Baskıcı, gerici, faşist ve kibirli-küstah iktidarları hep “halkı kandırmakla” suçlarız ya… Aslında, bozuk saatin bile hiç olmazsa günde iki kez doğru zamanı göstermesi misali, doğruyu söylediğine de tanık olabiliyoruz.
Şu “beka sorunu” sözünü ağızlarından düşürmüyorlar, mesela. Gerçeğin, yalın gerçeğin, kendi ağızlarından itirafıdır bu.
Her ne kadar, kitleleri “ülkenin-topraklarının- insanlarının bekası” gibi bir yalanla uyutmaya çalışıyorlarsa da, ağızlarından dökülen ve yüreklerinden geçirdikleri gerçek, “Kendilerinin-Sistemlerinin- Rejimin bekası”dır.
Onlar için beka, aileleriyle birlikte “16 milyon işçiden 7 milyonunun asgari ücretle, yani açlık sınırının bile altında”, “3 milyon”unun da neredeyse “bir tık” üzerinde bir hayata mahkûm edilmesidir. Hayatta kalmak değil, insanca yaşamak isteyenlerin “düzen düşmanı” sayıldığı bir ortamdır.
Onlar için beka, en temel ihtiyaçlar olan eğitim-sağlık-ulaşım-barınma hakkına bile erişemeyen on milyonlarca insana karşın 500 milyon dolarlık vergi borçlarının silindiği “a..... Cengiz”lerin tercih edildiği, çay-simit-metro bileti-su ve elektrik faturası ile bile baş edemeyecek gelir düzeyindeki insanların var olmaya devam ettiği bir dünyanın adıdır.
Onlar için beka, işçilerin sendikalardan uzak durmaya devam etmesi, sendikanın “s”si dahi duyulduğunda tepelerine copla, gazla, suyla, mermi ile, kelepçe ile, demir parmaklıkla inilmesidir,
Onlar için beka, hak arayışına kalkışanın bugün terörist, yarın Gezici, öteki gün Soros’çu, hatta ve hatta hiçbir zaman boşanmadıkları kendi kankalarının kimlik kartını bile ödünç alıp FETÖ’cü olarak damgalanmaya çalışılmasıdır.
Onlar için beka, hukukun ve adaletin ayaklar altına alındığı, savunma hakkının kısıtlandığı, istedikleri mahkeme kararlarının sonuna kadar uygulandığı, işlerine gelmediği zaman da “tanımıyoruz” diye ellerinin tersi ile itebildikleri bir düzendir.
Onlar için beka, laikliğin bu gezegenin yüzeyinden silindiği, çocukların ihtiyacının bilim, kültür, sanat değil, “şeytandan uzak durmak” ya da “en önemliihtiyaçlarının kutsal kitap ve mescit olduğu” yutturmacası ile bezenmiş bir düzendir.
Onlar için beka, “İnsanların yaşam biçimlerine müdahale etmiyoruz” yalanını söylerken, Şalgam ve Rakı festivalinin yasaklandığı, giyime kuşama, cinsel tercihlere “hayâsızca” dokunulduğu ama sadece ve sadece “başörtüsü takmahürriyetinin kutsal sayıldığı” bir sosyal ortamdır.
Onlar için beka, dün Bergama’da, Hopa’da, Taksim’de Gezi’de, Kuzey Ormanları’nda, bugün Aydın Kızılcaköy’de, çevreye duyarlı herkesin “bozguncu-terörist-çapulcu” diye etiketlenmeye çalışıldığı, HES, JES, TES, NES projelerinin önünün acımasız buldozerler ve jandarma copu-kurşunu marifetiyle açıldığı bir düzendir.
Onlar için beka, yıllar, on yıllar önce kaybolan, katil çetelerin ortadan kaldırdığı evlatlarının akıbetini sorgulamak için Galatasaray Meydanı’nda toplanan yüreği yaslı anaların barışçıl eyleminin bile gerçekleşmediği bir “dikensiz gül bahçesi”dir.
Onlar için beka, depremde kaybettiği ama cenazesini bile bulamadığı yakınının bir mezarı olsun diye 19 yıldır uğraşırken, DNA testi için bile 1321 TL talep edildiği bir düzenin adıdır.
Onlar için beka, zaten tek kuruş ödemeden yararlanması gereken sağlık hizmeti ve ilaçları için 3 kuruşluk emekli maaşından 33 kuruş kesintiye gidilen emeklinin inim inim inletildiği bir rejimdir.
O yüzden her şeyi yaparlar, “baki kalabilmek” için
Rejimlerini de baki kılabilmek için.
Hem de yapabilecekleri şeyler en hafifinden “cinayet”le başlar.
En hafifinden…
Bedenlerin, ruhların, fikirlerin, özgürlüklerin katlinden yani.
Zafer Arapkirli / CUMHURİYET
Şu “beka sorunu” sözünü ağızlarından düşürmüyorlar, mesela. Gerçeğin, yalın gerçeğin, kendi ağızlarından itirafıdır bu.
Her ne kadar, kitleleri “ülkenin-topraklarının- insanlarının bekası” gibi bir yalanla uyutmaya çalışıyorlarsa da, ağızlarından dökülen ve yüreklerinden geçirdikleri gerçek, “Kendilerinin-Sistemlerinin- Rejimin bekası”dır.
Onlar için beka, aileleriyle birlikte “16 milyon işçiden 7 milyonunun asgari ücretle, yani açlık sınırının bile altında”, “3 milyon”unun da neredeyse “bir tık” üzerinde bir hayata mahkûm edilmesidir. Hayatta kalmak değil, insanca yaşamak isteyenlerin “düzen düşmanı” sayıldığı bir ortamdır.
Onlar için beka, en temel ihtiyaçlar olan eğitim-sağlık-ulaşım-barınma hakkına bile erişemeyen on milyonlarca insana karşın 500 milyon dolarlık vergi borçlarının silindiği “a..... Cengiz”lerin tercih edildiği, çay-simit-metro bileti-su ve elektrik faturası ile bile baş edemeyecek gelir düzeyindeki insanların var olmaya devam ettiği bir dünyanın adıdır.
Onlar için beka, işçilerin sendikalardan uzak durmaya devam etmesi, sendikanın “s”si dahi duyulduğunda tepelerine copla, gazla, suyla, mermi ile, kelepçe ile, demir parmaklıkla inilmesidir,
Onlar için beka, hak arayışına kalkışanın bugün terörist, yarın Gezici, öteki gün Soros’çu, hatta ve hatta hiçbir zaman boşanmadıkları kendi kankalarının kimlik kartını bile ödünç alıp FETÖ’cü olarak damgalanmaya çalışılmasıdır.
Onlar için beka, hukukun ve adaletin ayaklar altına alındığı, savunma hakkının kısıtlandığı, istedikleri mahkeme kararlarının sonuna kadar uygulandığı, işlerine gelmediği zaman da “tanımıyoruz” diye ellerinin tersi ile itebildikleri bir düzendir.
Onlar için beka, laikliğin bu gezegenin yüzeyinden silindiği, çocukların ihtiyacının bilim, kültür, sanat değil, “şeytandan uzak durmak” ya da “en önemliihtiyaçlarının kutsal kitap ve mescit olduğu” yutturmacası ile bezenmiş bir düzendir.
Onlar için beka, “İnsanların yaşam biçimlerine müdahale etmiyoruz” yalanını söylerken, Şalgam ve Rakı festivalinin yasaklandığı, giyime kuşama, cinsel tercihlere “hayâsızca” dokunulduğu ama sadece ve sadece “başörtüsü takmahürriyetinin kutsal sayıldığı” bir sosyal ortamdır.
Onlar için beka, dün Bergama’da, Hopa’da, Taksim’de Gezi’de, Kuzey Ormanları’nda, bugün Aydın Kızılcaköy’de, çevreye duyarlı herkesin “bozguncu-terörist-çapulcu” diye etiketlenmeye çalışıldığı, HES, JES, TES, NES projelerinin önünün acımasız buldozerler ve jandarma copu-kurşunu marifetiyle açıldığı bir düzendir.
Onlar için beka, yıllar, on yıllar önce kaybolan, katil çetelerin ortadan kaldırdığı evlatlarının akıbetini sorgulamak için Galatasaray Meydanı’nda toplanan yüreği yaslı anaların barışçıl eyleminin bile gerçekleşmediği bir “dikensiz gül bahçesi”dir.
Onlar için beka, depremde kaybettiği ama cenazesini bile bulamadığı yakınının bir mezarı olsun diye 19 yıldır uğraşırken, DNA testi için bile 1321 TL talep edildiği bir düzenin adıdır.
Onlar için beka, zaten tek kuruş ödemeden yararlanması gereken sağlık hizmeti ve ilaçları için 3 kuruşluk emekli maaşından 33 kuruş kesintiye gidilen emeklinin inim inim inletildiği bir rejimdir.
O yüzden her şeyi yaparlar, “baki kalabilmek” için
Rejimlerini de baki kılabilmek için.
Hem de yapabilecekleri şeyler en hafifinden “cinayet”le başlar.
En hafifinden…
Bedenlerin, ruhların, fikirlerin, özgürlüklerin katlinden yani.
Zafer Arapkirli / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder