20 Ağustos 2017 Pazar

Katalonya: Bağımsız ve savunmasız - Mine G. Kırıkkanat

Geçen yıl yayımlanan Hiç Kimse başlıklı polisiyede, romanın baş kahramanı Lejyoner namlı suikastçının niçin Barselona’ya yerleştiğini şöyle açıklamıştım:
Katalonya, İspanya’dan bağımsızlık istemi doğrultusunda Madrid’deki merkezi otoriteyi uzun süredir dışlıyor, İspanyol polisini iç güvenliğine karıştırmıyordu.
Oysa Katalan polisinin uluslararası terör ve suçlularla mücadele edecek istihbaratı da yoktu, deneyimi de. Yerel yönetimin zafiyetinden doğan boşluk, Katalonya’yı polisiye anlamda ‘no man’s land’ haline getirmişti. Başkenti Barselona, dünyada kırmızı bültenle aranan teröristlerin saklandığı, kiralık katil ve casusların müşteri beklediği bir korsan iniydi. Hem de yıllardır.




Hiç Kimse’nin konusu zaten gerçekti, çözüm kurgusu yayımlandıktan kısa süre sonra gerçekleşti ve Barselona’nın teröristlerin rahatça saklandığı bir zafiyet bölgesi olduğu, son terör eylemleriyle doğrulandı, sevgili okurlarım.
***
Aynı romanda, çok sayıda devlet istihbarat örgütü tarafından Barselona’da kiralanan suikastçıların, dünyanın herhangi bir noktasındaki “görev” yerine gitmek için Fas üzerinden geçtiklerini de yazmıştım.
Katalonya’nın başkentini kana bulayan terör eyleminin soruşturmasında, şimdi bu güzergâhın tersine işleyişinin kanıtlanmasını bekliyorum…
Elbette yanılabilirim.
Bekleyip göreceğiz.
Tarihsel kimlikler ve kinler, asla silinmez. Sadece hafif ya da derin uykuya dalar ve en küçük bir sosyal tıkırtıda, dipdiri ayağa kalkarlar.
İspanya toprakları, IŞİD’in propaganda yayınlarında nasıl “Endülüs Emevi halifeliğinin yeniden fethi” rüyasıyla yer alıyorsa; İspanya halklarının belleğinde de o toprakların Araplardan kurtarılışının gururu kazılıdır.

***
İspanya’nın salt en zengin değil, en kültürlü toplumunu oluşturan Katalan halkı; cilası biraz kazınırsa altından ırkçılık derecesinde milliyetçiliğin fırladığı bir tabana sahiptir.
Barselona, milyonlarca turist tarafından eğlenceli, keyifli ve özgür bir yaşam alanı olarak algılanıyor.
Ne var ki bu özgürlüğün ardında toplumsal bir hoşgörü değil, ticari bir zihniyet ve uyuşturucu alım satımına seyirci, hatta her tür kaçakçılığa ilgisiz kalan polisiye bir laçkalık var.
Ama mülküne yerleşen yabancıları Katalanca öğrenip konuşmaya zorunlu tutan zihniyetin mezhebi pek geniş sayılmaz.
El Kaide’nin 2004’te 191 kişiyi öldüren Atocha istasyonu saldırısından sonra, Madrid’de İslam karşıtı aşırı sağcı bir gösteri yapılmadı. Barselona’da ise Müslüman düşmanı bir grup Katalan milliyetçisi, sokağa dökülüp karşıt görüşte gençlerle çatıştı. 


***
Madrid merkezli İspanyol güvenlik birimleri, 2004 saldırısından öteye İslamcı terörizmi önlemek için Fas hükümetiyle yakın işbirliği içine girdi. Aldığı önlemler etkin olmalı ki, Avrupa’nın benzer saldırılarla sarsıldığı 12 yıl boyunca İslamcıların “Endülüs’ü yeniden fetih” hayallerine rağmen teröre sahne olmadı.
IŞİD’in Barselona’ya sızışı, özerk hükümetin Madrid’i dışlayarak yarattığı güvenlik boşluğu sayesinde gerçekleşti.
Kanlı saldırıdan hemen sonra Katalan hükümetin İspanyol devlet yetkilileriyle bir araya gelip verdiği dayanışma mesajının bir sonucu şimdiden alındı: Katalan hükümeti ve polisi, Madrid’le yeniden işbirliği başlattı.
İkinci sonuç ise, Katalonya özerk hükümetinin İspanyol Anayasa’sına göre geçersiz sayılacağını bile bile sonbaharda yapacağını ilan ettiği bağımsızlık referandumunu, şimdilik ya da uzun süre rafa kaldırması olabilir. 


Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET

*Kırmızı Kedi Yayınları, 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder