İktidar salgının oluşturduğu koşulları yağma fırsatına çevirerek pandemi için inşa edildiği söylenen hastaneleri 'sağlık turizmi'nde kullanmaya hazırlanıyor. AKP'nin sağlık turizmi için özel hastane patronlarına ve turizm şirketlerine büyük destekler verdiği biliniyor ama daha halkın sağlığını koruyacak hizmetleri organize edebilmiş değil.
İstanbul’da inşa edilmekte olan salgın hastanelerinin turizm sağlığı için kullanılacağı açıklandı.
İstanbul’da inşa edilmekte olan salgın hastanelerinin turizm sağlığı için kullanılacağı açıklandı.
Bu hastanelerin inşaatına 7 Nisan’da başlanmıştı.
Türkiye’nin mevcut yoğun bakım yatak kapasitesi Covid-19’lu hastaların tedavisi için şimdiye kadar yeterli oldu. Böylece iki salgın hastanesi bu salgın sürecinde boşa düşmüş oldular.
Artık bu durum nedeniyle mi hastanelerin sağlık turizmi amaçlı kullanılacağı açıklandı, yoksa en başından beri böyle bir plan mı vardı, bilmek mümkün değil.
Sağlık turizmi AKP’nin eski tutkusu
AKP sağlık turizmine eskiden beri önem verdi. Sağlığı hizmet ihracatının önemli bileşenlerinden birisi olarak ele aldı. Sağlık hizmetleri paket turizm programlarının içine yerleştirildi.
Sağlık Bakanlığı içinde 2010’da ayrı bir birim oluşturuldu, bu birim 2011’de Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı düzeyinde organize edildi.(1)
AKP’nin özel sektöre verdiği teşvikler bu alanda kısa süre içinde pek çok derneğin ortaya çıkmasını sağladı. 2017’de bölgesel derneklerin birleşmesiyle Türkiye Sağlık Turizmi Dernekleri Federasyonu kuruldu.(2)
Sağlık turizminde özel sektöre hibe destekleri
AKP sağlık turizmi uygulamalarını standardize etmek amacıyla yetkilendirme süreci de başlattı. Kısa süre içinde 129 kamu hastanesi ve kamu ağız diş sağlığı merkezini (3) ve 698 özel hastane, özel poliklinik, muayenehane ve özel ağız diş sağlığı merkezini (4) yetkilendirdi.
2015 yılında yayımlanmış olan bir karar 2020’de yeniden düzenlenerek yürürlük süresi uzatıldı. Bu düzenleme özel ve üniversite hastaneleri ile sağlık turizmi şirketlerini ilgilendirir. Bunların sağlık turizmi kapsamındaki giderlerine devlet geri ödemesiz hibe şeklinde destek sunar. Hibe örneğin, reklam harcamalarına yüzde 60 oranında ve yıllık en fazla 400 bin Dolar; rapor ve yurt dışı şirket alımına yönelik danışmanlık hizmetlerine yüzde 60 ve yıllık en fazla 200 bin Dolar’dır.(5)
Desteklere rağmen güdük bir sektör
Sağlık turizminin gözde ülkeleri Kosta Rika, Hindistan, Malezya, Meksika ve Singapur’dur. 2017 için dünyadaki medikal turist sayısı 11 milyon, piyasa büyüklüğü 100 milyar Dolar, ziyaret başı harcama 3.400 Dolar’dır ve 2020 piyasa büyüklüğü 130-180 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir.(6) Covid-19 salgını 2020 beklentilerini tamamen geçersizleştirecektir. Oysa Bakanlık 2020 için 1 milyon hasta beklentisi içindeydi.(6)
Türkiye’nin piyasadaki payı 2014 için 1.104, 2015 için 904, 2016 için 637, 2017 için 763 milyon Dolar’dır.(7)
2018 yılında Türkiye’ye 551.748 sağlık turisti geldi. Sayı 2019’un ilk 10 ayında 650.000’i buldu. Ülkemizi en çok tercih edenler Azerbaycan, Almanya, İngiltere, Gürcistan ve İran vatandaşlarıdır. Kadınların geliş nedeni burun estetiği, erkeklerinki de saç ektirmedir.(6,8)
Bu veriler bir yandan da ülkemizin yöneldiği sağlık turizminin halk sağlığı ihtiyaçlarından tamamen uzak bir yapıya sahip olduğunu ve ekonomik kaygılarla organize edildiğini gösterir.
Gerçek ihtiyaçlarımız tamamen farklı: Türkiye kendi sağlığını koruyamıyor
Türkiye sağlık turizmi için özel hastanelere ve turizm şirketlerine büyük destekler veriyor ama daha kendi sağlığını koruyacak hizmetleri organize edebilmiş değil. Bu durum salgında bir kez daha ortaya çıktı.
Hatırlayacak olursak:
İktidar halka maske ulaştıramadı, maske dağıtımı organize edemedi, en sonunda parayla satma kararı aldı. Sağlık çalışanlarının koruyucu ekipman ihtiyacını tam olarak karşılayamadı, vakaların temaslılarına test yapmadı, gerekli nitelikte karantina uygulamadı.
Öte yandan Türkiye’nin koruyucu sağlık hizmetlerindeki zaafı eski bir sorun. Örneğin doğumların yüzde 51,5’i sezaryenle gerçekleştiriliyor; kadınların yüzde 60,6’sı kendi kendine meme muayenesini hiç yapmıyor; beş yaşından küçük çocukların yüzde 8,1’i obez; 15 yaş üstündekilerin yüzde 27’si sigara içiyor; 12-23 aylık çocukların ancak yüzde 66,9’u tam aşılı ve bu oran 2008’den beri (o zaman %86,2 idi) düşüyor; İstanbul’da 100 bin kişiye 126, Güneydoğu Anadolu’da ise ancak 29 uzman hekim hizmet veriyor. (9,10, 11)
Sonuç: AKP’nin sağlık politikaları halk sağlığına hizmet etmiyor
Dünyada da ülkemizde de halk koruyucu sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyuyor.
Kapitalist düzen her an bir bulaşıcı hastalık salgınının patlamasına uygun bir ortam oluşturuyor.
En önemli ölüm nedenleri arasında hava kirliliği geliyor. Hava kirliliği burjuvazinin sınırsız kar hırsından kaynaklanıyor.
Sıtma, verem, AIDS gibi enfeksiyonlar düşük gelirli ülkelerde başta gelen hastalık ve ölüm nedenleri arasında yer alıyor.
Türkiye’de her gün 4-5 işçi iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybediyor.
Hal böyleyken pandemiden sağlık turizmine varmak; saç ekimi, burun estetiği yapacak sağlık şirketlerine kamu kaynaklarını hibe olarak aktarmak AKP’nin sağlık politikalarının iç yüzünü ortaya koyuyor.
İlker Belek / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder