12 Mayıs 2023 Cuma

14 Mayıs ve sonrasında Türkiye - Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet

 

Mitinglerde taşlı saldırılar... Bel altı videolar... İftiralar... Dehşet verici nefret söylemleri... 

Seçim ortamında yaşananların hiçbirinin demokrasi ile ilgisi yok. Aylardır adeta aynı toplumda değil, birbirine tümüyle düşmanlaşmış iki toplumun karşı karşıya geldiği, utanç verici iddiaların havada uçuştuğu, televizyonlarda nesnellikten uzak tamamen partizanlaşmış yorumcuların konuştuğu bir dönemden geçtik. 

Pazar günü hepimiz oylarımızı kullandıktan sonra ve o akşam sonuçlar açıklanmaya başladığında yeni bir dönemin başlaması umudu içindeyiz. 

İstiyoruz ki insanlar depremlerde, maden ocaklarında ya da doğal afetlerde devlet yetkililerinin ihmal ve hataları yüzünden ölmesin, giden canların ardından “fıtrat” denmesin!

İstiyoruz ki cumhurbaşkanı vatandaşlara, “sürtük, çürük”, ülkemizin kurucularına “ayyaş” diyemesin!

İstiyoruz ki iktidarı eleştirmek suç olmasın; yargı bağımsız olsun.

İstiyoruz ki bilim insanları çekinmeden bilimsel gerçekleri ortaya koyabilsin.

İstiyoruz ki sanatçılar siyaset hakkında konuşunca hakarete uğramasın.

İstiyoruz ki gençler bu ülkeden umudunu kesip başka ülkelere göç etmesin.

İstiyoruz ki müzik festivalleri iptal edilmesin, müzisyenler intihar etmesin.

İstiyoruz ki kadınlar “doğum makinesi” gibi görülüp eve kapatılmasın, İstanbul Sözleşmesi tekrar uygulamaya konulsun.

İstiyoruz ki insanlar etnik kökenleri, inançları, cinsel yönelimleri nedeniyle ötekileştirilmesin.

İstiyoruz ki kamu kaynakları hortumlanmasın; halk artık biraz olsun huzur bulsun!

GELECEĞE İLİŞKİN UMUDU YEŞERTMEK

Pazar günü bunlar için oy vereceğiz. Demokrasinin asgari ölçüde var olduğu ülkelerde halk adalete olan güvenini yitirmediğinden, geleceğe ilişkin umudunu da koruyabiliyor, görüşlerine en uygun politikaları olan partiye rahatlıkla oy verebiliyor. Türkiye’de son 21 yılda insanlar bu umudu kaybetti, ittifak siyaseti yüzünden istediği partiye oy verme hakkı da neredeyse yok oldu.

AKP’nin parti devletinde adam kayırmanın, cemaatçiliğin, yeğenciliğin, torpilin toplumun her alanına sızmasıyla, bu çemberin dışında kalanlar için hayat cehenneme döndü. 

14 Mayıs’taki seçim, halkın tüm bunlara tepkisini gösterecek ve öyle görünüyor ki, o tepki sert olacak.

AKP’nin gidişi, ülkenin üzerine çöken yobaz ve rantçı karanlığın dağıtılması için ilk işaret olacak. 

Ama sanılmasın ki 14 Mayıs’tan sonra her şey kusursuz olacak... 

SEÇİM SONRASINDA SÜRECEK MÜCADELE

Daha önce bu köşede yazdığım gibi, milletvekili adaylarından da anlaşıldığı üzere, TBMM’de İkinci Cumhuriyetçi bir tasarım yapıldı. Yetmez ama evetçiler, liberaller ve siyasal İslamcıların ağırlıkta olduğu bir Meclis’te Türkiye için çok sorunlu bir dönem yaşanacağını, İkinci Cumhuriyetçi taleplerin gündeme geleceğini ve bu yönde bir gerilimin doğacağını düşünüyorum.

Üstelik Cumhuriyet’in 100. yılında gerçek anlamda Cumhuriyet Devrimi’ne ve onun ilkelerine sahip çıkan milletvekili sayısı da çok sınırlı olacak. 

Bu seçimden sonra, iktidar değişse de “Tarikatlar ve Cemaatler Dağıtılsın!” diye haykırmaya devam edeceğiz. 

Yine en ön cephede laikliği savunacağız, yine siyasal İslamcılara direneceğiz.

Kamuculuk ve sosyal devlet için mücadele vereceğiz.

İşçi sınıfının hakları için sesimizi yükselteceğiz. 

Özelleştirmelere ve piyasacı yaklaşımlara karşı duracağız.

14 Mayıs’taki seçim, AKP’nin yarattığı faşizan karanlığı dağıtma olanağının kapısını aralamak için yapılan bir seçimdir. 

Tek turlu olmasını dilediğim bu seçimden sonra da laik, kamucu, antiemperyalist, Cumhuriyet ilkelerini ve Aydınlanma değerlerini sahiplenen, işçiden ve emekçiden yana hakça bir düzenin kurulabildiği tam bağımsız bir Türkiye için aynı azimle mücadeleyi sürdüreceğiz!

Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder