19 Şubat 2022 Cumartesi

ANAVATANIN SİCİLYASI KIBRIS (I-II-III-IV) - Miyase İlknur / CUMHURİYET

 


(I) Karapara yıkama merkezi

KKTC’de off shore bankaları açılınca adaya para akını başladı. 1997 sonrası Kıbrıs, yüklü miktarda paranın girdiği merkez olurken döviz büroları, turizm ve gayrimenkul yatırımlarında patlama yaşandı. Adanın her iki tarafında mafya grupları egemenliğini ilan etmek istedi.

Tarih boyunca adaların anakaraya uzaklıkları nedeniyle denetimleri güç olmuştur. O nedenle ada, korsanların, mafyanın, çetelerin istilasına uğramıştır. Kıbrıs da bu adalardan biri. İki toplumlu ada bölünmeden önce de mafya vardı. Bunların başında Paulo Paolides adında İtalyan asıllı bir Rum geliyordu. Görünürde avukattı. Ancak perde gerisindeki işi silah kaçakçılığı ve mafya avukatlığı olan Paolides, silah kaçakçılığını rahat yapabilmek için Girne’de kendisine korunaklı bir köşk yaptırmış. Mavi Köşk içinde yaşayan Paolides, güvenliğini takıntılı hale getirdiği için odasının kapısı şifre ile açılıyor, arkasından saldırılma ihtimalini düşünerek odalarını aynalarla kaplatmış. Dinlemeyi önlemek için de ses geçirmez perdeler taktırmış. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldığında, Paolides, evinin altına yaptırdığı bu tünelleri kullanarak bir şekilde İtalya’ya kaçmayı başarmış. Ancak Kıbrıs’ta canını kurtaran Paolides, kaçtığı İtalya’da 1986 yılında mafya tarafından öldürülmüş.
1974’ten sonra adanın her iki kesiminde de yerel mafya dışında KKTC Türk, Rum kesimi de Rus ve Yunan mafyasının sığınağı olmuş. 

KKTC’de off shore bankaları açılınca karapara aklama akını başlamış. Karapara aklama mekanizmaları için gerekli olan döviz büroları, turizm ve gayrimenkul yatırımları ve 1997’de Türkiye’de kapatılan kumarhaneler de buraya aktarılınca milyarlarca doların döndüğü bu coğrafya, kaçınılmaz olarak mafya gruplarının ilgi odağı olmuş.

Kıbrıs’ın her iki yakasında mafya gruplarının ilişkileri de yönetimlerinin aksine oldukça sıcak. Ortak iş yapacak ve başları derde girdiğinde birbirlerine destek verecek kadar hem de...

Bu dizide Kıbrıs’ın mafya gruplarının egemenliğine girme öyküsünü anlatacağız.


KARAPARA YIKAMA MERKEZİ

Kıyı bankacılığı olarak da tanımlanan off shore, vergi avantajları, denetim dışı olmaları ve daha yüksek faiz kazancı sağlamanın yanı sıra karapara için de sığınma limanıdır. Kanunsuz yollarla elde edilmiş ya da haklı elde edilse bile vergisi ödenmemiş olan gelirler, kıyı bankalarına yollanarak oralarda gözlerden ve denetimden uzak tutulur. Yasadışı şebekeler bu şirketleri karapara aklamak, vergi kaçırmak ve terörü finanse etmek için de kullanabiliyor. Yolsuzluğa bulaşmış bürokratlar ve siyasetçiler ise mal varlıklarını gizlemek için off shore bankaları tercih ediyor...

BANKA AÇMAK ÇOK KOLAY

İsviçre, Singapur, Cebelitarık, Cayman Adaları gibi Kıbrıs da off shore finans merkezlerinden biri. Kıyı bankacılık merkezlerinin hemen hemen tamamında, karapara aklanıyor. Bu merkezlerden, KKTC’de tabela şeklinde olanlar hariç 50’ye yakın off-shore banka var ve bu bankaların çoğunluğu Türkiye kökenli. 

Banka sayısından da anlaşılacağı gibi Kıbrıs’ta banka açmak oldukça kolay. Hükümet ile iyi ilişki kurabilen ve 50 milyar lira sermaye taahhüdünde bulunabilenler kolaylıkla banka kurabiliyor.  

1990’lardan itibaren kumarhanelerin ve off shore bankaların aktarılmasıyla Kuzey Kıbrıs, karapara aklama işlerinin merkez üssüne dönüştü. Kıbrıs Rum Kesimi’nde de benzer durum yaşanıyor. Güney Kıbrıs Rum Kesimi de Rus ve Yunan mafyasının arka bahçesi konumunda. Güneyde Rusların sahip oduğu off shore bankalarının sayısı 200’e yakın... 

HAYALİCİ YAHYA

Kıbrıs’taki off shore bankalarda yasadışı yollardan kazanılan paraların aklanması dışında Türkiye’de kimi siyasilerin ve bürokratların rüşvet paraları da off shore bankalara aktarılıyor. Bir belediye başkanının Kıbrıs’ta kumarhaneli bir otel sahibi olduğu, bu oteli paravan şahıslar üzerine aldırdığı biliniyor. Türkiye’de 2001 krizinde el konulan bankaların hemen hepsinin yüksek faizle topladıkları mevduatları Kıbrıs’taki off shore bankalarına aktardılar. Cem Uzan’ın İmar Bankası ve Murat Demirel’in Ege Bank için topladığı mevduatın büyük kısmını Kıbrıs’a aktardılar. 70’lerin hayali ihracatçısı Yahya Demirel bile Kıbrıs’ta banka kurdu. Ama o da hayali çıktı. Tabela bankası adına Yahya Demirel, milyarlarca lira mevduat toplamıştı. Hayalici Yahya, devlet bankası Halkbank’ın paralarını bile bankasında değerlendirmek için hortumlamıştı.


KIBRIS’I SARSAN ADALI CİNAYETİ

16 Mart 1996 tarihinde Gazimağusa’da tarihi bir eser olan St. Barnabas Manastırı’na silahlı ve maskeli bir grup tarafından bir baskın düzenlendi. Kuzey Kıbrıs’ta, Yenidüzen gazetesi ve Kutlu Adalı, bu soygunun üzerinin kapatılmasına tepki gösteren seri yazılar yazdı. Kutlu Adalı, 17 Mart 1996 tarihinde soyguna katılan arabaların renklerinin ve plakalarının kaydedildiğini, arabaların iki Sivil Savunma Örgütü mensubu üzerine kayıtlı olduğunu yazınca tehditler almaya başladı. Tehdide rağmen Kutlu Adalı bu konudaki yazılarına devam etti. Bu yazılarında 23 Mart 1996’da olayın soygun ya da baskın olmadığını, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda görev yapmış ve yasadışı işlere bulaşmış subayların harekat sırasında Rum evlerinden çaldıkları mücevher ve değerli eşyaları St. Barnabas Manastırı’na sakladıklarını ve manastır baskının da bu ganimeti almak amacıyla düzenlendiği yazınca, hakkındaki ölüm fermanını imzalamış oldu. Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Polis Genel Müdürlüğü’nün başlattığı soruşturma sonuç vermedi ve cinayeti kimin işlediği belirlenemedi. Bunun üzerine eşi İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine dava açtı. 31 Mart 2005’te mahkeme, cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı gerekçesi ile Türkiye’yi mahkûm etti. Türkiye’ye manevi tazminat olarak İlkay Adalı’ya üç ay içinde ödenmek üzere 20 bin Avro, mahkeme masrafları için ise 75 bin Avro, toplamda ise 95 bin Avro para cezası kesildi. 

Kutlu Adalı cinayetine ilişkin Sedat Peker, eski Özel Harekât Daire Başkanı Korkut Eken’in Kutlu Adalı’nın öldürülmesi için kendisinden yardım istediğini açıkladı. Bu konu ile ilgili olarak kardeşini görevlendirdiğini ancak kardeşi gitmeden Korkut Eken’in, kendisini arayarak “Biz bu işi hallettik” dediğini söyledi. Korkut Eken’in Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında binbaşı rütbesiyle görev yapması, Barnabas Manastırı’ndaki hazineyi oraya gömenin ve 1996’da manastıra saldırıyı yapanın da Eken olabileceği şüphesini doğurdu.

SUSURLUK BANK KIBRIS’TA

Susurluk Araştırma Komisyonu sırasında dinlenen tanıkların verdiği ifadelerde Susurluk çetesinin KKTC’de off shore banka kurduğu ortaya çıktı. First Merchant Bank’ın ortakları arasında öldürülen MİT muhbiri Tarık Ümit, Gül Şema Seçer, Valeriy Kubarev, Elena Tolstaya, Nur İnuğur, Türkan Namlı, Ömür Özçelik, Şirin Berk ve Standart Ginance Ltd. Şirketi, resmi ortaklar olarak görünüyordu. Ortaklardan biri ilginçti. Mehmet Ağar’ın şoförü olan Ömür Özçelik hangi sermayesi ile bir bankaya ortak olabiliyordu? Özçelik, bankanın 2 bin 495 hissesine sahipti. Tarık Ümit’in ise 1500 hissesi bulunuyordu. Tarık Ümit’in öldürülmesinin Kıbrıs’taki First Merchant Bank ile ilgili yüklü miktarda bir para transferiyle ilgili olduğu ve Türkmenistan’dan gelen trilyonlarca lira karşılığı olan dolarların tahsili ve paylaşımında yaşanan sorunlar olduğu söylenmişti. 

Bankanın Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Yaman Namlı’nın adı Emlakbank soruşturması ve Engin Civan olayına da karışmıştı.

First Merchant Bank, Belçika, İngiltere, Almanya ve İtalya Interpol teşkilatları tarafından “yatırım dolandırıcılığı” yaptığı gerekçesiyle takibe alınmıştı. 

TOPAL’IN ÖLÜMÜ

Susurluk Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar da geçen yıl gazetemize verdiği röportajda Susurlukçuların First Merchant Bank’ı, Vatikan’ın karaparasını aklamak amacıyla kurduğunu belirtmişti. Malum çetenin aynı zamanda Susurlukçuların, Asil Nadir’i 17.5 milyon dolar karşılığında İngiltere’den kaçırdığını, bu durumun ilgili raporlara yansıdığını iddia eden Sağlar, örgütün “Nadir’e ait Jasmin Court Oteli’ni Ömer Lütfi Topal’a aldırdıkları, sonra da Topal’ı öldürdükleri” iddialarının da rapora yansıdığını belirtmişti.


KIBRIS’IN İLK BARONU GÜZELYURTLU DA ÖLDÜRÜLÜYOR

Veysel Şahin ve Halil Falyalı’dan önce Kıbrıs’ta karapara ve kumar baronu Elmas Güzelyurtlu’ydu. Falyalı gibi o da hayırsever işadamı olarak tanınırdı. Bankası, kumarhaneleri, gece kulüpleri, içme suyu dağıtımı yapan şirketi ve döviz büroları vardı. Ancak tek faaliyeti bankacılık, kumarhane ve döviz bürosu işletmeciliğinden ibaret değildi. Asıl işi karapara aklamak olan Güzelyurtlu, karapara aklamanın en önemli üç aracı olan banka, döviz bürosu ve kumarhanelere bu nedenle sahip olmuştu. Ya da bu bu araçlara sahip olduktan sonra karapara aklamaya başlamıştı. Güzelyurtlu’nun adı, İngiltere ve Türkiye’deki iki ayrı karapara operasyonuna karışmıştı. 

İlk kez 1997’de Atatürk Havalimanı’na giriş yapmak isteyen Halil Fellahoğlu’na ait çantada yapılan aramada, beyan dışı yaklaşık 160 bin sterlin ele geçirildi. Fellahoğlu gözaltında, paranın İngiltere’de uyuşturucu organizasyonlarında görev alan Kıbrıslı Savaş Osman tarafından Güzelyurtlu’ya gönderildiğini itiraf etti.  

İkinci operasyon, 1996 yılında Londra’da yapıldı. İngiliz polisinin izlediği Beliz Dağcan ile Mahmut Şimşekatan adlı iki karapara kuryesi, çıkış yaptıkları sırada yine beyan dışı yaklaşık 135 bin sterlinle yakalandı. Kuryelerden birinin Güzelyurtlu’nun sahibi olduğu Everestbank’ta güvenlik görevlisi, diğerinin yine Güzelyurtlu’ya ait RestEl şirketinde müdür olduğu ortaya çıktı. O günlerde Emniyet kayıtlarına göre iki uyuşturucu operasyonuna da Güzelyurtlu’nun adı karışmıştı. Elmas Güzelyurtlu, güneye kaçtıktan beş yıl sonra 15 Ocak 2005 günü sabaha karşı eşi ve 15 yaşındaki kızıyla birlikte Güney Lefkoşa’da öldürüldü.

(II) FALYALI AİLESİ SAHNEDE. Güzelyurtlu ailesinin Güney Kıbrıs’taki evinden kaçırılmasındaki isim

Kıbrıs’ta suç olaylarına adı karışan Falyalı ailesinden ilk isim Halil Falyalı değil, kardeşi Ali Falyalı’ydı. Falyalı, Elmas Güzelyurtlu’yu öldüren sekiz kişilik çete üyesinden biri olarak tutuklanmıştı.

Kıbrıs’ta suç olaylarına adı karışan Falyalı ailesinden ilk isim Halil Falyalı değil, kardeşi Ali Falyalı oldu. Ali Falyalı, Kıbrıs’ın ilk baronu Elmas Güzelyurtlu’yu öldüren sekiz kişilik çete üyesinden biri olarak tutuklandı. Ancak Rum kesiminde öldürülen Güzelyurtlu’nun davasında iki kesim anlaşamadı. Rum kesimi, Güzelyurtlu’yu öldürüp KKTC’ye kaçan sanıkların kendilerine verilmesini, KKTC ise maktulün kendi vatandaşları olduğunu öne sürerek delilleri içeren dosyanın kendilerine verilmesini talep ediyordu. Sonuçta ne dava dosyası ne de sanıklar bir davada buluştu ve Falyalı ile beraber yedi sanık serbest kaldı. Sanıkların serbest kalmasıyla mafya arasında zincirleme cinayetler yaşandı.

Elmas Güzelyurtlu, 1994 yılında adada yaşanan bankalar krizi sonrasında devletçe el konulan Everestbank’ı borçlarını üstlenerek satın almıştı. Ancak 2000 yılına gelindiğinde KKTC’de ikinci bir bankalar krizi yaşandı. Devletten aldığı Everestbank’ta 12 bin mudinin (banka müşterisi) 42 milyon dolarını batıran Güzelyurtlu, yargılanmasına sayılı günler kala Rum Kesimi’ne kaçtı. Rumlardan sığınma ve koruma isteyen Güzelyurtlu’ya Rum hükümeti her türlü yardımı sağlama garantisi verdi. Zira Güzelyurtlu, bankasının içini boşaltmış ve paralarla birlikte Rum Kesimi’ne kaçmıştı. Güney Kıbrıs’ta döviz büroları işletiyordu. Güneye kaçtıktan beş yıl sonra Elmas Güzelyurtlu 15 Ocak 2005 günü sabaha karşı eşi ve 15 yaşındaki kızıyla birlikte Güney Lefkoşa’da öldürüldü.

Güzelyurtlu’nun Sovyet mafyasıyla ve bazı suç örgütleriyle çarpık ilişkileri vardı. Moskova’da Solyud adlı bir kumarhane işleten Güzelyurtlu’nun, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) yöneticileri ile de ortak şirketleri olduğu öne sürülüyordu. Elmas Güzelyurtlu’nun adı, dönemin başbakanı ve Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Derviş Eroğlu’nun evi de olmak üzere, KKTC’de meydana gelen çeşitli bombalama ve kurşunlama olaylarına da karışmıştı. KKTC’de iktidarda olan CTP ile yakın ilişkileri vardı. İktidar partisinden himaye görmesi nedeniyledir ki hakkında arama kararı bulunurken KKTC’de Rest Gazino adlı kumarhaneyi açmasına ve işletmesine izin verilmişti.

KATİLLERİ DE ÖLDÜRÜLÜYOR

Elmas Güzelyurtlu cinayetinin baş zanlısı olan eski koruması Mustafa Akmandor, 3 Ağustos 2008 yılında öldürüldü. Akmandor cinayetinden sonra ilk akla gelen şüpheli “Güzelyurtlu’yu öldürenlerden hesap soracağım” diyen Yücel Erol oldu. Adada ismi bombalama, kavga, firar ve tecavüz gibi pek çok olaya karışan Yücel Erol, aynı zamanda beş yıl önce öldürülen Elmas Güzelyurtlu’nun oğlu Mehmet Güzelyurtlu’nun ortağıydı. Akmandor’un öldürülmesinden bir yıl sonra da Yücel Erol öldürüldü. Yücel Erol’u da Akmandor’un adamları Mustafa Çavga ve Hasan Nur öldürmüştü. Erol’u öldüren Mustafa Çavga, Elmas Güzelyurtlu cinayetinde tutuklanan ve sonra da Rum tarafı cinayet soruşturma dosyasını göndermediği için delil yetersizliğinden serbest bırakılan isimlerden biriydi.

Akmandor’u öldürdüğü şüphesiyle katledilen Yücel Erol’un gerçek katil olmadığı sonradan ortaya çıktı. Erol, uluorta “Güzelyurtlu’yu öldürenlerden hesabını soracağım” lafını etmesinin bedelini canıyla ödemişti. KKTC polisinin yürüttüğü soruşturma kapsamında Akmandor’u öldürme suçuna karıştıkları gerekçesiyle Ferhat Beyoğlu, Metin Taşkın, Mesut Taşkın, Akif Küçük ve Enver Bahçeciler gözaltına alındı. Metin Taşkın, Mesut Taşkın ve Enver Bahçeciler delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakıldı. Akif Küçük 25 yıl, Ferhat Beyoğlu ise altı yıl hapis cezası aldı. 

Elmas Güzelyurtlu’nun katillerinden biri olduğu savıyla yargılanan Metin Taşkın da şüpheli bir trafik kazasında öldü. Görgü tanıklarına göre arkasındaki bir aracın takibinden kurtulmak için hızlanan Taşkın’ın aracı yoldan çıkarak takla attı ve Metin Taşkın bu kaza sonucu yaşamını yitirdi.

KUNDAKÇI KUNDAKLANIYOR

Elmas Güzelyurtlu’yu öldüren eski koruması Mustafa Akmandor’un da öldürülmesi olayına adı karışan ve cinayette azmettirici olarak yargılanan, ancak delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakılan Enver Bahçeciler, Kıbrıs’ta 2016 yılında seri kundaklama olaylarının faili olarak yeniden gündeme geliyor. Lefkoşa’da 19 Şubat 2016 tarihinde üç ayrı işyeri arka arkaya kundaklandı. Önce Halil Kahraman’ın sahibi olduğu King Oto’ya ait antrepo içerisinde park halinde bulunan 507 bin sterlin değerindeki dokuz aracın üzerine yanıcı madde döküp ateşe verildi. Ardından yine Lefkoşa’da Özmerhan Finans isimli iş yerine giden Evren Baysal ve Adem Bağlars’ın işyerine ait ana giriş kapısını kırdıktan sonra bina içerisine yanıcı madde döküp ateşe verdiler. Günün son kundaklama olayı Ömer Arhun’un sahibi olduğu Opel Plaza isimli iş yerine giden Evren Baysal, Ozan Ögeyik ve Adem Bağlars’ın antrepo içerisinde park halinde bulunan 217 bin sterlin değerindeki 15 aracın üzerine yanıcı madde döküp ateşe verdiler.

Üç kundaklama olayının da azmettiricisi olarak Enver Bahçeciler polis tarafından aranmaya başladı. Ancak Bahçeciler, kundaklama olayından üç gün önce kapağı Türkiye’ye atmıştı bile. Beş yıl süre ile Türkiye’de kalan Bahçeciler, hakkında arama kararı olmasına rağmen KKTC'ne iade edilmedi. Ta ki 2021 yılı sonuna kadar. Türkiye’nin iade edeceğini anlayan Enver Bahçeciler, 13 Aralık 2021 tarihinde Kıbrıs’a giderek teslim oldu. Mahkeme Bahçeciler’i tutuklu yargılanmasına karar vererek cezaevine gönderdi.


KUMARHANELERDE RÜŞVET ÇARKI

KKTC’de gece kulüpleri ve kumarhanelerin sayısının artması paralel olarak mafya gruplarına da alan açtı. Adam kaçırmalar, kundaklamalar, bombalamalar, suikastlar, çek-senet tahsilatçılığı Kıbrıs’ta vakayi adiyeden olaylar oldu. Başbakanların, parti başkanlarının evleri bombalanıyor, mafya birbirinin işyerlerine lav silahlarıyla saldırıyor, alacak-verecek meselelerinde mafya racon kesiyor, Türkiye’de sabıkası olanlar Kıbrıs’ta sabıkası bulunmadığı için kolayca otel, gece kulübü ve kumarhane açabiliyordu.

Adı kriminal olaylara karışanlar adadan sınır dışı edilenler bir süre sonra affediliyor ve adaya yeniden girenler eski sabıkalarına yenilerini ekliyorlardı.

RUM MAFYASINA KİRALAMA 

Örneğin; İsmet Felek bunlardan biri. Uyuşturucu kaçakçılığı, mekân basma, silahlı saldırı sonucu yaralama, haraç isteme, patlayıcı madde bulundurmaktan sabıkaları olan Felek, tam üç kez sınır dışı edilip her seferinde afla adaya dönüp yeni vukuatlar işliyordu.

Özellikle Gazimağusa ve Lefkoşa’da son on yılda onlarca silahlı çatışma, adam kaçırma, bombalama, kundaklanma olayı yaşandı. Listesini yazacak olsak sayfalar yetmez.

KKTC yönetimi de kumarhaneler konusunda yıllarca yasal bir düzenleme yapmaktan kaçındı. Yasa çıkması halinde kumarhanelerden rüşvet alma çarkı duracaktı. Bürokrasi ve siyasilerle bu rüşvet çarkına güvenen kumarhane sahipleri almış oldukları kumarhane lisanslarını kullanarak fuhuş, uyuşturucu ve karapara aklama işlerine girdiler. Güneyde Rum Kesimi’nde kumarhaneler yasak olduğundan Rumların Türk tarafına geçip makinelerin başına geçtiğini bilmeyen yok. Ancak sadece oynamakla mı yetiniyorlar dersiniz. Hayır, KKTC’de kumarhane sahiplerinin gayri resmi olarak kumarhanelerini Rum mafyasına da kiraladığı da biliniyor. 

Kumarhane sahipleri uyuşturucu işine önce hatırlı müşterilerine ikram için girdiler. Adaya teknelerle uyuşturucu ve silah sokmak son derece kolay. Bir tekne Kıbrıs’ta bir limana yanaşıp giriş belgesini imzalayıp serbest dolaşım iznini alırken herhangi bir aramaya tabi olmuyordu. Serbest dolaşım iznini alınan tekne adadaki bir başka limana ya da iskelesi olan bir bölgeye yanaşıp uyuşturucu ve silahı çok rahatça boşaltma imkânına sahipti. 


SORUŞTURMA KAOSA DÖNDÜ

Elmas, Zerrin ve Eylül Güzelyurtlu’nun Güney Kıbrıs’taki evlerinden kaçırılarak öldürülmeleriyle ilgili yapılan operasyonlarda sekiz kişi tutuklandı. KKTC polisinin, Güzelyurtlu cinayetiyle ilgili tutukladığı isimler arasında Falyalı ailesinden biri de vardı. O isim Ali Falyalı’ydı. Cinayet zanlısı olarak tutuklanan Ali Falyalı dışında, Güzelyurtlu’nun uzun süre korumalığını yapan Mustafa Akmandor, kardeşi Fikret Akmandor, Mustafa Çavga, Hikmet Oruç, Sabri Yıldırım, Zafer Eriz ve Emin Özbeyit tutuklananlar arasındaydı.

Cinayet soruşturması bir kaosa dönüştü. Güney Kıbrıs, cinayetin kendi topraklarında işlendiği gerekçesiyle zanlıların iadesini istiyor, KKTC ise ölenin ve sanıkların kendi vatandaşı olduğunu öne sürerek dosyanın kendilerine verilmesini istiyordu. Her iki taraf da bir adım atmayınca sanıklar delil yetersizliği gerekçesiyle serbest bırakıldı. Türk ve Rum kesiminin inatlaşması sonucu diğer sanıklar gibi Ali Falyalı da bu cinayetten yakasını kurtarıyordu.


KAMBERSİZ DÜĞÜN OLMAZ

Kamber değil kamberler demek daha doğru... Bir yerde rant, karapara, uyuşturucu, çek-senet tahsilatçılığı, kuralsızlık olacak da Susurluk çetesi orayı mekân tutmayacak! Uyuşturucu ve rüşvet paralarını aklamak için Kıbrıs’ta off shore bank kuran Susurluk çetesinin bununla yetinmesi mümkün değildi...

Bankadan sonraki yatırımları kumarhane ve gece kulüpleri oldu. Ingiltere’de yargılanan Kıbrıslı iş insanı Asil Nadir’i kaçırarak adaya getiren Susurluk çetesi, kendilerine verecek nakdi olmadığı için Nadir’in Kıbrıs’taki Jasmine Court Oteli’ni bedavaya mı belli bir para karşılığında mı bilinmez, Ömer Lütfü Topal’a aldırdılar. Arkasından Türkiye’de, Ömer Lütfü Topal’ı çete adına tetikçilik yapan özel harekât polislerine öldürttüler. Topal’dan sonra oğlu, gelini ve kumarhanelerinin müdiresi yeni kumarhaneler de alarak işletmeciliğini üstlendi.

Susurluk davasından hapis yatıp çıkan Yaşar Öz de gelince kare tamamlandı. Yaşar Öz’ün sabıka dosyasında Yalova’da kaçak kumarhane işletmek, uyuşturucu ticareti, Londra’da Halkevi başkanına silahlı saldırıda bulunmak gibi suçlar bulunuyordu. Yakalandığında üzerinde Mehmet Ağar imzalı üç yeşil pasaport bir de silah taşıma ruhsatı bulundu. Yaşar Öz, pasaport ve ruhsatı Mehmet Ağar’ın bizzat verdiğini kabul etti ve Ağar’la kendisini öldürülen MİT haber alma elemanı Tarık Ümit’in tanıştırdığını açıkladı.

Tarık Ümit, Kıbrıs’taki First Merchant Bank’ın Mehmet Ağar’la birlikte ortağıydı. Ömer Lütfü Topal’ın casinolarında müdürlük yapan Arzu Tok’a ait Vega Casino’yu satın alan Yaşar Öz, casinonun adını Grand Ruby Casino olarak değiştirdi. Kıbrıs’taki sağ kolu Musa Çakmak’ı da yanında getirmişti. Musa Çakmak kim mi? Susurluk çetesinin lider kadrosundan İbrahim Şahin’in koruması. Bir diğer isim de dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı Azmi Karamahmutoğlu’nun kardeşi Saim Karamahmutoğlu idi. Saim Karamahmutoğlu, Kıbrıs’ta sanal bahis işine de girmişti. Bu ekip hem kumarhane işletiyor hem de çek senet tahsilatçılığı yapıyordu. Yabancısı olduğu işler değildi zaten.

(III) Falyalı’nın adım adım yükselişi

Halil Falyalı, kardeşleriyle birlikte sanal bahisin Kıbrıs’taki ilk büyük patronu Veysel Şahin’in yanına geçince, bir anda şansı açıldı. O da patronu gibi otel, kumarhane ve sayısız gayrimenkulün sahibi oldu, sonra da kavga başladı.

Kıbrıs’ta sabıkası bulunmayan Yaşar Öz’ün, ilk icraatı,
KKTC vatandaşı olma için 300 bin lira karşılığında Kıbrıslı Nergis Samis ile evlenmekti. Vatandaşlık işlemi tamamdı, sırada para vurgunu vardı. Önce en iyi bildiği işi yaparak çek-senet tahsilatçılığına başladı. Bazı dükkân ve otomobillerin kurşunlanmasından da sorumlu tutulan Öz, ardından kumarhane işletmeciliğine soyundu. 

Ömer Lütfü Topal’ın kumarhanelerinde müdürlük yapan Arzu Tok’un işlettiği Vega Casino’yu aldı. Adını da Ruby Casino’ya çevirdi. Bu arada Arzu Tok’a da bir parantez açalım. Kendisi Siirtli mafya babası Hasan Heybetli’nin eski eşi olur...

Tarihler 4 Kasım 2021’i gösterdiğinde Girne’de silahlar patladı. İki kişi yaşamını yitirdi. Mekân, Yaşar Öz’ün sahibi olduğu Ruby Casino, ölenler, ise Susurluk sanığı eski Özel Harekât Dairesi Başkanı İbrahim Şahin’in koruması Musa Çakmak ile Hüseyin Dönmez’di. Musa Çakmak’ın Danıştay saldırısına da adı karışmıştı.

Saldırıyı yapan da tanıdık bir isimdi. Ankaralı mafya babası “Kürt Ahmet”in oğlu İdris Melih Turgut. Bu ismin şöhreti sadece babasından kaynaklanmıyor. Adı, Nazire Dedeman’ın oğlu ve holdingin tek erkek varisi Umut Dedeman’ın ölümüne karışmıştı. Kaza kurşunuyla hayatını kaybettiği iddia edilen Umut’un ölümüyle ilgili açılan davada, 18 milyon lira para cezasına çarptırılmıştı.

Gözaltına alınan Denizkızı Otel’in işletmecisi İdris Melih Turgut’un ifadesine göre, Yaşar Öz, Turgut’un işlettiği Denizkızı Casino’da kumar oynamış ve 350 bin dolar para kaybetmiş. Karşılıklı anlaşma ile borç 200 bin TL’ye düşürülmüş. Saldırının olduğu gece Yaşar Öz, Turgut’u arayarak borcuna karşılık çek vermek istediğini söylemiş. Bunun üzerine adamlarıyla Yaşar Öz’ün kumarhanesine giden Turgut, Yaşar Öz’le konuşurken korumalar arasında tartışma çıkmış ve silahlar patlamış. Çatışmada Musa Çakmak ile Hüseyin Dönmez ölmüş, bir kişi yaralanmış.

Hüseyin Dönmez’in cenaze töreninde yine bir tanıdık ismi görüyoruz. O kişi Susurluk çetesinin tetikçisi Ayhan Çarkın...

SİSTEMİN PATRONU MATTERSON

Kıbrıs’ta sanal bahis sektörünün yerel patronları Veysel Şahin ve daha önce Şahin’in koruması sonrasında da ortağı olan Halil Falyalı olarak görünse de asıl patron İngiltere’deki Scott Williams Matterson. 

İngiltere’deki 400 milyar dolarlık legal bir bahis şirketinin üst düzey yöneticiliğini yapan Matterson’ın sanal bahisin oynandığı her ülkede bir Veysel Şahin’i ya da Halil Falyalı’sı bulunuyor. Sanal kumar çetesi, sunucuları (server) İsrail, Kıbrıs, Malta ve Londra’da olan siteleri yayına sokuyor. İstanbul’da açtıkları altı ofis üzerinden sistem yönetiliyor. Daha sonra, 300 kişiye aylık 2 bin TL maaş ödeyerek onlardan banka kartı çıkarmaları isteniyor. Kumar oynayan kişi, bu banka hesaplarına para yatırıyor. Ardından kullanıcının hesabına kredi yüklemesi yapılıyor. Paralar çekilerek merkez hesaplarına yatırılıyor.

Ardından Türkiye’deki yöneticiler kendi payını alıp her ay en az 50 milyon doları, bir döviz bürosu aracılığıyla Scott William Matterson’a gönderiyor.

KORUMA BARONA RAKİP OLUYOR

Sanal bet ya da bahis organizasyonunun Kıbrıs’taki ilk büyük patronu Sivaslı Veysel Şahin’di. Otelleri, gayrimenkul yatırımları, kumarhaneleri olan Şahin, onlarca sanal bahis sitesinin patronluğunu yapıyordu. Şahin, 5 milyar dolarlık bir paraya hükmederken bir koruma ordusuyla geziyordu. Korumalarından biri de Halil Falyalı’ydı.

Kardeşleriyle birlikte Kıbrıs’ta çek-senet tahsilatçılığı ile haraç işlerini yürütürken Veysel Şahin’in yanına kapağı atınca bir anda şansı açıldı. Veysel Şahin’in kendisine verdiği birkaç sanal bahis sitesini işleterek servetini büyüttü. O da Şahin gibi otel, kumarhane ve sayısız gayrimenkulun sahibi oldu. Sonra da Şahin’e rakip...

Türkiye’de tanınması Sedat Peker’in ifşaatı sonucu oldu. Ama Falyalı, Kıbrıs’ta kimilerine göre kumar baronu kimilerine göre ise “hayırsever işadamı” olarak zaten ünlüydü. En büyük hayrı da siyasilere yapıyordu. Falyalı’nın 2009 seçimleri öncesi Derviş Eroğlu’na 3 milyon sterlin verdiği Kıbrıs basınında yer almıştı. 

Halil Falyalı’nın da pazara girmesine rağmen Veysel Şahin, sektörün en büyüğü olarak hem Kıbrıs hem de Türkiye’de yasadışı bahis pazarının en büyük patronuydu. Veysel Şahin hakkında Türkiye’de davalar açılıyor ama her seferinde rüşvet çarkı sayesinde yakasını kurtarıyordu. Şahin hakkında Türkiye’de ilk dava 2009’da açıldı. Sanal bahis nedeniyle açılan dava da 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Dosya, yapılan itiraz üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gitti. 6. Ceza Dairesi 29 Eylül 2017 günlü kararıyla Yerel Mahkeme’nin verdiği 3 yıl 4 aylık hapis cezasını onadı. Böylece ceza da kesinleşmiş oldu.

Ancak Şahin’in avukatları kararı veren İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir başvuru yaparak yargılamanın yenilenmesini talep etti. Gerekçe olarak da İstanbul 42. Asliye Mahkemesi’nde sanıklar hakkında devam eden bir yargılama olduğunu, iki dosya arasında “hukuki kesinti bulunmasını’ gösterdi.

Yargılanmanın yenilenmesi talebini değerlendiren İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi talebi reddetti. Sanıkların avukatı da ret kararına itiraz ederek dosyayı bir üst mahkeme olan İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşıdı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 22 Aralık 2017 günü şaşırtıcı bir şekilde itirazı kabul edip İstanbul 42. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosya ile birlikte hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle yeniden yargılama kararı verdi. Mahkeme, hükümlüler hakkındaki cezaların infazının ayrı ayrı durdurulmasına da karar verdi.

Dosyaları hakkında verilen yeniden yargılama kararı ile ilgili Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvuru yaparak kararın durdurulmasını talep eden İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyada yargılanmanın yenilenmesini gerektirecek nedenlerin oluşmadığını, üst mahkeme tarafından yargılanmanın yenilenmesi ve infazın durdurulmasına ilişkin verilen kararın usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu belirtti. 

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanal kumar çetesi baronu Veysel Şahin ve yakınları hakkında verdiği garip karar, Hâkimler Savcılar Kurulu gündemine de taşındı. HSK 1. Dairesi, kararın hukuksuz verildiği yönünde görüş belirtip soruşturma izni vermesi üzerine, Teftiş Kurulu Başkanlığı harekete geçti. Teftiş Kurulu’nca hazırlanan ön raporda kararda imzası bulunan İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Hakkı Yolmaz ve İsmet Karabulut’un açığa alınması talep edildi. Talebi değerlendiren HSK 2. Dairesi de İsmail Hakkı Yolmaz ve İsmet Karabulut’un 3 ay süre ile geçici olarak açığa alınmasına hükmetti. 


KIBRIS SANAL BAHİSİN DE MERKEZİ OLUYOR

Bilişim teknolojisi sanal bankacılık, hisse senedi aracı kurumu haline gelecek kadar gelişmişse sanal bahis ve kumar bu gelişmenin dışında kalamazdı. Avrupa’da başlayan sanal bahis ve kumar ışık hızıyla dünyanın dört bir yanına yayıldı. Tabii Türkiye ve Kıbrıs’a da. Kumarhanelerin yasak olduğu Türkiye’de internetten “İddaa” tekeli dışında bahis ve kumar oynatılması 2007 yılında yasaklanınca tıpkı kumarhane olayında olduğu gibi KKTC’de serbest olduğundan yurdum insanı da Kıbrıs merkezli sanal bahis sitelerinin müdavimi oldu.

Milyon hatta milyarlarca doların döndüğü bu büyük pazarı da kumarhane sahipleri fırsata çevirdi. Hemen çevrimiçi bahis ruhsatı aldı ve oradan yasadışı bahise yöneldiler. Yasadışı bahiste vergi ve spor kulüplerine pay gibi giderler de olmadığı için kâr katmerliydi. Bu tür giderler olmayınca ve dağıtılan pay miktarı da aynı oranda yüksek olunca milli piyango, loto, toto ya da iddia yerine sanal bahise yönelenler çığ gibi büyüdü.

Yasadışı sanal bahis Kıbrıs’ta serbestti ama nüfusu ve halkın geliri bu pazarı ayakta tutamazdı. Türkiye’de 84 milyonluk pazara uzanmak kârları da katlayacaktı. Hemen Türkiye’de gizli ofisler kuruldu, yüksek maaşlarla yazılımcılar, hesaplarını kullandıracak kişiler ve bankamatiklerden para tahsilatı yapacak elemanlar bulundu. Kullanıcı panellerinin şifrelerini Türkiye’deki elemanlarına vererek internet sitesinde yurtiçi ve yurtdışı bahisler açıldı. GSM hattı aldıkları binlerce örgüt üyesine maaş gibi para ödeyerek banka hesapları açtırıyorlar ve bu hesapları sitelere tanımlıyorlar. İnternet bankacılığına açılan bu hesaplarda GSM hatlarına gelen mesajlarla onayladıkları binlerce banka işlemi yapabiliyorlar. Para trafiğini gizlemek için de sanal şirketler kuruldu mu işlem tamam...


HANDİKAP OPERASYONU

İstanbul’da “Handikap operasyonu” adıyla sanal bahis çetelerine operasyon düzenlendi. 

Operasyonda 39 kişi tutuklanırken Veysel Şahin Türkiye’de olmadığı için yakalanamadı. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Şahin ve 236 şüpheli için 25 yıla kadar hapis istemiyle dava açılırken “Kıbrıs’ta olan Şahin için Türkiye ile KKTC arasında iadesi için görüşmeler başladı.

Operasyon yapılırken İstanbul’da bulunan İngiliz Patron Scott Willams Matterson ile gümrüklü sahada bekleyip gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra Türkiye’yi terk etmişti. Şahin’i gözaltına almaya giden polisler ikametgâh adresinde tabii ki bulamadı. Zira Şahin’e haberler çoktan uçmuş ve o da operasyondan saatler önce milyon dolarlık yatıyla adayı terk etmişti. Ancak Şahin, babasını ziyaret için geldiği Sivas’ta özel uçağına binerken yakalanıp cezaevine gönderildi. Silivri 1 Nolu L Tipi kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nün gönderdiği cevabi yazıda ise şok bir veri ortaya çıktı. Buna göre Veysel Şahin’i sadece iki ay içinde 103 avukat tam 303 kez ziyaret ederek bir rekora imza atmış... Veysel Şahin, ilk operasyondan sonra hakkında arama kararı sürerken Çağatay adlı bir polis müdürünün Türkiye’den Kıbrıs’a gelerek 500 milyon dolar rüşvet karşılığında adını dava dosyasından çıkarmayı vaat ettiğini söylemişti. 

(IV) Şahin ve Falyalı’nın vârisleri kim olacak?

Sanal bahis sektörünün Kıbrıs’taki iki büyük baronu Veysel Şahin ve Halil Falyalı’ydı. Şahin’in tutuklanması ve Falyalı’nın ölümünden sonra en çok tartışılan konu ise onların yerine kimlerin geçeceği.

Kumarhaneler, yüzlerce sanal bahis sitesi, oteller ve gayrimenkul şirketleri iştahları kabartsa da buralara “çökmek” o kadar kolay değil. Veysel Şahin’in Murat ve İsmail Şahin adlı kardeşleri olsa da sistemi sağ kolu Derkan Başer’in yöneteceği de sır değil...

PEKİ DERKAN BAŞER KİM?

Veysel Şahin’le birlikte Kıbrıs’ta yüzlerce sanal bahis sitesini yönetiyor. Türkiye’de 2017’de sanal bahis çetelerine yönelik başlatılan “Handikap Operasyonu” kapsamında Veysel Şahin’le birlikte tutuklanan Derkan Başer, Şahin’in avukatları tarafından Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan itiraz sonucu iki kişi ile birlikte tahliye edildi. Veysel Şahin’in eksik evraklardan dolayı işlemleri aynı gün tamamlanamadı. Tahliye edilenler aynı gün Türkiye’yi terketti. Çünkü mahkemeden şaibeli bir kararla tahliye edildiklerini en iyi onlar biliyordu. Bu kararın alınması için neler verildiğini de... O nedenle tahliyelerine savcılığın itiraz edip yeniden tutuklanma ihtimaline karşı kaçma yolunu seçtiler. Derkan Başer, soluğu Gürcistan’da aldı.

Nitekim Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aldığı bu şaibeli karara savcılık aynı gün itiraz etti ve yeniden tutuklanmaları yönünde karar çıkarttı ama kuşlar kafesten uçmuştu. Hemen haklarında Interpol’den kırmızı bültenle arama kararı da aldırıldı. Gürcistan’da yakalanan Derkan Başer, birkaç gün sonra salındı. Türkiye’de haklarında arama kararı olan diğer suçlular gibi onun da Gürcistan’ı seçmesi boşuna değildi. Başer Gürcistan’da boş durmadı. Hemen kolları sıvadı ve kendisine bir de ortak buldu. O kişi cinayet suçuyla aranan Metro Turizm’in sahibi Galip Öztürk’tü. Gürcistan’da sanal bahis siteleri, otel, ocakbaşı ve kumarhane işletmeciliğine soyundu. Toplam 5 milyar dolarlık serveti olduğu söylenen Başer de Veysel Şahin gibi lüks araba koleksiyonu ve lüks yaşama düşkünlüğü ile biliniyor...

BİR ULUCANLAR EKSİKTİ


Kıbrıs’ta milyar dolarların döndüğü kumar ve bahis sektörü, Türkiye’de haraç, kumar, çek-senet tahsilatçılığı, uyuşturucu ticareti ve karapara aklama olayları ile anılan mafya gruplarının iştahını kabarttı. Susurluk Çetesi, Kürt Ahmet’in çocuklarından sonra Ulucan ailesi de adadaki büyük pastadan pay kapma yarışına girdi. Kıbrıs’a uzanan Elazığlı Ulucanlar, Türkiye’de yer altı dünyasından Necdet Ulucan’ın yeğenleri.

Geçtiğimiz ay sanal bahis sektörünün büyük aktörlerinden Bulut Akacan’dan istedikleri 1 milyon sterlin verilmeyince Akacan’ın babasına silahlı saldırıda bulundular.

Bulut Akacan da diğer baronlar gibi gayrimenkul, akaryakıt istasyonları ve otelcilik yatırımları ile tanınsa da asıl işlerinden biri yasadışı sanal bahis sitelerini yönetmek. Geçmişte, darp ve yasadışı kumar oynattığı gerekçesiyle hakkında dava açılan Bulut Akacan’ın, Ulucan ailesinin fertleriyle oldukça yakın. Öyle ki birbirlerinin evlerinde kalacak kadar...

Ancak iki grup arasındaki dostluk bir alacak verecek meselesi yüzünden açıldı. Iddiaya göre Akacan ve iki koruması alacak meselesine görüşmek üzere Çetinkaya Spor Kulübü Yöneticisi Erhan Başay ve Zeki Asımoğlu ile Girne’de bir restoranda buluştu. Buluşma sırasında Akacan ile Başay tartışmaya başladı. Tartışma devam ederken, korumalar olaya müdahil oldu. Akacan ve iki koruması, Erhan Başay ve Zeki Asımoğlu’nu darp etti. Saldırı sonrasında kafatası çatlayan Zeki Asımoğlu ağır yaralandı, Başay ise hafif yaralandı. 

Olayla ilgili konuşan Başay, “Uzun süredir Bulut Akacan’dan alacağım vardı. Alacağımı vermedi, beni tehdit etti. Akacan, daha sonra buluştuğumuz restoranda da saldırdı” dedi.

Ulucanlar, darpedilen Asımoğlu’nun akrabaları olduğu gerekçesiyle Akacan’dan 1 milyon sterlin kan parası istedi. Akacan’ın bu parayı vermeye yanaşmaması üzerine önce restaurantına adamlarını gönderip on el ateş ederek uyardılar. Akacan, tehdit ve silahlı saldırı ile ilgili Melik Fırat ve Levent Ulucan hakkında savcılığı suç duyurusunda bulundu. Delil olarak da ses kayıtlarını sundu. Ancak bir süre sonra davayı geri çekti.

Bu uyarı sonucunda yine “kan parası”nı alamayınca 31 Ocak 2021 günü Akacan’ın babasını kurşun yağmuruna tuttular.

Bulut Akacan, babasının vurulması ile ilgili hiçbir işlem yapılmayınca kendi ağzından yayınladığı bir video görüntüsünde önemli ifşaatta bulundu.

BÜYÜKELÇİNİN ADI DA KARIŞIYOR

Akacan, daha önce haklarında suç duyurusunda bulunduğu Ulucanlar’ın devlet tarafından korunduğunu, tutuklu olduğu dönemde davasını çekmek için kendisine baskı uygulandığını, hatta Türkiye’nin KKTC Büyükelçisi tarafından “Ulucanlar benim köylümdür. Sen onlara kumpas kurdun. Ben ilgileneceğim bu konuda” dediğini aktardı.

Ulucanlar gibi Elazığlı olan Lefkoşa Büyükelçisi ve savcılık bu iddiaları yalanladı.

Miyase İlknur / CUMHURİYET


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder