim
  • Ekoloji Birliği Kadın Meclisi
  • Ekoloji Derneği
  • Emek Partisi Balıkesir İl Örgütü
  • Eğitim Sen Ayvalık Temsilciliği
  • Eğitim Sen Burhaniye Temsilciliği
  • Eğitim Sen Marmaris Temsilciliği
  • Eğitim İş Edremit Temsilciliği
  • Eğitim İş Susurluk Temsilciliği
  • Foça Barış Kadınları
  • FOÇEP-Foça Çevre Platformu
  • Güney Marmara Dayanışması
  • İHD Çanakkale Şubesi
  • İkizdere Dernekler Federasyonu
  • İzmir Yaşam Alanları
  • İZÇEP-İzmir Çevre Platformu
  • Kazdağları İstanbul Dayanışması
  • Kazdağlı Kadınlar
  • Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
  • Kemaliye ve Köyleri Çevre Platformu
  • KEÇİ- Kültür Ekoloji Çevre ve İletişim Derneği
  • Kuşadası Çevre Platformu
  • Kuşadası Kent Dayanışması
  • Kuşadası Kent Konseyi
  • Körfez Bağımsız Kadın Dayanışması
  • Körfez Dersimliler Derneği
  • Küçükkuyu Kadın Dayanışması
  • Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu
  • Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi
  • Marmaris Kent Konseyi
  • Mezopotamya Ekoloji Hareketi
  • Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi
  • MUÇEP-Muğla Çevre Platformu
  • Mülkiye İzmir
  • Reşitköy Barajına Hayır Platformu
  • Sol Parti Ayvalık İlçe Başkanlığı
  • TKP Ayvalık İlçe Örgütü
  • Tarlabaşı Dayanışması
  • Tarım Orkam-Sen Balıkesir İl Temsilciliği
  • Tiyatro Kulübü Derneği
  • Tiyatro Üreticileri ve Yapımcıları Derneği
  • Tiyatro İklimleri
  • Tüm Emekli Sen Edremit Temsilciliği
  • Tüm Emekli Sen Küçükkuyu Temsilciliği
  • Tüm Emekli Sen Ayvalık Temsilciliği
  • Türk Tabipleri Birliği Çanakkale Tabip Odası Başkanlığı
  • Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Ayvalık Temsilciliği
  • Türkiye İşçi Partisi Ayvalık İlçe Örgütü
  • Türkiye İşçi Partisi Balıkesir İl Örgütü
  • Türkiye İşçi Partisi Bandırma İlçe Örgütü
  • Türkiye İşçi Partisi Çanakkale İl Örgütü
  • Validebağ Direnişi
  • Validebağ Savunması
  • Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve Geliştirme Derneği
  • Yenifoça Forum
  • Yeşil Sol İklim Krizi Çalışma Grubu
  • Yeşil Yaşam İnisiyatif

 İBB’de dikkat çeken görevden alma (Sözcü)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanvekili Selçuk Sarıyar görevden alındı.(https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/ibbde-dikkat-ceken-gorevden-alma-7738472)

Erkan Baş isyan etti: Öyle bir alçaklıkla karşı karşıyayız ki…(Can Çapar-Sözcü)

Hatay’da “Can Atalay’a özgürlük” sloganıyla düzenlenen halk buluşmasında konuşan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Bugün öyle bir alçaklıkla karşı karşıyayız ki, işledikleri suçların üzerini örtmek için, sonunda mutlaka tahliye kararı vereceklerini bilmelerine rağmen, sadece zaman kazanmak için Can Atalay’ın tahliyesini geciktiriyorlar.” dedi. (https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/erkan-bas-isyan-etti-oyle-bir-alcaklikla-karsi-karsiyayiz-ki-7738469)

İBB tarafından restore edilen Feshane’deki sergiye saldırı girişimi (Sözcü)

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) Art İstanbul Feshane'de açtığı sergiye, bazı kişilerce saldırı girişimi düzenlenmek istendi.(https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/ibb-tarafindan-restore-edilen-feshanedeki-sergiye-saldiri-girisimi)

TEM Otoyolu'nun Ankara-İstanbul yönü trafiğe kapatıldı (soL)

TEM Otoyolu'nda yoğun yağışın ardından meydana gelen heyelan nedeniyle Ankara-İstanbul yönünün trafiğe kapatıldığı bildirildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Twitter hesabından konuya ilişkin açıklama yaptı. Uraloğlu paylaşımında, "Yoğun yağıştan dolayı Bolu Dağı Tüneli'nden sonra TEM Otoyolu'nda da meydana gelen heyelan sebebiyle Ankara-İstanbul yönü trafiğe kapanmıştır. Ankara'dan İstanbul'a giden sürücülerimiz Abant gişelerinden D-100'e yönelmiş ve o güzergahta yoğun bir trafik oluşmuştur. Ankara'dan İstanbul'a gidecek olan yol kullanıcılarının ikinci bir duyuruya kadar Ankara-Eskişehir-Bilecik-Sakarya istikametini kullanmaları gerekmektedir" ifadelerine yer verdi.

Suruç'un faili IŞİD'linin ismi katliamdan saatler önce Emniyet sisteminde sorgulanmış! (soL)

Suruç ilçesindeki canlı bomba saldırısını düzenleyen Abdurrahman Alagöz’ün isminin, katliamdan önce emniyetin bilgi sisteminde iki kez sorgulandığı ortaya çıktı.(https://haber.sol.org.tr/haber/surucun-faili-isidlinin-ismi-katliamdan-saatler-once-emniyet-sisteminde-sorgulanmis-379771)

Menzil Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen Fatma Meriç Yılmaz, Kızılay'ın yeni başkanı oldu (soL)

6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından çadır ve kan satışı gibi skandallarla gündeme gelen eski Kızılay Başkanı Kerem Kınık, 12 Mayıs günü istifa etmişti. İstifa üzerine Türkiye Kızılay Derneği Yönetim KuruluOlağanüstü Genel Kurul'a gitme kararı almıştı. Türkiye Kızılay Derneği'nin Olağanüstü Genel Kurulu, bugün Ankara'da gerçekleşti. BirGün'de yer alan habere göre, Kızılay'ın yeni başkanı, tek aday olan Fatma Meriç Yılmaz oldu. Yılmaz, Kerem Kınık'ın istifasının ardından Kızılay Genel Başkan Vekili olarak atanmıştı. Kızılay Başkanlığı koltuğuna oturan Fatma Meriç Yılmaz, Menzil Cemaati’ne yakınlığıyla biliniyor. Kızılay’ın Menzil Cemaati mensuplarına verilen ihalelerinde Fatma Meriç Yılmaz’ın dahli olduğu iddia ediliyor.

Erdoğan imzaladı: Halkın vergisi Diyanet'e 'yolluk' oldu (Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Bakanlıkları geride bırakan bütçesiyle tartışmaların odağında olan, 2022’de yapılan milyonlarca liralık “yolluk” gideri ile de tepki çeken Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’e sunduğu ek bütçeden de faydalanacak. Buna göre Diyanet, ek bütçeden 276.2 milyon TL pay alacak. Bu ek bütçenin 146.5 milyon lirası ise “yolluk” için kullanılacak.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogan-imzaladi-halkin-vergisi-diyanete-yolluk-oldu-2097811)

Müfettiş 'LGBTİ+ renkleri' arıyor: Okullarda gökkuşağı avı (Cengiz Karagöz-Cumhuriyet)

Gökkuşağı renkli bayrak önünde fotoğraf çektiren öğretmenin açığa alınmasından sonra şimdi de okullarda müfettişler, “LGBTİ+ renklerini” çağrıştıracak sembol aramaya başladı. Tekirdağ Valiliği’nin “ayrıştırıcı” talimatı tepki çekti. (https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/mufettis-lgbti-renkleri-ariyor-okullarda-gokkusagi-avi-2097817)

Halka yük, şirketlere teşvik (Mustafa Kömüş-Birgün)

Ülkedeki ekonomik yıkımın faturasını yeni vergilerle halka yükleyen iktidar şirketlere ise vergi indirimleri sağladı. Şirketlere 5 bin 415 defa teşvik verildi. Bu teşviklerden yararlananlar için de 5’li Çete’den ormanları katleden yabancı şirketlere kadar yok yok. Yatırım karşılığında vatandaşlık da satılıyor. (https://www.birgun.net/haber/halka-yuk-sirketlere-tesvik-451824)

Gazetecilerin davası siyasi (Umut SERDAROĞLU-Birgün)

Diyarbakır’da 15’i tutuklu 18 gazeteciye açılan davanın ilk duruşması 11 Temmuz’da görülecek. Gazetecilerin avukatı Temur, yargılamanın siyasi olduğu görüşünde.(https://www.birgun.net/haber/gazetecilerin-davasi-siyasi-451828)

Sineğin yağını çıkarma dönemi (Birgün)

‘Mali disiplin’ diyen Şimşek bir yandan sıcak para ararken, cari açığı kapatmak için yeni vergileri işaret etti. Ekonomistler vergi artışlarına “Faiz politikasıyla yaratılan facia halka ödetiliyor” ifadeleriyle tepki gösterdi. (https://www.birgun.net/haber/sinegin-yagini-cikarma-donemi-451818)

(derleyen: mstfkrc)

Alsancak Limanı satılmak isteniyor: 'Bu liman halka ait, o iş o kadar kolay değil!' + 'Alsancak Limanı'nda Körfez sermayesi' iddiasına tepki: 'Yıllarca özelleştirme için zemin hazırlandı' (soL)

 


Alsancak Limanı satılmak isteniyor: 'Bu liman halka ait, o iş o kadar kolay değil!' (ASLI İNANMIŞIK-soL/ÖZEL)

Alsancak Limanı'nın satılacağı iddiasına tepkiler sürüyor. Konuyla ilgili soL'a konuşan TKP Merkez Komite üyesi Savaş Sarı, 'Alsancak Limanı halka aittir. Satılamaz!' dedi.

İzmir Konak'ta bulunan ve 2017'de Türkiye Varlık Fonu’na devredilen Alsancak Limanı’nın "Abu Dhabi Port" tarafından alındığı öne sürüldü.

Çok değerli bir konuma sahip olan ve yaklaşık 17 bin metrekarelik alanı kapsayan limanın satışının 2017'nin ardından tekrar gündeme gelmesiyle konu Meclis'e de taşındı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından cevaplanması istenen soru önergesinde satışın doğru olup olmadığına, doğruysa satın alma prosedürlerine ve liman için ne kadar bedel biçildiğine yer verildi.

Bakan da doğruladı

İddiaların gündeme gelmesinin hemen ardından Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu geçtiğimiz günlerde açıklama yaparak limanın satışı için Körfez ülkeleriyle müzakere içinde olunduğunu duyurdu. Bloomberg'e açıklama yapan Bakan Uraloğlu, “Bakan yardımcılığı seviyesinde arkadaşlarımız görüşme yaptı” derken, potansiyel alıcı ya da telaffuz edilen satış rakamıyla ilgili bir açıklama ise yapmadı. 

“Körfez bölgesinden Türkiye’ye yatırım yapılması söz konusu. Bu yatırımlar kapsamında orası da var” diyen Uraloğlu, “Bu kapsamda bir yabancı yatırımcıya satılması mümkün” şeklinde konuştu.

'Bu liman bir Cumhuriyet kazanımı'

Böylesine stratejik bir alanın satışı başta İzmir kamuoyunda olmak üzere bütün ülkede büyük yankı uyandırdı. Olası satışa tepkiler sürerken konuyla ilgili TKP Merkez Komite üyesi Savaş Sarı'nın değerlendirmelerini aldık.

Limanın ülke ekonomisine katkısını hatırlatan Sarı, "Ulaştırma Bakanı'nın dediğine göre Körfez ülkelerinden birine satılmak isteniyormuş. Görüşmeler çoktan başlamış. O iş o kadar kolay değil!" diye konuştu.

Alsancak Limanı'nın önemi ve limanının satılma ihtimaline ilişkin neler söylersiniz?

İzmir Alsancak Limanı 150 yıldan fazla süredir var. İlk zamanlarda yabancılara ait olan liman Lozan Antlaşması'nın ardından ülkeye kazandırılıyor. Bugüne kadar da devletin sahip olduğu bir liman. Aslında bir Cumhuriyet kazanımı. Ülke ve bölge ekonomisi için çok önemli bir yere sahip. Birçok insanın da ekmek kapısı. 

AKP 2007 yılında limanı özelleştirmişti. İhaleyi Hong Kong merkezli bir şirket almıştı. Ancak o dönem yapılan itirazlar ve tepkiler sonucunda mahkeme tarafından iptal edilmişti. Daha sonra 2017 de "Türkiye Varlık Fonu"na devredildi. Biliyorsunuz, Varlık Fonu'nun kurulma sebebi, ülkenin neyi var neyi yok satmak. Ayrıca hukuki olarak da bir çalım atıyor AKP bu şekilde. Devlete ait olan varlıkları anayasal bir engelleme olmadan satabiliyor. Şimdi de Ulaştırma Bakanı'nın dediğine göre Körfez ülkelerinden birine satılmak isteniyormuş. Görüşmeler çoktan başlamış. O iş o kadar kolay değil!

'Ülkenin satılmadık değeri kalmadı'

Bu liman satış hamlesinden önümüzdeki dönem de benzer özelleştirmelerin yapılacağı sonucunu çıkarabiliriz gibi görünüyor. Ne dersiniz?

AKP şimdiye kadar 300'e yakın özelleştirme yaptı. Yani ülkenin satılmadık değeri kalmadı. Seka, Türk Telekom, Tüpraş, Tekel gibi ülkemizin en önemli işletmelerini, yerli ve yabancı sermayeye sattılar. Burada çalışan binlerce işçi ya işten atıldı ya da çok düşük ücretlere güvencesiz şekilde çalışmak zorunda kaldı.

Ülkenin önemli limanlarını da tek tek sattı AKP. Sadece 2 liman kalmıştı satılmayan. Bunlar da İstanbul Haydarpaşa Limanı ve İzmir Alsancak Limanı. Hep aynı yolu izliyorlar. Önce zarar ettir, bahane üret sonra özel sektör daha iyi yapar yalanıyla satmaya çalış. Biz bu süreci satılan diğer limanlardan biliyoruz. Sermayenin piyasaya daha fazla hakim olması için yok pahasına patronlara hediye edildiler. Seçimlerden önce patronlara verdiği sözü tutmak zorunda olduğu için hiç vakit kaybetmeden limanı özelleştirmek istiyor. Biz de limanımızı sattırmamak için sonuna kadar mücadele edeceğiz.

'Muhalefet yalnızca yabancı sermayeye satılmasından rahatsız'

Alsancak Limanı'nın satışı konusunda kimi muhalefet partileri de eleştirilerde bulundu. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kimileri Alsancak Limanı’nın satışı konusunda İzmir'deki sermaye çevrelerinin ve ticaret odasının da görüşünün alınması gerektiğini, yapılacak olan ihalenin şeffaf olmasının önemli olduğunu söylüyor. Yabancı sermayenin almasını "vatana ihanet" olarak görüp "en azından yerli sermayenin alması gerektiğini" dile getiriyorlar. Satılmasıyla ilgili bir sorunları yok yani. Yağmayı sermayenin yerlisi yapınca yağma yağma olmaktan çıkmıyor. Alsancak Limanı halka aittir. Satılamaz!

'Türkiye ancak planlı ve devletçi bir ekonomi ile kalkınabilir'

Alsancak Limanı'nın uzun süredir verimsiz kullanıldığı kapasitesinin altında bir hizmet verdiği söyleniyor. Özelleştirmenin ise Alsancak Limanı'nın çok daha verimli kullanılmasını sağlayacağı, İzmir’in liman ticaretini hızla canlandıracağı iddia ediliyor. Sizce bu görüş doğru mu?

Biz ülkedeki tüm limanların, fabrikaların, işletmelerin devletin elinde olması gerektiğini söylüyoruz. Türkiye ancak planlı ve devletçi bir ekonomi ile kalkınabilir. Halkın refah içerisinde yaşayabilmesi, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde duran gelişmiş bir ülke olabilmesi için başka bir yol da yok. Piyasayı, sermayenin refahını gözeten diğer tüm çözüm önerileri ise on yıllardır öneriliyor ve uygulanıyor. Sonuç ortada. Halkımızın sırtındaki yükün her geçen gün artması, patronların ise gittikçe daha da zenginleşmesi. Bunun değişmesi gerekiyor. 

Biz TKP İzmir İl Örgütü olarak bu sürecin sonuna kadar takipçisiyiz. "Seçimler oldu, AKP kazandı ve artık yağmanın önünde engel kalmadı" diye düşünenler aldanıyor. İzmir’in de memleketin de sahipsiz olmadığını onlara göstereceğiz.

                                                                /././

 'Alsancak Limanı'nda Körfez sermayesi' iddiasına tepki: 'Yıllarca özelleştirme için zemin hazırlandı' (soL)

Alsancak Limanı’nın satışıyla ilgili karara tepki gösteren CHP’li Deniz Yücel, 'Liman yıllarca âtıl gösterildi, özelleştirme için zemin hazırlandı' dedi.

CHP İzmir Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, İzmir Limanı’nın Körfez sermayesine satılacağı iddiaları ve ardından Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu’nun yabancı bir televizyon kanalında iddiayı doğrulayan açıklamalarına tepki gösterdi.

İzmir’in simgelerinden biri olan Alsancak Limanı’nın, Türkiye ticaretinde de bir simge olduğunu belirten Yücel, “Alsancak Limanı, bir simge, 24 saat hizmet veren bir değer. İşgücü, malzeme, hizmet, kapasite, potansiyel olan bir limanı satmak akıl tutulmasından başka bir şey değildir! Neden Arap sermayesine peşkeş çekiliyor? Liman yıllarca âtıl gösterildi, özelleştirme için zemin hazırlandı. Açılan yürütmeyi durdurma ve ihalenin iptali yönündeki davaların sonucu bağımsız yargı kamunun ve işçinin hakkını korudu" dedi.

'Atatürk millileştirdi, yabancıya peşkeş çekilecek'

CHP'li Yücel, “Büyük fedakarlıklarla geri alınan ve tarihi miraslarımızdan biri olan limanımızın peşkeş çekilmesine asla izin vermeyeceğiz! 156 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından yabancılara verilen limanın yeniden devletin olması için büyük bedeller ödendi. Kurtuluş Savaşının ardından Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk devletin tam bağımsızlığının ekonomik bağımsızlık ile tamamlanacağını çok iyi analiz etmişti. Lozan Antlaşması ile kapitülasyonların sona erdi ve yurttaki bütün imtiyazlı şirketler de kamulaştırıldı. Limanı işleten şirketin alacakları ödenerek özel bir kanunla yabancı şirketin 1952’ye kadar sürecek olan imtiyazı ortadan kaldırıldı ve İzmir Limanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ait oldu. Atamızın tüm koşulları zorlayarak gerçekleştirdiği bu ekonomik bağımsızlığı iktidar şımarıklığı ile hareket eden AKP’nin ve Erdoğan’ın mahvetmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.


KISA KISA GÜNDEM ( 9 Temmuz 2023 )

 


Topkapı Sarayı'ndaki tarihi restoranda dün gece çıkan yangın paniğe neden oldu. İtfaiye ekiplerinin müdahalesi sonucunda yangın söndürülürken, yapıda ağır maddi hasar meydana geldi. Milli Saraylar Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada "Topkapı Sarayı'nda müzecilik ve ziyaret faaliyetleri herhangi bir aksama söz konusu olmadan saat 9.00 itibarıyla normal şekilde devam edecektir" denildi.(https://www.birgun.net/haber/topkapi-sarayi-nda-yangin-cokmeler-meydana-geldi-alevler-2-saatlik-calismayla-sonduruldu-451586)

İsmailağa liderinin bir oğlu müdür, diğeri imammış! (Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 14 Mayıs seçimleri öncesi ziyaretiyle ilişkileri en üst düzeye çıkardığı İsmailağa cemaatinin lideri Hasan Kılıç’ın bir oğlu, din görevlisi yetiştirilen Diyanet’in yüksek ihtisas merkezinde müdürlük yapıyor. Kılıç’ın bir diğer oğlunun ise Fatih’teki bir camide imam olduğu ortaya çıktı. İsmailağa’nın bilinen hocalarından olan ve 11 Mayıs’ta Kocaeli’ye il müftü yardımcısı olarak atanan Ahmet Mehmetalioğlu’nun ise 1 Haziran’da apar topar cemaatin güçlü olduğu Çatalca’ya ilçe müftüsü olarak atanması dikkat çekti. İstanbul’da başta İsmailağa ve Erenköy olmak üzere çok sayıda cemaatin, bazı camileri “merkez” olarak kullandığı biliniyor.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ismailaga-hocasina-iki-kiyak-atama-2097570)

Kayseri’nin Develi ilçesindeki Sivas-i Hatun Camii imamı Köşker, “cin çıkarma” bahanesiyle onlarca kadın ve çocuğa istismarda bulunmaktan suçlanıyor. İmam Köşker’in yargılanmasına 18 Temmuz’da devam edecek.(https://www.birgun.net/haber/cin-yalanlariyla-cinsel-istismar-451570)

İstanbul'da miras kavgası: 4 ölü 2 yaralı (Cumhuriyet)

İstanbul Pendik'te aile arasında çıktığı iddia edilen miras kavgasında, silahlı bir kişi tarafından ateş edilmesi sonucu 4 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/arama/pendikte%20miras%20kavgas%C4%B1?)

Bahaneler ile antidemokratik düzenlemeler: İktidarın torbası aykırılıkla dolu (Hüseyin Şimşek-Birgün)

AKP, Anayasa’ya aykırı çok sayıda düzenlemeyi hayata geçiriyor. Düşünce suçluları hapiste tutuluyor, Covid-19 bahanesiyle suçlular tahliye ediliyor. Anayasa’ya aykırı yetkiler ile çevre katliamının önü açılıyor.(https://www.birgun.net/haber/bahaneler-ile-antidemokratik-duzenlemeler-iktidarin-torbasi-aykirilikla-dolu-451563)

Ucube sistem beş yılda ülkeyi batırdı (Birgün)

Başkanlık sistemine geçeli 5 yıl oldu. 2018'deki seçimlerden önce ‘‘Bu kardeşinize yetkiyi verin’’ diyen Erdoğan yönetiminde ülke adeta uçuruma yuvarlandı. Son vergi zamlarıyla 5 yılın yükü yurttaşın üstüne bırakıldı.(https://www.birgun.net/haber/ucube-sistem-bes-yilda-ulkeyi-batirdi-451579)

Seçim öncesi vaat üstüne vaatte bulunan iktidar, vergi zamlarıyla halkı darboğaza soktu. Vergi Uzmanı Türkmen, yeni vergilerin yolda olduğunu belirterek “Bütün faturayı Türkiye’de yaşayan herkes ödüyor” dedi.(https://www.birgun.net/haber/zam-da-secim-de-halkin-sirtinda-451575)

Soylu ekibine bir operasyon daha: Üç üst düzey polis müdürü görevden alındı (Birgün)

EGM'de eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ekibine yönelik düzenlenen ikinci operasyonda Personel Başkanlığı’nda görev yapan üç şube müdürü görevden alındı. Görevden alınanlar arasında teşkilatta gerçekleştirilen tüm atamalarda imzası olan Atama Şube Müdürü de bulunuyor. (https://www.birgun.net/haber/soylu-ekibine-bir-operasyon-daha-uc-ust-duzey-polis-muduru-gorevden-alindi-451352)

‘Halkın verileri çalındı mı’ sorusuna kaçamak yanıt (Hüseyin Şimşek-Birgün)

TBMM Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda e-Devlet’teki veri sızıntıları gündeme geldi.

Yurttaşların verilerinin internette satışa çıkarıldığına yönelik iddialarla ilgili konuşan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç, verilerin başka kurumlardan alındığını söyledi.Haziran ayında 85 milyon vatandaşın e-Devlet’te yer alan tüm bilgilerinin çalındığı ve yurt dışı kaynaklı internet sitelerinde satışa çıkarıldığı bilgisi kamuoyunun gündemine yansıdı. Bu gelişmenin ardından toplanan TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda, e-Devlet sunumu gerçekleştirildi. Sunumda, satışa çıkarılan kişisel verilerin varlığı kabul edildi ancak E-devlet’ten sızdırılmadığı öne sürüldü. Komisyonda konuşan Koç, e-Devlet verilerinin çalındığı ve satışa çıkarıldığı iddialarına değindi. Kişisel verilerin internet sitelerindeki dolaşımını kabul eden Koç, “e-Devlet Kapısı’ndan elde edilmiş gibi sunulan verilerin bundan çok öncesinde çeşitli kurumlardan, çeşitli vesilelerle elde edilen bazı veriler olduğunu ve bu verilerin tekrar tekrar, ısıtılarak, yeni bir veri gibi, yeni bir e-Devlet verisiymiş gibi ortaya çıkarılarak e-Devlet üzerinden de ele geçirildiği gibi bir algı yapıldığını görüyoruz” dedi. Siber saldırıların varlığına da işaret eden Koç, saldırıların yabancı kaynaklı olduğunu söyleyerek “Özellikle dönemsel olarak siber saldırılar çok fazla geliyor. Çok katmanlı güvenlik mimarisi sayesinde engelleme yapıyoruz” diye konuştu.

Eskişehir'de yüzde 25 zam isyanı: 'Emekli yavan yiyecek, yayan yürüyecek' (soL)
Emeklilere yapılan yüzde 25 maaş zammının yetersiz olduğunu ifade eden Eskişehili emekliler, 'Alışmışız yavan yemeye, yayan yürümeye, öyle başka bir yaşantımız yok' dedi.

SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 25 oranında zam yapılmasını da içeren ekonomik torba teklifi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi. Zamla ilgili düşüncelerini sorduğumu emekli vatandaşlar, yüzde 25’in yetersiz olduğunu söyledi. Vatandaşlar emekli maaşının en az 15 bin lira olması gerektiğini ifade etti.('Mecburen çalışmak zorundayım') İki yıl önce emekli olduğunu fakat geçinebilmek için hala çalıştığını söyleyen Zeki Demirkan, "Yeterli değil. Bir emekli olarak ben yeterli bulmuyorum ki mecburen çalışmak zorundayım. Bu da ne yapıyor? Gençleri işsiz bırakmak zorunda kalıyoruz. İki yıldır emekliyim. İki yıldır mecburen çalışıyorum. Geçinilmiyor. Aldığım maaş faturalara anca yetiyor. Gıda ona keza. Allah şükür kiram yok. Açlık sınırı nerede? Biz neredeyiz? Emekli maaşı en az 15 bin lira olması lazım" diye konuştu. Geçinmekte zorlandıklarını anlatan Hayri Kılıç, "Yetersiz bu zam. Geçinmek çok zor artık. 25 sene oldu emekli olalı. Zorlanıyoruz geçinmekte. Maddi bakımdan zorlanıyoruz. Her şey çok pahalı. Satın alma gücü de düştü" şeklinde konuştu.('Alışmışız yavan yemeye, yayan yürümeye')  "Emekli yavan yiyecek, yayan yürüyecek" diyen Zeynep Kılıç, "Yazıklar olsun. Yavan yiyecek, yayan yürüyecek. 15 bin lira olmalı en az. Evi idare eden benim. Bir maaşla geçiniyoruz. Torunlarımıza harçlık veremiyoruz. Ne kadar mağdur durumda kalıyoruz biliyor musunuz? Neyse ki alışmışız yavan yemeye, yayan yürümeye, öyle başka bir yaşantımız yok. Yoksa aç kalmadan idare ediyoruz" dedi.('Standart bir hayat yaşıyoruz') Tatile dahi gidemediklerini söyleyen Sema Aylakçı, "Yüzde 25 yeterli değil. Ben de emekliyim. Asgari ücretten çok düşük kaldı maaşım. 8 bin lira. Emekli maaşı en düşük 15 bin lira olmalı. Hayatımızı kısıtlıyoruz. Biz tatile gidemiyoruz. Standart bir hayat yaşıyoruz. Biz de isteriz tatile gidelim. Anlatacak şey çok. Yasak ama" diye konuştu. Emeklilerin süründüğünü belirten emekli öğretmen Ahmet Aylakçı, "Yeterli değil. 19 yıldır emekliyim. Emekli öğretmenim. Aileden kalan bir iki kiralık yerim var. Aksi halde mümkün değil geçinmek. Sürünmeye devam edecekler. Kendileri karar verdiler. Tek emekli maaşla geçinmek zor. En fazla gıdasını karşılar" ifadelerini kullandı. 

Ağrı'da arazi kavgasına müdahale eden 2 jandarma vuruldu (soL)

Ağrı'da 2 kardeş arasında çıkan ve ailelerin de dahil olduğu kavgaya müdahale eden 2 jandarma, açılan ateşte omzundan vuruldu.

Ağrı'nın Patnos ilçesinde 2 kardeş ve aileleri arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan silah, taş ve sopalı kavgaya müdahaleye gelen jandarma ekibinden 2 uzman çavuş omzundan silahla vurularak yaralandı. DHA'nın haberine göre, akşam saatlerinde Patnos ilçesinin Dedeli beldesine bağlı Üzümlü mezrasında yaşayan 2 kardeş ve aileleri arasında arazi anlaşmazlığı sebebiyle kavga çıktı. İhbar üzerine mezraya giden jandarma kavgaya müdahale etti. Açılan ateş sonucu Jandarma Uzman Çavuş M.S.S. (33) ve M.C.K. (30) omzundan yaralandı. Yaralı uzman çavuşlar, sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Patnos Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedaviye alınan uzman çavuşların sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.

115 milyar TL sorgulanıyor: Deprem yardımı nerede?(Sena Tufan-Cumhuriyet)

İktidar yeni vergilerle kaynak yaratma çabası, 50 binden fazla cana mal olan deprem için toplanan 115 milyar TL’lik bağışı yeniden gündeme getirdi. Maliye uzmanı Prof. Dr. Duran Bülbül, “Toplanan paraların deprem için kullanılmadığı anlaşılıyor” dedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/115-milyar-tl-sorgulaniyor-deprem-yardimi-nerede-2096959)

115 milyar 146 milyon 528 bin TL toplanmıştı: CHP'nin 'Türkiye Tek Yürek' kampanyasını araştırma önerisi reddedildi (Cumhuriyet)

CHP'nin Kahramanmaraş'ta meydana gelen çifte deprem felaketinin ardından "Türkiye Tek Yürek" kampanyasında toplanan bağışların toplam miktarı ve bunların nerelere kullanıldığının araştırılması için verdiği önerge reddedildi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/chpnin-turkiye-tek-yurek-onergesi-reddedildi-2096650)

Êzidî soykırımının tanınması için İsviçre’ye 80 bin imza (Evrensel)

IŞİD’in Êzidîlere dönük soykırımının tanınması için İsviçre Federal Konseyi’ne 80 bin imza sunuldu.

IŞİD’in Ağustos 2014’te Şengal’e saldırarak Êzidîlere dönük gerçekleştirildiği vahşetin İsviçre hükümeti tarafından soykırım olarak tanınması talebiyle geçtiğimiz Mayıs ayında başlatılan imza kampanyası çerçevesinde 80 bin 927 imza toplandı. Toplanan imzalar, aralarında İsviçre Sosyalist Parti Ulusal Parlamento Milletvekili Roger Nordman, Yeşiller Ulusal Parlamento Milletvekili Natalie Imboden ve DAİŞ’in vahşetlerine tanıklık edenlerinden bulunduğu 50 kişilik bir grup tarafından, Bern Federal Parlamento önünde yapılan açıklamanın ardından İsviçre Federal Konsey Şansölyesine sunuldu.

“YENİ KATLİAMLARIN ÖNÜNE GEÇER”

Grup adına yapılan açıklamada, Êzidîlere dönük yapılanların soykırım olarak tanınması çağrısında bulunularak, bunun bir sorumluluk olduğuna dikkat çekildi. Birleşmiş Milletler’in (BM), DAİŞ tarafından Êzidîlere yapılanların soykırım kapsamında olduğuna dikkat çeken raporlarının hatırlatıldığı açıklamada, soykırım olarak tanınmasının yeni katliamların önüne geçmede etkili olacağına vurgu yapıldı.

15 VEKİLDEN FEDERAL KONSEYE ÇAĞRI

Öte yandan Ulusal Parlamento Milletvekilleri Fabian Molina, Mustafa Atıcı, Brigitte Crottaz, Laurence Fehlmann Rielle, Friedli Claudia, Barbara Gysi, Martin Landolt, Angelina Moser Tiana, Martina Munz, Jon Pult, Ursula Schneider Schüttel, Priska Seiller Graf, Lilian Studer, Nicolas Walder, Celine Widmer, 15 Haziran’da Ulusal Parlamentoya sunduğu önergeyle, DAİŞ’in Êzidîlere dönük işlediği suçların soykırım olarak tanıma çağrısında bulunmuştu. 15 Milletvekilin imzasını taşıyan önergede, BM Suriye Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu’nun raporuna dikkat çekilerek, BM İnsan Hakları Konseyi’nin üye devletlere soykırımın tanınması çağrısına yer verildi. Önergede şunlar belirtildi: “İsviçre bu soykırımı tanıyarak bir nebze de olsa mağdurlar için adaleti sağlamış olmakla kalmayacak, aynı zamanda uluslararası hukukun ruhuna uygun olarak bu suçları işleyenlerin cezai kovuşturmasına ve cezasızlıkla mücadele konusunda aktif taahhütte bulunmuş olacaktır. Yine Êzidîlere yönelik soykırımın tanınması, böyle bir suçun bir daha asla işlenmemesini sağlamaya da yardımcı olacaktır.”

İsrail'de yüz binlerce kişi hükümetin yargı düzenlemesine karşı yine sokaklara indi(Cumhuriyet)

İsrailliler, Başbakan Binyamin Netanyahu öncülüğündeki koalisyon hükümetinin yargının yetkilerini sınırlayan düzenlemesine karşı haftalardır protestolarını sürdürüyor.(https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/israilde-yuz-binlerce-kisi-hukumetin-yargi-duzenlemesine-karsi-yine-sokaklara-indi-2097607)

(derleyen: mstfkrc)


'Nedimeler' resminin verdiği umut +Mitolojiden modernizme Arachne’nin hikayesi + Vergi Parası - FİDE LALE DURAK / soL-Kültür

 'Nedimeler' resminin verdiği umut

'Bugün yeterince çelişkiler birikmiş, insanlık tarihte ilerlemiş ve yol almıştır. Umudun imgesi ise herhangi bir kişide değil kolektif eylemlerde ve fikirlerdedir'

                                        Diego Velázquez, 1656, “Nedimeler”, Prado Müzesi - Madrid

Velázquez’in, üzerinde en çok konuşulmuş, ilham alınmış ve resim tarihinde önemsenmiş eseri büyük ihtimalle “Nedimeler”dir. Örneğin Picasso, resmin felsefesinden ve kompozisyonun ustalığından o kadar etkilenmiştir ki, 58 versiyonunu yapmıştır. 

Velázquez, 1599’da İspanya’nın Endülüs bölgesinde, Sevilla’da dünyaya gelir. Babası Portekizli bir avukat, annesi ise soyludur. Küçük yaşta dil, felsefe ve resim eğitimi alır. Yanında çıraklık ettiği son ustasının Sevilla’daki soylularla yakın iletişimi vardır, hatta ileride Velázquez’in saraya girmesine aracılık edecektir. Velázquez de zaten erken yaşta yetenekli olduğunu göstermiş ve daha 17’sine gelmeden şehir ressamları loncasına kabul edilmiştir. 

İspanya ise altın çağının sonlarına gelmektedir. 1621’de, 16 yaşındayken İspanya tahtına oturan IV. Felipe, sanatla çok ilgilidir. Bu yüzden, tahta oturur oturmaz eski saray sanatçılarını kovar, yerine kendi seçeceği sanatçılar aramaya başlar. Velázquez’e de resmi bir davet gönderilir. Velázquez saraya giderek kralın bir portresini yapar. Portreyi beğenen IV. Felipe, 1623 yılında Velázquez’i saray ressamlığına atar. Böylece 24 yaşındayken saray ressamı olan Velázquez, ailesiyle birlikte Madrid’e taşınır. Yaşadığı süre boyunca da sarayın tek büyük ressamı olacaktır.

“Nedimeler”, Velázquez’in 1656 yılında, yaşamının son dönemlerinde yaptığı bir resimdir. Resmin yapıldığı yıllarda, İspanya’da 1640 yılında başlayan Lizbon ayaklanması ve ardından Portekiz’in kaybedileceği savaş çoktan yaşanmıştır. Hollanda, Fransa, Portekiz’e karşı bitmek bilmeyen savaş İspanya halkını da yormuştur. Belki de bu yüzden Velázquez, “Nedimeler”de aslında Kral ve Kraliçenin portrelerini yapması gerektiği halde, seyirciye doğrudan iktidarın portrelerini değil de sanatçının atölyesinden alelade gibi duran bir anı göstermeyi tercih etmiştir. Barok resmin baskın olduğu bu dönemde, Velázquez’in tavrı oldukça yenilikçidir. Bu açıdan “Nedimeler”, portre resmi ile janr resmi arasında kendine özel bir yer edinir. 

Resimde yer alan figürler bilinen kişilerdir: merkezde, sarı saçları ve kabarık elbisesiyle dikkat çeken kız çocuğu Prenses Margaret Theresa; yanındakiler resme ismini veren nedimeleri Doña Maria Agustina (solda) ve Doña Isabel de Velasco’dır (sağda). Prensesin arkasında mürebbiyeleri, en sağda saray cücesi Maribola ve saray soytarısı Nicolasito Pertusato bulunur. Arkada kapının önünde duran kişi Kraliçe’nin kahyası ve muhtemelen Velázquez’in de bir akrabası olan Don Jose Nieto’dur. Solda, büyük tuvalin önünde resim yapmakta olan kişi ise ressamın kendisi Diego Velázquez’dir. Peki Kral ve Kraliçe nerededir?

                                 Ayrıntı; aynadaki suretler, Kral IV. Felipe ve karısı Maria Anna

Resimde, dönemin ünlü ressamlarının eserlerinin yer aldığı arka duvarda bir resim öne çıkar. Bir pencereden iki kişiyi bakıyormuş gibi görünen bu resim aslında bir aynadır. Aynaya yansıyanlar da Kral IV. Felipe ve karısı Maria Anna’dır. Velázquez, kral ve kraliçenin resmini yapmakta, onların sanatçıya verdikleri poz ise arka duvardaki aynaya yansımaktadır. Resimde ayna kullanımı yeni değildir. Hatta birçok yoruma göre Velázquez, ayna kullanımı için, sarayda asılı olduğu bilinen Jan van Eyck’ın “Arnolfi’nin Düğünü” tablosundan esinlenmiştir. 

Ancak, Hollanda geleneğinde yaygın olan ayna kullanımı Velázquez’de birebir tekrar edilmez. Alışıldık olan; aynadaki suretlerin kendi görüntülerinin de resimde yer alması, ayna ile yalnızca temsil edilen görüntünün, aynanın cinsine göre bazen simetrik, bazen de ters biçimde tekrar edilmesidir. “Nedimeler”de ise herhangi bir temsil ayna ile tekrar edilmez. Çünkü, aynaya yansıyanlar tuvalin dışındadır. Daha ilginç olanı, kral ve kraliçenin durması gereken yerde seyircinin durmasıdır. Eğer seyirci tam da kral ve kraliçenin olduğu yerdeyse, onun da sureti aynaya yansımalıdır ama kendi suretinin olması gereken yerde batmakta olan krallığın iktidar imgeleri yer alır. Diğer taraftan, birer seyirci olarak resme bakan kral ve kraliçe, durdukları yerden tam da olması gerektiği gibi aynaya yansımalarını göreceklerdir. Temsil edilen, resmin içinde değil dışındadır ya da başka bir bakış açısıyla seyirci resmin içindedir. Resimde temsil edilen (yani resme konu olan) ve temsilin kendisi (yani resimde kavuştuğu imge) karmaşık bir şekilde ele alınmıştır. Resimdeki temsil tartışmasına getirilen bu felsefi yaklaşım, dönemi için zanaat ve sanatçı arasındaki ayrıma verilen bir yanıt; günümüz için ise kavramsal sanat tartışmalarına bir zemin niteliğindedir. 

Peki ressam neyi resmetmektedir? Velázquez bu soruyu da yanıtlamaz. Tuvalini seyirciden saklayarak resmin gizemini artırır. Belki kral ve kraliçeyi belki de şu an bakmakta olduğumuz resmi yapmaktadır. Velázquez, bu ikiliği yaratmaya yardımcı olmak için resimde iki farklı perspektif kullanır. Bir tanesi sanatçının kendisinden, diğeri Prenses’ten doğru seyirciye ulaşır. Her ikisi de resimdeki resmin konusuna, kral ve kraliçeye ya da seyirciye gözünü dikmiştir. 

Resimde, açık kapıdan vuran ışık resmin asıl konusu olan prensesi aydınlatır. Sanatçıdan kral ve kraliçenin portrelerini yapması istenmiş ama o alışık olduğumuz portrelerden birini daha yapmak yerine hem sanatçının bir özne olarak resimdeki varlığına dair kuvvetli bir söz söylemiş hem de İspanya’ya baktığında görmek istediği portreyi yapmıştır. Muhtemelen Velázquez, İspanya’nın umudunu prenseste bulmuştur. 

Velázquez’in “Nedimeler”i kendi çağı için ileri bir felsefi tartışma yaratır. Bugün ise yeterince çelişkiler birikmiş, insanlık tarihte ilerlemiş ve yol almıştır. Umudun imgesi ise herhangi bir kişide değil kolektif eylemlerde ve fikirlerdedir.

                                                                     /././

Mitolojiden modernizme Arachne’nin hikayesi

Tanrıların her yenilgisinden büyüyen insanlık emekçilerin suretinde kendisini göstermeye devam eder. Velazquez açısından da büyüleyici olan budur.

                                       Diego Velazquez, 1657, “İplikçiler”, Prado Müzesi

İspanyol İmparatorluğu, 16. yüzyılın sonları itibariyle güç kaybetmeye başlamış, ilk defa barış anlaşmaları yapmak zorunda kalmıştı. Kral’ın gücünün giderek azalmakta ve buna bağlı halkın gündelik hayatında da değişimler yaşanmaktaydı. Velazquez böyle bir İspanya’da saray ressamıydı. Sipariş olan resimlerinin dışında halkın gündelik hayatını konu edindi. Velazquez, hemen hemen tüm gündelik hayat resimlerinde bir taktik izledi; kendinden önceki dönemlerde, özellikle Rönesans’ta resme konu edilmiş mitolojik ve dini hikayeleri de ekleyerek resimlerinde katmanlar oluşturdu. Böylece hikayelerin sürekliliğindeki farklılıklara dikkat çekerek çağının değişimini daha çok hissedilir hale getirdi.

Velazquez, “İplikçiler” resmini de benzer yaklaşımla ele alarak iki ana sahne üzerine kurar. Ön tarafta iplik eğiren ve yumak saran kadınlar, arka planda Tanrıça Athena’ya kafa tuttuğu için cezalandırılan dokumacılığı ile ünlü, ölümlü Arachne. Velazquez’in ön tarafta kurduğu sahnede üç kuşak kadın bir arada çalışır. Yaşlı olan eğirme makinesinin başında tecrübesini konuşturur, genç kadınlar ise yumak sarmak gibi diğer işleri yapar. Kadınların yerleşiminde ve jestlerinde ip eğirmeyi sanatsal hale getiren bir estetik vardır. Gençler, tecrübeli olanın etrafında yuvarlak oluşturacak biçimde yerleşmişlerdir. Yaşlı kadının çıkrık makinesinin devamı gibi uzanan bacağı ile ona eğilen genç kadın resmin sol tarafında bir aks oluştururlar. Sırtı izleyene dönük olan beyaz gömlekli genç kadının zarif ip sarışı, çalışmak için konforsuz ama resmin sağ tarafına kazandırdığı hareket bakımından estetik bir seçimdir. Velazquez’in gündelik hayatı ele alış biçimi 19. yüzyılda Courbet’nin resimlerine ve onun gerçekçiliğine de ışık tutacaktır. Hatta seyirciye sırtı dönük ip saran bu kadının hareketi, Courbet’nin “Buğday Eleyen Kadın” resminde tekrar karşımıza çıkacaktır. Mitolojik bir hikâyede tanrısallığı ya da kahramanlıkları yüceltmek için tercih edilen estetik bu kez çalışanların gündelik hayatını anlatmak için kullanılmaya başlanmıştır. 

Diğer taraftan dokumacılık Antik Yunan’dan beri kadının sosyalleşebilmesine yarayan bir uğraştır. Homeros’un Odysseia’sında, Odysseus’un karısı Penelope’un dokumacılık yeteneği sanatsallığı ile övülür. Hikayede, Penelope Odysseus’a dokuma becerisi sayesinde 10 yıl boyunca sadık kalabilmiştir. Bu yüzden dokuma, kadının sadakati ile özdeşleşen bir kadın uğraşı olarak görülür ve Tanrıça Athena ile temsil edilir. Velazquez’in resmin arkasında duvara asılı halılarda ele aldığı hikâyede de Arachne, dokumacılığı ile ünlü, perilerin bile onu dokuma yaparken izlemekten keyif aldığı bir kadındır. Ancak Arachne yeteneği konusunda Athena’ya meydan okuyacak kadar da kibirlidir. Athena, yaşlı kadın kılığına girerek Arachne’yi Tanrıçaya boyun eğmesi konusunda uyarır ama ikna edemez. Sonunda dokumacılık konusunda Arachne ile yarışmayı kabul eder. Athena, duvar halısına Poseidon’u yenerek şehre kendi adını verdiği (Atina) rekabetin öyküsünü işler. Arachne ise her şeye gücü yeten, erdemli tanrılar yerine kılık değiştirerek ölümlü kadınları kandıran, tecavüz eden tanrıları (genellikle Zeus ve Poseidon) duvar halılarına taşır. Athena, Arachne’nin işlerinde kusur arar ama bulamaz. Bunun üzerine öfkelenerek dokumaları kendi elleriyle parçalar ve Arachne’yi cezalandırarak bir örümceğe dönüştürür. İronik bir şekilde Arachne’nin kalan yaşamı dokumacılığa hapsedilir ve örümcekgillerin latince adı Arachnida da buradan gelir.

Arachne’nin hikayesinde, Tanrılara başkaldırının cezasız kalmayacağı bir mesaj vardır ama bir taraftan da (Prometheus’un öyküsünde olduğu gibi) sınırlarını aşan ve Tanrıları yenen ölümlünün büyüklüğü de anlatılır. Velazquez duvar halısında bu hikâyeye yer verirken bir taraftan da kendisi için Tanrı kadar büyük olan bir sanatçıya gönderme yapar. Titian’ın “Europa’ya Tecavüz” resmini, duvar halısında Arachne ve Athena’nın arka planı olarak kullanır. Titian’ın resminde, Zeus’un beyaz boğa kılığına girerek Europa’yı kandırdığı hikâye ele alınmıştır. Velazquez’in bu resmi kullanmasında hem Arachne’nin Athena’ya olan başkaldırısı desteklenmiş hem de resme Velazquez kendi sanatsal başkaldırısını hissettireceği ince bir derinlik katılmıştır. 

Mitolojik hikayelerdeki Tanrı Krallar yavaş yavaş burjuvalara dönüşmüş, yetenekli ip eğiriciler ise çalışmaya devam etmiştir. Dönem değişmektedir. Tanrıların her yenilgisinden büyüyen insanlık emekçilerin suretinde kendisini göstermeye devam eder. Velazquez açısından da büyüleyici olan budur. Kralın gitmekte olduğunun farkındadır, tıpkı duvarda asılı olan halı gibi arka planda kalacaktır.  

                                                                  /././

Vergi Parası


'15. yüzyıldan günümüze geldiğimizde, sınıflı toplumların iktidarlarının vergi anlayışında pek de değişiklik olmamış gibi görünüyor.'

                          Mosaccio, 1425-27, “Vergi Parası / Tribute Money”, Floransa

Mosaccio (asıl adı Tommaso di Ser Giovanni di Mone Cassai), 1401 yılında Floransa’da doğar ve 1428 yılında henüz çok gençken ölür. Yaşamının kısalığına karşın resim sanatına büyük katkıları olur. En önemli eserlerinden olan “Vergi Parası”nı Floransa’da bir şapelin duvarına yaptığında 25-26 yaşlarındadır. Eski Ahit’ten alınan ve dini resimlerde pek de tercih edilmeyen bu anlatıda konu; Roma’lı bir görevlinin İsa’dan vergi istemesidir. Matta İncili’nde söz konusu hikâye şöyle geçer:

Kefernahum'a geldiklerinde, iki dirhemlik tapınak vergisini toplayanlar Petrus'a gelip, “Öğretmeniniz tapınak vergisini ödüyor, değil mi?” diye sordular.
Petrus, “Ödüyor” dedi.
Petrus eve gelince, daha kendisi bir şey söylemeden İsa ona, “Simun (Petrus), ne dersin?” dedi. “Dünya kralları gümrük ya da vergiyi kimlerden alır? Kendi oğullarından mı, yabancılardan mı?”
Petrus'un, “Yabancılardan” demesi üzerine İsa, “O halde oğullar muaftır” dedi. 
“Ama vergi toplayanları gücendirmeyelim. Göle gidip oltanı at. Tuttuğun ilk balığı çıkar, onun ağzını aç, dört dirhemlik bir akçe bulacaksın. Parayı al, ikimizin vergisi olarak onlara ver.”

İsa’dan istenen tapınak vergisi resmin orta kısmında betimlenir. Resmin bu kısmındaki kompozisyon, Yunan filozoflarına benzer şekilde kıvrımlı, bol kumaşlarla giydirilmiş olan İsa ve havarilerinin oluşturduğu hilal şekli ile oluşturulur. Karşılarındaki kısa kırmızı kıyafetli kişi, kutsal hilalin dışında bırakılan Romalı vergi memurudur. Kıyafetler anakronikdir. Dolayısıyla hikâyenin geçtiği dönemin gerçekçi bir betimlemeyi değil, ressamın tercihini yansıtır. Figürlerin duruşları da yine Yunan Klasik dönem heykellerinde görülen, ağırlığın bir ayak üzerine verildiği, diğerinin hafifçe dizden kırılarak serbest bırakıldığı kontrapost biçimindedir. Alışılanın aksine hikâye soldan sağa doğru akmaz. Petrus’un, gölde tuttuğu balığın ağzından parayı aldığı ikinci sahne resmin solundadır. En sağda ise Petrus’un Romalı görevliye vergi parasını ödediği son sahne yer alır. Sinematik bir kurguyla akan bu fresk, zaman kavramının resim sanatında ele alınışı bakımından sıra dışı bir örnektir. 

Ancak freski asıl önemli kılan şey; atmosferik perspektifin ve chiaroscuro denilen ışık gölge tekniğinin (İtalyanca chiaro: ışık; oscuro: karanlık) kullanılmasıdır. Bu teknikler, Michelangelo gibi sanatçıları etkileyecek ve Rönesans sanatı üzerinde etkisi büyük olacaktır. Masaccio, “Vergi Parası”nda perspektifi tek noktadan uygular. Perspektif noktası, İsa’nın kafasından başlar ve bu sayede İsa’yı resmin odağı haline getirir. Üçlü sahne anlatımında figürler önde ve arkada bulunmalarına göre boyutlandırılır. Örneğin Petrus, arkada balık tutarken daha küçük, sağda önde parayı verirken ise daha büyük resimlenir. Böylece resmin derinliği artar. Aynı mantıkla, öne doğru uzanan kollar ya da arkada kalan bacaklar da boyutlara dikkat edilerek yapılır. Bu teknik renk ve ışık kullanımı ile de desteklenir. Arkada kalanlar daha soluk, öndekiler ise daha canlı renklerde yapılır. Işık, kaynağı belirsiz bir yerden değil, belirli tek bir noktadan gelir ve ışığın yönünde gölgeler oluşur. Böylece daha dramatik bir derinlik elde edilir. 

                                         Freskten ayrıntı: Balığın ağzında altın bulan Aziz Petrus

Masaccio, Orta Çağ resim sanatındaki bazı sorunları aşmak için hareket etmiş ve figürlerini ayakları yere basan, kütlesi-hacmi olan daha gerçekçi, belki de daha anıtsal hale getirmiştir. Kullandığı teknik Rönesans dönemini etkilemekle kalmamış; bu dönemde zenginleştirilerek ilerletilmesiyle sanata katkısı çok daha büyük olmuştur. Örneğin resim sanatında Rembradt, Caravaggio gibi ressamların işlerinde fark edebileceğimiz chiaroscuro tekniği kullanılmakta, üstelik resim sanatı dışında fotoğraf ve sinemada da oldukça önemli bir teknik olarak öne çıkmaktadır. Alman dışavurumcu akımın ilk filmlerinden olan Dr. Caligari’nin Muayenehanesi, sinemada bu tekniği kullanan ilk önemli örnektir. Fritz Lang gibi yönetmenlerin Avrupa’dan ABD’ye göçü ile birlikte Hollywood’da da yaygınlaşan bu ışık gölge kullanımına bir başka önemli örnek ise, Orson Welles’in başyapıtı Yurttaş Kane’dir. 

Masaccio’nun başyapıtı biçimsel açıdan gerçekten çığır açıcıdır. Freskin içeriği ise şapelin kurucusu tarafından seçilmiştir. Sanat tarihinde çok yaygın olmayan bu özel konunun neden seçildiğine dair birden fazla görüş bulunuyor. Bir görüşe göre 1427’de Roma iktidarının getirdiği bir çeşit yeni emlak vergisi nedeniyle; daha olası görünen bir başka görüşe göre ise, Papa V. Martin tarafından Floransa kilisesinin 1423 yılında devlet vergisine tabi tutulması nedeniyle bu konu seçilmiştir. Çünkü, şapeli yaptıran Felice Brancacci, Akdeniz ticaret yolları üzerinden iş yapan bir ipek tüccarı ve aynı zamanda Denizcilik Konsülü kurul üyesidir. Brancacci, altınlarını balıkların ağzından olmasa da denizden çıkarmaktadır. Üstelik, o sıralarda Milano ile savaş halinde olan Floransa için Roma’nın desteği çok önemlidir. Bu nedenle, Brancacci şapelindeki freskler, Roma’nın ilk papası olan Aziz Petrus’u ele alarak, papanın yanında bir politika yapar ve vergiler dahil olmak üzere esasen Katolik-Ortodoks (ya da Doğu-Batı) ayrışmasında (Skizma) Roma’nın görüşünü meşrulaştırır.  

15. yüzyıldan günümüze geldiğimizde, sınıflı toplumların iktidarlarının vergi anlayışında pek de değişiklik olmamış gibi görünüyor. Dünya kralları vergileri kendi oğullarından almadığı için, oğulları altınlarını balıkların ağzından ya da belki kuşların kanatlarından mucizevi bir şekilde bulmaya devam ediyor. Bulamayanlar ise halen parya muamelesi görüyor.  

          Brancanci Şapelinin duvarından görüntü, Santa Maria del Carmine Kilisesi - Floransa 

FİDE LALE DURAK / soL-Kültür









Öne Çıkan Yayın

"İsrail Batı’nın pis işlerini yapıyor" + İki manşet ve pis bir iş - EVRENSEL-

" İsrail Batı’nın pis işlerini yapıyor"-Yücel Özdemir- İsrail’in Ortadoğu’da yaptıklarını en iyi Almanya Başbakanı Friedrich Merz’...