1 Nisan 2017 Cumartesi

Brexit Britanyası birliği koruyabilecek mi? - Nilgün Cerrahoğlu

“Ülkemde biz önce hapse gireriz, sonra cumhurbaşkanı oluruz!”
Güney Afrika’nın “ırkçılık mücadelesi lideri” Nelson Mandela’nın bu sözlerini, Kuzey İrlanda’da bir binanın cephesinde okumuştum…
Geçen yaz yaptığım Dublin seyahatinin bir gününü Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’e ayırdım. İyi ki de ayırmışım. “Murals” tabir edilen Belfast’in “duvar resimleri turu”, Avrupa’da yaptığım en ilginç tarih yolculuklarından biriydi.
1960’lardan 90’ların sonuna dek süren bir “iç savaş” yaşayan Belfast, o günlerin anısını bu “duvar resimleri” ile hâlâ canlı tutuyor.
Bugün hâlâ geceleri kilitlenen demir parmaklıklı kapılar, çitler ve duvarlarla birbirinden ayrılan “Katolik” ve “Protestan” mahallelerinde iç savaş daha dün yaşanmış gibi.
 
Yanan ‘nefret ateşi’
 
Protestan “loyalist/Birleşik Krallık yanlılarının” yaşadığı sokakların duvarlarını, İrlandalılar arasındaki cepheleşmeyi taa 17. yüzyılda başlatan kralların resimleri süslüyor.
İrlanda ile Katolik birleşme yanlılarının oturduğu sokaklarda, Britanya hükümeti tarafından gönderildiği yüksek güvenlik hapishanesinde açlık grevinde ölen “bağımsızlık kahramanı” Bobby Sands’in portreleri göz dolduruyor.
Mandela gibi halkların özgürlük mücadelelerine önderlik eden Che misali diğer simge liderlerin duvar portreleri ve Filistin halkıyla dayanışma beyanatları gene bu sokaklarda öne çıkıyor.
Yolları baştan sona sert siyasi manifestolara dönüştüren bu duvar resimlerinin yanında açık alanlarda ayrıca şenlik ateşi kurmak için araba lastikleri ve odunlardan 10 metre yüksekliğinde dev piramitler gördüm...
Bana yolculuk boyu rehberlik eden eski IRA militanına “Bunlar nedir” diye sorduğumda kan donduran şu yanıtı aldım:
“Protestan mahallelerinde yarın akşam ‘bonfire night/şenlik ateşi gecesi’ var. Protestanlar her yaz bu ateşi yakar, nefret duydukları tüm Katolik simgeleri ve Cumhuriyetçi bayrakları bu ateşe atarlar. Cumhuriyetçiler de yolun beri yanından bu nefret ateşini izlerler…”
 
Kâğıt kayıktaki May…
 
Theresa May Brexit’le şimdi ulusun bağlarının güçleneceğini ve Birleşik Krallık’ın parçalarının “daha kenetlenmiş” olacağını söylüyor ama alınan ilk işaretler bu yolda değil.
May’in Brexit’e resmi start veren mektubunu hafta içinde Brüksel’e yolladığı saatlerde, İskoçya özerk yönetimi Başbakanı Nicolas Sturgeon da Londra’ya yeni bir bağımsızlık referandumu istediğine dair resmi bir mektup kaleme alıyordu.
Sorun, Londra’nın “şimdi sırası değil!” sözleriyle savuşturmaya çalıştığı İskoç bağımsızlık referandumu talebiyle sınırlı değil…
İskoç örneğinden hareketle Kuzey İrlanda’nın da benzeri bir talepte bulunmasının gün meselesi olduğu değerlendiriliyor.
AB ortağı bağımsız İrlanda Cumhuriyeti ile Büyük Britanya topraklarında kalan Kuzey İrlanda arasında son yıllarda yok olan sınırın, şimdi yeniden yükselecek olması, “bağımsızlık” arayışını kaçınılmaz olarak canlandırıyor.
Bu yaz ben geçtiğimde AB üyesi iki taraf arasında sınır yoktu. İrlanda’nın başkenti Dublin’den, Kuzey İrlanda’nın merkezi Belfast’a ben sıradan bir şehirler arası yolculuk yapar gibi geçtim. Bu, iki İrlanda’nın fiilen zaten birleşmesi demekti.
Şimdi işte bu “fiili” durum ortadan kalkıyor...
Kontrol dışı sınırlar, küreselleşme ve göç nedeniyle Brexit’i seçen Britanya, eli mahkûm şimdi “tarihi yara” olan bu sınırı yeniden yükseltmek durumunda. Bu, Londra için dramatik bir paradoks.
“Ulusal hâkimiyeti” güçlendirmek için Brexit duvarını çeken Birleşik Krallık’ın duvar arkasında kalan parçalarını koruyup koruyamayacağı bilinmiyor. 

AB’den “boşanma” sürecini başlatan “Britanya’nın bu sebeple artık tümüyle keşfedilmemiş sularda seyrettiği” söyleniyor. “Die Welt”in başsayfası bu bağlamda çok çarpıcı: Günbatımıyla sarıya boyanan denizin ortasında İngiliz bayrağından yapılmış kâğıttan derme çatma bir kayık görülüyor. Kayığın ortasında da eliyle sonsuza doğru veda işareti yapan yalnız bir May oturuyor… 


Avrupa’da “Brexit” şaşkınlığı hâlâ bitmiş değil.
İngilizlerin bu derece irrasyonel bir maceraya nasıl olup girdikleri hâlâ çözülemedi. Maceranın nasıl biteceğine dair de en ufak bir somut öngörü yok.

Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder