Kurulacak Eğitim Üniversiteleri ve Kent Enstitülerinde,Dogmalara Değil Bilime İnanan Bir Öğretmen Profili Yetiştirilmelidir.
Öğretmen Okulundan Köy Enstitüsüne: Türkiye’nin Öğretmen Yetiştirme Serüveni
Öğretmenin eğitimin ne kadar önemli bir unsuru olduğunun tartışmasız kabul edildiği ve bu vesileyle de öğretmen niteliğinin tartışıldığı şu günlerde iyi bir ruha ihtiyacımız var.
İşte iki gün önce o ruhun doğduğu gün 16 Mart günüydü. Bu ruh günümüzde de bize bir yol gösterici olacaktır.
Öğretmen adaylarına “Öğretmen Olabilmenin Ruhunu” vermek, öğretmenlik heyecanını canlı tutabilmek, öğretmen adayları arasında birlik ve beraberlik duygularını artırmak amacıyla öğrencilerin seçimi, disiplinli, kurallı, ilkeli eğitimi öğretimi, köy stajı ve yaz çalışmalarıyla “Öğretmen Okulları” çok güzel bir model ve ruh olarak ortada durmaktadır. Ve de bu model fakir binlerce Anadolu çocuğunun kaybolup gitmelerine müsaade etmeden bütün yokluklara ve olumsuzluklara rağmen nice başarılı, aydın, ideal öğretmen yetiştirmiştir. Ülkemizin ilk öğretmen okulu Darülmuallimin (Erkek Orta Öğretmen Okulu) 16 Mart 1848’de açılmıştı. İstedik ki ülkemizin 171 yıllık öğretmen yetiştirme serüvenini ele alalım. Öğretmen yetiştirmenin tarihini kısaca ele almamız günümüz sorunlarını çözebilmemiz adına bize ipuçları verecektir.
Ciddi Bir Öğretmen Yetiştirme Tecrübemiz Vardır
Dünyanın en iyi eğitim sistemini de kurgulasanız bu sistemin başarısı öğretmen kalitenize bağlıdır. Ülkenin tüm alanlarda başarılı olmasını da bu idealist ve nitelikli öğretmenlerin yetiştireceği nesiller sağlayacaktır. İşte öğretmenin öneminin bu kadar kritik olduğu bu noktada, en önemli mesele öğretmen adaylarının en mükemmel kriterlerle seçilmesi ve en üst düzeyde olanaklarla yetiştirilmesi ve sonrasında da toplumdaki hak ettiği saygınlığı alarak görevini en iyi şekilde yerine getirebilmesidir. Yakın tarihimiz içinde dünyanın da örnek aldığı ciddi bir öğretmen yetiştirme tecrübemiz vardır.
Ülkemizde Öğretmenlik Mesleği
Osmanlıda da batıda olduğu gibi 19.yy ortalarına kadar ilköğretim dinsel nitelikteydi ve din adamları tarafından yapılıyordu. Sıbyan ya da mahalle mektebi adı verilen ilkokullar camilere bitişikti ve imamlar öğretmenlik yapmaktaydı. Tanzimatla beraber devlet yönetiminde girişilen düzenlemelerden dolayı katip vb küçük memurlara ihtiyaç vardı. Bu memurları yetiştirmek için rüştiye adı verilen ortaokullar açıldı. İşte rüştiyelere öğretmen yetiştirmek için ilk öğretmen okulumuz 16 Mart 1848’de İstanbul’da Darülmualimin (Erkek Orta Öğretmen Okulu) adıyla orta öğretmen okulu olarak açıldı. Ülkemizin 171 yıllık öğretmen yetiştirme serüveni inişli çıkışlıdır. 1848’den 1908’e kadar olan süre arayış ve çaresizliklerle doludur. Bu 60 yıllık sürede sadece birkaç küçük başarı vardır.
II. Meşrutiyet ülkenin genel eğitim sistemini doğal olarak öğretmen yetiştirme politikalarını da etkilemiştir. İstanbul, İzmir, Eskişehir, Adana ve Bursa gibi illerdeki ilk öğretmen okullarında önemli gelişmeler olmuştur. Bunların en önemlisi 1909’dan sonra Satı Bey yönetimindeki İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’dur. Bu okul dönemin pek çok gelişmiş ülkesindeki okulla yarışır noktaya gelmiştir. Öyle ki Köy Enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu İsmail Hakkı Tonguç da 1916-1918 yılları arasında bu okulda eğitim almıştır. II. Meşrutiyet döneminin öğretmen yetiştirme politikalarına en önemli faydası yeni kurulan cumhuriyete düşünce donanımı, iyi yetişmiş eğitimci, öğretmen kadrosu, önemli fiziki donanım, mesleki yayınlar ve uygulama örnekleri bırakmış olmasıdır.
Cumhuriyetin İlk Yılları
Cumhuriyetin ilk 10 yılında Osmanlının bilgi ve birikiminden yararlanarak Mustafa Necati gibi kadrolar aracılığıyla açılan kurumlarla ve yurt dışı eğitimle öğretmenler yetiştirilmiştir. Bu tecrübenin üstüne 2.on yıllık çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu ve Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu (1934,1937), Köy Eğitmen Kursu (1936) ve Köy Enstitüsü (1937) kurulmuştur. 1960’lı yıllara kadar öğretmen yetiştirmede önemli tecrübeler elde edilmiştir. 1950’den sonraki süreçte yurt dışında eğitim almış eğitim bilimciler 1960’lı yıllarda öğretmen okulları yerine akademi ya da eğitim fakültesi olma fikrini ön plana çıkarmaya başladılar.
1930’lu yıllardan sonra öğretmen yetiştirme adına kronolojik olarak şunlar yaşanmıştır: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı bir Pedagoji Enstitüsünün açılması (1936), Eskişehir Çiftelerde daha sonra Köy Enstitüsüne dönüşecek olan ilk Köy Öğretmen Okulunun açılması (1 Ekim 1937), Yüksek Köy Enstitülerinin açılması (1942), Yüksek Köy Enstitülerinin kapatılması (1947), Köy Enstitülerinde karma eğitime son verilmesi (1950), Köy Enstitülerini İlk Öğretmen Okullarıyla birleştiren (kapatan) 6234 sayılı yasanın çıkarılması (27 Ocak 1954), İlk Öğretmen Okullarını öğrenci kaynağı kabul eden yeni tip bir öğretmen okulunun Ankara’da açılması (1959),Talim ve Terbiye Kurulunun 456 sayılı kararı ile İlk Öğretmen Okullarının Öğretmen Liselerine dönüştürülmesi (25 Ağustos 1973), 191 sayılı bakan oluru ile Sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere 2 yıllık Eğitim enstitülerinin açılması (21 Mart 1974), Gazi Eğitim Enstitüsünde ön lisans ve lisans düzeyinde yeni bir program modelinin uygulamaya konması (1974), Yüksek Öğretmen Okullarının kapatılması (1979), 4 yıllık eğitim enstitülerinin Yüksek Öğretmen Okullarına dönüşmesi (1980), 41 sayılı KHK ile öğretmen yetiştiren yüksekokulların üniversitelere, fakülte ve yüksekokul olarak bağlanması (1982).
Mektupla Öğretim Öğretmenliği Felaketi
1974 yılında öğretmen yetiştiren kurumlarda mektupla öğretim uygulaması başlatılmıştır. Bu uygulama öğretmen yetiştirmeye vurulmuş en büyük darbelerden biridir. İzleri bugün bile hala görülen felaket uygulamaya göre öğrenciler hocalarıyla yılda en fazla 2 ay yüz yüze eğitim görüyorlardı ama buna rağmen matematik, fen bilgisi, Türkçe, sosyal bilgiler ve yabancı dil öğretmeni olabildiler. 1974 yılında öğretmen okulları kapatılıp öğretmen liseleri açıldı ve nihayet 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası 1982 yılında tüm sivil yükseköğretim kurumları gibi öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumları da üniversitelere bağlandı. Bu devir işlemleri öğretmen yetiştirme tecrübesini yerle bir etmiştir.
Yaklaşık 140 Yıllık Öğretmen Yetiştirme Birikimi Çöpe Atıldı
Bu devir işlemleri yaklaşık 140 yıllık öğretmen yetiştirme tecrübesini yerle bir edip tüm deneyim ve kadroları çöpe atmıştır. YÖK öğretmen okullarından yetişmiş öğretmen kökenli akademisyen ve öğretmenlerden yararlanmamıştır. YÖK birkaç gün içinde tecrübesiz elemanlara doktora yaptırarak kendince kadrolar oluşturmuştur. Bu deprem en çok ülkemizin dünya çapındaki sınıf ve branş öğretmeni yetiştirme birikimini yerle bir etmiştir.
Eğitimin Öğretmeni Öğretmenin Eğitimi
Daha makro bir sorun olarak 1982’den günümüze üniversitelere çok az eğitim bilimci rektör olabilmiştir. Ama asıl sıkıntı eğitim fakültelerine de az sayıda eğitim bilimcinin dekan olabilmiş olmasıdır. 90 küsür eğitim fakültemiz bulunmaktadır. Nicelik çok ama fiziki alt yapı ve kadro nitelik açısından doğal olarak düşüktür. Öğretmen okullarını öğretmen okulu yapan ana noktalardan biri yüksek nitelikli öğrencilerdi. Başarılı öğrenciler teşviklerle eğitim fakültelerine çekilmelidir. Gerçekten öğretmen yetiştirmeye inanan akademisyenler eğitim fakültelerinde istihdam edilmelidir. Eğitim fakültelerinde sınıf mevcutları öğretmen okullarında olduğu gibi az olmalıdır. Öğretmenlik formasyonun kazanılmasında staj ve uygulama çok önemli olduğundan gerçekten bir deneme ve uygulama yapılmalıdır. Ayrıca dogmalara değil bilime inanan bir öğretmen profili yetiştirilmelidir. Öğretmenler eğitimin en önemli unsurudur. Bu nedenle eğitimin öğretmenini yetiştirebilmek adına öğretmenin eğitimi çok önemlidir. Öğretmen yetiştirme standartları ve politikaları MEB’in ve YÖK’ün uyumlu çalışmasının yanı sıra diğer tüm paydaşlar da işin içine katılarak yapılmalıdır.
Asıl Mesele Öğretmen Yetiştiren Öğretmenlerin Seçimidir
Büyük illerde eğitim üniversiteleri kurulmalıdır. Buralara başarılı öğrenci yetiştirebilmek adına kent enstitüleri kurulmalıdır. Bu arada şu an sayıları fazla olan eğitim fakültelerinin çoğu kapatılmalıdır. Nitelikli öğrenciler burs barınma gibi farklı teşviklerle Kent Enstitülerine ve Eğitim Üniversitelerine yönlendirilmelidir. Üniversite sınavındaki öğretmenlik tercih başarı baraj sıralaması daha da üstlere çekilmelidir. Başarılı öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelmeleri adına öğretmen maaşları cazip bir seviyeye çıkarılmalıdır. Asıl mesele öğretmen yetiştiren öğretmenlerin seçimidir. Eğitim fakültelerine kendi akademik kariyerini düşünen değil gerçekten kendini eğitime ve öğretmen yetiştirmeye adayacak akademisyenler alınmalıdır. Eğitim Üniversitesi fikrine karşı çıkanlar niye ekonomi üniversitesi açıldığını da açıklayabilmelidirler. Evet ekonomik alt yapının eğitimde dahil bütün üst yapı kurumlarını etkilediği bir gerçekliktir ama eğitim ve ekonomi yadsınamayacak kadar iç içedir. Tüm bunlarla beraber acilen “Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi” yeniden hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
Güçlü Eğitim Sistemi Güçlü Türkiye
Dünya ile yarışmak istiyorsak oluşturacağımız güçlü Türkiye ancak güçlü eğitim sistemiyle mümkündür. Güçlü eğitim sisteminin en önemli unsuru da nitelikli öğretmendir. Ancak biz hala nitelikli öğretmeni tartışıyorken gelişmiş güçlü ülkeler bu tartışmaların ötesinde öğretmen eğiticilerinin niteliğini tartışıyorlar. Bu nedenle derhal öğretmen yetiştirme tarihi serüvenimizin tecrübesiyle öğretmen yetiştirme politikalarımız gözden geçirilerek öğretmen niteliğini artırmaya yönelik somut adımlar atılmalı ve eğitim fakülteleri yeniden yapılandırılmalıdır. Ülkemizin orta ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmasının olmazsa olmazlarından biri eğitim, eğitimin olmazsa olmazlarından biri de nitelikli öğretmendir. Sonuç olarak ya öğretmen okulları yeniden açılmalı ya da buna benzer modeller devreye konmalıdır.
Kuruluşunun 171.yılında öğretmen okullarının ruhu yeniden canlandırılmalıdır. Ülkemizin öğretmen istihdam politikası iyi belirlenmelidir. Ülkemizin ihtiyacı kadar öğretmen adayı alınarak bu okullarda yetiştirilmelidir. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…
ŞAHİN AYBEK / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder