ABD’ye “IŞİD’e karşı bizi kullan” çağrısı yapan Ankara, Bağdat ile imzalanan mutabakat zaptı ile PKK’ye karşı ortak hareket etmeyi resmileştirdi. Olası bir ortak operasyonun eli kulağında. Ankara, Bağdat, Erbil yakınlaşmasına İran’ın yanıtı Kerkük vali seçimiyle geldi. Suriyeli Kürtler ise Bağdat-Ankara hamlesine ortak hareket etme yolları ararken Şam’a da mesajlar veriliyor.
Küresel siyaset sahnesindeki “büyük kapışma”nın yarattığı toz bulutu içinde Irak ve Suriye sathında çarpıcı hareketlilikler yaşanıyor. Ukrayna ve Gazze’deki sıcak çatışmaların gölgesinde kalan her iki ülkede son günlerde yaşananlar bölgesel dizilişin geleceğine dair önemli veriler sunuyor.
Neler oluyor? Bir süredir bölge ülkeleriyle arayı düzeltmeye çalışan AKP iktidarı, Bağdat ve Erbil hattında diplomatik trafiği hızlandırırken, bir yandan da Washington’a açık mesajlar göndererek “Beni de gör” diyor.
TÜRKİYE-IRAK ORTAK MUTABAKAT ZAPTI
Son günlerin en dikkat çekici gelişmesi Ankara-Bağdat hattında imzalanan “Mutabakat Zaptı” oldu. Tarihi olarak nitelendirilen “15 Ağustos Zaptı” ile aralık ayında tehdit, mart ayında yasaklı örgüt ilan edilen PKK’ye karşı ortak hareket edilme kararı resmileştirilmiş oldu. Örgütün ilk silahlı eylemini gerçekleştirdiği 15 Ağustos’a denk gelen anlaşma iki ülke tarihinde bir ilk olma özelliğine sahip. Mutabakat ile Bağdat’ta Ortak Güvenlik Koordinasyon Merkezi ve Başika’da Ortak Eğitim ve İş Birliği Merkezi kuruluyor. Başika’daki merkezde bir Türk, bir Iraklı komutan bulunacak. Herkes kendi ordusuna bağlı olacak. Hiyerarşik bir yapı yok. İstihbarat paylaşımı, bilgi paylaşımı ve askeri planlamalar yapılacak.
Ankara ile Bağdat’ın uzun zamandır kurduğu yakın işbirliği PKK’nin bu ülkedeki alanını daraltıyor. Bağdat son olarak PKK ile bağlantılı üç siyasi parti hakkında kapatma kararı aldı.
Hem siyasi hem teknik düzeydeki temasların yoğunlaştığını kaydeden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, atılan adımlardan memnuniyetini dile getirirken Türkiye’nin Musul’daki Başika askeri üssünü kendilerine devretmeyi kabul ettiğini aktaran Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, PKK’nin iki ülke için de ortak tehdit olduğunu ilan etti. Mutabakat zaptı ile Irak ve Türkiye’nin PKK ve YPG’nin kontrolündeki Mahmur ve Sincar’a yönelik ortak bir harekat düzenlemesinin işaretleri var.
Bağdat’ın bu adımlarına karşılık Ankara da jest niyetine 15 yaş altı ve 50 yaş üstü Iraklılara vize serbestisi uygulamasını 1 Eylül’de başlatılma kararı aldı.
ROJAVA’DA KÜRT AKTÖRLERİN BULUŞMASI
Türkiye’nin dinmeyen askeri operasyon tehditleri ve Bağdat-Ankara hattındaki yakınlaşma Suriye Kürtleri’ni de harekete geçirdi. Bir taraftan Şam ile temas artırılmaya çalışılırken diğer yandan iç birliğin sağlanması arayışı hızlandırıldı. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Kobani, Barzani yönetimine yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile bir araya gelme kararı aldı. Rudaw’daki habere göre Kürtler arası siyasi diyalog ve müzakere süreci masaya yatırılan konular arasında. ENKS, PYD ve SDG ile kavgalı, Ankara-Erbil kontrolünde.
KERKÜK’TE SEÇİM, KYB’DEN KDP’YE MESAJ
Suriye’deki Kürtler arasındaki kavganın bir benzeri de Irak Kürtleri arasında yaşanıyor. Kerkük’teki Vali seçimi bu kavganın uzantısı. Talabani ailesi yönetimindeki Süleymaniye merkezli Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) adayı Rebwar Taha 10 Ağustos’ta vali olarak seçildi. Bu seçim Barzaniler’in KDP’si ve Türkiye güdümündeki Türkmenler’in tepkisini çekti. Kerkük İl Meclisi’ndeki seçime Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Türkmen Cephesi katılmadı. 18 Aralık’ta Kerkük genel seçiminden bu yana geçen 8 ayda vali krizi bölgede tansiyonu yükseltmişti. Ancak Kerkük seçiminden de daha büyük bir kriz ise Irak Kürt Bölgesi’nde yapılmayan genel seçimler. Haziran ayında yapılacağı açıklanan seçim, KDP’nin Irak Anayasa Mahkemesi’nin kota kararını bahane ederek boykot etmesiyle ertelenmişti. KYB, 20 Ekim’e ertelenen seçimlerin tarihinde gerçekleşmesini istiyor.
Irak’taki denklemin bir parçası olan ABD’nin Erbil elçisi Steve Bittner, IKYB Başkanı Neçirvan Barzani ile görüşmesinde ortaklık ve ittifakın güçlendirilmesini vurguladı.
ANKARA’DAN ABD’YE ASKER TAVSİYESİ
Tüm bu gelişmeler olurken 15 Ağustos’ta Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, ABD’ye bölgede IŞİD’e karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kullanılması çağrısı yaptı. Güler katıldığı bir tv programında, ‘‘Açık açık ABD’li dostlarımıza ifade ettim. ‘Sen gerçekten DEAŞ’la (IŞİD) mücadele etmek istiyor musun?’, O zaman ne kadar kuvvet ihtiyacın varsa biz sana vereceğiz. Ses yok bu sefer’’ ifadelerini kullandı.
Irak’ta kurulan üslerde kalıcı olduklarını artık operasyon yapıp geri çekilmediklerini kaydeden Güler, Pençe-Kilit operasyonlarına yönelik “kilit kapanacak” yönündeki soruya şu yanıtı verecekti: “Artık biz geri dönmüyoruz, örgüt o bulunduğu yeri terk edip gitmek zorunda kalıyor. Nereye giderse peşinden gitmeye devam ediyoruz. Bütün amacımız kilidi kapatmak.”
Irak makamlarıyla PKK’ye karşı ortak harekat merkezi kurulması konusunda gelinen aşamaya dair ise Güler, her şeyin planlandığı gibi geliştiğini söyledi. Bağdat ve Erbil ile ilişkileri geliştiren Ankara’nın KYB’ye öfkesi ise bitmiş değil. KYB’nin PKK ve Suriye Kürtleri ile yakınlaşması Ankara’da büyük rahatsızlık nedeni.
ANKARA’NIN SURİYE’DEN ÇEKİLME ŞARTLARI
Erdoğan yönetimi Irak ile ilişkileri yeni bir boyuta evirmeye çalışırken Suriye ile de “barışma” girişimleri sürüyor. Ancak, Şam yönetimi bu isteğe olumlu yanıt vermiş değil. TSK çekilmeden uzatılan eli tutmayacağını da deklare ediyor her seferinde. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Barış Kalkanı operasyonlarıyla Suriye’nin kuzeyinde kontrol bölgeleri oluşturan TSK’nin varlığı Suriye meselesinde temel düğüm noktası. Ancak Türkiye çekilme niyetini taşımıyor. Güler’in “Suriye rejimi, ‘çekilme tarihini bize bildirirseniz görüşürüz’ diyor. Kapsayıcı bir anayasayı kabul et, serbest seçimlerini yap” o zaman düşünürüz sözleri bu niyetin göstergesi.
IRAK-SURİYE POLİTİKASINDA BÜTÜNLÜK YOK
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu, Türkiye’nin Irak ve Suriye politikalarında bir bütünlük olmadığını, yönelimlerin yanlışlarla dolu olduğunu, rasyonellikten uzak olduğunu vurguluyor. Birbiriyle tutarlı olmayan kararların alınmaya devam edildiğini kaydeden Loğoğlu, savrulan bir politikanın sürdürülmeye devam edildiğini kaydetti. Savunma Bakanı Güler’in Suriye ile normalleşme için sarfettiği şartların manasız olduğunu da belirten Loğoğlu, şu ifadeleri kullanıyor: “Güler’in ABD’ye IŞİD’e karşı TSK’nin kullanılması açıklaması daha fazla savaş, daha fazla çatışma ve kriz üretmekten öte bir anlam taşımıyor. Bu meseleler salt askeri yöntemlerle çözülmez. Çözüm için Irak ve Suriye ile masaya oturulmalı, daha fazla diyalog ve işbirliği yolları geliştirilmesinden başka yol yok. Irak ve Suriye ile normalleşme olmadan sorunlar çözülmez. Ortadoğu’da savaşlar varken ne gerekçeyle olursa olsun asker kullanmak çok tehlikeli.”
***
BAĞDAT-ANKARA YAKINLAŞMASINA IRAK’TAKİ ŞİİLERDEN İTİRAZLAR VAR
Irak’ın Kürt bölgesindeki Selahaddin Üniversitesi’nde akademisyenlik yapan Nawzad Hetuti, yaşanan gelişmeleri şu şekilde özetliyor:
Ekim 2022’de iktidara geldiğinden beri Sudani hükümeti Türkiye ile bağlarını güçlendirmeyi hedefliyor. Mart 2023’te Sudani Türkiye’yi ziyaret ettiğinde Ankara ile özellikle güvenlik ve ticaret alanlarında çok sayıda ikili anlaşma imzalandı. Benzer şekilde, bu ilişkileri güçlendirmenin bir işareti olarak Erdoğan 22 Nisan’da Bağdat’ı ziyaret etti ve burada petrol, sınır güvenliği, su, ekonomi ve kalkınma yolları projesi ile ilgili 27’den fazla anlaşma imzalandı. Erdoğan’ın 14 Mart’taki ziyareti öncesinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan PKK, diğer ortak ve stratejik çıkarlar konularını görüşmek üzere Irak’ı ziyaret etti. Yapılan ortak açıklamada her iki ülke de PKK’nin çıkarlarına yönelik bir tehdit olduğunu yinelemiş ve Irak ilk kez PKK’yi resmi olarak Irak’ta yasaklı bir örgüt olarak tanımlamıştır. Ancak Irak’ın Türkiye’ye yönelik politikası konusunda Sudan hükümeti ile Şii partiler, özellikle de İran’ın müttefikleri arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. İran’ın müttefikleri Türkiye’nin Irak sınırına girmesine şiddetle karşı çıkıyor. Şii gruplar, Türk hükümetine çeşitli kanallardan sürekli baskı uygulayarak güçlerini Irak’tan tamamen çekmesini hedefliyorlar. İran ile müttefik olan Şii partiler, çeşitli nedenlerle PKK ile güçlü bağlara sahip. PKK’yi Türkiye’ye ve hatta KDP’ye karşı stratejik bir kart olarak kullanmak istiyorlar. Şii güçler, Irak’a daha fazla su kaynağı sağlamak amacıyla Türkiye’ye baskı uygulamak için PKK meselesinden yararlanmak da istiyorlar. Ayrıca PKK’nin KDP kontrolündeki bölgelerdeki varlığı, Şii partiler ve hatta İran için KDP’ye baskı yapmak için güçlü bir kart işlevi görmekte. PKK ve Şii milis güçleri, IKBY ile Bağdat arasında Eylül 2020’de imzalanan Sincar Anlaşması’nın uygulanmasının önünde büyük bir engel. Tahran ile KYB arasındaki yakınlık Kerkük seçimlerinde de görüldü. Kerkük’teki seçimlerde İran’ın müttefikleri (Bedir Örgütü, Asa’ib Ehl el-Hak ve Rayat el-Celdani, KYB), Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi’nin desteğiyle KYB adayı Kerkük valisi oldu. Hiç şüphe yok ki İran’ın direktifi olmasaydı bu partiler böyle bir adım atamazlardı. Bu hamle Kürdistan Demokrat Partisi’ni (KDP), Türkmenleri ve bazı Sünni güçleri sürecin dışına itti. Kuşkusuz bu, İran’ın özellikle Kerkük ve ihtilaflı bölgelerde müttefiklerinin iktidarda kalmasını sağlama stratejisinin bir parçasını oluşturuyor. Bu stratejiyi hasımlarına karşı siyasi, ekonomik ve güvenlik kozu olarak kullanacak. Ayrıca bu durum, Türkiye’nin müttefiklerinin Kerkük ve Sünni bölgelerdeki etkisini daha da zayıflatacak ve onları daha az etkili hale getirecek bir faktör olarak hizmet edecektir.
İbrahim Varlı / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder