16 Ağustos 2023 Çarşamba

Birgün KÖŞE - 16 AĞUSTOS 2023 -

 


Mafya günlükleri (Timur Soykan-Birgün)

Ucuza satılan vatandaşlık, kara paranın aklanmasının önünün açılması, rant düzeni ve devletteki çürüme Türkiye'ye mafya akınını doğurdu. Bununla birlikte Türkiye bir kokain rotasına dönüştürüldü.

Türkiye’nin dünya mafyasının üssüne dönüşmesiyle ilgili örneklerin sonu gelmiyor. Cumhur İttifakı tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının çok ucuzlatılması dünya mafyasının Türkiye'ye akın etmesine neden oldu. Kara paralarıyla yatırım yapan ya da 400 bin dolara ev satın alan uluslararası suç örgütlerinin liderleri Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin arkasında saklanabiliyor. Bu sayede Türkiye'de yakalansalar bile yargılanacakları ülkeye iade edilmiyorlar. Dubai'nin kendileri için güvenli bir liman olmaktan çıkmasından endişe eden mafya liderleri soluğu Türkiye'de alıyor.

Süleyman Soylu'nun İçişleri Bakanlığı döneminde bunun çok sayıda örneğiyle karşılaştık ve yazdık.

Marmaris'te bir parktaki bankta para dolu çantasını unutan ve karakola çantasını iade etmek için çağırılan kişinin İsveç'in kırmızı bültenle aradığı çete lideri Rawa Majid olduğu anlaşılmıştı. İsveç'i kana bulayan bu uyuşturucu kaçakçısı, Bodrum'da villa alarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştu. 4 ay sonra tahliye oldu ve vatandaş olduğu için İsveç'e iade edilmedi.

Almanya merkezli büyük bir dolandırıcılık şebekesinin lideri olduğu iddia edilen İran asıllı Ahmet Nazari'nin Türk vatandaşı olduğunu Sedat Peker gündeme getirmişti.

Üstelik kırmızı bültenle aranan bu suç örgütü liderine silah ruhsatı da verilmişti. Sedat Peker, Ahmet Nazari'nin arkasında Mehmet Ağar'ın olduğunu öne sürmüştü.

Sedat Peker'e suikast planına finansör olduğu iddiasıyla Dubai'de tutuklanan Ahmet Nazari'nin tahliye olduktan sonra İstanbul'a döndüğü iddia ediliyor.

Hollandalı yetkililer de Avrupa'nın en büyük uyuşturucu baronlarından Jos Leijdekkers'in Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu iddia etmişti. Bu konuda kesin bir delil yok.

Ama Hollanda medyası yıllarca bu uyuşturucu kaçakçısının Dubai ve Türkiye'de yaşadığını ve kara parayla mülkler satın aldığını anlattı. Süleyman Soylu'nun İçişleri Bakanlığı'ndan ayrılmasından kısa süre sonra, haziran ayında Jos Leijdekkers'in çetesine önemli bir operasyon yapıldı ve 1 milyar TL'lik mal varlıklarına el konuldu.

10 MİLYAR DOLARLIK TİCARET

Ama 10 milyar dolarlık uyuşturucu ticaretini yönettiği öne sürülen Jos Leijdekkers kayıplara karıştı. Kısa süre sonra onun sağ kolu Isaac Bignan ise Türkiye'den kaçmaya çalışırken yakalandı.

'Balina' kod adlı ve kırmızı bültenle aranan Isaac Bignan'ın karısı ve çocuklarının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı aldığı iddia ediliyor. Halen hapiste olan Isaac Bignan, Hollanda'ya iade edilmemesi için uğraşıyor. Bu çetenin içinde Türk vatandaşlığı alan kaç kişinin bulunduğu soru işareti.

Belçika medyasında son olarak gündeme gelen bir iddia, tablonun çok daha vahim olduğunu ortaya koyuyor. Standaard internet sitesinin muhabiri Mark Eeeckhaut'un haberine göre; ülkenin en büyük uyuşturucu kaçakçılarından Bosna Hersekli 38 yaşındaki Sani Al Murdaa ve onun sağ kolu 48 yaşındaki Arnavut Flamur Sinanaj'ın İstanbul'da yaşadığı tespit edildi.

Belçika kırmızı bültenle aradığı bu kişilerin iadesi için Türkiye'ye başvuru yaptı. Ancak Türkiye'den gelen yanıtta Sani Al Murdaa ve Flamur Sinanaj'ın Türk vatandaşı olduğu ve iade edilmeyeceği belirtildi. Bu iki uyuşturucu kaçakçısı Belçika'nın Anvers limanında yakalanan 3.2 ton kokain davasında aranıyor. Latin Amerika'dan Avrupa'ya kokain sevkiyatının önemli isimlerinden olduğu öne sürülen Sani Al Murdaa Karadağ merkezli Skaljari suç örgütünün önde gelen üyelerinden biri.

Skaljari Çetesiyle yine Karadağ merkezli Kavac Çetesi'nin Avrupa'daki savaşında 50'yi aşkın kişi öldürülmüştü. Son olarak Skaljarilerin lideri Jovan Vukotiç 8 Eylül 2022'de İstanbul Mecidiyeköy'de öldürülmüştü. Onu Türkiye'deki mafya gruplarına öldürten Kavac Çetesi'nin liderleri de İstanbul'da yakalanmıştı. Vukotiç'in ve onu Türkiye'deki mafya gruplarına öldürten Kavac liderlerinin oturum izni almaya çalıştıkları ortaya çıkmıştı. Üstelik Kavac liderlerinden ele geçirilen flash disklerde iki yıl önce İstanbul'da Skaljari örgütü liderlerinden Risto Mijanoviç'i işkence yaparak öldürdükleri görüntüler bulunmuştu. İşkence yapılan ve cinayetin işlendiği Sarıyer'deki lüks villanın sahibi ise Avrupa'nın en çok aranan uyuşturucu kaçakçılarından Zeljko Bojaniç idi. Tüm dünyada kırmızı bültenle aranan Bojaniç'in sahte kimlikle 8 yıldır Sarıyer'de lüks hayat sürdüğü anlaşılmıştı.

Ayrıca Belçika, 'Siyah' lakaplı suç örgütü lideri Abdelilah E.M.'nin de Türkiye'de olduğun tespit etmiş ve iadesini istemişti. Ancak suçluları iade anlaşması olmadığı için Türkiye 'Siyah'ı da iade etmemişti. Belçika İçişleri Bakanı yaptığı bir açıklamada Türkiye'de suçlulara vatandaşlık verilmesini eleştirmişti. Sadece Avrupa değil, Güney Amerika'daki uyuşturucu baronlarının da Türkiye'yi mesken tuttuğu iddia ediliyor. Latin Amerika ülkesi Ekvador'da uyuşturucu ve çetelerle mücadele sözü veren devlet başkanı adayı Fernando Villavicencio geçen hafta suikastla öldürüldü. Kısa süre önce uyuşturucu baronlarınca tehdit edildiğini söylemişti. Devlet başkanı adayını öldürttüğü iddia edilen  Los Choneros Cetesi'nin lideri Adolfo Macias 4 bin asker ve polisle yapılan operasyonla bir cezaevinden daha güvenlikli bir hapishaneye sevk edildi.

Bolivya medyası bu çetenin rakibi ve Ekvador'un ikinci büyük çetesi Los Lobos'un lideri Chavarria'nın Türkiye'de olduğunu öne sürdü. Vatandaş yapıldığına dair bir bilgi yok. 

'Pipo' lakaplı çete liderinin Bolivya Cezaevleri'nde 8 bin mensubunun olduğu iddia ediliyor. Bu çete Meksika'nın büyük kartelleriyle ortak hareket ediyor.  

VATANDAŞLIK UCUZA SATILIYOR

Son yıllarda ucuza satılan vatandaşlık, kara paranın aklanmasının önünü açan Varlık Barışı yasaları, mafyanın meşrulaştırıldığı rant düzeni ve devletteki çürüme Türkiye'ye mafya akınını doğurdu.

Bununla birlikte Türkiye bir kokain rotasına dönüştürüldü. Sadece Avrupa ve Ortadoğu pazarına giden yollar oluşturulmadı. Türkiye de büyük bir pazar oldu. 

Hollandalı baron Jos Leijdekkers'in çetesine Haziran ayında yapılan operasyon buna karşı harekete geçileceği umudu yarattı ve Avrupa'daki yetkililer de bu umudu ifade etti.

Ancak devamı gelecek mi? Gelecekse operasyonlar derinleştirilecek mi? Bu mücadelenin inandırıcı olması için şu soruya yanıt bulunmalı:

Hakkında kırmızı bülten olan, sabıkalı kişiler nasıl Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabildi? Çünkü yasaya göre bu kişilerin vatandaş yapılması imkansız. Bunu sağlayacak kadar güçlü bir çete mi var ve bu gücü nereden alıyorlar?

Bu sorular aydınlatılmadan Türkiye'nin bir mafya üssü olmaktan kurtulması imkansız.

ÇERKES CENGİZİN PASTASI

Türkiye'nin dünyadaki suç örgütlerinin üssüne dönüşmesinde mafyaya sağlanan meşruiyet önemli rol oynuyor. Bunun bir portresi olan Çerkes Cengiz'i daha önce anlatmıştık. Çerkes Cengiz lakaplı Cengiz Şıklaroğlu, yıllardır yeraltı dünyası imajını aleni bir şekilde sergiliyor. Bir gün yatacağı cezaevine 100 araçlık konvoyla gitmişti. Rusya'dan Türkiye'ye gelişinde havalimanında kendini yüzlerce kişiye kahramanlar gibi karşılatmıştı.

Beykoz'daki malikanesinde aslan, timsah, yılan beslediği görüntüleri sık sık sosyal medya hesaplarında paylaşıyor. Kardeşlik isimli örgütünde 10 binlerce kişinin olduğunu iddia ediyor. Ama tüm bunlar yetmedi. 'Çerkes Yapım' isimli şirket kurarak kendi dizisini bile çekti. Mafya dizisindeki acımasız sahneleri Youtube hesabında paylaştı. Bir süredir sosyal medya hesabını takip etmiyordum.

birgün.net Yayın Koordinatörü Uğur Koç dikkatimi çekti. Mafya temalı doğum günü pastasını sosyal medyada paylaşmış. Silah, para ve uyuşturucu sembolleriyle dolu pasta Türkiye'deki durumu özetliyor. Burası mafya için böyle bir cennet işte.

Barış Pehlivan’ın Avukatı Hüseyin Ersöz: Can güvenliği riski var! (Birgün)

Yazıları nedeniyle Silivri Cezaevi’ne giren gazeteci Barış Pehlivan‘ın avukatı Hüseyin Ersöz, Pehivan’ın cezaevindeki durumuna dair bilgi verdi. Ersöz, süreç içerisinde hakkında çıkan haberlerden sonra Pehlivan’ın cezaevinde can güvenliği riski oluştuğunu ve cezaevi müdürlüğüne durumu ileterek tedbir alınmasını istediklerini aktardı.

Gazeteci Barış Pehlivan, yazıları gerekçe gösterilerek hakkında verilen hapis cezası nedeniyle Silivri Cezaevi’ne girdi.

Pehlivan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, TELE1 ekranlarında yayınlanan Açıkça programına konuk olarak gazeteci Barış Pehlivan’ın cezaevindeki durumuna dair bilgiler verdi.

Ersöz, Pehlivan’ın ankesörlü telefon kartı satın alarak yakınlarıyla iletişim kurabildiğini söyledi. Şu anda kendisi dahil 5 kişilik bir koğuşa yerleştirildiğini aktaran Ersöz, aynı zamanda Barış Pehlivan’ın açık cezaevi kurumunda olduğu için cezaevi kütüphanesinde görevlendirileceğini belirtti.

“CAN GÜVENLİĞİ RİSKİ…”
Ersöz sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün vermiş olduğumuz dilekçede Barış’ın can güvenliğiyle ilgili konuları dile getirmiştik. Çünkü son 1 haftadır 10 gündür yapılan haberlerin altındaki yorumlara baktığımızda, ‘Senin idam edilmen gerekirdi’, ‘Umarım cezaevinde senin işini bitirirler, sustururlar’, ‘vatan haini’ gibi  tehdit ve hakaret içeren nitelendirmelerin yer aldığını görüyoruz. Bu aslında Barış Pehlivan açısından, kamuoyunda geniş yer tutması sebebiyle, can güvenliği riskini beraberinde getiren bir durum oluşturduğu düşüncesindeydik. Gerekli tedbirlerin alınmasını talep ettik. Bunlar can güvenliğini sağlama konusunda yeterli midir, değil midir yarın Barış’ı ziyaret ettiğimizde değerlendirme şansımızı elde edeceğiz."

PEHLİVAN: BENİ BİR KATİLDEN DAHA TEHLİKELİ GÖRÜYORLAR

Pehlivan, cezaevi önünde yaptığı açıklamada, TBMM’de çıkan son yasada kendisini de kapsayan hükmün yok sayıldığını belirterek, “Haftalardır bana açıklama yapılmasını bekliyorum. Neden beni de kapsayan yasadan faydalandırılmıyorum. Benim bir tecavüz hükümlüsünden, cinayet hükümlüsünden, bir uyuşturucu satıcısından daha tehlikeli olduğumu mu düşünüyorlar. Ben buna isyan ediyorum” dedi.

RTÜK'ten KRT ve TELE1’e program durdurma cezası (Birgün)

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyeleri İlhan Taşcı ve Tuncay Keser, RTÜK’ün KRT TV’ye ve TELE1’e program durdurma ve para cezası verdiğini açıkladı. Her iki kanala da yüzde 3 para cezası, 3 kez de program durdurma cezası verildi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, KRT TV ve TELE1'e 3 kez program durdurma ve yüzde 3 para cezası verdi.

Kararı, RTÜK üyeleri İlhan Taşcı ve Tuncay Keser duyurdu.

Taşcı, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:

“RTÜK, Haftanın Panoraması adlı programda ‘devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne aykırı’ yayın gerekçesiyle KRT’ye; Forum Hafta Sonu programında ‘milli ve manevi değerlere’ aykırı değerlendirme savıyla da TELE1’e yüzde 3 para 3 kez de program durdurma cezası verdi.”

RTÜK üyesi Tuncay Keser de kararı sosyal medya hesabında şu mesajla paylaştı:

"KRT ve TELE1’e RTÜK’ten ceza… Sosyolog Mücahit Bilici’nin 'Haftanın Panoraması' programındaki ifadeleri, 'Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne' aykırı bulunarak, KRT’ye 3 program durdurma, yüzde 3 idari para cezası verildi."

Benzine zam geldi: Litre fiyatı 38 liraya dayandı!(Birgün)

Akaryakıtta zam yağmuru devam ediyor. Bugün gelen 1 lira 55 kuruşluk benzin zammı ile birlikte benzinin litre fiyatı İstanbul'da 37 lirayı aştı. benzine bir zam daha gelecek. Seçim sonrası benzinde yapılan zam oranı ise yüzde 90'ın üzerine çıktı.

Benzin fiyatlarına bu gece yarısından itibarıyla 1 lira 55 kuruşluk zam yapıldı. Zamla birlikte benzinin litre fiyatı İstanbul'da 37 lirayı aştı. 

Seçimin ilk turu olan 14 Mayıs'ta İstanbul'da 19,81 TL olan benzinin litre fiyatı, kur ve vergi artışlarıyla birlikte 37,71 TL'ye yükseldi.

Böylece benzinde seçim sonrası yapılan zam oranı yüzde 90,4'e ulaştı. 

Güncel akaryakıt pompa fiyatlarına göre; İstanbul'da motorin litre fiyatı 38,34 liradan, benzinin litresi ise ortalama 37,71 liradan satılıyor.

AKARYAKIT FİYATLARI NASIL HESAPLANIYOR?

Akaryakıt fiyatları, Türkiye'nin de dahil olduğu Akdeniz piyasasındaki işlenmiş ürün fiyatlarının ortalaması ile dolar kurundaki değişiklikler baz alınarak rafineriler tarafından hesaplanıyor.

Bu hesaplama sonucunda dağıtım firmalarınca uygulanan fiyatlar, rekabet ve serbesti nedeniyle şirketler ve kentlere göre küçük değişiklikler gösterebiliyor.

AKP’li belediyenin şovu uzun sürmedi (Mustafa Bildircin-Birgün)

AKP’li Haliliye Belediyesi’nin şovu kısa sürdü. Belediyenin, Tasarruf Genelgesi’nden üç gün sonra 9 milyon TL’lik araç ve iş makinesi kiraladığı tespit edildi.

2022 yılında, “191 milyon 789 bin 157 TL’lik değerindeki köklü yatırım ile belediye envanterinde kiralık araç kalmadı” açıklamasıyla propaganda yapan AKP’li Haliliye Belediyesi’nin, Tasarruf Genelgesi’nden üç gün sonra araç ve iş makinası kiraladığı ortaya çıktı. Mehmet Canpolat yönetimindeki belediyenin, 20 Temmuz’da 9 milyon TL’lik araç kiralama ihalesine imza attığı belirlendi.

Belediyenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz nedeniyle personel maaşlarını ödemekte dahi zorlandığı iddia edilen AKP’li Haliliye Belediyesi, 2022 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yatırım desteği aldı. Destek kapsamında belediyeye 183 araç, iş makinesi ve temizlik araçları kazandırıldığı bildirildi. Belediyenin 2022 yılına yönelik raporlarında yatırımdan, “Köklü yatırım” şeklinde söz edilerek belediye envanterinde kiralık araç kalmadığı belirtildi.

5 Temmuz 2023 tarihinde gerçekleştirilen ihale ise belediyenin, “Köklü yatırım” şovunun kısa sürdüğünü gözler önüne serdi. İhale kapsamında, belediyenin kullanımı için araç ve iş makinesi kiralandığı öğrenildi. 20 Temmuz’da sözleşmesi imzalanan ihale kapsamında belediye, 9 milyon 54 bin 150 TL’lik harcama gerçekleştirdi. Pazarlık yöntemiyle gerçekleştirilen ihale, ihalenin tek katılımcısı olan belediye iştiraki Göbeklitepe Hizmet Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne bırakıldı.

AKP’li Belediye Başkanı Mehmet Canpolat, araç yatırımına yönelik 2022 yılında şu açıklamayı yapmıştı: “Bizler, 2019 yılında göreve geldikten sonra hep birlikte hummalı bir çalışmanın içerisine girdik. Canla başla dedik, canı gönülden devam ediyoruz. Bizler, Haliliye belediyemizi geleceğe kendi mülk araçlarımızla taşımak gayreti içerisine düştük. Buradan meclis üyelerimize, belediye personellerimize, teşkilatımıza teşekkür ediyorum. Ve köklü bir yatırım yapalım, Haliliye Belediyesinde artık kiralık araç kalmasın dedik. Sayın Cumhurbaşkanımızın belediyecilik şiarını kendimize şiar ve vizyon ederek, üreten belediye sloganıyla, sahada kendi iş makinamız, kendi araçlarımız olsun gayretinin içerisine düştük.”

Karanlığın ikinci yılı (Birgün)

Köktendinci Taliban’ın Afganistan’da kontrolü ele geçirmesinin üzerinden iki yıl geçti. Kadınları sosyal hayattan silen Taliban’a karşı umutsuzluk ve öfke hâkim.

Afganistan'da Taliban’ın 15 Ağustos 2021’de yeniden yönetime gelişinin üzerinden iki yıl geçti. İktidarı zorla ele geçiren ve o zamandan bu yana ülkeyi katı şeriat hükümlerine göre yönetmeye başlayan Taliban, "başkent Kabil’i ele geçirmelerini ve ülke genelinde şeriata dayalı şekilde güvenliği tesis etmelerini" kutladı. 

Taliban yetkilileri, yönetime el konulmasının ardından ‘şeriat kuralları temelindeki kadın haklarına bağlı olduklarını, İslam çerçevesinde kadınların çalışmasına ve eğitim görmesine, toplumda aktif olmalarına izin verileceğini’ iddia etti. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) ve bağımsız kuruluşların raporları, kadınlar ile kız çocuklarının sistematik olarak yaşamdan dışlandığını gösteriyor.

HAYATTAN KOPARDILAR

Bu süreçte binlerce kadın gerek hükümet kurumları, gerek özel sektördeki işlerinden çıkarıldı ya da işten ayrılmaya zorlandı. Ülkede sadece hastaneler, okullar, emniyet birimleri ve havaalanları gibi ‘zorunlu’ ihtiyaç duyulan alanlarda çok az sayıda kadın çalışabiliyor. Ülkede, kız çocuklarının ilkokul haricindeki kademelerde okula gitmesi de yasaklandı. Taliban, okulların İslami koşullara uygun hale getirildikten sonra açılacağını kaydetse de söz konusu karara bir türlü varılamadı. Önceki hükümette yer alan Kadın İşleri Bakanlığı’nın yerine kurulan İyiliğe Davet ve Kötülükten Sakındırma Bakanlığı, zamanla kadınların özgürlüğüne yönelik kısıtlayıcı adımları hayata geçirdi.

Örtünmeleri zorunlu hale getirilen kadınların, spor salonları, park ve bahçeler gibi sosyal mekânlara girmesi ve hem uluslararası hem de yerel demokratik kitle örgütlerinde çalışması yasaklandı. 

Son olarak da yakın zamanda kuaför salonları bile kapatıldı. Öte yandan, medya alanında da büyük kısıtlamalar getirilerek ifade ve basın özgürlüğü sınırlandırıldı. Yüzlerce medya organı kapanmak zorunda kaldı, binlerce basın emekçisi işsiz kaldı. Afgan televizyonlarında dizi ve filmlerin yayınlanması da yasaklandı.

BBC Türkçe’ye konuşan Afganistan’daki hak ihlalleri üzerine çalışmalar yapan İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısı Fereshta Abbasi, “Taliban yönetime geldikten sonra uğruna savaştığımız her şeyi kaybettik” diyor. Abbasi, daha önce kanun gereği Meclis üyelerinin yüzde 25’inin kadınlardan oluştuğunu; kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına ilişkin bir düzenleme ve bu konudan sorumlu bir bakanlık olduğunu hatırlatıyor: “Afgan kadınlarının yıllarca uğruna savaştığı, en büyük başarılarından biri Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Kanun’du. Bunu kaybettik. Bazı bölgelerde kızların 10 yaşından sonra eğitim alması yasak.”

YAŞIYORUZ AMA…

BBC Afgan servisinden Alia Rajai de Kabil’in merkezinde nadiren tek başına yürüyen kadın gördüğünü ve çoğu,- nun sadece gözlerinin açıkta kaldığını anlatıyor: “Biraz kısa bir kıyafet giyen kızlar durduruluyor, anne babaları çağırılıyor, ‘Bu kızınıza yapılan son uyarı’ deniliyor. BM Kadın ve Kız Çocuklarına Karşı Ayrımcılık Çalışma Grubu Başkanı Dorothy Estrada Tanck de “Bu da toplumsal kısıtlama ortamı yaratıyor, ataerkilliği ve erkek kontrolünü daha da pekiştiriyor. Kadın sokakta ‘Neden yanında erkek olmadan dışarı çıkıyorsun?’ diye sorgulanırsa, sorumlu olan erkek de cezalandırılabilir. Konuştuğumuz bir kişi ‘Hayattayız ama yaşamıyoruz’ dedi. Kendi evlerinde hapisler” diyor.

SORUNLAR YUMAĞI

Ayrıca köktendinci örgütün iktidarına karşı umutsuzluk ve kızgınlık hakim. Afganistan’da önceki yıllara oranla saldırılar azalsa da BM yine de sivillere yönelik, bazıları Taliban’ın rakibi IŞİD tarafından üstlenilen düzinelerce saldırı olduğunu aktardı. Batı’nın maddi desteğini kestiği Afganistan’da halk, zor günler geçirirken Taliban ülkeye gelir getirecek kaynaklar bulmaya çalışıyor. Uluslararası yardım kuruluşları ise Afganistan’da yoksulluğun son iki yılda daha da arttığına, insani krizin derinleştiği uyarısı yaptı.

(derleyen:mstfkrc)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder