9 Aralık 2018 Pazar

Evrak-ı metruke (I-II) - ÖZDEMİR İNCE

Evrak-ı metruke(I)


(2.1.2000 – 1.4.2012 arasında Hürriyet gazetesinde; 24.4.2012 – 2.6.2014 arasında Aydınlık gazetesinde yazdım. Daha sonra, yazılarımı 2.6.2014 ile 3.9.2018 arasında web sitemde (ozdemirince. comyayımladım. Toplamolarak 5 bin 600’yü bulan bu yazıların epeycesi kitaplaştı. Bazılarından, bilgi vererek yararlanacağım. Pek ender olarak bu bazılarını aynen yayımlayacağım. Yazar etiği gereği olarak bilginize sunarım…)
***
Demokrasisiz demokrasi ve CHP* 
ABD senatosunun Demokrat Parti Vermont senatörü Bernie Sanders bizim memlekette pek tanınmaz. Öyleyse tanıtalım: Bernie Sanders, 2016 yılında Hillary Clinton  karşısında önseçimi kaybettiğinden bu yana sanki seçim kampanyasını hiç bırakmamış, 2020 seçimlerinde de aday olacakmış gibi çalışıyor. Televizyonlarda, açık ve kapalı alanlarda, üniversitelerde konuşuyor. Her gün gündemde. 2020 Başkanlık seçiminin şimdiden en önemli adayı sayılan Bernie Sanders örneğinde(n) çıkarılması gereken çok önemli dersler var.
***
ABD senatosunun sosyalist olduğunu gizlemeyen senatörü Bernie Sanders, bir toplantıda, Trump’a oy vermiş seçmenlerle buluşuyor. Bir kadın seçmen, içinde bulunduğu kötü durumdan şikâyet ediyor. “Niçin her şeyin bedelini yoksullar ödüyor”  diye soruyor. Bernie Sanders hemen atılıyor. Yıllardır zenginlere para aktarıldığını, orta sınıfın kalmadığını, ücretlerin sürekli düştüğünü falan söylüyor. “Demek ki yanlış adama oy vermişsiniz. Aday size yalan söylemiş” diyor. Seçmen kadın şaşırıyor, “Ben yanlış adaya oy vermedim. Trump bu durumu değiştireceğini söyledi” diyor. Bernie Sanders, “Değiştireceğini söylemiş ama tam tersini yapmış” diye açıklama yapıyor. Seçmen neredeyse aptallaşıyor. Durumu bir türlü kavrayamıyor. Program yöneticisi, “Bu tür Trump seçmeninin yanıldığını anlatmaya çalışmak boşunadır” diye yorum yapıyor.

***
ABD’den bir başka örnek: Bir televizyon sokak röportajı yapıyor. Trump’a oy vermiş olanların bugün ne düşündüğünü öğrenmek istiyorlar. Daha önce Trump’a oy vermiş bir kadına soruyorlar:
Bugün seçim olsa Trump’a oy verir misiniz?” 
- Veririm, diyor. 
- Peki, Trump ne yaparsa oy vermekten vazgeçersiniz, diye soruyorlar. 
Kadın düşünüyor, düşünüyor, bir cevap bulamıyor. 
Peki” diyorlar, “Trump seçim konuşmalarından birinde, ‘Ben şimdi sokağa çıksam, oradan geçen birine ateş edip öldürsem benim seçmenlerim bana oy vermekten vazgeçmez’ demişti. Siz vazgeçer misiniz?” 
Kadın “Vazgeçmem!” diyor.
***
Tıpkı AKP seçmeni değil mi? 
Ehliyetsiz adamın sürdüğü otobüs hız yüzünden kaza yapmış. 15 ölü, 20 yaralı var ama o, suçu yağan yağmura yüklüyor. Yolculardan bazıları da Mukadderat, her şey Allah’tan! diyor. 
Ne yaparsın? 
Ekonomi dersinden sıfırdan yukarı alamayacak adamlar, memleketi bataklığa gömmüşler Vallah suç bizde değil, billah suç ABD’de, bizi kıskananlarda diyorlar. “Bu da geçer” diyorlar. 
Nezle mi bu? Geçer de dinamit gibi parçalayarak geçer. 
Bunlara inananların zekâ düzeyi Bernie Sanders’in konuştuğu kadından, televizyonda konuşan Trump seçmeninden de beter.
***
Kıssadan Hisse: 
1) Bu tür insan yığışımlarını seçmen olarak muhatap almayacaksın. Vakit ve nefes tüketmeyeceksin. Senin seçmenin soğuk ve sıcaktan etkilenen insanlar arasındadır. 
2) Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce; görevlerin, liyakate, lâyık olana verilmesi gerektiğini söylediler seçim kampanyalarında, söylüyorlar. Oysa, % 90’ı liyakatsiz insan topluluğunda, liyakatin tek ölçü yapılacağını söylemek çok yanlış. Akrabalar, yakınlar bile oy vermez! (Pazar günü devam edecek). 
* (“ozdemirince.com”,3.9.2018)

_____________________________________________________________________


Evrak-ı Metruke’ye zeyl (ek) (II)


Bu yazının, yani “Zeyl”in anlaşılması için “Evrak-ı Metruke”yi yayımlamak zorundaydım. Ayrıca Karl Marx’ın “Fransız Üçlemesi”nden (Yordam Kitap) esinlenmeden de bu yazıyı yazamazdım.
***
“Roma proletaryası toplumun sırtından geçiniyordu, oysa modern toplum proletaryanın sırtından geçiniyor. Antik dönemdeki sınıf mücadelesi ile modern sınıf mücadelesinin maddi, iktisadi koşulları bu ölçüde farklılaşırken, bunların siyasal ürünleri arasındaki ortaklıklar da Canterbury başpiskoposu ile Yüksek Rahip Samuel arasındaki ortaklıktan daha fazla olamaz.” (Karl Marx, 23.6.1869. Fransız Üçlemesi“Louis Bonaparte’nin On Sekiz Brümaire’i”Yordam Kitap, s.144)

***

Türk toplumunun bugünkü durumu İmparatorluk Roması’nın çöküş dönemine benziyor. İmparatorluğun yükseliş döneminde Hazine, imparatorluk çevresinden alınan haraçlar ve eyaletlerden gelen vergi ve avantayla besleniyordu. Başkent ahalisi devlet tarafından maaşa bağlanmıştı. Bir mesleği olmadığı için çalışmıyordu. Çalışmadığı için mesleği yoktu. Yıkılım başlayınca sefil ve rezil oldu!
 
Türk emekçi sınıfının sırtından sadece kapitalist burjuva sınıfı değil, aynı zamanda, benim “asalak yığışım” adını verdiğim postlümpen proletarya da geçiniyor. Tıpkı Roma’da olduğu gibi.
***
Türkiye’de kentleşme sanayi ve tarım devrimlerinin sonucu değildir. Tam aksine sanayi ve tarım devrimlerinin gerçekleşmemesinden kaynaklanmaktadır. Avrupa’da sanayi devrimi köylüleri topraktan koparttı ve kentin varoşlarına getirdi ve onları işçiye dönüştürdü. Türkiye’de topraktan kopup kente yığılanları öğütecek sanayi olmadığı için bunlar mesleksiz proleterlere dönüştü ve asalaklaştı. Sonuç olarak Siyasal İslam ve MHP tarzı popülist milliyetçilik tarafından sınıfsızlaştırıldı, berduşlaştırıldı. Bu durumdan yararlanan AKP, Roma’nın yükseliş dönemindeki yönetimler gibi bu mesleksiz işsizleri maaşa bağlayarak kendi oy deposuna dönüştürdü.

***
Marx’ın ilk olarak keşfettiği “tarihin büyük hareket yasası”na göre, “İster siyasal, ister dinsel, ister felsefi, isterse başka bir ideolojik alanda yaşansınlar, bütün tarihsel  mücadeleler, gerçekte yalnızca toplumsal sınıfların mücadelelerinin az ya da çok belirgin ifadeleridir ve bu sınıfların varlığını ve dolayısıyla aynı zamanda çarpışmalarını  belirleyen de, iktisadi durumlarının gelişme derecesi, üretim tarzları ve bunların belirlediği değişim ilişkileridir.” 

Türk proletaryasının bu ilişkinin dışında kalmasının, oluşamamasının nedenini anlattım. Türkiye’de örneğe uygun bir sınıf mücadelesi yok, sendika yok, sendikaların desteklediği siyasal parti de yok. Bu nedenle sınıf mücadelesinin önderlik ettiği ilerleme ve gelişmenin de imkânı yok. Benim geçirimsiz olarak tanımladığım kast, ülkenin siyasal sağlığını zehirliyor. Türkiye’nin selâmeti ve sağlıklı geleceği bu kastın yok olmasına bağlı. Bunun için, “AKP Roması”nın ekonomi açısından çökmesi ve yıkılması gerekiyor. Bu asalak ve avantacı kast yemsiz kaldığı zaman esrar dumanıyla yüklü atmosferden çıkıp insan olduğunu hatırlayacak ve evcil hayvan bağımlılığından (belki) kurtulacak. Bu önünde sonunda bir gün mutlaka olacak. Ne kadar erken olursa o kadar ülke hayrına olur.
***
Kendi sınıf partisine değil de patronların partisine oy veren kitleye işçi sınıfı denemez. Günümüzde, emek ve bilgisini ücret karşılığı satan herkes artık işçidir. Memurlar ve emekliler de işçidir (emekçidir). Sanayi proletaryasının 19. yüzyılda kapsadığı alan genişlemiştir. Günümüzde sanayi ve tarım işçisi ile bilgisayar programcısının çıkar hedefleri aynı yerdedir. 

Dilekçe yazarı CHP’nin bunları düşünmesi gerekiyor.

Özdemir İnce / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder