Piyasadaki kredi daralması krizin boyutunu gözler önüne seriyor. Bir anlamda damarlarda dolaşan kan azalıyor, bünye zayıf düşüyor. İşsizlik artıyor, sanayi üretimi hızla geriliyor.
Ekonomideki yokuş aşağı gidişi tek başına TL kredilerin seyrinden bile okumak mümkün. Zaten VDMK (Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler) hokkabazlıklarıyla, bankalara kredi açabilmeleri için fonları serbest bırakmaya çalışmak da bu konuya ilişkin endişenin ürünü. Merkez Bankası’nın geçen hafta açıkladığı, 30 Kasım - 7 Aralık dönemini kapsayan istatistikler 4 farklı kredi türünde de daralmaya işaret ediyor. Bir anlamda damarlarda dolaşan kan azalıyor, bünye giderek zayıf düşüyor.
Yabancı parayla verilen krediler kur hareketlerinden de etkilendiği için TL kredilere odaklandık. Yalnız tüketici kredileri ve taksitli ticari krediler istatistiklere TL+YP olarak yansıdığı için o rakamları aldık. Tablodan da görüleceği gibi son haftada 4 kredi türünün bakiyesinde de gerileme var. 2017 yıl sonundan bu yana ise, şirketlere açılan TL krediler ve tüketici kredilerinde çok sınırlı bir artış söz konusuyken (yüzde 2.3 ve yüzde 1.3), daha çok küçük şirketlerin kullandığı taksitli ticari krediler artmak şöyle dursun gerilemiş bile… Tek kayda değer yükseliş sergileyen tür olan kredi kartları bakiyesi de, enflasyonun altında yüzde 16.6 kıpırdamış. Bu da muhtemelen daha önce limitlerini tam kullanmayan bazı kişilerin, gelirlerinin enflasyonun altında kalması nedeniyle harcamaları için kredi kartlarına yüklenmelerinin sonucu…
Şirketler kesiminin yaşadığı kredi darboğazının ekonomik aktiviteyi nasıl olumsuz etkilediğini geçen hafta açıklanan büyüme rakamlarından da çıkarmak mümkündü. Çok üzerinde durulmayan bir istatistik, stoklardaki değişimin 3. Çeyrek büyümesini tam yüzde 5.6 aşağı çekmesiydi. Diğer bir ifadeyle şirketler mevcut talebi karşılamak için üretim yapmamışlar stoklarındaki hammaddeleri, yarı mamulleri ve mamulleri kullanmışlardı. Bunun bir açıklaması döviz kurlarındaki artış nedeniyle ithalat yapılmamasıysa, diğeri de finansman sağlayamamak veya fonlama maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle kredi kullanmaktan kaçınmak olmalıdır.
Bu vahim tabloyu dün açıklanan istihdam ve sanayi üretimi verileri de doğruladı.
İşsizlik Yavaş İvmeyle Artıyor
Eylül ayında işsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.8 artarak yüzde 11.4 düzeyinde gerçekleşti. Böylelikle işsiz sayısı 330 bin kişi artarak 3 milyon 749 bin oldu. Açıkçası bu istatistikler ekonomide gözlemlenen kriz algısına göre, yavaş bir ivmeyle artışı ifade ediyor. Türkiye’de işsizliğin zaten yüzde 10’un üzerinde seyrettiği, hızlı büyüme yaşanan dönemlerde bile tek hanelilere düşürülemediği söylenebilir.
Açıkçası kuşku uyandıran bu istatistikleri veri kabul edersek; işverenlerin krizin çabuk geride bırakılacağı beklentisiyle henüz işçi çıkarmalara başlamadığı, turizm sektöründeki canlanmanın istihdamı olumlu etkilediği söylenebilir. Ayrıca mevsim etkisinden arındırılmış işgücü katılımının 34 bin kişi düşüşü, kriz ortamında iş bulma şansının bulunmadığı endişesine kapılanların artışıyla açıklanabilir.
Genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 1.6 artarak yüzde 21.6’ya ulaşmış. Gençler açısından durum daha da vahim görünüyor. Ekonomik analiz yapmaya daha elverişli, mevsim etkisinden arındırılmış veriler de işsizlik oranının bir önceki aya göre yüzde 0.1 artışla yüzde 11.3’e ulaştığına işaret ediyor. Bu istatistik de açıkçası öngördüğümüzden daha az kötü bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. Öte yandan Şubat 2018’den başlayarak 8 aydır yavaş bir tempoyla sürekli artan bir işsizlik oranının söz konusu olduğunun altını çizelim.
Sanayi Üretimi Hızla Eriyor
Sanayi üretimi Ekim ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5.7 azaldı. Asıl önemlisi imalat sanayi endeksinde bu oran yüzde 6.5’i buldu. Bu açıkçası çarkların durduğunun habercisi. Eylül ayıyla karşılaştırıldığında da, Ekim’de sanayi üretiminin yüzde 1.9 gerilediği, imalat sanayinde bu ivme kaybının yüzde 2.0’ye ulaştığı görülüyor.
Ara malı üretiminin 1 yıl öncesine göre yüzde 9.6, Eylül ayına göre yüzde 3.8 daralması; sermaye mallarında ise geçen yıla kıyasla yüzde 6.7 azalma gözlenmesi, bu karamsar görünümün önümüzdeki dönemde tüm sanayi üretimine yayılacağı sinyalini veriyor.
