Paris’e Cumhuriyet muhabiri olarak yerleştiğim 90’lı yılların başında, iktisatçı ve antikacı dostum Ahmet Benli
önemli bir belge armağan etmişti: Osmanlı borçlarını düzenlemek için
1881’de kurulan Düyunu Umumiye İdare Meclisi’nin 1890’dan sonraki
Fransız başkanı ve tabii ki Fransa’nın casusu Ernest Grenier’nin
Türkiye anıları... Ernest Grenier, görev yaptığı yıllarda Ermenilerle
Kürtlerin yaşadığı doğu vilayetleri ve Arap yarımadasına özellikle
meraklıdır. Aynı coğrafyada 1870’ten beri cirit atan Amerikan
misyonerlerinin yöre halkı üzerindeki etkisine dair aktardığı bir olay
ise hem şaşırtıcı hem de gülünçtür:
Köye girişte, müfettişi tepeden tırnağa silahlı otuz kadar Kürt bekliyordu. Ellerinde tüfek, bellerinde hem piştov, hem hançer vardı; göğüslerinde çapraz fişeklik asılıydı, silah adına yok yoktu üzerlerinde... Bu türden savaşçılara her gün rastlamaya alışık müfettiş için manzara, ürkütücü olmaktan çok maskaralık sayılırdı. Ancak asıl maskaralık, müfettişi karşılamaya gelen Kürt beyleri, kendilerini tanıtınca başladı: Americk Bey, Ahmed Cheko, Boston Bey, vb.
Özetle tüm Kürt beyleri asıl adlarını, tıpkı bir küfe üzüme karşılık alınıp satılan Kürt kadınları gibi, Amerikalılardan öğrendikleri ve hatta insan ismi bile olmayan sözcüklerle değiştirmişlerdi.
Bu durum, bölgeye Amerika’dan gelen masalcı Hıristiyanların ne kadar etkili olduğunu gösteriyordu...”
Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET
*New York (Kırmızı Kedi, 2017) kitabımdaki “Kürt Ateşi Amerikan Közü” başlıklı makale dizisinden alıntıdır.
***
“1895-96 Ermeni katliamından hemen sonraydı. (Osmanlı döneminde) bir kaymakamlık olan Muş’a, çok sayıda Hıristiyanın Siirt yakınlarındaki Melefan köyünde, Kürtler tarafından öldürüldüğü ihbarı geldi. Bölgedeki konsoloslukların (yabancı ülke temsilcilikleri) ısrarlı baskısı üzerine Muş kaymakamı tarafından görevlendirilen bir müfettiş, Melefan’a gitti. Köye girişte, müfettişi tepeden tırnağa silahlı otuz kadar Kürt bekliyordu. Ellerinde tüfek, bellerinde hem piştov, hem hançer vardı; göğüslerinde çapraz fişeklik asılıydı, silah adına yok yoktu üzerlerinde... Bu türden savaşçılara her gün rastlamaya alışık müfettiş için manzara, ürkütücü olmaktan çok maskaralık sayılırdı. Ancak asıl maskaralık, müfettişi karşılamaya gelen Kürt beyleri, kendilerini tanıtınca başladı: Americk Bey, Ahmed Cheko, Boston Bey, vb.
Özetle tüm Kürt beyleri asıl adlarını, tıpkı bir küfe üzüme karşılık alınıp satılan Kürt kadınları gibi, Amerikalılardan öğrendikleri ve hatta insan ismi bile olmayan sözcüklerle değiştirmişlerdi.
Bu durum, bölgeye Amerika’dan gelen masalcı Hıristiyanların ne kadar etkili olduğunu gösteriyordu...”
***
Düyunu Umumiye İdare Meclisi başkanı ve Fransız casusu Ernest Grenier, Kürdistan’da “İngiltere tarafından da madden ve manen desteklenen” Amerika’nın etkin varlığını, “ABD’nin bölgeye ilgisi, sayısız misyonerleri ve Osmanlı hükümetinin içindeki adamları aracılığıyla aslında Ermenilerin katliamından önce başlamıştı” diye açıklıyor. “Amerikan gazeteleri, dergileri ilk Hıristiyan toplumların yaşadığı bu toprakların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini öve öve bitiremiyorlardı. Kurumsal tepki gecikmedi. Yardımları arttıran ABD hükümeti Asya’nın bu parçasına el attı. Bölgede Avrupa’nın bırakın adam göndermeyi, gidip görmeyi bile aklına getirmediği uzaklarda, en ücra köşelere kadar Amerikan konsoloslukları kuruldu; tespih taneleri gibi konsoloslar, konsolos yardımcıları atandı, Kürdistan’ın en küçük köylerinde bile Amerikan bayrakları dalgalanmaya başladı. En büyük yardımcıları, Amerika’ya yollanıp eğitildikten sonra bölgeye geri gönderilen Ermenilerdi. Bölgeyi karış karış parselleyen bütün bu ABD ajanlarının kimi yüzde yüz Amerikalı, kimi yerel halk arasından, hatta Asya yollarında derlenmiş kişiler olup dersini üniversitelerde değil; dünyayı geze geze öğrenmiş, pratik ve birkaç dil konuşabilen ‘vatanseverler’di. Yaptıkları hiçbir işte, vatanları ABD’nin çıkarlarını unutmuyorlardı...” *
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, IKBY’de yapılan referandumun ardından hem Barzani’ye güvenmekle yanıldıklarını itiraf etti; hem de “Dünya İsrail’den ibaret değil ki. Sen, bir İsrail’le neyi elde edeceksin?” yorumuyla
bağımsız Kürt devleti ülküsü sadece İsrail tarafından destekleniyormuş
sanısı yarattı. Oysa günümüzde, İsrail’in olduğu yerde ABD’nin olmaması
düşünülemez. ABD’nin 1870’lerde başlayan Kürdistan aşkı da emeline
ulaşmadan bitmez. Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET
*New York (Kırmızı Kedi, 2017) kitabımdaki “Kürt Ateşi Amerikan Közü” başlıklı makale dizisinden alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder