T-24 "Köşebaşı + Gündem" -30 Temmuz 2025-

 

Özgür Özel T24'e açıkladı; CHP hangi durumda İmamoğlu yerine aday çıkaracak, komisyona ne zaman üye verecek, 'İBB itirafçılığı' için yorumu ne, CHP'ye kayyım atanabilir mi?-GÖKÇER TAHİNCİOĞLU & CEREN BALA TEKE-

"Resmen reddedilene kadar adayımız İmamoğlu, aday olamazsa en doğru adaya bakılır; CHP’ye kayyım atanamaz, dokunulmazlığım kaldırılamaz"

Özgür Özel T24'e açıkladı; CHP hangi durumda İmamoğlu yerine aday çıkaracak, komisyona ne zaman üye verecek, 'İBB itirafçılığı' için yorumu ne, CHP'ye kayyım atanabilir mi?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, çözüm süreci kapsamında TBMM"de kurulacak komisyona, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş"un resmî olarak, “Komisyon kararlarında nitelikli çoğunluk esas alınacak” açıklamasını yaptığı anda üye vereceklerini söyledi. CHP"nin komisyona bu şartlarda üye vermemesinin partinin tarihsel tutarlılığını heba edeceğini ifade eden Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan"ın kendilerini komisyonda istemediğini savundu ve “Erdoğan bizden korksun” diye konuştu. Özel, geçmişte dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek verilmesini yanlış bulduğunu belirtirken, Kürt seçmenle CHP arasındaki travmanın aşıldığını da vurguladı. Özel, erken seçim olması ve Ekrem İmamoğlu"nun cumhurbaşkanı adayı kabul edilmemesi ihtimali için de “Adaylığı reddedilene kadar adayımız İmamoğlu. Reddedilirse oturur en doğru ismi belirleriz” dedi.

Özel, CHP Genel Merkezi"nde T24"ün sorularını yanıtladı.

-TBMM"de kurulacak komisyonla ilgili ilkeleri sıraladınız, net biçimde aktardınız. Ancak bu iş ne zaman sonuçlanacak?

Bizim esas talebimiz şu; eşit temsil olsun ve nitelikli çoğunluk olsun. Onlar eşit temsil meselesine şu sebepten yanaşmıyor; diğer partilere de eşit temsil verince çok kalabalık olması gerekiyor. 100 kişi gibi. Bizim partinin temsili ve katkısı için on kişiye de ihtiyaç yok. Yani dört arkadaş halleder aslında bu işi. Ama böyle istiyorlar sayıyı.  Bu noktadan sonra nitelikli çoğunluk şöyle bir önem kazanıyor. AKP ve MHP işi çözmüş durumda gibi zaten. O zaman bizim bir anlamımız yok. Hiç olmazsa böyle demokratikleşme üzerinden bizim bir sürü çalışmamız var. Bizim kurmuş olduğumuz Adalet ve Demokrasi Komisyonu sekiz, dokuz aydır çalışıyor.

Sekiz başlıkta yirmi altı ayrı öneride bulundu MYK'ya. Her biri de bu süreçte CHP bu komisyondan ne talep etmeli ne yapmalı şeklinde öneriler. Çok kapsamlı bir hazırlık oldu. Biz hazırlıklıyız.

“Komisyona katılma ihtimalini operasyonlara indirgemek yanlış”

Şimdi Meclis"te kurulacak komisyona da katılım noktasını şuna indirgiyorlar; CHP"ye operasyonlar dursun… Sanki 18 Mart günü ülkede her şey güllük gülistanlık mıydı? Tutuksuz yargılamanın esas olması, iddianamelerin hızlı yazılması, savcıların mafyavari yöntemler uygulaması falan bunlar sadece bugünün bizim karşımıza çıkardığı sorunlar mı? Elbette bunları da ben her görüştüğüm kişiye de yani Numan Bey'e de anlattım, İbrahim Bey'e de anlattım, bütün partilerin genel başkanlarına da anlatıyorum. Özellikle AK Parti'den kimi görsem anlatıyorum ve anlattırıyorum. "Yani biliyor musunuz döneminizde neler yaşanıyor?" diyorum. Kadınları çocuklarıyla tehdit ediyorlar, babaları oğullarıyla tehdit ediyorlar.

“Mesafe alıyorsak komisyonda kalırız”

Bu işin bir kısmı ama zaten Türkiye'de mesela nefret söyleminin cezalandırılması gibi bir ihtiyaç var. Terör tanımının gerçekten terörü tarif etmesi gibi bir ihtiyaç var. Diğer otoriter popülist liderlerden devşirilen işte dezenformasyon yasası gibi bir mesleği, gazetecilik mesleğini, kriminalize eden ve tehdit altına alan bazı yasaların ortadan kalkması gibi önemli ihtiyaçlar var. Genel olarak; düşünce özgürlüğü noktasındaki her türlü hem kötü düzenlemelerin hem de kötüye kullanılan düzenlemelerin değişmesi gerekiyor. O yüzden biz komisyona girip muhalefet edip, çatır çatır siyaset yapıp orada doğrusunu anlatıp ondan sonra eğer mesafe alınıyorsa komisyonda kalırız.

“AKP için bu iklimden çıkış kapısı, komisyon bir fırsat”

AKP, hukuk tanımazlıkta, demokrasiyi ayaklar altına almakta, saldırganlıkta kritik bir noktaya geldi. Şimdi geri dönemiyorlar. Dönüş daha maliyetli geliyor. Ama ileri de gidemiyorlar. Buradan sonrası olmayacak. Bunlara bir çıkış lazım. Ve kendi yönetim anlayışları ve Erdoğan'ın karakteri üzerinden baktığımızda kolay kolay da kendi kendilerine yapamayacaklar. Yani bu ülkeyi getirdikleri bu noktadan kendilerine de ülkeye de bir çıkış arıyorlarsa bu komisyon bunun için çok iyi bir fırsat. Ama burada samimiyet lazım yani veya gerçekten iyi niyet lazım.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gökçer Tahincioğlu, Ceren Bala Teke

“Erdoğan bizi hiç kandıramadı”

Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi, Erdoğan'ın kandırabildiği bir parti olmadı. Biz Erdoğan tarafından kandırılmadık. Bu yüzden de bu seferde kimse düşünmesin yani CHP giriyor, Erdoğan bunları kandıracak… Öyle mi yapacak, böyle mi yapacak?

“Mücadele ancak hukuksuzlukların kalkmasıyla yumuşar”

Mücadelede zerre gerileme olmayacak. Sert mücadelemizin yumuşaması gerçekten yapılan bütün hukuksuzlukların ortadan kalkmasıyla mümkün yani. Yoksa öyle aynı komisyona girdik diye geri adım atmayız.

“Yirmi komisyonda zaten birlikteyiz, dikta rejimini bırakacaklarsa orada olacağız”

Biz bunlarla yaklaşık yirmi tane komisyonda birlikte çalışıyoruz zaten. Oraya girmek nasıl AK Parti'yle MHP'yle iş tutmak demek değil ise bu da öyle ama bu komisyonun bir tarihi görevi var. Hem terörün sonlanmasına katkı sağlayacak hem de terörü bahane ederek ülkedeki dikte rejiminden geri adım atılmasını sağlayacak. Yani terörü bahane edip ülkede kurulan dikta rejimini, herkesi terörist diye yaftalamayı, herkesi tutuklamayı bırakacaklarsa ve biz bu iki işlevi birlikte görecekse orada olacağız.

“Kurtulmuş, açıklama yaptığı anda üye vereceğiz”

-Durum ne zaman netleşecek?

Grup başkan vekillerine söyledim. Meclis Başkanı bir açıklama yapsın ve "nitelikli çoğunluk kesinlikle aranacak" desin. Biz de isimleri bildirelim dedik. Yolladığı yazıda yok çünkü öyle bir şey. Bunu söylediği anda üye vereceğiz. O komisyona gidilmesi ve savunulması lazım. Bizim komisyondaki üyelerin yedi tanesi hukukçu ve aslında orası bir hukuk komisyonu. Bir çeşit teknik hazırlık komisyonu yani. Meclis komisyonunda hukukçu olmayan, siyasetçi arkadaşlarımız da olacak. Coğrafya da önemli, tüm Türkiye'yi temsil edecek arkadaşlar olacak.

“Anayasa konuşmayacağımızı bilecekler, yasa yaparız, anayasa yapmayız”

-Kırmızı çizginiz ne? "Anayasa konuşmayız" dediniz mesela. Ne konuşulursa komisyondan çekilirsiniz? İşin doğası gereği anayasa gündeme gelecek gibi…

Bizi o komisyona davet eden de o komisyonda kalmamızı isteyen de o komisyonda anayasa konuşmayacağımızı bilecek. Yani biz bu konuda çok netiz. Mevcut anayasaya uymayanlarla anayasa yapamayız. Bizim anayasa konuşma şartlarımız bu komisyonla ilgili tutumumuzdan çok önce çok netti zaten. Anayasaya uymayanlarla anayasa yapmayız. Can Atalay içeride duruyorken, Osman Kavala içeride duruyorken, AİHM kararına rağmen Gezi'deki arkadaşlar çeşitli lehlerine kararlara rağmen içeride duruyorken, Selahattin Demirtaş içeride duruyorken, öbür taraftan haklarında bir somut iddia daha ortaya konmamışken ve iddianame yazılmıyorken İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı içerideyken olmaz. Toplumun da yüzde 75"i bunların siyaseten içeride tutulduğunu biliyorken nasıl anayasa yapacağız bunlarla birlikte yani? Böyle bir zemin yok. Komisyona yazdığımız on altı maddelik öneride de yasal çalışmalarla sınırlı olmak üzere diye yazdık. Yasa yapabiliriz, anayasa yapamayız.

“Erdoğan, CHP"yi komisyonda istemiyordu”

-Erdoğan sizi komisyonda ne kadar istiyor, gerçekten istiyor mu sizce?

İstemiyordu bence. Çünkü uzun süredir ayak sürüyor ve bu sürece Devlet Bahçeli'yle Erdoğan'ın yaklaşımları biraz birbirinden farklı. İşin o kısmıyla hiç ilgilenmiyorum. Benim siyaseten bildiğim bir şey var.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un CHP lideri Özgür Özel'i TBMM'deki ziyareti

“Komisyonda yer almamak tarihsel tutarlılığı heba eder”

Tarihte bazen kritik dönemeçler olur, kırılma anları olur. Orada tarihin doğru yerinde yer alıyor musunuz? Sosyal Demokrat bir parti CHP. Örgüt silah bırakacağını açıklamış. Belli ki yaklaşık bir buçuk yıldır örgütle devletin birtakım yetkilileri de bu konuyla ilgili görüşmüşler. Ve bu işin bir yasal zemininin oluşması lazım. Bunun için parlamentoya önemli bir görev düşüyor. Ve biz de yıllardır böyle bir iş yapılacaksa parlamentoda yapılsın ve Kürt sorunu çözülecekse parlamentoda çözülsün, demokratikleşme çerçevesinde çözülsün demişiz. Şimdi bu noktada kategorik olarak bu komisyona girmemek CHP'nin tarihsel tutarlılığını heba eder, reddeder.

“İnsanların endişesini anlıyorum, kendimize güvenelim”

Ama şunu anlıyorum, insanların endişesini… Bütün duygular travmatize edilmiş durumda şu anda. Özellikle muhalif seçmenin Adalet ve Kalkınma Partisi'ne daha doğrusu bu saray rejimine en ufak bir güveni kalmamış. Onlarla hiçbir şey yapılamayacağını düşünüyorlar. Bu konuda da çok haklılar. Ama bu mesele bir koalisyon görüşmesi değil. AK Parti'nin geçmişini aklama görüşmesi değil. AK Parti'nin AK Parti'ye gelecek için kredi verme görüşmesi değil. Erdoğan'a bir kez daha seçilme hakkı verme görüşmesi değil.

“O zaman Meclis"ten de çekilmem lazım”

Hem bizim hem DEM"lilerin hem de Türkiye'nin bütün aydınlarının "Türkiye'de Kürt sorunu vardır. Türkiye'de devletin birçok uygulaması hukuk devletine uygun değildir" diye yaptığımız bütün itirazların tartışılabileceği ve yasa yoluyla ortadan kaldırılabileceği bir zemin, bir imkân var. Bunu kategorik olarak ben Erdoğan'la aynı yerde yapmıyorsam o zaman Meclis"ten de çekilmem lazım. Çünkü Meclis"te de bir sürü komisyonda duruyorsun. Erdoğan'la aynı komisyonda olmam dersen Plan Bütçe Komisyonundan da çekileceksin, Meclis"ten de çekileceksin. Bu başka bir şey. Meclis"ten çekilme, sine-i millet tartışmaları falan yapıyorlar.

“Meclis"ten çekilsek Erdoğan mutlu olur, 400"le gelirler”

E biz Meclis'ten çekilsek en çok Erdoğan bundan memnun olur. Çünkü hemen altmış gün sonra ara seçim olur. Biz çekildiğimiz Meclis"e bir daha girmeye çalışmayacağımıza göre, girsek bile çekildiğin sandalyenin yarısını bugünkü denklemde veya üçte birini onlar alacağına göre… İstedikleri dört yüzü rahatlıkla yapıp Anayasayı istedikleri gibi değiştirecekler.

“CHP"nin olmadığı yerden korkmak lazım”

CHP'nin girdiği, olduğu yerden değil; olmadığı yerden korkmak lazım yani. Komisyon da olsa öyle, Meclis de olsa öyle. CHP çekilsin meclisten, dört yüz milletvekili alsın AK Parti, olur. Al başına belayı. O yüzden biraz özgüvenin yüksek olması lazım. Karşımızda ismen Recep Tayyip Erdoğan var. Cismen de bir Recep Tayyip Erdoğan var. Ama karşımızda o siyaseti domine eden, hep kazanan, hep kazanacak olan bir Recep Tayyip Erdoğan falan yok. O işleri biz 31 Mart gecesi geride bıraktık. O işleri biz 5 Kasım Kurultayı ile bıraktık. Söylüyoruz; özgüveni yüksek, sokaktan korkmayan, meydandan korkmayan, eylemden korkmayan, iktidarın çizdiği siyaset sınırları içine hapsolmayan siyasetle sonuç alacağız dedik. İlk girdiğimiz yerel seçimden birinci çıktık. İlk gireceğimiz genel seçime doğru adım adım ilerliyoruz.

“Erdoğan bizden çekinsin”

Erdoğan çekinecekse bizden çekinsin. Erdoğan bizim komisyona girmemizi istemiyor. Girmeyelim diye dünya kadar, ya dünya kadar, manevra yaptılar buna yönelik. Yani düşünsenize şimdi geçmişte Cumhuriyet Halk Partisi'nin bunlar nezdinde suçu "DEM"lenmek'ti. Neydi? DEM'lenme diye neyi söylüyorlardı? Ne yapıyorduk biz? DEM Parti'yle Meclis"te karşılaşınca el sıkışıyorduk. Bayramlarda birbirimize gidip geliyorduk o kadar yani. Ama bizi mesela DEM"lenmekle suçluyorlardı. Kendileri DEM"i PKK'nın uzantısı olarak konumlandırıyorlardı ve bizim DEM'le normal siyasi parti ilişkisi kurmamızı Abdullah Öcalan'la iş görmek olarak tutup veya Kandil ile siyaset yapmak olarak görüyorlardı. Şimdi son dokuz ayda biz geçmişte bunların hiçbirini yapmamış olmamıza rağmen, Kürt seçmenin veya DEM seçmeninin iradesine saygımızı gösteriyorken onlar tam da bizi suçladıkları şeyleri yaptılar. Gizli de görüştüler, açık da görüştüler, birbirlerine methiyeler de düzüyorlar ve bu şartlar altında şeytanlaştırdıkları, hedefe koydukları DEM şimdi ortada yok ama hemen yeni bir düşman ürettiler. CHP ile bayramlaşmayacaklarını söylediler. Suçum ne benim? Geçmişte bizim suçumuz DEM'le görüşmekti. Şimdi sen DEM'le görüşüyorsun, Abdullah Öcalan'la görüşüyorsun. Bende değişen bir şey yok. Benim suçum ne?

“CHP reaksiyon değil aksiyon partisidir”

Onlar Cumhuriyet Halk Partisi'ni bu sürecin dışında tutup Cumhuriyet Halk Partisi'ni edilgen pozisyonda tutmak istiyorlar. Ama Cumhuriyet Halk Partisi bir reaksiyon partisi değil, bir aksiyon partisi. Cumhuriyet Halk Partisi mesela o komisyonu teklif eden parti, o komisyonda da demokratikleşmeyi yasalar yoluyla bu kadar yasağı, bu kadar baskıyı ortadan kaldırmaya o komisyonu davet edecek parti. O yüzden edilgen değiliz biz. Etken bir siyaset yapıyoruz. O komisyona da etken olmak için gidiyoruz. Edilgen olmak için değil. AK Parti'nin, MHP'nin peşinden yürümek için falan değil. Doğru bildiklerinizi savunmak için gidiyoruz. "E yarın öbür gün siz girersiniz ama sizi kandırırlar" diyorlar.

“Partiyi mi elimden alacak, ona da kalkıştılar”

Ne yapacak? Partiyi elimden mi alacak? Ona bile kalkıştılar vaktiyle, kayyım atamaya çalıştılar. Yani ne yapacak? beni nasıl kandıracak, ben olmadık bir şeye rıza mı gösterdim? O yüzden bütün muhalif seçmenleri, partinin üyelerini ve seçmenlerini hem partilerine hem de kendilerine güvenmeye davet ediyorum. Kimsenin bir endişesi de olmasın. Sonuçta Cumhuriyet Halk Partisi bu süreçte bir yanlışın parçası olmak için değil, doğruları yapmak ve yaptırmak, bu süreçten kaybeden olmak için değil; bütün Türkiye'ye kazandırmak için bir mücadele veriyor.

MİT Başkanı İbrahim Kalın, 26 Temmuz'da CHP lideri Özgür Özel'i TBMM'deki makamında ziyaret etti

-MİT Başkanı İbrahim Kalın ile görüşmeniz basına pek yansımadı. Neler görüşüldü? Devletten gerçekten bu süreçle ilgili samimi bilgi alabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Gizli görüşme. Bir de böyle çok yansıyacak bir şey de yok. Yani şöyle söyleyeyim; bizle görüşen kişilerin samimiyetinden bir şüphemiz yok ama yeni bir bilgi de yok yani. Bize yapılan sunumlar zaten bildiğimiz şeylerin biraz daha detaylandırılmış hali. Ama İbrahim Kalın'ın politik geçmişi, ismi, cismi ortada ama sonuçta bugünkü görevi icabıyla biz onları devletin bir kurumu olarak görüyoruz. Onlardan da öyle bir yaklaşım bekliyoruz. CHP'nin gücünün farkındaysanız bilin ki biz o gücü en iyi şekilde kullanacağız mesajını verdik.

-Size sürekli "Ankara siyaseti yapın" diye bir ısrar da var. Özellikle bu ısrarı nasıl yorumluyorsunuz?

Bir arada "Gel partinin başında genel merkezde otur. Böyle çok dışarılarda gezersen alırız partiyi" demişlerdi. Ankara siyaseti dediği; bu mücadele eden ve Türkiye'nin tamamını gezen muhalefet anlayışından rahatsız olduğunu aslında. Gel Ankara'da salı günleri bir grup toplantısı yap. Arada da birkaç şey yaparsan yap, yapmazsan yapma. Bizim yaptığımız her cumartesi bir şehirde miting. Bu hafta da Aksaray'a gidiyoruz. Mitinglerin, meydanların Erdoğan"ı rahatsız ettiğini, sevmediğini ve fobisi olduğunu biliyoruz. Onu kastediyor "Ankara siyaseti" diye.

“Adaylığı reddedilene kadar adayımız İmamoğlu”

-Erken seçim için 2 Kasım"ı işaret ettiniz. Peki şimdi 2 Kasım için CHP'nin bir yol haritası var mı? CHP"nin de bir aday sorunu yok mu? Belli ki bu tarihte Ekrem beyin aday olabilmesi hukuki duruma göre mümkün olmayacak. Bu durumda iktidar 2 Kasım için "tamam" derse ne yapacaksınız?

Ekrem İmamoğlu, resmen seçim kararı alınıp adaylık başvurusunun zamanı gelene kadar Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayı. Çünkü adayı değiştirmek artık adayın bile elinde değil. 15,5 milyon kişi gelmiş, oy vermiş. Bu 15,5 milyon kişinin içinde analiz edildiğinde de öyle şeyler çıkıyor ki ömrü boyunca CHP'nin kapısından geçmemiş insanlar gelmişler ve o haksızlığa karşı dayanışma içinde adaya oy vermişler. O kişilerin adayı Ekrem İmamoğlu, son ana kadar Ekrem İmamoğlu'nun aday olması için hem hukuki hem siyasi bütün şartları ve zeminleri zorlayacağız.

“Aday olamazsa en doğru adaya bakılır”

Aday olamadığı bir nokta olduğunda o gün dönülüp bakılır kim kazanacak, en doğru aday kim? Kimle kazanılıyor? Başka bir karar vermek gerekirse ve ümit ediyorum gerekmez. O kararı hep beraber, birlik beraberlik halinde veririz. Önemli olan şu; yani bu iktidarı değiştirmek için ne yapmak gerekiyorsa onu yapacağız. Ekrem İmamoğlu'nun ön seçim süreci de buna dairdir. Gözaltına alınıp tutuklandıktan sonraki süreçte buna dair doğrusunun bu olduğuna inandığımız için bu mücadeleyi veriyoruz.


“Dokunulmazlıkların kaldırılması yanlıştı, engelleyemedim”

-Belediye operasyonlarıyla ilgili olarak “Bir dönem Kürtlere yapılan şimdi CHP"lilere yapılıyor” söylemi epey yaygın. Özellikle 19 Mart"tan bu yana… Bir dönem “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen ve en sert muhalefet olarak görülen Selahattin Demirtaş sekiz yıldır içeride. Sizce gerçekten benzer şey mi yaşanıyor? Farklı süreçler ise farklılığı ne? Bugün olsa dokunulmazlıklar için nasıl bir tavır sergilerdiniz?

O gün de zaten yirmi küsur arkadaş dışındaki bütün CHP'liler orada "hayır" oyu kullanmıştı rakamlara bakarsak. MYK'da ben dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıkanların en başında geliyordum ve karşı çıkan dört-beş arkadaştan bir tanesiydik. Daha Mecliste oylama başlamadan önce bile hiç değilse grubun oylamaya girmemesinin doğru olacağını savunuyordum. Ama sonuçta parti oyladı, girildi ve çıkan sonuç yanlıştı. 31 Mart seçimlerinden hemen sonra daha o gün Van'da mazbatayı ikinci olana vermeye çalıştılar. Oraya on milletvekili arkadaşımızı gönderdik. Kürt meselesinde benim genel başkanlığım ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu yeni yönetiminde yani eski yönetimi böyle bir devr-i sabık olarak nitelendirecek halim yok. Artısıyla, eksisiyle, doğrusuyla, yanlışıyla hepimiz o yönetimin içindeydik. Ama ayrıştığımız, farklı düşündüğümüz çok noktalar vardı. 12 tane askerimiz şehit olmuştu o günlerde. Kışın bulunmamaları gereken, droneların onları koruyamadığı bir yerde.

“Camide linç organize ettiler”

Gel bunun altına imza at dediler. "Ben sizinle bir A4'ün altında buluşup da sorumluluğunuzu ortadan kaldırmam" deyip imza atmadım. Memleketimde camide linç organize ettiler. Şehit cenazesinde saldırdılar. Sonra o caminin olduğu ilçeyi de yüzde altmışla kazanıp kimin linç olduğunu onlara gösterdik ama o imzayı atmadığım gibi on gün sonra aynı bölgeden yeniden şehitler geldi. Yine kağıt uzattılar. Cenazede canımı zor kurtarmışım. Yine imzalamadım. Bu sefer diğer muhalefet partileri de imzalamadı. Öyle bir bildiri çıkmadı. Çünkü o kolaycılık. İşte biz koyarız muhalefetin önüne kağıdı ve imzalarlar. Bu konforlu siyaset alanını Erdoğan'a bırakmadık. O günden bugüne de bırakmıyoruz.

“Kürt seçmenle CHP arasındaki travma aşılmış görünüyor”

Her şeye rağmen yanlış karardı yani. Mesela o süreçte Kürt seçmeninin CHP"ye yaklaşımı çok olumsuz bir noktaya gitmişti. Bugün geldiğimiz noktada artık hani o travma, Kürt seçmenle CHP arasındaki o travma, aşılmış görülüyor.

-Kemal Bey döneminde Zafer Partisi ile protokol yapılması da arayı açmıştı, bu da aşılmış mıdır sizce?

O protokolden parti sözcüsünün bile haberi olmadığı daha sonra ortaya çıkmıştı. Şimdi bir Kemal Bey eleştirisi olarak dönüp oraya bir şey demek istemem. Seçimi kazanma refleksiyle Kemal Bey'in aldığı bir bireysel karar. Zaten hani tartışmadığımız, bilmediğimiz bir meseleydi.

“Denemesi bedava, kayyım atanamaz, kurultayda seçilmeyen CHP"yi yönetemez”

-Net biçimde sormak isterim zira yine tartışılacak, CHP"ye kayyım atanabilir mi, ihtimal var mı?

Kayyım atanamaz. Denemesi bedava. Çok net söylüyorum. Denemesi bedava. Atanamaz Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyım. CHP'yi kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez. İstanbul'un emanetine Saraçhane'de sahip çıkıp elimize verilen o bayrağı yere bırakmamışız da Atatürk'ün partisinin bayrağını mı yere bırakacağız? Mümkünü yok. İşin o kısmı çok net. AK Parti ve AK Parti'nin yönetim anlayışından her kötülük beklenir ama o iş o kadar kolay değil. 19-26 Mart arası Saraçhane'de yaşananlar ve o günden bugüne verdiğimiz mücadele milletin elimize verdiği bayrağı yere bırakmamak için. Çünkü siyaset budur yani. Talep edersiniz, ben taşıyacağım dersiniz, verirler. Taşıyıp taşımadığınıza bakarlar. İyi taşımayanın elinden geri alabilirler. Ama bayrağı bırakana bir daha yüzlerine hiç dönmezler. İman ettiğim bir şeydir bu. Bütün arkadaşlar bilir. Millet dönüp bir daha yüzüne bakmaz senin.

“İki kişiye bir şey olsa Demirtaş"tan beter ederlerdi, ölmeyi göze alacaksın”

Örneğin; o günlerde dediler ki "Sokağa mı davet ediyorsun." Ben ilk "Yok, sokağa davet etmiyorum. Hakkım makkım" desem. Şimdi kayyım vardı. "Sokaksa sokak, sokağa davet ediyorum" dedim. Ben bilmiyor muyum? O sokak davetinden sonra akşam çatışmada iki kişinin başına bir şey gelse Demirtaş'tan beter… Adamı aldılar, "Direnmeye davet ediyorum" lafı üzerinden bütün ölümlerin sorumlusu ilan ettiler mesela. Ama bazen ölmeyi, hapse girmeyi göze alamazsan o anda sen bu işin insanı değilmişsin demektir. Yani gelip de Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkan koltuğunu kendine yakıştırıyorsan "Ben bu işi yaparım abi" diyorsan ölünecek gün öleceksin. Gömülecek gün gömüleceksin. Hapse atılacaksan hapse atılacaksın. Her şeyi göze alacaksın. O yüzden ben göze almışım. Karşımdakiler alamazlar. Bu kadar eminim yani.

“Tehditler geliyor, tedbir alıyoruz”

-Tehdit alıyor musunuz?

Alıyorum, tutuklananlar var. Devletin koruma kararı da var tabii hakkımızda. Ama yani eşimi kızımı tehdit edip tutuklu olan tipler var. Tehditler geliyor, buna uygun tedbirler de alınıyor diyeyim.

“Dokunulmazlığı kaldırmaya cesaret edemezler”

-Dokunulmazlığın kaldırılması endişeniz var mı? Sizce iş buraya kadar gelir mi?

Gelmez. Cesaret edemezler. Çünkü şu anda anayasal dokunulmazlığın ötesinde bir toplumsal dokunulmazlığa sahip olduğumuzu hissediyoruz. Bu 19 Mart sürecinden sonra meydanda herkes birbirine çok sahip çıktığı için bana da sahip çıkıyorlar. O yüzden de hani böyle bir süreçte dokunulmazlığı kaldırıp hapse atmaya cesaret edemezler. O iş, kolay bir iş değil. Dokunulmazlığın kaldırılmasını hangi siyasi görüşten olursa olsun doğru bulmam ve bu bizim için yeni bir mücadele, direniş alanına dönüşüyor.

“TRT ayrı kanal tahsis etsin”

-Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu"nun duruşmalarının TRT"den yayınlanmasını gündeme getirmiştiniz. Bahçeli"nin olumlu yaklaşımı sonrasında Erdoğan da “Sayın Bahçeli böyle bir şey kullandıysa bana göre gayet güzel bir takdirdir. Hayırlı olur, inşallah diyelim” demişti. Bu konuyla ilgili bir gelişme var mı?

9 Mayıs günü kanun teklifimizi sunmuştuk. Meclis kapanırken de hatırlattık gelin çıkaralım diye ama yanaşmadılar. Şimdi bu komisyon çalışmaları sırasında da hatırlatacağız. Zaten bu Türkiye için aslında genel bir kazanım olacak. Bizim önerimiz şu; yargılanan kişinin ya da tarafların kabul etmesi durumunda yargılamalar televizyonlar tarafından verilebilir. Biz TRT'nin bu sürece yönelik bir kanal tahsis edip tamamını vermesini istiyoruz. Ayrıca isteyen her televizyonun da frekans üzerinden erişip canlı verebilmesini istiyoruz. Şöyle endişeler dile getiriliyor. "Ya TRT iddianameleri, iddiaları verir, cevapları vermez" Doğru yani… Seçimlerde bize beş dakika AK Parti'ye bin 265 dakika veren bir kanaldan ne beklenir yani? Biz kamu yayıncılığı yapması açısından TRT'yi söyledik ama frekans verilerek bütün televizyonlara da açık olmasını savunuyoruz. Herhalde Bahçeli o lafının arkasında duracaktır.

