Türkiye'nin son günlerde ABD ile olan ilişkilerinde kısmen düzelmeye yönelik yol alınsa da, ABD'nin Kuzey Suriye'de PKK uzantısı PYD/YPG terör örgütlerine mühimmat ve lojistik destek vermesi, S-400 meselesi, Amerikan Kongresi'nde Cumhuriyetçilerin Türkiye karşıtı girişimleri, FETÖ ve yandaşlarının iadesi gibi pek çok sorunlar nedeniyle gerilimin devam ettiği görülmektedir.
Bu sorunlara ilaveten; Rahip Brunson'un serbest bırakılması için Türkiye'ye dayatılan baskılar, hâlihazırda petrol üretimi ve milyarlarca dolar karşılığı göstermelik silah satışları önceliği nedeniyle Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin örtbas edilmek istenmesi ve nerede ise Türkiye'nin hedef alınması gibi sıkıntılar da sayılabilir. Söz konusu sıkıntılarla eş zamanlı olarak Batı ve Arap medyası tarafından yeniden gündeme oturtulan Arap NATO'su veya MESA olarak adlandırılan bir askeri gücün oluşturulmasının tesadüfi olmaması gerek.
Arap NATO'su "Orta Doğu Statejik ittifakı-MESA (Middle East Strategic Alliance)" olarak adlandırılan projenin temeli ilk olarak ABD Başkanı Trump'ın 2017 de Körfez İşbirliği Kongresi nedeniyle Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a yaptığı ziyareti sırasında atılmıştır. Bir ABD projesi olarak MESA'nın kuruluş çalışmaları ABD Savunma Bakanı James Mattis'in Bahreyn'in başkenti Manama'ya yaptığı ziyaret sırasında görüşülmesi, daha sonra ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel'in Körfez ülkelerine yaptığı mekik diplomasi ziyaretlerinde detayları ele alınmıştır.
Suudi Arabistan öncülüğünde kurulması planlanan MESA'da BAE, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Umman, Mısır, Ürdün gibi ülkelerin yanı sıra ABD ve İsrail'in de "Gizli Ortak" olarak yer alacakları ileri sürülmektedir. Bu bağlamda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve heyetinin Umman'a yapmış oldukları sürpriz ziyaret, Ekim ayı sonunda Katar'da yapılan 48. Dünya Artistik Jimnastik şampiyonasına İsrail ekibinin katılması, yine İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev'in Abu Dabi'ye ziyaretleri yakınlaşmanın örnekleri olarak sıralanabilir.
Her ne kadar görünürde Arap NATO'su projesinin hedefi İran'ın bölge üzerindeki nüfuzunu kırmaya yönelik öngörülse de bize göre esas hedefin ABD'nin bölgedeki bilinen ve bilinmeyen stratejik hedeflerine hizmet edeceği kanısındayım.
Rusya'nın, Suriye başta olmak üzere Arap ülkeleri ve İsrail ile olan sıkı ilişkileri dikkate alındığında MESA'nın kurulması konusunda sessiz kalacağı düşünülebilir. Başka bir ifadeyle Rusya'nın ABD ile nüfuz paylaşımı içerisinde olduğunun işaretidir. Nitekim ABD Tahran üzerinde uyguladığı ekonomik yaptırımlardan Rusya, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi 8 ülkeyi istisna tutması Orta Doğu üzerinde uygulanan planların devamıdır.
BAE ve Suudi Arabistan Fırat'ın doğusunda;
Tekrar Arap NATO'suna gelince, bilindiği gibi Riyad'ın Kuzey Suriye'de terör örgütlerinin işgalindeki bölgelere "Yeniden İnşa" adı altında yüz milyonlarca dolar gönderdiği açıklanmıştır. Amerikan Wall Street Journal Gazetesine göre Suudi Arabistan'ın BAE ve Mısır ile birlikte Suriye'nin Kuzey Doğusundaki bölgeye (yani Fırat'ın doğusuna) Amerikan askerleri yerine ortaklaşa askeri güç göndereceği ileri sürülmektedir. Öte yandan, BAE'nin Esad Rejimiyle yeniden diplomatik ilişkiler tesis etmek için başlattığı görüşmeler sırasında BAE'nin Esad Rejimini kurulması öngörülen Arap NATO'suna dâhil edilmesi yönünde davet edildiği iddialar arasındadır. Diğer bir gelişme ise Körfez ülkelerinden izole edilen Katar Dış İşleri Bakanının Suriye'ye yaptığı ziyarette Türkiye, İran, Irak, Suriye, Katar gibi ülkelerin katılımıyla beşli bir ittifaktan bahsedildiği bildirilmiştir. ABD'nin Orta Doğu'da en büyük askeri üssünün Katar'da olduğu dikkate alındığında böyle bir ittifak önerisinin gerçekleşmesi mümkün müdür? Sonuç olarak, MESA projesinin kurulmasının Ocak 2019 da Washington'da yapılacak toplantıda görüşülmesi ve Türkiye'nin yumuşak karnı olan Fırat'ın doğusunda ortaya çıkabilecek yeni gelişmelerle ilgili durumun dikkatle analiz edilmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin bölgede PYD/YPG dışında kurulacak Arap NATO'su güçleri ile karşı karşıya kalması bu projenin çok önemli bir parçası olduğu kanaatindeyim.
Cüneyt Mengü / YENİÇAĞ
Bu sorunlara ilaveten; Rahip Brunson'un serbest bırakılması için Türkiye'ye dayatılan baskılar, hâlihazırda petrol üretimi ve milyarlarca dolar karşılığı göstermelik silah satışları önceliği nedeniyle Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin örtbas edilmek istenmesi ve nerede ise Türkiye'nin hedef alınması gibi sıkıntılar da sayılabilir. Söz konusu sıkıntılarla eş zamanlı olarak Batı ve Arap medyası tarafından yeniden gündeme oturtulan Arap NATO'su veya MESA olarak adlandırılan bir askeri gücün oluşturulmasının tesadüfi olmaması gerek.
Arap NATO'su "Orta Doğu Statejik ittifakı-MESA (Middle East Strategic Alliance)" olarak adlandırılan projenin temeli ilk olarak ABD Başkanı Trump'ın 2017 de Körfez İşbirliği Kongresi nedeniyle Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a yaptığı ziyareti sırasında atılmıştır. Bir ABD projesi olarak MESA'nın kuruluş çalışmaları ABD Savunma Bakanı James Mattis'in Bahreyn'in başkenti Manama'ya yaptığı ziyaret sırasında görüşülmesi, daha sonra ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel'in Körfez ülkelerine yaptığı mekik diplomasi ziyaretlerinde detayları ele alınmıştır.
Suudi Arabistan öncülüğünde kurulması planlanan MESA'da BAE, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Umman, Mısır, Ürdün gibi ülkelerin yanı sıra ABD ve İsrail'in de "Gizli Ortak" olarak yer alacakları ileri sürülmektedir. Bu bağlamda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve heyetinin Umman'a yapmış oldukları sürpriz ziyaret, Ekim ayı sonunda Katar'da yapılan 48. Dünya Artistik Jimnastik şampiyonasına İsrail ekibinin katılması, yine İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev'in Abu Dabi'ye ziyaretleri yakınlaşmanın örnekleri olarak sıralanabilir.
Her ne kadar görünürde Arap NATO'su projesinin hedefi İran'ın bölge üzerindeki nüfuzunu kırmaya yönelik öngörülse de bize göre esas hedefin ABD'nin bölgedeki bilinen ve bilinmeyen stratejik hedeflerine hizmet edeceği kanısındayım.
Rusya'nın, Suriye başta olmak üzere Arap ülkeleri ve İsrail ile olan sıkı ilişkileri dikkate alındığında MESA'nın kurulması konusunda sessiz kalacağı düşünülebilir. Başka bir ifadeyle Rusya'nın ABD ile nüfuz paylaşımı içerisinde olduğunun işaretidir. Nitekim ABD Tahran üzerinde uyguladığı ekonomik yaptırımlardan Rusya, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi 8 ülkeyi istisna tutması Orta Doğu üzerinde uygulanan planların devamıdır.
BAE ve Suudi Arabistan Fırat'ın doğusunda;
Tekrar Arap NATO'suna gelince, bilindiği gibi Riyad'ın Kuzey Suriye'de terör örgütlerinin işgalindeki bölgelere "Yeniden İnşa" adı altında yüz milyonlarca dolar gönderdiği açıklanmıştır. Amerikan Wall Street Journal Gazetesine göre Suudi Arabistan'ın BAE ve Mısır ile birlikte Suriye'nin Kuzey Doğusundaki bölgeye (yani Fırat'ın doğusuna) Amerikan askerleri yerine ortaklaşa askeri güç göndereceği ileri sürülmektedir. Öte yandan, BAE'nin Esad Rejimiyle yeniden diplomatik ilişkiler tesis etmek için başlattığı görüşmeler sırasında BAE'nin Esad Rejimini kurulması öngörülen Arap NATO'suna dâhil edilmesi yönünde davet edildiği iddialar arasındadır. Diğer bir gelişme ise Körfez ülkelerinden izole edilen Katar Dış İşleri Bakanının Suriye'ye yaptığı ziyarette Türkiye, İran, Irak, Suriye, Katar gibi ülkelerin katılımıyla beşli bir ittifaktan bahsedildiği bildirilmiştir. ABD'nin Orta Doğu'da en büyük askeri üssünün Katar'da olduğu dikkate alındığında böyle bir ittifak önerisinin gerçekleşmesi mümkün müdür? Sonuç olarak, MESA projesinin kurulmasının Ocak 2019 da Washington'da yapılacak toplantıda görüşülmesi ve Türkiye'nin yumuşak karnı olan Fırat'ın doğusunda ortaya çıkabilecek yeni gelişmelerle ilgili durumun dikkatle analiz edilmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin bölgede PYD/YPG dışında kurulacak Arap NATO'su güçleri ile karşı karşıya kalması bu projenin çok önemli bir parçası olduğu kanaatindeyim.
Cüneyt Mengü / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder