10 Ocak 2024 Çarşamba

soL - GÜNDEM - 10 OCAK 2024 -

Depremzedeler sokakta kaldı: Hasarlı evleri barınma imkanı sağlanmadan yıkıldı (soL)

Mahalle sakinleri, kış ayları nedeniyle hayvanları ve eşyalarıyla dışarda kaldıklarını belirterek yıkımın haziran ayına ertelenmesini istedi.

6 Şubat depremlerinde Malatya Hekimhan'a bağlı Başkavak Mahallesi’nde ağır hasar alan 45 evin yıkımına başlandı.

Mahallelilerse kendilerine yeterince konteyner ve hayvan çadırı verilmediğini belirterek tepki gösterdi.

'Başka ülkeye mi göçelim?'

Başkavak Mahallesi Muhtarı Kamil Kisiloğlu, mahalledeki 50 hanenin yüzde 90'ından fazlasının yıkılacağını belirterek, ''Zaten yıkım fazla olmasa insanlar birbirlerini evlerinde, depolarında idare eder. Hiçbir şekilde eşyalarını barındıracak, hayvanlarını barındıracak bir yer yok. Ondan dolayı mağduriyet yaşıyoruz" dedi.

Köy sakinlerinden Hayati Ercan, konteyner ve çadır alamadıklarını ifade ederek "İlla ki biz başka ülkeye mi göçelim? İnsaf bu. Valiye, CİMER’e yazacağız. Vali’nin kararı bu. Yıkmakla övünüyor. Önce yap, ondan sonra yık. Vatandaş nereye gitsin" sözleriyle tepki gösterdi.

Vali sözünü tutmadı
                                                 Ersin Yazıcı Malatya Valisi

Muhtarların Valiliğe giderek 3 ay süre istediğini aktaran Hekimhan Belediye Başkanı Turan Karadağ ise şunları söyledi:

''Sayın Valim 'yarın bir gün deprem olursa bu sıkıntı olur, yıkacağız' dedi. Tamam, biz kabul ettik ama şöyle, dedi ki 'eğer aracın girmediği yerlerde yıkım olmayacak, konteyner gelmeden kimsenin evi boşaltılmayacak' dedi. 'Hayvan çadırları olmadan yıkım olmayacak' dedi ama geldik, yerinde gördük, yıkım ekibi gerçekten buraya elemanlarını koyup, böyle talimat geldi. Yine söylüyoruz, yarın kar yağacak, vatandaşlarımız zorda. En azında haziran ayına kadar ertelenmesini istiyoruz." 

                                                      /././

Vali MÜSİAD'lı patronlara depremi anlattı: Hükümlü müteahhit ve sabıkalı provokatör dinledi (Emre Alım-soL/Özel)

                           Malatya Valisi Ersin Yazıcı, MÜSİAD'lı Muharrem Poyraz ve Hüseyin Kalkan ile.

Malatya Valisi, MÜSİAD'lı patronlarla buluştu, depremi konuştu. O isimler arasında depremde inşa ettiği bina yıkılan bir müteahhit ve depremzede kılığında provokasyonlara imza atan patron da vardı.

İktidara yakın MÜSİAD'ın Malatya Şubesi tarafından düzenlenen ''Dost Meclisi'' toplantısına 3 Ocak'ta onur konuğu olarak Malatya Valisi Ersin Yazıcı katıldı.

Konuşmasını depremin Malatya'daki etkilerine ayıran vali''zorlu'' bir görev üstlendiğini belirterek, ''Yaşanan kayıpların ardından zor ve müşkül duruma düşen insanlara yaşamlarını kolaylaştıracak ve iyileştirecek koşullar ve imkanlar sunarak onların duasını almaya talibim. Sizlerle birlikte bu görevi yapmaya ve şehri ayağa kaldırmaya gayret edeceğim'' dedi.

Etkinlikte MÜSİAD'lı patronlarla ''görüş alışverişinde bulunan'' Yazıcı, programın sonunda katılımcılarla birlikte fotoğraf çektirdi.

Fotoğrafta Vali Yazıcı ile aynı kareye girenler arasında iki kişi dikkat çekti. Bu isimlerden ilki, inşa ettiği konutlarla depremde çok sayıda kişinin ölümüne neden olan ve tutuklanan müteahhit Muharrem Poyraz'dı. Valinin yanındaki diğer isimse depremin ardından muhalefet partilerine yönelik provokasyonlara imza atan ve bu nedenle gözaltına alınan Hüseyin Kalkan'dı.

Adaletten kaçtı, 4 ay tutuklu kaldı, MÜSİAD'a geri döndü 

MÜSİAD Malatya Şubesinin eski başkanlarından Muharrem Poyraz, Seyr-i İstanbul Evleri’yle ilgili çektiği reklamda “Bir yıldız doğuyor” ve “Hayallerinizin sınırlarını zorluyor” demişti.

Sahibi olduğu MP Poyraz İnşaat, konutların inşaatına başlandığı 2019 yılında projeyi "Malatya’mız için ses getirecek projelere imza attık" diye duyurmuştu.

                                   Sitenin depremden önceki ve sonraki hali

Muharrem Poyraz'ın inşa ettiği iki bloklu Seyr-i İstanbul Evleri depremde yerle bir oldu.

MÜSAİD'lı müteahhit depremden sonra kayıplara karıştı. Ancak kısa süre sonra teslim olmaya karar verdi. Deprem soruşturmalarında ilk tutuklanan isimlerden biri oldu. 

11 Şubat'ta cezaevine giren Poyraz aynı zamanda en hızlı tahliye edilenlerden biri. Mahkeme delillerin büyük ölçüde toplandığını, karartılması ihtimalinin söz konusu olamayacağını ve Poyraz'ın kaçma ihtimalinin olmadığını değerlendirdi. Yaklaşık 4 ay cezaevinde kalan Poyraz, 25 Mayıs'ta tahliye edildi.

Hakkındaki dava hâlâ devam eden Muharrem Poyraz, tutuksuz yargılanıyor.

Depremzede kılığında provokasyon

Depremin ardından seçim çalışmalarına bölgeden başlama kararı alan eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Mart'ta Malatya'yı ziyaret etmişti. Ziyaret sırasında depremzedelerle buluşan Kılıçdaroğlu'na kalabalık içerisinden biri ''CHP zihniyeti, gidin buradan'' diye bağırdı. Kılıçdaroğlu'nun ziyaretini provoke etme girişimin bulunan isim Vali Yazıcı'yla ''dost Meclisi''nde buluşan MÜSİAD yöneticilerinden Hüseyin Kalkan'dı. 

Olaya tanıklık eden dönemin CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kalkan'ın depremzede kılığına girdiğini şu sözlerle anlatıyor: 

"Konteynerin birinden birisi genel başkanımızı protesto etmeye başladı. İlk başta şaşırdım; konteynerden bir depremzede diye düşünüyorsunuz, ‘CHP zihniyetli, biz sizi biliriz, gidin buradan, falan.’ O sırada Veli Ağbaba (CHP Malatya milletvekili) o konteynere doğru döndü ve ‘Hüseyin bey, tanıdım sizi, gördüm sizi’ dedi. ‘Abi tanıyor musun’ dedim; ‘Hüseyin Kalkan’ dedi, MÜSİAD’ın eski başkanı…  Kendini bir depremzedeymiş gibi bir konteynerin içine sokmuş, oradan genel başkanımızı protesto ediyor. Foyası ortaya çıkınca, bu sefer döndü Saadet Partililere, ‘Yazıklar olsun size, Erbakan hocanın kemikleri sızlıyor, siz nasıl olur da CHP’lilerle kol kola yürürsünüz… Nasıl hakaretler falan… Bu normal bir şey değil."

CHP'li başkana saldırdı, gözaltına alındı

Hüseyin Kalkan provokasyon girişiminden sadece 4 gün sonra bu defa bir CHP Malatya İl Başkanı Barış Yıldız'a saldırdı.

Saadet Partisi'nin kurduğu aşevinin Valilik tarafından kapatılacağı haberleri üzerine depremzedeleri ziyaret eden CHP Malatya İl Başkanı Barış Yıldız, Hüseyin Kalkan'ın engellemesiyle karşılaştı.

Bu sırada “Siz Allah bilir misiniz lan?” diye bağırıp küfürler savuran bir kişi Barış Yıldız’a yumrukla saldırdı. Olayın ardından. Hüseyin Kalkan ve diğer şüpheli gözaltına alındı.

                                                     CHP'li Barış Yıldız'a saldırı anı

Depremi kilise restorasyonuna bağladı

Hüseyin Kalkan 6 Şubat depremlerini de Malatya'daki kilise restorasyonuna bağlamıştı. Kalkan, depremin ardından paylaştığı mesajında Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin Çavuşoğlu Mahallesi'ndeki Taşhoran Ermeni Kilisesi'ni restore ettirip Taşhoran Kültür Merkezi olarak hizmete sokmasına atıf yaparak, "Malatya'nın başına belediyenin kiliseyi onarmasından sonra gelen felaketlere bakın" demişti.

                                                                /././

Van depreminde geçici olarak yapılmıştı: 12 yıldır eğitim konteynerlerde sürüyor (Özkan Öztaş-soL)

2011 yılında meydana gelen Van depreminde geçici olarak yapılan konteyner okullarda eğitim 12 yıldır devam ediyor. Öğrenciler mevcut şartlardan şikayetçi.

Takvimler 2011 yılının Ekim ayını gösterdiğinde Vanlı yurttaşlar 7,2 şiddetinde bir depremle başladılar güne. 25 saniye sürdüğü tahmin edilen depremin ardından birçok ev yıkılırken 600'den fazla yurttaşımız yaşamını yitirmiş binlercesi de yaralanmıştı.

Depremin hemen ardından Van'da eğitim öğretimin devam edebilmesi için prefabrik-konteyner tarzı okullar inşa edilmişti. Amaç öğrencilerin eğitim öğretim sürecinden geri kalmaması ve sürekliliğinin sağlanmasıydı. Ancak geçici olarak tasarlanan ve iklim koşullarına çok da dayanıklı olmayan konteyner okullar 12 yıldır faaliyette. Öğrenci kapasitesini çoğu örnekte kaldıramayan bu yapılar 12 yılın ardından hasar görmüş ve bazı alanları neredeyse kullanılamaz hâlâ gelmiş durumda. 

'Diğer öğrencilere göre geride kalıyoruz, çok eksik var'

Van'ın İpekyolu ilçesine bağlı Vali Mithat Bey Ortaokulu'nda okuyan öğrenciler prefabrik okullarda yaşadıkları soL'a anlatırken daha çok diğer okullara kıyasla kısıtlı imkanlarından söz ediyor. 

Öğrencilerden biri "Okulda akıllı tahtamız yok. 12 yıl önce yapılmış burası ama bakımları yapılmamış. Burası için okulun zemini kötü, altından kanalizasyon geçiyor falan dediler. 'Okulu daha yukarıya taşıyacağız' dediler ama bir şey yapmadılar. Okul çevresinde uyuşturucu kullanıldığını falan düşünüyoruz. Kimsenin günahını almayalım ama bir bakıyoruz okulun yanında sigara izmaritleri, kovalar, ateş yakılmış, beklemişler burada. Okulun güvenliği yok. Şartları kötü. Diğer okullara bakınca insan imreniyor. Burası çürüyor. Mesela ben geçen gün diğer okulun içine girdim sonra dedim ki biz bu okulda nasıl okuyoruz? Küçücük? Sınıflar kalabalık"  diyor sorunları anlatırken.  

'Söz konusu yapıların belli bir kullanım süresi var'

Konuya dair sorunları meclis gündemine taşıyan Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit söz konusu yapıların bir kullanım süresi olduğuna ve tadilatla durumun geçiştirilemeyeceğine dikkat çekiyor. 

DEM Parti Van Milletvekili Sayyiğit, Meclis'e sunduğu soru önergesinde, "Söz konusu yapıların belli bir kullanım süresi olduğundan; bugün birçok prefabrik okulda duvarların delindiği, fayansların söküldüğü, tuvaletlerin kullanılamaz hale geldiği, bina içinde küflenmelerin oluştuğu vb. sorunlar aktarılmaktadır. Buna sınıfların kalabalık oluşu ve kış koşulları da eklenirken öğrenciler çok ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Öğrenciler ve öğretmenler açısından sağlıksız bir eğitim-öğretim süreci söz konusuyken bu durum, güvenlik açısından da çeşitli riskler taşımaktadır" ifadelerine yer verdi.

TEV İfakat Yavuz Ortaokulu, Vali Mithat Bey İlk ve Ortaokulu ile Erciş Spor Lisesi’nde ciddi fiziki sorunlar olduğu ifade edilirken eğitimin sağlıklı devam edebilmesi adına soruna kalıcı çözümler getirilmesi gerektiği vurgulanıyor. 

'Prefabrik okullarda şartlar çok kötü'

Konuya dair soL'a konuşan Eğitim-İş Sendikası Van Temsilcisi Abdullah Yula da, "Mevcut durumda hem prefabrik hem de konteyner okullar var. Prefabrik okullarda durum iyi kötü sürdürülebilir durumda ancak konteyner okullar öyle değil. Vali Mithat Bey okulu bunlarda biri. Okullar çok küçük. Sınıflar kalabalık. Isınma sorunu yaşanıyor. Konteyner okullar iyi ısınmıyor. Zaman zaman yağışlarda bu okulların su sızdırdığı, damlattığı örnekler oluyor. Öğrencilerin sınıfta eğitim süreçlerine katılımını sınırlayan okullar bunlar. Daracık. Öğrenciler sınıf etkinliklerine sağlıklı bir şekilde katılamıyor. Geçici olarak yapılan bu ve benzeri yapılardaki sorunların kalıcı şekilde çözülmesi gerekir" diyor.

Depremin üzerinden 12 yıl geçti. Ancak Van'daki konteyner okul sorunu hâlâ devam ediyor. Öğrencilerin bir kısmı tuvaletlerin kullanılamaz durumda olduğunu ifade ediyor. Bu durum da akıllara ilk önce 6 Şubat depreminin yarattığı yıkımın boyutunu ve hasar gören okul sayısını getiriyor. 12 yıldır Van'da sorunlara gözünü kapatan yetkililerin 6 Şubat depreminde 11 ilde hasar gören onlarca okul için nasıl bir adım atacağını önümüzdeki süreç gösterecek. 

                                                         /././

Latmos'un belalısı maden ocaklarında mahkeme keşif yaptı (Yusuf Yavuz-soL)

Aydın Söke’deki kuvars madeninde yılda 900 bin metreküp atık oluşturacak kapasite artışı projesi için yöre halkının açtığı davada bilirkişi incelemesi yapıldı.

Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Çavdar Mahallesi’nde Kormad Madencilik firması tarafından işletilen kuvars maden ocağının kapasite artışı projesi için Mayıs 2023’te verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararına karşı açılan davada bilirkişi incelemesi yapıldı. Mevcuttaki üretim kapasitesini 35 kat artırmayı planlayan kuvars ocağı, fıstık çamlarıyla çevrili bölgede faaliyet yürütüyor. Latmos Platformu’nun konuyla ilgili açıklamasında, Çevre Düzeni Planı'nda orman ve mera alanı ile tarım arazisi vasfında olan bölgenin ÇED raporunda yok sayıldığı belirtilerek, “Projenin ÇED raporunda, yine ÇED yönetmeliği hükümleri doğrultusunda bulunması gereken noter onaylı ve imzalı bir taahhütname de bulunmamaktadır. Yine bu projede de ilgili kurumların ÇED görüşleri, eksik, yanıltıcı bilgiye dayalı ve hatta olumsuzdur” ifadelerine yer verildi.

Doğal ve kültürel miras alanları bakımından Türkiye’nin önemli bölgelerinden biri olan Latmos (Beşparmak) Dağı, madenci saldırısı altında. Binlerce yıllık bir yaşam ve kültür havzası olan Latmos’un Aydın’ın Söke ilçesi sınırlarında kalan kısmında çok sayıda maden ocağı açıldı. Endüstriyel ham madde olarak kullanılan kuvars çıkarmak için fıstık çamları, zeytin ağaçları ve yerel halkın yaşam alanı vahşi madenciliğin kıskacında yok ediliyor.

Kapasitesini 35 kat artırmak isteyen kuvars ocağına dava

Söke’ye bağlı Çavdar köyünde 2004 yılından bu yana faaliyet gösteren kuvars ocağı, kapasitesini 35 kat artıracak yeni projeyi geçtiğimiz yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sunmuştu. Bakanlık, kuvars ocağı için hazırlanan kapasite artışı projesi için Mayıs 2023’te "ÇED Gerekli Değildir" kararı verdi. Yöre köylüleri ise Bakanlığın bu kararını yargıya taşıyarak Aydın İdare Mahkemesi’nde iptal davası açtı.

                                                      Maden 20 yıldır işleniyor

Latmos Platformu: Yılda 900 bin metreküp pasa oluşacak

Mahkemenin atadığı uzmanlardan oluşan 5 kişilik bilirkişi heyeti, proje sahasında inceleme yaptı. Konuyla ilgili açıklama yapan Latmos Platformu, kuvars madeniyle ilgili kapasite artışı projesinde yılda 900 bin metreküp pasa (atık) oluşacağının belirtildiğine dikkati çekerek, "ÇED Gerekli Değildir" kararının yerinde olmadığı görüşünü savundu.

Ruhsat sahası arkeolojik sitin sınırında

Maden ruhsat sahasının, koruma altındaki Çatıdındere 1. Derece arkeolojik sit alanı sınırlarıyla bitişik, etkileme sahasıyla ise örtüştüğünün altı çizilen Platform açıklamasında, buna rağmen Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün görüşüne dahi başvurulmayarak, proje yakınında korunması gereken alanlar olmadığının iddia edildiği kaydedildi.

                                                        Bölgede keşif yapıldı

Söke kırsalı vahşi madenciliğin kıskacında

Kapasite artışı projesi kapsamında ilgili kurumlardan alınması gereken ÇED görüşlerinin eksik, çelişkili veya yetkisizlikleri nedeniyle geçersiz olduğu görüşüne yer verilen açıklamada, şöyle denildi: “Diğer bir davada ise davalı Kale Maden Şirketi’nin, Söke’ye bağlı iki mahallede 179,872 ha’lık alan artışı ile 3 adet poligonda hedeflenen yıllık 742.500 ton feldispat, kuvars ve kuvarsit üretimini konu alan kapasite artışına verilen ÇED olumlu kararına itiraz etmekteyiz. Proje kapsamındaki 3 poligondan 2’sinin Çavdar Mahallesi’nde bulunmasına ve toplam poligon alanının Yeşilköy Mahallesi’nde planlanan poligon alanının 9 kat büyük olmasına rağmen, projenin ÇED raporunda Çavdar Mahallesi’nden çok daha az bahsedildiği, ÇED toplantısının Yeşilköy Mahallesi’nde yapılarak, projeden daha fazla etkilenecek olan Çavdar halkının yeterli ve etkin şekilde bilgilendirilmediği anlaşılmaktadır.

Maden ocağı işletme izni olmadan çalıştı

Öte yandan, çevre düzeni planına göre, ‘orman alanı’, ‘mera alanı’, ‘tarım arazisi ve sulama alanı’ vasıflı oldukları belirtilen, ayrıca ÇED raporunda hiç bahsedilmese de Çavdar Çatıdındere 1. derece arkeolojik sit alanı ve etkileşim bölgesinde bulunan söz konusu alanda madencilik yapılması hukuken asla mümkün değildir. Bunlardan daha vahimi ise, Kale Maden’in 13.09.2015 yürürlük tarihli işletme ruhsatına ilişkin güncel ve geçmiş ÇED raporlarında işletme izni konmadığı görülmüş, şirketin bugüne kadar işletme izni olmaksızın faaliyette bulunduğu anlaşılmıştır. Projenin ÇED raporunda, yine ÇED yönetmeliği hükümleri doğrultusunda bulunması gereken noter onaylı ve imzalı bir taahhütname de bulunmamaktadır.”

                                                Proje sahasından bir görünüm

‘Latmos'ta madencilik değil adeta katliam yapılıyor'

Projeyle ilgili dosyada ilgili kurumların ÇED görüşlerinin eksik, yanıltıcı bilgiye dayalı ve olumsuz olduğuna da dikkat çekilen Latmos Platformunun açıklamasında, Latmos'ta madencilik değil adeta katliam yapan, hukuk tanımayan maden şirketleri ile mücadele için açılan iki ayrı davada bilirkişi incelemesi yapılmasının önemine vurgu yapılarak şöyle denildi:

“Çavdar ve Güzeltepe mahalle sakinlerinin yanı sıra, çevre savunucularının da katıldığı keşifte, işletme izni olmaksızın yapılan tahribat, bölgede yer alan tescilli Çatıdındere Arkeolojik Sit Alanı, maden şirketlerinin adeta önünü açmak için birleştirilerek orman vasıflı alana dönüştürülen zeytinlikler, bölgenin eşsiz doğal ve tarihi dokusu, davacımız İhsan Garagöz ve avukatımız Hicran Danışman tarafından keşif heyetine aktarıldı, ayrıca Prof. Dr. Doğan Kantarcı’nın hazırladığı dosya keşif heyetine sunuldu. Bu önemli keşifte bizleri yalnız bırakmayan Çavdar ve Güzeltepe sakinlerine, Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYEP)’na, Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP)’na, Kuşadası Çevre Platformu’na ve tüm çevre savunucularına destekleri için teşekkür ederiz. Eşsiz güzellikteki Latmos'ta 20 yılı aşkın süredir devam eden, ülke ekonomisine sürdürülebilir katkıda bulunabilecek doğal, tarihi ve kültürel kaynaklarımızın hukuksuz ve geri dönülemez şekilde tahribatına karşı mücadelede atılmış bu önemli adım ile Latmos Platformu umut ve kararlılıkla yoluna devam etmekte olup, ilk saha keşfini coşkuyla kutlayacağımız hukuk zaferlerinin müjdecisi olarak hatırlayacağımıza inanıyoruz.”

                                                                 /././

Tarsus Çayının suyu golf sahasına akıtılacak: Günde 5,4 milyon litre (Yusuf Yavuz-soL)

Tarsus'ta Kulak sahiline yapılması planlanan otel ve gol tesisi için Tarsus Çayının suyunun kullanılacak. Projeye göre yalnızca golf sahası için günde 5,4 milyon litre su tüketilecek.

Mersin’in Tarsus ilçesine bağlı Kulak Mahallesi sahilinde yaklaşık 2,5 milyon metrekarelik alanda yapılması planlanan golf tesisi ve otel projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ''ÇED Gerekli Değildir'' kararı verildi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2022’de tahsisi yapılan kamu arazisi üzerinde yapılması planlanan otel projesi 2 bin yatak kapasitesine sahip. Bin odalı personel lojmanı inşa edilmesi de planlanan proje kapsamında yapılacak golf sahasının 900 bin metrekarelik çim alanı kaplayacak. Golf sahasının sulanması için Tarsus Çayının suyu kullanılacak. Günde 5 milyon 400 litre su kullanılacağı belirtiliyor.

Sahilde golf tesisine ÇED gerekli görülmedi

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2022’de turizmcilere tahsis ettiği kamu arazilerinden biri olan Mersin’in Tarsus ilçesi sahilinde 2 bin yataklı otel ve golf tesisi inşa edilecek. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 29 Aralık 2023 tarihinde ''ÇED Gerekli Değildir'' kararı verdiği projeyi Antalya merkezli Yükka İnşaat adlı özel bir firma yapacak.

Golf sahası ve otel için tahsis edilen yaklaşık 2,5 milyon metrekarelik arazi devlet ormanı niteliğinde

Yaklaşık 2,5 milyon metrekare devlet ormanı tahsis edildi

''Saturn Palace Tarsus Turizm Konaklama ve Golf Tesisi'' adıyla inşa edilmesi planlanan tesis, Tarsus Kulak Mahallesi sahilinde bulunan devlet ormanı niteliğindeki 613 nolu parselin 2.492.217,70 metrekarelik kısmını kapsayacak. Proje tanıtım dosyasında yer verilen bilgilere göre, 4 yıldızlı olarak planlanan tesis 2 bin yatak kapasiteye sahip olacak. Ayrıca 1000 odalı personel lojmanını içeren proje kapsamında 18 delikli golf sahası, 3 futbol sahası, 1 adet 9 delikli golf antreman sahası, 2 adet golf kulübü gibi ünitelerin yapılması planlanıyor.

                                                            Proje sahası (Fotoğraf: DHA)

Golf sahasının suyu Tarsus Çayından

Yoğun su tüketimiyle tartışmalara neden olan golf sahaları, özellikle kuraklığın etkilediği Fransa gibi kimi Avrupa ülkelerinde protesto edilmişti. Tarsus’ta inşa edilmesi planlanan golf tesisi için ihtiyaç duyulan suyun Tarsus Çayından karşılanmak istendiği ortaya çıktı. Projeyle ilgili ÇED raporunda yer verilen bilgilere göre 900 bin metrekarelik çim alanı bulunan golf sahasının sulanması için günde 5 bin 400 metreküp (5 milyon 400 bin litre) su kullanılacak. Ayda 162 milyon litre su tüketilmesine neden olacak golf sahası için Tarus Çayının suyunun depolanacağı bir gölet de inşa edilecek.

                                        Tarsus Şelalesi, Tarsus Çayı üzerinde yer alıyor

Çok sayıda ağaç kesilecek

İnşaat dönemi kullanılacak su hariç tesisin işletme aşamasında ayrıca günde 711 bin litre de insani su tüketimi olacağı belirtiliyor. Projenin inşası öncesinde devlet ormanı niteliğindeki arazide çok sayıda ağaç kesimi de yapılacak. Mülkiyeti Hazineye ait büyük parsellerden biri olan söz konusu parsel, Temmuz 2021’de onaylanan ''Mersin Tarsus Kıyı Kesimi Turizm Merkezi KTKGM Çevre Düzeni Plan Değişikliği'' kapsamında ''Turizm Alanı'' olarak ayrılmıştı.                                           

                                                        /././

Vakıf üniversiteleri yasayı yok sayıyor: Haliç Üniversitesi'nde 47 araştırma görevlisi 'eşit işe eşit ücret' istedi (soL) 

Haliç Üniversitesi araştırma görevlileri, devlet üniversitelerindeki meslektaşlarının neredeyse yarısı kadar maaş alıyor. Eşitsizliğe karşı bir araya gelen 47 araştırma görevlisi bildiri yayımladı.

Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişiklikle vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarına devlet üniversitelerinden daha düşük ücret verilmemesine karar verilmişti. Değişikliğin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen karar vakıf üniversitesi patronları tarafından görmezden geliniyor.

Vakıf üniversitelerinin büyük bir kısmı ücret eşitlemesi yapmadığı gibi bir kısmı da brüt ücret üzerinden eşitleme yaparak emekçilerin haklarında kayıplar yaşamalarına neden oluyor.

Haliç Üniversitesi’nde çalışan 47 araştırma görevlisi maaşlarındaki eşitsizliğe karşı bir araya gelerek bildiri yayımladı.

Yaşadıkları eşitsizliğe dikkat çeken araştırma görevlileri taleplerini şöyle sıraladı:

  • Bordrolarımız işçi bordrosu yerine akademik bordro olarak düzenlenmeli
  • Maaşlarımız devlet üniversitelerinde çalışan aynı unvandaki akademisyenlerle aynı olmalı
  • Araştırma görevlilerin de kurumda çalışan diğer akademisyenler gibi net maaş düzenlemesine geçmesi ve akademik ayrımcılığa son verilmesi

Haliç Üniversitesi‘nde ücretlerin nasıl belirlendiği, emekçilerin yaşadığı zorlukları ve eşitlik arayışını üniversite çalışan bir araştırma görevlisiyle konuştuk.

Haliç Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan araştırma görevlilerinin maaşları neye göre belirleniyor?

Haliç Üniversitesi'nde eşitsizliğe maruz bırakılan araştırma görevlilerinden birisiyim. Üniversite, Mayıs 2020 yılı YÖK yürütme kurulu kararının maaş eşitliği düzenlemesini yasanın konulma amacının dışına çıkarak bizler aleyhinde "netten veya brütten" şeklindeki yorumlamasıyla uygulamaya gitti ve araştırma görevlilerinin aleyhine olacak şekilde maaş düzenlemesini brüt maaş üzerinden gerçekleştirdi.

Yürütme kurulu kararı sonrasında işe alımı gerçekleştirilen araştırma görevlilerinin brüt maaş üzerinden sözleşmeleri hazırlanırken, o süreçte hali hazırda kurumda çalışan ve net maaş sözleşmesi olan araştırma görevlilerine herhangi bir bildirimde bulunulmayarak sözleşmede esaslı değişiklik niteliğinde brüt maaş düzenlemesi kendiliğinden uygulanmaya başlandı.

Buna ek olarak Haliç Üniversitesi, brüt maaş düzenlemesini bünyesinde çalışan akademik personellerden sadece araştırma görevlilerine uyguladı ve diğer unvanlardaki akademik personellerin net ve eşit maaş düzenlemesine devam etti. Bu durumun üstünüyse araştırma görevlilerinin bordrolarını akademik bordro statüsünden çıkarıp işçi bordrosu şeklinde düzenleyerek kapatmaya çalışmaktalar. Bahsettiğim bu durum akademik personel arasında ayrımcılığa ve araştırma görevlilerinin çalışma hayatında itibarsızlaştırılmasına sebep oldu.

Yaşadığınız eşitsizlik karşısında nasıl bir yol izliyorsunuz?

2023 yılında devlet üniversitesi araştırma görevlileri ile Haliç Üniversitesi araştırma görevlilerinin maaş karşılıkları arasında iki katına yaklaşan ücret farkının oluşmasıyla bu konuda başvurulacak yasal talep ve itirazların yolları arandı. Üniversitede çalışan araştırma görevlilerinin büyük bir çoğunluğu olarak kurum içi itiraz yollarının hiyerarşik olarak uygulanmasına yönelik karar alınarak harekete geçtik. Geçtiğimiz eylül ayından itibaren rektörlükle iki toplantı düzenlendi. Yapılan toplantılar neticesinde konunun bir karara bağlanmaması ve rektörün değişmesi üzerine mütevelli heyetiyle toplantı talep edildi. Fakat toplantı talebi heyet tarafından karşılık bulmadı.

47 araştırma görevlisi olarak bizler taleplerimizi içeren dilekçelerimizi maaş eşitliği konusunda açılmış davaların emsal kararları ile birlikte üniversite yönetimine, insan kaynakları birimine başvurarak ilettik. Yasal cevap süresi olan bir ayın dolması sonucunda insan kaynakları birimi ile görüşme gerçekleştirildi fakat bu görüşmeden de bir sonuç alınamadı. 

Yeni asgari ücret açıklandı. Vakıf üniversitelerinde çalışan araştırma görevlileri olarak hayat pahalılığının arttığı bu süreçte yaşadığınız sıkıntılar nedir?

Haliç Üniversitesi, İstanbul başta olmak üzere vakıf üniversiteleri arasında en düşük araştırma görevlisi maaşı veren kurumlar arasında en ön sıralarda. Bu durum görece genç akademisyen olarak nitelediğimiz araştırma görevlilerini geçim sıkıntısına sokuyor, akademik kaynak ve araştırmalara erişimde zorluklar yaşanmasının yanında yükselen kira, temel gıda ve yol ücretleri bir araya geldiğinde sosyal yaşamın yürütülemezliği, akademik ayrımcılık gibi birçok konuda dezavantajlı konuma geçmesine sebep oluyor.

Asgari ücret zammının açıklanması ve güncel zamların da peşi sıra gelmesiyle birlikte aralık ayı maaşlarımızda da hiçbir düzenleme olmadığını görmemizin ardından eşit işe eşit ücret talebimizi, hazırladığımız bildiri aracılığıyla kamuoyuna duyurmak ve destek almak istedik. 

Bildiride yer alan taleplerimiz yasal olarak uygulanması gereken ve insani koşullarda yaşamamızı sağlayacak asgari adımlardan ibaret.  

                                                            /././

KYK yurdunda çöpler toplanmıyor: ‘Koridorlar kokuyor’ (YEKTA ARMANC HATİPOĞLU)

Eskişehir’de bulunan Cumhuriyet KYK Kız Öğrenci Yurdu’nda kalan öğrenciler, koridorlardaki çöplerin bekletilip toplanmamasından şikayetçi.

Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı yurtlar, yaşanan skandallarla gündemde. Sağlıksız yemekler, yetersiz yaşam alanları ve bozuk asansörlerle gündeme gelen KYK yurtlarının sorunları bunlarla da bitmiyor.

KYK yurtları aynı zamanda hijyenik olarak da sağlıklı mekanlar değil. Bunun son örneği Eskişehir’de yaşandı.

Eskişehir’de bulunan Cumhuriyet KYK Kız Öğrenci Yurdu’nda kalan öğrenciler, koridorlardaki çöplerin bekletilip toplanmasından şikayetçi. Koridorların koktuğunu söyleyen öğrenciler, kedilerin de koridorlarda bulunan çöpleri karıştırdığını belirtti.

Yurt öğrencisi Kübra, konuyla ilgili soL’a konuştu. Haftalardır çöplerin aralıklarla toplandığını söyleyen Kübra, koridorların çöp koktuğunu belirterek “Koridorlarda kediler geziyor. Girişteki kapıyı açık bırakıyorlar, hayvanlar da soğuktan korunmak için yurda giriyor. Giren kediler çöpleri karıştırıyor.” sözleriyle yurtta yaşanan durumu anlattı.

'Odalar geçen hafta hiç temizlenmedi'

Yurda alınan kediler nedeniyle çamaşırhanenin kedi idrarı koktuğunu aktaran Kübra, kedilerin yemekhaneye de girdiğini söyledi. 

Kübra’nın bir başka şikâyeti ise haftada iki kere temizlenmesi gereken odaların bazen haftada bir kere bile temizlenmemesi. Üniversite öğrencisi durumu şöyle anlattı:

“Aralık ayından beri çöpler doğru düzgün toplanmıyor. Koridorlar çöp kokuyor. Koridorlarda kediler geziyor. Girişteki kapıyı açık bırakıyorlar, hayvanlar da soğuktan korunmak için yurda giriyor. Giren kediler çöpleri karıştırıyor. Hatta çamaşırhane kedi idrarı kokuyor. Kediler yemekhaneye de giriyor. Odalar geçen haftalarda çok az temizlendi, normalde haftada iki temizlenmesi lazım. Geçen hafta hiç gelmediler mesela. Yemekler zaten çok kötü.”                                                                               /././

Nebi Hatipoğlu’nun 'maaş' teklifine tepki : ‘Gazeteciler Nebi'nin personeli değildir’ (YEKTA ARMANC HATİPOĞLU)

AKP’nin Eskişehir Büyükşehir Belediye başkan adayı Nebi Hatipoğlu seçilmesi durumunda gazetecilere bir asgari ücret vereceği vaadinde bulundu. Gazeteciler olaya tepki gösterdi.

Nebi Hatipoğlu, son ayların tartışılan isimlerinden. Hatipoğlu, Eskişehir milletvekili seçildiği İYİP’ten AKP’ye transfer olmuş, transfer sürecinde şirketinin aldığı 1,3 milyar TL’lik teşvik “transfer ücreti” olarak yorumlanmıştı.

Öte yandan Hatipoğlu’nun sahibi olduğu Europen fabrikası işçilere karşı uygulanan mobbing, düşük ücretler ve uzun çalışma saatleriyle gündeme gelmiş; soL’a konuşan işçiler, Hatipoğlu’nun mafyatik tavırlarının olduğunu belirtmişti.

Şimdi Hatipoğlu, AKP’nin Eskişehir Büyükşehir Belediyle başkan adayı.

AKP’nin büyükşehir adayı Nebi Hatipoğlu 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Eskişehir’deki yerel gazetecilerle bir yemekte buluştu. Yerel gazetecilerle buluşan Hatipoğlu’nun, yemek sırasında yaptığı konuşmada “AK Parti belediyeciliğinde Büyükşehir Belediye Başkanı olursam yerel basına destek vereceğiz. O dönem asgari ücret neyse, tüm basın mensuplarına belediye planlarından, şirketlerinden bir asgari ücret de belediye olarak biz vereceğiz” sözleri gazeteciler ve basın meslek odaları tarafından rüşvet teklifi olarak değerlendirildi.

‘Hatipoğlu, öncelikle düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde tutulan gazetecilerin haklarını savunmalıdır’

Nebi Hatipoğlu’nun sözlerine tepki gösterenler arasında Eskişehir’in yerel gazetelerinden İstikbal gazetesinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Özge Zaim de bulunuyor.

Konuyla ilgili soL’a konuşan Özge Zaim, “Hatipoğlu asgari ücret vaadiyle yerelde özgür basını susturmayı hedeflemektedir” dedi. Gazetecilerin Nebi Hatipoğlu’nun personelleri olmadığını hatırlatan Zaim, gazetecilerin kolay yaşam sürmediğini ancak bu problemin muhatabının büyükşehir belediye başkan adayı değil hükümet yetkilileri olduğunu söyledi. “Hatipoğlu herkesi ‘ihtiyaç sahibi’ olarak görmektedir. Bunun sebebi de şatafatlı dünyasının ışıltılarından kaynaklıdır” diyen Zaim, “Vaatlerle gazetecileri kontrol altına almak isteyen Hatipoğlu, öncelikle düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde tutulan gazetecilerin haklarını savunmalıdır” sözleriyle Nebi Hatipoğlu’na tepki gösterdi.

'Hedef susturulmuş gazeteciler ordusu yaratmak mı?'

Gazetecilerin en büyük sorununun maaştan önce işlerini özgürce yapamamak olduğunun altını çizen Özge Zaim şöyle konuştu:

“10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü bir hak mücadelesidir. Her ne kadar kutlama olarak görülse de gazetecilerin mücadele günüdür. Nebi Hatipoğlu’nun sözleri ise kutlama bile değilken gazetecilere hakarettir. Gazeteciler mesleğini onurla yapmaktadır ve onurla sürdürülebilmesi için de önündeki engellerin aşılması konuşulmadır.

Bizler kalemimizin özgür yazmamasından şikâyet ederken, özgür basın diye bağırırken, haklarımızı ararken, Hatipoğlu asgari ücret vaadiyle yerelde özgür basını susturmayı hedeflemektedir. Hedef susturulmuş gazeteciler ordusu yaratmak mıdır?

Öte yandan gazeteciler Hatipoğlu’nun personeli de değildir. Maaşa bağlayarak neyi kast etmiştir? Hatipoğlu herkesi ‘ihtiyaç sahibi’ olarak görmektedir. Bunun sebebi de şatafatlı dünyasının ışıltılarından kaynaklıdır. Evet gazeteciler asgari ücretle geçimini sağlamaktadır. Hak etmediği ücretleri almaktadır. Kolay yaşam sürmemektedir fakat bunun muhatabı ise Büyükşehir Belediye Başkan adayı değil hükümet yetkilileridir.

Vaatlerle gazetecileri kontrol altına almak isteyen Hatipoğlu, öncelikle düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde tutulan gazetecilerin haklarını savunmalıdır. Gazetecilerin ücretten önce daha büyük sıkıntıları vardır. Bunlardan en önemlisi de maalesef özgür basının yok olmasıdır.”

                                      Özge Zaim İstikbal Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

‘Rüşvet vaadi olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz’

Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti (EGC) Başkanı Yılmaz Karaca da konuyla ilgili bir açıklama yaparak Nebi Hatipoğlu’nun sözlerine tepki gösterdi. Karaca, yaptığı açıklamada Hatipoğlu’nun sözlerinin gazetecileri incittiğini belirterek, Hatipoğlu’nun sözlerini rüşvet vaadi olarak değerlendirdiklerini söyledi.

Yılmaz Karaca’nın yaptığı açıklamada, "Bir belediye başkan adayı basın kuruluşlarına destek vermek istemesi normal ancak çalışanlara rüşvet gibi vaat doğru değildir. Bir süre gazete sahipliği yapan Hatipoğlu’nun bu vaadi 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde söylemesi gazetecileri incitmiştir. Hatipoğlu’nun bu vaadini bir rüşvet vaadi olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Cumhur İttifakı’nda basına bakış değişmiyor: BBP de aynı vaatte bulunmuştu

Nisan 2023 yılında, Büyük Birlik Partisi Büyük Birlik Partisi (BBP) Antalya Kepez İlçe Başkanı Mevlüt Yakışıklı ve yönetimi toplu istifa kararı aldı. BBP Kepez İlçe Başkanlığı konuyla ilgili 10 Nisan'da medya kuruluşlarına ve gazetecilere e-posta göndererek partiden istifalarla ilgili açıklama yapılacağını duyurdu. Basın açıklamasına katılacak gazetecilere bin 500 TL ile 5 bin TL arasında değişen miktarlarda para teklif eden il başkanı, basın meslek örgütlerinin tepkisini çekmişti.

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şubesi davet için “Son yıllarda karşılaştığımız en pervasız, en terbiyesiz saldırıdır” derken, Antalya Gazeteciler Cemiyeti ise durumu “ahlaksız bir teklif” olarak nitelendirmişti.

                                                               /././

Mersin'de bir evden 119 seçmen çıktı: 'AKP hırsızlığa başladı'(soL)

Türkiye bir kez daha seçim sürecine girerken, şimdiden oy hırsızlıkları da başladı. Mersin'de bir eve 119 seçmen taşındığı tespit edildi.

Yerel seçimlerle birlikte taşıma seçmen haberleri de pek çok ilden gelmeye başladı. AKP-MHP'nin Kars'ta orduevine, çevik kuvvet misafirhanesine binlerce kişiyi doldurması haberimizin ardından bir haber de Mersin'den geldi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin Milletvekili Ali Bozan, AKP'nin Mersin’in Akdeniz ilçesinde bir eve 119 seçmen taşındığını söyledi. Bozan, "AKP bu güne kadar bu ülkede çala çala her şeyi bitirdi. Şimdi de seçmen hırsızlığına başladı" diye konuştu.

Sosyal medya hesabı üzerinden video paylaşan Bozan'ın videosunda Çilek Mahallesi'nde 6317 sokaktaki 3 katlı evi göstererek, "Akdeniz ilçemizde taşıma seçmenleri, hırsızlık yapılan seçmenleri, kaydırma yapılan seçmenleri kapı kapı, sokak sokak tespit ediyoruz. Burada oturan yurttaşlara sorduk. Çoğunlukla Suriye'den göç etmek zorunda kalan yurttaşlar var. Türkiye'de oy kullanma hakları dahi yok. Zaten AKP özellikle boş olan adresleri tespit etmiş" ifadesini kullandı.

                                                                /././

TÜİK: İşsiz sayısı Kasım'da 115 bin arttı (soL)

TÜİK işsizlik verilerini açıkladı. Buna göre Kasım ayında işsizlik bir önceki aya göre yüzde 0,4 artarak yüzde 9'a çıktı. Geniş tanımlı işsizlik oranıysa yüzde 22,7 olarak açıklandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kasım 2023'e ilişkin işgücü istatistiklerini açıkladı. Buna göre Türkiye'de işsizlik oranı, Kasım 2023'te bir önceki aya göre 0,4 puan artışla yüzde 9'a çıktı.

TÜİK'in "zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı" olarak açıkladığı geniş tanımlı işsizlik oranıysa söz konusu dönemde bir önceki aya göre 1,3 puanlık artışla yüzde 22,7 oldu.

TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaş grubunda işsiz sayısı, Kasım 2023'te bir önceki aya göre 115 bin kişi artarak 3 milyon 116 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,4 puan artışla yüzde 9 seviyesinde gerçekleşti.

İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,5 iken, kadınlarda yüzde 11,8 olarak tahmin edildi.

Söz konusu ayda 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,3 puanlık artışla yüzde 16,5 oldu.

Bu yaş grubunda işsizlik oranının erkeklerde yüzde 14,2, kadınlarda ise yüzde 20,7 olduğu hesaplandı.

İstihdam oranı azaldı

Türkiye'de istihdam edilenlerin sayısı, Kasım 2023'te aylık bazda 236 bin kişi azalarak 31 milyon 611 bin kişi olarak gerçekleşti. İstihdam oranı ise 0,4 puan azalarak yüzde 48,2 oldu.

Buna göre, mevsim etkisinden arındırılmış istihdam edilenlerin sayısı, Kasım 2023'te bir önceki aya kıyasla 236 bin kişi azalarak 31 milyon 611 bin kişi, istihdam oranı 0,4 puan azalarak yüzde 48,2 oldu. Bu oran, erkeklerde yüzde 65,4 iken kadınlarda yüzde 31,3 olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücü, kasımda aylık bazda 122 bin kişi azalarak 34 milyon 726 bin kişiye, işgücüne katılma oranı ise 0,2 puan düşüşle yüzde 52,9'a geriledi. İşgücüne katılma oranı, erkeklerde yüzde 70,7 iken kadınlarda yüzde 35,5 olarak açıklandı.

Haftalık fiili ortalama çalışma süresi 43,8

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi, Kasım 2023'te bir önceki aya göre 0,2 saat azalışla 43,8 saat olarak gerçekleşti.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı, söz konusu dönemde bir önceki aya göre 1,3 puanlık artışla yüzde 22,7 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 14,9 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,3 olarak tahmin edildi.

Türkiye genelinde Kasım 2023'e ilişkin mevsim etkilerinden arındırılmış temel işgücü göstergeleri şöyle:

                                                              /././

İddia: Beraber uyuyan depremzede ikizler 'eşcinsel' denilerek yurttan atıldı (soL)

Depremden sağ kurtulan ikiz kardeşlerin, Alanya'da kaldıkları okul yurdunda beraber uyumaları nedeniyle ''eşcinselsiniz'' denilerek yurttan atıldığı iddia edildi.

Alanya Mevlüt Çavuşoğlu Spor Lisesi'ne okuyan iki depremzede kız kardeşin beraber uyuduğu için "eşcinsel" denilerek yurttan atıldığı iddia edildi.

6 Şubat Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mustafa Dilek'in sosyal medya hesabından paylaştığı bilgilere göre, Antakya'da depreme yakalanan ve 4,5 saat boyunca göçük altında kalan 16 yaşındaki sporcu tek yumurta ikizi depremzede kız kardeşler, okula devam edebilmek için kayıtlarını Alanya Mevlüt Çavuşoğlu Spor Lisesi'ne aldırdı.

Babalarının aktardıklarına göre, aynı okulun yurdunda konaklamaya başlayan kardeşlerden biri, göçük altında kalmanın korkusuyla kardeşiyle aynı yatakta uyumaya başladı.

Aynı yurtta kalan öğrencilerden birinin ''birlikte uyuyorlar'' diyerek yurt yönetimine şikayet ettiği ikizler, yurttan sorumlu öğretmenle görüştü. İddiaya göre, öğretmen çocukların durumunu analiz etmek yerine "siz eşcinselsiniz" dedi.

Daha sonrada Yurt Müdür Yardımcısı Ş.Y. çocukların babasını arayarak "Kızların eşçinsel, gel kayıtlarını al. Okulda ve yurtta kızları istemiyoruz" ifadelerini kullandı.

Gazeteci Dilek'in paylaşımına göre, 15 Aralık akşamı yurt yönetimi öğrencileri hiçbir gerekçe göstermeden yurttan attı. Öğrenciler o geceyi bir tanıdığının evinde geçirdi.

5 Ocak tarihinde ise okul müdürünün ikizlerin babasına, çocukları disipline sevk ettiklerini söyledi. Ayrıca müdürün "Çocuklarının adı okulda çıktı, ben tutamam okulda" dediği öne sürüldü.

Yaşananlar üzerine ikizlerin babası, yetkilileri dava edeceğini ve çocukların kaydını aldırmayacağını söyledi.

(soL)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder