20 Mart 2022 Pazar

TARİHTE BUGÜN (20 MART)

 


OLAYLAR:

  • 1602 - Hollanda Doğu Hindistan Şirketi kuruldu.
  • 1653 Osmanlı tarihinde ilk bütçeyi yapmakla tanınan Sadrazam Tarhoncu Ahmet Paşa, bundan rahatsızlık duyanların padişaha şikayeti sonucu öldürüldü.
  • 1792 - Fransa Millî Meclisi, giyotinle idamı onayladı. Adını, mucidi Fransız doktor Joseph Ignace Guillotin'den alan giyotin, ilk kez 25 Nisan 1792'de kullanıldı.
  • 1815 - NapolyonElbe adasından kaçışının ardından, 140.000 kişilik düzenli ordu ve 200.000 kişilik gönüllü güçler eşliğinde Paris'e girdi.
  • 1852 - ABD'de Harriet Beecher Stowe'un ünlü kölelik karşıtı romanı, Tom Amca'nın Kulübesi ilk kez yayımlandı.
  • 1899 - Sing Sing Hapishanesi'nde Martha M. Place, elektrikli sandalyede idam edilen ilk kadın oldu.
  • 1906 - Rusya'da subaylar Sivastopol kentinde ayaklandı
  • 1913 - Çin Milliyetçi Partisi'nin (Kuomintang) kurucusu Sung Çiao-jen, bir suikast girişiminde yaralandı ve 2 gün sonra öldü.
  • 1916 - Albert Einsteingörecelik kuramını yayınladı.
  • 1922 - ABD'nin ilk uçak gemisi USS Langley hizmete girdi.
  • 1918 - Türk Kadını Dershanesi açıldı. Dershanede yabancı dil, Türkçe ve müzik dersleri ile konferanslar verildi.
  • 1933 - Dönemin Münih Polis Şefi olan Heinrich HimmlerNaziler'in ilk toplama kampı, Dachau Toplama Kampı'nın kurulmasını emretti ve Theodor Eicke'yi de Kamp Komutanı olarak atadı.
  • 1942 - Naziler, Polonya'nın Zgierz kentinde 100 Polonyalıyı bir çalışma kampından alıp öldürdüler.
  • 1942 - Alman Schutzstaffel Birlikleri, batı Ukrayna'nın Rohatin kentinde 600'ü çocuk, 3000 Yahudiyi bir gün içinde öldürdüler.
  • 1945 - Adana - Ceyhan'da meydana gelen 6 büyüklüğündeki deprem; 39 can aldı, 328 ev yıkıldı.
  • 1956 - Tunus, Fransa'dan bağımsızlığını kazandı. Tunus'un ilk Devlet Başkanı Habib Burgiba oldu.
  • 1959 - Sanat okulları ve köy enstitüsü mezunlarına yedek subaylık hakkı tanıyan yasa çıktı.
  • 1959 - Akis dergisi yazı işleri müdürü Yusuf Ziya Ademhan, Ankara Toplu Basın Mahkemesi'nde 12 ay hapis cezasına mahkum edildi Dergi bir ay süreyle kapatıldı. 
  • 1967 - Kıbrıs Türk Toplumu lideri Rauf Denktaş, 3 yıldır ayrı kaldığı adaya dönme kararı aldı.
    1969 - John Lennon ile Yoko Ono evlendi.
  • 1970 - Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Türk-İş Genel Sekreteri Halil Tunç, polisin üniversitelere girmesine izin verilmemesini istedi. 
  • 1976 -Agatha Christie'nin ''Şark Ekspresi'nde Cinayet'' romanına da konu olan ünlü ''Orient Express'', 70 yolcusuyla İstanbul'a geldi.
    1978 - 16 Mart’ta İstanbul Üniversitesi’nden çıkan öğrencilerin uğradığı ve 7 öğrencinin öldüğü bombalı saldırı nedeniyle 20 Mart’ta “Faşizme İhtar Eylemi”ni gerçekleştirdi. Bir saatlik iş bırakma eylemine 600 bini aşkın işçi katıldı. DİSK’in eylemine İstanbul Barosu’na üye avukatlar, TÖB-DER, lise ve üniversite öğrencileri ile memurlar da destek verdi. Başbakan Ecevit: “DİSK’in eylemi yasa dışıdır. Sonuçlarına katlanacaklar.”
    1981 - Milli Güvenlik Konseyi vergi cezalarında yüzde 90 indirim yaptı
  • 1981 - Arjantin'in eski Başkanı Isabel Peron, rüşvet suçundan 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
  • 1984 - İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Abuzer Uğurlu, Yılma Durak ve Zülfikar Yasan'ın yargılanmasına başlandı Sanıklar hakkında "Abdi İpekçiyi öldürmek ve Mehmet Ali Ağca'nın cezaevinden kaçmasını sağlamak" suçlarından idam cezası istendi.
  • 1986 - Jacques Chirac, Fransa Başbakanı oldu.
  • 1987 - Rabıta’nın ODTÜ ve Ankara Üniversitesi’ne cami yapılması için de 1 milyon Riyal para aktardığı ortaya çıktı.
  • 1987 - Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, (FDAAIDS tedavisinde kullanılan AZT (azidothymidine) adlı ilaca onay verdi. Retrovir adıyla piyasaya verilen ilaç, onaylanmış ilk AIDS ilacı oldu.
  • 1989 - Türk-İş İstanbul'da Çalışan Kadınlar 1 Ulusal Kurultayını düzenledi
  • 1989 - Haliç Camialtı ve İstinye tersanelerinin 3 bin işçisi topluca viziteye çıkarak direniş yaptı.
  • 1990 - 1984’de Aydınlar Dilekçesi imzacılarına “Vatan hainleri” diyen eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e Aziz Nesin’in açtığı tazminat davasına başlandı.
  • 1990 - Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a “Alışamadım” telgrafı çeken Topçu Teğmen Murat Şeref Baba TSK’nden ihraç edildi.
  • 1990 - Mardin'in Cizre ilçesinde kepenk kapatma eylemi yapıldı Eylem sırasında çıkan olaylarda 4 kişi öldü Kepenk kapatma eylemi ertesi gün Nusaybin, İdil, Silopi ve Midyat'a da sıçradı.
  • 1990 - Ferdinand Marcos'nun dul eşi İmelda Marcos; rüşvet, zimmetine para geçirme ve şantaj suçlarından mahkemeye çıkarıldı.
  • 1995 - Tokyo metrosuna düzenlenen sarin gazı saldırısında 12 kişi öldü, 1300 kişi yaralandı.
  • 1995 - Türk Silahlı Kuvvetleri 35.000 askerle Kuzey Irak'a en kapsamlı sınır ötesi operasyon başlattı
  • 1996 - Alternatif BankAnadolu Grubu tarafından satın alındı.
  • 1996 - İngiltere'de Hükûmet, deli dana (Mad Cow Disease - MCD) hastalığının insanlara da bulaştığını açıkladı.
  • 1997 - Robert KoçaryanErmenistan Başbakanı oldu.
  • 2000 - Almanya’da Hıristiyan Muhafazakar Birlik (CDU) parti başkanlığına ilk kez bir kadını, parti genel sekreteri Angela Merkel’i aday göstermeye karar verdi. Merkel aynı zamanda parti yönetimine aday ilk Doğu Alman oldu.
  • 2003 - Irak SavaşıABDIrak'ı istila etmeye başladı. Bağdad hava bombardıman saldırısına uğradı (Şok ve Dehşet Harekâtı).ABD ve İngiltere güçleri sabaha karşı Irak’a askeri müdahaleye başladı. Bağdat Cruise füzeleri ve uçaklarla vuruldu. BM onayını almadan sabaha karşı Bağdat’ı bombalamaya başlayan ABD, akşam Britanya birlikleriyle birlikte güneyden Irak’a girdi, kara çarpışmaları başladı. Dünya ülkelerinin çoğu saldırıya karşı çıktı. Avustralya, Japonya, Filipinler ve Güney Kore hükümetleri ise ABD’ye destek verdi. Hava sahasının açılması ve TSK’nın Kuzey Irak’a girmesini içeren tezkere TBMM Genel Kurulu’nda 202 redde karşı, 332 oyla kabul edildi. AKP’den 40 milletvekili ‘Hayır’ oyu verdi. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ve 2 milletvekili de tezkere için “Evet” oyu kullandı. ABD-İngiltere’nin Irak’a karşı başlattığı harekat ve Meclis’ten geçen yeni tezkereye karşı kitle örgütlerinden yaklaşık 500 kişi “Yurtta sulh, cihanda sulh” yazılı bir çelenkle G.Saray’dan Taksim’e yürüdü. Kitle, Atatürk Anıtı’nın etrafında “barış zinciri” oluşturdu.6 öğrenci Beyazıt Yangın Kulesi’ne çıkarak “Kahrolsun ABD-İşbirlikçi AKP – Bu ülke, bu halk satılık değildir” yazılı bir pankart astı ve gözaltına alındı. Beyazıt Tramvay Durağı civarında toplanan yaklaşık 500 kişi sloganlarla ABD bayrağı yaktı.
    Akşam saatlerinde Taksim AKM önünde toplanan bir grup slogan attı. Polisin çembere alıp Gezi Parkı’na sürdüğü grup daha sonra İstiklal Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Fransız Konsolosluğu önünde polisle taşlı-sopalı çatışmaya girdi, Tarlabaşı bulvarında gaz bombalarıyla dağıtıldı. Kızılay’dan ABD Büyükelçiliği’ne yürüyen yüzlerce kişi Büyükelçilik kapısına siyah çelenk bırakıp 2.tezkereyi destekleyen AKP milletvekillerini ıslık ve düdüklerle protesto etti. ODTÜ’de öğrenciler dersleri boykot etti. Eğitim-Sen’liler derslere ”Yurtta Sulh Cihanda Sulh” kokartlarıyla girdi.
  • 2006 - Çad'ın doğusunda 150'den fazla Çad askeri, isyancılar tarafından öldürüldü.
  • 2006 - Genelkurmay, Şemdinli iddianamesinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt dahil, suçlanan subaylara dair soruşturma izni vermedi. Genelkurmay yaptığı açıklamada; Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı iddianameyi başka güçlerin etkisi altında kalarak hazırlamakla suçladı.
  • 2007 - Duceyl katliamı davasında suçlu bulunan Irak’ın eski Devlet Başkan Yadımcısı Taha Yasin Ramazan’ın idam cezası infaz edildi.
  • 2015 - Tam güneş tutulması gerçekleşti. Tam tutulma, Norveç'in kuzeybatısından, İzlanda'nın güneyinden ve Svalbard'tan gözlemlenebildi.
  • 2015 - Yemen’in başkenti Sana’da Husi Ensarullah Hareketi taraftarlarının yoğunlukta olduğu iki camiye cuma namazı sırasında düzenlenen intihar saldırılarında 146 kişi öldü, 350 kişi yaralandı.
  • 2016 - ABD Başkanı Barack Obama, Küba’yı ziyaret etti. Obama, 88 yıl aranın ardından Küba’ya giden ilk ABD Başkanı oldu.
  • 2016 - Galatasaray - Fenerbahçe futbol maçı, İstanbul Valiliği tarafından güvenlik gerekçesiyle iptal edildi. Önce, maçın seyircisiz oynanması yönünde karar alındı. Kısa bir süre sonra ise, 'bombalı araç' istihbaratı üzerine derbi iptal edildi. İstanbul Terör Polisi, TT Arena çevresinde alarma geçti.
  • 2018 - Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği bugün yayımladığı raporda Türkiye'ye, 20 Temmuz 2016'da ilan edilen ve ve aralıksız bir şekilde hala devam eden olağanüstü hali (OHAL) kaldırma çağrısı yaptı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise "Belge, terör örgütlerinin propagandalarıyla birebir örtüşen asılsız iddialar içermektedir" açıklamasında bulundu.
  • 2021 - Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı ve yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu getirildi. Naci Ağbal yaklaşık 4,5 ay önce göreve geldiğinde tahminen 130 milyar doları israf edilmiş döviz rezervleri devralmıştı.
      


      ÖLÜMLER:
1981 - ''Otello'', ''Hamlet'' oyunlarındaki rolleriyle tanınan;Türk tiyatrosunun kurucularından, oyuncu Ertuğrul Sadi Tek öldü. Sadi Tek, 1897'de İstanbul'da doğmuştu
       


Kaynaklar:https://www.onurvakfi.org/, https://tr.wikipedia.org/,https://www.tarihtebugun.org/, https://www.tarihtebugun.gen.tr/

19 Mart 2022 Cumartesi

Marx, Binali Yıldırım Üniversitesi'ne uğrar mı? - Orhan Gökdemir / SOL


 'Putin bir savaş başlattı ve biz bu vesileyle kendimizi zifiri bir karanlığın içinde bulduk. Karanlık çoğalıyor, çünkü yeni bir aydınlığa yanaşıyoruz!'

Putin bir savaş başlattı ve biz bu vesileyle kendimizi zifiri bir karanlığın içinde bulduk. Tekelci düzenin bütün ışık kaynaklarını kuruttuğunu dehşet içinde fark ettik. Yeryüzünde, Batı’da daha doğrusudur, akıl, ışık, bilim, sanat ve tabii üniversite kalmamıştır, silmişlerdir. Hissediyorduk ama bu kadar açık bir biçimde görülmesini Putin’in savaşına borçluyuz. 

Soprano Anna Netrebko, Ukrayna'daki savaşı kınama açıklaması yapmasına rağmen, Putin'i kamuoyu önünde kınama talebini yerine getirmediği için New York Metropolitan Operası’ndan kovuldu. Yerine Ukraynalı soprano Liudmyla Monastyrska atandı. Savaşla ilgisi Rus olmaktan ibaret bir sanatçıyı işinden kovmaya cesaret edebildiler. 

İtalya'daki Milano-Bicocca Üniversitesi bir yazarın Dostoyevski üzerine vereceği dersi iptal etti. Tek sebebi vardı bunun da, Dostoyevski’nin bir Rus olması. Rus olmak, demek ki artık suçtur ve bunun “rasyonel” bir sebebini bilemiyoruz. Ortaçağ’da suç için sebebe gerek yoktur, bir fiilin veya düşüncenin genel eğilimlere ve yerleşik inanca aykırı olması, suç sayılması için yeter sebeptir. Cadı avı olarak biliyoruz ve modern haline tanıklık ediyoruz.  

ABD’de bir üniversite, Florida Üniversitesi, aynı gerekçeyle “Karl Marx Çalışma Odası” da dahil olmak üzere tarihi şahsiyetlere atıfta bulunan kütüphane çalışma odalarının adlarını sildi. Sebebi, Marx’ı Rus sanan yerel basının hedef göstermesi. Okulun stratejik iletişim direktörü, böyle bir iş varmış evet, “Ukrayna'daki ve dünyanın başka yerlerindeki güncel olaylar göz önüne alındığında, 2014 yılında Florida Üniversitesi'nde bir grup çalışma odasına yerleştirilen Karl Marx'ın adının kaldırılmasının uygun olduğuna karar verdik” dedi. Ukrayna ile Marx arasında ne ilişki var? Hiç. Marx’ın düşünsel izinden giden Rus devrimcileri devrim yaptılar ve Ukrayna’yı sosyalist bir cumhuriyet olarak tanıdılar. Böylece Ukrayna adında bir ülke ortayı çıktı. İlişkisi bundan ibarettir. Ancak cehalet o kadar yoğun ki, Rusya’yı Komünist, Putin’i Komünizmin bir uzantısı sanan üniversiteler var. Hepsini birlikte, gidip Marx’ın hanesine yazıyorlar. Sonucu budur.  

Yalçın Hoca vaktiyle; “Eskiden ‘cahil’ diyorduk ve şimdilerde kibar olduk, ‘üniversite hocası’ diyoruz” demişti. Utanç verici bir cahiliye devrinin tam ortasındayız.

***

Ortaçağ’dan çıkışta Avrupa’da her şehir bir kaleydi. Yerleşik kabullere ve inançlara karşı çıkmaya cesaret eden tuhaf adamlar ortaya çıkınca, her yerde muktedirler tarafından kovalandılar. Onlar da şehirden şehre kaçarak, kalelere sığınarak karanlığın gazabından kurtulmayı başardı. Işığı, aydınlığı aykırı adamların sığınacak kaleler bulmasına borçluyuz. 

Ancak şimdi bütün kaleleri yıktılar. Kale üniversiteler yıkıldı, karanlığı oralardan halkın üzerine boca ediyorlar üstelik. Sığınamadığınız üniversite, üniversite değildir.

Bizde de durum bu. 1908’de ışıldayan, Cumhuriyet'le birlikte alanı düzleyerek ilerleyen aydınlanmamızdan geriye kalanlara baksanıza. Akademi büyük bir gürültü ile kendi üzerine çöktü, büyük bir kara deliğe dönüştü. 

Yerlerinde Selçuklu taklidi medreseler yükseldi. RTE, Süleyman Demirel, Sebahattin Zaim, Adnan Menderes, Sıtkı Koçman, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş adını taşıyan üniversiteler var, düşünün. Geçtik hepsini, Binali Yıldırım Üniversitesi var, evet. AKP patentli nevi şahsına münhasır bir örnek sanılmasın; Bizdeki üniversite Batı’daki üniversitenin geleceğidir. Bu ışığa arkasını dönmüş bir sınıfın, Burjuvazinin karanlığıdır çünkü. Ve onun artık aydınlanmaya ihtiyacı yoktur.  

***

Peki, ne yaptı aydınlanma? 

İnsan ile doğa arasında tanrının, dolayısıyla dinin oynadığı rolü kaldırdı; İnsanla doğayı bir bakıma aracısız karşı karşıya bıraktı. İnsanın doğa karşısında bu yeni konumlanışı, ortaya çıkmış olan yeni sınıfın konumuna uygundu. Bu konumlanış kendine özgü bir felsefi ve siyasal devrim de gerektiriyordu. Kant tanrının kellesini uçurunca, Robespierre’e de kralın kafasını uçurmak kaldı. Sınıf ile felsefe arasındaki iş bölümüdür bu. Kralın ve tanrının kafası giyotinin sepetine düştüğünde erdemli bir yaşam sürmek için hiçbir dini inanca gereksinim duymayan özerk ahlaksal insan kavramı için kapı aralanmış olur.

İnsan, bütün aydınlanma düşüncesinin anahtarıdır. Bu kavramın ortaya çıkması için bir piyasa toplumunun var olması gerekiyordu. Piyasa insanı bütün eski bağlarından koparıyordu, onun siyasal devrimi de bütün eski ayrıcalıkları baştan başa yıkıyordu. Ama yerine yeni bir ayrıcalık, paranın ayrıcalığını ihdas edilmeseydi, özerk ahlaksal insanı ancak bir düşkün saymamız gerekebilirdi. İnsanlar, onları sonsuz sayıdaki dolaşım odaklarından biri haline getiren piyasa aracılığıyla birbirine eşitleniyordu çünkü. Böylece yoksul aşağı sınıflar da birer para sahibi olarak, alıcı veya satıcı kimliğiyle, özgür birer insan haline dönüşüyordu. Sınıf silindi, aydınlanma da böylece, kapitalizmin felsefi düşüncesi, tarihsel ideolojisi oldu.

Aslında olup bitenlere bir anlam vermek için daha gerilere gitmek gerekir. 17. yüzyılda bilgi çoktan kütüphane sınırlarını aşmıştı. Denizcilikte ortaya çıkan gelişmelerle birlikte yapılan yeni keşifler, yazılı olana ve yazı adamlarına karşı derin bir kuşku uyandırmıştı. Aradan geçen iki yüzyılda, bütün Ortaçağ boyunca tahkim edilmiş inançlar derin yaralar aldı. Bundan elbette kilise de nasibini almıştı. Hem dine hem büyüye olan inanç yıkılıyordu. Pragmatik yeni bir sınıf ortaya çıkmış, feodalizmden ve Avrupa’nın batıl inançlı dini geçmişinden kurtulma çabaları baş göstermişti. Aydınlanmışların siyasi halesindeki Fransız Devrimi kiliseye yönetilmiş en sert askeri-siyasi tehdit oldu. Fransız Cumhuriyetçi Takvimi’nin mucitlerinden Charles François Dupuis, Hıristiyanlığı Mısır mitolojisinin yanlış anlaşılmış parçaları olarak tanımlayarak kiliseyi köşeye sıkıştırıyordu. 

Bir saldırı varsa bir savunma da ortaya çıkacaktır. Burjuvazinin Kiliseye ve Romantizme meyil etmesi bu savunma ihtiyacındandır. Burjuvazi devrimi ve aydınlanmayı kilise avlusuna bırakıp kaçmaya hazırlanıyordu.

Burjuvazi Kilise ve Romantizme yaslanarak, Aydınlanmayı sildi. İşte halleri ortada. Marx’ı tanımayan, Dostoyevski’yi silmeye çalışan cahil bir zavallılık kaldı geride. Ve bu sınıf, Hocanın deyişiyle, üst üste konmuş paraların dışında bütün derinliklerden korkuyor artık.

***

Yeryüzünde akıl, ışık, bilim, sanat ve tabii üniversite kalmamıştır, sildiler. Hissediyorduk ama bu kadar açık bir biçimde görülmesini Putin’in savaşına borçluyuz.

Aydınlanma ile birlikte akla sığınmıştık, feodalizmin ve kilisenin otoritesini akılla yıkabileceğimize inanıyorduk. Kant “Aydınlanma nedir?” diye soruyordu kendi kendine ve cevabı çok açıktı: İnsanın aklını kullanmasıdır! Fransız Devrimi ile feodalizme ve kiliseye dayalı düzeni alaşağı ettik ve rasyonel yeni bir düzen kurmaya giriştik. Devrimcilerin inancı tamdı: Evrensel bir dayanak noktası olan akıl, toplumsal yaşamın herkes için geçerli olabilecek akılcı bir düzenlemesini mümkün kılabilecekti.

Şimdi biliyoruz, akıl da sınıfsaldır. Oysa Aydınlanmacı akıl sınıfların farkında değildi. Genel, soyut bir insanın omuzları üzerinden bakıyordu dünyaya. Halbuki onun akılcı düzene nihai şeklini veren sınıf maddi üretim araçlarını elinde tutan burjuvaziydi. Yani o akıl bir burjuvanın aklıydı.

***

Putin bir savaş başlattı ve biz bu vesileyle kendimizi zifiri bir karanlığın içinde bulduk. Tekelci düzenin bütün ışık kaynaklarını kuruttuğunu dehşet içinde fark ettik. Ortaçağ bakiyesi bir cadı avının tam ortasındayız şimdi.

Işığını kaybeden yıldızlar ağırlığını taşıyamaz olur, kendi ağırlığının baskısıyla kendi üzerine çöker, patlayıp bir kara deliğe dönüşür. Geriye kalanlar oluşacak yeni yıldızların hammaddesidir. Demek ki eskisinin çökmesi, yeni bir sınıfın ışıklı genç bir yıldıza dönüşmesinin işaretidir. 

Karanlık çoğalıyor, çünkü yeni bir aydınlığa yanaşıyoruz!

Orhan Gökdemir / SOL

KISA KISA GÜNDEM (19 MART 2022)

 


1-Burcu’dan ne istediniz (Yeniçağ)

Bursa’da Burcu Yıldız adındaki kadının akülü engelli aracını çalan hırsızlar aküyü aldıktan sonra parçalayıp, boş bir araziye attı.Hırsızlık anı çevredeki bir işyerinin güvenlik kamerasına yansıdı.(
'ÇOCUĞUM YÜRÜYEMEZ DURUMDA')Akülü aracın kullanılamaz durumda olduğunu dile getiren Şükran Yıldız, "Saat 08.00 gibi biz çalındığını fark ettik. Daha sonra polisi aradım. Saat 21.00 gibi köprünün altında çocuklar oynarken bulup polise teslim ettiler ama kullanılamaz durumda. Çocuğum yürüyemez durumda, doğuştan engelli. Önceden adım atabiliyordu ama 2011 yılında kalça çıkığı ameliyatı oldu. Ondan sonrada virüs kaptığı için yatalak durumda. Çocuğumu ben engelli aracıyla sokak sokak gezdirerek oturmasını sağladım. Kağıt toplayıcıları çekçek arabasına sokmak için kesip parçalamışlar. Bunlar kandil gününde bizi ağlattılar, Allah da onları ağlatsın" dedi. Polisin olayla ilgili soruşturması sürüyor.

2- Motorine büyük zam geldi

Son 3 günde akaryakıta üst üste gelen indirimlerin ardından motorinin litre fiyatına 1 lira 96 kuruş zam geldi. Motorin  İstanbul'da 18,67 liradan 20,63 liraya, Ankara'da ve İzmir'de 18,78 liradan 20,74 liraya yükseldi. P
etrol fiyatlarında tablonun tersine dönmesiyle motorine dev zam geldi. Yıl başında 73 dolar olan ham petrol fiyatı, Ukrayna’daki savaşın etkisiyle 139 dolara kadar tırmandıktan sonra hafta başında 100 doların altına gerilemişti. Ancak, Rusya ve Ukrayna arasındaki müzakerelerde uzlaşma umudunun azalması nedeniyle dün petrol tekrar yükselişe geçti ve 110 dolara yaklaştı. Zammın ardından motorinin litre fiyatı, yaklaşık olarak İstanbul'da 20,63 TL'ye, Ankara'da ve İzmir'de 20,74 TL'ye yükseldi. Benzinin litresi ise yaklaşık olarak İstanbul'da 18,10 TL, Ankara'da 18,20 TL, İzmir'de 18,22 TL'den satılıyor. Zamla birlikte motorinde fiyat artış oranı, son bir yılda yüzde 192, yıl başından bu yana yüzde 68 oldu.

3- AKP’li belediyeden tepki çeken hata(SÖZCÜ)

AKP’li Başakşehir Belediyesi’nin Çanakkale Zaferi’nin 107’inci yılını kutlamak için billboardlara astığı afişlerde yanlışlıkla “117” yazılması tepki çekti. Tepkiler üzerine afişlere yama yapılarak “117” yerine “107” yazıldı. 


4- Çanakkale'de feribot saatlerine köprü ayarı: Herkes köprüyü kullansın diye(SOL)

GESTAŞ tarafından bugün yapılan duyuruyla Çanakkale Boğaz hattını oluşturan Eceabat-Çanakkale, Kilitbahir-Çanakkale ve Lapseki-Gelibolu feribotlarının sefer sayılarının büyük oranda azaltıldığı açıklandı. Dün açılan 1915 Çanakkale Köprüsü yüksek ücretiyle vatandaşların tepkisini çekerken, açılışın hemen ardından arabalı feribot seferlerinin yarısından fazlası kaldırıldı. 200 TL'lik köprü geçiş ücretine karşılık Çanakkale İl Özel İdaresi tarafından işletilen GESTAŞ feribotları ile Kilitbahir, Eceabat ve Gelibolu'ya 97-107 TL arasında değişen fiyatlarla arabalı geçiş yapılabilirken yeni düzenlemeyle birlikte gece ve sabah saatlerinde şehir merkezinden boğazın karşı yakasına geçmek isteyen yurttaşlar 35 kilometre uzaklıktaki 1915 Çanakkale Köprüsü'nü kullanmak zorunda kalacak.

5- Şavşat Kaymakamlığı sanatçı Orhan Aydın'ı gerekçe göstererek canlı yayına izin vermedi(SOL)

Şavşat Kaymakamlığı, Halk TV'de yayımlanan "Serhan Asker ile Görkemli Hatıralar" programının Şavşat Efkar Tepesi'nde gerçekleştireceği canlı yayına izin vermedi. Konuya dair açıklamada bulunan Sanatçı Orhan Aydın, "Şavşat kaymakamı beni gerekçe gösterip Halk TV Görkemli Hatıralar’ın Efkar Tepesi’nden canlı  yayınına izin vermemiş" dedi. Efkar Tepesi'nde canlı yayına izin verilmediğini belirten Serhan Asker, "Tiyatrocu Orhan Aydın yayına çıkacağı için izin vermiyoruz dediler. TKP'li olduğu için. Orhan Aydın'ın yayında olmasının ne sakıncası olabilir ki" dedi. Konuya dair soL'a konuşan Orhan Aydın "Barıştan, sanattan ve Fakir Baykurt'tan korktukları için izin vermediler" dedi. Aydın'ın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama ise şöyle: Şavşat kaymakamı beni gerekçe! gösterip Halk TV Görkemli Hatıralar’ın Efkar Tepesi’nden canlı yayınına izin vermemiş.. Bu memleket kimin? Ben Şavşatlı’yım o kaymakam yarın gider Şavşat ve Efkar Tepesi ve Fakir Baykurt ve Şavşatlılar kalır.

6- 'Halk TV Özlem Gürses ve Emin Çapa'yı işten çıkardı' iddiası (SOL)

Halk TV’de Özlem Gürses ve Emin Çapa ile yolların ayrıldığı iddia edildi. Söz konusu iddiaya ilişkin Odatv'ye konuşan Özlem Gürses, “Bu durumdan haberim yok. Şimdi Adana’da bir kadın panelindeyim. Bana gelen bir tebligat yok” dedi. Odatv’nin haberine göre, Halk Tv yönetimi Özlem Gürses ve Emin Çapa ile yolları ayırma kararına gerekçe olarak “Youtube kanallarında yayın yapmalarını” gösterdi. Kararın ardından Halk TV'nin sahibi Cafer Mahiroğlu'nun programcılarla bir kez daha görüşülmesini istediği öğrenildi.

7- Millet bahçesi için Aydos Ormanları’nda ağaç katliamı(BİRGÜN)


İstanbul’un en önemli yeşil alanlarından olan Aydos Ormanları’nda millet bahçesi için ağaç kesimi başladı. Dozerin ağaç ve fidanları kökünden söktüğünü gören ve görüntüleyen bölge halkından Gönül Gümüşoğlu Özer, “Bizler mahalle sakini olarak Aydos Ormanı’nın doğal haliyle kalmasını istiyoruz. Ormanı, bahçeye çevirmek ne demektir. Üstelik 2010 yılında sit alanı ilan edilmiş bir bölge. Bu ormanda onlarca çeşit endemik bitki çeşitliliği yanı sıra mantar zenginliği var. Balıkçıl kuşlarının konakladığı bir göl” dedi."Aydos ormanı millet bahçesi olmasın" diyen Özer, şöyle konuştu: "TOKİ tarafından ihalesi yapılan proje Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Sancaktepe Belediyesi tarafından yönetiliyor. Hali hazırda piknik/mesire alanları ve yapılaşma ile zaten baskı altında bulunan orman ekosistemi daha büyük bir tehlike ile karşılaşacak. Proje gerçekleşirse ağaç kesimi ve toprağın zarar görmesi ile birlikte ormanda barınan, beslenen çok sayıda hayvan yuvasız kalmış olacak. Ekolojik bir planlama, hassasiyet barındırmayan, beton odaklı millet bahçesi deneyimlerini çok iyi biliyoruz. İstanbul'un kuzeyinde bugüne kadar kısmen korunabilmiş bu alanın rant için betona boğulmasını istemiyoruz." Bölge halkının taleplerini sıralayan Özer şu ifadeleri kullandı: ► Proje iptal edilerek, Aydos Ormanı muhafaza ormanı ilan edilmeli, koruma altına alınmalıdır. ► Piknik alanlarının yarattığı çöp kaynaklı kirliliğinin önüne geçilerek orman ekosisteminin daha fazla zarar görmesi engellenmelidir.(
https://www.youtube.com/watch?v=JiwphftQEeA)

8-Taksicilerin kar fırsatçılığı pes dedirtti(Cumhuriyet)

Beyoğlu Taksim Meydanı'nda yoğun kar yağışı altında taksi taksi dolaşanlar, taksimetre açmayıp yüksek fiyat isteyen bazı sürücüler nedeniyle kar altında beklemek zorunda kaldı.
Yolcu seçen, taksimetre açmayan ve yüksek fiyat isteyen bazı taksiciler, taksi ücretlerine yapılan zamlardan sonra da yine bildiğini okumaya devam ediyor. Bugün Taksim Meydanı'nda çekilen görüntülerde,  kar yağışı ve soğuk havada taksi taksi dolaşan vatandaşlar taksimetre açmayıp yüksek ücret isteyen sürücüler nedeniyle taksilere binemedi. Bazı taksicilerin turistlerle de dakikalarca pazarlık yaptığı fakat anlaşamayınca taksiye almadığı görüldü. 

9- Bolu Dağı Tüneli'nde zincirleme trafik kazası: Yaralılar var(Birgün)

Bolu Dağı Tüneli içerisinde çok sayıda aracın karıştığı zincirleme trafik kazası meydana geldi. Yaralananların olduğu kaza nedeniyle otoyolun İstanbul istikameti ulaşıma kapandı.Ekipler, trafik akışını Abant Kavşağı'ndan D-100 kara yoluna yönlendiriyor.


10-THY’den first class harcama(Mustafa Bildircin-BİRGÜN)

İlker Aycı’nın görevde olduğu 2015-2020 yılları arasında 4,5 milyar TL’lik reklam anlaşmasına imza atan Türk Hava Yolları, 2021 yılında da idari ve ekonomik krize karşın 696 milyon TL reklam harcaması yaptı.
Türk Hava Yolları’nın (THY) 2021 yılına yönelik gelir ve gider tablosu açıklandı. İlker Aycı’nın görevde olduğu 2015 ve 2020 yıllarını da kapsayan beş yıllık dönemde reklam ve tanıtıma 4,5 milyar TL harcayan THY, 2021 yılında da fahiş reklam harcaması gerçekleştirdi. 

Bağımsız denetim kuruluşunca hazırlanan konsolide finansal tabloya göre, THY’nin kasasından 2021 yılında reklam ve tanıtım için 696 milyon TL çıktı. Kurumun 2021 yılı reklam harcaması 2020 yılına oranla yüzde 24 arttı. İdarenin reklam ve tanıtıma 696 milyon TL harcadığı 2021 yılındaki diğer bazı gider kalemleri ise şöyle gerçekleşti: •Yolcu hizmet ve ikram giderleri: 2 milyar 398 milyon TL. •Rezervasyon sistem giderleri: 1 milyar 448 milyon TL. •Kira giderleri: 352 milyon TL. •Müşavirlik ve danışmanlık giderleri: 232 milyon TL.(UÇUK REKLAM MASRAFI)  THY’nin yıllara göre yaptığı reklam ve tanıtım harcamaları da dikkati çekti. Aycı’nın görevde olduğu 2019 yılında 994 milyon TL’lik rekor reklam ve tanıtım harcaması gerçekleştiren idarenin reklam harcamasının yıllara göre dağılımı ise şöyle: •2016: 634 milyon TL. •2017: 610 milyon TL. •2018: 915 milyon TL. •2019: 994 milyon TL. •2020: 561 milyon TL. •2021: 696 milyon TL.(BİR DAKİKALIK REKLAMA 13 MİLYON DOLAR) Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen THY, ABD’de gerçekleştirilen Super Bowl final maçına reklam vermekten geri kalmadı. ABD medyasına yansıyan haberlere göre, Super Bowl’un yayıncısı NBC, 30 saniyelik reklam için şirketlere 6,5 milyon dolarlık fatura kesti. THY, Super Bowl için çektiği reklamda Hollywood’un ünlü oyuncusu Morgan Freeman’ı kamera karşısına geçirdi. THY’nin reklamı bir dakika olarak ekranlara geldi. Bu hesaba göre, THY’nin reklam için 13 milyon dolar ödediği iddia edildi.




Kaş'taki villa rantı ormanları ve dağ köylerini de yutmaya başladı! - Yusuf Yavuz / SOL

 


Kaş’ta 'Burası 20 gün öncesine kadar devletin ormanıydı, şimdi ne oldu?' sözleriyle isyan eden köylüler, Sahil Aklar köyündeki orman arazisi tahribatının durdurulmasını istiyor.

Antalya’nın gözde turizm merkezlerinden biri olan Kaş ilçesi son yıllarda plansız ve kaçak yapılaşmanın öne çıktığı bölgelerin başında geliyor. Sahip olduğu doğal ve kültürel mirasın yarattığı çekiciliği sayesinde yıllardır kitle turizminin dışında kalmayı başaran Kaş, pandemiyle birlikte artan mesafeli tatil ihtiyacının da odağı konumuna geldi. Özel villalarda gözlerden uzak ve mesafeli tatil yapmak isteyenlerin tercih ettiği Kaş ve Kalkan çevresinde uzun süreli konut kiralamak oldukça zorlaştı. Ancak Kaş ve Kalkan beldesinden dağ köylerine yayılan villa turizmi kaçak yapılaşmayı da beraberinde getirdi. Yüksek sezonda haftalığı 30 ila 80 bin TL arasında değişen fiyatlarla kiraya verilen villalara olan talebin geldiği son nokta orman arazilerinin yağmalanması. Kaş’a bağlı Sahil Aklar köyünde yaşanan orman arazisi yağmasına tepki gösteren köylüler, konuyla ilgili Antalya Orman Bölge Müdürlüğü’ne başvurarak bölgede uzun süredir yaşanan orman ve hazine arazisi yağmasının durdurulmasını talep etti.

Kaş’a bağlı Sahil Aklar köyünün 84.768.241 metrekarelik kısmı orman arazilerinden oluşuyor. Muğla-Antalya sınırını oluşturan Eşen Çayının doğusunda yer alan bir orman köyü olan Sahil Aklar, Kaş ve Kalkan bölgesinde hızlanan plansız yapılaşmadan payını alıyor. Son yıllarda orman ve hazine arazilerinin yağmalandığını öne süren bazı köylüler, Antalya Orman Bölge Müdürlüğü’ne yazılı başvuru yaparak yaşanan arazi yağmasının önlenmesini talep ettiler.

Tahribat köylüleri harekete geçirdi

Sahil Aklar köylülerinin konuyla ilgili dilekçesinde, bölgede 2014-2016 yılları arasında tapu-kadastro, 2020-2021 yıllarında ise orman kadastrosu çalışmalarının yapıldığı kaydedilerek şöyle denildi:

“Köyde sürekli yaşayan insanlar olarak 2014’lü yıllardan başlayarak köyümüzün Sahil Aklar semtinde bazı kişilerce Orman ve Hazine arazilerine aşırı bir şekilde müdahaleler, işgaller yapıldığını gözlemlemekteyiz. Hazine ve Orman arazilerine yapılan bu müdahalelere orman kadastrosu çalışmalarından hemen önce hız verilmiş, gözlemlerimize göre ‘bilim ve fen bakımından orman özelliğini kaybetmemiş, 31.12.1981 tarihinden önce tarım alanına dönüşmemiş ve tarım potansiyeli olmayan ormanlık alanlar’ yasa dışı bir şekilde bazı kişilere çıkar sağlamak için orman sınırları dışına çıkarılıp ‘2/B’ yapılmıştır.

2/B çalışması restorantta askıya çıktı, köylüler inceleyemedi

Orman Kadastrosu 2/B çalışmalarının sonuçları köyümüzün meskûn alanındaki bir kamu alanında değil, mahalle muhtarımızın meskûn alan dışında bulunan Saklıkent semtindeki özel restaurantta askıya çıkarılmıştır. Köyümüzün meskûn alanı dışında özel bir işletmede askıya çıkarılan 2/B çalışmaları sonuçlarını halkımızın inceleme fırsatı olmamıştır.”

  Uydu görüntüsü
Tahribat sürüyor

Orman arazilerine yönelik tahribatın TKGM Parsel Sorgulama sisteminden de görülebildiği bilgisine yer verilen köylülerin dilekçesinde, Sahil Aklar köyü sınırlarındaki 101 ada 1 nolu parselde bulunan ormanlık alanın, özel mülke konu olan 242, 205, 246, 206, 245 ada nolu bölmelerin çevresindeki orman tahribatının şaşırtıcı derecede olduğu vurgulandı. Köylülerin dilekçesine konu olan orman tahribatının anılan adaları oluşturan parsellerin çevresinde yaygın olduğu kaydedilirken Antalya Orman Bölge Müdürlüğü yetkililerinin tahribatı önlemesi talep edildi:

“Sahil Aklar mevkiinde bazı kişilere özel çıkar sağlamak için yasalara rağmen devlet hazinesi ile ormana ait bazı alanların yaygın bir şekilde tahrip edilmesi ve daraltılması büyük bir kamu zararına neden olmaktadır. Halen devam etmekte olan bu tahribatın önlenmesi için gereğinin yapılmasını ve tarafımıza bilgi verilmesini arz ederiz.”

Arazi açan iş makineleri


'Konunun takipçisi olacağız'

Aklar köyündeki orman tahribatı iddialarının ardından Kaş Emek ve Demokrasi Platformu gönüllüleri ile birlikte bölgeye giden CHP Antalya Milletvekili Aydın Özer, yerel halktan aldığı bilgiler ve olay yerindeki gözlemlerinin ardından şu açıklamayı yaptı:

“Kaş ilçe başkanımız Mehmet Vural Arıkan, ilçe yöneticilerimiz, Kaş Çevre Platformu ve STK’lar ile birlikte vatandaşlarımızın daveti üzerine Sahil Aklar mahallemizi ziyaret ettik. Vatandaşlarımız Sahil Aklar’ın Suçıkan mevkiinde birkaç aydır iş makinelerinin yeşil örtüyü yok ederek hafriyat yaptığını, buranın bir kısmının hali hazırda orman arazisi olduğunu bu kadar geniş bir alanda doğal dokunun tahrip edilmesinden üzüntü ve endişe duymaktalar. Konunun takipçisi olacağız.”

    
Gönüllüler bölgeye gitti

'Burası 20 gün önce ormandı'

Orman arazilerinin tahrip edildiği bölgede tepkisini dile getiren bir köylü, “Burası da şu gördüğünüz orman gibi ormandı 20 gün önce. Devletin ormanı. Şimdi ne oldu?” diyerek söz konusu alanın 2/B statüsünde olmadığını söyledi.    

Betonlaşma dağ köylerine sıçradı

Kaş’ta turizmin yönünü belirleyen villa turizmi kırsal alanın doğal peyzajını ve mimarisini de denetimsizce dönüştürüyor. Geçmişte zeytin, üzüm, susam ve benzeri ürünler üreterek geleneksel tarımla hayatını kazanan dağ köylerinde tarım da hayvancılık da giderek yok olurken yerini iş makineleri ve betonlaşma alıyor.

Kaş ilçe merkezine yakın yerleşimler olan Çukurbağ, Ağullu, Belenli, Yeniköy ve Bayındır gibi köylerde başlayan villa turizmi; ilçeye 40 ila 50 kilometre mesafeleri bulunan dağ köylerine de sıçramış durumda. İmar planları bulunmadığı için kaçak konumda inşa edilen villalar, haftalık ya da günlük olarak yüksek fiyatlarla kiraya veriliyor.

İlçeye bağlı Hacıoğlan, İkizce, Bezirgân, Aklar, Üzümlü, İslamlar ve Yeşilköy sınırlarındaki Fırnaz köyü çevresi plansız ve kaçak yapılaşmanın tehdidi altında. Kimi korunan alanlarla zeytinlikler ve kültürel miras da bu tehditten payını alıyor. Kaş’ın turistik çekiciliğini besleyen tüm bu değerlerin kısa vadeli yüksek kazançlar uğruna tahrip edilmesi, uzun vadede turizmin de sonunu getirecek sorunların başında geliyor.

 Yusuf Yavuz / SOL