Bene bak, benim aklıma işittiklerim gelip duru. Bi yol yazıverem de okuyuverin gari. Denizli Kitap Fuarı’ndaydım hafta sonu. O güzelim şivenin etkisini üzerimden atamadım. Kusura bakmayıverin gari.
Aslında bir haftadır yeni romanım Herlanda için o fuar senin bu fuar benim dolaşıyorum. Önce Orta Karadeniz’le İç Anadolu’nun geçiş güzergahı Merzifon’a gittik. Güzel bir Pazar günüydü. Merzifon’un meşhur saat kulesinin gölgesinde sade kahvemizi söyledik. Civar illerden gelmiş bir grup yerli turist de o sırada otobüslerinden indi, merakla Çelebi Mehmet Medresesi’nin giriş kapısının üzerindeki kuleye yöneldiler. Samsun’dan gelmiş emekli öğretmenler, medreseye girip görmek istedi. Kapı kilitliydi. Kahvede oturan gençlerden en deli fişeği bağırdı emeklilere: ‘Kapalı orası kapalı. Reis’in talebelerinden başkasını almıyorlar’!
Bu tarihi mekan, Vakıflar Genel Müdürlüğü eliyle bir yurda tahsis edilmiş. Merzifonlu gencin söz ettiği talebeler bu yurdun talebeleriymiş. Sıcakkanlı delikanlı, bir de kahkaha patlattı ardından, ‘Sadrazam yetiştiriliyor herhalde içeride’ dedi. Emekliler, elleriyle gence ‘sus’ işareti yapıp kendilerine başka tarihi yapı aramaya koyuldular. İki gün sonra rotamızı Trakya’ya çevirdik. Kırklareli’nde şehir merkezinde soluklanmak için oturduğumuz dükkanın önünde kulağımıza Trakya insanının tanıdık şivesinden çok Bulgarca çarptı. Çarşı günübirlik alışverişe gelmiş Bulgar vatandaşlarıyla doluydu. Peynirden zeytine, iğneden ipliğe bütün ihtiyaçlarını gidermek için otobüslere doluşup Kırklareli’ne geliyor Bulgarlar. Hardaliyesini yudumlamakta olan yaşlıca bir Kırklarelili vatandaş, ‘ne vakit bizim para pul olsa buralar epten komşunun bedavacısıylan dolar be ya’ deyiverdi.
Türk Lirası son 15 yılın en büyük değer kaybını yaşamaktaydı ve oturduğumuz dükkanda masanın üzerinde duran gazetenin ekonomi sayfasında Reis’in, ‘ben yurtdışındayken Merkez Bankası faiz artırdı. Bir de tek adamlık derler, bu nasıl tek adamlıksa, karar alıyoruz uygulamıyorlar. Benim arkamdan iş çevirdiler’ diye şikayetçi olduğu yazıyordu. Hardaliyesini bitiren vatandaş, ‘Bu saatten sonra te bu memleketin epsi O’nun. Süyletmen beni be ya. Attıracaksınız içeri şu yaştan sonra’ diyerek uzaklaştı.
Trakya’dan rotamızı Ege’ye kırdık. Bu Cumartesi de Denizli Kitap Fuarı’ndaydık. Fuarı Akp’li belediye düzenliyordu ve bize de girişte bir yer ayrılmıştı. Bu durum hoşumuza da gitti doğrusu. Sonradan öğrendik Belediye Başkanı’nın fuardan farklı ve çok daha büyük bir telaşı varmış. Akşama kızını evlendirecekmiş Başkan. Nikah şahidi olarak da Reis davetliymiş. Nikah Kitap Fuarı’nın hemen yanındaki salonda kıyıldı. Önce turizm meslek okulundan öğrenciler sıraya dizildi, GBT’leri yapıldı, ikramlarla ilgili talimatlar verildi sonra çevre illerden takviye polis ekipleri yerlerini aldı.
‘Hoş Geldin Milletin Adamı’ pankartları asıldı. Meraklı kalabalık, yolun kenarında durup geçişi 15 dakika süren konvoyda kaç araba olduğunu saydı.
Reis’in içeride genç çifte ‘evet’ demelerinin değil ‘kabul ettim’ demelerinin daha isabetli olacağını söylediğini öğrendim. Kitap Fuarı’ndan ayrılmadan, ‘bene bak’ diye seslenip beni yanına çağıran kişinin bir sosyal medya fenomeni olduğunu öğrendim.
Fuarın kapısında emekli ikramiyesiyle bastırdığı kitabını dağıtmaya çalışan Yaşar Kayrakçı, bir yerel televizyona verdiği röportajla fenomen olmuş. İzleyeni çok olmuş da kimse yazdığı kitabı para verip almamış. İki üniversite bitirmiş Kayrakçı, kendi hayatını yazdığı kitaba da ‘Çifte Diplomalı Manyak’ adını vermiş. Kayrakçı, bana bunları anlatırken çevreden uyarıverdiler kendisini. ‘Diploma miploma karıştırıverme gari Yaşar. Bugün o gün değil. Sonra konuşuverin gari’ dediler.
Anadolu’dan notlarım şimdilik bu kadar. Daha bu ay bitmeden Adana, Eskişehir, İzmir ve Antakya’ya da gideceğiz. Ankara, Van ve Diyarbakır’a da sözümüz var. Yani sizin oğlan gezip duru. Varsa bir diyeceğiniz ünleyiverin gari, gari de gari…
İRFAN DEĞİRMENCİ / BİRGÜN
Aslında bir haftadır yeni romanım Herlanda için o fuar senin bu fuar benim dolaşıyorum. Önce Orta Karadeniz’le İç Anadolu’nun geçiş güzergahı Merzifon’a gittik. Güzel bir Pazar günüydü. Merzifon’un meşhur saat kulesinin gölgesinde sade kahvemizi söyledik. Civar illerden gelmiş bir grup yerli turist de o sırada otobüslerinden indi, merakla Çelebi Mehmet Medresesi’nin giriş kapısının üzerindeki kuleye yöneldiler. Samsun’dan gelmiş emekli öğretmenler, medreseye girip görmek istedi. Kapı kilitliydi. Kahvede oturan gençlerden en deli fişeği bağırdı emeklilere: ‘Kapalı orası kapalı. Reis’in talebelerinden başkasını almıyorlar’!
Bu tarihi mekan, Vakıflar Genel Müdürlüğü eliyle bir yurda tahsis edilmiş. Merzifonlu gencin söz ettiği talebeler bu yurdun talebeleriymiş. Sıcakkanlı delikanlı, bir de kahkaha patlattı ardından, ‘Sadrazam yetiştiriliyor herhalde içeride’ dedi. Emekliler, elleriyle gence ‘sus’ işareti yapıp kendilerine başka tarihi yapı aramaya koyuldular. İki gün sonra rotamızı Trakya’ya çevirdik. Kırklareli’nde şehir merkezinde soluklanmak için oturduğumuz dükkanın önünde kulağımıza Trakya insanının tanıdık şivesinden çok Bulgarca çarptı. Çarşı günübirlik alışverişe gelmiş Bulgar vatandaşlarıyla doluydu. Peynirden zeytine, iğneden ipliğe bütün ihtiyaçlarını gidermek için otobüslere doluşup Kırklareli’ne geliyor Bulgarlar. Hardaliyesini yudumlamakta olan yaşlıca bir Kırklarelili vatandaş, ‘ne vakit bizim para pul olsa buralar epten komşunun bedavacısıylan dolar be ya’ deyiverdi.
Türk Lirası son 15 yılın en büyük değer kaybını yaşamaktaydı ve oturduğumuz dükkanda masanın üzerinde duran gazetenin ekonomi sayfasında Reis’in, ‘ben yurtdışındayken Merkez Bankası faiz artırdı. Bir de tek adamlık derler, bu nasıl tek adamlıksa, karar alıyoruz uygulamıyorlar. Benim arkamdan iş çevirdiler’ diye şikayetçi olduğu yazıyordu. Hardaliyesini bitiren vatandaş, ‘Bu saatten sonra te bu memleketin epsi O’nun. Süyletmen beni be ya. Attıracaksınız içeri şu yaştan sonra’ diyerek uzaklaştı.
Trakya’dan rotamızı Ege’ye kırdık. Bu Cumartesi de Denizli Kitap Fuarı’ndaydık. Fuarı Akp’li belediye düzenliyordu ve bize de girişte bir yer ayrılmıştı. Bu durum hoşumuza da gitti doğrusu. Sonradan öğrendik Belediye Başkanı’nın fuardan farklı ve çok daha büyük bir telaşı varmış. Akşama kızını evlendirecekmiş Başkan. Nikah şahidi olarak da Reis davetliymiş. Nikah Kitap Fuarı’nın hemen yanındaki salonda kıyıldı. Önce turizm meslek okulundan öğrenciler sıraya dizildi, GBT’leri yapıldı, ikramlarla ilgili talimatlar verildi sonra çevre illerden takviye polis ekipleri yerlerini aldı.
‘Hoş Geldin Milletin Adamı’ pankartları asıldı. Meraklı kalabalık, yolun kenarında durup geçişi 15 dakika süren konvoyda kaç araba olduğunu saydı.
Reis’in içeride genç çifte ‘evet’ demelerinin değil ‘kabul ettim’ demelerinin daha isabetli olacağını söylediğini öğrendim. Kitap Fuarı’ndan ayrılmadan, ‘bene bak’ diye seslenip beni yanına çağıran kişinin bir sosyal medya fenomeni olduğunu öğrendim.
Fuarın kapısında emekli ikramiyesiyle bastırdığı kitabını dağıtmaya çalışan Yaşar Kayrakçı, bir yerel televizyona verdiği röportajla fenomen olmuş. İzleyeni çok olmuş da kimse yazdığı kitabı para verip almamış. İki üniversite bitirmiş Kayrakçı, kendi hayatını yazdığı kitaba da ‘Çifte Diplomalı Manyak’ adını vermiş. Kayrakçı, bana bunları anlatırken çevreden uyarıverdiler kendisini. ‘Diploma miploma karıştırıverme gari Yaşar. Bugün o gün değil. Sonra konuşuverin gari’ dediler.
Anadolu’dan notlarım şimdilik bu kadar. Daha bu ay bitmeden Adana, Eskişehir, İzmir ve Antakya’ya da gideceğiz. Ankara, Van ve Diyarbakır’a da sözümüz var. Yani sizin oğlan gezip duru. Varsa bir diyeceğiniz ünleyiverin gari, gari de gari…
İRFAN DEĞİRMENCİ / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder