9 Aralık 2018 Pazar

Ayna ayna gerçeği söyle Sayın Başkan’a! - Işıl Özgentürk

En sonunda beni delirttiniz; bir zamanlar Boğaz’da viski içen sosyalistlere takmıştınız, şimdi tümden ülkenin en eğitimli, en vicdanlı, en sorumlu insanlarının yaşadığı (oylarıyla kendilerini belli ederler) bölgelere çamur atmaya başladınız. Her gün konuşmayı huy haline getirmiş Cumhurbaşkanı’nın danışmanları, iş yükünden iyice bunaldıklarından, çalakalem yazdıkları metinlerle bunları daha önceden bir kez bile okumayan Tayyip Erdoğan’ı oyuna getirdiler. Ve bizlere ülkenin kaymağını kimler yiyor konusunda söz etme fırsatı doğdu. 

Çok çalışmaya gerek yok. Başlayalım: Önce şu milletin “a… koymayı” iş edinmiş sözüm ona bir işadamının, Mehmet Cengiz’in kurduğu Cengiz Holding artı Kolin ve Limak ortaklığından başlayalım. 

Bu üçlü, iktidarın en sevdikleridir. Nükleer santral yapımından elektrik santrallarına, oradan büyük havaalanı ve yol inşaatlarına ihaleler, bu üçlü ortaklığa devlet tarafından otomatik olarak adeta hediye edilmektedir. Hiçbir denetimin olmadığı bu projelerde zaman zaman büyük iş kazaları meydana gelir, üstü örtülür, en son Gebze’deki iş kazası gibi. İstanbul Havaalanı’nda işçilerin sapır sapır ölmeleri de bu şirket patronlarını hiç ırgalamaz ve vergi borçları da devlet tarafından silindiği için, vallahi de billahi de ülkenin en lezzetli kaymağını bunlar yer. Kimi acayip apartman gibi yatlarda dolaşır, kimi tüm ailesine Londra gibi çok pahalı bir merkezde ev değil mahalle satın alır, çocukları Amerika’da doğar, ora vatandaşı olur ve her zaman en iyi eğitimleri görürler. Evleri mi? Eh başkanları saraylarda oturur da onlar minik saraylar yaptırmazlar mı? Altını öyle çok severler ki, evlerinin duvarlarını altın varaklarla kaplatırlar. Çocukları için tek bir dadı yetmez, bir de İngilizce, Almanca bilen bakıcıları vardır. Oğlanlarının kızlarının Ferrarileri vardır. Aşağısı kurtarmaz. 


Şimdi Sayın Tayyip Erdoğan, ben Kadıköy’de oturuyorum ve ülkenin kaymağını ben de yemek istiyorum ama ben sizin kaymak sevenler gibi bunu tek başıma yemeyi istemiyorum. Bütün yurttaşların kaymağı bala katık edip evden öyle çıkmalarını istiyorum. Fakat elimde bir elektrik faturası var, sayaç yazma ücreti 28 lira. Hangi elektrik şirketi mi? Sizin hem holdingin hem de kendi kişisel vergilerini (milyonlarca lira) bir kalemde sildiğiniz Sabancı Hanım’ın şirketi. Öyle ki, sanki sayaç okuma işçisi, bir taksiye binmiş benim eve gelmiş ve sayacımı okumuş. Helal olsun vallahi, Sabancı Hanım’ın işçilerinin bile parasını ben ödüyorum, yani bana kaymak alacak para kalmıyor. Şikâyetçiyim Sayın Başkanım! 

Devam edelim, kaymak iştahının özellikle hacı hoca kısmında tavan yaptığını söyleyebiliriz. Diyanet’in de katkısıyla, hacı hoca takımı ülkenin seks hayatını düzenlemeye soyundu, öyle ki, hacılar, hocalar bir yandan göbek üflerken bir yandan da dünyalığı yapıp, bu ülkenin nimetlerinden sınırsızca yararlanıyorlar. İşleri yurttaşların seks hayatını düzene sokmak olduğundan, en önemli önerileri “bir gecede iki kez cinsel ilişki kurmanın helal yollarını” millette anlatıyorlar. Yıkanın diyorlar ama bu yurttaşlar çok tembel, bu nedenle Saray’ın bir numaralı yandaşı Orhan Gencabay’ı bir kamu spotu gibi hazırlanmış reklamlara çıkarıp, deodorant reklamı yaptırıyorlar. Slogan şöyle: “Burnunuzun selameti için deodorant!” 

Gülmeyin Sayın Başkan, siz bize “kaymak tabaka” diyorsunuz, “ülke şaha kalksa, yıkılsa umurlarında olmaz” diyorsunuz. Sakın ola yanlışlıkla ters gösteren bir aynaya bakıyor olabilir misiniz? Bir yazar olarak benden söylemesi, o “Ayna ayna söyle bana benden güzeli var mı?” sözündeki aynalar sadece masallarda olur, gerçek dünyada aynalar gerçeği şak diye gösterir. 

Sizi bilmem ama ben mahallemdeki yoksul çocukların koruyucusuyum, Sur’daki çocuğunu buzdolabında saklayan annenin sözcüsüyüm, çocuklarının kemiklerini isteyen Cumartesi Anneleri’nin yanı başındayım. Sizi bir kere Berkin Elvan’ı yuhalattığınız Antep mitinginde izlemiştim ve kederimden bayılmıştım. Yapmayın, danışmanlarınız belli ki artık yeni yalanlar uyduramıyorlar. Eskilerin de hükmü kalmadı, bence bir sokağa çıkın ve korumalarınızı bir yana bırakıp yürüyün, yurttaşlarınızla konuşun. Böylece danışmalarınızın oyununa gelmez, gerçeği tüm çıplaklığıyla görürsünüz. 

Ayrıca bu kaymak meselesini devam ettirmeyin. Çünkü eşinizin 35 bin lira verip çanta aldığı dükkân bile iflasını ilan etti. Sadece İstanbul’da 581 bin evde su akmıyor, parası ödenemediği için. Binlerce insan işten atıldı ve ev kirasını bile ödeyemiyor. Bence siz artık gerçekten bu ülkenin kaymağını yiyen ahaliyle bir hesaplaşmaya başlamalısınız. 

Çünkü ülkenin iflasını söylemek gibi son derece onur kırıcı bir iş de size düşebilir. 

Düşecek de!

Işıl Özgentürk / CUMHURİYET


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder