Emperyalizmin bir tanesi - (I +II) -Erdal Topparmak / soL-

 (I)

Her iki şartı da başarıyla yerine getirdiler, çünkü ahlaki bir kaygıları olmadan sadece hedeflerine odaklandılar. Önce kendilerini emperyalist güç İngiltere’nin himayesine soktular, sonra Yahudileri Filistin’e taşıdırlar; en sonunda da, İngilizleri bırakıp yeni patronları ABD ile anlaştılar. Her üçünde de kaybeden Avrupa Yahudileri oldu. Nasıl? Neden? Çünkü faşiştler ilk önce kendi insanlarını harcarlar.

"Britanya, kudretli Britanya, dünyayı kucaklayan özgür Britanya, bizi ve isteklerimizi anlayacaktır. Planlarımızı destekleyerek İngiliz yanlısı 5.kol ve yeni bir pazar kazanacaktır" Theodor Herzl [1900 yılında 4. Dünya Siyonist Kongresi'ndeki konuşmasından]5

ABD emperyalizmi için amaç imparatorluğunu genişletmek olduğunda, çok sayıda Amerikan askerinin yaşamını riske atmak, her zaman sağlam bahaneler bulmayı gerektirir. Örneğin, Pearl Harbour saldırısından önce SSCB ve İngiltere’nin uyarısına rağmen, ABD’nin savaşa girmek için kendi pasifik donanmasını bile bile kurban ettiği artık bilinmektedir. Vietnam Savaşı'ndan bu yana ABD askerlerinin bir bölgeye doğrudan müdahalesi, kitlesel protestoların getirdiği yüke ek olarak, harcanan insan gücü ve yükselen maliyetler nedeniyle zayıf bir seçenek halini almıştır. Bir bölgeye ABD kara birliklerinin konuşlandırılması sadece çok dikkatlice hazırlanmış yalanlarla mümkün olabilir: hedeflenen ülkede tehlike altında olan vatandaşlar, ABD'ye zarar verme potansiyeli olan yönetimler, nükleer silahlar veya “terörü destekleyenler”. Önce Irak’da, ondan 10 sene sonra Suriye’de, şimdi de İran’da nükleer/kitle imha silahları olduğu uyduruluyor. Günümüzde insansız hava araçlarıyla uzaktan kumandalı ölüm ve yıkım ekipleri oluşturmak mümkün olsa da, ihtiyaç duyulan bütünsel ölçekte bir kara savaşıysa, emperyalizm vekalet güçlere başvurmak zorunda.1

Vekalet “orduları” çeşitli biçimlerde ortaya çıktı. Ronald Reagen 80’lerde Nikaragua’nın Sandinista hükümetini devirmek amacıyla CIA-Kontra olarak bilinen Nikaragualı haydut birliklerini silahlandırdı. Aynı dönemde, Güney Afrika’daki apartheid rejimiyle işbirliği içerisinde, Angola’nın bağımsızlık mücadelesine karşı sağcı UNITA güçlerini finanse etti. Yakın zamanda, yoksul bölgelere “insani yardım” sağlama ve terör karşıtı projelere destek verme vitriniyle, ABD’li danışmanların yönetimindeki U.S. Africa Command (AFRICOM)’u kullandı. Benzer şekilde ABD ve Fransa, Kaddafi'yi katletmek için aynı haydut takımını kullanmış, devrik liderin 400 milyar dolarını paylaşmak için de birbirlerine girmişlerdi.

Vekalet savaşları nispeten yeni bir konsept olarak kabul edilse de, Siyonizm, daha kapitalizm emperyalist aşamaya varmadan önce sömürgeci zihinlerin en favori projesi haline gelmişti. Hiç bir vekil güç Siyonizm kadar emperyalizme hizmete hevesli olmadığı gibi, emperyalizmin de en favorisi hep Siyonizm oldu. Bugün de İsrail askeri güçlerinden daha değerli bir vekil yoktur. Siyonizm, emperyalizmin bir tanesidir. Bunu en temel nedeni saygın bir akademisyen tarafından şöyle tespit edilmektedir: “İsrail, Holokost'un sağladığı meşruiyetle tarihin akışı ve insanlığın ilerleyişinin tam tersi istikamette gerici bir çerçevede kuruldu. Sömürge imparatorlukları nihai olarak çökerken sömürgeci anlamda yerleşimci, fetih ve ilhak tarihte en kesin biçimde reddedilirken fetihçi ve ilhakçı, modern devletin laiklik ilkesi tüm dünyada yaygınlık kazanırken din temelli, soykırım insanlığa karşı işlenebilecek en büyük suç mertebesine yükseltilirken soykırımcıydı9. Batı emperyalizmi bu meşruiyetin arkasına saklanarak, normalde hesap vermek zorunda olduğu kamuoyu vicdanının yarattığı engeli ortadan kaldırıp ilkel sömürgecilik döneminden kalma metotları uygulama imkanı bulmuştur. Nitekim, Haziran ayındaki G7 zirvesinde “İsrail’in kirli bir iş yapıyor olması cazip mi?” sorusuna Almanya Başbakanı Merz, "kirli iş terimi için size minnettarım. Bu, İsrail’in hepimiz için yaptığı kirli bir iş3 yanıtını verdi.2, 3, 9  

Siyonizmin kökenleri

Siyonizm, daha zihinlerde ilk şekillendiği dönemde, Yahudilerin ihtiyaçları için değil, sömürgeciliğin “kirli işleri” için yaratıldı. Fransız Devrimi sonrası Napolyon'un iktidara çıkışı, Mısır'ı işgali ve Yahudileri özgürleştireceğini ilan etmesiyle birlikte, İngiliz ve Fransız emperyalizmi arasında Avrupa Yahudileri üzerinden yeni bir çatışma dönemine girildi. Napolyon, İngiltere ile ekonomik, Rusya ile olan askeri mücadelesinde Yahudileri kullanmak istemiş ve daha o dönem Filistin'i "gerçek sahiplerine" vereceğini söylemişti. Sonrasında Alman emperyalizmi de işe karışmış, Otto von Bismark, Yahudileri Berlin-Bağdat demiryolu hattı çevresine yerleştirmek istemişti.

1862’de Siyonist yazar Moses Hess, Roma ve Kudüs adlı eserinde ideolojinin teorik programını şekillendirdi. Fransa’nın girişimleriyle atalarının topraklarında Yahudi kolonilerinin kurulmasının gerekliliğini ve buna ilişkin planları detaylandırdı. Bunları elbette Fransız emperyalizminin gözetiminde özel danışmanlarla birlikte yaptı. İlgili danışmanlardan biri projelendirilen Siyonist devlet için şöyle diyordu: "….Yahudi devleti zamanla Süveyş Kanalı’ndan, Lübnan sahilleri de dahil, İzmir Limanı’na kadar genişleyecektir. Böylece Avrupa devletleri, ürünlerini satmak için de yeni bir Pazar kazanmış olacak……..Kaybedecek zamanımız yok. Avrupa medeniyetine yeni yollar ve imkanlar sağlamak üzere kadim ulusları geri çağırma vakti geldi”4Hess, hiçbir rasyonel ve bilimsel temele dayanmadan “ırksal içgüdüler” ve “saf Alman ırkı” gibi kavramları kullanmış, Almanlar ile Yahudiler arasında doğal bir antagonizma olduğunu vurgulamıştı. Daha o dönemde Almanlarla Yahudilerin bir arada yaşayamayacaklarını öne sürmüş, bunun da farklı ırklardan gelmelerinin doğal bir sonucu olduğunu ifade etmişti. Siyonizmin kurucu babalarını düşüncelerinin Nazizm için temel olduğu aşikardır.

Zengin bir bankerin oğlu olan Theodor Herzl, siyasal Siyonizmin kurucusu olarak kabul edilmektedir. “Yahudi Sorunu” kavramına çözüm olarak öne sürdüğü Yahudi devleti projesinin üst Yahudi sınıfının çıkarları için çok uygun olduğuna karar vermişti. Güney Afrika’yı sömüren Cecil Rhodes'den 1902 yılında Filistin’de bir Yahudi yerleşimi ayarlamak için nüfuzunu kullanmasını isterken Siyonist heveslerini şöyle açıklıyordu: “Sizi tarih yazmaya davet ediyoruz. Bu gülünecek veya korkulacak bir şey değil. Afrika'da değil, Küçük Asya'da; İngilizlerle değil, Yahudilerle ilgili. Önceden bilseydiniz çoktan yapmıştınız, çünkü sömürgeci bir girişim"5Herzl, Cecil Rhodes ile buluşabilmek için çok çaba sarfetti. Nüfuzunu Siyonizm lehine kullanması karşılığında büyük karlar elde edeceği vaadiyle yatırım yapması için ona yalvardı. Herzl’in bu umudu, Rhodes’in erken yaşta ölümüyle tarihe gömüldü.

Herzl, Siyonizmi beyaz ırkın sömürgeci hevesleriyle tanımlarken özel sermayeye büyük vaatlerde bulunuyor, dünya medyasındaki Yahudi hegamonyasından yararlanacaklarını devamlı olarak vurguluyordu. Kendisi tam bir emperyalizm işbirlikçisiydi. Yahudi halkını Arap ayaklanmalarına karşı kullanmak üzere Sultan II. Abdülhamit’e, Süveyş Kanalı’nın bekçiliği vaadiyle de İngiliz emperyalizmine teklifler götürdü. Yaptığı tekliflerden birinde Yahudi bankerleri tarafından finanse edilecek bir şirketten bahsetmektedir: "Bu işin en hızlı ve kolay yolu şirketin büyük bankalar tarafından kurulmasıdır. Büyük finans gruplarımız aralarında anlaşarak gerekli fonları kısa sürede temin edebilir. Şirketin hissedarları elde edecekleri yüksek miktardaki kârı önceden hesaplayabileceklerdir… Muazzam kazançlar sağlayacaksınız. Bir koyup 15 alacaksınız; 1 milyar 15 milyar olacak. Arsa spekülasyonlarından elde edilecek muazzam kazançlar şirkete gidecek. Her girişimci gibi, risk alarak yatırım yapmış olanlar kazançlarını katlayacaklar”5

Herzl’in ünlü The Jewish State (Yahudi Devleti) adlı kitabının taslak halindeyken ismi neydi? An Address to the Rothschilds (Rothshildlere Hitaben). Siyonist program başından beri dünyanın siyasal elitleri ve sermayenin çıkarlarına yaranarak onlarla işbirliğini amaçladı. Bu kapsamda Herzl, Avrupa emperyalizmine şöyle seslendi: “Avrupa ülkelerinin ihracatı büyük oranda artacaktır. Zira yeni devlete göç eden Yahudiler uzun bir süre Avrupa ürünlerini ithal etmek zorunda kalacaklar".      4, 5, 6, 8

Yahudi devleti projesi kapsamında 1902 yılında Dünya Siyonist Örgütü (WZO)’nün finansmanı için Jewish Colonial Trust adlı bir şirket kuruldu. Siyonist lider Nahum Sokolov şirketin işlevini tarif ederken aslında bu "yatırımın" ne kadar kârlı olacağını açıklıyordu: "Britanya'nın barışçıl toprak ilhakları Siyonist hareketi bu girişim açısından cesaretlendirdi. Cecil Rhodes, başlangıçta sadece £1.000.000 ile yaklaşık 2.000.000 km2’lik Rodezya’yı yarattı. İngiliz Kuzey Borneo Şirketi, £800.000 sermayeyle 80.000 km2’lik alana hükmetmektedir. İngiliz Doğu Afrika Şirketi, £250.000 ile 500.000 km2’lik alana sahip oldu”7.

Siyonist proje, kendi ülkelerinin işçi sınıfıyla daha iyi bir gelecek için mücadele eden Yahudi işçilerine yabancı bir olguydu. Yahudiler, yüzyıllardan beri verdikleri mücadele sonucunda Fransız Devrimi’yle nihayet yasal olarak eşit vatandaş statüsü kazanmışlardı. İşçi ve küçük burjuva Yahudiler, tam da özgürlüklerini elde ettiklerine inandıkları bir zamanda, birden bire kapitalizmin/emperyalizmin kendilerini çölün ortasında "vadedilmiş" bir ülkeye gönderme teklifini elbette hiç düşünmeden reddettiler. İhmal edilebilir bir oran dışında, Nazi zulmü başlayıncaya kadar, ne Avrupa, ne Amerika kıtasında, ne de Osmanlı'da Yahudiler Siyonizme ilgi göstermedi. Örneğin Balfour Deklerasyonu’nun açıklandığı 1917 yılında İngiliz Yahudilerinin sadece %2’si (250.000 İngiliz Yahudisi içinden sadece 5000 kişi) İngiliz Siyonist Federasyonu üyesiydi. Benzer şekilde, Hitler iktidara gelmeden bir sene önce, 1932’de, Yahudi nüfusu 500.000 olan Almanya'da sadece bir kaç bin kişi Dünya Siyonist Örgütü’nün Almanya kolu olan ZfVD’ye üye olmuştu. Ancak, Siyonist devlet vekil güç olarak emperyalizm için o kadar cazip bir teklifti ki, bir şekilde tarih sahnesine girmeyi başardı. Bunun 2 temel nedeni vardı:

  • Henüz Osmanlı topraklarında olan Orta doğu coğrafyası için İngiliz, Fransız ve Alman emperyalizmi arasındaki rekabet.
  • Sınıf savaşlarının şiddetlenmesi ve emperyalizmin işçi hareketlerine muhalif güçleri desteklemek zorunda kalması. Bu nedenle neredeyse tüm Avrupa devletleri nesnel olarak Siyonizmle ilgilendi. Herzl, Ekim 1898'de İstanbul'da yapılan bir konferansta emperyalist Avrupalı patronlarına "Yahudileri devrimci partilerden uzaklaştıracağız”6 şeklinde sesleniyordu. 4, 5, 6

1900 yılındaki 4. Dünya Siyonist Kongresi’nde Herzl emperyalizme methiyeler düzdü: “Britanya, kudretli Britanya, dünyayı kucaklayan özgür Britanya (ve tabii ki dünyayı kucaklayan askeri gücü ve ekonomik çıkarları) bizi ve isteklerimizi anlayacaktır. Planlarımızı destekleyerek İngiliz yanlısı 5.kol ve yeni bir pazar kazanacaktır"5.

Siyonizmin emperyalizmin vekili olmaya ne kadar hevesli olduğunun en iyi örneklerinden biri Dr. Alfred Nossig oldu. Bir Siyonist lider olarak Alman emperyalizminin çıkarlarını temsil ediyordu. II.Wilhem’in desteğiyle Yahudileri Filistin dışındaki bir Osmanlı toprağına yerleştirmeyi amaçladı. Hitler'in Yahudi nefreti ise Dr. Nossig’i Yahudi katilleriyle işbirliğinden alıkoymadı, aksine dostluklarını daha da pekiştirdi. Dr. Nossig Nazilerle kafa kafaya verdi, onlarla beraber yaşlı ve muhtaç Yahudilerin nasıl kolay yoldan yok edeceklerine dair çalışmalar yürüttü. Seksen yaşına kadar yaşayan Dr. Nossig, işlediği suçları öğrenen Varşova gettosundaki Yahudiler tarafından infaz edildi.5, 7

Uganda Yahudi devleti

Aslında Siyonist klikler Orta doğu dışında Somali ve Uganda gibi bölgeleri de Yahudi devleti olarak düşünmüştü. Yerin belirlenmesinde esas etken İngiliz, Fransız ve Alman emperyalistlerinin çıkarlarını temsil eden farklı Siyonist liderlerin arasındaki mücadeleydi. İngiliz emperyalizminin temsilcisi Dr. Chaim Weizmann, hep çok soğuk veya çok sıcak bölgelerin önerildiğini, bu bölgeleri geliştirmenin on yıllar sürecek emek ve masraf gerektireceğini söyledi. Diğer bir değişle bu projeler iyi iş teklifleri değillerdi. 

20. yüzyılın başında İngiliz egemen çevreleri Uganda’nın kolonizasyonunda ısrarlıydı. İngiliz yanlısı Siyonistlerin de desteğini aldılar. 1905’de 7. Siyonist Kongresi’nde İsrail’de karar kılınınca Siyonist lider Israel Zangwill, WZO'yu bölerek Doğu Afrika fikrini geliştirmek için paralel bir organizasyon kurdu. Ancak, İngiliz egemen çevreleri yön değiştirince Zangwill de Filistin'i kabul etmek zorunda kaldı. Kurduğu paralel organizasyonu kapattı; “Filistin’e karşı çıkmak Yahudi halkına ihanettir”7 açıklamasını yaptı.

“Kutsal topraklara dönüş” bahanesi Afrika için kullanılamayacağına göre, Uganda projesinin amacı neydi? İngilizler o dönem Afrika’da meydana gelen özgürlük hareketlerinden rahatsızdı. Uganda teklifini yapan Joseph Chamberlain oldu. Bölge, İngiliz ticaret ve endüstrisini şeker ve pamukla destekleyecekti. Ayrıca, özgürlük hareketlerine müdahale için uygun bir üs olarak düşünüldü. İngiliz mandasının başladığı 1894 yılından beri bölge sorunluydu. Muanga liderliğinde 1897'de gerçekleşen ayaklanmadan beri durum gittikçe kötüleşiyordu. Çevre ülkelerde de ayaklanmalar oldu. Sudan ve Kenya'da Kikuyu köylüleri, Mau Mau10 tekrar tekrar isyan etti. Ayrıca Tanzanya, Ruanda ve Kongo'da Almanya ile rekabet söz konusuydu. Sonuç olarak İngiltere Beyaz Güney Afrikalıları bölgeye neden taşımışsa, aynı nedenle Beyaz Yahudileri de Uganda'ya göndermek istedi.4, 7

Siyonist liderler, hayallerini gerçeğe dönüştürmek için 2 temel koşulu yerine getirmeliydi:

  1. Filistin’in kolonizasyonu için lider emperyalist güçlerin (özellikle de büyük bir askeri gücün) desteğini kazanmak.
  2. Yahudilerin önemli bir kısmının kendi istekleriyle Filistin’e göç etmeye hazır olması.

Her iki şartı da başarıyla yerine getirdiler, çünkü ahlaki bir kaygıları olmadan sadece hedeflerine odaklandılar. Önce kendilerini emperyalist güç İngiltere’nin himayesine soktular, sonra Yahudileri Filistin’e taşıdırlar; en sonunda da, İngilizleri bırakıp yeni patronları ABD ile anlaştılar. Her üçünde de kaybeden Avrupa Yahudileri oldu. Nasıl? Neden? Çünkü faşiştler ilk önce kendi insanlarını harcarlar7.


1 Küresel Çete – Talat Turhan, İleri Yayınları, 1. Baskı – 2005

2 http://www.blackagendareport.com – erişim: 20.05.2025

3 https://haber.sol.org.tr/haber/g7de-savas-hesabi-israil-hepimiz-icin-kirli-isi-yapiyor-399134

4 Yahudilerin Sırtındaki Hançer: Siyonizm – Erdal Topparmak, Destek Yayınları, 1. Baskı – Haziran 2024

5 The Class Origins of Zionist Ideology – Stephan Halbrook (Tuskegee Institute, Alabama, Department of Philosophy, Collage of Arts and Sciences)

6 Zionism in the Age of Dictators, A Reappraisal – Lenni Brenner, 1983

7 Caution: Zionism – Yuri Ivanov (Moscow – Progress Publishers, 1970).

8 The Hidden History of Zionism – Ralph Schoenmann (1998 – Veritas Press, Santa Barbara)

Gelenek-164, Nevzat Evrim Önal - Emperyalist Sistemin Bütünselliğinden Bakıldığında Görülen İsrail

10 İngiliz emperyalizminin Kenya’da yaptıkları ve Mau Mau’nun 1895’ten 1950’lere kadar verdiği mücadele çok uzun bir yazının konusu olabilir. İngiltere, yaptıkları için “tazminat” ödemiş olsa da, İngiliz sömürgeciliğinin mantığını, emperyalizmin muteber şahsiyeti Winston Churchill'in söylediklerinden anlayabiliriz: "Bu kabilelerin kesinlikle cezalandırılmaları gerekir. Şu ana kadar 160 kadarını öldürdük, bizde ise her hangi bir kayıp yok……Katliam gibi görünüyor. Eğer Avam Kamarası bunu böyle kabul ederse, Doğu Afrika için bu güne kadar yaptıklarımızın hepsi tehlikeye girer. Artık bundan sonra, bu savunmasız insanları daha fazla öldürmek zorunda kalmamalıyız”. [Robert M. Maxon, 1989] – Conflict and Accomodation in Western Kenya: The Gusii and the British; Madison, NJ: Fairleigh Dickinson University Press.

(II)

Siyonizmi Yahudiler keşfetmedi. Reform ve merkantalist dönemlerde Protestanlar, Yahudileri, Katoliklere karşı kullanmak istediler.

"Bir Yahudi devleti kurmak zorundasınız. Ben de bir Siyonistim. Bunu Dr. Weizmann’a da söyledim……..Yahudi devletini kurmanıza yardım edeceğim”.   Mussolini -     (1934’te Siyonist Nahum Sokolov ile görüşmesinden)1

Yahudiler ile ilgili şüphelerimi bir bölümü için asla hissetmedim. Viyana’da nispeten popüler olan bu hareketi onların ulusal karakterini yansıtıyordu: Siyonizm. Ne yazık ki Yahudilerin sadece bir kısmı bu görüşü onaylıyor, çoğunluğu Siyonizmi reddediyordu”.  Adolf Hitler2

Siyonizmi desteklemezseniz devrim Avrupa'ya sıçrar 

Siyonizmi Yahudiler keşfetmedi. Reform ve merkantalist dönemlerde Protestanlar, Yahudileri, Katoliklere karşı kullanmak istediler. Avrupa Aydınlanması ve Sanayi Devrimi ile birlikte Napolyon, Avrupa'yı egemenliği altına alma, İngiltere ve Rusya'yı zayıflatma planları çerçevesinde Yahudilere getirdiği özgürlükleri kullanmak istedi. Napolyon’un bu konudaki başarısızlığı sonrasında İngiltere, bir dizi karmaşık emperyalist ve dini motiflerle Doğu Sorununu Yahudi sorunuyla birleştirdi. Emperyalist patronlar için Siyonizm, ancak 1. Paylaşım Savaşı’ndan sonra bir gereklilik haline geldi. Yahudilerin devrimle ilişkilendirilmesini bir fırsatçı olarak kullanan Siyonist lider Dr. Chaim Weizmann, 1917 yılında İngiltere Dışişleri Bakanlığı’ndaki temasları sırasında, İngiltere’nin Siyonizm’e destek vermemesi durumunda, Rusya’daki Yahudilerin Almanya ile işbirliği yapacağını ve devrimin Avrupa’ya sıçrayacağını vurgulamıştı. Bu mesaj işe yaradı. Birinci Paylaşım Savaşı’nın bitimine yakın İngiltere Balfour Deklarasyonu’nu ilan etti. 

Avrupa’nın büyük Yahudi burjuva sınıfı, Siyonist liderler ilk tekliflerini öne sürdüklerinde Siyonizm'in kendi çıkarlarına ne kadar hitap ettiğini, yapacakları devasa yatırımların ne gibi fırsatlar sağlayacağını, ne kadar kazanç getireceğini öngörememişlerdi. Ayrıca, Avrupa Kıtası’nın egemen sınıfı olarak, konumsal ayrıcalıklarını az gelişmiş bir ülke için kaybetmeyeceklerinden emin olmak istiyorlardı. Gerçek niyetlerini belli etmemek için devamlı olarak Yahudi burjuva ve orta sınıfını göç etmeye zorlamayacaklarını ve sadece isteyen Doğu Avrupa Yahudilerinin Filistin’e göç edeceğini vurguluyorlardı. 

1917 yılına gelindiğinde Rotschild Meclisi Siyonizmi tamamen destekleme kararı aldı. Bolşevik Devrimi’nin sermaye ve egemen devletlerde yarattığı korku bu süreci hızlandırdı. 1919 Paris Barış Konferası’nda Siyonist lider Dr. Weizmann, Siyonizmi “Doğu Avrupa Yahudilerinin yıkıcı enerjilerinin panzehiri”3 olarak tanımladı. Filistin’in Yahudi nüfusunun hızla 1 milyona çıkması durumunda, Süveyş Kanalı’nı mükemmel biçimde koruyacaklarını söylüyordu. Weizmann, Yahudilerin İngiliz emperyalizmi için bekçilik yapacağının reklamını yapıyor, burjuva sınıfını devrime karşı korumak için Lenin ve Troçki ile çatışmaya giriyordu. Aynı yıl Max Nordou, Londra – Royal Albert Hall’da yaptığı konuşmada “Bizden ne beklediğinizi biliyoruz. Süveyş Kanalı’nın koruyucuları olacağız. Hindistan’a giden yol üzerinde bekçilik yapacağız. Bu zorlu askeri hizmeti vermeye hazırız; ancak, bunu yapabilmemiz için bizim 'güç' olmamıza izin vermeniz gerekiyor" açıklamasını yaptı. 

Siyonist liderler, hayallerinin gerçek olması için gerekli 2 şarttan birincisini yerine getirmişlerdi: Filistin'in kolonizasyonu için lider emperyalist güçlerden birinin desteğini kazanmak. Emperyalizmin kitabını yazan ülke Siyonizme tam destek vermiş, artık Yahudi üst burjuva sınıfının hiçbir şüphesi kalmamıştı. Sonuç olarak Rotschild Meclisi, Siyonist programı tamamen destekleme kararı aldı. Siyonizm, Rotschild tarafından kendi ideolojisi gibi kabul edildi. Böylece, dünyanın en güçlü finans-kapital kliğinin uygulayabileceği tüm baskıyı hayata geçirdi. Artık Siyonist liderlerin başarması gereken tek bir adım kalmıştı; Yahudilerin önemli bir kısmının kendi istekleriyle Filistin'e göç etmeye hazır olması.456

iyonizm, Makyevalizmin en üst aşaması

Bu son adım Siyonist liderler için hepsinden zor olacak gibi görünüyordu. 1920 yılına gelindiğinde Herzl'in Siyasal Siyonizmi 40 yaşına girmişti ve Filistin Yahudi nüfusu, Dr. Weizmann’ın açıkladığı 1.000.000'luk rakamdan çok uzaktı. Bunun temel nedenlerinden biri de Bolşevik Devrimi’ydi. Filistin’e göçün esas Rusya’dan olacağı planlanmıştı. Sonuçta, sadece 120.000 Yahudi Filistin'e göç etmişti ki, bunların yarısı da sonradan Filistin'den ayrıldı. İngiltere ve Siyonist liderler ne yapsalar olmuyordu. Göç propagandası için harcanan milyonlara rağmen, 30'lu yıllara girildiğinde Filistin Yahudi nüfusu 150.000'e ancak ulaşmıştı.7

Neyse ki 1922’de faşizm peydah oldu! Musolini, Siyonist liderlerle defalarca görüştü ve işbirliği yapmayı kabul etti; hatta, Siyonist lider Nahum Sokolov ile yaptığı görüşmelerden birinde, "Ben de Siyonistim, bunu Dr. Weizmann'a da söyledim... Siyonist devleti kurmanıza yardım edeceğim"8 açıklamasını yaptı. Ancak, Siyonist lider kliği için en sevindirici olay Hitler’in Ocak 1933’de iktidara gelmesiydi. WZO’nun Almanya kolu ZfVD, 21 Haziran 1933’de Nazi partisine bir memorandum sundu, Yahudi devletinin kurulması amacıyla Siyonistlerle Naziler arasında işbirliği teklif etti. Bu teklifin belgesi 1962’de İsrail’de ortaya çıktı.910

Siyonist liderler amaçlarına ulaşmak için tüm emperyalist kliklere yanaşmaktan çekinmediler. Onlar için her yol mübahtı ve 30'lu yıllarda Nazilerle defalarca yaptıkları işbirlikleri kapsamında görüştüler. Bu işbirlikleri yazının konusu olmadığından detaya girmek gereksiz; ancak, 4 Ağustos 1933’de Siyonistlerin Rundschau adlı yayın organlarında Alman Yahudilerine çağrısı oldukça önemlidir: "Yahudiler, yeni efendilerinin emirlerini sessizce dinlemeliler; artık ırk ayrımının iyiliğimiz için olduğunun farkına varmalılar. Irk, şüphesiz çok önemli bir olgudur. Kan ve toprak (Nazi faşizminin "Blut and Boden" söyleminden alınmadır) halkların kimliklerini ve başarılarını belirler. Yahudiler, Yahudi kimliklerinin farkında olmadıkları kayıp zamanları telafi etmelidirler”.11

Esas kan donduran ihanet ise 1941 yılında Nazi yönetimine sunulan teklifti. Siyonist lider Avraham Stern’in, Ulusal Silahlı Kuvvetler Teşkilatı (NMO) ile Nazi Almanyası arasında resmi bir anlaşma için gönderdiği bu teklif "Ankara Belgesi" olarak biliniyordu; çünkü, savaş sonrasında Almanya’nın Türkiye Büyükelçiliği’nde bulundu. Belgenin içeriği şöyleydi: “Avrupa’nın Yahudi halk kitlelerinden boşaltılması, Yahudi sorununun çözümünün önkoşuludur. Bu sadece kitlelerin, tarihi sınırları içinde kurulmuş bir Yahudi ülkesine yerleştirilmeleriyle mümkün olabilir…Alman Reich devletinin ve yetkililerinin iyi niyetini kazanmış olan NMO’nun görüşleri şu şekildedir: 

  1. Avrupa’da Yeni Düzen’in kurulmasıyla Alman Reich konsepti arasında ortak çıkarlar söz konusu olabilir; bu çıkarlar, NMO bünyesinde faaliyet gösteren Yahudi halkının ulusal hedefleriyle de uyuşmaktadır.
  2. Yeni Almanya ile ulusal Yahudi hareketi arasında işbirliği mümkün olabilir.
  3. Tarihi Yahudi devletinin ulusal ve totaliter temellerde kurulması, bu devletin Alman Reich devletiyle işbirliği halinde olması, Almanya’nın Yakındoğu’daki gücünü koruyacak ve arttıracaktır. 

Bu gerçeklerden yola çıkarak, Alman Reich devleti tarafından yukarıda açıklanan Yahudi ulusal hedeflerinin kabul edilmesi şartıyla, hareketimiz savaşa Almanya’nın yanında katılmayı kabul eder.”12

Siyonizmin yeni patronu: ABD

Irkçı-faşist ideolojiler ilk önce kendi insanlarını harcarlar. Siyonist liderler de kendi hayalleri için Avrupa Yahudilerini sırtından bıçaklayan bir hain sürüsüydü. Amerika’nın savaşa katılmasından kısa süre sonra tüm sermaye klikleri savaştan en güçlü şekilde çıkacak olduğuna inandıkları ABD ile bir şekilde anlaşmaya çalışıyor, hiç biri Avrupa’da öldürülen Yahudileri umursamıyordu. Gaz odalarının ve ölüm kamplarının kamuoyunda bilinmesinden sonra bile ABD ve İngiltere, bu bölgelere giden demiryollarına tek bir bomba bile atmadı. 

25 Kasım 1940 tarihinde Filistin’in Hayfa Limanı’nda bir gemi havaya uçuruldu. Ellisi mürettebat ve İngiliz askeri, 206’sı yolculardan olmak üzere toplam 256 kişi hayatını kaybetti. Bu olay tarihe Patria Katliamı olarak geçti. Aslında bu basit bir patlama değil, Siyonizm’in patronluğunun İngiltere’den ABD’ye geçme sürecinin bir parçasıydı. Hayatını kaybedenlerse, kendi katillerini veya bu suçun gerçek nedenini bilmeden öldüler. Bu trajedi, ABD emperyalizmi kılavuzluğunda Siyonist liderler tarafından sinsice planlanmış ve dikkatlice uygulanmış bir olaylar zincirinin sonucunda meydana geldi.1314

Tam burada bir parantez açalım. Amerikan Yahudi kökenli para babası Jacob H. Schiff ’in adı, Bolşevik Devrimi’ni yapması için Lenin’e $20.000.000 verdiğini anlatan uydurma komplo teorilerinde geçiyordu ve Nazilerin kullandığı “Yahudi Bolşevizmi” yalanının bir parçası haline gelmişti. Oysa, Jacob H. Schiff’in gerçek hikâyesi başkaydı. Kendisi 1906 yılında, “dünya Yahudilerinin haklarını savunmak” amacıyla Amerikan Yahudi Komitesi’ni (American Jewish Committee – AJC) kurdu. Bu çok da orijinal bir fikir değildi; çünkü, daha önce Theodor Herzl tarafından WZO kurulmuştu. Ancak bu tip bir kuruluş, Jacob H. Schiff ve onunla çalışan damadı (ve aynı zamanda halefi olan) Felix Warburg için ve ABD devleti açısından oldukça yaratıcıydı. AJC, Kuhn Loeb & Co., The Lehman Brothers şirketleri ve Strauss ailesi için sermayelerini dünyanın farklı bölgelerine yatırma aracı haline geldi. Başlangıçta, kurucu patronlarının çıkarlarına uygun olarak Siyonizm’e karşıydılar; çünkü, o dönem Siyonist liderler İngiltere’den Filistin’e sermaye aktarımına aracı oluyorlardı. Daha sonra bu sermayedarlar kârlarını gözeterek Siyonist liderlerden özür dilediler.

AJC’nin farkı neydi? Siyonist liderlerin ne işine yarayacaktı? İngiliz egemen çevrelerinin hâkimiyetinde Siyonist hareket yeterli ilerleme kaydedememişti. Siyonist bütçeye akan yardımlarda düşüş vardı. Daha da önemlisi, Yahudi işçiler Siyonizm’le işbirliğini reddediyorlardı. Bu sebeple WJC, Yahudilerin karşısına Siyonizm’le değil, “dünya Yahudilerinin haklarını savunma” vitriniyle çıktı. Gerçek amacıysa, ABD sermayesi için bir köprü görevi görerek Ortadoğu’ya girişini hızlandırmaktı. Nahum Goldmann, AJC için Jacob Schiff ve Felix Warburg ile temas halindeydi. AJC, Siyonist amaçlarını gizleyecek; ancak yine Siyonizm için çalışacaktı. Böylece, Yahudiler tarafından daha kolay kabul edilebilirdi. Bunun için Goldmann ilk olarak, ABD Siyonizminin en önemli şahsiyeti Stephan Wise ile “Siyonist olmayan Dünya Siyonist Kongresi” konusunda anlaştı. Amerikan finansörlerinin bu oluşumu desteklediğini gören Wise, oluşumun bir kısım hissesinin kontrolüne verilmesi şartıyla teklifi kabul etti. Bu anlaşma, Nahum Goldmann’ı kariyerinin zirvesine taşıdı. 14 Kasım 1934’te adı Batı dünyasındaki en güçlü kişiler listesine dahil edildi. Bu sayede hem ABD sermayesi Filistin’e akacak hem de Siyonizm’e sempatisi olmadığı için maddi destekte bulunmayan Yahudilerin yardımları da kasaya girecekti.

Siyonist liderlerin ABD’ye yakınlaşması nedeniyle İngiltere, Siyonist liderlere baskı yapmaya başladı. En sonunda, 1939 Beyaz Belge (White Paper) ile Filistin’e Yahudi göçünü kısıtladı; 5 yıl içinde Filistin’e göç edecek olan Yahudi sayısına sınırlama getirdi. ABD derhal bu karara karşı çıktı.

Savaş başladıktan sonra Siyonist örgütler, Beyaz Belge’ye aykırı olarak illegal yollardan Yahudileri Filistin’e taşımaya çalıştılar. 1940 Eylül ayında Viyana, Danzig ve Prag’dan 3600 Yahudi, 3 ayrı gemiyle Filistin’e gitmek üzere yola çıktı. Gemiler yol üzerinde İngilizler tarafından yakalandı ve Hayfa Limanı’na kadar getirildi. İngiltere, yolcular içinde Filistin’e giriş izni olmayanların Mauritus’a (Hint Okyanusu’nda Madagaskar yakınlarında bir ada ülkesi) sevk edilmesine karar verdi.

25 Kasım 1940 günü, sabahın erken saatlerinden itibaren 3 gemideki Yahudi mülteciler, limanda demirli halde bulunan Patria’ya nakledilmeye başladılar. İki geminin yolcuları tamamen Patria’ya transfer edildi. Üçüncü geminin tahliyesinin başladığı sırada, SS Patria büyük bir gürültüyle infilak etti. Koskocaman gemi (2000’in üzerinde yolcu alabiliyordu) 16 dakika içinde sulara gömüldü; 1800’den fazla yolcu canını kurtarmak için suya atlarken, 256 kişi boğularak veya patlamanın etkisiyle öldü. WZO’ya bağlı Yahudi Ajansı, olayın hemen ardından gemideki mültecilerin intihar ettiğini duyurdu. Manda yönetimiyse olayın bir terör eylemi olduğunu açıkladı; ancak herhangi bir kanıt bulunamadı. Sabotajdan sağ kurtulan mültecilerin Filistin’de kalmalarına izin verildi.

Bu barbar ve haince eylemin arkasında yeni yapılanmakta olan ABD-Siyonist işbirliği vardı. Olayın Siyonist liderlere iki büyük faydası oldu. Gemiler Hayfa Limanı’nda tutulmaya başlanınca Siyonistler, Yahudilerin “anayurtlarına kavuşmamaktansa ölmeyi tercih edecekleri” propagandasını yaptılar. Olayı da intihar olarak tanımladılar. Oysa, Yahudilerin çok büyük bir kısmının Filistin’e isteyerek değil, mecburen gelmek zorunda kaldıklarını biliyorlardı. Toplu Patria katliamının Siyonizm ruhunu güçlendireceğini ve İngiliz karşıtı kamuoyu yaratacağını düşünüyorlardı.

1957 yılında, eski bir Siyonist terör örgütü üyesi olan Munya Marder, Patria’nın kendisinin yerleştirdiği bombayla patladığını itiraf etti. Geminin sadece hasar görmesini istediklerini, batırmayı amaçlamadıklarını belirtti. ABD-Siyonist ortaklığı, kendi çıkarları için, Avrupa’da Soykırım yayılmadan önce kendi soykırımını yapmıştı.

ABD yavaş yavaş başat emperyalist güç haline gelirken, ABD sermayesi AJC aracılığıyla, tüm burjuva Yahudi akımları Siyonizm içinde asimile etmeye başladı. ABD emperyalizmiyle Siyonizm arasında gittikçe artan girift ilişkilerle orantılı olarak, Filistin başta olmak üzere, Ortadoğu’ya giren Amerikan sermayesi de arttı. Buna paralel, ABD içindeki Siyonist organizasyon sayısı da hızla yükseldi.

Mayıs 1942’de New York Biltmore Otel’de toplanan Biltmore Konferansı’yla, Siyonizm’in patronluğu resmen İngiltere’den ABD’ye geçiyordu. Burada öne sürülen Siyonist prensiplere göre Yahudi-Arap çatışmasının kaçınılmaz olduğu kabul edildi; Yahudileri azınlık haline getirecek olan Beyaz Belge ve bazı Siyonistlerin öne sürdüğü iki devletli çözüm reddedildi. ABD’nin Siyonist tasarımların gerçekleştirilmesinde daha etkin rol oynayacağı konusunda fikir birliğine varıldı. Aralık 1942’de 63 senatör ve 181 Kongre üyesi, Roosevelt’e Yahudi devletini kurma çağrısı yaptı. Böylece Siyonizm, resmen ABD emperyalizminin himayesine girdi, merkez karargâhını da New York şehrine taşıdı.15161718

  • 1

    Zionism in the Age of Dictators, A Reappraisal – Lenni Brenner, 1983

  • 2

    Hitler ve Siyonizm – Kürşad Berkkan (Eftelya Kitap – Şubat 2018) 

  • 3

    Yahudilerin Sırtındaki Hançer: Siyonizm – Erdal Topparmak, Destek Yayınları, 1. Baskı – Haziran 2024

  • 4

    Caution: Zionism – Yuri Ivanov (Moscow – Progress Publishers, 1970). 

  • 5

    Yahudilerin Sırtındaki Hançer: Siyonizm – Erdal Topparmak, Destek Yayınları, 1. Baskı – Haziran 2024

  • 6

    Zionism in the Age of Dictators, A Reappraisal – Lenni Brenner, 1983

  • 7

    Caution: Zionism – Yuri Ivanov (Moscow – Progress Publishers, 1970). 

  • 8

    Zionism in the Age of Dictators, A Reappraisal – Lenni Brenner, 1983

  • 9

    Yahudilerin Sırtındaki Hançer: Siyonizm – Erdal Topparmak, Destek Yayınları, 1. Baskı – Haziran 2024

  • 10

    Zionism in the Age of Dictators, A Reappraisal – Lenni Brenner, 1983

  • 11

    Zionism in the Age of Dictators, A Reappraisal – Lenni Brenner, 1983

  • 12

    The Hidden History of Zionism – Ralph Schoenmann (1998 – Veritas Press, Santa Barbara)

  • 13

    Yahudilerin Sırtındaki Hançer: Siyonizm – Erdal Topparmak, Destek Yayınları, 1. Baskı – Haziran 2024

  • 14

    Caution: Zionism – Yuri Ivanov (Moscow – Progress Publishers, 1970). 

  • 15

    The Hidden History of Zionism – Ralph Schoenmann (1998 – Veritas Press, Santa Barbara)

  • 16

    Yahudilerin Sırtındaki Hançer: Siyonizm – Erdal Topparmak, Destek Yayınları, 1. Baskı – Haziran 2024

  • 17

    Caution: Zionism – Yuri Ivanov (Moscow – Progress Publishers, 1970). 

  • 18

    Diğer kaynaklar: 

    1. The Class Origins of Zionist Ideology – Stephan Halbrook (Tuskegee Institute, Alabama, Department of Philosophy, Collage of Arts and Sciences)

    2. http://www.blackagendareport.com – erişim: 20.05.2025

    3. https://haber.sol.org.tr/haber/g7de-savas-hesabi-israil-hepimiz-icin-kirli-isi-yapiyor-399134

    4. Küresel Çete – Talat Turhan, İleri Yayınları, 1. Baskı – 2005

    5. Gelenek-164, Nevzat Evrim Önal - Emperyalist Sistemin Bütünselliğinden Bakıldığında Görülen İsrail

  • Erdal Topparmak / soL

                       

            





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

“Baltacı ve Katerina efsanesi” yazıları üzerine bir özür ve etik tartışma -Faruk Bildirici /T24-

Mehmet Ali Çiçekdağ, Metin Gülbay ve Vikipedi’den alıntılar yapmış ama hiç kaynak göstermemiş. Gülbay ise Vikipedi’den alıntı yaptığı bölüml...