Toprağın altında servet, üstünde teslimiyet -Dr. Erkan Kıdak-
Gazze konusunda “direniş” söylemiyle sahneye çıkanlar, aynı anda İsrail’le ticaret rekoru kırıyor. Antiemperyalist bir çizgi, NATO’nun gölgesinde kurulamaz.
Eskişehir Beylikova’daki nadir toprak elementi rezervi, yalnızca bir maden keşfi değil, Türkiye’nin emperyalizme bağımlı kalkınma modelinin aynasıdır. Gerçek bağımsızlık, toprağın altındaki serveti satmakla değil, toprağın üstündeki düzeni değiştirmekle mümkündür.
Emperyalizmin yeni haritası: Beylikova
Beylikova, artık yalnızca bir Eskişehir ilçesi değil, küresel güç savaşlarının yeni cephesi. Çünkü o toprakların altında, Çin’den sonra dünyanın en büyük nadir element rezervlerinden biri bulunuyor. Skandiyum, seryum, itriyum, lantan... Akıllı telefondan füze sistemine, elektrikli araç bataryasından çip üretimine kadar her alanda kullanılan stratejik ham maddeler bunlar.
Ama mesele teknoloji değil, egemenlik. Bu maden kimin için işletilecek? Halkın refahı için mi, yoksa emperyalizmin krizini ötelemek için mi?
Basına yansıyan iddialara göre, Erdoğan-Trump görüşmelerinde Beylikova sahası masadaydı. Trump, Çin’e karşı avantaj arıyor; Erdoğan ise “Dünya beşten büyüktür” diyerek o beşin en büyüğüne yaranmayı sürdürüyor. Türkiye’nin yer altı zenginliği yine “iyi ilişkiler” bedeline dönüşüyor.
NATO sınırında antiemperyalizm olmaz
Beylikova’daki rezerv, Türkiye’nin dış politikasındaki ikiyüzlülüğü de gösteriyor. Gazze konusunda “direniş” söylemiyle sahneye çıkanlar, aynı anda İsrail’le ticaret rekoru kırıyor. Antiemperyalist bir çizgi, NATO’nun gölgesinde kurulamaz.
CHP Lideri Özgür Özel’in Beylikova çıkışı bu açıdan önemliydi. Ancak mesele yalnızca hükümetin değil, tüm düzen siyasetinin sınırlarında düğümleniyor. NATO’ya yaslanarak bağımsızlık, sermayeye yaslanarak çevre duyarlılığı olmaz. Tutarlı bir dış politika, Atlantik İttifakının zincirlerini kırmayı gerektirir.
Lenin’in ışığında doğa ve emek
Lenin, bir yüzyıl önce kapitalizmin artık yalnızca fabrikalarda değil, dünya kaynaklarının yeniden paylaşımıyla sürdüğünü yazmıştı. Beylikova’daki madenin ABD’nin Çin’le ticaret savaşında “koz” haline gelmesi, bu tespitin güncel bir örneği. Kapitalizm artık yerin altını da sömürüyor.
Gerçek yerli üretim, madenin Türkiye sınırlarında çıkarılması değil; üretim araçlarının halkın denetiminde olmasıdır. Sermaye sınıfı doğayı tahrip ederken devlet bunu “kalkınma” diye pazarlıyor. Muhalefet ise aynı üretim mantığına dokunmaktan kaçınıyor.
Bugün Türkiye’nin ihtiyacı, toprağın altındaki serveti satmak değil, toprağın üstündeki sömürü düzenini değiştirmektir. Beylikova, yalnızca bir maden değil, bir tercih sorusudur: Emperyalizme eklemlenmiş bir kalkınma mı, yoksa doğayla ve emekle birlikte bir özgürleşme mi?
Bu ülkenin gerçek zenginliği, yer altındaki elementlerde değil, o toprağı işleyen insanların alın terindedir. O emek sömürülmedikçe, o toprak satılmadıkça, işte o zaman Türkiye gerçekten bağımsız olur.
/././
Esnek çalışma modelleri için hazırlıklar başladı: Kamuda yeni norm güvencesizlik -Duygu Ayber Gültekin-
2026 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programına göre kamuda verimliliğin artırılması gerekçesiyle esnek çalışma modellerinin uygulanması için mevzuat çalışmaları yapılacak.
İktidarın 2023 seçimleri sonrası, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek öncülüğünde yürütüleceğini ilan ettiği ‘rasyonel ekonomi programı’ adım adım uygulanıyor. 2024-2028 yıllarını kapsayan 12. kalkınma planı ve orta vadeli program (OVP) kapsamında, sermayenin talepleri doğrultusunda emekçilerin ücretleri baskılanırken; Cumhurbaşkanlığı yıllık programında, 2026’da kamuda esnek çalışma modellerinin uygulanacağı yer alıyor.
Kamuda işçi ve kamu emekçisi statüsünde 5 milyon 289 bin 449 kişi istihdam ediliyor. 2026 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programına göre kamuda verimliliğin artırılması için esnek çalışma modellerinin uygulanması için mevzuat çalışmaları yapılacak. Programda, “Sosyal güvenlik mevzuatı ve uygulamalarının, değişen iş gücü piyasası koşullarına ve yeni nesil esnek çalışma modellerine uyumlu hale getirilmesi” ifadesi dikkat çekiyor. Buna göre “Sosyal güvenlik uygulamalarının başta kısmi süreli çalışma olmak üzere esnek çalışma modelleri ile uyumuna ilişkin adımlar atılacak. Bu kapsamda, kısa çalışma, evden çalışma, hibrit çalışma gibi esnek çalışma modellerinin sosyal güvenlik sistemine uyumunu artırmak üzere çalışmalar yürütülecek.” Bununla ilgili teknik ve hukuki altyapının güçlendirilmesine yönelik çalışmaların da yapılacağı vurgulanıyor.
Kurda kuzu kılıfı
Programda, 2026’da uygulanacağı ilan edilen bu planların ayrıntıları ise 12. kalkınma planında yer alıyor. Örneğin; haftada 3 gün, günde 2 saat çalışan biri “esnek çalışma” işsiz değil “esnek çalışan” sayılacak. Bu, işsizlik oranını da düşük gösterecek. Bu planın hedeflerinden biri de kadınları “esnek” şekilde istihdama katmak, bu sayede kadınların çocuk bakımı yükünü de almalarını sağlamak.
“Sosyal güvenlik sistemini esnek çalışmayla uyumlu hale getirmek ve bunun hukuki altyapısını oluşturma”nın barındırdığı tehlikelerden biri ise şu: Esnek çalışma ile hedeflenen, emekçilerin patronların ihtiyacına göre aralıklı çalıştırılması. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre bir işçinin emeklilik hakkına sahip olabilmesi için en az 4 bin 500 gün sigortalı çalışması gerekiyor. Bu kesintisiz 15 yıla tekabül ediyor. Bir işçinin aylık ücreti, aylık 225 saat çalışmasının karşılığını ifade ediyor. Bu koşullarda esnek çalışma kapsamında haftanın birkaç günü, günün birkaç saati çalışan bir işçinin ne bir ayda 225 saati ne de 4 bin 500 prim gününü doldurabilmesi mümkün.
***
2026 yılı Bütçe Teklifi'ne tepki: “Rahat yüzü görmeyenler için yine bir umut yok”-Duygu Ayber Gültekin-
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2026 yılı Bütçe Teklifi'ni eleştirerek, bütçenin tarım, hayvancılık ve mağdur kesimler için umut taşımadığını vurguladı.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2026 yılı Bütçe Teklifi'ni eleştirerek, bütçenin tarım, hayvancılık ve diğer mağdur kesimler için umut yaratmadığını belirtti. Gürer, çiftçiye gereken desteğin verilmediğini ve borç yüklerinin arttığını vurguladı. Ayrıca, tarımda ithalatın arttığını ve hayvancılıkta ithalatın devam ettiğini ifade etti.TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan CHP’li Gürer, 2026 yılı bütçesindeki tarım desteklerinin yetersiz olduğunu belirtti. Gürer, "Tarım Kanunu'na göre çiftçiye verilmesi gereken yüzde 1'lik destek, sadece 168 milyar lira ile sınırlı kaldı" dedi.
Gürer, çiftçilerin bankalara olan borçlarının arttığına dikkat çekti ve bunun sonucunda traktör, tarla ve hayvanlara haciz uygulandığını ifade etti. Ayrıca, hububat ve bakliyat ithalatının arttığını, Türkiye'nin kendi tarım ürünlerinde dışa bağımlılığının arttığını söyledi.
Hayvancılıkta da durumun içler acısı olduğunu belirten Gürer, "10 milyon baş hayvan ithal ettik, yerli üreticimiz zor durumda" dedi. Gürer, hükümetin bu durumu görmemesi ve ilgili bakanlıkların çelişkili açıklamalar yapması nedeniyle üreticilerin ve çiftçilerin zor günler geçirdiğini vurguladı.
Gürer, 2026 yılı bütçesinin, işçi, çiftçi, esnaf, memur, emekli, genç, engelli ve sanayici gibi kesimler için bir "umut bütçesi" olmadığını ifade etti. Ayrıca, taşeron işçiler, staj ve çırak mağdurları, emeklilikte adalet arayanlar için de bu bütçede bir çözüm bulunmadığını ekleyerek, “2026'da bütçede, rahat yüzü görmeyenler için yine bir umut yok.”
***





.jpg)
