Ölelim mi yani? -Osman Öztürk / BİRGÜN-

Sosyal Güvenlik Kurumu, SGK Başkanı Raci Kaya TBMM Plan Bütçe Komisyonunda konuşmuş.

“Türkiye olarak, bütün SGK olarak, toplam aldığım primlerin, bana ödenen primlerin ortalama süresi yirmi yıl, Avrupa’da, Almanya’da bu süre kırk beş yıl, ortalamada da kırk yıl. Bunu niye vurguluyorum? Eskiden ‘mezarda emeklilik’ deniyordu, 50-55 yaşta ölüyorduk, şu anda 78 ortalamaya gelmişiz yani bütün veriler OECD verileridir. Yirmi yıl prim ödedikten sonra emeklilikte şu anda EYT’yle birlikte 48 yaşında emekli oldu insanlar. Yani burada vurgulamak istediğim şey biz, şu anda, 50 yaş gibi bir ortalamada emekli ediyoruz.”

Raci Bey’in sözlerini okuyunca kendimi bir an Sultanahmet’teki Japon gezen emekli gibi hissettim ama fazla sürmedi, yetmişe merdiven dayadığım bu yaşta başka birçok akranım gibi hala çalıştığımı hatırlayıp kendime geldim.

Raci Bey doğru mu söylüyor, peki?

∗∗∗

Önce şu erken emeklilik meselesine bakalım. Bu meseleyi Türkiye’nin gündemine taşıyan 1999’da Çalışma Bakanı olan Yaşar Okuyan’dı. Her akşam televizyonlarda anlatırdı. O zamanki mevzuata göre kadınlar 20 yıl, erkekler 25 yıl çalışarak emekli olabiliyordu. Çalışmaya 18 yaşında başlandığına göre demek ki Türkiye’de kadınlar 38, erkekler 43 yaşında emekli oluyorlardı. Böyle olmazdı. Sosyal güvenlik sistemi bu yükü kaldıramazdı. Emeklilik yaşı tez vakitte yükseltilmeliydi.

Okuyan’ın söylediği yaşlardaki emeklilerin oranı toplamda yüzde on bile değildi ama yaş tartışması o günden sonra hep devam etti. Peşi sıra yapılan bir dizi değişikliğin ardından en son 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile, bir geçiş süreci tanımlanarak yeniden belirlendi. Buna göre 2035 yılına kadar prim şartını yerine getiren kadınlar 58, erkekler 60 yaşında emekli olabiliyor. O yıldan sonra ise yaş kademeli olarak artacak ve 2048 yılından itibaren erkekler de kadınlar da 65 yaşında emekli olabilecek.

Yani, çalışma hayatına 1999 öncesi veya sonrası, 2008 öncesi veya sonrası başlayanlar, SSK’lılar, Emekli sandığı mensupları, Bağ-Kur’lular, intibaktan yararlananlar, yararlanamayanlar, EYT’liler gibi çorbaya dönmüş tartışmaları bir kenara koyarsak, SGK Başkanı’nın haberi var mı bilmiyorum ama Türkiye’de resmi emeklik yaşı 65 olarak belirlenmiş durumda. Bana inanmazsa SGK’nın web sitesindeki tabloya bakabilir.

∗∗∗

Sözde Sosyal Güvenlik “Reformu” tartışmaları yaş ve prim gün sayısı üzerinden başlayınca emek örgütlerinin muhalefeti de doğal olarak öyle şekillendi. Özellikle o dönemin Emek Platformu tarafından gerçekleştirilen basın açıklamaları, yürüyüşler, mitinglerde öne çıkan slogan “Mezarda Emekliliğe Hayır!” oldu.

Ancak bu arada başka bir gelişme yaşandı. Sözde reform ile emekli aylığı bağlanma oranları dramatik şekilde düşürüldü. Emeklilerin geniş bir kesiminin değil yoksulluk, açlık sınırlarında yaşaması bile imkansız hale geldi.

Böylece, eskiden istisnai bir durum olan “emekli çalışan” olağan bir statüye dönüştü.

Bugün milyonlarca emekçi “Emekli misin?” sorusuna “Emekliyim ama çalışıyorum.” diye cevap veriyor. Yani; “Emekliyim ama emekli değilim!”

Neticede Türkiye’de bugün “Mezarda Emeklilik” katmerli hale gelmiş durumda.

∗∗∗

Emeklilik yaşı, prim gün sayısı, aylık bağlanma oranları gibi mevzuları başta Aziz Çelik olmak üzere konunun uzmanlarına bırakıp ben şu “Eskiden 50-55 yaşta ölüyorduk, şu anda 78 ortalamaya gelmişiz.” sözlerine geleyim.

SGK Başkanı sanki Türkiye’deki herkes 78 yıl yaşıyormuş gibi konuşmuş. Oysa verdiği rakam ortalama yaş değil “Doğumda Beklenen Yaşam Süresi.” Yani “Yeni doğmuş bir bireyin mevcut ölümlülük risklerine maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısı.” Türkiye İstatistik Kurumu, TÜİK’in en son 2022-2024 dönemi için verdiği rakam erkeklerde 75.5, kadınlarda 80.7, ortalama 78.1 yıl.

Peki Türkiye’de ne kadar insan bu kadar yıl yaşıyor, derseniz onun için önce Türkiye Nüfus Piramidine bakalım.

Dünya genelinde Birleşmiş Milletler tarafından 60 yaş üstü bireyler; Dünya Sağlık Örgütü tarafından ise 65 yaş üstü bireyler yaşlı olarak kabul edilmekte. Türkiye’de resmi olarak kabul edilen, aynı zamanda resmi olarak emeklilik yaşına tekabül eden Dünya Sağlık Örgütü’nün 65 yaş rakamı.

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşlı nüfus artıyor. TÜİK’in 2024 yılı için verdiği oran toplam nüfusun yüzde 10.6’sı. Yani 9 milyon 112 bin yaşlımız var.

Peki bu yaşlı nüfus kendi içinde nasıl dağılıyor, onu da gene TÜİK’in grafiğinde görüyoruz. Yaşlı nüfusumuzun yüzde 63.4'ü 65-74 yaş grubunda, yüzde 28.8'i 75-84 yaş grubunda, yüzde 7.8'i ise 85 ve daha yukarı yaş grubunda.

Yani, SGK Başkanı’nın verdiği rakamı üç yıl aşağı çeksek bile, Türkiye’de 75 yıl ve daha fazla yaşayanların toplam nüfusa oranı yüzde 4’ü geçmiyor!

∗∗∗

Şimdi tekrar şu “beklenen yaşam süresi” meselesine dönelim.

Diyelim ki bugün 18 yaşında çalışmaya başlamış bir işçi mevzuat değişmezse 47 yıl çalışıp 65 yaşına geldiği 2072 yılında emekli olacak.

Peki sonra ne kadar yıl emekli aylığı alacak?

O yıla gelindiğinde beklenen yaşam süresinin ne olacağını şimdiden bilemiyoruz ama bugünkü tahminleri biliyoruz. Gene TÜİK’in hesaplamalarına göre Türkiye’de 65 yaşına gelmeyi başarmış bir vatandaşın geri kalan beklenen yaşam süresi toplamda 18 yıl.

Yani Türkiye’de bugün çalışma hayatına başlayan bir işçi 47 yıl çalışmaya karşılık 18 yıl emekli maaşı alacak.

Bu arada TÜİK’in verdiği 78.1 rakamının “Doğumda Beklenen Yaşam Süresi”, yani bütün nüfus grupları için ve tahmini bir rakam olduğunu bir kez daha hatırlatayım.

Nüfusun çalışan kesimi için gerçek rakamlar için ise SGK istatistiklerine bakmak gerekiyor. SGK’nın verilerine göre yaşlılık aylığı almakta iken ölenlerin ortalama ölüm yaşı Bağ-Kur’da 76, Emekli Sandığı’nda 75, SSK’da 71 yaş.

Bu rakamları esas aldığımızda ortalama emekli aylığı alma süresi Bağ-Kur’da 11 yıla, Emekli Sandığı’nda 10 yıla, SSK’da ise 6 yıla düşüyor.

Bunu da mı çok görüyorsunuz Raci Bey?

Ne yapalım, emekli olur olmaz ölelim mi yani?

Osman Öztürk / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

EVRENSEL "Köşebaşı + Gündem" -3 Kasım 2025-

Şehir balkonlarında şifa: Işık, bitki, nefes -Zeki Gül- Bir zamanlar balkon, evle dışarının, insanla gökyüzünün nefes aldığı yerdi. Şimdi ço...