HAYRİ KOZANOĞLU / BİRGÜN
Ekonomideki yokuş aşağı gidişi tek başına TL kredilerin seyrinden bile okumak mümkün. Zaten VDMK (Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler) hokkabazlıklarıyla, bankalara kredi açabilmeleri için fonları serbest bırakmaya çalışmak da bu konuya ilişkin endişenin ürünü. Merkez Bankası’nın geçen hafta açıkladığı, 30 Kasım - 7 Aralık dönemini kapsayan istatistikler 4 farklı kredi türünde de daralmaya işaret ediyor. Bir anlamda damarlarda dolaşan kan azalıyor, bünye giderek zayıf düşüyor.
Yabancı parayla verilen krediler kur hareketlerinden de etkilendiği için TL kredilere odaklandık. Yalnız tüketici kredileri ve taksitli ticari krediler istatistiklere TL+YP olarak yansıdığı için o rakamları aldık. Tablodan da görüleceği gibi son haftada 4 kredi türünün bakiyesinde de gerileme var. 2017 yıl sonundan bu yana ise, şirketlere açılan TL krediler ve tüketici kredilerinde çok sınırlı bir artış söz konusuyken (yüzde 2.3 ve yüzde 1.3), daha çok küçük şirketlerin kullandığı taksitli ticari krediler artmak şöyle dursun gerilemiş bile… Tek kayda değer yükseliş sergileyen tür olan kredi kartları bakiyesi de, enflasyonun altında yüzde 16.6 kıpırdamış. Bu da muhtemelen daha önce limitlerini tam kullanmayan bazı kişilerin, gelirlerinin enflasyonun altında kalması nedeniyle harcamaları için kredi kartlarına yüklenmelerinin sonucu…
Şirketler kesiminin yaşadığı kredi darboğazının ekonomik aktiviteyi nasıl olumsuz etkilediğini geçen hafta açıklanan büyüme rakamlarından da çıkarmak mümkündü. Çok üzerinde durulmayan bir istatistik, stoklardaki değişimin 3. Çeyrek büyümesini tam yüzde 5.6 aşağı çekmesiydi. Diğer bir ifadeyle şirketler mevcut talebi karşılamak için üretim yapmamışlar stoklarındaki hammaddeleri, yarı mamulleri ve mamulleri kullanmışlardı. Bunun bir açıklaması döviz kurlarındaki artış nedeniyle ithalat yapılmamasıysa, diğeri de finansman sağlayamamak veya fonlama maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle kredi kullanmaktan kaçınmak olmalıdır.
Bu vahim tabloyu dün açıklanan istihdam ve sanayi üretimi verileri de doğruladı.
İşsizlik Yavaş İvmeyle Artıyor
Eylül ayında işsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.8 artarak yüzde 11.4 düzeyinde gerçekleşti. Böylelikle işsiz sayısı 330 bin kişi artarak 3 milyon 749 bin oldu. Açıkçası bu istatistikler ekonomide gözlemlenen kriz algısına göre, yavaş bir ivmeyle artışı ifade ediyor. Türkiye’de işsizliğin zaten yüzde 10’un üzerinde seyrettiği, hızlı büyüme yaşanan dönemlerde bile tek hanelilere düşürülemediği söylenebilir.
Açıkçası kuşku uyandıran bu istatistikleri veri kabul edersek; işverenlerin krizin çabuk geride bırakılacağı beklentisiyle henüz işçi çıkarmalara başlamadığı, turizm sektöründeki canlanmanın istihdamı olumlu etkilediği söylenebilir. Ayrıca mevsim etkisinden arındırılmış işgücü katılımının 34 bin kişi düşüşü, kriz ortamında iş bulma şansının bulunmadığı endişesine kapılanların artışıyla açıklanabilir.
Genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 1.6 artarak yüzde 21.6’ya ulaşmış. Gençler açısından durum daha da vahim görünüyor. Ekonomik analiz yapmaya daha elverişli, mevsim etkisinden arındırılmış veriler de işsizlik oranının bir önceki aya göre yüzde 0.1 artışla yüzde 11.3’e ulaştığına işaret ediyor. Bu istatistik de açıkçası öngördüğümüzden daha az kötü bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. Öte yandan Şubat 2018’den başlayarak 8 aydır yavaş bir tempoyla sürekli artan bir işsizlik oranının söz konusu olduğunun altını çizelim.
Sanayi Üretimi Hızla Eriyor
Sanayi üretimi Ekim ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5.7 azaldı. Asıl önemlisi imalat sanayi endeksinde bu oran yüzde 6.5’i buldu. Bu açıkçası çarkların durduğunun habercisi. Eylül ayıyla karşılaştırıldığında da, Ekim’de sanayi üretiminin yüzde 1.9 gerilediği, imalat sanayinde bu ivme kaybının yüzde 2.0’ye ulaştığı görülüyor.
Ara malı üretiminin 1 yıl öncesine göre yüzde 9.6, Eylül ayına göre yüzde 3.8 daralması; sermaye mallarında ise geçen yıla kıyasla yüzde 6.7 azalma gözlenmesi, bu karamsar görünümün önümüzdeki dönemde tüm sanayi üretimine yayılacağı sinyalini veriyor.
HAYRİ KOZANOĞLU / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder