Afrin şehitlerine yönelik Cumhurbaşkanlığı patentli klip “piyasa”ya çıktı. Makamın sözcüsü İbrahim Kalın’ın türkünün de sözlerini yazdığı, makama “ilişik” bir grup şarkıcı-türkücünün yorumlarıyla “renklenmekte” olan, nihayet finali de “makam sahibi”nin yaptığı klibi izleyince ben bu filmi daha önce de görmüştüm dedim.
2015 Nisan’ında “Çanakkale 1915” vesile edilerek, yaklaşan 7 Haziran seçimleri akılda tutularak yapılandırılmış anma klibinde de özellikle son sahne, şimdiki klibin neredeyse tıpkısının aynısıydı. Orada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale’de şehit düşmüş askerlerin mezarı başında dua ediyordu. Elbette kameralar eşliğinde!..
Afrin klibinde de Erdoğan şimdi Çanakkale’den yaklaşık bir asır sonra, neredeyse daha dün toprağa düşmüş şehitler için mezarlıkta dua ederken karşımızda.
Elbette yine kameralar eşliğinde!..
2015 Nisan’ında “Çanakkale 1915” vesile edilerek, yaklaşan 7 Haziran seçimleri akılda tutularak yapılandırılmış anma klibinde de özellikle son sahne, şimdiki klibin neredeyse tıpkısının aynısıydı. Orada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale’de şehit düşmüş askerlerin mezarı başında dua ediyordu. Elbette kameralar eşliğinde!..
Afrin klibinde de Erdoğan şimdi Çanakkale’den yaklaşık bir asır sonra, neredeyse daha dün toprağa düşmüş şehitler için mezarlıkta dua ederken karşımızda.
Elbette yine kameralar eşliğinde!..
***
Benzerlikler çoğaltılabilir. O zaman 7 Haziran seçimleri vardı ufukta. Şimdi 24 Haziran seçimleri var!..
O zamanki Çanakkale anma klibinde Erdoğan’ı Arif Nihat Asya’nın şiirini yorumlarken dinliyorduk: “Kahraman bekleyen yığınlarını/Kahramansız bırakma Allah’ım!..”
Şimdiki Afrin klibinde Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün güftesini İbo’nun, Orhan Baba’nın, Yavuz Bingöl ve diğerlerinin yorumlarıyla dinliyoruz; sözler aynı minval üzere: “Analar aslan doğurur/Vatan aşkıyla yoğurur/Yiğit burda harman olur/Vatanına siper olur, heyy!..”
Çanakkale klibinde üç yıl önce Erdoğan söylüyordu: “Bilelim hasma karşı koymasını/Bizi cansız bırakma Allah’ım!..”
Şimdi Alişan, Seda Sayan, Sibel Can ve diğerleri söylüyor: “Mehmed’imcephede vurur/Düşmana dünyayı dar eder/Düşmesin gönlüne keder/Milletinduası yeter, heyy!..”
O zamanki Çanakkale anma klibinde Erdoğan’ı Arif Nihat Asya’nın şiirini yorumlarken dinliyorduk: “Kahraman bekleyen yığınlarını/Kahramansız bırakma Allah’ım!..”
Şimdiki Afrin klibinde Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün güftesini İbo’nun, Orhan Baba’nın, Yavuz Bingöl ve diğerlerinin yorumlarıyla dinliyoruz; sözler aynı minval üzere: “Analar aslan doğurur/Vatan aşkıyla yoğurur/Yiğit burda harman olur/Vatanına siper olur, heyy!..”
Çanakkale klibinde üç yıl önce Erdoğan söylüyordu: “Bilelim hasma karşı koymasını/Bizi cansız bırakma Allah’ım!..”
Şimdi Alişan, Seda Sayan, Sibel Can ve diğerleri söylüyor: “Mehmed’imcephede vurur/Düşmana dünyayı dar eder/Düşmesin gönlüne keder/Milletinduası yeter, heyy!..”
***
Görüldüğü üzere, 2015 Bahar’ından 2018 Bahar’ına değişen bir şey yok. İktidar harcı, aynı malzemeyle karılmaya devam ediliyor!..
Bakalım daha ne kadar zaman böyle devam edip gidecek? Savaş, çatışma, kan, gözyaşı, ölümler, şehitler, şehitlikler…
Ve klipler, klipler, klipler!..
Bir düşünün, kim bu filmlerde “başrol”de karşınızda olanlar?..
Mehmetler ve şehitler mi?..
Yoksa kameraların önünde türkü söyleyip dua edenler mi?!
Bakalım daha ne kadar zaman böyle devam edip gidecek? Savaş, çatışma, kan, gözyaşı, ölümler, şehitler, şehitlikler…
Ve klipler, klipler, klipler!..
Bir düşünün, kim bu filmlerde “başrol”de karşınızda olanlar?..
Mehmetler ve şehitler mi?..
Yoksa kameraların önünde türkü söyleyip dua edenler mi?!
***
Üç yıl önce de yazmıştım: İbadetin makbulü “sakıngan” olanıdır. Dindarın has olanı ne namaza durmuşken ne de dua ederken fotoğraflanmak, kameraların odağında olmak ister.
Tanrı ile kulun arasına kamera girdiği, “mabutla âbid”in ilişkisine elektronikle müdahil olunduğu noktada ibadet temaşaya dönüşür. Dinin kalple, ruhla, maneviyatla bağlantılı bir pratik olmaktan çıktığı, görüntü ve gösterişle ilişkili bir siyasal tüketim “meta”sı haline geldiği noktadır bu.
İbadetin de vatanın da milletin de “Mehmed”in de şehidin de iktidara, iktidar yarışına vasıta kılındığı bir nokta.
Sorun kendinize, izlediğiniz kliplerde kim özne, kim nesne?..
Kimler ön plânda, kimler aksesuar?!
Tanrı ile kulun arasına kamera girdiği, “mabutla âbid”in ilişkisine elektronikle müdahil olunduğu noktada ibadet temaşaya dönüşür. Dinin kalple, ruhla, maneviyatla bağlantılı bir pratik olmaktan çıktığı, görüntü ve gösterişle ilişkili bir siyasal tüketim “meta”sı haline geldiği noktadır bu.
İbadetin de vatanın da milletin de “Mehmed”in de şehidin de iktidara, iktidar yarışına vasıta kılındığı bir nokta.
Sorun kendinize, izlediğiniz kliplerde kim özne, kim nesne?..
Kimler ön plânda, kimler aksesuar?!
***
Siz bu sorular üzerinde düşüne durun, biz üç yıl önce nasıl bitirdiysek yazıyı, yine öyle bitirelim:
Ah şehitler, biçare şehitler!
Reklamın değil, Allah’ın rahmeti üzerinize olsun!..
Ah şehitler, biçare şehitler!
Reklamın değil, Allah’ın rahmeti üzerinize olsun!..
Tayfun Atay / CUMHURİYET