12 Nisan 2022 Salı

KISA KISA GÜNDEM (12 NİSAN 2022)

 


1-AKP'li Gaziantep Belediyesi'nden yurttaşlara hiçbir yerde geçmeyen 'ekmek fişi' dağıtıldı(Deniz Ogan-Cumhuriyet)

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin, yurttaşlara ekmek karnesini aratmayan ekmek indirim kuponu dağıttığı ortaya çıktı. Ekmek indirim kuponunun hiçbir markette geçmemesi ise dikkat çekti.
(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/akpli-gaziantep-belediyesinden-yurttaslara-hicbir-yerde-gecmeyen-ekmek-fisi-dagitildi-1925071)






2-Rekabet Kurumu’ndan kelepir satış onay(Yeniçağ)

Plastiğin önde gelen firmalarından Naksan Holding'in TMSF üzerinden üçte bir fiyattan satışına Rekabet Kurumu'ndan onay çıktı. 7 bin çalışanı bulunan Naksan, 5 kıtada 140 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Gaziantep iş dünyasının yanı sıra kent kamuoyu, satış fiyatının NAKSAN'ın arsa bedelini bile karşılamadığını ileri sürüyor. Şirketin yüzde 52 sahibi Osman Nakiboğlu ile Hilmi Nakiboğlu’nun avukatları satışa itiraz etmişti.
(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/satis-rakaminin-naksanin-arsa-bedelini-bile-karsimadigi-iddia-ediliyor-530492h.htm)

3-AKP'li belediyeden Avrupa'ya ateş danslı gezi. Çek kızlarının ateş dansını izlemek için milyonlar akacak(Yeniçağ)


Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybek ve 4 AKP’li ilçe belediye başkanının olduğu grup "Teknik Gezi" adı altında yurtdışı gezisine çıkıyor. Gezinin tanıtım metninde "Çek kızlarının yaptığı ateş danslarını izlemek" ifadesi yer alıyor. 
Vatandaş geçim sıkıntısıyla mücadele ederken, başkanlığını AKP'li Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybek'in yaptığı ve yönetiminde de 4 AKP'li ilçe belediye başkanın yer aldığı Çevre Hizmetleri Birliği, “Teknik Gezi” adı altında 67 kişiyle yurtdışı gezisine çıkacağı belirtildi. "Teknik Gezi" isimli ziyaret 4-9 Mayıs tarihinde yapılacak. 6 günlük gezinin 1 milyon 21 bin liraya mal olacağı belirtildi. Gezilecek ülkeler arasında; Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti olmak üzere 5 ülke var. Gezi programının içeriği ise şimdiden belli. İlk gün 67 kişilik heyet İstanbul'dan Münih'e uçacak. Programın tanıtım metninde ilk gün için “Panaromik şehir turu” ifadesi yer aldı. İkinci gün ise “Leipzig'e hareket” planı yapıldı.  3. günün programı ise şu tanıtımla konuklara bildirildi: "Prag'a dönüyoruz. Akşam arzu eden misafirlerimizin katılımıyla Orta Çağ Gecesi Etkinliği yer alıyor."(“ORTA ÇAĞ GECESİ”) Programa göre turun 4. günü ise Viyana'da geçecek. 5. gün de gezi grubunun “Macarların geleneksel Çigan eğlencesine” katılacağı öğrenildi.  6. gün program bitiyor. Budapeşte turundan sonra İstanbul'a dönülüyor.(5 YILDIZLI OTELLERDE KONAKLAMA) 6 gün sürecek gezide grup 4 ve 5 yıldızlı otellerde konaklayacak. Katılanlara Türkçe rehberlik hizmeti de verilecek. Geziyi düzenleyen Afyonkarahisar Çevre Hizmetleri Birliği yaşanabilir bir çevre oluşturmak, çevresel projeler yapmak ve çevre sağlığını bozucu faaliyetlerin önüne geçmek amacıyla kuruldu. 66 belediyenin üye olduğu birliğin yönetimini oluşturan encümen heyetinde, AKP'li Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, Başkan yardımcısı Murat Öner, İl Genel Meclisi Başkanı Burhanettin Çoban ile AKP'li Sandıklı, Bolvadin, Susuz ve Dinar İlçe Belediye Başkanları, Mustafa Çöl, Fatih Kayacan, Mehmet Selek ve Nihat Sarı bulunuyor.

4-AKP’li belediyenin savunması resmi belgeyle çürütüldü. Çek kızlarının ateş dansını izlemeye gidecekler(Yeniçağ)

Afyonkarahisar Belediye Başkan yardımcısı Murat Öner, AKP’li belediye başkanı ve yöneticiler tarafından organize edilen “Ateş danslı” gezi programında böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Ancak Öner’in bu sözleri resmi belge ile çürütüldü.Geziye katılacak kişiler arasında ismi geçen Afyonkarahisar Belediye Başkan yardımcısı Murat Öner, konu ile ilgili Cumhuriyet gazetesinden Rabia Azra Sözcü’nün sorularını yanıtladı. Teknik gezi programınıza gelen tepkiler hakkında neler söylemek istersiniz? "Bu başlıkla yapılan haberler tamamen önyargılıdır. Gezinin içerisinde böyle bir şey yok, amacı da bu değil. Geziye katılacak insanlar öyle bir şeye katılacak karakterde insanlar değil. "Orada geneleve gidecek misiniz?" minvalinde haber yapılıyor. Haber yapılacak tabi, eleştiri en güzel şey ancak eleştiri, ülkenin hayrınaysa yapılmalı. Gezinin maliyeti de tartışma konusu oldu. 1 milyon 21 bin lira deniyor... Çevre Hizmetleri Birliği, Afyon Belediyesi'nin de üyesi olduğu Afyon'daki tüm belediyelerin özel idaresinden oluşan bir birlik. Bu kararı Afyon Belediyesi tek başına almıyor, tüm belediyeleri temsilen alınan bir karar. Birliğin ücret noktasını tam bilmiyorum ama o civarlarda olabilir çünkü 5-6 günlük bir gezi. Kişi başı 15 bin liraya denk geliyor olabilir.Zamlar ve hayat pahalılığı sürerken gezinin maliyetine vatandaşlar tepki gösterdi. Neler söyleyeceksiniz? "Tepki yok ki, evet pahalılıkla ilgili bir sıkıntı var ama bu dönemde siz 'ateş dansı' izlemeye gidecekler derseniz tepki gösterirler. O insanlar ateş dansını izlemeye, zorla çekseniz dahi gitmez. İstanbul'dan Afyon'a günü birlik gelseniz 15 bin liradan fazla ödersiniz. Fiyat çok uygun bence."('GEZİNİN İÇERİSİNDE BÖYLE BİR ŞEY YOK' DEMİŞTİÖner'in ateş dansı' ile ilgili "Gezinin içerisinde böyle bir şey yok" sözleri Kamu İhale Bülteni'ndeki belge ile çürütülmüş oldu. 2022 yılı Hizmet Alım İşi Teknik Gezi Organizasyonu adı altında yapılan ihale şartnamesinde, Prag ziyaretinin akşam programında, "Birbirinden güzel Çek kızlarının yaptığı ateş danslar eşliğinde ve aktörlerin muhteşem şovlarını izlerken aynı zamanda Çekya mutfağının tatlarını denemek ve çeklerin meşhur biralarından ve ev yapımı içeceklerden tatma fırsatı yakalayacaksınız." ifadesi yer alıyor.

5- Kadıköy Söğütlüçeşme’deki AVM Gar projesine resmen başlandı(Fırat Fıstık-SÖZCÜ)


Kadıköy Söğütlüçeşme'de yapılması planlanan AVM Gar projesine resmen başlandı. Garın bulunduğu alana prefabrikler konuldu, bakanlığa ait afişler asıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme'de Marmaray ve Metrobüs istasyonlarının bulunduğu alana AVM ve zemin altı otopark yapılması planlanan proje için Akfen Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş., KAP'a yolladığı açıklamada inşaatın bu ay içinde başlanacağını duyurmuştu.Açıklamada, “Söğütlüçeşme’yi bir kültür, sanat ve yiyecek-içecek merkezi haline getirmeyi planlayan Şirketimiz projeyle ilgili olarak, bulunduğu şehrin en iyilerini tek bir çatı altında bir araya getiren, yiyecek ve kültür pazarı konseptiyle Miami, New York, Boston, Chicago, Montreal, Lizbon ve Dubai olmak üzere dünyada yedi şehirde faaliyet gösteren TimeOut Market ile potansiyel bir işbirliği yapmak üzere gizlilik sözleşmesi imzalamış olup görüşmelere başlamıştır” ifadeleri yer almıştı.(PREFABRİKLER YERLEŞTİRLDİ, BAKANLIĞA AİT AFİŞLER ASILDI) Bu ay içinde başlanacağı duyurulan proje için şirket harekete geçti, bölgeye prefabrikler yerleştirildi. Prefabriklerin yerleştirildiği alana ayrıca Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na ait afişler asılırken şirket görevlileri de istasyon yanındaki bölgede çalışmaya başladı. Akfen Gayrimenkul, projeyi üstlenen Fıratcan İnşaat'ın yüzde 51 hissesini 59 milyon liraya 2021'de satın almış, “Fıratcan İnşaat'ın TCDD’ye Söğütlüçeşme Yüksek Hızlı Tren Garı Projesi'ni taahhüt etmiş olup proje kapsamında tren garı, ticaret alanı ve otopark inşa edilecektir” açıklaması yapılmıştı.(MAHKEME, PLANLARI İPTAL ETMİŞTİProje için TMMOB ve Kadıköy Belediyesi başta olmak üzere birçok çevre örgütünün itirazı ise sürüyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu alan için 2019'da bir imar planı hazırlamış, bölge Söğütlüçeşme Toplu Taşıma Gar Sahası Proje Alanı olarak düzenlenmişti. TMMOB plana itiraz etti. İtirazı değerlendiren İstanbul 13. İdare Mahkemesi, planların şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uygun olmadığı gerekçesiyle planları temmuz ayında iptal etmişti. Planlar revize edilerek bakanlık tarafından yeniden askıya çıkartılmıştı. İstanbul 5 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu da her türlü inşaat faaliyeti öncesi kuruldan görüş alınmasını kararlaştırmıştı.

6-Osmangazi geçişi Hazine garantisi hariç 720 TL’ye çıkacak!(Bora Erdin-Cumhuriyet)

ABD enflasyonu Yap-İşlet-Devret ile yapılan yol ve köprülere zam olarak yansıyacak. Yüzde 8.5 gelen ABD enflasyonu yıl sonunda da aynı gelirse ve dolar kuru 14.75’te kalırsa köprünün geçiş ücreti hazine garantisi hariç 720 TL’nin üzerine çıkacak.
(https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/osmangazi-gecisi-hazine-garantisi-haric-720-tlye-cikacak-1925195)

7- Zekeriya Beyaz yaşamını yitirdi(BİRGÜN)

Bir dönem televizyonların popüler ismi olan ilahiyatçı Zekeriya Beyaz yaşamını yitirdi. Din sosyolojisi profesörü ve yazar Zekeriya Beyaz yaşamını yitirdi.5 çocuk babası olan Zekeriya Beyaz'ın cenazesinin İstanbul'da toprağa verileceği öğrenildi.Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, Esenler'deki Özel Güney Hastanesi'nin yoğun bakım servisinde aspirasyon pnömonisi nedeniyle 18 Mart'ta tedavi altına alınmıştı.1977 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki görevinden istifa eden Beyaz, uzun yıllar serbest yazarlık ve köşe yazarlığı yaptı.

8- Bir baraj projesi ve onlarca rant(İsmail Arı-BİRGÜN)

DSİ, Yusufeli Barajı için beşli çeteden Cengiz, Limak ve Kolin’e 3,4 milyar TL ödedi. TOKİ’nin Yusufeli için düzenlediği ihaleleri de eski Bakan Erdoğan Bayraktar'ın 17-25 Aralık'ta gözaltına alınan oğlunun ortağı aldı.  Kamuoyunda beşli çete olarak bilinen şirketlere yaptırılan ve ülkenin en yüksek barajı olan Artvin’deki Yusufeli Barajı projesi adeta yandaşlara rant kapısı oldu. Çoruh Nehri üzerinde inşa edilen Yusufeli Barajı, ilçe merkezi ve köyleri de su altında bırakacak. Bu nedenle de 152 yıllık tarihinde 7’nci kez taşınmaya hazırlanan ilçede taşınma işlemi 5 ay sürecek. Yeni ilçe merkezinde, konut, dükkân ve okulların inşaatları ise sürüyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı da 150 yıllık tarihinde 7’nci kez yerleşim yeri değiştirilecek olan ilçe için çok sayıda ihale düzenledi. Sadece TOKİ’nin ilçenin yeni yerleşim yerinde 2 bin 597 konut inşa edeceği açıklandı. TOKİ’nin düzenlediği ihaleler de yine yandaşların sahibi veya ortağı olduğu inşaat şirketlerine verildi.(DSİ 5’Lİ ÇETEYE YAPTIRDI) Yusufeli Barajı’nın yapımı için DSİ’nin kasasından milyarlarca lira harcandı. Bu ihale pastasının en büyük dilimi ise kamuoyunda beşli çete olarak bilinen ve AKP’ye yakınlığıyla bilinen inşaat şirketlerine gitti. DSİ, 2012 ile 2021 yılları arasında düzenlediği toplam yaklaşık 3 milyar 400 milyon TL değerindeki 5 ayrı ihaleyi beşli çeteden Limak İnşaat, Cengiz İnşaat ve Kolin İnşaat’a verdi. Beşli çeteye verilen ihaleler şu şekilde: Yusufeli Barajı için ilk ihaleyi Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü “Yusufeli Barajı ve HES İnşaatı” adı altında 13 Ağustos 2012 tarihinde düzenledi. Bu ihale tam 486 milyon 875 bin TL’ye beşli çeteden Limak İnşaat, Cengiz İnşaat ve Kolin İnşaat’ın kurduğu iş ortaklığına verildi.9 Mayıs 2013’te ise DSİ, Yusufeli Barajı ve HES geçici bağlantı yolları için pazarlık usulüyle ikinci bir ihale düzenledi. Bu ihale de tam 31 milyon 712 bin TL’ye Limak İnşaat’a verildi. DSİ, 30 Mart 2018’de de “Yusufeli Barajı ve HES İkmali” adı altında üçüncü ihaleyi açtı. Pazarlık usulüyle düzenlenen ikmal inşaatı ihalesi de rekor bedelle, tam 1 milyar 428 milyon TL’ye Limak’a verildi. 9 Nisan 2021 tarihinde DSİ Yusufeli Barajı için dördüncü ihaleyi düzenledi. “Yusufeli Barajı ve HES Tamamlama ve Mansap Düzenlemesi” adı altında düzenlenen bu ihale de 1 milyar 299 milyon TL’ye yine Limak İnşaat’a verildi. DSİ Yusufeli Barajı için beşinci ihaleyi ise 4 Haziran 2021 tarihinde düzenledi. “Yusufeli Barajı Gölü Altında Kalan ENH (AG-OG-YG Hattı) Deplaselerinin Yapılması” adı altında pazarlık usulüyle düzenlenen ihale de tam 104 milyon 499 bin TL’ye önceki ihalelerde olduğu gibi yine beşli çeteden Limak İnşaat’a verildi.(YENİ YOLU LİMAK YAPTI) Beşli çete, sadece baraj inşaatı ihaleleriyle de yetinmedi. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 1 Nisan 2021’de düzenlediği Yusufeli Barajı ve HES Projesi kapsamında inşa edilen Artvin-Erzurum Devlet Yolu’nun ihalesi de 208 milyon 929 bin TL’ye Limak İnşaat’a verildi. (BAYRAKTAR DETAYI) TOKİ de yeni ilçe merkezi için milyonlarca liralık ihaleler düzenledi. TOKİ’nin ihale verdiği inşaat şirketlerinin sahiplerinin bağlantıları ve ortakları da oldukça dikkat çekici. Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre TOKİ, 27 Haziran 2018’de “Artvin İli Yusufeli İlçesi 1 Bölge Kamu ve Sosyal Donatılar İnşaatı İle Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi” adı altında bir ihale düzenledi. Bu ihaleyi 69 milyon 122 bin TL teklif veren Özülke İnşaat ile Maksem Yapı iş ortaklığının aldığı açıklandı. TOKİ, Özülke İnşaat ile Maksem Yapı iş ortaklığına 16 Ocak 2020 tarihinde de 361 milyon 144 bin TL’lik bir ihale daha verdi. Bu ihale de yine Yusufeli’nin yeni ilçe merkezine konut, dükkan, belediye binası, ticaret merkezi ve hastane inşa edilmesi için verildi. İhaleyi alan Özülke İnşaat ile Maksem Yapı ortakları arasında yer alan Nevzat Özülke ismi ise dikkat çekiyor. Çünkü Nevzat Özülke 17-25 Aralık operasyonun ardından görevden alınan Eski Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğluyla da başka bir şirkette ortaklar. Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yer alan bilgilere göre, Eski AKP’li Bakan Erdoğan Bayraktar’ın 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’nda gözaltına alınan oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar ile TOKİ’den ihale alan Nevzat Özülke, Bmm Grup İnşaat isimli bir şirkette ortaklar.(AKP’DEN ADAY ADAYI) 19 Kasım 2021 tarihinde de TOKİ yeni ilçe merkezine anaokulu, ilkokul ve lise binaları inşa edilmesi için bir ihale düzenledi. Bu ihaleyi de 75 milyon 756 bin TL’ye İzbay İnşaat ve Binbay Yapı İnşaat iş ortaklığına verildi. Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yer alan bilgilere göre ise TOKİ’nin milyonlarca liralık ihaleler verdiği İzbay İnşaat ve Binbay Yapı İnşaat şirketlerinin merkezi Siirt’teki aynı adreste yer alıyor. Şirketlerin sahibinin de Bedrettin Binbay olduğu belirtiliyor. Binbay, 2018 Genel Seçimlerinde AKP’den milletvekili aday adayı olmuştu.(PASİFİK’İN DE ORTAĞI) TOKİ, 2 Nisan 2021 tarihinde de “Artvin İli Yusufeli İlçesi Tekkale ve Meşecik Köyleri 300 Adet Köy Evi İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi” adı altında bir ihale düzenledi. Pazarlık usulüyle düzenlenen bu ihalenin de 204 milyon 459 bin TL’ye Gökyol Taahhüt ve İlerleyen İnşaat iş ortaklığına verildiği açıklandı. İhaleyi alan şirketlerden İlerleyen İnşaat’ın sahibi Abdulkerim Fırat ise aynı zamanda Pasifik GYO A.Ş.’nin de ortağı. Pasifik GYO A.Ş.’nin bir diğer ortağının ise AKP Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Fatih Erdoğan olduğu biliniyor. Fatih Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise hemşehrisi. Rize Güneysu doğumlu Fatih Erdoğan, eski Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı AKP’li Melih Gökçek döneminde de belediyeden milyonlarca liralık ihaleler almıştı.

9- İddia: Erbaş ailesinin damadı özel koşullar ile üniversite kadrosuna alınmış(BİRGÜN)

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kardeşi Metin Erbaş’ın damadı Serkan Ataç'ın “adrese teslim” şart ile Ordu Üniversitesi'nde araştırma görevlisi kadrosu aldığı iddia edildi.
Sayıştay’ın objektif kriterlere aykırı atama yapıldığı tespitinde bulunduğu Ordu Üniversitesi, bu kez Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kardeşi Metin Erbaş’ın damadı Serkan Ataç’ın, “Geleneksel El Sanatları” için açılan kadroda belirtilen “Hat anasanat dalı lisans mezunu olmak, Kat’ı eğitimleri aldığını gösterir belgeye sahip olmak” koşulu sayesinde üniversitede araştırma görevlisi olarak kadroya girdiği iddia edildi. Cumhuriyet'ten Sefa Uyar'ın haberine göre, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın kardeşi Metin Erbaş’ın damadı Serkan Ataç’ın, “geleneksel el sanatları” için açılan kadroda belirtilen “Hat anasanat dalı lisans mezunu olmak, Kat’ı eğitimleri aldığını gösterir belgeye sahip olmak” koşulu sayesinde üniversitede araştırma görevlisi olarak kadroya girdiği iddia edildi. Aynı üniversiteye “araştırmacı” olarak giren Metin Erbaş’ın kızı ve gelininin de üniversitede yüksek lisans yaptığı kamuoyuna yansımıştı.('AYASOFYA'DA İLK NAMAZ İÇİN İSTANBUL'A GÖREVLENDİRME İLE GİTTİ') Konuya ilişkin açıklama yapan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, “Üniversiteler bir eğitim kurumu aynı zamanda bir bilim yuvası, yani siyasetin en son girmesi gereken yerler. Fakat Ordu Üniversitesi rektörünün uygulamaları hem personel ile ilişkilerinde hem de kadrolaşmada siyasi tercihler içeriyor” dedi. Sayıştay’ın tespitine işaret eden Adıgüzel, “Ahbap çavuş atamaları var. Bir üniversitenin rektörlük makamını birilerinin emireri konumuna sokmaya kimsenin hakkı yok. Ali Erbaş’ın akrabaları özel koşullar ile özel kadrolara alınmış” diye konuştu. Adıgüzel, Ordu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Akdoğan’ın Metin Erbaş ile birlikte yeniden ibadete açılan Ayasofya’daki ilk namaz için İstanbul’a görevlendirme ile gittiklerini ve masraflarının üniversite tarafından karşılandığını iddia etti. Adıgüzel, “Metin Erbaş ile rektörün gittiği özel gezileri kamu kaynaklarından finanse ettiği iddiası korkunç. Ayasofya açılışına giderken her ikisine de ‘işadamları ile görüşme’ gerekçesiyle görevlendirme yazıldığı bilgisi var. Siz Ayasofya’ya işadamları ile görüşmeye mi gittiniz” diye sordu.

10- ABD’de metro saldırısı: Çok sayıda kişi vuruldu(BİRGÜN)

ABD’de New York kentindeki Brooklyn metro istasyonuna saldırı düzenlendi. Saldırıda en az 13 kişi yaralandı. Bölgede patlayıcıların tespit edildiği bildirildi.

ABD’nin New York şehrindeki metro istasyonuna yerel saatle 08.30 sularında ateş açıldı. Metro seferlerinin durduğu belirtilirken, ABD basını, işlek bir zamanda gerçekleştirilen saldırı sonucu en az 13 kişinin yaralandığını duyurdu.New York itfaiyesi ise 36. caddedeki Brooklyn metro istasyonunda birden fazla kişinin vurulduğunu ve bölgede patlayıcılar tespit edildiğini söyledi. New York polisi, saldırganın gaz maskesi taktığını aktarırken, rastgele ateş açtığını ve daha sonra kaçtığını kaydetti. Açıklamada, saldırganın üstünde işçi yeleği olduğu ifade edildi. Saldırıyı gerçekleştiren kişi veya kişilerin bulunması için çalışmalar sürüyor.

11- Bursa Büyükşehir Belediyesi, gazetecilerin ulaşım kartlarını iptal etti(Evrensel)

Daha önce gazetemiz muhabirlerinin ulaşım kartlarını iptal eden Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Muhalif çalışanı gazetecilerin kartlarını iptal edip kara listeye aldı. 
AKP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Muhalif çalışanlarının ulaşım kartlarını yaptıkları haberleri gerekçe göstererek iptal etti. İptal kararı ve gerekçesi önceden kendilerine bildirilmeyen gazeteciler, kartlarını kullanmak istediklerinde “kartınız kara listeye alınmıştır” yazısı ile karşı karşıya kaldılar. Büyükşehir Belediyesi daha önce de gazetemiz Evrensel’in Bursa muhabirlerinin ulaşım kartlarını iptal etmişti.

Bursa Büyükşehir Belediyesi ulaşım kartlarını yılda bir kez vize ederek ulaşıma açarken vize tarihi dolmadan BursaMuhalif.com çalışanlarının kartlarını iptal etti. Bursa Muhalif'te yer alan haberde ulaşım kartlarının turnikede okunduğunda ekrana “kartınız kara listeye alınmıştır” yazısı çıktığı ifade edildi. Gazete çalışanları, kartlarının Bursa Büyükşehir Belediyesinin kentte yaptığı usulsüz uygulamalarını haberleştirdikleri için kesildiğini söyledi.(EVRENSEL MUHABİRLERİNİN KARTLARI DA İPTAL EDİLMİŞTİ)   Bursa Büyükşehir Belediyesi daha önce de Evrensel gazetesinin Bursa muhabirlerinin ve ÇGD yönetiminin vermiş olduğu listede yer alan bazı gazetecilerinde ulaşım kartlarını iptal etmiş ve daha sonra ÇGD Bursa Şubesinin listesini kabul etmeyeceğini bildirmişti.(BURULAŞ'IN KARTI DA "SARAY BASIN KARTI" GİBİ OLDU) Büyükşehir Belediyesi, basın çalışanlarının kullandığı ve her yıl yenilenen Bukartlarla ilgili Ocak 2020’de yeni bir düzenlemeye gitmiş, ilgili düzenlemeye göre meslek kuruluşlarından herhangi bir liste talep edilmeyeceği yönünde açıklama yaptığını söyleyen ÇGD Bursa Şube Başkanı Rabia Deniz, “Basın Kartı sahibi olmayıp, Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen ücretsiz ulaşım kartından yararlanmak isteyen basın çalışanlarının başvuruları 2020’den bu yana çalıştıkları kurum tarafından gönderiliyor. Nasıl ki sarı basın kartı, saray basın kartı olmuşsa, Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı BURULAŞ’ca gazetecilere görevlerini daha kolay yapsınlar diye sağlanan ulaşım kartı da aynı işlevdedir artık” dedi.(“EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRIDIR”) Bursa Muhalif çalışanı gazetecilerin kartlarını keyfi gerekçelerle iptal etmek, eşitlik ilkesine aykırıdır, işlevsel anlamda sansürden başka bir şey olmadığını söyleyen Deniz, “Alıştıkları anti demokratik uygulamaların bir örneğidir. Yıllarca gazetelerin şoförlerine, yemekhane çalışanlarına, gazetecilik yapmadığı halde yandaşların eş ve çocuklarına dağıtılan kartların Bursamuhalif çalışanlarına verilmemesinin gerekçesi nedir? Şu anda Bursa’da ücretsiz seyahat kartından yararlananlar kimlerdir? Bursamuhalif çalışanları dışında kartı iptal edilen bir gazeteci var mıdır? Başkan danışmanının görevi kamu kaynağını keyfince idare etmek midir?” sorularını sordu. “Alinur Aktaş ve bu kararın alınmasını kendine görev edinen, bir zamanlar aynı ulaşım kartını alabilmek için takla atan başkan danışmanımsı şahıs bilsin ki gazetecilerin kartlarını iptal ederek gazetecilik mesleğinin önüne engel koyamazlar” diyen Deniz, “Çünkü kartla gazeteci olunmaz.  Halkın haber alma hakkı kutsaldır ve engellenemez. Böyle geldi, böyle de gitmez. Sonsuz iktidar kalınmaz” ifadelerini kullandı.

12-Karaburun’un yüzde 71’i RES’lere tahsis edildi(Evrensel)

Karaburun’da mera alanında bulunan yaklaşık 120 hektarlık saha rüzgar ve güneş enerjisi yatırımcılarına tahsis edildi. Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) statüsünde olan Karaburun’da Cumhurbaşkanlığı kararı ile üç yılı aşkın süredir inşaat faaliyetleri sınırlı şekilde yürütülürken, mera alanında bulunan yaklaşık 120 hektarlık saha rüzgar ve güneş enerjisi yatırımcılarına tahsis edildi. Söz konusu tahsis Karaburun’da tek başına 252 megavat kurulu gücün de santral yatırımı olan Lodos Elektrik Üretim AŞ’ye yapıldı. Konuya dair açıklamada bulunan Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, ilçe sınırlarında kurulu RES projelerinin 331 megavat kurulu güce ulaştığını aktararak, Türkiye sınırları içinde bir ilçede bu kadar yoğun santral inşasının örneği olmadığını belirtti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulundan yatırım için ön lisans alan bir şirketin 48 megavat kurulu gücündeki projesi ile birlikte toplam kurulu gücün 381 megavata ulaşacağına dikkat çeken Erdoğan RES projelerine tahsis edilen alanların yarımadanın yüz ölçümünün yüzde 71’ine ulaştığını ifade etti. Yatırımcılara RES projesinin yapıldığı sahalarda, hibrit santral adı altında GES yatırımı için de lisans verilmesi ile santral kulelerinin altlarında zaten çok sınırlı kullanılan meraların da kullanım dışı kalacağını kaydeden Erdoğan “İlçemizdeki sivil inisiyatiflerle birlikte RES’lerle ilgili mücadele ederken, şimdi bir de GES projeleri ile mücadele etmek zorundayız. Ama pes etmeyeceğiz. Doğamızı, ormanlarımızı, denizimizi, canlı yaşamını korumaya kararlıyız” dedi.


 


TARİHTE BUGÜN ( 12 NİSAN)

     


      OLAYLAR:


      

      ÖLÜMLER:
      

 

Ölenin arkasından yazılmayan + O DOSYA NEDEN KAPANDI? - Barış Pehlivan / Cumhuriyet

 Ölenin arkasından yazılmayan

Yargı dünyası taziye mesajı paylaşma sırasına girdi dün. Zira Yargıtay Savcısı Kamil Erkut Güre hayatını kaybetmişti. Ama hiç kimse şimdi arkasından üzüldüğü Güre’nin neler yaşadığını yazmadı. Onun İzmir Başsavcılığı koltuğunda otururken İstanbul Grubu’nun özel işlerini yapmadığı için nelerle karşılaştığını...  “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı” kimliğini kullanıp yargıyı dizayn etmeye çalışanlara direndiğini... Mehmet Ağar’ın adliye ayağı gibi davranan bir savcıyla nasıl mücadele ettiğini... Bunları yapınca da “ankesörlü aramaya takıldı” suçlamasının sızdırıldığını... O suçlama sonrası İzmir’den alınıp Yargıtay Savcılığı’na sürüldüğünü...

Yetmeyip, hakkında HSK tarafından soruşturma açıldığını... Yazmadılar, söylemediler. Yakın çevresine “Ben bunları hak etmiyorum, çok yalnız bırakıldım” diyordu. Kimse bilmiyor, HSK hakkındaki soruşturmayı kısa süre önce bitirmiş ve Kamil Erkut Güre’nin FETÖ ile ilişkisi olmadığına karar vermişti. Tek sevinci buydu, yaz kararnamesiyle yine Ege Bölgesi’nde bir ilin başsavcısı olmayı bekliyordu. Olamadı. Düzenli spor yapan savcı yaşadığı stresi kaldıramadı, 55 yaşında kalp krizine yenik düştü. Yetim büyümüş bir hukuk insanıydı, kaybedildi. 

O DOSYA NEDEN KAPANDI?

“Zorbalık her zaman özgürlükten daha örgütlüdür.” Fransız şair Charles Péguy böyle demiş zamanında. Onlarca sayfalık bir dava dosyasını okurken bu söz asılı duruyor aklımda. Belki sıradan, belki üçüncü sayfa haberi gibi, belki de tanıdık gelecek. Lakin biliyorum ki çürümenin tipik örneklerinden biri bu yazacağım. Adanalı bir esnaf, adı Erdem Nazlıcan. Savcılığa başvuruyor. Diyor ki özetle: “Ben bir düğün salonundaki ortaklığımdan ayrılmak istedim. Ancak ortağım bana hissemin karşılığını vermedi. Sonra Alaattin Çakıcı’ya yakın olduğunu söyleyen insanlar beni buldu. Mecbur kalıp onlarla anlaştım. Benim adıma paramı tahsil etmelerini beklerken onlar da beni dolandırdı. Zorla, silah gösterilerek senet imzaladım. Şimdi ise tüm mal varlığıma el koymak üzereler.” Şüpheliler, Çakıcı’ya yakın olduğu söylenen Bora Toprak ve ağabeyi Hasan Toprak ile aracı Yusuf Zühre’ydi. Toprak kardeşler verdikleri ifadede suçlamaları reddetti. Asıl şikâyetçi Nazlıcan’ın kendilerine borcu olduğunu iddia ettiler. 1 milyon 450 bin liralık senedin de bu alacağın karşılığı olduğunu öne sürdüler. Mağdur olduğunu söyleyen esnaf ise şüphelilerle buluşmalarının güvenlik kamera görüntülerini de ortaya koydu. Ancak savcılık, “ses anlaşılmıyor” ve “iddialar soyut” diyerek dava açılmasına gerek görmedi. 

Bunun üzerine... İflasın eşiğinde olan Erdem Nazlıcan’ın kendisi bilirkişi tuttu ve ses kayıtlarını deşifre etti. Mahkeme de “Yeni delil var, tekrar soruşturulsun” kararı verdi. Gelin görün ki... Adana Cumhuriyet Başsavcılığı 17 sayfalık bilirkişi raporundaki konuşma metinlerinden sadece şüphelilerin lehine olan bölümleri dikkate aldı. Dosyayı kapadı. Kim haklı, bilmiyorum. Ama sanki savcılık “Çakıcı” ismini görünce kaçıyor. Olansa güvenlik kamerası görüntülerinde “Ben artık hukuk yoluyla devam edeceğim” diyen esnafın inancına oluyor.

Barış Pehlivan / Cumhuriyet

Boeing 737 Max ve yere çakılan kapitalizm - ÇAĞDAŞ GÖKBEL/SOL


 Kapitalistler mitler icat etmeyi çok sever. 2018 yılına gelindiğinde Boeing miti de masum yolcularıyla birlikte yere çakılacaktır.

Boeing şirketi, Detroit Michigan doğumlu William Edward Boeing tarafından 1916 yılında ABD’nin Washington eyaletinde kuruldu.1 Şirket, özellikle II. Dünya Savaşı’nda ABD hava kuvvetlerinin itici gücü oldu. Günümüzde genellikle yolcu uçaklarıyla tanınan Boeing firmasının kuruluş amacı güçlü ve etkili savaş makineleri üretmekti. 

Örneğin; popüler bir saldırı helikopteri olan ve 1984 yılında üretilen Apache AH-64A Boeing şirketi tarafından üretildi. Serinin son modeli AH-64E. Şirket, yeni modeller üretmek yerine eski modeller üzerinde çalışmayı ve bunları geliştirmeyi seviyor. Apache helikopteri, 2028 yılına kadar üretilecek ve 2060 yılına dek ABD ordusunun hem savunma hem de saldırı gücünün temel dayanağını oluşturmaya devam edecek. Öyleyse şirketin çalışma yelpazesini sıralayalım: Uçak, helikopter, roket, uydu, çeşitli füzeler ve telekominikasyon ekipmanları. Bu listeden, rahatlıkla şöyle bir çıkarımda bulunabiliriz: Günümüzde bizlere masum görünen iletişim teknolojilerine bağlı tüm araçlar, askeri araştırmaların şemsiyesi altında gelişmiştir. Geçmişten örnek vermek gerekirse telgraf, radyo, internet vb..

Zamanımızın en büyük hastalığı hız ve tarihsizleştirme. Tarihten kopuk, hıza aşık ve akıllı cihazlara bağımlı liberal cemaatimiz, küresel iletişim ağlarının özgürlüğünün tadını çıkarmakla meşguldü. Şimdi, kapitalizmin özgürleştirici gücüne iman edenler yavaş yavaş internetin ve onun dallarında yeşeren sosyal medyanın askeri/sert yüzüyle yüzleşmeye başladı. Peki, bu yüzleşme büyük bir uyanışla mı, yoksa rıza mühendisliğinin zaferiyle mi taçlanacak? Karanlık biraz daha ağır basıyor gibi görünüyor. Yine de kahin değilim, böyle bir soruya cevap veremem...

Boeing şirketi soğuk savaşın kızıştığı dönemlerde yolcu uçakları üzerine çalışmaya başlıyor. Bu uçakların en popüleri Boeing-737. Kapitalistler mitler icat etmeyi çok sever. 2018 yılına gelindiğinde Boeing miti de masum yolcularıyla birlikte yere çakılacaktır. Yolcu güvenliği konusunda efsaneye dönüşen şirketi, neo-liberalizm adım adım kemirmiştir. 1997 yılında McDonnell Douglas Corporation ile birleşen şirkette işçilerin tanıklığına göre trajik dönüşümler olmuştur. Birleşmeden sonra güvenlik prosedürlerinin yerini adım adım Wall Street’in hisse değerleri almıştır. Rakamların görünürlüğü arttıkça insana dair her şey silikleşmektedir. Şirketin yeni ortakları daha çok kâr istemektedir; daha çok kâr işçiler açısından hız ve kölelik koşulları anlamına geliyordu. Şirketin CEO’ları tüm güvenlik prosedürlerini bir kenara atarak üretime odaklanmıştı. Rekabet buradaki itici güçtü. Liberal ideolojinin klasik anlatısına göre ‘rekabet’ kalitenin ve ilerlemenin tek ölçüsüydü. Öyle olup olmadığını birazdan göreceğiz. Açımızı biraz daha daraltıp Max Weber’in bakış açısıyla olayları yorumlarsak, işçilerin kontrolünde olan bir fabrikanın üretime devam edebilmesi için hiçbir gerekçe yoktur. İşçilerin çalışmaları için enselerinin arkasında birilerinin kırbacı şaklatmaları gerekmektedir. Tüm bu zırvalıklar bir yana Boeing işçileri bize bir şeyler anlatmakta. Fabrikalarda kontrolün görece işçilerin elinde olduğu ve her türlü (pozitif ve negatif) iletişimin açık olduğu çalışma ortamında şirket gerçekten de güvenli uçaklar üretmektedir. Yani şirketin yaratmak istediği mit esasında işçilerin omuzları üzerinde yükselmektedir. Kârla ve hisse senetleriyle kafayı bozmuş liberal barbarlığın yazdıklarımızı anlaması çok zor. 

Şirketin en büyük rakibi Avrupalı Airbus ‘Neo’ modeli uçaklar geliştirmeye başlar ve rekabet kızışır. Zira bu uçaklar düşük yakıt tüketimiyle ön plana çıkmış ve havayolu şirketleri tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Paniğe kapılan Boeing şirketi, Neo’ya cevap olarak Boeing 737 Max modelini geliştirmiştir. Esasında ortada gelişen pek bir şey yoktur; eski modele daha az yakıt tüketimi sağlayan motorlar takılmıştır. Şirket, havayolu firmalarını çekebilmek için böyle bir taktik seçmiştir. Bu sayede tüm taraflar pilotların eğitimlerinden doğacak yeni masraflardan kurtulacaktır. Boeing’in pazarlama taktiği tutar ve 737 Max modelleri tüm dünyada hızla satılmaya başlar ve tabii bu satışlarla birlikte Boeing hisseleri hızla yukarı çıkar. Türkiye de bu uçakların alıcısıdır. Destansı bir başarı ve Jack London’ın ifadeleriyle anlatmak gerekirse kanatlarından ve kuyruğundan kan damlayan barbarca bir zafer. Şirket, Max modelinde geliştirdiği yeni aksamları hiç kimseyle paylaşmıyor; paylaşmış olsa pilotların eğitimi sorunuyla yüzleşmiş olacak. Havayolu şirketlerinden ve ABD’deki ilgili kurumdan (Federal Havacılık İdaresi (FAA)) saklanan bu sistemin adı: MCAS sistemi. Boeing’in resmi internet sitesinden bu sistemin ne olduğunu anlamaya çalışalım...

MCAS nedir? Manevra Karakteristikleri Takviye Sistemi (MCAS), 737 MAX jetlerinde uçak kontrol karakteristiklerini geliştirmek ve yüksek hücum açılarında yukarı yunuslama eğilimini azaltmak için kullanılan bir uçuş kontrol kaidesidir. Boeing, 737 Max’lara neden MCAS yükledi? Manevra Karakteristikleri Takviye Sistemi (MCAS) uçuş kontrol kaidesi, 737 MAX uçaklarının yunuslama istikrarını sağlayarak diğer 737 modelleri gibi algılanması ve uçması için tasarlanmış ve sertifikalandırılmıştır. MCAS ne zaman devreye girer? MCAS, sadece aşağıdaki üç koşulun gerçekleştiği ender durumlarda devreye girer:

- Uçak burnunun normalden yüksek bir açıya yaklaşması,

- Uçağın manuel olarak yukarı doğru uçması,

- Uçak flap’lerinin kapali olması.”2 

Bahsedilen sistem uçuş güvenliğini ciddi bir biçimde tehdit etmektedir. Zira sistem ender durumlarda değil kalkış esnasında devreye girmektedir. Sistemdeki en ufak bir arızaya pilotların yanıt verme süresi 10 saniyedir. Yani bir pilot 10 saniye içinde uçaktaki bu probleme yanıt üretemezse uçağın düşmesi kaçınılmazdır. Endonezya'da Lion Hava Yollarına ait “JT 610” sefer sayılı Boeing 737 Max 8 tipi uçak, 29 Ekim 2018'de, Cakarta'dan Sumatra Adası'ndaki Pangkal Pinang şehrine gitmek üzere havalandıktan kısa süre sonra denize çakılmıştı ve pilotlar MCAS denilen yeni sistemin adını dahi duymamıştı. Yani pilotlar karşılaştıkları krizin ne olduğunu anlamamışlardı bile. Böyle anlarda kapitalizmi tarif etmek için Jack London’un betimlemeleri dahi hafif kalıyor olabilir. Şirketin o dönemki CEO’su Dennis Muilenburg, anlaştığı halkla ilişkiler firmalarıyla krizi yönetmeye çalıştı. Krizi yönetirken de hiç utanmadan suçu Amerikalı olmayan ve yetersiz eğitime sahip olduklarını iddia ettikleri pilotlara attılar. Anlaşılan o ki Amerikalı şirketlere göre ABD’li ve beyaz tenli olmayan dünya üzerindeki tüm insanlar ‘eğitimsiz ve cahiller’. Şirket uçağın neden düştüğünü gayet iyi biliyordu ve gereken önlemler alınmazsa, MAX tipi gıcır gıcır uçaklar düşmeye devam edecekti. Bu yüzden, alelacele uçağı kullanacak olan pilotlara brifingler verildi. Şirketin hisse değeri tehlikeye gireceğinden uçakları sahadan çekmek söz konusu bile olamazdı. Bu uğurda pilotların ten renkleri dahi halkla ilişkilerin uzmanlık alanına giriyordu, halka ilişkilere girerken de insanlıktan çıkmış oluyorlardı.

İkinci cinayet haberi de gelmekte gecikmedi. Etiyopya Hava Yollarına ait Boeing 737 Max 8 tipi yolcu uçağı da 10 Mart 2019'da Addis Ababa'dan Kenya'nın başkenti Nairobi'ye gitmek için havalandıktan kısa süre sonra düşmüş, uçaktaki 157 kişi hayatını kaybetmişti. Uçağın pilotları doğru hamleyi yapıp MCAS sistemini devre dışı bırakmıştı; buna rağmen uçak yere çakıldı ve yüzlerce aile derin bir kederle başbaşa bırakıldı. Cinayetlerin birinci dereceden sorumlusu Boeing firmasıydı. Yazıyı kaleme alırken Türkiye’de çıkan ya da çıkmaya hazırlanan yeni yasa tasarısı aklıma geliyor. Mazallah bu yazıdan dolayı ‘şirket aşağılama’ suçundan yargılanmayalım. Kapitalizm irtifa kaybettikçe barbarlaşıyor ve yasa denilen silahı hâlâ toplum yararına yazı yazabilen azınlığa karşı kullanıyor. İkinci cinayetin ardından ABD tarihinde ilk kez bir uçak, başkanlık kararnamesi ile (Trump’ın imzasıyla) aceleyle sahadan çekildi. Krizin yoğun yaşandığı anlarda uçakları hangara çekecek pilot dahi bulamadılar. Toplamda 346 kişi kapitalistlerin kâr hırslarının kurbanı olmuştu. Soruşturmalar yapıldı, aileler adalet aradı ama gelinen noktada 737 Max uçaklar yeniden kullanıma sokuldu. ABD kongresindeki soruşturmada ifade veren Boeing’in CEO’su Dennis Muilenburg iki ay sonra görevinden istifa etti, ayrıca 62 milyon dolar değerinde hisse ve emeklilik ikramiyesi aldı. Sınıflı toplumlarda adaleti arayanlar için güzel bir örnek. Muilenburg’dan geriye aşağıdaki ibretlik fotoğraf kaldı. Bir kongre üyesinin ısrarıyla acılı ailelere bakması söylendi ve ailelere bakışı gerçekten ibretlikti.             


Dennis Muilenburg genç, yaşlı ve çocuk bu suretlere bakarken ne hissetti bilmiyoruz. Tahminlerime göre pek bir şey hissetmedi. O işini iyi yapmaya çalışan ve şirketinin kârını arttırmak için efor sarf eden birisiydi. Böyle yazınca pek bir masum göründü değil mi? Kapitalizmi tanımlamak için yazarlar pek çok alegori yapıyor. Büyük nesneler bu alegoriyi yapmayı kolaylaştırıyor ve elbette o büyük nesnelere sığdırdığımız gerçek acı deneyimler, sistemi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.  Edgar Allan Poe, bu vahşi sistemi bir gemi üzerinden anlatıyor ya da hikâyeleştiriyor. Yukarıdaki olayda ise gerçekler bizi bir uçağın kabinine sürüklüyor. Uçak ya da gemi hiç fark etmiyor; kapitalizm insanlığı büyük bir felakete sürüklüyor. Uçak yere çakılmadan önce kaç saniyemiz var bilemiyorum. Yine de önümüzde iki yol ayrımı var gibi görünüyor. Biri ölüme ve karanlığa diğeri ise aydınlığa ve yaşama çıkıyor. Karanlıkta hepimizi birer zombi gibi hortlamış olan faşist Naziler bekliyor. Avrupa’da böyle bir döneme girilirse eğer sağı solu parçalanmış olan bu uçağı havada tutmanın imkânı yok. Yere çakılmak istemiyorsak, geç olmadan harekete geçmek zorundayız. 

ÇAĞDAŞ GÖKBEL/SOL