15 Ekim 2018 Pazartesi

Nobel Ekonomi Ödülü safsatası - ANIL ABA

Tüm bunların sebebi aslında baştan ayağa bir ideolojik endoktrinasyon programı olan neoklasik iktisadı, toplum nezdinde itibarlı, kıymetli ve çok bilimselmiş gibi göstermek.

Şu aslında olmayan Nobel Ekonomi Ödülü bu sene Paul Romer ve William Nordhaus’a gitti. Böylelikle, olmayan ödül yıllar sonra tekrar seksenler makro büyüme modellerine geri dönmüş oldu. Uzun-dönem makroekonomik analize Nordhaus iklim değişikliğini, Romer ise teknolojik inovasyonu entegre ettiği için ödüle layık görüldüler.

Öncelikle, daha evvel de defalarca yazdığım ve anlattığım, önemli bir hususu tekrar vurgulayalım: NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ DİYE BİR ÖDÜL YOKTUR!!! Bu ödül uydurma bir ödüldür. Orijinal Nobel ödülleri Alfred Nobel’in resmî vasiyeti üzerine tıp, fizik, kimya, edebiyat ve barış olmak üzere beş kategoride Nobel Vakfı tarafından verilmektedir. Vakfın resmî sitesinde vasiyetin elle yazılmış orijinal halini ve çevirisini bulup okuyabilirsiniz. Metnin hiçbir yerinde ekonomi ödülüyle ilgili bir bölüm yer almıyor.

Millete Nobel Ekonomi Ödülü diye pazarlanan ödülün asıl adı Sveriges Riksbank Prize in Economic Sciences in Memoir of Alfred Nobel; Türkçesiyle, Alfred Nobel Anısına Verilen İsveç Bankası Ödülü’dür. Gerçek Nobel ödülleri 1901 yılından itibaren vakıf tarafından verilirken çakma ödül İsveç Merkez Bankası tarafından 1968 yılında, bankanın kuruluşunun 300. yılını kutlamak maksadıyla verilmeye başlanmıştır.

Çakma ödülün başlığında da Alfred Nobel ismi geçtiği için sistem bunu Nobel ödülü diye pazarlamaya başladı. Tabii bu yanlışın, haberi ilk yapan gazetecinin dikkatsizliğinden kaynaklandığına inanmak ahmaklık olur. Parayı veren düdüğü çalar; iktisat akademisinin önde gelen kişi ve kurumları ile liberal iktisadın egemenliğinden çıkar sağlayan bazı kapitalist kişi ve kurumların iteklemesiyle Nobel Vakfı’na bağış kisvesi altında yedirilen paralar sonucunda son yıllarda ekonomi ödülüne vakfın sitesinde ayrı bir yer verilmeye başlandı. Fakat tekrar edelim 1) çakma ödül vasiyette yer almıyor, 2) ödülün adı diğerlerinden farklı, 3) ödül İsveç Bankası tarafından veriliyor (biz de T.C. Ziraat Bankası Ekonomi Ödülü verebiliriz mesela, hem yerli ve milli), 4) yıllar boyunca ekonomi ödülü resmî sitede yer almıyordu, yapılan lobicilik faaliyetleri sonucunda siteden duyurulmaya başlandı. Zaman içinde bunlar iyice kaynatılıp ekonomi ödülü Nobel ile tamamen birleştirilebilir (bkz. Orwell’in Doğruluk Bakanlığı).

Tüm bunların sebebi aslında baştan ayağa bir ideolojik endoktrinasyon programı olan neoklasik iktisadı toplum nezdinde itibarlı, kıymetli ve çok bilimselmiş gibi göstermek.

Romer’in Amerika’yı yeniden keşfi
Lisansüstü makro derslerinin olmazsa olmazı Romer’in endojen büyüme modelidir. Tezini martavalcı Robert Lucas’ın danışmanlığında yazmış, çıkış noktası ise standart Solow-Swan modelidir. Standart büyüme modellerinde teknoloji, sisteme dışsal (ekzojen) bir şoktur. Ekonomideki çalkantılar (daralma ve genişleme dönemleri), sisteme içkin değil rastgele (!) gelen teknolojik inovasyonlar sonucunda olur. Yani bu numaracıların kitabında ekonomik kriz, rastgele dağılan bir istatistiki hata teriminden ibarettir (independently and identically distributed [i.i.d.] error term).

Yıllar evvel Koç Üniversitesi’nde makro dersinde bu modelleri çalışırken derste “Hocam, hadi ekonomik genişlemeyi ‘rastgele’ teknolojik şok olarak kabul ettik diyelim, ekonomik krizleri negatif teknolojik şokla nasıl açıklarız, sonuçta teknoloji kümülatif olarak ilerleyen bir şey değil mi, teknolojik şok sebebiyle ekonomi nasıl geriler?” diye sormuştum. “Mesela depremler” diye cevaplamıştı. “Deprem olunca fabrikalar yıkılır, fabrikalar yıkılınca üretim kapasitesi azalır ve ekonomik aktivite geriler.” Cidden bunu dedi, şahitlerim var.

Amerika’da negatif üretkenlik şoku genelde kasırga, sel felaketi falan diye örneklendirilir derslerde. Bizde bu tür doğal afetlere pek rastlanmadığından daha çok deprem örneğini veriyorlar. Ekonomik krizleri, buhranları, uzun durağanlık dönemlerini doğal afetler gibi dışsal şoklarla açıklamak resmen insanların akıllarıyla dalga geçmektir.

Teknolojinin istatiksel bir şok değil, kapitalist rekabetin bir sonucu ilerlediğini, dolayısıyla sisteme içkin olduğunu Marx anlatalı 150, Schumpeter anlatalı 100 sene oldu. Romer, 1980’lerde, standart Solow-Swan modeline eklediği bir fonksiyonla teknolojiyi modele içkin yazarak Amerika’yı yeniden keşfetti. Yok yeni fikirlerin çıkması ve teknolojinin ilerlemesi için eğitim çok önemliymiş, vay efendim bunun için beşeri sermayeye (human capital) yatırım yapılması gerekirmiş falan fistan. Romer “eğitim şart” dedi yani… Kendisini tebrik edelim, zira eğitimin kalkınma için önemli bir faktör olduğu daha evvel kimsenin aklına gelmemişti.

Bakın burası çok önemli (!!!), endojen büyüme modeli ekonomik krizleri sisteme endojen olarak açıklamıyor. Sadece daha evvel “dışsal şok” olarak yazılan teknoloji modele bir değişken olarak dahil ediliyor. Böylece toplam üretim fonksiyonu ölçeğe göre artan getiri veriyor. Bu modelin çözümünde yine Solow’un “steady-state” denge noktasına geliniyor. Hatta teknoloji (A harfi ile ifade edilen Ar-Ge ya da fikir geliştirme departmanı) dahi kendi “steady-state” dengesine ulaşıyor. Evlere şenlik… Romer’in teknoloji fonksiyonunda elma, armut ya da çatal üretir gibi fikir ve inovasyon üretiliyor olmasına şenliği daha fazla uzatmamak adına hiç değinmiyorum bile.


Sene olmuş 2018, hâlâ aynı fasaryalar… Ben Romer’in gönülsüz demecini görüyor ve arttırıyorum; makroekonomi otuz değil 90 yıldır geriye gidiyor. Çünkü olay tamamen i-de-o-lo-jik. Bu kadar basit. Makroekonomi akademisi krizlerin sebebini ve kapitalizmin istikrarsızlıklarını sistemin içinde aramaya başlar mı? Başlarsa, bu işi Marx’ı su yüzüne çıkarmadan kıvırabilir mi? Williamson aslında bunu yapmıştı.

Şimdi buradaki ideolojik arka planı iyi anlamak lazım. 40 yıldır makroekonomi akademisi, Solow modelini eğip büküp daha rafine yeni modeller üretiyor. Gelinen noktada ekonomide model yazmak Hesse’nin boncuk oyununa dönmüş durumda (bkz. The Glass Bead Game). Oyun ilerledikçe temalar daha derin, daha kompleks ve daha varyatif hale geliyor. İnsanlar, anlamlı bir amaç olmadan, oyunda mükemmelleşmek adına oyunda mükemmelleşmeye çalışıyorlar. Bizimkiler de o varsayımı gevşetiyorlar, şu değişkeni ekliyorlar, modelleri daha teknik ve ezoterik hale getiriyorlar – ama asla krizleri modele içkin hale getir(e)miyorlar. Krizler hep dışsal şok… Arada sırada uzaylıların dünyamıza getirdiği bir talihsizlik. Çünkü krizler (ve genişlemeler) sisteme içkindir demek, serbest piyasa kapitalizminin istikrarsız bir sistem olduğunu kabul etmek demek olur. Dolayısıyla buradan işsizliğin, yoksulluğun, intiharların temel sebebinin kapitalizm olduğu ve işin başından beri Marx’ın haklı olduğu sonucuna varılır. Bunları söyleyemedikleri için 40 yıldır saçma sapan modellerle mastürbasyon yapıyorlar.

“Nobel-leaks” olayları
Çakma da olsa ödül ödüldür ve şurası kesin ki Romer bu ödülü çok önceden almış olmalıydı. Neoklasik makro modellemeye epey kritik bir çentik atan Romer’e verilen ödülün gecikmesinde bazı gariplikler de var. Hatta “Romer” ismi açıklandığında çoğu iktisatçının tereddüt ederek “bi’ dakka ya, o zaten almamış mıydı?” gibi bir tepki verdiğine eminim.

Çoğunuz hatırlamayabilir ama 2016 yılında bir “Nobel-leaks” skandalı yaşanmıştı. Romer’in çalıştığı üniversite olan NYU, ödülün açıklanacağı 10 Ekim 2016’dan dört gün önce, ayın 6’sında, resmî sitesinden bir basın bülteni yayımlayıp 2016 Nobel Ekonomi Ödülü’nü Paul Romer’in kazandığını ve üniversitesinin 10 Ekim öğleden önce saat 11’de bir basın konferansı yapılacağını duyurmuştu. Ardından NYU apar topar duyuruyu çekip hemen bir özür ve düzeltme yayımladı. Bir ön izleme testi yapıldığını ve bunun yanlışlıkla asıl siteye yüklendiğini falan söylediler. Yerseniz…

Tabii kırılan bu efsane potun üzerine Romer’e verilmesi planlanan ödül Hart ve Holmström’e gitmişti. Geçtiğimiz pazartesi sabahı da telefonu yabancı bir numara tarafından iki kez aranmış, ama Romer açmamış; sonradan ödülü kazandığı haberini duyduğunda çok şaşırmış, çok sürpriz olmuş, kulaklarına inanamamış, falanlar filanlar…

Makroekonomiyi yeniden düşünmek…
Paul Romer, 2016 yılının başında yazdığı “The Trouble with Macroeconomics” başlıklı ön makalesinde “otuz yıldan fazla bir süredir makroekonomi geriye gitti” gibi keskin ifadelerde makroekonomi akademisine kızgın bir şekilde sallamıştı. (Neoklasik) makrocuların gerçekleri görmediklerini, modellerin hayali şoklara dayandığını, RBC teorisinin anlamsız olduğunu ve tüm bunların makroekonomiyi bilimsellikten uzaklaştırdığını açıklamıştı. Herkese günaydın, Romer de uyandığına göre artık hep beraber balığa gidebiliriz!!!

Peki neoklasik mikroekonominin ipliğini pazara çıkaran Ariel Rubinstein – ki doksanlarda gelecekte Nobel alacağı öngörülüyordu– anaakım akademiden aforoz edilirken Romer neden edil(e)medi? Çünkü Rubinstein eleştirisini çok erken bir zamanda, pek göz önünde olmayan bir alanda (bargaining theory), fazla popüler olmadan ve gayet samimi bir şekilde yapmıştı. Romer ise samimiyeti muallak bir tonla, kariyerinin sonlarına doğru yaptı. Yani Rubinstein fazla bedel ödemeden harcanabilirdi; ama Romer’in topuğuna sıkmak riskliydi.

Bu saatten sonra, eleştirilerine bozulup Romer’e ödül vermemek akademinin siyasi ve ideolojik gündemini çok fazla belli ederdi. Dolayısıyla herkesin Nobel almasını beklediği, hatta aldığını zannettiği, Romer yaptığı muhalefetle ödülü almayı neredeyse garanti etmiş oldu. Böylece hem Romer kazandı, hem de muhalefeti kendi içinden çıkaran bağnaz akademi çevresi. Sonuçta Romer’in yapabileceği muhalefetin tonu ve sınırları bellidir; ödül geldikten sonra daha da kontrollü olur. Demem o ki Romer makro modellerin saçmalığına mı kızmıştı yoksa ödülün bir türlü gelmemiş olmasına mı belli değil.

Öte yandan Bill Nordhaus, bir önceki jenerasyondan olmasına rağmen, sahte Nobel ödülünün bu seneki yancısı sayılır. İdeolojik olarak Romer’den çok daha sağdadır. Ekonomik büyüme kaynaklı küresel ısınmayı ve iklim değişikliklerini inkar etmiyor olması detaylara dikkat etmeyenleri aldatabilir. Çünkü Nordhaus “kaliteli” bir liberal. Bizim A Haber’in Amerika muadili sayılabilecek Fox News taifesinin küresel ısınmayı sosyalistlerin son oyunu olarak görmesi normal karşılanabilir. Ama Nordhaus’un oynadığı kitleye karşı bunu savunması gülünç olurdu.

Aslında Nordhaus’un DICE modeli, ekonomik teoriyle iklim bilimini birleştiren çok iddialı fakat bir o kadar da hassas bir model. Küresel ısınmaya getirdiği çözüm önerisi ise tabii ki karbon vergisi. Devlet olaya direkt bir müdahalede bulunmasın, Nordhaus’un optimal vergi mekanizmasını uygulasın, gerisi piyasaya bırakılsın, fiyat mekanizması her sorunu çözer. İşin komiği ise şu; Nordhaus’a göre çevresel sürdürülebilirlik için teknolojide sürekli bir ilerleme olması gerekiyor; Romer’e göre de ekonomik büyüme teknolojiyi körükleyerek daha çok ar-ge’ye olanak sağlıyor. Yani Romer + Nordhaus’a göre daha fazla büyüme ile dünyayı kurtarabiliriz (bkz. Noah Smith). Valla neoklasik iktisat varken gülmek için Cem Yılmaz’a ihtiyacımız yok.

Velhasıl, batı yakasında değişen bir şey yok. Sene olmuş 2018, hâlâ aynı fasaryalar… Ben Romer’in gönülsüz demecini görüyor ve arttırıyorum; makroekonomi otuz değil 90 yıldır geriye gidiyor. Çünkü olay tamamen i-de-o-lo-jik. Bu kadar basit. Makroekonomi akademisi krizlerin sebebini ve kapitalizmin istikrarsızlıklarını sistemin içinde aramaya başlar mı?

Başlarsa, bu işi Marx’ı su yüzüne çıkarmadan kıvırabilir mi? Williamson aslında bunu yapmıştı. Resmen Marx’ın firmalar üzerine yaptığı sert ve yüklü çözümlemeyi hüsn-i tabirle ifade ettiği için adama 2009 yılı Nobel ödülünü vermişlerdi. Tabii büyüme modelleri neoklasik iktisadın en popüler alanı olduğu için yeni makrocuların işi Williamson’unki kadar kolay değil. Kendilerine iyi şanslar diliyorum.

Anıl Aba / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder