Avrupa Parlamentosu seçimlerinde asimetrik bir seçim kampanyası yürütülüyor. Avrupa Birliği çerçevesinde kalmayı savunan merkez sağ partiler bloğu ile bu bloğa kısmi eleştiriler getirmekle birlikte, temelde destek veren liberal sol, geleneksel sosyal demokrasi ve Yeşiller'in yürütegeldiği seçim kampanyası, ''ulusalcı sağın durdurulması'' müştereğine dayanıyor.
Seçime bir hafta kala patlak veren İbiza Skandalı’nın ve Avusturya’da koalisyon ortağı ırkçı parti FPÖ’nün genel başkan ve bakanlarının istifasına giden sürecin arkasında ne olduğunu ve arkasından ne geleceğini tartışmakta yarar var. Seçimin son kavşağında faşist harekete darbe vurduğu açık olan bu skandalda, AP seçimleri boyunca “aşırı sağ”ın yükselişini işaret ederek yürütülen “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” politikasının izleri sürülebiliyor.
'SAĞDUYU AVRUPASINA' SKANDAL ÇELMESİ
''Sağduyu Avrupası'' sloganını kullanan Avrupa faşist bloğu, sığınmacıları, devlet borçlarını, Rusya ile ilişkileri ve İslam dinini gündem yaparak olağanüstü destek topluyor(du). Ta ki, kendilerini Avrupa sağı olarak tarif edip, yerleşik partiler ile ''hesaplaşacakları''nı ileri süren AB üyesi ülkelerdeki faşizan sağın önünü kesen ''İbiza skandalı'' patlak verene kadar.
Avrupa Parlamentosu seçimlerine bir hafta kala dolaşıma sürülen İbiza Skandalı görüntüleri, hiç kuşkusuz başta Avusturya faşist hareketinin kitle partisi Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) olmak üzere, genel olarak Avrupa faşist hareketine darbe vurdu. Bu yönüyle bu "iyi haber". Öte yandan Avrupa siyasetinde faşistlerin şu sıralar en fazla neye yaradıklarını da unutmamak gerek: Avrupalıları liberal solun türlü renklerine hatta merkez sağ partilere mahkum etmeye...
'SAĞA KARŞI SEÇİM'
Sosyalist günlük gazete Junge Welt'ten Andre Scheer, AP seçim hazırlıklarını ''sağa karşı seçim hazırlıkları'' cümlesi ile özetlerken kesin olarak gerçeği yansıtan bir gözlemini paylaşıyor.
''Ulusalcıların olmadığı Avrupa, Oyunu ulusalcılığa karşı kullan'' mottosu ile örgütlenen toplantılarda sıklıkla İtalya İçişleri Bakanı Matteo Salvini ile Macaristan Devlet Başkanı Viktor Orban protesto ediliyor.
Alman iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) üç hafta önce Almanya'da ''aşırı sağın olağanüstü güç kazandığı''nı açıkladı. Elbette, ''aşırı sol''u eklemeyi ihmal etmeden.
''Aşırı sağ'' olarak kodlanan faşist hareketin büyümesine zemin sağlayan neoliberal sosyal yıkım projelerini hayata geçiren liberaller, şimdi yarattıkları sosyal yıkıntının sonuçlarından peydahlanan faşist harekete ''karşı'' tutum almak gerektiğinden dem vuruyorlar. Faşist hareketin sınıf işbirlikçisi demogojisine alan açıp, ona meşruiyet kazandıran düzen partileri, şimdi Avrupa Parlametosu seçimleri bahanesiyle toplumu ''sağa karşı birlik olmaya'' davet ediyorlar.
AB DAĞILMA SİNYALLERİ VERİRKEN: 'BREXİT'TEN SONRA ŞİMDİ DE ''STRAXİT'
İngiltere'nin AB'den çıkışını simgeleyen ''Brexit'' kısaltması yanına, geçen Cuma gününden beri ''Straxit'' de eklendi.
2017 Avusturya seçimleri arafesinde bir Rus milyarderin temsilcisi ile İbiza adasında görüşme gerçekleştiren Avusturya faşist partisi FPÖ'nün şefi Heinz-Christian Strache'in seçimlerde ''başarı elde ederek'' kolalisyon ortağı olması sonrasında gelişen olaylar, birkaç gün önce bir video ile ortalığa saçılmıştı.
Rus milyarderin ''çok yönlü desteği'' üzerine pazarlık yapan Avusturya Başbakan Yardımcısı ve Avusturya Özgürlük Partisi Genel Başkanı Heinz-Christian Strache'nin soyadından esinlenen ''Straxit'' kısaltması, sözü geçen faşist liderin istifasını ima ediyor.
Avusturya merkezli ''oe24'' adlı portalın genel yayın yönetmeni Niki Fellner, ''Strache FPÖ'ye, bir zamanlar Jörg Heider'ın verdiği gibi zarar verdi'' diyerek ekliyor: ''FPÖ, İbiza Skandalı ile hiç kuşkuya yer bırakmayacak kadar zarar gördü.''
Niki Fellner, Avusturya'nın üçüncü büyük partisi konumunda olup, Sebastian Kurz başbakanlığındaki koalisyonun sağ kolunu oluşturan FPÖ'nün oy oranının ''bu skandal sonrasında'' yüzde 20'nin altına düştüğünü kesin dille ifade ediyor.
''İbiza Skandalı'' sonrasında kamuoyunda itibarı zedelenenin yalnızca Avusturya faşist hareketi ile sınırlı kalmayacağı paylaşılan ortak kanı.
Liberal siyaset bilimci Prof. Hajo Funke, Neues Deutschland gazetesine verdiği mülakatta, ''İbiza Skandalı'' adı verilen video görüntülerinden sonra, ''Bu tipten depremlerin etkisi olur'' diyerek sözü geçen videonun sonucunda Almanya İçin Seçenek'in (AfD) de Almanya'da ''kötü sonuç'' almasının kaçınılmaz olduğu iddiasını dile getiriyor.
AfD yönetimi, Avusturya'daki faşist mevkidaşlarının başına geleni, ''yurt dışında hazırlanmış komplo'' olarak yorumladı. AfD, iktidar için kapıştığı burjuva siyasetinde, düzenin liberal ''merkez''i tarafından başına örülmeye çalışılan çorabı fark etmişe benziyor. Örneğin, AP seçimlerinin yapılacağı son hafta 26 Mayıs'ta Bremen'de gerçekleştirmeyi planladığı büyük buluşmayı iptal etmek zorunda kaldı.
ALMAN ESKİ İÇ İSTİHBARAT ŞEFİ: VİDEO BİR TUZAKTIR, ARKASINDA SPÖ OLABİLİR
Alman iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatının 6 yıl başkanlığını yapmış Hans-Georg Maaßen, Bild Gazetesi için kaleme aldığı ''konuk yazar'' köşesinde, sözü geçen video skandalında Avusturya faşist hareketinin lideri Heinz-Christan Strache'in milliyetçi görüntüsü ile taban tabana zıt sözlerine dair en küçük bir değerlendirme yapmadan, "video tuzağı''na odaklanarak, bu işin arkasında, solu ve solcuları aradığını ifade ediyor.
8 ay önce Chemnitz kentindeki faşist kalkışmayı örtbas etmek isterken yakayı ele verip, ''emekliliği'' istenen Hans-Georg Maaßen'ın ne sol ne de solcu düşmanlığından kuşku duyulmamalı. Bununla birlikte istihbaratçı içgüdüsüne sahip Maaßen, bu video olayını ''tuzak'' olarak nitelerken hiç de haksız sayılmaz. Bu tuzağın arkasında Avusturya Sosyal Demokrat Partisi SPÖ'nün (de) olabileceğini ima ederken, kanıta muhtaç olsa da, çok temelsiz bir iddiadan söz etmediği açıktır.
Meslekten istihbaratçı Hans-Georg Maaßen, 24 Temmuz 2017'de çekilen videonun Avrupa Parlamentosu seçimlerine bir hafta kala servis edilmesini sorarken, elbette anlamlı bir noktaya değiniyor.
''Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi siyasi bomba'' olarak nitelenen bu video kaydının dolaşıma kim ya da kimler tarafından sürüldüğünü belki de hiç bilemeyeceğiz. Ancak ortada bir gerçek var: Bu ''skandal'', faşist hareketin yalan dolandan beslenen, varlığını bizzat ona borçlu olan siyasi doğasını tespit etse de, bu video hamlesi siyasal düzlemde başka bir amaca hizmet ediyor.
AP SEÇİMLERİ MACRONCULAR İLE SALVİNİCİLERİN KAPIŞMASINA SAHNE OLUYOR
Avrupa Parlamentosu için seçim yarışı, burjuvazinin iki fraksiyonu arasında yaşanıyor: Macroncu liberaller ve Salvinici faşist cephe. Fransa'daki sarı yelekliler hareketinde ''Salvinici el altından desteği'' arayan Macroncular gibi, İbiza Skandalı'nda da Salviniciler liberal/sosyal demokrat komplo izi sürüyorlar.
Avrupalı Yeşiller Eş Başkanı Reinhardt Bütikofer, ''İbiza Skandalı''nın ''birleşik ulusal sağa karşı müthiş bir şamar'' olduğunu söylerken haksız sayılmaz. Ancak Bütikofer, bu şamarın niçin AP seçimlerine bir hafta kala dolaşıma sokulduğu sorusuna bir yanıt vermiyor. Oysa böylesine iyi planlanmış, devasa bir siyasal projede tesadüflere yer olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Geleneksel AB'ci çizgiyi savunan liberal Süddeutsche Zeitung ise, ''Hükümetin hızlı ve acınası bir biçimde bitişi, Avusturya'yı da aşan bir öğretiyi gösteriyor. Sağ popülistlerin ipiyle kuyuya inen, onların bataklığına çekiliyor. Onlarla birleşmek başarı getirmiyor. Demokrasinin korunması için kesin ve açık sınır koymak şart'' diyerek İbiza Skandalı'nın ilk video görüntülerini Spiegel Online ile birlikte paylaşan yayın organı olmuştu. Süddeutsche Zeitung'un ''Avusturya'yı da aşan öğreti'' derken, Almanya'da Almanya İçin Seçenek (AfD) adlı faşist partiyi işaret ettiği açık.
AVRUPA PARLAMENTOSU SEÇİMLERİNE BİR HAFTA KALA YAŞANANLAR TESADÜF OLABİLİR Mİ?
Avrupa Parlamentosu seçimlerini varlık-yokluk meselesi olarak sunan liberal cephe, faşist harekete her ne kadar faşist tanımını yakıştıramasa da, aşırı sağ olarak tarif ettiği bu fraksiyonu ''Avrupa'nın geleceği için en büyük tehdit'' olarak göstererek, mevcut politikalarına meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Bir tür ölümü gösterip, sıtmayı kabul ettirme stratejisi uyguluyor. Yukarıda saydığımız tüm olasılıklar ile, AP sandalyeleri içinde üçte bir oranını alması beklenen Avrupa faşist hareketinin ''Sağduyu Avrupası'' bloğunun, İbiza Skandalı sonrasında bu oranı asla yakalayamayacağı inancının yayılması birleşince seçimler öncesinde yaşananların hiç de tesadüf olmadığı izlenimi oluşuyor.
DÜŞÜK PROFİLLİ 'LİBERAL AVRUPA' MİTİNGLERİ
Bol yıldızlı Avrupa bayrağı altında, ''Avrupa'nın birliğe, çevre korumasına ve senin oyuna ihtiyacı var'' şiarıyla hayata geçirilmeye çalışılan kampanyanın umut ve heyecan yaratmaktan uzak olduğu basit bir gözlemle dahi saptanabiliyor. Örneğin Almanya'da altı büyük kentte eş zamanlı örgütlenen Avrupa Parlamentosu seçimlerini motive etme amaçlı toplantılara umulandan az insan katıldı. Berlin, Hamburg, Frankfurt, Münih, Stuttgart ve Leipzig'deki toplantılara toplamda en az 150 bin insan katılması öngörülürken, en iyimser değerlendirmelere göre bile bu sayının ancak üçte biri oranında katılım sağlanabildi.
Hazırlayanlar: Burçak Özoğlu, Ali Somel, Nükhet A. Bordignon, Aynur Gümüş, Erdal Akmaz, Tevfik Taş
SOL