Araç Menzilcilerin çıkmıştı... Ali Yerlikaya: Çakar hakkı iptal edildi - Cumhuriyet -

Beşiktaş'ta çakarlı lüks araç kullanan sürücü, motokurye ile tartışmış, aynı aracı Menzil liderinin de kullandığı ortaya çıkmıştı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, usulsüz çakarlı araçla emniyet şeridini kullanarak ilerleyen söz konusu araçla ilgili açıklama yaptı. Yerlikaya "Aracın üzerindeki trafikte geçiş üstünlüğü hakkı (çakar) iptal edildi" dedi.

İstanbul Beşiktaş’ta bir motokurye ile lüks araç sürücüsü arasında, araçtaki  çakar sistemi nedeniyle tartışma yaşanmış, sürücünün "tahsisli araç" dediği lüks otomobilin Menzil cemaati "şeyh"i tarafından kullanıldığı ortaya çıkmıştı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, usulsüz çakarlı araçla emniyet şeridini kullanarak ilerleyen söz konusu araçla ilgili açıklama yaptı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medyadan yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: "Beşiktaş’ta ışıklı ve sesli uyarı işaretiyle (çakar) geçiş üstünlüğü hakkını usulsüz biçimde kullanarak emniyet şeridi ihlali yapan ve bu görüntüleri sosyal medya üzerinden paylaşılan araç tespit edildi. Aracın üzerindeki trafikte geçiş üstünlüğü hakkı (çakar) iptal edildi.

Araç sürücüsüne yaptığı ihlaller sebebiyle:

Işıklı ve sesli uyarı işaretini Takılacağı Yerlerin Dışında Kullanmak, Emniyet Şeridi İhlali Yapmak, Geçiş Üstünlüğü Hakkını Gereksiz Kullanmak, Seyir Halinde Cep Telefonu Kullanmak, Emniyet Kemeri Kullanmamak ve Standart Dışı Plaka Takmak nedeniyle 155 bin 401 TL idari para cezası uygulanmıştır."

(https://x.com/AliYerlikaya/status/1917647981727342885)

Cumhuriyet

GÜNDEM -30 Nisan 2025-

İBB'ye ikinci dalga operasyon | Dilek İmamoğlu'nun abisi dahil 18 kişi tutuklandı, İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa ve Gözdem Ongun'a ev hapsi, 26 kişi adli kontrolle serbest -T24-

Savcılığın, Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine gönderdiği sevk yazısında, "Ekrem İmamoğlu liderliğinde teşkil edilen çıkar amaçlı suç örgütü" ifadesi kullanıldı.(https://t24.com.tr/haber/ibb-ye-yonelik-ikinci-dalga-operosyonda-gozaltindaki-52-kisi-adliyeye-sevk-edildi-,1235772)

                                                                  ***

İmamoğlu'nun gittiği otelin müdürü ile güvenlik müdürüne gözaltı kararı-T24-

Tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gittiği "Le Meridien Hotel"in kamera görüntülerinin kapatıldığı tarihte otel müdürü olan Sinan Udil ve Güvenlik Müdürü Osman Gündüz Bora Uğurlu hakkında "Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" iddiasıyla gözaltı kararı verildi. Uğurlu, soruşturma kapsamında gözaltına alındı. (https://t24.com.tr/haber/imamoglu-nun-gittigi-otelin-muduru-ile-guvenlik-mudurune-gozalti-karari-,1235953)
                              
                                                                  ***

İSKİ Genel Müdürü'nü şikayet eden Özcelep'in 'İSKİ baskın'ı: 'Kan akacak, Trabzon’da elli kişiyi zor tutuyorum'-soL-

İBB'yi hedef alan yeni operasyonda gözaltına alınan İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa’yı rüşvet istemekle itham eden maden şirketi yetkilisi İdris Özcelep’in, İSKİ binasına zorla girmeye çalıştığını gösteren görüntüler ortaya çıktı.

Gözaltına alınan İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa’yı rüşvet istemekle itham edenTanpa Madencilik şirketi yetkilisi İdris Özcelep’in, genel müdürlük binasına zorla girmeye çalıştığını gösteren görüntüler çıktı. Özcelep’in, tehditleri tutanak altına alındı. Tutanağa göre Özcelep, “Başkanın ev adresini biliyorum. Artık ne olacaksa olsun. Kan akacak, ben ben Trabzon’da 50 kişiyi zor tutuyorum” dedi.

İBB Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu operasyonunun ikinci dalgasına ‘rüşvet’ iddiaları ile gözaltına alınan İSKİ Genel Müdürü Başa ile Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Adem Şanlısoy hakkındaki iddialar, Tanpa Madencilik’in yetkilisi Muhittin Erusta ile İdris Özcelep’in ifadelerine dayandırılıyor. Şirket yetkilileri hafriyat döküm alanı izni için kendilerinden rüşvet istendiğini ileri sürüyorlar.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik ikinci dalga operasyon kapsamında gözaltına alınan İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde verdiği ifadede şunları söylemişti:

“İdris denen şahıs çok sık kuruma gelerek taciz ettiği için güvenlik işleri müdürlüğümüzce 28/05/2024 günü tutanak tutmuştur. Bu olayla ilgili koruma talebinde bulundum. Bununla ilgili evraklarım valilik kanalıyla emniyet kaynaklarında vardır. Çağrı üzerine tarafıma koruma tahsisi yapıldı. Sayın başkanımız gözaltına alındıktan sonra İdris isimli şahsın İSKİ'ye gelerek benimle konuşmak istediğini söylediler. Ben de konuyu bildiğim için kendisiyle görüşmek istemedim. Çalışma arkadaşlarıma 'Benim ruhsat işimi halletmezseniz Şafak Beyi ve arkadaşlarını savcılığa şikayet edeceğim' diyerek tehdit etmiştir. Bu olaydan sonra medyadan şahsımla ilgili iddialarını öğrendim.”

‘Ne olursa olsun kan akacak’ tehdidi

Halk TV’de yazan Bahadır Özgür’ün haberine göre, Başa’nın ifadesini teyit eden görüntüler ve yazışmalar ortaya çıktı.

İSKİ tarafından tutulan ve poliste yer alan tutanağa göre Özcelep, 29 Mayıs 2024 günü Laboratuvar Binası Giriş Kapısı’na geldi. Daha önceki tehditleri nedeniyle "yasaklı ziyaretçi" statüsünde olan Özcelep içeri alınmadı.

Bunun üzerine “Beni buradan ya polis ya savcı alacak” dedi. O esnada orada bulunan Avrupa Koruma Güvenlik Koordinasyon Şefi Süleyman Kara, “Tabi yasal hakkınız. Şikayetçi olabilirsiniz” cevabını verdi. 

Ardından 112 polis ekibi arandı. Kolluk kuvvetleri ile Özcelep arasında geçen konuşma da tutanağa aynen yansıdı. Özcelep, evrak eksikliği ve yasal yükümlülüklerin yerine getirilmediği gerekçesiyle kendisine izin verilmediğini, bu sebeple kızgın olduğunu polislere aktardığı ifade edildi. 

Ayrıca polis ekiplerinin önünde sarf ettiği sözler de tutanakta şu şekilde yer aldı:

“Başkanın ev adresini biliyorum. Ailevi durumunu ve yakınlarının nerede çalıştığını biliyorum. Artık ne olacaksa olsun. Kan akacak yeter artık, ben Trabzon’da elli kişiyi zor tutuyorum.”

Bunun üzerine polisler üst araması ve alkol testi yaptı. Özcelep’in az miktarda alkollü olduğu da tespit edildi.

Süregelen tehditlere ve İSKİ binasında yaşanan olaya dair bütün kayıtlar, delilleri ve görüntüleri ile beraber Emniyet birimlerine ve bizzat İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa imzası ile İstanbul Valiliği’ne de resmi yazışmalarla iletildi.

                                                         ***

Yardımcısı, 'etkin pişmanlıktan' faydalanarak tahliye olan Kültür AŞ Müdürü Murat Abbas’ı yalanladı -Engin Deniz İpek/Cumhuriyet-
İBB’ye yönelik 2.dalga operasyonlarda gözaltına alınan İBB Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak, ilk operasyonlarda tutuklanan ancak daha sonra ‘etkin pişmanlıktan’ faydalanarak tahliye edilen Kültür AŞ Genel Müdürü Murat Abbas’ın ifadelerini yalanladı.
Yardımcısı, 'etkin pişmanlıktan' faydalanarak tahliye olan Kültür AŞ Müdürü Murat Abbas’ı yalanladı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yürütülen ‘yolsuzluk’ soruşturmasında yeni gelişmeler ortaya çıktı. Cumartesi günü düzenlenen 2. dalga operasyonlarda gözaltına alınan İBB Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak’a emniyetteki ifadesinde, ‘etkin pişmanlık’ kapsamında ifade verdikten sonra 18 Nisan'da ev hapsiyle tahliye edilen Kültür A.Ş Genel Müdürü Murat Abbas'ın ifadelerinin bir kısmı da soruldu. Abbas, ev hapsine alınmadan bir gün önce (17 Nisan) verdiği ifadesinde, Genel Müdürü olduğu Kültür AŞ bünyesinde kurulan ve 29 Şubat 2024’te açılışı yapılan Dijital Deneyim Müzesi’nin kurulma sürecinde yer almadığını ve söz konusu projeyle ilgili toplantılara katılmadığını öne sürerken bu merkezin kurulmasının kendisine ‘uygun ve gerçekçi gelmediğini’ belirtti. Abbas, projeye ilişkin hizmet alımı ve ihalelerde de kendisinin değil Erdinç Çolak’ın görevli olduğunu söyledi. Abbas ifadesinde ayrıca, müzenin kurulma amacının seçimlere fon yaratmak veya kişilere haksız kazanç sağlamak olduğunu ‘net bir şekilde fark ettiğini’ öne sürerken İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’na Dijital Deneyim Müzesi’nin denetlenmesi ve neler olup bittiğinin belirlenmesi yönünde araştırma yapılmasını istediğine dair resmi bir dilekçe verdiğini belirtti.(ÇOLAK’TAN ABBAS’A YALANLAMA) Kültür AŞ Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak ise emniyetteki ifadesinde Abbas’ın iddialarını kesin bir dille reddetti. Projenin Abbas’ın bilgisi dahilinde olduğunu belirten Çolak, söz konusu toplantılara hiç katılmadığını ve bu projenin Şubat 2024’ün sonuna yetişmesinin önemli olduğunu bizzat Abbas’ın kendisine söylediğini aktardı. Müze projesinin, Genel Müdür Abbas’ın onayı olmadan gerçekleşemeyeceğinin altını çizen Çolak, Abbas’ın yetkileri kapsamında projeyi iptal ettirme yetkisinin olduğunu ancak bu yetkisini kullanmadığını ve projenin devam etmesini istediğini söyledi. Hizmet alımı ve ihalelerdeki bütün imzaların Abbas’ın onayından geçtiğini aktaran Çolak, kendisinin Kültür AŞ’deki Genel Müdür Yardımcısı pozisyonuna bütün alımlar geldikten sonra atandığını ve bu süreçte projenin teknik şartnamesiyle birlikte genel şemasının çoktan hazırlanmış olduğunu söyledi. Abbas’ın ihale ve satın alım sürecinde etkin olduğunu belirttiği Çolak, verdiği ifadede de projeye ihale aşamasında dahil olduğunu ancak bu kapsamdaki tek yetkisinin pozisyonu gereği imza atmak olduğunu aktardı.("DİLEKÇEYİ PROJE DENETİMİ İÇİN DEĞİL FİRMA İLE FESİH SÖZLEŞMESİNİN İNCELENMESİ İÇİN VERDİ") Çolak, Abbas’ın İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı'na verdiği dilekçede denetlenmesini talep ettiği konunun ise projenin teknik donanımını üstlenen TUCE firmasıyla fesih sürecinin incelenmesi olduğunu söyledi. Abbas’ın ifadesinde belirttiği ödeme ve rakamların bilgisi dahilinde olmadığını belirten Çolak, dilekçenin İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndan talep edilerek incelebileceğini söyledi.(ABBAS’TAN PROJEYE ÖVGÜLER)  Öte yandan Abbas’ın 29 Şubat 2024 tarihinde düzenlenen müze açılışında yaptığı konuşma tekrar gündeme geldi. Açılış etkinliğinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte bir konuşma yapan Abbas, açılışta müze için şu ifadeleri kullanmıştı: “Dijital Deneyim Müzesi ile kültür sanatta geleceğe köprü olma yolculuğumuz devam ediyor. Müzenin güncellenebilir bir teknolojik altyapıya sahip olması, yerli ve yabancı yeni medya sanatçıları ve dünyanın önde gelen sanat kurumları ile yapılacak işbirliklerinde büyük avantaj sağlayacak. İnanıyorum ki müzemiz, çok kısa içerisinde öncü dijital sanat müzelerinden biri olacak.”

                                                  ***

'Etkin pişmanlık'la tahliye olan Kültür AŞ Müdürü Murat Abbas’ın ifadesi: “Sadece imza attım”-T24-

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik soruşturmanın ilk dalgasında gözaltına alınıp etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye edilen Kültür AŞ Genel Müdürü Murat Abbas, 17 Nisan 2025’te verdiği ifadede, yapılan işlerin birçoğundan haberinin olmadığını, kendisinin sadece imza attığını ancak o aşamaya kadar yapılan işlemlerle hiçbir alakasının olmadığını öne sürdü. Dijital Deneyim Merkezi Müzesi isimli proje için “Benim hiç aklıma yatmadı” diyen Abbas, “Benim hiçbir şekilde adı geçen diğer şüphelilerle suça ilişkin eylem ve fikir birliğim olmamıştır” dedi.(https://t24.com.tr/haber/etkin-pismanlik-la-tahliye-olan-kultur-as-muduru-murat-abbas-in-ifadesi-sadece-imza-attim,1235968)

                                                               ***

BİRGÜN "Köşebaşı + Gündem" -29 Nisan 2025-

 İnfaz ve genel af -Ömer Faruk Eminağaoğlu/Hukukçu-

Türk Ceza Yasası (TCY), Ceza Yargılaması Yasası (CYY) ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı (CİY) Hakkındaki Yasa'nın her üçü de 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe girdi. 345 maddelik TCY'de 39 kez değişikliğe gidildi. Bazı maddelerde birkaç kez olmak üzere toplam 184 madde değişikliği yapıldı. 335 maddelik CYY'de 49 kez değişikliğe gidildi. Bazı maddeler birkaç kez olmak üzere 289 madde değişikliği yapıldı. 124 maddelik CİY'de 42 kez değişikliğe gidildi. Bazı maddeler birkaç kez olmak üzere 133 madde değişikliği yapıldı. 

Cezaevleri de dolu denilerek Ceza İnfaz Yasası'nda değişikliğe gidileceği söyleniyor. İnfaz rejimi, ceza adaleti ile ilgili en önemli konulardan.

AKP, infaz sistemindeki sorunları giderdiğini söyleyerek, bu arada kendilerinin çok özel gördükleri kişilerin yararlanmasını da sağlayarak, bazen de arka planı bilinmedik biçimde düzenlemeler yapma yoluna gidiyor. Bunu da TBMM'deki çoğunluğu gereği tek başına gerçekleştirebildiği için, diğer partilere söz hakkı tanımadan, sürekli infaz rejimi ile oynayarak, adeta bir lütuf gibi, sadece kendisine siyasal yarar sağlamak amacıyla yapıyor.

İnfaz rejimi bir partinin canı istediğinde el atacağı bir düzenleme değil ve olmamalı. Ancak infaz yasasını diğer yasalar gibi AKP kendi TBMM çoğunluğu ile değiştirebildiği için diğer partilerin görüşünü almadan ve önemsemeden her seferinde bu yola gidiyor.

İnfaz rejimi konusundaki düzenlemeler artık o hale gelmiş durumdaki, bu mevzuatı uygulayan yargıç ve savcıların bile büyük bir bölümü mevzuatın yarattığı belirsizlik nedeniyle işin içinden çıkamıyor. Bunun son bir örneği olarak Selçuk Kozağaçlı olayında yaşananlar tam bir ibretlik. İnfaz rejimi kevgire dönmüş durumda.

AKP'nin infaz düzenlemeleri ile salıverilen kişiler yönünden cezalardan kaynaklanan "hak kısıtlılıkları" sürdüğü için, bu kişiler genel olarak yine çalışma yaşamında, toplumsal yaşamda, siyasal yaşamda hak sahibi olamayıp dışlanıyor. AKP yaptığı düzenlemelerle sadece günü kurtarmış oluyor. Bu konumdaki kişilerin haklarına her yönüyle kavuşmasını istemediği için de infaz rejimi ile oynamaktan hiçbir zaman vaz geçmiyor.

Hukuki gereklilik gözüyle bakılacak olursa örneğin umut hakkı, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin Türkiye hakkında da verdiği kararlar gereğince, infaz yasalarında düzenleme yapılarak mutlaka kabul edilmesi gereken bir insan hakkı. Bakıyoruz, yapılacağı söylenen düzenleme kapsamında bu hakkın olmadığını, AKP'nin yine kendi başına buyruk hareket ettiğini görüyoruz.

AKP döneminde AKP'nin desteğine mazhar olup da mahküm olan, toplumsal bellekte adı bilinen hatırlanan neredeyse kimse yok. Yargı sistemi bu halde. Olanlar var ise Cumhurbaşkanı onların da bir yolunu bulup genellikle ilk fırsatta zaten cezalarını kaldırıyor. Adalet sisteminin mevcut durumu itibarıyla cezalar ya muhaliflere ya da AKP'nin müdahil olmasını gerektirmeyecek kişilere yönelik olarak verilir halde. AKP, her konuya sadece kendi siyasal yararları yönünden bakıyor. TBMM’de genel affı çıkaracak nitelikli yeter sayısı bulunmadığı için ne genel af konusunu gündemine alıyor ne de böyle bir konuya öncülük yapıyor.

Yargının ve yasaların araçsallaşması, yargı bağımsızlığının dibe vurması, OHAL KHK'larının içerik ve sonuçları, bu ortamda yargı kararlarının verilmesi, infaz rejiminin hukukilikten uzaklaşılıp kevgire çevrilmesi gibi nedenler karşısında, artık AKP başına buyruk hareket etmemeli, siyasal çıkarları yönünden konuya yaklaşmamalı, nitelikli yetersayı gerektirdiği için tüm partiler oturup genel affın gerekliliği, içerik ve koşullarını tartışmalı ve ancak bunun sonrası dönem için yeni bir infaz rejimi ve bunu düzenleyecek bir yasa konusunda da anlaşmalı. İnfaz rejimi de artık kevgire çevrilmemeli. Ceza adaletinin temeli olduğu da unutulmamalı.

                                                         /././

İsrail, Filistin, Kıbrıs, PKK hatta komünizm tehdidi yoksa: AKP ve MHP blokunun siyaseti artık tükendi -Yaşar Aydın-

AKP ve MHP ittifakının ideolojik kökleri kurudu. Milliyetçilik, komünizm karşıtlığı üzerine kurulu MHP ideolojisi, anlamını yitirirken; AKP’nin İslamcı siyaseti de İsrail, Filistin ve İslam Birliği argümanlarının çözülmesiyle işlevsiz hale geldi. İktidarda kalan bu yapılar, ideolojik-politik çimentolarını kaybetmiş, sadece devlet aygıtı üzerinden ayakta durabilen yapılara dönüştü. Raf ömrü dolmuş siyasi hareketlerin iktidarından kurtulmak ilk önceliğimiz olmak durumunda.

AKP ve MHP ittifakının raf ömrü çoktan dolmuş bir yapı olduğunun çokça yazdık. Bu sadece ülke içinde rıza üretememesi, yönetme becerisini kaybetmesi üzerine yapılmış bir değerlendirme değil. Her şeyden önce bu durum AKP ve MHP’yi toplumsallaştıran hatta (emperyalistlerin desteğiyle olsa da) iktidara taşıyan ideolojik köklerinin kurumasıyla ilgili.

Varlıklarını İslam Birliği ve Turancılık üzerine inşa etmiş iki gelenek, bugün geldikleri pozisyon itibarıyla siyaseten destek ünitesine bağlı olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Toplumsal tabanlarını oluştururken kurdukları tüm argümanları ya yok olmuş ya da onlardan vazgeçmiş iki siyasal akım durumundalar. AKP ve MHP suyun üzerinde yüzen adacıklara dönüşmüş durumda. İktidardan düşmeleri halinde bir arada kalmaları imkânsız olan topluluklara olarak yaşamını sürdürüyorlar. İki parti için de şu söylenebilir: Partiyi ve üyelerini birbirlerine bağlayan ideolojik-politik çimento vasfını yitirdi, çözüldü.

MHP MİLLİYETÇİLİĞİ

Alparslan Türkeş tarafından kurulduğu günden bu yana MHP’yi var eden bir iki başlık var. Öncelikleri hiç kuşku yok ki komünizmle mücadelede oldu. 1960’ların sonlarında komando kamplarıyla başlayan süreç 1980 darbesine kadar sol ve yükselen ilerici muhalefete karşı konumlanmayla sürdü. Türkiye’nin iç savaşı andıracak görüntülere, katliamlara sahne almasında rol oynadı. Maraş, Çorum katliamlarının yanı sıra aydın cinayetlerinde rol oynadı. Partinin ve tabanın neredeyse tek motivasyonu yükselen ilerici muhalefeti bastırmak oldu.

MHP’nin varlığını anlamlandıran diğer bir başlık da Kıbrıs sorunu olmuştur. Lefkoşa doğumlu Türkeş’in partisinin her bildirisinde ana başlıklardan biriydi. Türkeş, daha MHP’yi kurmadan Meclis’te yaptığı her konuşmada bu sorunu gündeme getirmesiyle bilinir. Yine 1973/74 yıllarının milliyetçi damarın kabarmasında Kıbrıs önemli rol oynar.

1980 darbesi sonrasında MHP’nin ve milliyetçiliğin harcı PKK’ya karşı duruş olur. Nerdeyse tüm siyasetini bunun üzerine kurduklarını söylemek mümkün. Seçimlerde aldıkları oy bile bu durumu gösteriyor.

Nitekim 1999 Şubat’ında Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden iki ay sonra yapılan genel seçimlerde yüzde 18 oyla tarihinin en yüksek oranına çıkması tesadüf değil. Türkiye’nin bölünme paranoyası üzerinden siyasetini ve toplumsal desteğini büyüttü.

Bahçeli, Erdoğan ile 2007 yılında yaşadığı Öcalan tartışmasında, bir seçim mitinginde kürsüden ip fırlatarak, "Alın şu ipi asın" çağrısı yapmıştı.

Tabi tüm bunları Turancılık şemsiyesinin altında yapmaya çalıştığını unutmamak lazım. Bugünlerde Güney Kıbrıs yönetimini adanın tek temsilcisi olarak kabul eden Türki Cumhuriyetleri bu hayalin en büyük destekçisiydi.

Hiç kuşku yok ki tarikat dışı İslamcılığın en önemli figürü Necmettin Erbakan olmuştur. Her ne kadar yolları ayrılsa da Erbakan’ın bayrağını Erdoğan’ın devraldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

İSLAMCILIĞIN DEĞİŞİMİ

Erbakan’ın temelini attığı Milli Görüş siyasetini belirleyen birkaç önemli başlıktan biri İslam Birliğiyse diğeri de İsrail’le mücadele olmuştur. Erbakan, kendisi dışında tüm iktidarları İsrail’le işbirliği yapmakla suçlar. Erbakan’ın lideri olduğu MSP’nin 1980 darbesinin hemen öncesinde gerçekleşen 6 Eylül’de Konya’da gerçekleştirdiği Kudüs'ü Kurtarma Mitinginin ana sloganı, "Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız" olması İslamcı gelenek açısından İsrail karşıtlığının ne anlama geldiği konusunda yeterli bir fikir verecektir. Yine daha sonra Erdoğan tarafından temsil edilen İslamcı geleneğin Kıbrıs meselesine bakışı da siyaseten konumlanışlarını göstermesi açısından önemli. Ecevit-Erbakan koalisyon döneminde gerçekleşen Kıbrıs Harekâtı uzun yıllar yapının en önemli argümanlarından biri oldu.

Siyasal İslamcı geleneğin temsilcilerinden Milli Selamet partisi 12 Eylül Darbesi öncesinde Konya’da Filistin mitingi düzenlemiş, cihad çağrılarında bulunmuştu.

40 YIL EKMEĞİNİ YEDİLER

Hiçbir ayrıma gitmeden söylenebilir ki Türkiye’de sağ tam 40 yıldır Kürt sorunun ve onun yarattığı iklimin ekmeğini yedi. Milliyetçilikle birlikte güvenlikçi politikaların devreye sokulmasında hep bir gerekçe oldu. Seçim zamanların en önemli propagandası haline getirildi. Çözdük, çözeceğiz yalanıyla bazen umut vererek, bazen de başlarını ezeceğiz diyerek oy topladılar. 1980 darbesi ve ardından gelen sağ iktidarlar büyük oranda varlıklarını bu sorun etrafında kurdukları siyasete borçlu.

AKP ve MHP’nin 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana devam eden ittifaklarının en önemli parçalarından birinin de bu olduğunu hafızada tutmakta fayda var.

Erdoğan, 14 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde meydanlarda Kılıçdaroğlu için “Kandil'dekilerle video çekimleri var” diyerek montaj videolar göstermişti.

50 YILIN ARDINDAN ANLATACAK NE KALDI?

Türkiye siyasetinde 50 yılı aşkın bir dönemdir var olan iki akım açısından yolun sonuna gelindi. Ya değişecekler ya da yok olacaklar. Ama değişme çabası bile hem kendi içlerinde hem ülke içinde kriz nedeni durumuna. Ayrıca değim o kadar da kolay değil çünkü tüm ana kolanları çürümüş vaziyetteler.

Onlar açısından durum değişim değil tam anlamıyla çökme:

İslam Birliği: Çoktan unutulan bir hayal. BOB Eş Başkanlığı rüyası Körfez ülkelerine emlak satmaya dönüştü. Suriye’de bir kovulmadığı kaldı. İran’a sırt çevirmezse o bile mümkün hale gelecek.

İsrail-Filistin: Dava sadece sözde kaldı. Yandaş basın İsrail ve ABD’ye bırakılacak Gazze’den geleceklere yer bakmaya başladı bile. İsrail ile ticaretin el altından devamı, yapılan çatışmasızlık antlaşması sürecin ne tarafa gittiğini gösteriyor.

Kıbrıs: Mavi Vatan falan derken Kıbrıs siyaseti de başka bir noktaya geldi. Hamasetin perdesi kalkınca ABD ve İsrail’in istediği bir çözüm ortaya çıktı. Türkiye’nin çok güvendiği Fidan’ın “aile” dediği ülkelerden gelen tavır tüm bunların üzerine dikelen tüy oldu.

Kürt sorunu: Öcalan’ın çağrısıyla birlikte başlayan süreç artık başta MHP olmak üzere konu sağ partilerin üzerinden oy devşireceği siyaset belirleyeceği noktanın çok uzağında. Meseleye yaklaşım, çözülme biçimi, Öcalan’la kurulan ilişki gerçekle kurmaca arsında gidip gelirken artık burada da bir dönemin kapandığının işareti oldu.

Yerli ve Milli: Bağımsız dış politika, Türkiye’nin çıkarları konusunda taviz vermeme, lider ülke gibi meselelerde kapandı gitti. Yerli ve milli kavramı Trump’ın ABD başkanı olmasıyla birlikte izlenen çizgiyle artık mizah konusu durumuna geldi.

BİTEN BİR SİYASET ÜLKEYİ YÖNETİRSE

Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu krizin ana nedenlerinden biri ülkeyi yönetenlerin hedefsiz, politikasız ve toplumsal destekten yoksun kalmaları. Bir dönem kapandı. Yaşanan kriz yerine neyin geleceğinin krizidir. İktidar sahipleri kendi içlerinden bir alternatif yaratmadan koltuklarını bırakmak istemiyorlar. Ama ne fikren siyasal bir değişime uygunlar ne bunu yapacakları kadroları var. Ülkeyi ateşe atma pahasına kendi iktidarlarını dayatmaya devam ediyorlar.

Ekonomi, dış, iç hatta kültür politikaları iflas etmiş, bu konularda yurttaştan asla destek alamayan bir yapı ele geçirdiği devlet aygıtı üzerinden kendini dayatıyor.

İçinde yaşadığımız krizin sadece ekonomik olmadığı bilinmelidir. Yaşanılan şey bir dönemin sonuna işaret ediyor. Köklü bir değişim olmadan Türkiye içine sürüklendiği durumdan çıkamaz hale geldi.

Bu yüzdendir ki ara formül, geçiş dönemi kavramların hayat bulma ihtimali yok. O evre çoktan aşıldı. Raf ömrü dolmuş siyasi hareketlerin iktidarından kurtulmak ilk öncelik olmak durumunda. Bu mücadele geleceğin ipuçlarını da verecektir.

∗∗∗

EMPERYALİZM NE İSTERSE…

Bir şeyi de akılda tutmakta fayda var. Türkiye’nin son 50-60 yılında sağcılığın her renginin emperyalist bloğa paralel siyaset izlemesi tesadüf değil. Komünizm karşıtlığı, Yeşil Kuşak, neo-liberal sistem, BOP hangi konu başlığı olursa olsun ABD ve emperyalist blok yönünü ne tarafa çevirse Türkiye’nin sağcıları orada hazır bulundu. Yerli ve Mili olanların Emperyalist politikalarını bu kadar yakında takip etmeleri, uyum içinde olmaları ve bu sayede de iktidarda kalmaları ne acayip bir tesadüf değil mi?

                                                               /././

Rejimin pembe rüyasını halkın öfkesi bölecek

İktidar ve bir grup azınlık kendini ülkenin sahibi ilan ederken halk desteği eriyen rejim için yolun sonu göründü. Sokakları ve meydanları dolduran milyonlar, pembe rüyalar gören iktidarı uyandıracak.

Hemen hiçbir konuda halkın desteğini alamayan Saray yönetimi ülkeyi aile devletine dönüştürme rüyası görüyor. 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana kamuoyu yoklamalarında oy oranı düşen, kritik konularda kitlesel desteğini kaybeden rejim rantçı, yandaş, gerici bir grup azınlıkla iktidarını sürdürmeye çalışıyor.

En küçük bir işe alımda bile liyakat mumla aranır hale gelirken İBB soruşturmalarında şikayetçi sıfatıyla ifade verenlerin kovaladığı rant gözler önüne seriliyor. Ezici çoğunluk sokaklarda, kampüslerde, meydanlarda hukuksuzluklara karşı isyan ederken iktidardan nemalanan azınlık kesimler kendini ülkenin sahibi gibi görüyor.

ÜLKE YÖNETİLEMİYOR

Hemen hemen tüm kamuoyu yoklamaları iktidara desteğin eridiğini gösteriyor. 19 Mart operasyonlarının hukuki gerekçelerle yapıldığını düşünenlerin oranı yüzde 25 bandına sıkıştı. Toplumun ezici çoğunluğu Saray’ın ülkeyi yönetemediğini düşünüyor. AKP’ye verilen destek de günden güne azalıyor.

YOKSULLUK DERİNLEŞİYOR

Ekonomi ülkenin en önemli sorunu olarak görülürken milyonlar yoksulluk ve geçim sıkıntısıyla boğuşuyor. Tüm araştırmalarda ülkenin en önemli sorunu ekonomik kriz, işsizlik, geçim sıkıntısı olarak görülüyor.

DIŞ DESTEĞE GÜVENİYOR

İçeride desteğini yitiren Erdoğan, küresel güçlerin desteğiyle koltuğunun ömrünü uzatmaya çalışıyor. ABD Başkanı Trump’ın öve öve bitiremediği Erdoğan’ın Filistin, Kıbrıs, Doğu Akdeniz konularında ağzını bıçak açmıyor.

BOŞUNA HEVESLENME

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden adaylığı tartışması sürerken Ankara kulislerinde Bilal Erdoğan’ın da ismi geçmeye başladı. Rusya’nın St. Petersburg kentindeki 7. Etnospor Forumu’na katılan Bilal Erdoğan, söz konusu iddialara yanıt verdi. Rus haber ajansı TASS’a konuşan Bilal Erdoğan, ‘Cumhurbaşkanı olmak istiyor musunuz?’ sorusuna "Siyasi bir hedefim yok. Bu soru bana sıkça soruluyor ancak ben sivil toplumda, gençleri güçlü hissettikleri konularda çalışmaya teşvik eden bir lider olarak kalmak istiyorum" yanıtını verdi.

TORPİLSİZ İŞLERİ YOK

Maraşlı muhtar Orman Müdürlüğü’nün mülakatına giren yeğeni için torpil istedi. O isteği kırmayan AKP’li vekil, kabul ettiğini sosyal medyadan paylaştı. Eski Tarım ve Orman Bakanı AKP Maraş milletvekili Vahit Kirişçi, sosyal medyasından yaptığı hikaye paylaşımı ile gündem oldu. Muhtardan gelen istek mesajını yanlışlıkla paylaşan Kirişçi, isteği geri çevirmedi. Orman Müdürlüğü’nde operatör olmak için mülakata giren yeğeni için torpil isteyen Sinan Killit, “Avni Gök vatandaşımıza yardımcı olursanız muhtarlık ve mahallem adına çok teşekkür ederim” dedi.

RUSYA TİPİ REJİM ARZUSU

TRT Haber Bayburt muhabiri Murat Söylemez, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın CHP lideri Özgür Özel’i hedef alarak yaptığı paylaşımına yaptığı yorumda, "Hakan başkan, Rusya’da Putin’e muhalif kim varsa kazara veya eceliyle öte tarafı boyladı. Putin hepsine baş sağlığı da diledi. Reise diktatör diyenler ülkemizde cirit atıyor. Bilmem anlatabildim mi?" diyerek yanıt verdi.  TRT tarafından yapılan kamuoyu açıklamasında ise şu ifadeler kullanıldı; “Muhalifleri hedef alan muhabir” iddiası ile basına yansıyan haberlerde adı geçen kişi geçmişte yalnızca yerel haber akışında sınırlı düzeyde içerik sağlamış; kurumumuzun personel yapısında da hiçbir zaman yer almamıştır. Söz konusu paylaşım, kişinin tamamen kendi görüşünü yansıtmakta olup TRT ile herhangi bir kurumsal bağ, onay ya da temsil ilişkisi bulunmamaktadır.

OLUMSUZ HABER YASAK

Gazeteci Metin Cihan, TGRT Haber WhatsApp yazışmalarını sosyal medya hesabından paylaşarak, haber kanalları üzerindeki baskı ve sansür iddialarını gündeme taşıdı. Cihan’ın paylaşımına göre, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahid Ören’in eşi ve Medya Grubu Başkanı Aslıhan Yeltekin Ören, TGRT Haber’de yayımlanan içeriklere müdahale etti. Paylaşımlara göre, çocuk işçiliğin artışına dair hazırlanan bir haberde kullanılan karakter jeneratörüne (KJ) Aslıhan Ören’in tepki gösterdiği ve çalışanlara "olumsuz şeyler yazılmayacak" talimatı verdiği iddia edildi. Cihan ayrıca, yazışmalarda Aslıhan Yeltekin Ören’in çalışanlara "Başka patron mu var bilmediğim?" diye sorduğunu da öne sürdü. İddialara ilişkin TGRT Haber ya da İhlas Holding tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı.

AĞZINDAN KAÇIRDI

AKP iktidarının muhalefete yönelik gözaltı ve tutuklamaları önceden canlı yayınlarda bildiren Cem Küçük’ten itiraf gibi açıklama geldi. TGRT Haber canlı yayınında konuşan Cem Küçük, "Savcının gönderdiği yazılarda var bu" dedi. Küçük hemen sonra ‘sızdığı’ diyerek kendisini düzeltmeye çalıştı. O anlar sosyal medyanın gündemine düştü. Cem Küçük daha önce yaptığı bir açıklamada İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in kendisinin arkadaşı olduğunu söylemişti.

                                                                ***

soL "Köşebaşı + Gündem" -29 Nisan 2025-

TİP'li belediye başkanından AKP'li Bakan Kurum'a 'teşekkür' ziyareti: İpek kravat ve şal hediyesi

TİP'li Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay, teşekkür etmek için gittiği AKP'li Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un makamına dahi alınmadı. Karaçay, ayaküstü gerçekleşen görüşmede Kurum'a ipek kravat ve şal hediye etti.

Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı Mağaracık Mahallesi'nde TOKİ için bahçe ve tarım arazilerinin kamulaştırılmasına karşı bölge halkının tepkisi ve mücadelesi devam ediyor.

Türkiye İşçi Partili (TİP) Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay ise tepkiler sürerken, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a belediye hizmet binası için teşekkür edip, hediye verdi. 

'Sayenizde daha iyi olacak, teşekkür etmek için geldim'

Bakanlık binasında gerçekleşen ziyarette, Karaçay ve Kurum arasında geçen diyalog kameralara yansıdı. 

Tepkilere neden olan görüntülerde Kurum'un, "İyi mi her şey?" sorunu yönelttiği TİP'li Karaçay'ın "Sayenizde daha güzel olacak, daha iyi olacak" yanıtını verdiği görüldü.

Kurum, "İyi kötü seni biliyoruz, sen de bizi biliyorsun. Orada beraber yürütmek lazım" ifadelerini kullanınca Karaçay, "Çok iyi yürütüyoruz Sayın Bakanım. Teşekkür etmek için sırf geldim" dedi.

İpek kravat ve şal hediye etti

Kamuoyuna yanısıyan videolarda Karaçay'ın Kurum'a" Bir hediyem vardı" dediği de duyuldu. 

Samandağ Belediye Başkanı'nın Murat Kurum'a ipek kravat ve şal hediye ettiği öğrenilirken, AKP'li Kurum'a verilen hediyeler tartışmalara neden oldu.

Görüşmeye dair TELE 1'e konuşan Karaçay'ın danışmanı Sergen Doğru da Kurum'a verilen hediyeleri doğruladı.

'Zaten Murat Kurum bizi makamına da almadı'

Öte yandan Karaçay'ın danışmanı Doğru, "Bitirilmemiş belediye binamızın protokolü için oraya gitmiştik" dedi ve kamulaştırma ya da TOKİ'lerle ilgili herhangi bir konunun konuşulmadığını iddia etti.

Doğru "Zaten Murat Kurum bizi makamına da almadı. Ayaküstü başkanımız hediyesini takdim etti ve bitti. Zaten o videoda o belediye binası için teşekkür ediyor aslında başkan" ifadelerini kullandı.

Gazeteci Mustafa Dilek de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Karaçay ile telefonda görüştüğünü belirterek "Kendisi Ankara'ya Samandağ Belediyesi hizmet binası sözleşmesi imzalamak üzere gittiğini ve Murat Kurum'la ayaküstü bir sohbet gerçekleştirerek binanın yapım sürecini konuştuklarını ve ona istinaden teşekkür ettiğini söyledi" dedi. 

En büyük yıkım Hatay'da Kurum'un bakanlığı döneminde olmuştu

Merkez üssü Kahramanmaraş olan 6 Şubat tarihli depremlerden 11 il etkilenmiş, ölü sayısı 50 bini, yaralı sayısı ise 100 bini aşmıştı. Depremden en çok etkilenen illerin başında gelen Hatay'da ise 23 bini aşkın yurttaş hayatını kaybetmişti.

Türkiye'nin yaşadığı en yıkıcı deprem sırasında imar faaliyetlerinden sorumlu olan en yetkili isim Murat Kurum'du. Deprem bilimcilerin uyarılarına rağmen 6 Şubat depremlerinden etkileneceği bilinen illere yönelik Kurum döneminde yapı stokunu iyileştirmeyi hedefleyen herhangi bir çalışma yapılmamıştı.

Öte yandan depremde yaşamını yitiren ve yaralanan yurttaşlara ilişkin Kurum ve diğer kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, ancak Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı  “soruşturma yapılmasına yer olmadığına” karar vermişti.

                                                     ***

TİP'li Samandağ Belediye Başkanı Karaçay 'biçim için' özür diledi, hediyelere değinmedi

AKP'li Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum'u ziyaret eden TİP'li Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay, görüşmenin "biçiminden" dolayı özür diledi. Karaçay'ın yaptığı açıklamada, Kurum'a hediye ettiği ipek kravat ve şala değinmemesi ise dikkat çekti.

Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı Mağaracık Mahallesi'nde TOKİ için bahçe ve tarım arazilerinin kamulaştırılmasına karşı bölge halkının mücadelesi devam ederken, Türkiye İşçi Partili (TİP) Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay ise Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’la bir araya gelmişti.

Belediye hizmet binası için Kurum'a teşekkür eden ve hediye veren Karaçay, tepkilerin ardından yayımladığı açıklamayla özür diledi.

Görüntüler tepkilere neden oldu

Bakanlık binasında gerçekleşen ziyarette, Karaçay ve Kurum arasında geçen diyalog kameralara yansımış ve tepkilere neden olan görüntülerde Kurum'un, "İyi mi her şey?" sorunu yönelttiği Karaçay'ın "Sayenizde daha güzel olacak, daha iyi olacak" yanıtını verdiği görülmüştü. Kurum, "İyi kötü seni biliyoruz, sen de bizi biliyorsun. Orada beraber yürütmek lazım" ifadelerini kullanınca Karaçay ise "Çok iyi yürütüyoruz Sayın Bakanım. Teşekkür etmek için sırf geldim" demişti.

Samandağ Belediye Başkanı'nın Murat Kurum'a ipek kravat ve şal hediye ettiği öğrenilirken, AKP'li Kurum'a verilen hediyeler tartışmalara neden olmuştu. Görüşmeye dair TELE 1'e konuşan Karaçay'ın danışmanı Sergen Doğru da Kurum'a verilen hediyeleri doğrulamıştı.

Samandağ Belediye binasının protokolü için Bakanlığa gidildiğini açıklayan Doğru, "Zaten Murat Kurum bizi makamına da almadı. Ayaküstü başkanımız hediyesini takdim etti ve bitti. Zaten o videoda o belediye binası için teşekkür ediyor aslında başkan" ifadelerini kullanmıştı.

Özür diledi, hediyelere değinmedi

Tepkilerin ardından TİP'li Beldiye Başkanı Karaçay'dan açıklama geldi.

Karaçay, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda bulunduğu sırada çekilen görüntülerin yalnızca 10 saniyelik bir parçasının kamuoyuna yansıması nedeniyle yanlış anlaşılmalara neden olabileceğini ifade etti ve "Bakan Kurum'la da bu ziyaret esnasında ayak üstü görüştük ve belediye binamızın yapımı konusundaki takibi için kendisine teşekkür ettim" dedi.

Kurum'la toplantı yapmadığını ve Mağaracık gündemine dair konuşmadığını aktaran Karaçay, sosyal medya üzerinden yayınladığı açıklamada, "Tamamlama protokolünü imzalamış olmaktan mutluluk duyduğumuz, yıllardır sürüncemede bırakılan belediye hizmet binamıza ilişkin edilen bu teşekkürün Mağaracıklı hemşerilerimin haklı mücadeleleriyle ilişkilendirilmesi beni derinden üzmüştür" ifadelerini kullandı.

Karaçay, açıklamasına şöyle devam etti:

"Basına sadece son bir kaç saniyesi yansıyan görüşmenin biçiminin birçok dostumuz gibi Samandağlı hemşehrilerimizi de rahatsız ettiğini fark etmiş bulunuyorum. Samandağ halkının, Türkiye İşçi Partili yoldaşlarımın ve tüm Türkiye'den dostlarımızın iradesine gölge düşürmek niyetim asla olmamakla beraber kameralara yansıyan kısıtlı görüntülerdeki rahatsız edici biçim için özürlerimi iletiyorum.

Bir yıldır bir belediye binamız bile olmadan yıkık bir kenti ayağa kaldırmaya ve ona hizmet vermeye çalışan Samandağ Belediyesi emekçilerinin ve gönüllülerinin insanüstü emeği ve özverisi yerine bu tür konularla gündeme gelmekten dolayı duyduğum üzüntünün tarifi bulunmuyor. Benim ve belediyemizde yer alan tüm arkadaşlarımın bütün çabası bu ülke emekçisinin yarattığı kamu kaynaklarını Samandağ'ın acil ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve halk yararına kullanılabilmesi içindir. Bu çabamızdan ve kararlılığımızdan asla taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Halkçı ve kamucu siyaset anlayışımızda en baştan beri aynı noktada ve aynı inançta olduğumuzun bilinmesini ister, tüm dostlarımızın Samandağ'a verdiği desteği devam ettirmesini rica ederim."

Öte yandan Karaçay'ın yaptığı açıklamada, Kurum'a hediye ettiği ipek kravat ve şala değinmemesi dikkat çekti.

                                                       ***

'Ankara alarmda' mı? Kuzey Kıbrıs hükümeti Beştepe'ye geliyor.

"Şantaj kasetleri" iddiaları ve protestoların ortasında Kuzey Kıbrıs Başbakanı Üstel hükümet ortaklarıyla birlikte Ankara’ya geliyor. Bugün Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni "Mesele büyük: Kurulan çark çöktü" iddiasında bulundu.

Kuzey Kıbrıs’ta koalisyon hükümeti 28/04 akşamı Ankara’ya geliyor.

Ziyaretin, üç yıl önce öldürülen kumarhane patronu Halil Falyalı’nın kara para trafiğini yöneten Cemil Önal’ın Ankara’yı işaret eden iddiaları gündemdeki yerini korurken ve Kuzey Kıbrıs’ta lise ve ortaokullarda başörtüsü kararının ardından hükümete tepkiler devam ederken gerçekleşmesi dikkat çekiyor.

Kuzey Kıbrıs Başbakanı, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı Ünal Üstel, koalisyon hükümetinin diğer ortaklarıyla birlikte Ankara’yı ziyaret edecek.

Üstel’in Ankara’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile baş başa ve heyetler arası görüşmelere katılacağı belirtildi. 

Üstel’e, ziyareti sırasında hükümet ortakları Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ile Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı da eşlik edecek.

'İktisadi ve mali işbirliği anlaşması görüşülecek' iddiası

Ankara ziyareti öncesinde açıklama yapan Üstel “Hükümetimizi kurduğumuz günden bu yana, Türkiye Cumhuriyeti hükümetiyle karşılıklı sevgiye, saygıya, güvene ve iş birliğine dayalı ilişkilerimizi en üst düzeyde yürütüyoruz” dedi ve gündemlerinde “2025 İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması”nın olduğunu söyledi. 

Üstel “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz ile gerçekleştireceğimiz görüşmede, hem mevcut iktisadi ve mali iş birliği anlaşmasını gözden geçirecek hem de geleceğe yönelik yeni ve büyük projelerin planlamasını yapacağız. Son derece verimli ve yoğun bir ziyaret olacağına inanıyorum. İnanıyorum ki bu görüşmelerin ardından, Kıbrıs Türk halkının yaşamına doğrudan dokunacak pek çok yeni projenin ilk adımlarını atmış olacağız” diye konuştu.

Falyalı iddialarını yazan gazeteciden 'Ankara alarmda' yorumu 

“Halil Falyalı Yaşıyor” başlığıyla yayımlanan yazı dizisinde Falyalı’nın kara para trafiğini yöneten Cemil Önal’ın Beştepe’ye uzanan rüşvet iddialarını, Falyalı’nın elindeki “şantaj kasetleri”nin peşine MİT’in ve Hakan Fidan’ın düştüğüne yönelik açıklamalarını haberleştiren Bugün Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın ise ziyareti “Ankara alarmda” diye yorumladı.

Akın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Üstel’in başında olduğu koalisyon hükümetinin “alelacele Ankara’ya çağrıldığını” belirterek yakında hükümetle ilgili yeni belgeler yayınlayacaklarını dile getirdi. 

Telefonlarının da dinlendiğini belirten Ayşemden Akın ayrıca “Mesele basit bir rant kavgası değil, mesele büyük: Kurulan çark çöktü. Deşifre oldu. Geri dönüşü yok!” diye yazdı.

Bugün Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Akın’ın paylaşımı şöyle:

ANKARA ALARMDA"

Telefonlarımın birilerince dinlendiği artık gün gibi ortada. Dinleyenler gerçekten “iyi adamlarsa” ve yaşanan rezillikleri not ediyorsa sorun yok. Ama dinleyip bir şeyleri örtmeye, engellemeye çalışıyorlarsa, işte o çok büyük bir problem!

AKP’nin yönettiği, Ünal Üstel’in başında olduğu UBP-DP-YDP hükümeti alelacele Ankara’ya çağrıldı. Zaten bu hükümet bitmişti. Yakında yayınlayacağımız belgelerle, “bizimkilerin” bu bataklığa nasıl battığını da göreceksiniz.

Şu an yaşanan her gelişmeyi bu gözle okuyun, odağınızı kaybetmeyin!

Başbakan Yardımcısı ve DP Genel Başkanı Fikri Ataoğlu’nun “sofra şaşırtmalarına” da aldanmayın. Mesele basit bir rant kavgası değil, mesele büyük: Kurulan çark çöktü. Deşifre oldu. Geri dönüşü yok!
#HalilFalyalıYaşıyor

Erhürman'dan tepki: 'Burada bir hükümet var mı'

Kuzey Kıbrıs’ta ana muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman ise Başbakan Yardımcısı Fikri Ataoğlu'nun “Ankara ziyaretimiz, hükümet ortakları olarak kendi aramızda daha güçlü bir istişare yapabilmemiz için bir imkan olacak" açıklamasına tepki gösterdi.

Erhürman, "Bu kadar sorunun içinde gayriciddi açıklamalarla uğraşmayalım diyoruz ama bu, burada bir 'hükümet' var mı sorusuna ilişkin yanıtın dışa vurumu adeta!" ifadelerini kullandı.

Erhürman, "Oldu olacak haftada bir, bir Ankara yapıverin o zaman" dedi.

'Turbun büyüğü Kıbrıs’ta' tartışması

Halil Falyalı’nın Kuzey Kıbrıs merkezli uluslararası sanal bahis ağından elde edilen kara para trafiğini yöneten "finans müdürü" Cemil Önal’ın iddiaları hem Kuzey Kıbrıs basınında hem de Türkiye’de yankılanmıştı.

Hollanda’da 16 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest kalan ve Türkiye’nin iadesini istediği Cemil Önal aynı zamanda Halil Falyalı cinayetini planlayanlardan birisi olduğu iddiasıyla da suçlanıyor.

Önal Türkiye’ye iade edilirse hayatının tehlikeye gireceğini, tüm rüşvet ağını bildiği için hedef alındığını ileri sürdüğü açıklamalarında, kara para trafiğinin Falyalı’nın ölümünden sonra da devam ettiğini, AKP’li siyasetçilere, devlet görevlilerine ve yargı mensuplarına rüşvet verildiğini, hatta kendisine ilişkin Türkiye’deki suçlamaların da “daha fazla rüşvet” için yöneltildiğini iddia etmişti. Önal, Falyalı’nın elinde şantaj için tuttuğu kasetlerin peşine Falyalı’nın ölümünün ardından 2024 yılında Hakan Fidan ile MİT’in düştüğünü ileri sürmüştü.

Kuzey Kıbrıs basınında manşetlerde yer alan Önal’ın bu iddiaları Türkiye’de de yankılanmış, CHP Genel Başkanı Özgür Özel “Turbun büyüğü Kıbrıs’ta” ifadesini kullanmıştı. Ancak TBMM’de iddiaların araştırılması için verilen önerge reddedilmişti. Fahrettin Altun’un başında olduğu İletişim Başkanlığı iddialar için “asılsız”, Dışişleri Bakanlığı da “gerçek dışı” ifadelerini kullanmıştı.

Kuzey Kıbrıs'taki laiklik eylemleri Erdoğan'ın hedefinde: 'Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar'

Öte yandan Kuzey Kıbrıs hükümetinin geçtiğimiz haftalarda lise ve ortaokullarda başörtüsünü serbest bırakma kararı almasının ardından eğitim sendikaları başta olmak üzere birçok kitle örgütü ve siyasi parti tarafından protesto gösterileri düzenlenmişti. AKP-MHP hükümetinin Kuzey Kıbrıs siyasetine etkisine de tepki gösterilen eylemlerde “Kıbrıs laiktir, laik kalacak”, “Geçit yok” sloganları atılmıştı.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ise 21 Nisan’da yapılan AKP MKYK toplantısında Kuzey Kıbrıs'la ilgili “Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar” ifadesini kullandığı iddia edilmişti.

İddiayı gündeme getiren Türkiye gazetesi olmuştu. Gazetenin haberinde 21 Nisan’da yapılan AKP MKYK toplantısında Kuzey Kıbrıs’ta liselerde başörtüsüne serbestlik getiren kararın ardından yaşanan tartışmaların gündeme geldiği belirtilmiş ve şu ifadelere yer verilmişti: “Edinilen bilgiye göre; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaşanan gelişmelere tepki göstererek, 'Bu, hadsizliktir. Önümüzdeki günlerde KKTC’ye bir ziyaret yapacağız. Gerekli mesajları orada vereceğiz. Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar' dedi."

                                                        ***

Öne Çıkan Yayın

halkTV "Köşebaşı" -23 Kasım 2025-

 İddianamedeki ‘sır’ avukat: Baskı kurdu tehditle ifademi organize etti -Bahadır Özgür-  İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı İB...