“Etkin pişmanlık rekoru kırıldı, insanların onuruyla oynuyorlar”

-İmamoğlu odaklı soruşturmalarda etkin pişmanlıktan yararlananların sayısı neredeyse 70"e ulaştı. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?

Etkin pişmanlıktan yararlanan ya da etkin pişmanlığa zorlanan kişi sayısı hiç normal değil. Zaten hani ortalamaların çok çok çok üstünde. Çünkü bu şuna dönüşmüş durumda; bunlar ilk yola çıkarlarken kişi kendinden bilir işi tabii… "Gör bak mutlaka para alıyorlar, rüşvet alıyorlar ve bu rüşvetleri muhtemel ki yazlıklarında, yayla evlerinde, korumalarının, şoförlerinin evlerinde, şunların orasında, burasında muhtemel ki bu paraları saklıyorlar" dediler. 560 milyar TL'nin peşine düştüler. Delikli kör kuruş bulamadılar da bize bir delikli kör kuruş gösteremediler. Bazı kasalardan dolar alma görüntüleri gördük TRT'de. Ben inanamadım. Yani "Mustafa Akın'ın Ekrem İmamoğlu'nun korumasının yayladaki evinin kasasına ulaşıldı" diyor. Ve dünya kadar dolar çıkarılıyor. Hemen arama tutanağını istedim. "Sadece 48 adet mermi çıktı" yazıyor. TRT'ye dedik bunu nasıl yaptınız? Dediler ki "Yayladaki arama görüntüleri yoktu. Stok video kullandık". Stok video kasadan dolar çıkan video. Bulamadın mı başka? Beni bile kandırdın sen yani. Şimdi bu durumda tabii insanların onuruyla, haysiyetiyle oynuyorlar.

“Fatih Keleş"i tehdit ettiler, oğlunun tutuklanacağını önceden söylediler”

Ben tabii geçmişten beri 270"in üzerinde cezaevine, 350"nin üzerinde ziyaret yapmıştım geçmişte de. Etkin pişman kişi işlediği suçu itiraf edip yargının işini kolaylaştırdı. Kendi itirafıyla bir kereye mahsus kullanılmak üzere cezasında yarı yarıya indirim yapılma olanağı veren bir şey. Şu anda adam 3 - 4 kez etkin pişmanlıktan yararlanıyor. "Bak bu ekran kapanacak" diyor, "10 yıl beni de göremezsin çocuklarını da göremezsin" diyor. Fatih Keleş, isim vererek söyleyebilirim yani. Kandıra Cezaevi"nden alıyor, Çağlayan"a götürüyor. Bir kere bu götürmenin kendi hukuksuz. Yani orada bir trafik kazası olup ölse sen bu adamı niye götürüyorsun? Mahkemeye mi götürüyorsun? Yok. Adam bir talepte mi bulmuş? Etkin pişmanlıkta bulunacağım diye? O zaman götürebilirsin, çağırabilirsin. Yok. Götürüyorlar. Bir odaya alıyorlar. Usule göre avukatın hazır, önceden hazır bulundurulması lazım. Avukat yok ve hiç alınmıyor. Başsavcı var. Olmaması lazım. Soruşturma yürüten üç tane savcı var. Toplam dört kişiler. Diyor ki "beni niye getirdiniz? Ben ifade vermeyeceğim. Avukatım olmadan konuşmayacağım da". "Sohbete çağırdık" diyor. Ya hukuk sisteminde sohbet diye bir şey mi var? Ondan sonra da "anlat bakalım paraları ne yaptın? Kasayı nereye kaçırdın? Gömdün mü?" Diyor ki "yok böyle bir şey". Sonra da diyor ki "Yahu senin bir oğlan varmış, yirmi altı yaşında. Kapalı yer, eve meve bir de giremiyormuş bu ara çok. Şimdi bu çocuk ne yapacak ya? Sıkılmasın." Ertesi gün oğlunu aldı. Şimdi bu yargılama mı? Orta çağda yapılmaz böyle yargılama. Her yerden de itirafçı diye adını sızdırdılar. Adını sızdırdılar bir de hani nasılsa itirafçı olmaktan utanıyordur, oldu diye sızdıralım. Nasılsa bu böyle duyuldu diye atsın bir imza. Olmayan bir şeye imza attırmaya çalışıyorlar. Ben bunlarla ilgili HSK'ya başvuruda bulundum. Müfettiş görevlendirmelerini bekliyoruz, muhakkak görevlendirmeleri bekliyoruz. Teker teker. Bekar mısın? Evli misin? Yok. Bekarım. E çocuklar kimle kalıyor? Benle. E şimdi kim bakacak onlara? Hay Allah. İyisi mi sen buradan Silivri'ye dönme. Sen buradan evine git. Hadi at şu imzayı... Böyle yargılama mı olur yani?

“Savcı, kafasındaki kurguyu anlattırıyor, baskı kalkınca yeni bir sürecin başlayacağını düşünüyorum”

Şu an etkin pişmanlıktan yararlananların ilerleyen süreçte bu baskı kalkınca bunu baskı altında yaptıklarını söyleyeceklerini ve yeni bir sürecin başlayacağını düşünüyorum. Çünkü bu soruşturma savcılığından canını kurtarmaya çalışıyor insanlar yani. Mesela ilk başlarda şey diyordum "ya olmayan bir şeyi nasıl söylerler." Sonra anladım ki bu etkin pişmanlık mesela adam üç sayfa ifade vermiş, beş sayfa ifade vermiş, üç gün sürmüş. Savcı anlattıkça anlatıyor. Savcı kendi kafasındaki kurguyu anlatıyor ve anlattırmaya çalışıyor. Bir yandan düşünüyor insan kendi çocuğunu, kendi yakınlarını mesela. İnsan kendi katlanıyor da senin yüzünden çocuğunu atıyorlar falan. O yüzden bu etkin pişmanlık müessesesi çok toksik bir müessese haline geldi. Bence zaten rakamlar da koyacaktır ortaya.

“Seçim için toplumsal talep yaratacağız”

-Tuncay Özkan, erken seçim için vekiller ve belediye başkanlarının istifa etmesi önerisinde bulundu. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Mitingler, mevcut kampanyalar dışında bir şey olacak mı?

Erken seçime zorlamak için ne yapmak gerekiyorsa yapalım ama milletvekillerinin istifa ettirilmesi erken seçim değil, ara seçime yol açar. Çekildiğin meclise bir daha giremeyeceğin için de adamlara 450 milletvekili verirsin. Yoksa bir dakika beklemeyiz. Belediye başkanlarını istifa ettirelim. E yerine meclis içinden yenisi seçilecek. Belediyeler el değiştirecek. Erken seçim zorlamak için birçok şey yapacağız ama önce Cumhurbaşkanlığı aday ofisi üzerinden halka projeleri anlatacağımız seferberlik hali olacak. Bir ay içinde bin 380 ziyaret planladık. CHP bu seçime gerçekten hazır ve gerçekten istiyor meselesini yerleştirmek bence çok önemli. Erken seçim talebimizin vazgeçilemez ve ertelenemez bir toplumsal talebe dönüşmesini sağlamamız lazım. Yoksa bizim istememiz, Tayyip Bey'in kaçmasından beklediğimiz sonucu alamayacağımız kesin.

“Cellatlık yaptırıyorlar”

-Bazı savcılarla ilgili sert sözleriniz oldu, bir dönüş yaşandı mı?

İstanbul'daki bu soruşturmayı yürüten ve en sert işleri yapan, cezalandırmaları, uzağa sürgünleri yapan, tehditler eden, beyaz Torosları koyan adam FETÖ'nün okulundan mezun. FETÖ'nün okulunda çocuk okutanı attılar. Babası FETÖ'nün okulunda hademe olanı attılar. Beyaz Torosçu, FETÖ'nün öğrencisi, FETÖ yetiştirmiş. Onu atmak akıllarına gelmemiş. Şimdi FETÖ'nün okulunda okumuş yeni bir hâkim almışlar. Stajını devrin AK Partili bakanının bürosunda yapmış adamı almışlar, getirmişler ki onun da sorarsan o da FETÖ'cü diye en çok söyledikleri kişi… Yani okuduğu okul FETÖ'cü, staj yaptığı kişiye kendileri diyor zaten. Şimdi o adama Türkiye'nin en kritik davasını vermişler. Cellatlık görevi yaptırıyorlar.


“O günkü şartlarda Kemal Bey"le konuşacak bir şey yoktu”

-Kemal Kılıçdaroğlu"nun sizinle görüşmek istemediği doğru mu?

En son taziyeye gittim. Ondan önce de ne zaman istesek görüştük. Altan Öymen cenazesinde de geldi, oturdu makam odasında. Önceki genel başkanlara nasıl davranılması gerekirse öyle davranıyorum Kemal Bey'e. Saygıda hiç kusur etmiyorum. Kemal Bey de böyle ikili diyaloglarda hiç kusur etmiyor. Ama onun dışında bu 15 Haziran sürecinde giden arkadaşlara "eğer olursa Özgür Özel'i de çağırırım" demişti.

O süreçte bana dediler ki "Gidip konuşacak mısın?" O şartlar altında konuşacak bir şey yoktu ama ben geçen sene tüzüğü yaparken de randevu aldım, gittim. Tüzük hakkında Mansur Başkan ve Ankara İl Başkanı varlığında uzun bir sunum yaptım kendisine. Böyle böyle yapacağız diye. Yani yapmam gereken her şeyi yapıyorum, yapmaya da devam edeceğim.

“O süreçten ne parti ne Kemal Bey yarar gördü, artık geride bırakıyoruz”

Ümit ediyorum o partinin sürekli televizyonlarda tartışıldığı süreçleri de artık geride bırakıyoruz. Daha sağlık olsun. Ne parti yarar gördü bundan ne Kemal Bey yarar gördü. Hiçbirimiz yarar görmedik yani.

Şimdi mesele Tayyip Bey'i yıpratma zamanı, AK Parti'yi yıpratma zamanı yani. Biz birbirimizi niye yıpratalım? Bana "siyasetteki başarın veya yeteneğin nedir" dersen ben, sahadaki tansiyonu okurum. Yani sokağa çıktığımda anlarım vatandaşın ne düşündüğünü. Şu anda vatandaş CHP'nin bir mağduriyet yaşadığını, bir siyasi saldırı altında olduğunu, haksızlığa uğradığını düşünüyor ve bu yüzden de ahlaki üstünü CHP'de tutuyor. AK Parti'nin yaptığını ahlaki bulmuyor. Ahlaki üstünlük, siyasette psikolojik üstünlüğü getiriyor. Çoğunluk enerjisine çevirmek de maharettir. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi çok önemli bir şey yapıyor. Ahlaki üstünlüğü psikolojik üstünlüğe siyaseten çevirmiş durumda ama bunu bir çoğunluk enerjisiyle destekliyor.

“Her kesimden razılık duyan bir siyasi güçteyiz”

Bu komisyon tartışmasında da 280 küsur şehit ve gazi derneğini gezdik. Hepsinin söylediği CHP'nin tutumundan razıyız. Bu ahlaki üstünlük elinizde olmadan, psikolojik üstünlüğü elde tutmayarak ve çoğunluk enerjisiyle sahada desteklenmeyerek yapılabilecek bir iş değil. Hem DEM'li seçmenden hem milliyetçi seçmenden hem şehit ailelerinden hem Cumartesi Annelerinden razılık duyan bir siyasi güçteyiz.

Parti kedisi Zafer

Özel, söyleşiye başlarken, koşup gelen ve masaların üzerinde rahatça gezinen CHP Genel Merkezi"nin kedisi Zafer"i anlattı. Zafer"in isminin CHP"nin birinci parti çıktığı 31 Mart 2024 seçimi gecesi doğmuş olmasından geldiğini söyleyen Özel, şunları anlattı:


İzmir'de doğdu, sokağa terk edilmişti. Dört kardeştiler. Hatta gecenin 12'si gibi o an yeni seçilen belediye başkanı aradı. Ben de "daha ilk geceden görüntülü görüşmeler başladı" dedim. Bir açtım. Dedi ki "Genel başkanım bunları bulduk. Biz bunu aldık. Siz hangisini istersiniz?" "Beyazı alalım" dedim. Bir ay sonra falan geldi. O zaman geldiğinde de çok küçüktü böyle. Alman sosyal demokrat Lars Klingbeil, geldiğinde gördü. "Parti kedisi" dedi. Aradı eşini, diyor ki "Özgür'ün makam odası var, bizim genel merkez kadar. İçinde de parti kedisi var." Kadın anlayamadı. "Parti kedisi mi" diye sordu. Sonra Almanya'ya gittiğimde TikTok hesaplarında sordular bana. "Lars"a da tavsiye ediyoruz" dedim. Sonra o da TikTok hesabından canlı yayına katılmış. "Özgür Özel'in bize bir parti kedisi hediye etmesini bekliyoruz" demiş. Ona da hediye edeceğiz. Şero"yu hatırlıyorsunuz, onun da anıt mezarı var bahçemizde. Zafer, hiç kötülük görmediği için herkese çok güveniyor.

                                                                  ***

halkTV "Gündem" -30 Temmuz 2025-

8.8'lik depremde tek ölen olmadı! Tüm dünya tsunami teyakkuzuna geçti

Rusya’nın Kamçatka açıklarında 8,8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Japonya, Hawaii, Alaska ve ABD'nin batı kıyılarında tsunami uyarısı yapıldı. Japonya'da tahliyeler başlarken bazı bölgelerde ilk dalgalar kıyıya ulaştı. Japonya'da balinalar karaya vurdu. Kamçatka’da 13 metrelik dalga görüldü, can kaybı yok.

Rusya’nın Kamçatka Yarımadası açıklarında 8,8 büyüklüğünde bir deprem  meydana geldi. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na (USGS) göre sarsıntı, yerin yalnızca 19 kilometre derinliğinde gerçekleşti. Deprem sonrası ABD’nin batı kıyıları, Çin, Rusya, Hawaii, Alaska ve Japonya başta olmak üzere birçok bölgede tsunami uyarısı yapıldı. Okyanus açıklarında meydana gelen tsunaminin ilk dalgaları da kıyılara ulaşmaya başladı. Japonya'daki kıyı kentlerinde tahliyeler başladı.

https://halktv-vod.ercdn.net/hls/2/Tg/tsujaptsu/tsujaptsu_1100.mp4

Japonya’nın Chiba eyaletine bağlı Tateyama kentinde çok sayıda balina kıyıya vurdu. Görüntüler, Rusya’nın Pasifik kıyısı açıklarında meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki depremin ardından tsunami alarmına geçen Japon televizyonlarında canlı yayınlandı. Uzmanlara göre balinalar, tsunami öncesi sahil şeridinde hızla değişen su seviyeleri ve güçlü akıntılar nedeniyle karaya vurabiliyor. Açık denizde tsunami dalgalarından etkilenmeyen balinalar, kıyıya yaklaşan dalgaların çekilme etkisiyle sahilde mahsur kalabiliyor.

TSUNAMİ DALGALARI ULAŞTI

Japonya Meteoroloji Ajansı'nın verdiği bilgiye göre, tsunami uyarısının ardından kuzeydoğudaki Hokkaido bölgesine ilk dalgalar ulaştı. Japon devlet televizyonu NHK , dalgaların yaklaşık 30 santimetre yüksekliğinde olduğunu aktardı.  Japonya’nın Pasifik kıyısındaki birçok kasaba için tahliye uyarısı yapıldı. Yetkililer, kıyı ve nehir kenarlarında bulunanların yüksek yerlere ya da güvenli tahliye binalarına geçmesini istedi. Uyarıda, “Tsunami kaynaklı hasar bekleniyor. Güvenli bölgelere geçin ve uyarı kaldırılana kadar bulunduğunuz yeri terk etmeyin.” ifadeleri kullanıldı.

ewscripps-brightspotcdn.png
                                                              Depremin meydana geldiği yer

HAWAİİ VE ALASKA TAHLİYE UYARISI

ABD Ulusal Hava Servisi, tsunami uyarılarını Kaliforniya kıyılarından Alaska'nın batısına ve Hawaii’ye kadar genişletti. Hawaii Acil Durum Yönetimi Dairesi, ilk dalganın 19.17’de (Türkiye saati 8.17) ulaşacağını bildirerek, tüm adalarda kıyılardan uzak durulması gerektiğini vurguladı.

"HAREKETE GEÇİN"

Honolulu Acil Durum Yönetimi ise bazı sahil bölgelerinde şu tahliye çağrısını yaptı:

“Harekete geçin! Yıkıcı tsunami dalgaları bekleniyor.”

Deprem sonrası Honolulu’da sirenler çaldı, Waikiki gibi turistik bölgelerde halk yüksek yerlere akın etti.

Bazı vatandaşlar benzin istasyonlarında uzun kuyruklar oluşturdu. 2018’deki sahte füze alarmını hatırlatan bölge sakinlerinden bazıları ise uyarılara karşı daha temkinli yaklaştı.

Alaska’daki Attu ile Samalga Geçidi arasındaki kıyılarda tsunami uyarısı verilirken, Cold Bay, Sand Point ve Unalaska gibi bölgelerde dalgaların akşam saatlerinde kıyıya ulaşması bekleniyor.

Japonya Meteoroloji Ajansı ise bazı kıyı bölgelerinde 3 metreye kadar dalga beklendiğini ve tahliyelerin başladığını duyurdu. Guam ve Mikronezya adalarında da tsunami izleme bildirimi yayımlandı.

RUSYA'DA 13 METRELİK DALGA

Depremin merkez üssüne en yakın yerleşim olan Petropavlovsk-Kamçatski’de 13 metrelik tsunami dalgaları görüldü. Kamçatka Valisi Vladimir Solodov, “Bu son yılların en şiddetli depremi.” dedi. İlk bilgilere göre can kaybı yaşanmadı ancak bazı yapılar, özellikle bir anaokulu hasar gördü. Bölgede artçı sarsıntılar 5,2 ila 6,9 büyüklüğünde devam ediyor.
Tsunami ne zaman ulaşacak?

TSUNAMİLER NE ZAMAN ULAŞACAK? ABD SAAT VERDİ

Yetkililer, tsunami dalgalarının ABD kıyılarına gece saatlerinde ulaşmasını bekliyor. Bazı örnek tahmini varış saatleri ve Türkiye saatleri şöyle:
Alaska (AKDT / TSİ):

Kodiak – 20.20 / 30 Temmuz 07.20 (TSİ)

Seward – 20.45 / 30 Temmuz 07.45 (TSİ)

Sitka – 20.55 / 30 Temmuz 07.55 (TSİ)

British Columbia (PDT / TSİ):

Tofino – 23.30 / 30 Temmuz 09.30 (TSİ)

Washington (PDT / TSİ):

Port Angeles – 00.20 (30 Temmuz) / 30 Temmuz 10.20 (TSİ)

Bellingham – 01.10 (30 Temmuz) / 30 Temmuz 11.10 (TSİ)

Oregon (PDT / TSİ):

Brookings – 23.50 / 30 Temmuz 09.50 (TSİ)

Newport – 23.55 / 30 Temmuz 09.55 (TSİ)

Kaliforniya (PDT / TSİ):

Monterey – 00.15 (30 Temmuz) / 30 Temmuz 10.15 (TSİ)

San Francisco – 00.40 (30 Temmuz) / 30 Temmuz 10.40 (TSİ)

La Jolla – 01.15 (30 Temmuz) / 30 Temmuz 11.15(TSİ)

FUKUŞİMA NÜKLEER SANTRALİ TAHLİYE EDİLDİ

2011'deki tsunami nedeniyle felaketin yaşandığı Fukuşima Nükleer Santrali, tsunami riskine karşı tahliye edildi. Nükleer santrali işleten şirket olan Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi (TEPCO), tüm çalışanların tahliye edildiğini ve şu ana kadar herhangi bir anormallik bildirilmediğini açıkladı.

8.8’lik depreme ameliyatta yakalandılar! Doktorlar hastaya kalkan oldu.

Rusya’nın Kamçatka Yarımadası açıklarında meydana gelen 8.8 büyüklüğündeki deprem büyük bir panik yarattı. Rusya’da bir grup doktor ve sağlık çalışanı depreme ameliyat sırasında yakalandı. Soğukkanlılıklarını koruyan doktorlar ameliyat masasına sarılarak hastaya kalkan oldu.

Rusya’nın Kamçatka açıklarında 8,8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun (USGS) açıkladığına göre, deprem yerin sadece 19 kilometre derinliğinde gerçekleşti.

https://cdn.halktv.com.tr/media/2025/07/deprembuyukdoktorameliyat.mp4

Depremin ardından Çin, Rusya, Hawaii, Alaska, Japonya ve ABD’nin batı kıyıları başta olmak üzere birçok bölgede tsunami uyarısı yapıldı. Tsunaminin ilk dalgaları da kıyılara ulaşmaya başladı. Japonya'daki kıyı kentlerinde tahliyeler başladı.

“TSUNAMİ KAYNAKLI HASAR BEKLENİYOR”

Japonya Meteoroloji Ajansı'nın aktardığına göre, tsunami uyarısının ardından kuzeydoğuda bulunan Hokkaido bölgesine ilk dalgalar ulaştı. Japon devlet televizyonu NHK Dalgaların yüksekliği Tarō'da ise 37,9 m, Ōfunato'da ise 23 metre olarak kaydedildi.

Japonya’da, Pasifik kıyısında yer alan birçok kasaba için ise tahliye uyarısı yapılırken uyarıda, “Tsunami kaynaklı hasar bekleniyor. Güvenli bölgelere geçin ve uyarı kaldırılana kadar bulunduğunuz yeri terk etmeyin.” ifadelerine yer verildi.

DEPREME AMELİYATHANEDE YAKALANDILAR!

Rusya’da bir ameliyathane ekibi 8.8’lik depreme ameliyat sırasında yakalandı. O anlar güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedilirken görüntüler, sosyal medyada gündem yarattı.

Deprem başladığı sırada ameliyat sürerken 3 doktor, hastayı terk etmedi. Sağlık çalışanları ameliyat masasına sarılarak hastaya kalkan oldu. Çalışanlar, tavandan düşebilecek cisimlere karşı hem kendilerini hem de hastayı korumaya çalıştı. Deprem nedeniyle cihazların devrilme riski bulunurken doktorların soğukkanlılığı ve mesleki ciddiyetleri hayranlık uyandırdı.

İncir artık taneyle satılıyor!

Osmaniye Kadirli'de bir adet incir 25 liradan satılıyor. İncir satıcısı İbrahim Cinli, "Kilosu 250 liradan incir satıyorum, alan yok. Vatandaş bir tane incir istiyor. Bir tane incir satmak zorunda kalıyorum" derken İncir almaya gelen bir yurttaş ise "İki ekmek parası. Ben yiyemem. Bir tane alacağım" dedi.

Osmaniye Kadirli'de kilosu 250 lira olan incirin tanesi ise 25 liradan satılıyor. Alım gücü olmayan yurttaş ise taneyle incir satın almak zorunda kalıyor.

"İNSANLAR TEK TEK ALIYOR"

Seyyar satıcı İbrahim Cinli, "Ben Kadirli'de seyyar satıcıyım. Kilosu 250 liradan incir satıyorum, alan yok. 1 kilo baklava 600 lira, 1 kilo incir 250 lira. Vatandaş bir tane incir istiyor. Bir tane incir satmak zorunda kalıyorum. Şu anki piyasa o durum. 220 liraya alıyorum, 250 liraya pahalı sanıyorlar. Normalde 300 lira olması lazım. 220 liraya alıyorum mecbur kar etmek için 300 liraya vermem lazım ama ben 250 liraya veriyorum, gene de pahalı diyorlar. İnsanlar tek tek alıyor bir tane incir almak zorunda kalıyorlar" dedi.

"BİR TANE ALACAĞIM"

İncir almaya gelen bir yurttaş, "Yiyen de pişman yemeyen de pişman. İki ekmek parası. Ben yiyemem. Bir tane alacağım. Üç tane şeftali aldım 75 lira verdim çocuklarla paylaştım" derken başka bir vatandaş ise "Vallahi biraz pahalı 200 lira olsa daha iyi olur. Bir tanesi 25 liraya geliyor" ifadelerini kullandı.

https://cdn.halktv.com.tr/media/2025/07/3348ba7c-e2f1-4f23-914e-4859a00608b1-720.mp4

İzmir'de Kent Lokantası'na saldırı!

İzmir'in Menderes ilçesinde uygun fiyatlı yemek hizmeti sunan Kent Lokantası, kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. Cam ve kapıların kırıldığı, eşyaların tahrip edildiği olay sonrası saldırganlar gözaltına alınırken, Belediye Başkanı İlkay Çiçek sert tepki gösterdi.

İzmir’in Menderes ilçesinde, Belediye Başkanı İlkay Çiçek’in seçim  vaatlerinden biri olan ve göreve gelir gelmez hayata geçirilen Kent Lokantası projesi, kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. Uygun fiyatları ve yoğun talebiyle dikkat çeken lokantaya gece saatlerinde gelen saldırganlar, camları, kapıları, pencereleri, sandalyeleri ve tavan döşemelerini tahrip ederek olay yerinden kaçtı. Olayı hızlıca fark eden emniyet güçleri, şahısları kısa sürede yakalayarak gözaltına aldı.

Menderes Belediyesi tarafından yapılan açıklamada, olayla ilgili suç duyurusunda bulunulduğu bildirildi.

“HALKIN SOFRASINA SALDIRDILAR”

Saldırı sonrası bir açıklama yapan Menderes Belediye Başkanı İlkay Çiçek, yaşananlardan duyduğu üzüntüyü dile getirerek şunları söyledi:“Bin bir emekle halkın yararı için hayata geçirdiğimiz projenin bu şekilde saldırıya uğraması bizleri hem üzdü hem de kızdırdı. Tamamen, bu ekonomik şartlarda vatandaşlarımıza nefes aldırmak için başlattığımız hizmetin ancak bir halk düşmanı tarafından sekteye uğratılmak isteneceğine inanıyoruz. Bu saldırı, halkın sofrasını, dayanışmayı ve kamu vicdanını hedef almıştır. Unutulmasın ki Kent Lokantamız yalnızca uygun fiyatlı yemek sunan bir yer değil; adaletli, eşitlikçi ve sosyal belediyeciliğin bir hizmet anlayışının somut karşılığıdır. Bu projeye yönelen her saldırı, halkın hakkına, çalışan tüm emekçilerin alın terine yönelmiştir.”

Başkan Çiçek, saldırıya karışan şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek, kamu malına zarar verenlerin cezasız kalmayacağını ifade etti.

“HALKA HİZMETTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Sözlerine “Bu art niyetli davranışı şiddetle kınıyorum” diyerek devam eden Başkan Çiçek, şöyle konuştu: “Bilinmelidir ki hiçbir saldırı bizi halka hizmetten alıkoyamayacak. Biz vatandaşlarımızın refahı ve Menderes’in gelişimi için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Hiç kimse bu hizmet yolculuğunu sekteye uğratamayacak. Saldırının gerçekleşmesi ile birlikte olaya hızlıca müdahale eden emniyet güçlerimize teşekkür ederim.”

Boğaziçi Üniversitesi kayyumu Naci İnci'ye bir maaş da TÜBİKTAK'tan! Erdoğan imzaladı

Boğaziçi Üniversitesi'nin kayyum rektörü olarak tanınan Naci İnci, akademik protestolar, öğrenci cezaları ve tartışmalı ihalelerle gündeme gelirken bu sefer de TÜBİTAK ile gündemde.

Boğaziçi Üniversitesi'nde uzun süredir protestoların hedefinde olan Rektör Prof. Dr. Naci İnci, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yönetim kuruluna atandı. Göreve geldiği günden bu yana akademik kadro ve öğrencilerin tepkisini çeken İnci, dört yıla yakın süredir her gün rektörlük binasına sırtını dönen akademisyenlerin protestolarıyla karşı karşıya. Emekli öğretim üyelerinin kampüse girişinin yasaklanması ve muhalif hocaların üniversiteden uzaklaştırılması da bu süreçte sıkça gündeme geldi.Geçtiğimiz haftalarda mezuniyet töreninde protestoya katılan bazı öğrencilerin yüksek lisans başvurularını iptal etmesiyle yeniden eleştirilerin odağı olan İnci, üniversitedeki tartışmalı ihalelerle de kamuoyunun dikkatini çekmişti. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın kararıyla TÜBİTAK yönetim kuruluna atanan isimler arasında İnci’nin yanı sıra Prof. Dr. Mehmet Bulut, Doç. Dr. Şuayıp Birinci, Murat İkinci ve İsmail Doğan da yer aldı.

Katar'a gümrük jesti... Vergi sıfırlandı

Hurma, tütün, keten ve sünger taşı gibi ürünlerin Katar'dan ithalatında artık gümrük vergisi alınmayacak. Karar 1 Ağustos’ta yürürlüğe girecek.

Cumhurbaşkanı Kararı'yla İthalat Rejimi'nde değişiklik yapıldı. Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre, Katar’dan ithal edilecek bazı ürünlerde gümrük vergisi sıfırlandı. Uygulama kapsamına hurma, keten, tütün ve sünger taşı gibi ürünler dâhil edildi. Bu ürünlerin ithalatında artık vergi alınmayacak. Ayrıca, "İthalatta İlave Gümrük Vergisi Uygulanmasına İlişkin Karar"da da değişiklik yapıldı. Her iki düzenleme, 1 Ağustos 2025 tarihinde yürürlüğe girecek.

                                                               ***

8.8’lik depreme ameliyatta yakalandılar! Doktorlar hastaya kalkan oldu

 

Her yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! -Bahadır Özgür /halkTV-

Orman yangınlarının arkasında devasa bir endüstri işliyor. Yanmadan önce orman arazileri maden, enerji, turizm başta olmak üzere işletme ve tesis kurmak üzere şirketlere tahsis ediliyor. Ormanlar yandığında ‘yangın söndürme’ ihaleleri devreye giriyor. Araçlar, uçak ve helikopterler kiralanıyor. Orman yanıp kül olduktan sonra ise bu sefer sahneye tomruk ve odun tüccarları çıkıyor. Yanan bölgeler ihaleye açılıyor. Keresteci, madenci, palet, mobilya ve kağıt üreticileri anında bölgelere üşüşüyor. İrili ufaklı yüzlerce yerel tüccarın yanında Yıldız Entegre, Eti Bakır gibi büyük şirketlere uzanan bir besin zinciri bu.

Daha önce görülmemiş boyutta yaşanan yeni yangınlarla beraber yeni kazanç kapıları da açıldı şimdi. İşte yangınların sebeplerini ararken, bu devasa endüstriyi asla ihmal etmemek lazım.
Nitekim son yıllarda pek de kamuoyunun dikkatini çekmeyen bir tehlike, ormanları kuşatmış durumda.

Orman varlığı en az ülkelerden birisi olan Türkiye, ağaç ve orman ürünleri ihracatında rekorlar kırıyor, şirketler Avrupa pazarının liderliğine oynuyor.

Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu?

ODUN ÜRETİMİ PATLADI

Türkiye’de 2017’den sonra sanayi, kağıt, lif yonga ve yakacak odun ile maden direği ve tomruk üretimi adeta patlama yaptı. 2017’den 2023’e kadar bu alanlardaki toplam üretim yüzde 49 arttı. Maden direğinde artış yüzde 57, kağıtlık odunda yüzde 67, tomrukta yüzde 58.

Odun üretiminde tablo oldukça çarpıcı. Toplam üretim 2017-2024 arasında yüzde 41 yükseldi. Lakin detaya bakıldığında ise bunun sebebinin şirketlerin ihtiyacı olduğu hemen anlaşılıyor. Zira yakacak odundaki artış 7 yılda yüzde 10 düzeyindeyken, endüstriyel odun üretiminde artış yüzde 49.

whatsapp-image-2025-07-30-at-07-45-24.jpeg

whatsapp-image-2025-07-30-at-07-45-23.jpeg

Yani orman varlığı sadece maden, enerji ve turizm tahsisleriyle değil, aynı zamanda ucuz hammadde olarak da her geçen yıl artan miktarlarda şirketlere sunuluyor. Bu artışın en önemli sebebi ise orman yangınları. Çünkü yanan alanlar ağaç ürünü elde etmek için hemen ihale ediliyor. Arz bol olduğundan ihale bedelleri de kelepir fiyatına iniyor elbette.

Bu konuda en çarpıcı örneklerden birisi Marmaris yangınları. Dünyanın sayılı ekolojik alanlarından birisi olarak gösterilen Mamaris’te 2021 ve özellikle 2022’de tarihinde eşi benzeri görülmemiş çapta yangınlar yaşandı. 2021’de Temmuz ayının sonunda çıkan yangın tam 9 gün sürdü. Yangının sönmesinden 14 gün sonra Orman Genel Müdürlüğü ‘hasar tespiti’ yaptı. Ve 3 ayda 1 milyon metreküpe yakın ağaç kesilip, tomruklar haline getirilip taşındı. Yangına müdahalede gösterilemeyen hız hasat tespiti, ihale ve kesimde sergilendi. Benzeri 2022’de çıkan yangında da yaşandı.

Bu öylesine büyük bir Pazar ki, burada ihaleleri tek tek aktarmak ve incelemek imkansız. Ama bir fikir vermesi bakımından 2021 ve 2022’deki yangınlar sonrası açılan ağaç kesme ihalelerinden hangi sektörlerin ve kimlerin payını aldığını kabaca inceleyelim. Bir fikir verecektir…

2021 ve 2022 yıllarında 1 Haziran-1 Aralık arası, yani tam yangınlarla beraber yapılan ihalelerden en fazla pay alan şirketler şöyle:

whatsapp-image-2025-07-30-at-07-45-241.jpeg

İhale alan şirket ve şahıs sayısı 100’den fazla aslında. Çoğu Muğla, Aydın, Manisa merkezli faaliyet yürüten yerel şirketler. Hammadde satışı yapıyorlar. Taşeronlar da yoğunlukta. Sektör olarak ise palet üreticileri ağırlıkta. Bunun yanında endüstriyel odun tüccarları bulunuyor. İçlerinde büyükler de var elbette.

Cengiz Holding’e ait Eti Bakır, maden direği için ağaç kesiyor. 2022’de Değirmenyanı’ndaki yangın sonrası açılan ihaleden pay aldı. Yıldızlar Entegre ise çok fazla sayıda ihale kazananların başında geliyor. Orman ürünlerinde dünyanın en büyük 10 üreticisinden birisi. Türkiye dışında Romanya ve Slovenya’da da tesisleri var. En büyük 500 sanayi kuruluşu içinde 27’inci sırada. Qua Trading, Qua Yatırım Holding bünyesinde faaliyet gösteriyor. Borsaya da açık olan şirket yapı ürünleri ticareti yapıyor. Yangın sonrası kızılçam ormanlarından yüklü miktarda tomruk ihalesi kazandı. Muğlalı firma Gökçeoğlu Taşımacılık ise ihale sıralamasında Ser-Pal Orman Ürünleri ile beraber ilk ikide yer alıyor. Ancak şirket geçen hafta resmen iflasını açıkladı.

Türkiye’de her yerde, aralıksız odun üretimi için ihaleler düzenleniyor. Yangınlardan sonra ihale sayısı rekor düzeye çıkıyor.

Kısaca ormanlar üzerine devasa bir besin zinciri kurulu. Yanmadan önce beslenen şirketlere yandıktan sonra beslenenler de ekleniyor.

Bahadır Özgür /halkTV


BİRGÜN "Köşebaşı + Gündem" -30 Temmuz 2025-

 

Berkin Elvan çocuk sayılmadı -Ayça Söylemez-

Polis Fatih Dalgalı’nın yargılandığı davada Yargıtay, sanığın, “kalabalık içerisinde  çocuk olduğunu bilemeyeceğinden” hareketle, müebbet hapis cezasının unsurlarının oluşmadığına hükmetti. İki üye karara şerh düştü.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Berkin Elvan davasında polis Fatih Dalgalı hakkında verilen 16 yıl 8 aylık hapis cezasını onadı.

Yargılama boyunca tutuklanmayan ve polislik görevine devam eden Fatih Dalgalı hakkındaki karar, yerel mahkemeye gönderilecek, ardından infaz savcılığınca yakalama kararı çıkarılması bekleniyor.

Berkin Elvan 18 yaşından küçük olduğu için ölümünün, TCK’nın 82/1-e maddesindeki “Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı” kasten öldürme suçundan kovuşturulması talep edildi ancak savcılık iddianameyi “olası kast” suçundan hazırladı. Dava ilk açıldığında görüştüğümüz Avukat Oya Aslan olay yerindeki tek bir polise dava açıldığını, davanın da “kasten öldürmek” değil “olası kastla öldürmek” suçundan açıldığını, bunun da hapis cezasını 20 yıla kadar düşürdüğünü söylemişti: “Müebbet gerektiren kasten öldürme yerine olası kast ile yargılandığında, polis mahkum olsa dahi ceza 20 yıla kadar düşüyor. Oysa sadece kamera görüntüleri bile kasten öldürmeye dava açmak için yeterliydi.”

Öyle de oldu, sanık polise 16 yıl 8 ay ceza verildi. Yargıtay bu durumu, gerekçeli kararında şöyle açıkladı:

“Sanık Fatih kullandığı gaz tüfeği ile ateş ederken karşıda bulunan eylemci grubun içerisinde çocuk olduğunu bilmesini gerektirecek herhangi bir ayırıcı unsur bulunmadığı, vefat eden Berkin'in çocuk olması nedeniyle 5237 sayılı Kanun'un 82/1-e maddesi gereği öldürmenin nitelikli hali yönünden hata içerisinde bulunduğu anlaşılmakla bu hatasından yararlanmak sureti ile bir kişinin olası kastla ölümünden sanığın sorumlu tutulacağı ancak bu kişinin çocuk olması halinde sanığın 5237 sayılı Kanun'un 30/2. maddesi gereğince sanığın olası kast ile çocuğu değil normal bir insanı öldürmüş gibi cezalandırılması gerektiği bu itibarla sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 82/1-e maddesindeki nitelikli kasten öldürme suçunun oluşmayacağı, bu bağlamda eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği…”

YAŞI DİKKATE ALINMALIYDI

Yargıtay 1. Ceza Dairesi Üyeleri Bayazıt Aköz ve Abdurrahman Orkun Dağ karara karşı oy yazdı.

Üyeler, mahkemenin hüküm kurarken Berkin Elvan’ın yaşını dikkate alması gerektiğini ve bu sebeple eylemin, “nitelikli kasten öldürme” vasfı taşıdığını, cezanın, ağırlaştırılmış müebbet hapsi öngören bu suçlama uyarınca verilmesi gerektiğini belirttiler.

Karşı oyda, “sanık hakkındaki eylemin TCK 82/1-e ve 21/2 maddeleri uyarınca vasıflandırılması gerekir iken TCK 87/4 madde uyarınca vasıflandırma yolunda görüş bildiren azınlığın görüşüne iştirak etmediklerini” ifade ettiler:

“İncelemesi yapılan dava dosyasında tüm deliller birlikte ele alınıp izlenen görüntüler ve bilirkişi raporları neticesinde sanık ve maktulün bulundukları pozisyon, aralarındaki mesafe, görüş açıları, tanık beyanları, sanığın kullandığı silahın özellikleri ile bu silahın nasıl kullanılacağına yönelik kurallar, sanığın bu silahı kullanmaya yetkin olması, kullandığı silahın etki mesafesi ve kullanma özellikleri, silahın kullanılması aşamasında artık toplu bir gösteri ya da bir karşı saldırının bulunmadığı ve karşı tarafta artık sadece silahsız olduğu bilinen 5-6 kişinin bulunduğu hususları neticesinde yerel mahkeme tarafından eylemin olası kast altında adam öldürme suçunu oluşturduğu yolundaki vasıflandırma isabetli bulunmuştur. Ancak gerek 1. Ceza Dairesinin yerleşik uygulaması ve Ceza Genel Kurulunun bunu destekleyen emsal kararları da (örneğin CGK 25.06.2020 tarih, 2016/1-545 Esas, 2020/316 Karar) dikkate alındığında olası kastın kabulü halinde cezayı netice belirleyeceğine göre olası kastın kabul edildiği bu eylemde maktulün yaşı dikkate alınarak suç vasfının ve cezanın TCK 82/1-e, 21/2 maddeleri uyarınca tayin ve tespiti gerekir iken temel cezanın TCK 81 madde uyarınca belirlenmesi doğru değildir.”

NE OLMUŞTU?

İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Haziran 2021’de sanık hakkında olası kastla öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 21/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verdi. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin onadığı karar, Yargıtay’ın bu son hükmüyle kesinleşti.

Yargıtay’ın 13 Mayıs 2025 tarihli kararında, polis Dalgalı’nın “olay günü sabah 07.30 sularında Gezi olaylarına müdahale ederken 45 derece eğimle havaya ateş edip düşen fişeğin etkisiyle eylemci grupları dağıtması gerekirken tüfeği düz tutarak ve başını yana eğip hedef gözeterek ateş ettiği, tüfeğin etkili mesafesinin 150 metre olduğu ancak ateş ettiği eylemci grubun 65 metre mesafede bulunduğu gaz fişeğinin yaklaşık 150 gram ağırlığında olduğu yaptığı atışlardan birinin maktul Berkin'in kafasına saplanarak ölümüne sebebiyet verdiği” belirtildi.

TÜİK verileri: Gerçek işsizlik yüzde 32,9'a yükseldi!

TÜİK verilerine göre, 'gerçek işsizlik' oranını ifade eden atıl işgücü oranı, haziran ayında bir önceki aya göre 1,8 puan artarak yüzde 32,9'a yükseldi. Genç nüfusta işsizlik oranı ise bir önceki aya göre 0,6 puan artarak yüzde 16,2 oldu.(https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-Haziran-2025-54074&dil=1)

(https://www.birgun.net/haber/tuik-verileri-gercek-issizlik-yuzde-32-9-a-yukseldi-642013)

                                                                    ***

Amaç gerçeği örtmek -Deniz Güngör-

Ankara Katliamı’nda 104 kişinin yaşamını yitirmesine ilişkin davada istinaf, ‘insanlığa karşı suç’tan beraat kararını hukuka ‘uygun’ buldu. Davanın avukatlarından Senem Doğanoğlu, “Zamanaşımının önü açılmak ve unutturulmak isteniyor, unutturmayacağız” dedi.

Ankara’da 10 Ekim 2015’te ‘Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nde IŞİD’in gerçekleştirdiği bombalı saldırıda 104 kişinin yaşamını yitirmesine ilişkin açılan davada “insanlığa karşı suçtan” verilen beraat kararı “hukuka uygun” bulundu. Davanın 1 Temmuz 2024’te görülen karar duruşmasında sanık Erman Ekici hakkında verilen “insanlığa karşı suç”tan beraat kararı, İstinaf Mahkemesi tarafından hukuka uygun bulundu.

Mahkeme, 10 Ekim Katliamı avukatlarının bu talebini, müvekkillerinin “suçtan doğrudan doğruya zarar görmedikleri” gerekçesi ile reddetti.

UNUTTURMAK İSTİYORLAR

Davanın avukatlarından Senem Doğanoğlu, “İstinaf ‘Sizin mağdur statünüz bile yoktur’ dedi. Mahkeme 10 Ekim mitingini tarih dışı bırakıyor. Mitinge gelenleri öznellikten çıkartıyor. Birdenbire IŞİD sanki devlete karşı bir suç işlemiş gibi aslında tarihi yeniden yorumlamak istiyor. Ancak o gün yaşananlar insanlığa karşı suçtur ve bu bağlamda yargılamanın yapılması bizim için önemliydi. Ancak tek nokta bu değil. İnsanlığa karşı suçtan beraat değil de ceza verilseydi bu dava zamanaşımına uğrama ihtimali ile karşı karşıya kalmayacaktı” ifadelerini kullandı.

Bugünün BirGün'ü

“İnsanlığa karşı suç”ta zamanaşımının işlemediğine dikkat çeken Doğanoğlu, “Zamanaşımının uygulanmaması demek yıllar içinde çok daha fazla delilin ortaya çıkabilmesi demektir. Eğer mahkeme bu suçtan beraat değil de ceza vermiş olsaydı yargı mekanizması, 10 Ekim mitingine gelen süreçte halkların ne istediğini anlamaya yakın bir noktaya gelecekti. Gelecek açısından da dava zamanaşımı bekleyen, yakalama kararlarının infazlarını bekleyen bir nitelikten çıkacaktı. Ve bizim bütün sanıklar yönünden yeniden ve yeniden insanlığa karşı suçla ilgili bir yargılama yapılmasını isteme yolumuz açılacaktı, dava da hep açık kalacaktı” dedi.

Davanın açık kalmasının devletin sorumluğunun her an ortaya çıkabilecek delillerle yeniden tartışmaya açabileceğine dikkat çeken Doğanoğlu şu ifadeleri kullandı: “Katliam unutturulmak isteniyor ancak bizler 10 yıldır unutturmuyoruz, unutturmayacağız da.

Verdikleri bu kararla katliamın konuşulmasının önüne geçmek istiyorlar.”

∗∗∗

ADIM ADIM NELER YAŞANDI?

• Güvenlik önlemleri yetersizdi: İktidar, katliamın yaşandığı gün arama noktalarını kaldırdı. Mitingin düzenleneceği Sıhhiye Meydanı’nda yaklaşık 2 bin polis görevlendirilirken toplanma alanı olan Ankara Tren Garı’nda ise yalnızda 129 polis bulunuyordu.

• Saldırıdan haberleri vardı: Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, IŞİD’in bombalı saldırısına ilişkin günler öncesinden istihbarat aldı. İdari soruşturmada Emniyet Müdürlüğü ile MİT'in, IŞİD'in saldırı düzenleyeceğine dair 62 ayrı istihbarat notu geçtiği ortaya çıktı.

• Ankara’ya sorunsuz ulaştılar: Canlı bomba Yunus Emre Alagöz ve ismi bilinmeyen bir başka IŞİD üyesi, 9 Ekim 2015’te Antep’ten, IŞİD’in Antep sorumlusu Yunus Durmaz’ın yardımcısı Halil İbrahim Durgun’un kullandığı araçla yola çıktı. Yakup Şahin’in kullanımda olan bir başka araç ise önden eskortluk ediyordu. Yakup Şahin, Adana’da iki kez aynı polis çevirmesine yakalanmasına karşın durumundan şüphelenilmedi ve geçişine izin verildi. Hakkında herhangi bir gözaltı kararı olmaması nedeniyle yolculuk sorunsuz devam etti.

• İstihbarat görmezden gelindi: Saldırganlara eskortluk eden aracı kullanan Şahin’in saldırıdan tam 11 gün önce Antep’te amonyum nitrat almaya çalışması ihbar edildi. 1 Ekim’de ise bu ihbar Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’na ulaştırıldı. Ancak Şahin hakkında herhangi bir gözaltı kararı çıkarılmazken Şahin, saldırganlara Ankara’ya kadar eşlik etti. Şahin’in katliamdan 3 gün önce Emniyet tarafından dinleniyor ve fiziki olarak takip ediliyordu.

• Dava bir yıl sonra açıldı: Katliama ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında aralarında IŞİD’in Türkiye emiri olduğu ifade edilen İhami Balı’nın da olduğu toplamda 35 kişi hakkında dava açıldı. Sanıkların 16’sının firari olduğu davada 19’u tutuklu yargılandı. Ancak 2018’de Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi 9 sanık hakkında 101 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi. Mahkeme heyeti, 5 sanığı 12'şer yıl, 4 sanığı 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme aynı zamanda Erman Ekici'nin "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan 18 yıl hapisle cezalandırılmasına hükmetti. 9 sanığa yaralama suçundan verilen bazı cezalar eksik inceleme nedeniyle 2022'de bozuldu.

• Kamu görevlilerine kalkan: Olayda ihmali bulunan kamu görevlilerinin yargılanması talep edildi. Müfettiş raporunda dönemin Ankara Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube Müdür Vekili, TEM Şube Müdürü, eski Güvenlik Şube Müdür Vekili ve TEM Şubesi C Büro amirinin ihmali olduğu aktarıldı. Ankara Valiliği soruşturma izni vermedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara itiraz etmeyince, dosya açılamadan kapandı.

• AYM katliama sustu: Anayasa Mahkemesi katliamda ihmali bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin dosyanın kapatılmasına ilişkin “ihlal” kararı vermedi. Katliam mağdurlarının bireysel başvuruları ise “bireysel başvuru usulü” gerekçesiyle “kabul edilemez” buldu.

• İstifa eden olmadı: Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığında en kritik dönemlerden biri 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem olacaktır" dedi. Katliamın ardından istifa eden kimse olmadı.

• Bir çırpıda kapatıldı: 1 Temmuz 2024’te görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası vererek davayı bir çırpıda kapattı. Mahkeme, 9 sanığa 101'er kere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Erman Ekici hakkında ayrıca “insan öldürmeye teşebbüs” suçundan 379 kere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veren mahkeme, “insanlığa karşı suçtan” beraatına hükmetti. Dosyanın firari sanıklar yönünden ayrılmasına karar verildi.

∗∗∗

DÜNYADAN ÖRNEKLER

Dünyada insanlığa karşı suçtan görülen davalarda birçok ceza verildi. Bunların yalnızca birkaçı şu şekilde:

Temmuz 1995’teki Srebrenitsa Katliamı’ndan sorumlu Bosnalı Sırp General Ratko Mladić, 2017 yılında insanlığa karşı suçtan ömür boyu hapis cezası aldı. Ruanda’da ise Nisan-Temmuz 1994’te yaşanan Ruanda Soykırımı sebebiyle insanlığa karşı suçtan yargılanan Taba Belediye Başkanı Jean-Paul Akayesu, 1998’de ömür boyu hapis aldı.

Sierra Leone İç Savaşı nedeniyle çok sayıda kişinin yaşamını yitirmesi sebebiyle yargılanan Liberya eski Cumhurbaşkanı Charles Taylor, insanlığa karşı suçtan 2012’de 50 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

                                                             ***

Öne Çıkan Yayın

Savcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi -Bahadır Özgür /halkTV-

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı ‘ casusluk ’ soruşturması, İBB dosyasında şimdiye kadarki en ağır itham. Savcılık CIA, MOSSA...