21. yüzyılın belki de en önemli sosyolojik özelliği, insanlığın bizzat yarattığı uygarlık araçları tarafından tutsak alınması, yönlendirilmesi ve hatta yönetilmesi, sevgili okurlar.
Yaşadığımız çağın öne çıkan uygarlık araçları, adeta üç Sezar’lı bir “triumvira” oluşturuyor: Kültür aracı din, yaşamsal ihtiyaç aracı para ve insan nüfusunun büyük çoğunluğunu pek yakında işlevsiz bırakacak, hatta gereksiz kılacak teknoloji...
Yaşadığımız çağın öne çıkan uygarlık araçları, adeta üç Sezar’lı bir “triumvira” oluşturuyor: Kültür aracı din, yaşamsal ihtiyaç aracı para ve insan nüfusunun büyük çoğunluğunu pek yakında işlevsiz bırakacak, hatta gereksiz kılacak teknoloji...
Bu sacayağının ilk ikisi, savaşta çatışmaya ve barışta rekabete dayalı toplumsal devinimin kadim levyeleri. Üçüncü ayak teknoloji ise yeni olmamakla birlikte insanın üretimdeki yerini alacak bir evreye girdi: On yıl içinde yayılması beklenen robotizasyonun, toplumları din bayraklı, ama para odaklı bir çatışmaya, hem de küresel çapta kaçınılmaz bir çatışmaya sürükleyeceği artık gün gibi aşikâr.
Tarihte din ayrımcılığı hep önemliydi, ama komünizm ile kapitalizmin rekabet ettiği yıllarda sönmeye yüz tutmuştu. İran devrimiyle ateşlenen İslami şeriatçılık ve SSCB’nin yıkılmasıyla küreselleşen kapitalizmin rakip/düşman yaratma ihtiyacı, din ayrımcılığını da körükledi...
Tarihte para hep önemliydi, ama insan davranışları hiç bugün olduğunca para tarafından biçimlenmemişti.
Aslında din ve paranın Siyam ikizi olduklarını, kâh birinin ötekinin hizmetinde, ama iktidarda olmak ve kalmak için daima birbirlerini kullandıklarını düşünürseniz; 21. yüzyıla damgasını vuracak kıyametin resmi ortaya çıkar.
***
‘Bir Hıristiyan Masalı’nı* okuduysanız, bilirsiniz: 700’lü yıllardaki dünyayı Ortodoks ve Katolik diye bölen sosyolojik cepheleşme, Katolik Papalığın ilk Hıristiyan Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in tamamen sahte vasiyetine dayanarak kurulması, Fransa sayesinde olmuştur.
Protestanları bir gecede** boğazladıktan birkaç yüzyıl sonra Katolik kral ve papazların kellesini uçurup dünyaya devrim ihraç eden de Fransızlardır, dünya gençliğini Mayıs ’68 isyanıyla ateşleyenler de...
Fransa’nın bir özelliği, en ücra köşesinde bile bulunan altyapı ve kamu hizmeti iken; küresel ekonominin baskısıyla yoksullaşan devlet, küçük yerleşim birimlerindeki okul, hastane, postane, hatta tren istasyonu vb. gibi kamu kurumlarını zarar ediyor gerekçesiyle kapatmaya başladı. Taşra halkına, “Araba alın, kamu hizmetine arabanızla ulaşın!” dedi.
Başlangıçta, kolayca kredi verilen halk aynı kolaylıkla araba satın alabiliyor, uzaktaki kamu hizmetine gidebiliyordu. Ama daralan ekonomiyle birlikte, alım gücü küçüldü. Artık ne kolayca kredi alabiliyor, ne de araba. İşte bu yüzden isyanın fitilini taşra halkı, akaryakıta yapılan zam gerekçesiyle ateşledi. Sarı Yelekli kalkışma, kaotik bir istem listesi eşliğinde nedeni belli, ama yönü belirsiz patlamalarla sürüyor...
***
Lidersiz olması isyanı sosyolojik anlamda yenilikçi kılmakla birlikte; büyüyüp gelişme olasılığını zayıflatıyor.
Hareketin siyasal yelpazesi, ırkçılardan anarşistlere açılan genişliğiyle adeta tüm ideolojilerin kadük olduğuna işaret eden bir gösterge. Ortak düşman, elbette ki yerel ekonomiyi yıkan küreselleşme.
Ama o düşmanın artık belli bir vatanı yok, hepsi çokuluslu ve her yerde! Üstelik en büyükleri, Amazon, Google gibileri vergi bile vermiyor...
Düşünün ki yalnız Londra borsasında, sadece 1 saniyede ortalama 33 milyon para transferi işlemi gerçekleşiyor ve sanal ortamdaki bu işlemler, vergiye tabi değil!
Ve küresel kapitalizmin küçülttüğü devletler, ayakta kalabilmek için dar gelirli halkın sırtına biniyor; emdiği kanıyla besleniyor. Aynı küresel sermaye üretimde robotizasyonu tamamlayınca, zaten insan nüfusunun büyük çoğunluğu da işsiz ve işlevsiz kalacak. Şimdi olduklarından bile daha yoksullaşacaklar...
Kıyametin ilk eskizi, elbette ki Fransa’da çizilecekti!
Bu eskiz silinebilir, ama tuval boş kalmayacaktır. Belki kalkışmalar birbirini izleyecek, hiç benzeşmeyecek; ama kıyamet tablosu 21. yüzyılda biçimlenecek ve mutlaka kültür, yani din boyutlu çatışma da içerecektir.
Bugün, Sarı Yelekliler’in son günü olabilir.
Ama her son, yeni bir başlangıç değil midir?
Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET
* Kırmızı Kedi, 2014
** Saint-Barthélemy katliamı, 1572
** Saint-Barthélemy katliamı, 1572
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder