15 Mart 2024 Cuma

Cumhuriyet KÖŞEBAŞI - 15 MART 2024 -

 

Soylu’nun sır buluşması (Barış Pehlivan)

Tarihi netleştiremedim ancak kısa bir süre önce olduğunu biliyorum.

Beşiktaş kulübünün eski yöneticilerinden Mete Düren’in evi...

İşte orada, Tansu Çiller ve Süleyman Soylu bir araya geldi. Bilen bilir, Çiller’in genel başkanlığı döneminde Soylu DYP’nin İstanbul teşkilatının başındaydı.

Görüşmenin içeriği şimdilik sır ancak buluşmanın karelerinin olduğunu biliyorum.

Bununla birlikte, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Son seçimim” dediği günümüzde eski iki yol arkadaşının buluşması dikkate değer.

İBB'NİN AKP'Lİ ZABITALARI

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimi kendisine bağlı zabıta ekiplerinden çok dertli” desem, abartı olmaz sanırım. Herkesin bildiği sırdır; İBB’de çalışan memurlar arasında ciddi bir AKP’li kitle var ve zabıta birimi de bundan nasibini alıyor. Kimin hangi partiye gönül verdiğinin bir önemi yok, lakin mesele asıl görevini yapmamaya gelince iş değişiyor. Zira, bu partizanlık seçim sürecinde öne çıkıyor.

Misal, daha iki gün önce Galata Köprüsü üzerindeki tramvay hattı çalışmadı. Çünkü Murat Kurum’un seçim afişi enerji teline dolanmıştı. Sahi, zabıta ekipleri bu riski görmedi mi? Ya da gördü de bilerek mi müdahale etmedi?

Özetle... İBB zabıtalarının güvenlik riski oluştursa da şehirdeki kimi AKP seçim afişlerine müdahale etmek istemediği, belediye içinde konuşulan konular arasında.

AKM'DEKİ SANATÇILAR RAHATSIZ

İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) çalışan sanatçılar uzun süredir oldukça rahatsız. Zira açıldığı 29 Ekim 2021’den bu yana AKM’nin otoparkına para ödemek zorunda kalıyorlar. Yüzde 50 indirim hakkına sahip olsalar da haftanın her günü AKM’de çalışan sanatçıların aylık otopark masrafları 2 bin lirayı geçiyor. Duydum ki sanatçı sendikalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yaptığı görüşmeler de bir sonuca varamamış. Haliyle AKM, devlet personelinin çalışıp otoparkına ücret ödediği tek kurum olmaya devam ediyor.

                                                   /././

Bu nasıl veda? (Özdemir İnce)

AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan TÜGVA (Türkiye Gençlik Vakfı) kongresinde yaptığı konuşmada seçimlere 22 gün kaldığını anımsatmış, 22 günü en güzel şekilde değerlendirerek, gerek ana kademe gerek kadın kolları gerek gençler, beraberce bir çalışmayla inşallah gerekli cevabı sandıkta vereceklerini dile getirmiş ve konuşmasını şöyle sürdürmüş: “Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.”

Meğer Erdoğan’ın “Son Seçimim” açıklaması İsa’nın “Son Akşam Yemeği” benzeri bir veda simgesi değil sık sık zuladan çıkardığı “As” imiş! Böyle yazıyorlar. Ancak bu açıklama Erdoğan’ın ilk “son seçim” açıklaması değilmiş, daha önce de adaylıkları ile ilgili “son seçim” açıklaması yapmış amma velakin yasa değişiklikleri yaparak, yaptırarak siyasete tam gaz devam etmiş.

8 Mart’ta düzenlenen Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Gençlik Buluşması’nda 31 Mart’ta yapılacak genel seçimlerin “bir dönüm noktası” olduğunu söylüyor. Bu önemli: “Benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim. Çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak.”

Konuşmada ne söylediği kadar, nerede söylediği de çok önemli. TÜGVA Gençlik Buluşması’nda söylüyor. Konuşmanın yapıldığı Sinan Erdem Spor Salonu’nda “Bizim tek derdimiz var İslam İslam İslam”, “Bir gece ansızın gelebiliriz” pankartlarının asılı olduğu görülmüş. Demek ki TÜGVA İslamdan başka derdi olmayan (bir yere?) bir gece ansızın gelmeyi planlayan bir örgütmüş meğer! Bunu bir kenara yazalım. Ve R.T. Erdoğan’ın konuşmasından iki alıntı yapalım:

“Sevgili gençler, değerli kardeşlerim sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bugün burada karşımda ülkemizin en büyük gençlik hareketini görüyorum. Ülkemizin son 10 yıldaki gençlik çalışmalarına mührünü vuran çalışkan kardeşlerimi görüyorum. Bir iyilik hareketi görüyorum. Milletimizin yanında olan kahramanlar görüyorum. TÜGVA çatısı altında 85 ilimizde ve 605 ilçemizde faaliyet gösteren bu yeni nesil gençlik hareketi Allah’ın izniyle maya tutmuştur. Yurtlarıyla, burslarıyla, icraathaneleriyle, destekleriyle, kamplarıyla, akademileriyle TÜGVA ailesi her alanda dal budak salıyor. Bu çelikten iradeyi daha da yükseltme vaktidir.”

Vikipedi’den aynen aktarıyorum (Devlette kadrolaşma iddiası): Gazeteci ve akademisyen Metin Cihan’a elektronik posta üzerinden gelen bazı belgelerle birlikte, devlet kadrolarına vakıf tarafından belirlenmiş isimlerin atandığı iddiası ortaya atılmış, vakıf için ikinci paralel devlet yapılanması ithamı yapılmıştır. TÜGVA’nın eski Van temsilcisi Metin Özsoy ise “Adalet Bakanlığı’nda 100’ün üzerinde, sadece benim tanıdığım TÜGVA’lı var. Bu isimler vakıf üzerinden buralara getirildiler. Emniyet’te ne kadar var bilmiyorum ama bekçi alımlarında da TÜGVA’nın çok ciddi bir rolü olduğunu biliyorum” sözleriyle iddiaları kabul etmiştir. Bunun yanında TÜGVA Genel Başkanı Enes Eminoğlu söz konusu iddialara yanıt vermek için gazeteci Cüneyt Özdemir’in programına konuk olmuş ancak programda bir gafa imza atarak “İçeriden belgeleri almış bu adam. Kendisine yedek yapmış, doğru belgeleri de manipüle ederek değiştirmiş, şimdi de ifşa ediyor” diyerek belgelerin doğruluğunu teyit etmiştir.

Oğul Bilal’in vakfın yüksek istişare kurulunda yer alması ve eylemleri oğulla vakfın özdeşleşmesine yol açmış durumda. Vakfın, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda dini programlar düzenlemesi çok kuşku uyandırıcı; sanki AKP belediyelerinin yan kuruluşu ve devletin yasal kuruluşu.

TÜGVA gençlik eğitimiyle ilgili bir sivil dernekten çok, bir amaca yönelik siyasal kadrolaşma örgütü gibi, şimdilik kara gömlekleri eksik. Günü geldiğinde, oğul Bilal’in cumhurbaşkanı yardımcısı olmasına engel var mı? Ancak bundan önce anayasanın 116. maddesi sayesinde bir kez daha aday olabilir. 

                                                    /././

Hayvan haklarında büyük utanç (Zülal Kalkandelen)

Köpeklere cinsel istismarda bulunan, birinde suçüstü yakalanan Yalçın Ünalleylioğlu, tutuksuz yargılanarak salı günü Ankara’da serbest bırakıldı, 24 Eylül’e duruşma tarihi verildi.

Çarşamba günü ise İstanbul Küçükçekmece adliyesinde tarihi bir gündü. 3. katta, altı dakika boyunca Eros adlı kediye işkence ederek katleden İbrahim Keloğlan’ın duruşması görülürken 7. katta, Badem adlı yavru köpeğe tecavüz eden Ahmet Aybar hâkim önündeydi. Tecavüz suçunu işleyene 2 yıl 2 ay hapis cezası ve 8 bin TL para cezası verilirken Eros’un katili 2 yıl 6 ay hapis cezası ve yurtdışı yasağı cezası aldı.

Fakat tecavüz suçunda cezanın üst sınırı yasada üç yıl olarak belirlendiği için yatarı yok, öldürme suçunda ise ceza dört yıl olan üst sınırdan uygulanmadığı için her iki suçlu da serbest kaldı!

Üstelik Keloğlan, vahşetin anbean görüntüleri olduğu halde, mahkemede, olayın yanlış aktarılıp halkın kin ve düşmanlığa sevk edildiğini söyleyerek tepki gösterenleri suçladı! Savcı en üst sınırdan ceza istediği halde, mahkeme heyeti yine “iyi hal” indirimi yaptı.

HAYVAN HAKLARINI YOK SAYANLARA OY YOK!

16 Şubat’ta bu köşede yazdığım yazıda, “Bu neyin iyi hali?!” diyerek sormuştum:

O şiddet videosunu izleyen bir hukukçunun, böylesine korkunç bir cinayeti işleyen kişinin bu ceza ile ıslah olamayacağını, toplum içine karışmasının zararlı olduğunu bilmesi gerekmiyor mu?

TBMM’de yasa görüşülürken “Hayvana tecavüz cezasız kalamaz!” dediğimde, “Hiçbir yasa suçu önlemez!” diyerek beni susturmaya çalışan AKP grup başkanvekili avukat Özlem Zengin adliyelerde “Katil vuruyor, devlet koruyor!” diyen adalet haykırışlarını duyuyor mu bilmem ama hayvan hakları savunucularının kararı çok net!

Hukuk devletinde halkın temsilcilerinden oluşan meclisler, adaleti tesis etmek için yasa yapar. Bunca yıldır hayvanları korumayan yasalarla toplumu aldatanları biliyoruz. Bu vesileyle bir kez daha bildiriyorum: Hayvan haklarını yok sayanlara ve bu şiddete geçit veren siyasetçilere OY YOK!

Şovu bırakın, katilleri ve tecavüzcüleri cezalandıran yasalar yapın!

Şimdi anladınız mı...

Neden hayvan katledenlere ve tecavüz edenlere verilecek cezanın ertelemesiz hapis cezası olarak uygulanabilmesi ve para cezası ile kalınmaması için üst sınırın üç yıldan fazla olmasını istediğimizi?

“Her hayvana tecavüz edeni hapse atarsak adliyelerin yükü artar, hapishaneler dolar taşar” diyerek neden cezanın üst sınırını üç yılla sınırladıklarını...

Tecavüz ve şiddet olaylarında neden sürekli “iyi hal” indirimine başvurduklarını...

Neden TBMM’de 2021’de kabul edilen 7332 sayılı yasanın (Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) hayvan hakları savunucularının taleplerini karşılamadığını?

Biz o dönemde bu düzenlemelerin yetersiz olduğunu anlatıp yazarken, yasayı öven bazı avukatları ve sözde hayvan hakları derneklerinin temsilcilerini neden eleştirdiğimizi...

Neden tecavüzcülerin ve katillerin korunduğunu söylediğimizi...

“Her hayvana tecavüz ve şiddet olayında hapis cezası veremeyiz, çünkü insana yönelik suçlarda da her zaman hapis cezası olmuyor” diye neden gerekçe ürettiklerini?

Şimdi anladınız mı bu ülkede yaşam hakkının nasıl değersizleştirildiğini, insanın ve hayvanın şiddete karşı nasıl savunmasız bırakıldığını?

“Mahkemedeki duruşmaya AKP milletvekilleri de geldi” diyerek teşekkür edenlere duyurulur: Katillerin ve tecavüzcülerin serbest kalmasına yol açanlar, o kararları alan mahkeme heyetleri olduğu kadar, yasaları belirleyen AKP’liler ve gereken karşı duruşu göstermeyen partilere mensup milletvekilleridir. Seçim öncesinde şov yapmanın gereği yok!

(Cumhuriyet)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder