8 Ocak 2019 Salı

Üç Amerikalı Türkiye'ye neden geliyor? - Müyesser Yıldız

Terör örgütü PYD/YPG'yi ortadan kaldırmak için “Bir gece ansızın Fırat'ın doğusuna” gitmeyi beklerken, Trump'ın, “Suriye'den çekiliyoruz” açıklaması ile operasyon şimdilik beklemeye alındı.
Adım adım neler olduğunu, ABD'nin Suriye'de başımıza daha hangi çorapları örmeye hazırlandığını anlamak için hatırlamamız gerekenler var.
Yıl 2012; ABD Dışişleri Bakanlığı'nda “Arap Baharını” organize eden isimlerden Anne-Marie Slaughter, Suriye’ye ilişkin “olası çözümleri” sıralarken, Türkiye’den beklentiler konusunda şunları söyledi:
“Türkiye sınırında bir tampon bölge mi?.. Türkiye, Suriye’ye birlik göndermeyi istemiyor...”
Mart 2016; Daha Obama iktidardaydı. Erdoğan'ın ABD ziyareti öncesi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, PYD için ABD'ye küsmeyeceklerini belirtti ve şu ilginç açıklamayı yaptı:
“ABD’nin üçüncü ülkelere muharip asker göndermeme kararını anlıyoruz, ancak IŞİD’e karşı 65 ülkenin olduğu bir koalisyonda, sadece Türkiye’den kara askeri göndermesi beklenemez.”
Nisan 2016; Obama, şöyle konuştu:
“Suriye topraklarında güvenli bölgeye itiraz etmemin sebebi ideolojik değil. Mesele, insanlara yardım etmek ve onları korumak istememem değil. Mesele, bunun nasıl yapılacağı. Güvenli bölge, Suriye’nin büyük bir parçasını ele geçirecek bir ordu olmadan kurulamaz. ABD, İngiltere ya da Batılı ülkelerin Suriye'ye kara birlikleri gönderip, Esad rejimini devirmesi hata olur.”
Trump'a geçelim. Daha Başkan adayıyken, “Kürt silahlı güçlerinin büyük hayranı” olduğunu ifade edip, “Kürtler ile Türk Hükümeti arasında birlik arzuladığını, müzakereler yoluyla Türkiye ve Kürtleri biraraya getirilebileceğini” vurguladı. Trump'ın diğer önemli açıklaması ise, “Erdoğan'ı IŞİD'le mücadeleye daha fazla çaba sarfetme konusunda ikna edebilirim” demesiydi.  
15 TEMMUZ ÖNCESİ VE SONRASI
Hemen burada Suriye kronolojisine ara verip, 15 Temmuz öncesine ilişkin bir kulis bilgisini paylaşalım.
İddia o ki; Dış politikadaki gelişmeleri dikkatle takip eden bir AKP milletvekili, dönemin Genelkurmay yetkilileri ile görüşüp, “Suriye'ye girilmemeli” dediğinde,“Kesinlikle Suriye bataklığına girme niyetimiz yok” cevabını alır. O yetkilinin halen en tepelerde görevde, milletvekilinin ise Meclis dışında olduğunu kaydedip, devam edelim.
Darbe teşebbüsünden 3 ay sonra Obama'nın IŞİD'le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, 15 Temmuz'un “Türkiye'nin bölge politikalarına yaklaşımını değiştirdiğini ve Kürtlerin önünde birlik için tarihi bir fırsat olduğunu” söyleyip, şunları anlattı:
“Temmuz’un ilk haftası Türkiye’deydim ve olağanüstü toplantılarım oldu. Dört gün sonra darbe oldu. Bu ülkenin tarihinde travmatik bir olay. Ve bu artık benim Temmuz’un ilk haftasında bulunduğum ülkeden farklı bir ülke. Türkiye’nin, DEAŞ’a karşı bir şey yapmadığını çok duyuyorum. Size söyleyeceğim, şu anda yaptıkları, Türkiye bu teröristlere karşı savaşıyor, kayıp veriyor ve biz de sahada onların yanındayız. Uzun süredir onları bu konuda teşvik ediyorduk. Sonunda oradalar ve birlikte yapıyoruz.”
Türkiye ile PKK arasındaki ihtilafın “barışçıl bir siyasi süreçle” çözülebileceği görüşünde olan McGurk, 15 Temmuz'dan sonra da birçok kez Türkiye'ye geldi, Dışişleri ve Genelkurmay'da görüşmeler yaptı. Trump döneminde de yaklaşık 2 yıl IŞİD'le mücadele özel temsilciliği görevini sürdürdü.
Malum, Trump'ın Suriye'den çekilme kararının ardından McGurk istifa etti. Trump, bu şahısla ilgili, “Olay bile değil... Kim olduğunu bilmiyorum, tanımıyorum... Şovmen...” ifadelerini kullandı.
Bakar mısınız, Ankara'da kimi ağırlayıp, nasıl bir adamın ipiyle kuyuya inmişiz!..
AFRİN HAREKÂTINDE ABD'NİN TEKLİFİ
Geçen yıl Ocak'ta başlayan Afrin-Zeytin Dalı Harekâtı sürecine geçelim.
Harekattan birkaç gün önce dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'la görüşen Mevlüt Çavuşoğlu, şunu söyledi: 
“YPG/PKK'ya yönelik alacağımız tedbirler sadece Afrin'le sınırlı olamaz. Burada Menbiç ve Fırat'ın doğusu da var.”
ABD, orada askerleri olmadığı için Afrin'le ilgilenmiyordu. Onların derdi Menbiç'ti. Nitekim Pentagon Sözcüsü Eric Pohen Türkiye'yi kastederek, “Biz Menbiç’te devriyeye devam ediyoruz. ABD saldırıya uğradığı takdirde kendisini ve sahadaki güçlerini savunma hakkını saklı tutuyor” tehdidinde bulunurken,“IŞİD'e odaklanma” çağrısı yaptı. 
Aynı günlerde Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'un Ankara'ya, “Suriye'nin kuzeyinde 30 kilometrelik güvenli bir hat önerdiğini” açıkladı. Tillerson ise,“Birçok olasılık üzerinde tartıştık, ancak herhangi bir teklif sunmadık” sözleriyle Çavuşoğlu'nu yalanladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert da Afrin Harekatının Menbiç'i kapsayacak şekilde genişletilmemesi konusunda Trump'ın, Erdoğan'la “Çok açık” konuştuğunu bildirdi. 
Sonrası malûm. Afrin operasyonu Menbiç ve Fırat'ın doğusuna uzanamadan tamamlandı. 24 Haziran seçiminden önce Türkiye-ABD arasında Menbiç anlaşması yapıldı. Teröristler 60 gün içinde Menbiç'i terk edecekti. Erdoğan'ın ifadesiyle “Kaç 60 gün geçti”, giden olmadı. Ardından Türk-ABD askerlerinin Menbiç civarında devriye yapması gündeme geldi. Çavuşoğlu, “Birkaç güne Menbiç'in içine gireceğiz” dediği halde, değil içeri girmek, devriye işi de birkaç turdan sonra bitti.
Türkiye bizzat Erdoğan'ın ağzından yeniden Menbiç ve Fırat'ın doğusuna operasyon yapılacağını duyurmaya başlamıştı ki, işte bu defa da Trump'ın “Suriye'den çekiliyoruz” oyunu devreye girdi!..
ANKARA-PYD BİRLİKTELİĞİ
Trump'ın, “Kürtler ile Türk Hükümeti arasında birlik” arzusuna gelince; 
Bilindiği gibi Trump, Suriye Özel Temsilciliğine eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'i atadı. McGurk'un istifasından sonra IŞİD'le Mücadele Özel Temsilciliği görevini de ona verdi.
Jeffrey, henüz bu görevleri üstlenmemişken, Afrin Harekatının başladığı Ocak ayında dedi ki;
“PYD ve Ankara birlikte çalışabilir. Kaynaklarımız bize, tüm tarafların istemeyerek de olsa bu seçeneğe açık olduğunu söylüyor. Uzun vadede şu an bölgede birbiriyle çatışan bu iki aktör arasında resmi olmayan bir müttefiklik dahi inşa edilebilir ve böylece İran ile Esad’a karşı ABD’nin Suriye’deki çıkarları korunabilir. Bu eşgüdüm sağlanamazsa, ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki askeri varlığı ve Washington’un mevcut Suriye politikası sürdürülemez hale gelir. Böyle bir gelişme Türkiye’nin de çıkarına olmaz. Zira ABD’nin Suriye politikası başarısızlığa uğrarsa, Türkiye tüm kuzeydoğu Suriye’yi ciddi bir direnişe karşı kontrol etmeye girişmek durumunda kalabilir.”
Obama dönemi dahil buraya kadar anlattıklarımızı ana başlıklarıyla özetlersek; ABD'nin hedefinde şunlar var: 
“Türkiye'nin IŞİD'le mücadeleye etmesi... Suriye'nin kuzeyinde bir tampon bölge kurulması... Ankara ile PYD'nin birlikte çalışmasının sağlanması...” 
O HEDEFLERDE SON DURUM
Bu hedeflerdeki son duruma bakarsak;
Trump, Suriye'den çekileceklerini duyururken, “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de kalan DEAŞ unsurlarının kökünü kazıyacağı konusunda beni detaylı şekilde bilgilendirdi. Erdoğan söylediğini yapabilecek biri” dedi.
Çekilme kararından sonra Trump'la görüşen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham da şu açıklamaları yaptı:
“Trump, Türkiye ile YPG arasında bir çatışma yaşanmamasını sağlama konusunda kararlı... Böyle bir çatışmayı engellemek için de Türkiye'ye bir 'tampon bölge' güvencesi sağlanabilir.”
Senatör Graham'ın 24 Haziran seçimlerinden hemen sonra Rahip Brunson'un bırakılması için Ankara'ya gelip, Erdoğan'la görüşen, “Türkiye'nin, ABD'nin stratejik ortağı olmaya ihtiyacı var” diyen ve buradan da Menbiç'e giden isim olduğunu hatırlatıp, devam edelim. 
3 gün önce ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, “Türklerin, Kürtleri katletmemesini sağlamak istiyoruz” diye konuştu.
Dün de bugün Genelkurmay Başkanı Dunford ve James Jeffrey'yle birlikte Ankara'ya gelecek olan Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, şunları söyledi:
“Suriye'nin kuzeyindeki Kürtleri korumaya yönelik anlaşma sağlanmadan, ABD askerlerinin çekilmesi gerçekleşmeyecek. Askerlerimizi tehlikeye atmamak ve aynı zamanda Başkan Trump’ın, bizimle birlikte mücadele eden Suriyeli muhalif kuvvetlerin hayatlarının tehlikeye atılmayacağı talebini de karşılamak için Türkiye’nin ABD ile koordine olmadan ve en azından ABD ile fikir birliğine varmadan herhangi bir askeri müdahalede bulunacağını düşünmüyoruz.”
NİYE GELİYORLAR BELLİ DEĞİL Mİ
ABD cephesindeki durum böyle. Bizim cepheye gelince;
18 Kasım'da Kanada'da düzenlenen Halifax Uluslararası Güvenlik Toplantısına katılan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD Genelkurmay Başkanı Dunford'la görüştü ve “Uyarılarımızı tekrarladık. ABD'li müttefiklerimizin bir an önce YPG ile olan ilişkilerini kesmelerini beklediğimizi dile getirdik” dedi.
Bu görüşmeden 4 gün sonra ABD Savunma Bakanı James Mattis, Suriye'nin kuzeyine gözlem noktaları kuracaklarını, bu konuda Türkiye ile yakın işbirliği içinde olduklarını duyurdu. İşte Mattis'in bu açıklamasından sonra Akar, Dunford'la görüşmesinde gözlem noktalarının da gündeme geldiğini belirtip, şunu anlattı:
“ABD askerleri tarafından Suriye sınırına kurulacak gözlem noktalarının ülkemizdeki algıyı son derece olumsuz etkileyeceğini, burada, 'ABD askerleri bir şekilde terörist YPG'lileri koruyor, onları perdeliyor' şeklinde bir algıya sebep olabileceğini görüşmelerimiz sırasında dile getirdik.”
Gözlem noktalarının, PKK'yı koruma amaçlı “tampon bölgenin” altyapısı olduğu besbelliydi!..
Akar, Dunford'la görüşmesinde, ABD'nin, YPG'yle ilişkisini kesmesini istemişti ya, 22 gün sonra Dunford, YPG'yi kastederek, “Suriye'nin doğusunda istikrarın sağlanması için 35-40 bin yerel gücün eğitiminin tamamlanması gerektiğini”vurguladı. 
Devam edelim. Yılbaşı gecesi Suriye sınırına giden Bakan Akar, şunu söyledi:
“DEAŞ mücadelesinde TSK bir görev, sorumluluk almış, vazife üstlenmiştir. Bunu da önümüzdeki günlerde etkili bir şekilde yerine getireceğiz.”
ABD'nin ilk hedefi, IŞİD'le mücadeleyi üstlendiğimize göre, üç ABD'li; Bolton, Dunford ve Jeffrey Ankara'ya niye geliyor olabilir?
İktidara yakın Yeni Şafak Gazetesi bugünkü manşetinde, bu üç ismin resmini koyup, “Siz kimsiniz?” diye sormuş.
Görüş ve misyonlarını aktardık; Kim oldukları belli!..
O halde asıl ve doğru soru; “Bunlarla ne görüşeceğiz?” değil midir?
Müyesser Yıldız / ODATV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder