12 Eylül 1980 toplumu ahmaklaştırma projesiydi. Toplumbilime göre bu tür sert müdahalelerin sonuçları yirmi yılda ortaya çıkıyor. 80’de darbe oldu, 82’de Özal iktidar oldu, AKP 2002’de ortaya çıktı ve tek adam düzenine geçildi.
Devrim yaratmak istediği yeni insan için güçlü adımlar atmasına karşın, komünizm korkusuyla hemen geri adım attı. Bir ülkenin çöküşü ancak üniversitelerine bakılarak anlaşılabilir. Aydınlanma kavgası veren efsane hocalar Behice Boran, Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav istifa etti. Haklarında 1945’te, DTCF Dekanı Prof. Dr. Enver Ziya Karal’ın Milli Eğitim Bakanlığı’na yazdığı raporla başlayan süreç 1948’de tasfiyelerle noktalandı. Gerekçe hocaların devrimci, sosyalist olmalarıydı.
1960’a giderken öğrenciler ve hocalar birlikte yürüyordu. DP hükümeti azgın, saldırgandı. Darbe sonrası yine ağır fatura çıktı. Yeni anayasa özgürlüklerin önünü açsa da akademisyenler bedel ödediler. Artık işçilerin partisi vardı, sendikalar görevini yapıyordu, öğrenciler antiemperyalist çizgide üreten, düşünen, sosyalist Türkiye’yi kazanacaklarını gösteriyorlardı. Elbette buna sessiz kalamazdı küresel kapitalizmin iç ve dış ortakları. 12 Mart geldi.
Dersinde Marksizmden bahsettiği için çıkışta tutuklanan, öğrencilerinin alkışlarıyla cezaevine uğurlanan AÜSBF Dekanı Mümtaz Soysal’dı. 24 Ocak 1971’de Dekan Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın evi bombalandı. Soysal ve pek çok hoca, 12 Mart 1971 Muhtırası’nda apar topar cezaevine gönderildi. Soysal o günleri, “2.5 ay dekanlık yaptım, 1.5 yıl hapis yattım” diye anacaktı. Sosyalistti, hedefteydi.
Server Tanilli “Emperyalizme ve faşizme karşıyım. Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye’den yanayım. Kapitalizme karşıyım. İnsanların insanlıklarını bütün boyutlarıyla duyarak ve tadarak yaşayacakları, sömürüsüz, nihayet yabancılaşması olmayan bir düzenden yanayım” diyen hocaydı. Yazdıklarından yargılanıyordu, mahkemede savunusu buydu. Beraat etti ama karardan çok kısa bir süre sonra, 7 Nisan 1978 günü ders çıkışı, Göztepe’deki evine dönerken silahlı saldırıya uğradı. Saldırı sonucunda felç oldu. Yetmedi, darbeden sonra 1402’liklerden olarak üniversiteden uzaklaştırıldı.
Artık bu aydınlanma, örgütlü toplum meselesi toptan halledilmeliydi. ABD’ci TSK hemen görevi üstlendi ve darbe gerçekleşti. Karar verilmişti; milliyetçi, muhafazakâr, piyasacı halk yaratılacaktı. Hedef elbette üniversitelerdi. 1980’de bir cümle yazıyla ülkenin en değerli bilimcileri görevlerinden uzaklaştırıldılar: “Sıkıyönetim Komutanlığı’nın isteği üzerine görevinize son verilmiştir.” Açıklama yok, gerekçe yok, mahkeme yok, adalet yok...
12 Eylül darbesinden bir yıl sonra çıkarılan 2547 sayılı kanunla YÖK’ün kurulmasının ardından, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 2301 ve 2776 sayılı kanunlarla değiştirilmesiyle sol görüşlü 71 üniversite öğretim üyesi YÖK tarafından görevinden uzaklaştırıldı. Korkut Boratav, Bahri Savcı, Cem Eroğul, Alpaslan Işıklı, Rona Aybay, Mete Tunçay, Kurthan Fişek, Baskın Oran, Nurkut İnan, Sencer Divitçioğlu, İdris Küçükömer, Aydın Aybay, Bülent Tanör, Hüseyin Hatemi, Niyazi Öktem, Gençay Gürsoy, Üstün Korugan, Yalçın Küçük, Tahir Hatipoğlu, Güney Gönenç, Haldun Özen, Yakup Kepenek...
AKP geldi bunun üstüne kuruldu. KHK ile işe yarayan kim varsa temizlendi büyük oranda.
Muhafazakârların dekanlarından biri “Kızlar âdet olur, âdet hastalıktır, tedavi edilmelidir” diyor mesela.
Bilimci bu kimse!
Laiklerin kahramanı özel bir üniversitenin kürsü başkanı da “İdeoloji, tarih, politika konuşmayın” diyor.
Yani robot olalım!
İkisi de düzenin bilimcisi!
80’de başlayan ahmaklaştırma harekâtı tamamlandı böylece!
Enver Aysever / CUMHURİYET
Devrim yaratmak istediği yeni insan için güçlü adımlar atmasına karşın, komünizm korkusuyla hemen geri adım attı. Bir ülkenin çöküşü ancak üniversitelerine bakılarak anlaşılabilir. Aydınlanma kavgası veren efsane hocalar Behice Boran, Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav istifa etti. Haklarında 1945’te, DTCF Dekanı Prof. Dr. Enver Ziya Karal’ın Milli Eğitim Bakanlığı’na yazdığı raporla başlayan süreç 1948’de tasfiyelerle noktalandı. Gerekçe hocaların devrimci, sosyalist olmalarıydı.
1960’a giderken öğrenciler ve hocalar birlikte yürüyordu. DP hükümeti azgın, saldırgandı. Darbe sonrası yine ağır fatura çıktı. Yeni anayasa özgürlüklerin önünü açsa da akademisyenler bedel ödediler. Artık işçilerin partisi vardı, sendikalar görevini yapıyordu, öğrenciler antiemperyalist çizgide üreten, düşünen, sosyalist Türkiye’yi kazanacaklarını gösteriyorlardı. Elbette buna sessiz kalamazdı küresel kapitalizmin iç ve dış ortakları. 12 Mart geldi.
Dersinde Marksizmden bahsettiği için çıkışta tutuklanan, öğrencilerinin alkışlarıyla cezaevine uğurlanan AÜSBF Dekanı Mümtaz Soysal’dı. 24 Ocak 1971’de Dekan Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın evi bombalandı. Soysal ve pek çok hoca, 12 Mart 1971 Muhtırası’nda apar topar cezaevine gönderildi. Soysal o günleri, “2.5 ay dekanlık yaptım, 1.5 yıl hapis yattım” diye anacaktı. Sosyalistti, hedefteydi.
Server Tanilli “Emperyalizme ve faşizme karşıyım. Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye’den yanayım. Kapitalizme karşıyım. İnsanların insanlıklarını bütün boyutlarıyla duyarak ve tadarak yaşayacakları, sömürüsüz, nihayet yabancılaşması olmayan bir düzenden yanayım” diyen hocaydı. Yazdıklarından yargılanıyordu, mahkemede savunusu buydu. Beraat etti ama karardan çok kısa bir süre sonra, 7 Nisan 1978 günü ders çıkışı, Göztepe’deki evine dönerken silahlı saldırıya uğradı. Saldırı sonucunda felç oldu. Yetmedi, darbeden sonra 1402’liklerden olarak üniversiteden uzaklaştırıldı.
Artık bu aydınlanma, örgütlü toplum meselesi toptan halledilmeliydi. ABD’ci TSK hemen görevi üstlendi ve darbe gerçekleşti. Karar verilmişti; milliyetçi, muhafazakâr, piyasacı halk yaratılacaktı. Hedef elbette üniversitelerdi. 1980’de bir cümle yazıyla ülkenin en değerli bilimcileri görevlerinden uzaklaştırıldılar: “Sıkıyönetim Komutanlığı’nın isteği üzerine görevinize son verilmiştir.” Açıklama yok, gerekçe yok, mahkeme yok, adalet yok...
12 Eylül darbesinden bir yıl sonra çıkarılan 2547 sayılı kanunla YÖK’ün kurulmasının ardından, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 2301 ve 2776 sayılı kanunlarla değiştirilmesiyle sol görüşlü 71 üniversite öğretim üyesi YÖK tarafından görevinden uzaklaştırıldı. Korkut Boratav, Bahri Savcı, Cem Eroğul, Alpaslan Işıklı, Rona Aybay, Mete Tunçay, Kurthan Fişek, Baskın Oran, Nurkut İnan, Sencer Divitçioğlu, İdris Küçükömer, Aydın Aybay, Bülent Tanör, Hüseyin Hatemi, Niyazi Öktem, Gençay Gürsoy, Üstün Korugan, Yalçın Küçük, Tahir Hatipoğlu, Güney Gönenç, Haldun Özen, Yakup Kepenek...
AKP geldi bunun üstüne kuruldu. KHK ile işe yarayan kim varsa temizlendi büyük oranda.
Muhafazakârların dekanlarından biri “Kızlar âdet olur, âdet hastalıktır, tedavi edilmelidir” diyor mesela.
Bilimci bu kimse!
Laiklerin kahramanı özel bir üniversitenin kürsü başkanı da “İdeoloji, tarih, politika konuşmayın” diyor.
Yani robot olalım!
İkisi de düzenin bilimcisi!
80’de başlayan ahmaklaştırma harekâtı tamamlandı böylece!
Enver Aysever / CUMHURİYET