15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi, Türkiye ülkesi, toplumu ve devleti için felaketti. Ne var ki, bunu fırsata çevirenler, darbecilerin yetişmesine elverişli ortam ve koşulları hazırlayanlardan başkası değil.
Son iki yılın başlıca olay ve düzenlemeleri, bu görüşü açıkça teyit ediyor.
1- Fethullahçı Terör Örgütü: İlk dört OHAL/KHK ile; “Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan” (KHK/667-23.7.16-670-17.8.16) kişi ve kuruluşlara karşı, ilgili KHK’de belirtilen en kapsayıcı ve en ağır yaptırımlar zinciri uygulandı.
2- MGK kararı gereğince ‘terörist avı’:‘Yargısız infaz’ anlamındaki yaptırımlar; 1 Eylül 2016’dan itibaren, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan” (KHK/672 -1 Eylül 2016- vd.) kaydı altında on binlerce kişiye uygulanmaya başlandı.
Böylece, KHK/672’den KHK/201’e kadar, FETÖ yerine genel olarak ‘terör örgütü ve MGK kararı’ formülü kullanıldı. Oysa anayasal açıdan MGK karar almaya yetkili bir organ değil. Bu nedenle, hangi kararların MGK tarafından alındığı belli değil, ama bilinen, 16 Nisan öncesi, ‘hayır kampanyası’ yürütenlerin CB tarafından terörist ilan edildiği.
FETÖ’den hareketle, Anayasa dışına çıkılarak genel uygulamaya yönelmekle, Türkiye tarihinin en büyük fikri kıyım harekâtı başlatıldı. Anayasa değişikliği için düğmeye bu sırada basıldı.
3- 15 Temmuz ve OHAL ürünü Anayasa: 16 Nisan 2017’de oylanan 6771 sayılı Kanun için ilk işareti, 16 Ekim 2016’da “Anayasa suçu işleniyor” diyen Bahçeli verdi. ‘OHAL’de Anayasa değişikliği’nin sakıncalarına dikkat çekenlere, zamanın Başbakanı, “OHAL’de Anayasa referandumu yapacak değiliz ya” sözleri ile yanıt verdi. Aynı kişi, Anayasa oylamasından sonra, “70 günde yüzde 30’luk desteği yüzde 51,4’e çıkardık” sözleri ile ‘OHAL ve evet’ arasındaki bağlantıyı itiraf etti.
Kısacası, OHAL istismar edilerek ‘istismarcı anayasa değişikliği’ gerçekleştirildi (On binlerce kişinin ‘yargısız infazı’, yüz binlerce çocuğun istismar edilmesine yol açtı)
Üstelik resmi yalanlar üretildi.
4- “Devleti bekası“ yalanı(1): “Devletin bekası” adına seçmenlerden oy istenilen Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi, 3 Kasım 2019 sonrasına bırakıldı. Buna karşılık, Cumhurbaşkanı’nın partisine dönüşü ve yargı üst örgütünü HSK olarak istediği gibi yapılandırması, bir ayda sağlandı. Eğer gerçekten devlet tehlikede idiyse, neden Anayasa’nın yürürlüğe girişi 2,5 yıl sonrasına bırakıldı?
5- Değişiklik de Anayasa’ya aykırı: OHAL altında serbest tartışma ortamı bir yana, 6771 sayılı Kanun, Anayasa ihlal edilerek kabul edildi. Medya tekeli yoluyla anayasal ve siyasal kavramlar kirletildi.
6- Kendi koydukları kurala bile uymadı: 6771 sayılı Kanun ile 6 ay içinde Anayasa değişikliğine uyum yasaları çıkarma gereğini yerine getirmedikleri gibi seçimleri 24 Haziran 2018 tarihine alarak eylemli Anayasa ihlali de yapıldı.
7- Meclis de devre dışı: TBMM, yenileme kararı aldıktan sonra 7142 sayılı yetki kanunu ile kendi yetkisini, Anayasa’ya aykırı bir biçimde Bakanlar Kurulu’na devretti.
8- “Devletin bekası” yalanı (2): Seçimleri erkene almak için gerekçe gösterilmediği halde, devlet olanakları kullanılarak OHAL ortam ve koşullarında yürütülen seçim kampanyasında da seçmenden “devletin bekası” adına oy istendi.
Kampanya sırasında, ‘Cumhur İttifakı’ karşıtları ile teröristler arasında sürekli ‘iltisak’! kurulmaya çalışıldı.
9- KHK ile yetki devri ve tasfiye de, Anayasa ihlali: Bakanlar Kurulu yetkilerinin Cumhurbaşkanına devri, TBMM tarafından yapılması gerekiyor iken, KHK yoluyla, yani yine Bakanlar Kurulu tarafından yapıldı.
10- Cumhurbaşkanlığı sıra/unvan ve süre: 24 Haziran 2018’de 2. kez CB seçilen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1. değil 13. Cumhurbaşkanı’dır. Mazbatasında yanlış olarak belirtildiği üzere, Türkiye Cumhurbaşkanı değil, ‘Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’ veya ‘Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı’dır. Çünkü ‘Türkiye’, ülkemizin adı olup (m.126), devletimizin sadece iki adı vardır: ‘Türkiye Devleti’ ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’ (m.1,2 ve 3). Cumhurbaşkanlığına 2. kez seçilen Erdoğan, “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” amir hükmü gereği (m.101), 3. kez, ancak TBMM’nin 3/5 çoğunlukla seçimleri yenilemesi durumunda aday olabilir: “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” (m.116/3). Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Anayasal normlar ile kişisel hedefleri birbirine karıştırarak Anayasa’yı ihlal etti.
11- “OHAL uzatılmayacak” dendi, ama…:4/6/18 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında kararlaştırıldığı halde 8/7/18’de yayımlanan KHK/701 ek listesinde 18.632 kamu görevlisinin adı yer alıyor. “OHAL kalkacak” sloganı ile seçmenden oy isteyen Hükümet, KHK yayımını neden seçim sonrasına bıraktı?
12- CBK düzenlemeleri de sorunlu: Birçok bakımdan Anayasa’ya aykırı olan 539 maddelik Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) 1, (ve diğerleri), kimler tarafından hazırlandı? Belli değil; gerekçesi de yok…
13- Ne felaket, ne de fırsat: Özetle; 16 Nisan Anayasa halkoylaması, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin sonucu. Haliyle, eğer darbe girişimi yapılmasaydı, 20 Temmuz gecesi OHAL ilan edilmeyecekti: Anayasa, gerekmediği halde OHAL ortam ve koşullarında üstelik Anayasa’ya aykırı bir şekilde değiştirildi. Parlamenter rejimin kaldırılması bu şekilde gerçekleşti… 24 Haziran seçim kararı, 6771 sayılı Kanunu’na aykırı biçimde alındı ve seçim kampanyasında ‘serbest seçim ve eşit oy’ ilkelerini zedeleyici bir biçimde yürütüldü. Bu nedenle, demokratik hukuk devletinden monokratik kişi yönetimine geçiş süreci, Anayasa ve hukuka aykırı olduğu gibi gayrı meşru.
14- Demokratların görevi: FETÖ terör örgütü tarafından yapıldığı resmileştirilen 15 Temmuz Darbe Girişimi, Türkiye için bir ‘felaket’ oldu; ancak bu felaket, anayasal düzeni ortadan kaldırmak için bir ‘fırsat’ olarak kullandı. Hukuka inançlı Türkiyeli demokratların görevi, bütün darbe girişimlerini lanetlemek ve darbe fırsatçılarını da sürekli ‘teşhir’ etmek olmalı.
İBRAHİM Ö. KABOĞLU / BİRGÜN