Sosyal-demokrasinin ne olup ne olmadığını tartışmayacağım. Bizim açımızdan belli çünkü. İşçi sınıfı hareketinin devrimci Marksist kanadı 20.yüzyılın başlarında yeniden şekillendi ve Komünist Enternasyonal’le birlikte komünist partiler ailesi olarak siyasete doğdu. Biz yalnızca sermaye diktatörlüğünün en geleneksel, sağcı temsilcilerinin değil, onunla bütünleşme yoluna giren sosyal-demokrasinin de reddiyiz. Sosyal-demokrasi emekçilerin hayatını en fazla biraz ve o da geçici olarak iyileştirir. Esas işlevi bu yolla emekçileri düzene bağlamaktır. Biz bunun reddiyiz.
Türkiye’de sosyal-demokrasi Kemalizmin içinden doğdu. Bununla da ilgili olarak nerede durduğumuz belli. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet büyük bir tarihsel ilerlemedir ve komünistler kendilerinin eseri olmayan tarihsel ilerlemelerin mirasçısı, sürdürücüsüdürler. Bütün tarihsel ilerlemeler, sömürü düzenini aşmadıkları ölçüde onun sınırlarına çarpıp kırılırlar. Çoğu zaman sahipsiz kalırlar. Komünistler bu mirası kapsarlar, aşarlar ve sömürü düzeninin ötesine yürürken yeniden biçimlendirirler.
Aklımız net ve ne sosyal-demokrasiyi ne de Kemalizmi “tanımlamak” diye bir muammayla karşı karşıyayız.
* * *
Tarih ve teoriden değil, hayatın kendisinden söz edelim bugün.
Kendi payıma “solun CHP sorunuyla” pratik olarak yaklaşık kırk yıl önce tanıştım. Mahallenin devrimci gençleri olarak muhtarlık binasının kullanılmayan bir odasını kütüphane olarak düzenlemiştik. Gelenimiz gidenimiz vardı; tek bir örgütten değildik, dağınıktık o anlamda, ama klasik sayılacak bir siyasi çalışma yürütme çabasındaydık. İşimize karışmayan, tersine bizi çok destekleyen ilerici muhtar ağabeyimiz bir gün partinin gençlik kollarının kongresine katılmamızı rica etti bizden. Aramızda CHP üyesi yoktu hiç, ama delegelerden katılmayanlar oluyordu. Eğer gelirsek katılmayanlar adına onun göstereceği listeye oy kullanabilirdik… Bu sevimsiz davete ben icabet etmedim, ama ne olduğunu merak edip görmeye gittim. Ortada iki liste vardı ve ne biri ne diğeri CHP’liydi! Meğer aslında bizim muhtar da pek CHP’li değilmiş…
Başka bir sefer, politik bir çalışmada başı derde giren bir tanıdığımın CHP üye kartını göstererek gördüğü muameleyi hafiflettiğini dinledim. Tuhaf ama, sosyalistler ceplerinde önünden bile geçmedikleri bir partinin kartını taşıyorlardı.
Tabii, adı konmamış bir karşılıklılık vardı bu ilişkide. Sosyalistler hiç olmazsa seçimlerde CHP’nin başarısını istiyor, diliyor, çoğunlukla destekliyorlardı. “Büyüdüğümüzde”, bu işlere devam edeceksek, sosyalist olmadığını çok iyi bildiğimiz CHP, hepimiz gayet iyi biliyorduk ki, bir ihtimaldi... O kongrede sahte oy kullanmadım, CHP kartı edinmedim, CHP’li olma ihtimalini aklımın ucundan bile geçirmedim. Ama solda durum yaygın olarak buydu. Sanmayın ki, devrimciler CHP’nin içinde cirit atıyordu. Ya zamanı geldiğinde kapının önüne kondular, ya da gerçekten CHP’li oldular…
Biraz tarih ve teori her zaman gerekir. “Solun CHP sorunu” yukarıdaki örneklere yansıyan türden bir şeydir ve bu sorunun solun düzenden kopamayışlarla bezeli tarihine içkin kaynakları vardır. Bu sorunun solun sosyalist iktidarı, sosyalist devrimi hedefleyemeyip kısmi kazanımlarla yetinen teorisinde de kaynakları vardır. Tarih ve teori dediysek, bugünlük bu kadar yeter…
* * *
Geldik 2019’a… “Solun CHP sorunu” sürüyor. Soy ismiyle müsemma İstanbul CHP başkan adayı Ekrem Bey, Cumhurbaşkanının meşruluğunu tartışmayı aklımızdan geçirmeyiz diyor, ama sorun ortadan kalkmıyor. 2019’da solculuk Başkanlık sisteminin, mevcut Cumhurbaşkanının, onun partisinin, imza attıkları karşı-devrimin, emekçilerin haklarını ezip yerine kurdukları sadaka/zekât sisteminin, yobazlığın, kentleri öldürmelerinin, yağmanın… tüm bunların meşruiyetini sorgulamakla başlar.
“Solun CHP sorunu” bugün de dün de solculuğun nereden başlayabileceğini ayırt edemeyenlerin sorunudur. Böyle bir derdi olmayanlar, mesela biz, işin bu kısmıyla “doğrusunu yaparak” uğraşırız. Biz düzeni sorgularız, teşhir ederiz ve sosyalist bir alternatifi somutlamaya gayret ederiz. Yukarıdaki anlamda CHP sorunu, sosyalizm mücadelesi yükseltildiği ölçüde ortadan kalkacaktır. Seçim mi; sosyalizmi temsil eden adaylar çıkartırız. Düzeni savunan herkesle ve her fikirle mücadele ederiz…
Ancak CHP ile ilgili sorun keşke yalnızca soldakinden ibaret olsaydı… Değildir. Geçmişe hiç girmeyeyim, bugün “CHP’lilerin” de bir CHP sorunu vardır!
Memleketin bugünkü halinden memnuniyet duymayanlar, şiddetle rahatsız olanlar… En fazla CHP’de toplulaşmış durumda. Peki bu insanlar bugün CHP’den ne işitiyorlar?
AKP düzeniyle birlikte yaşanabileceğini duyuyorlar örneğin. Hatta mevcut başkanla da yaşanabileceğini! Pahalılık, işsizlik ve yoksulluğun özelleştirmelerle, borç ekonomisiyle ilgisinin kurulmasına gerek olmadığını dinliyorlar. Her gün ölen işçilerin kayıtlara kaza diye geçebileceği söylenmiş oluyor onlara. Diyanet, imam hatipler, kuran kursları mı; hepimizin Müslüman olduğu tekrarlanıp duruluyor. Yine İmamoğlu’na, “bir elin verdiğini diğer el asla görmeyecek” lafı vesilesiyle göndermede bulunayım, sadaka mantığına yazılan güzellemeleri duyuyor CHP’liler CHP’den…
Oysa memnuniyetsiz ve rahatsız olan insanlar başka şeyleri ya biliyor, ya seziyorlar. Memleketin kurtuluşunun emekçilerin haklarını almalarından geçtiğini, ekonominin piyasa canavarının elinden kurtarılması gerektiğini, dinin toplumsal ve siyasal yaşam üstünde kurduğu tahakkümün yanlış olduğunu, dahası dinin egemenliğinin ahlaksızlığın kaynağı olduğunu, adaletin ancak adaletsizliklerle hesaplaşılarak tesis edilebileceğini, eşit olmayanların özgürlüğünden söz etmenin yalanın dik alası olduğunu… ya biliyorlar ya da seziyorlar.
Bu bilgi veya sezgi doğrudur. Türkiye’nin kurtuluşu aydınlanmada, yurtseverlikte, kamuculukta ve hakkı yenen emekçilerdedir.
Bilgisi veya sezgisi doğru olanların en fazla topluca kümelendiği siyasi parti CHP’dir. Sonuç olarak bu anlamda CHP’li olanların bir CHP sorunu vardır.
* * *
Bu ikinci sorun, ilkinden çok daha yakıcı. İlkini biz, komünistler hallederiz. Sosyalizm ve devrim başka, sosyal-demokrasi ve Kemalizm başka. Bu zihin açıklığını biz sağlarız.
Diğeri için ise aydınlanmacıyım, yurtseverim, kamucuyum diyenlerin yerlerinden kalkması gerekiyor.
Aydemir Güler / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder