“Nereye gidiyoruz? Tuvalet kâğıdı: 58.90” yazıyordu bir sosyal medya kullanıcısı yaptığı paylaşımda.
“Hadi canım” dedim. “Ne zaman yükseldi bu kadar. Kesin zamlarla dalga geçiyordur.”
Ama ‘araştırmacı’ gazeteciliğime yenik düşüp Google’da küçük bir tarama yapmaktan kendimi alıkoyamadım.
Ne yazık ki gördüğüm rakamlar o paylaşımı doğruluyordu. Bildiğim markalar, bilmediğim markalar… Fiyatları üç aşağı beş yukarı aynıydı.
Hatta öyle ki bazı alışveriş siteleri fiyatı 80 liralardan açıyordu. Sonra indirim üzerine indirim yapıp 40 küsurlara getiriyordu.
Üç beş gün arayla fiyatları yukarı doğru seyreden her şey gibi tuvalet kâğıtları da yukarı doğru gidiyordu. Bir arkadaşıma söyleyince hiç de şaşırmadı. Daha 10 gün önce aldığı tuvalet kâğıdına bugün 2 liradan fazla zam yapıldığını söyledi.
“Bu gidişle her seferinde tek yaprak kullanacağız sanırım” dedi.
Çok boktan bir durum değil mi?
Hayır aslında hiç değil.
Günlerdir hâlâ konuşabilen ve yazabilen ekonomi uzmanları sesini duyurmaya çalışıyor: “Henüz krizin tam olarak içine girmedik. Çok daha derin bir kriz geliyor.”İşte o derin kriz böyle yavaş yavaş, meşhur deyimle iğneden ipliğe yapılan zamlarla geliyor.
Limonu, soğanı, patatesi konuşuyoruz ya işte onların son noktası olan tuvalet kâğıtları da bundan nasibini alıyor.
Sonuçta o da kâğıttan üretiliyor. Üstelik hammaddesi selüloz da ithal ediliyor. Ambalajı, nakliyesi derken her şeye gelen zam zaten kullanımı düşük olan temizlik yani tuvalet kâğıtlarının fiyatlarını da uçuruveriyor.
Tıpkı yıllardır ayakta durmaya çalışan ama buna rağmen gazetecilik yapmakta direnen üç beş gazetede olduğu gibi. (Malumunuz gazeteler de kâğıda basılıyor. Üstelik tuvalet kâğıtlarından daha kaliteli olduğu için daha pahalılar.)
Dün Evrensel’in Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, iktidarın kontrolünde olmayan basın kurumlarının içinde bulundukları kâbusu aşmak için nasıl çabaladıklarını anlatıyordu.
Küçülen mizah dergileri, sayfa azaltan ve zam yapan gazeteler ve bu gidişle hiç basılamayacak olan gazeteler.. İşsiz kalacak emekçiler.. Sonuçta gerçeklerden habersiz kalacak insanlar..
Polat, “İktidar ilişkilerinin her gün yeniden üretildiği haber ve iletişim mecralarına mahkûm edilmek istemeyenlerin, kendi seslerine, sözlerine alan açan basın kurumlarına sahip çıkmaları son derece hayati bir ihtiyaç” diyordu.
Polat’ın ve diğer üç beş gazetenin benzer çağrıları karşılık bulur mu? İnsanlar bu krizde gazeteler için de bir bütçe ayırabilir mi?
Aksi halde muktedirin istediği olacak. Susturamadığı o birkaç gazete de kendiliğinden susacak.
Ve sonuçta o arkadaşın ‘Nereye gidiyoruz’ sorusunun yanıtı da ortaya çıkacak.
Taş devrine doğru gidiyoruz büyük bir hızla.
Tuvalet kâğıdı alınamadığı için taşa silinilecek.
Basılacak kâğıt alınamadığı için taşa yazılacak.
Ama taş bulursanız tabii. Malum her yer beton.
Düğünlerde gelin ve damada protesto edilen dolar yerine tuvalet kâğıdı bile takılabilir.
Bu manzaralar uzak değil.
‘Yeni Türkiye’ dedikleri ‘Taş Devri’ymiş meğer.
Ayşe Yıldırım / CUMHURİYET
“Hadi canım” dedim. “Ne zaman yükseldi bu kadar. Kesin zamlarla dalga geçiyordur.”
Ama ‘araştırmacı’ gazeteciliğime yenik düşüp Google’da küçük bir tarama yapmaktan kendimi alıkoyamadım.
Ne yazık ki gördüğüm rakamlar o paylaşımı doğruluyordu. Bildiğim markalar, bilmediğim markalar… Fiyatları üç aşağı beş yukarı aynıydı.
Hatta öyle ki bazı alışveriş siteleri fiyatı 80 liralardan açıyordu. Sonra indirim üzerine indirim yapıp 40 küsurlara getiriyordu.
Üç beş gün arayla fiyatları yukarı doğru seyreden her şey gibi tuvalet kâğıtları da yukarı doğru gidiyordu. Bir arkadaşıma söyleyince hiç de şaşırmadı. Daha 10 gün önce aldığı tuvalet kâğıdına bugün 2 liradan fazla zam yapıldığını söyledi.
“Bu gidişle her seferinde tek yaprak kullanacağız sanırım” dedi.
Çok boktan bir durum değil mi?
Hayır aslında hiç değil.
Günlerdir hâlâ konuşabilen ve yazabilen ekonomi uzmanları sesini duyurmaya çalışıyor: “Henüz krizin tam olarak içine girmedik. Çok daha derin bir kriz geliyor.”İşte o derin kriz böyle yavaş yavaş, meşhur deyimle iğneden ipliğe yapılan zamlarla geliyor.
Limonu, soğanı, patatesi konuşuyoruz ya işte onların son noktası olan tuvalet kâğıtları da bundan nasibini alıyor.
Sonuçta o da kâğıttan üretiliyor. Üstelik hammaddesi selüloz da ithal ediliyor. Ambalajı, nakliyesi derken her şeye gelen zam zaten kullanımı düşük olan temizlik yani tuvalet kâğıtlarının fiyatlarını da uçuruveriyor.
Tıpkı yıllardır ayakta durmaya çalışan ama buna rağmen gazetecilik yapmakta direnen üç beş gazetede olduğu gibi. (Malumunuz gazeteler de kâğıda basılıyor. Üstelik tuvalet kâğıtlarından daha kaliteli olduğu için daha pahalılar.)
Dün Evrensel’in Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, iktidarın kontrolünde olmayan basın kurumlarının içinde bulundukları kâbusu aşmak için nasıl çabaladıklarını anlatıyordu.
Küçülen mizah dergileri, sayfa azaltan ve zam yapan gazeteler ve bu gidişle hiç basılamayacak olan gazeteler.. İşsiz kalacak emekçiler.. Sonuçta gerçeklerden habersiz kalacak insanlar..
Polat, “İktidar ilişkilerinin her gün yeniden üretildiği haber ve iletişim mecralarına mahkûm edilmek istemeyenlerin, kendi seslerine, sözlerine alan açan basın kurumlarına sahip çıkmaları son derece hayati bir ihtiyaç” diyordu.
Polat’ın ve diğer üç beş gazetenin benzer çağrıları karşılık bulur mu? İnsanlar bu krizde gazeteler için de bir bütçe ayırabilir mi?
Aksi halde muktedirin istediği olacak. Susturamadığı o birkaç gazete de kendiliğinden susacak.
Ve sonuçta o arkadaşın ‘Nereye gidiyoruz’ sorusunun yanıtı da ortaya çıkacak.
Taş devrine doğru gidiyoruz büyük bir hızla.
Tuvalet kâğıdı alınamadığı için taşa silinilecek.
Basılacak kâğıt alınamadığı için taşa yazılacak.
Ama taş bulursanız tabii. Malum her yer beton.
Düğünlerde gelin ve damada protesto edilen dolar yerine tuvalet kâğıdı bile takılabilir.
Bu manzaralar uzak değil.
‘Yeni Türkiye’ dedikleri ‘Taş Devri’ymiş meğer.
Ayşe Yıldırım / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder