
Bütün bu kalabalık seslerin içerisinde, bir başka ülkede aylarca konuşulacak olaylar kaybolup gidiyor.
Düşünün, çok normalmiş gibi, Ankara’nın göbeğinde, otobüs terminali AŞTİ’de servisçilik yapan Binali Aslan, IŞİD’liler tarafından kaçırılarak öldürüldü ve bir anda unutulup gitti.
Binali Aslan, neden öldürüldü, özellikle mi hedef alındı, cinayetle ilgili çelişkili bilgiler neden servis edildi sorularının bir bölümü yanıt buldu.
T24’te Candan Yıldız, dünkü yazısında, Aslan’ın bir yakınıyla yaptığı görüşmeyi aktardı.
***
Özetle şunu anlatıyordu yakını:
“AŞTİ’de bir senedir servis işi yapıyordu. Minibüsüyle düğün, cenaze gibi organizasyonlar için insan taşıyordu. Düzgün sevilen dürüst bir insandı. O gün sabah 4’te telefon geliyor. Arayan kişi AŞTİ’de değnekçilik yapan bir kişi. Binali Aslan’a 'iki yolcu var, gelmek ister misin' diye soruyor. O iki kişi sakallı şalvarlı iki kişiymiş. Eşyaları varmış. Eşyalarla birlikte Gölbaşı’na gidiyorlar. Gölbaşı’nda 'yolcu almamız lazım' diyor, o iki kişi haricinde başkaları da biniyor. Sonrasında telefon sinyali kesiliyor. Tahminimiz şu ki Binali Aslan, 14 kişiyi taşımak istemedi. Çünkü akıllı biriydi. İki kişiyi eşyalarıyla taşıyacağını düşünürken diğer kişilerin araca binmesinden şüphelenmiştir. Kaçakçılık yaptırmak istediklerini düşünüp itiraz etmiştir. MOBESE görüntülerine göre minibüs benzin alıyor, ama şoför koltuğunda Binali Aslan görünmüyor. Sonra bu araç çevirmeye takılıyor ama durmuyor. Konuşur diye Binali Aslan’ı öldürdüklerini düşünüyoruz. Kıyafetleri üstündeydi, emekli parası duruyordu. Tarsus’ta dağ başı gibi bir yerde kafası gömülmüş bir halde bulunuyor. Cep telefonu yok, minibüs yok.”
***
Binali Aslan, AŞTİ’de servisçilik yaparak hayatını sürdüren bir emekçiydi.
AŞTİ’de uzun süredir otobüs firmalarının servisleri yok. Minibüsü olan ve gerekli izinleri bulunanlar, gelen yolcuları, gidecekleri adreslere taşıyor.
Burada da bir sıra sistemi var.
Binali Aslan’a telefon edilerek, sabah 4’te iki kişiyi taşıyıp taşımayacağının sorulması, sıranın kendisinde olmasından kaynaklı.
65 yaşındaki Aslan’ın ölümü aslında olayın ortaya çıkmasından iki gün önce.
Candan Yıldız’ın yazısındaki bilgilere ek olarak, şu bilgiler de aktarılabilir.
Olay günü, Aslan, AŞTİ’ye gelerek iki kişiyi alıyor. İki kişi, Gölbaşı’na gideceklerini söylüyorlar. Ancak Gölbaşı’na girmeden, Aslan’dan, Haymana yoluna girmesini talep ediyorlar. Burası da bir anayol. Aslan, ilk etapta buraya girmekte sakınca görmüyor. Ancak ilerledikçe daha sapa bir bölgeye gitmesi isteniyor. Aslan da tedirgin oluyor. İtiraz ettiğinde ise şiddetle karşılaşıyor. Aslan, iki kişinin aileleri de araca bindiğinde ve Mersin’de doğru gidecekleri bilgisi verildiğinde artık başına gelecekleri tahmin etmeye başlıyor. Ancak MOBESE görüntüleri Aslan’ın, gömüldüğü Tarsus’tan uzak bir bölgede öldürüldüğünü, araçta taşındığını, aracı ise aileden birinin kullandığını gösteriyor.
***
Aslan, özel olarak seçilmiş biri değil. O gece bir başka minibüsçü de IŞİD’li aile tarafından öldürülebilirdi.
Cinayetin iki gün boyunca kamuoyundan gizlenmesi anlaşılabilir. Zira ailenin takibe alındığı ve Suriye’de aileye yönelik operasyon yapıldığı MİT tarafından açıklandı.
Bu süreçte Aslan’ın ailesi de olayla ilgili bir açıklama yapmadı.
Ancak IŞİD’lilerin Aslan’ı kaçırdığı ve öldürdüğü AŞTİ’de duyulmuştu. Buradan da yavaş yavaş yayılıyordu.
Buna rağmen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Aslan’ın PKK’lılar tarafından kaçırılıp öldürüldüğüne yönelik bir paylaşım yaptı. Belli ki farklı kanallardan bilgiler farklı biçimde aktarılıyordu.
***
Aslan’ın ölümünden sonra IŞİD’li iki ismin, takipte oldukları endişesiyle minibüsü kaçırdıkları bilgisi paylaşıldı. Ancak gelen bilgiler bunun doğru olmadığını gösteriyor.
IŞİD’lilerin, AŞTİ gibi bolca güvenlik görevlisi ve polisin olduğu, kameralarla izlenen bir alanda rahat hareket edebildikleri, takipte olmadıkları anlaşılıyor.
Nereden geldikleri ve neden bu yolu izledikleri meçhul…
Ne planladıkları da… Bütün dertleri Suriye’ye gitmekse, otobüsle seyahat edip AŞTİ’ye geldikten sonra neden aynı yolla sınıra yakın bir bölgeye gitmedikleri de bir soru işareti…
Ancak kesin olan bir bilgi var… Ankara’daki IŞİD yapılanması.
Daha önce Ankara’da Hacıbayram ve çevresi başta olmak üzere, bazı semtlerde, IŞİD saflarında savaşmak için gidip dönenlerin olduğu ortaya çıktı. Çatışmalarda yaralanarak sınıra bırakılan ve Ankara’da tedavi olan “savaşçılar” olduğu bile anlaşıldı.
IŞİD’in Ankara’da okul kurup, karne dağıttığı bile biliniyor.
Bu aileler ortadan kaybolmuş değil. Ankara’da köleleştirilen, kaçırılan kızlar, bu aileleri gizleyenler sır değil.
IŞİD’in kendini göstermesi için bu tür eylemlere ihtiyaç var mı, “uyuyan” bu kalabalık için bir işlem yapılıyor mu, yapılacak mı, asıl merak edilen bu…
***
Ekim ayı dava takvimi
Görselde, CHP İstanbul Hukuk Komisyonu’nun ekim ayı boyunca takip edeceği davalar yer alıyor.
Ayşe Barım davası ile başlayan Fatih Altaylı, İstanbul İl Kongresi, Saraçhane davaları ile devam eden sanatçıdan öğrencisine, siyasetçiden gazeteciye uzanan bir liste…
Türkiye’nin özeti gibi…
Üstelik bu listede diğer partilerin ve hukukçuların takip ettiği davalar yok… Onlar da eklenirse kitapçık çıkartılması gerekir.
Dün bu listedeki ilk dava olan menajer Ayşe Barım’la ilgili davanın duruşması vardı. Barım, nihayet tahliye edildi.
Garip olan, Giresun’da yaşayan, Gezi eylemleri sürerken genel bir ihbarda bulunan, Barım’ı tanımadığını söyleyen bir kişinin ihbarının soruşturmaya dayanak yapılması.
Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüse yardım gibi ağır bir suçlamanın, hasta haliyle aylarca cezaevinde bir insanın yatırılmasının gerekçesi bu suçlama.
Elbette bunlar tesadüf değil. Barım’la ilgili bu ağır suçlamayı gerekçelendirmek de çok kolay değil zaten!
Gezi iddianamesinde eleştirilen ne varsa, Barım’la ilgili dosyaya eklenerek bir iddianame oluşturuldu. Barım üzerinden, sanat dünyası üzerinde bir korku ve endişe ortamı yaratıldı.
Sene başından bu yana yaşadıklarımıza bakılırsa, belediye operasyonları, protestolar, protestolarda alınan tutum anımsanırsa neden böyle davalara gerek duyulduğu da anlaşılabilir.
Gökçer Tahincioğlu /T24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder