15 Ekim 2024 Salı

Birgün "KÖŞEBAŞI" + "GÜNDEM" -15 Ekim 2024-

 

Ankara Garına gelen bomba yüklü araç neden aranmadı?-Ayça Söylemez-

Bu soru, 10 Ekim Ankara Garı katliamının cevap bekleyen kritik sorularından sadece biri. Bu ve bunun gibi “düğümü çözecek” olan birçok soru, 9 yıldır cevapsız. Saldırıyla ilgili cezasızlıkla sonuçlanan dosya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşındı. Başvuruda, miting öncesi izin verilen saatlerin, yetkililerce alışılmadık biçimde değiştirildiği ve mahkeme kararına rağmen Ankara’ya bir gece önce giren araçların aranmasına “ara verildiği” bilgisi yer aldı.

İntihar saldırganlarının 10 Ekim öncesinde izlenip dinlendiği, bombalı saldırı hakkında ihbar olmasına rağmen hiçbir önlem alınmadığını yazmıştık. AİHM başvurusunda da bu konuya değinildi: “Katliamı gerçekleştiren sanıklar teknik takip altında olmalarına rağmen yakalanmamışlardır.”

Başvuruda, müfettişlerin tespit ettiği diğer “ihmaller” de yer aldı.

ANKARA GARI KORUMASIZ KALDI

Bunlardan biri, tertip komitesinin miting için talep ettiği başlama saatinin değiştirilip sabah saatlerinde toplanacak olan on binlerce kişinin güvenliğinin tehlikeye atılmasıydı: “Müfettiş raporuna göre İl Valisi’nin başkanlığında il Emniyet Müdürü, MİT Bölge Müdürü, Jandarma Komutanı gibi yetkililerin katıldığı toplantıda İl Emniyet Müdürü ve İstihbarat Şube Müdürü, miting için 08.30-16.00 saatleri arasında izin istenmesine rağmen ‘8 saat trafiğin kapalı olmasının vatandaşların tepkisine neden olabileceği’ gerekçesiyle iznin 12-16 olarak belirlenmesini istemiş ve Valilik de bu öneriyi kabul etmiştir. Böylece toplanma alanı olarak ilan edilen ve sabah saatlerinden itibaren şehir dışından gelenlerin çoğunlukta olduğu 10 bin kişinin toplandığı Ankara Gar alanı korumasız hale gelmiştir. Emniyet Müdürü, 8-16 saatleri arasında mitinge izin verilirse trafikte sorun yaşanacağını söyleyip izin saatlerini 12-16 arasına aldırmıştır ama zaten sabahtan itibaren şehir dışından gelenler Gar önünü doldurmuş ve trafik kapanmıştır. Nitekim canlı bombaların saldırısı da 10.04’de gerçekleşmiştir. Mitinge izin verilen saatlerin alışılmadık biçimde ileri alınması oldukça dikkat çekicidir. Bu durum tertip komitesi üyeleri tarafından ifade edilmiş, böylesi bir durumla ilk kez karşılaştıklarını ifade etmişlerdir.”

CANLI BOMBAYA “DUYARLI OLMA” EMRİ

10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu’nun AİHM başvurusunda yanıtı aranan sorulardan biri de, içi bomba yüklü aracın nasıl sorunsuzca Ankara’ya kadar geldiğiydi.

Başvuru dilekçesinde, mitingden bir gece önce, mahkeme kararı olmasına rağmen, araçların aranmasına ara verildiği belirtildi: “Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün mitinge ilişkin tedbir yazısında polise ‘bütün personelin öncelikle kendilerine yönelik olası ‘canlı bomba’ konusunda duyarlı olmaları’ talimatı verilmiş, bu açık uyarıya rağmen mitinge katılanların can güvenlikleri konusunda önlem alınmamıştır. Miting öncesinde en kritik saatler olan 24.00 – 09.00 saatleri arasında yol uygulamasına ara verilmiştir. Müfettiş raporunda da belirtilen Emniyet Tedbir yazısına göre, bu miting öncesinde de, Ankara dışından gelen araçların durdurulması ve arama konusunda mahkemelerden karar alınmıştır. Ancak, Ankara Emniyet Müdürlüğü, mitingden bir gün önce 9 Ekim 2015 günü, 09:30 ile 11:30 arasında ve 22:00-24.00 saatleri arasında yaptığı yol uygulamasına saat 24.00’te ara verip miting günü olan 10 Ekim 2015 saat 9.00’da tekrar başlamıştır. Tespit edildiği üzere Gaziantep’ten Ankara’ya doğru arabayla yola çıkan canlı bombaların da yol uygulamasına ara verilen saatlerde, 08:30 civarında Ankara’ya girdikleri tespit edilmiştir.”

Araçlar Ankara girişinde aransaydı, 104 insan bugün hayatta olabilirdi.

“İSTİHBARAT GİZLENDİ”

Başvuru dilekçesinde, önlemlerdeki ihmallerin yanı sıra mevcut bilgilerin de işleme konmadığına değinildi: “Katliamdan önce istihbarat birimlerine gelen istihbaratlar gizlenmiş, gerekli birimlere iletilmesine engel olunmuştur.”

Mülkiye Müfettişleri’nin soruşturması sonucu hazırlanan raporda da sadece ihmallerden değil kasıtlardan da bahsediliyordu: “…araştırmanın sonucunda Ankara Emniyet Müdürlüğünün son derece az önlem aldığı, bu anlamda görevlerin yerine getirilmediği, ayrıca miting gününe kadar gelmiş çok sayıda istihbaratın dikkate alınmadığı, hatta ve hatta 14.09.2015 tarihli çok önemli istihbaratın, H.Ö.G. isimli polis amiri tarafından gizlendiği ortaya çıkarılmıştır.” Tümü devlet kayıtlarında sabit olan bu belgeler hala raflarda duruyor, sorular da ortada.

                                                          /././

Kim 750 TL vermek ister?-Hayri Kozanoğlu-

Gelir dağılımı bozuldukça yurttaş kuşaklara aktarılan bir yoksulluğa itiliyor. İktidar ise dipsiz bir kuyuya fon yaratmak için yeni külfetler dayatmaya hazırlanıyor. Artan durgunluk göstergelerine bakmak yerine ek vergilerle uğraşan ekonomi yönetimi ise halktan iyice koptu.

Yoğun ekonomik veri bombardımanının gerçekleştiği bir haftayı geride bıraktık. Diğer konulara girmeden isterseniz toplumda en fazla yankı uyandıran 100 bin TL’yi geçen limite sahip kredi kartlarına (KK) Savunma Sanayi Fonu’na (SSF) destek için 750 TL ücret alınması planı üzerinde duralım.

Bir kere limitler bankalar tarafından keyfi olarak belirleniyor. 100 bin TL sınırını aşmak için KK ile harcama yapmanız bile gerekmiyor. İkincisi, KK faizlerinin yanı sıra yurttaşlar zaten Banka Sigorta Muamele Vergisi (BSMV) ve Kredi Kullanımı Destekleme Fonu’na (KKDF) da ödeme yapıyor. Üstüne bir de bunun eklenmesi maliyeti iyice yukarı çekecek. Üçüncüsü, zaten gelirler düştüğü, KK faiz maliyeti de yükseldiği için tahsil edilemeyen alacaklarda sıçrama gözlendi. Bu nedenle Ekim başında BDDK “rahatlatıcı” bir düzenleme yaptı. Dördüncüsü, Mehmet Şimşek sürekli KK ile ödeme çağrısı yapıyor, kayda girmeyen nakit ödeme talep eden işletmelere ceza kesileceğini söylüyor. Böyle ek masraflar tam tersine bireylerde de nakit ödeme eğilimini teşvik edecektir. Beşincisi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tek kuruşun bile bütçeye gitmeyeceğini iftiharla ilan ediyor. Halbuki sade yurttaş için bütçeye giden vergiler en azından sağlık, sosyal hizmetler şeklinde kendine hizmet olarak dönme potansiyeli taşır. Halbuki SSF dipsiz kuyu gibidir. Örneğin S-400 hava savunma sistemi için Rusya’ya milyarlarca dolar ödendi. Şimdi atıl bir şekilde hangarlarda duruyor.

Bu konuda insan ister istemez, mesnetsiz biçimde İsrail tehlikesini gündeme getirmenin söz konusu bu vergiye hazırlık olduğunu düşünüyor. Zaten geçim sıkıntısından bunalmış, burnundan soluyan sade yurttaşlara bir de böyle yersiz bir külfet dayatan iktidarın, halktan iyice koptuğu anlaşılıyor.

GELİR DAĞILIMI BOZUK, YOKSULLUK DA DÜŞMÜYOR

Şimdi gelelim 2023 yılına ilişkin gelir dağılımı istatistiklerine: En yüksek %20 toplam gelirin tam %48.7’sine, yaklaşık yarısına konuyor. En düşük %20 ise %6.1 ile yetiniyor. Son 10 yılda en fazla irtifa kaybeden kesim ise 2014’te gelirin %15.3’ünü alırken, 2023’te payı %14.3’e kadar gerileyen ortadaki %20. Toplumun en yüksek gelir elde eden %20’sinin payının, en düşük gelir elde eden %20’ye oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı 7.9 ile aynı düzeyde kalırken, aynı yöntemle bulunan P90/P10 oranı ise 14.2’den 13.8’e düştü. Bunun nedeni kök ücretten bağımsız olarak en düşük emekli maaşlarına belli artışlar getirilmesi ve asgari ücretin  seçim yılında göreceli tatminkar belirlenmesi olabilir.

Bu ifadeler neden önemli? Çünkü aynı günlerde, Yoksulluk ve Yaşam Koşulları istatistikleri de yayımlandı. Göreceli yoksulluğun %13.5’e gerilediği ilan edildi. İnsanların bu kadar yaygın biçimde geçim sıkıntısından şikayet ettiği bir yılda böyle bir iyileşme nasıl sağlandı? Cevabı oldukça basit ve net. Çünkü yoksulluk medyan, yani yelpazenin en ortasındaki kesimin geliri kıstas alınarak hesaplanıyor. Toplam nüfus içinde medyan gelirin %50’sinin altında gelire sahip insanların oranının %13.5’e düştüğü görülüyor.

Gelir dağılımı istatistikleri konumu en belirgin gerileyen kesimin gelir skalasının ortasındaki %20 olduğunu ortaya koymuştu. Dolayısıyla yoksulluk sınırı ortanca gelirle oranlanınca, payda daha hızla düştüğü için, pay az miktarda düşse bile yoksulluk gerilemiş görünüyor. Diğer bir ifadeyle, orta gelir grubu durumu herkesten hızlı irtifa kaybeden kesim olunca, onunla kıyaslanan kesimlerin durumu sanki iyileşmiş görünüyor. Yani  orta gelirli kesimler herkesten hızlı yoksullaştığı için, en alt kesimlerin geliri yerinde saysa  bile yoksulluk sorunu hafifliyormuş gibi “sahte” bir görüntü ortaya çıkıyor.

KUŞAKLARARASI STATÜKO KORUNUYOR

10 Ekim tarihinde yayımlanan diğer bir araştırma da Dezavantajların Kuşaklararası Aktarımı idi. Bu çalışmanın verileri de gençlerin okul başarısında en önemli etmenin annenin eğitimi olduğunu gösterdi. Annesi yükseköğretim mezunu kişilerin %83.5’i üniversite diploması alırken, annesi lise altı eğitimlilerde bu oran %21.9’da kaldı. Babalar için aynı oranlar %79.5 ve %18.4 oldu.

Kendisi 14 yaş civarında iken ailesinin maddi durumunu “çok kötü” olarak belirtenlerin %14.9’u şu an en yüksek gelir grubunda iken, %24.4’ü çok kötü durumda olmaya devam ediyor.  Ailesi çok iyi konumda bulunanların ise %40.8’i bu durumu sürdürürken, %8.4’ünün çok kötü duruma düştüğü görülüyor. Kötü, biraz kötü, iyi, biraz iyi gibi ara kategorilerde geçişlilik daha kolay iken, en alt ve en üst gruplarda statükonun en belirleyici olduğu, insanların  önceki kuşakların standardına demirlediği görülüyor. 20 yıl öncesi verilere sahip olmadığımız için AKP döneminde sınıf atlamanın kolaylaştığı mı, yoksa zorlaştığı mı üzerine ise net bir değerlendirme yapamıyoruz.

DURGUNLUK ALAMETLERİ ARTIYOR

Geçtiğimiz hafta yayımlanan aylık istatistiklerden en dikkat çekeni, sanayi üretiminin Ağustos’ta %5.3 düşmesiydi. Bu zayıflama imalat sanayi üretiminde %5.4’e kadar ulaştı. Böylelikle Haziran’da %5.0, Temmuz’da %4.0 gerilemenin ardından sanayide üretim kaybı üç ay arka arkaya gerçekleşmiş oldu. Ekonomik durgunluğun en belirgin biçimde sanayi sektöründe kendini hissettirdiği açıkça görülüyor.

Buna karşın Ağustos’ta işsizlik oranının %8.5 düzeyine gerilediği açıklandı. Aylık verilerin sektörel dökümü verilmediği için işsizliğin sanayi, hizmetler, tarım arasındaki dağılımını  bilemiyoruz. Sanayide keskin bir düşüş gözlenirken işsizliğin gerilemesi ister istemez kuşku uyandırıyor. Bu durumun bir açıklaması, mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranının %27.2’ye yükselişi olabilir. Zamana bağlı eksik istihdam denilen, tam zamanlı çalışmak isterken kısmi zamanlı çalışmak zorunda kalanların artışı, işsizliği düşük gösteriyor sonucu çıkarılabilir. Hizmetlerde bu tip “esnek” işlerin daha fazla ağırlık taşıması da bu tezi doğrulayabilir. Diğer bir açıklama ise, işten çıkarma furyasının sanayide üretim düşüşünü gecikmeli izlemesi, firmaların durgunluğun geçici olduğu düşüncesiyle yetişmiş elemanları elinde tutma çabası olabilir. Buradan, ekonomik durgunluğun derinleşmesi halinde işsizliğin ani sıçrama gösterme olasılığının yüksek olduğu sonucu çıkarılabilir.

2024 Ağustos verilerine göre 4.3 milyar dolar cari fazla sağlanması da yine ekonominin durgunlaşmasının bir sonucu. Söz konusu ayda 7.6 milyar dolarlık bir seyahat geliri sağlandı. Evet ama aynı zamanda ekonomik zayıflamaya paralel hammadde - ara malları grubu ithalatı %13.1 azalışla 18.8 milyar dolara geriledi. Cari fazla verilmesi ekonomik durgunluk dönemlerinin tipik bir belirtisi. Buna rağmen Eylül ayından başlayarak yine cari açığın ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Çünkü ihracatın Eylül’de %1.8 düşüşe geçtiğini biliyoruz. Turizm gelirlerinin de mevsim gereği zayıflaması sonucu önümüzdeki ay sınırlı da olsa bir cari açıkla karşılaşacağız.                                      /././

                                                  Birgün -GÜNDEM

70 milyarlık fon yandaşa -Havva Gümüşkaya-

Yurttaşlardan yeni vergiler alınmasını öngören torba tasa teklifle Savunma Sanayi Fonu’na 69,3 milyar TL gelir sağlanacağı hesaplandı. Bu gelirin 13,1 milyar TL’si limiti 100 bin liranın üzerindeki kredi kartlarından toplanacak. Teklifin gerekçesinde sıralanan savunma projeleri “Yandaşın, damadın paraya ihtiyacı var” dedirtti.(https://www.birgun.net/haber/70-milyarlik-fon-yandasa-567414)

                                                                   ***

AOÇ’ye vakıflar girecek -İsmail Arı-

AKP’li Pursaklar Belediyesi, CHP’li Yenimahalle ilçesi sınırlarında bulunan Atatürk Orman Çiftliği’nden alan kiralama kararı aldı. Çiftlikte vakıf ve dernekler ile işbirliği yapılacak, hatta alan ticari işletmelere kiraya verilecek.(https://www.birgun.net/haber/aocye-vakiflar-girecek-567432

                                                           ***

Damat destekleyince Erbaş haramı unuttu -Mustafa Bildircin-
Türkiye’de de hemen her yurttaş, İsrail katliamına tepki gösterirken İsrail menşeli ürünlere yönelik boykot kararları alındı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hemen her konuşmasında İsrail’e boykot çağrılarına destek vererek tüm yurttaşları boykota davet etti. Erbaş’ın boykot çağrısına karşın damadı Berat Şirinat’ın, “İsrail’e destek vermek” ile suçlanan bazı markaların Sakarya’daki temsilcisi olduğu ortaya çıktı.(https://www.birgun.net/haber/damat-destekleyince-erbas-harami-unuttu-567422)

                                                                          ***

Dönüşüm altında araziye el koyma -Sibel Bahçetepe-

Ümraniye’nin Topağacı Mahallesi’nde yapılmak istenen kentsel dönüşüme halk tepkili. Yurttaşlar ‘‘Kentsel dönüşüm adı altında arazilerimize el koyuyorlar, ciddi hak kaybı var. Mahallemizi vermeyeceğiz” dedi.(https://www.birgun.net/haber/donusum-altinda-araziye-el-koyma-567397)

                                                                          ***

Meslek ortaokulu kararı resmileşti -Berkay Sağol-

MESEM’ler, MEB’e yetmedi. Bakanlık meslek liseleri bünyesinde ya da bağımsız olarak meslek ortaokulu açılması yönünde çalışma yapma kararı aldı. Karar Resmi Gazete’de yayımlandı.(https://www.birgun.net/haber/meslek-ortaokulu-karari-resmilesti-567420)

(BİRGÜN)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder