15 Nisan 2022 Cuma

TARİHTE BUGÜN (15 NİSAN)

 


      OLAYLAR:




      ÖLÜMLER:

  • 1446 - Filippo Brunelleschi, İtalyan mimar (d. 1377)
  • 1558 - Hürrem Sultan, Osmanlı Padişahı I. Süleyman'ın nikahlı eşi ve sonraki padişah II. Selim'nin annesi (d. 1502 veya 1504)
  • 1764 - Madame de Pompadour, Fransa Kralı XV. Louis'in en ünlü gözdesi (d. 1721)
  • 1765 - Mihail Lomonosov, Rus bilim adamı (d. 1711)
  • 1888 - Matthew Arnold, İngiliz şair ve kültür eleştirmeni (d. 1822)
  • 1912 - Edward Smith, İngiliz deniz subayı (d. 1850) RMS Titanic kaptanı.
  • 1912 - Thomas Andrews, İrlandalı gemi mühendisi ve iş adamı (d. 1873)
  • 1912 - Luigi Gatti, İtalyan iş adamı ve restoran işletmecisi (d. 1875)
  • 1912 - Ann Elizabeth IshamRMS Titanic gemisinde yer alan yolcu (d. 1862)
  • 1913 - Abdullah Tukay, Tatar şair (d. 1886)
  • 1921 - Ahmet Anzavur, Osmanlı subayı ve Kuva-i İnzibatiye kumandanı (Kuvâ-yi Milliye hareketine karşı ayaklanma başlatan) (d. 1885)
  • 1927 - Gaston Leroux, Fransız gazeteci ve yazar (d. 1868)
  • 1934 - Kemalettin Sami Gökçen, Türk asker, diplomat ve siyasetçi (d. 1884)
  • 1938 - César Vallejo, Perulu şair ve yazar (d. 1892)
  • 1942 - Robert Musil, Avusturyalı romancı, hikâyeci ve deneme yazarı (d. 1880)
  • 1949 - Wallace Beery, Amerikalı oyuncu (d. 1885)
  • 1969 - Yusuf Kemal Tengirşenk, Türk akademisyen ve siyasetçi (Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi bakanlarından) (d. 1878)
  • 1975 - Richard Conte, Amerikalı aktör (d. 1910)
  • 1980 - Jean-Paul Sartre, Fransız varoluşçu filozof, yazar ve eleştirmen (d. 1905)
  • 1986 - Jean Genet, Fransız yazar (d. 1910)
  • 1990 - Greta Garbo, İsveçli sinema oyuncusu (d. 1905)
  • 1995 - Yıldız Moran, Türk fotoğrafçı, sözlük yazarı ve çevirmen (d. 1932)
  • 2000 - Edward Gorey, Amerikalı illüstratör, yazar ve şair (d. 1925)
  • 2000 - Hayati Hamzaoğlu, Türk sinema oyuncusu (d. 1933)
  • 2002 - Damon Knight, Amerikalı bilimkurgu yazarı (d. 1922)
  • 2004 - Suphi Karaman, Türk asker ve siyasetçi (27 Mayıs Darbesi'nin önde gelenlerinden) (d. 1920)
  • 2009 - Salih Neftçi, Türk ekonomist ve yazar (d. 1947)
  • 2011 - Vincenzo La Scola, İtalyan tenör (d. 1958)
  • 2017 - Allan Holdsworth, İngiliz gitarist, caz füsion-rock müzisyeni ve besteci (d. 1946)
  • 2017 - George Clifton James, Amerikalı oyuncu (d. 1921)
  • 2017 - Emma Morano, İtalyan kadın (Ölümüne kadar "Yaşayan En Yaşlı Kişi" unvanı sahibi) (d. 1899)
  • 2017 - Sylvia Moy, Amerikalı müzik yapımcısı ve söz yazarı (d. 1938)
  • 2018 - Michael Alexander Kirkwood Halliday (sıklıkla M.A.K. Halliday), İngiliz dilbilimci (d. 1925)
  • 2018 - Vittoria Taviani, İtalyan filmler yönetçi (d. 1929)
  • 2019 - Warren Adler, Amerikalı oyun yazarı ve şair (d. 1927)
  • 2019 - Jerry Clack, Amerikalı akademisyen ve insan hakları aktivisti (d. 1926)
  • 2019 - Owen Kay Garriott, Amerikalı elektrik mühendisi ve NASA astronotu (d. 1930)
  • 2020 - Ülkü Azrak, Türk hukukçu ve akademisyen (d. 1933)
  • 2020 - Allen Daviau, Amerikalı görüntü yönetmeni (d. 1942)
  • 2020 - Brian Mannion Dennehy, Amerikalı oyuncu, film yapımcısı, yönetmeni ve senarist (d. 1938)
  • 2020 - Henry Grimes, Amerikalı caz çift basçı ve kemancı (d. 1935)
  • 2020 - John Houghton, Galli atmosfer fizikçisi (d. 1931)
  • 2020 - Milena Jelinek, Çek-Amerikalı oyun yazarı, senarist ve eğitimci (d. 1935)
  • 2020 - Lee Konitz, Amerikalı caz müziği sanatçısı, besteci ve alto saksofoncu (d. 1927)
  • 2020 - Bruce Myers, İngiliz aktör ve yönetmen (d. 1942)
  • 2020 - John Pfahl, Amerikalı fotoğrafçı (d. 1939)
  • 2020 - Shahin Shahablou, İranlı fotoğrafçı ve aktivist (d. 1964)
  • 2021 - Luisa Revilla, Perulu siyasetçi ve LGBT hakları aktivisti (d. 1971)
  • 2021 - Dimitrios Talaganis, Yunan sanatçı, mimar, şair ve şehir plancısı (d. 1945)


  • 14 Nisan 2022 Perşembe

    Çağdaş sanatın ustası Balkan Naci İslimyeli hayata veda etti - BİRGÜN

     Ressam, öğretim üyesi, sanat yönetmeni Balkan Naci İslimyeli, kanser nedeniyle yaşamını yitirdi. BirGün'e konuşan Gürbüz Doğan Ekşioğlu, "Mesleğiyle, kişiliğiyle, kültürüyle, karizmasıyla çok etkileyici biridir. Çok büyük bir kayıp" dedi.

    Ressam, öğretim üyesi, sanat yönetmeni Balkan Naci İslimyeli, kanser nedeniyle 74 yaşında hayata veda etti. İslimyeli’nin vedası sanat dünyasını yasa boğdu.

    BirGün gazetesine konuşan karikatür sanatçısı Gürbüz Doğan Ekşioğlu, İslimyeli için, “1975 yılında Temel Sanat Eğitimi hocamızdı. Ondan çok şey öğrendim. Beni en çok etkileyen hocalarımdan biridir. 1975’ten bu yana diyaloğumuz hep sürmüştür. Beni her zaman teşvik etmiştir. O benim her zaman hocamdı ama aynı zamanda çok iyi dostum olmuştur. Mesleğiyle, kişiliğiyle, kültürüyle, karizmasıyla çok etkileyici biridir. Çok büyük bir kayıp. Sanatımızın başı sağ olsun” ifadelerini kullandı.

    Küratör İbrahim Karaoğlu ise, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye çok önemli bir sanatçısını kaybetti. Daha güncel sanat ortalıkta hiç yokken, çok önemli bir konsept sanatçısıydı. Bir de iyi bir hocaydı. Çok entelektüel biriydi. Sırf kitapları için bir daire kiraladığını biliyoruz. Çok entelektüel bir insandı. Modern tavırları olan çağdaş bir sanatçıydı. Türkiye çok önemli bir sanatçısını kaybetti. Uluslararası saygınlığı da olan bir sanatçıydı.”

    Yazar Ayşe Övür, Twitter hesabından “Balkan Naci İslimyeli'yi kaybettik. Çok değer verdiğim bir sanatçıydı. İyi insanlar tek tek gidiyor. Üzgünüm. Anısı hep yaşayacak” mesajını paylaştı. 1947 Adapazarı doğumlu ressam, sanat yaşamında 50’nci yılını doldurmuştu. 60’ın üzerinde kişisel sergi, yüzlerce toplu sergi ve daha birçok işe imza attı. İslimyeli, aynı zamanda Işık Üniversitesi’ndeki öğretim üyeliğini sürdürüyordu.

    BİRGÜN



    TARİHTE BUGÜN (14 NİSAN)

     


          OLAYLAR:



          ÖLÜMLER:

    Doğa düşmanı patronlarla aynı dili kullanan sendikacılar - Sinan Cem KAYA(Muğla) / EVRENSEL

     

    "2 yıldır enerji patronları ve işçilikle uzaktan yakından alakası kalmamış, patronların her lafını emir kabul eden sendika bürokratı zavallılar planlı bir propagandanın parçası oldular."

         Fotoğraf: İkizköy Çevre Komitesi  

    Geçtiğimiz günlerde Muğla Yatağan’da işçiler Maden-İş ve Tes-İş’in çağrısıyla bir araya geldi. Konu ise Milas’ın İkizdere köyünde YK Enerji’nin, yeni çıkartılan maden yönetmeliğini gerekçe göstererek zeytin ağaçlarını kesmesi ve köylülerin engel olmasıydı. Daha doğrusu engel olan köylüleri hedef alan bir açıklama...

    Bir kıdemli sendikacı “Devlet için millet için üretiyoruz, çağdaş medeniyet hedefine ulaşmak için çalışıyoruz. Buna rağmen enerji ve maden işçileri saldırı altında. Üretim engelleniyor” derken, bir taraftan da işçiye slogan attırıyorlar. Sanırsınız işçilerin enflasyon karşısında ücretleri yarı yarıya düşerken patronlardan iyileştirme isteyen, işçilerin hak ve çıkarlarını korumak için talepler ileri süren bir sendikacı değil, holdingin patronları konuşuyor...

    İŞÇİLERE İLK KOŞAN KÖYLÜLER OLDU

    Peki bu muasır medeniyete ulaşma gayretini engelleyen kim? Ağacına, zeytinine, böceğine, toprağına sahip çıkan, ovaların delik deşik edilmesine, yörenin yoksullaşmasına karşı çıkan köylüler! Oysa dün Yatağan’da Kemerköy’de Yeniköy’de termik santrallerin özelleştirilmesine karşı işçilerin dayanışma çağrısına ilk koşan, traktörleriyle gelip ekmeğini paylaşan köylüler oldu. Bacanın ilk tütmesini sağlayan yine köylülerin evlatlarıydı. Bu açıklamayı yapan da açıklamaya katılanlar da bunu bilmez değil.

    Özellikle 2 yıldır enerji patronları ve işçilikle uzaktan yakından alakası kalmamış, patronların her lafını emir kabul eden sendika bürokratı zavallılar planlı bir propagandanın parçası oldular. ‘Kömür olmazsa santral çalışmaz’ denilerek patronların alabileceği bütün toprakları hedeflerine koydular, dolaylı olarak bunları işçiye anlatıp köylüyü topraklarını satmaya ikna etmeye çalıştılar.

    SAĞLIK SORUNLARI İLERLİYOR

    Santrallerin kamu elinde olduğu dönem, kimi köylüler evlatlarının işe alınması umuduyla, kimisi de ekonomik nedenlerden ötürü topraklarını satmak zorunda kaldı. Patronlar da bu durumu fırsata çevirdi. Ancak -santrallerde çalışan işçilerin de aralarında olduğu- bazı köylüler topraklarını satmadılar. Bilinçli bir tercih olan bu tutum sebepsiz de değildi. Santrallerin çevreye verdiği zararlar ve insan sağlığının doğrudan etkilenmesi -ki başta işçilerin maruz kaldığı etkiler olmak üzere- bu durumun en önemli nedeni idi.

    Yakın köylerde kanser başta olmak üzere sağlık sorunları sürekli ilerliyor. Köyler istimlak ile harabeye dönüyor, ovalar delik deşik ediliyordu. Canlar can çekişirken, doğa talan edilirken, Yatağan ve Milaslılar ve etraftaki köylüler insan hayatının paradan önemli olduğu gerçeğinin farkına varıyor, karşı tepkiler daha çok dile getiriliyordu.

    PATRONLARIN DİLİYLE KONUŞMAYIN

    Bu durumun son somut örneği Milas İkizdere’de köylüler tarafından kurulan direniş çadırı oldu. Buna neden olan köylülerin zeytin ağacının sökülmesine karşı dozerleri, kepçeleri, özel güvenlik elamanlarının jandarma gözetiminde müdahalesini durdurmuş olmaları. Gözünü rant ve çevre talanı için karartmış, arkasına aldığı AKP hükümeti ile patronlar için; kanunun önüne konan yönetmelikle ormanlar, zeytin ağaçları, doğal yaşam kömür için tarumar edilmeli, karşı çıkanlar derdest edilmeli, üretimin önünde engel ne varsa dümdüz edilmeliydi.

    Özelleştirmeye karşı 500 güne yakın direnen sendikanın bugün patronlarla aynı dilde halka karşı birleşmesi, geldiği dip nokta olsa gerek. Enerji patronlarının çıkarı ile işçilerin talep ve çıkarları bir değildir. Bugün sahalarda kömürün bitmesi işçilerin köylülerle, halkın yaşam alanları ile karşı karşıya getirtilmeye çalışarak çözülebileceği bir sorun hiç değildir. İşçilerin duygu ve düşünceleri köylülerle birdir. Bu durumun böyle olduğunu zeytinliklerini satmayan işçilerden de anlıyoruz.

    ÇÖZÜM ORTAK MÜCADELE

    Bir işçi sendikasına düşen patronların diliyle konuşmak yerine halka bağlanmak, özelleştirmeyi yapan hükümetle çevre talanını hazırlayan yönetmelikle hiçbir kural tanımadan uygulamaya geçen patronların bir olduğunu akıldan bir an olsun çıkartmamak, dün omuz omuza olduğu yöre halkı ile birlikte mücadeleyi büyütmektir. Halk sağlığını koruyarak üretilen, halkın ulaşabileceği ucuz enerji yüz binlerin talebidir. Bunun gerçekleştirilmesi için Hükümeti adım attırma mücadelesine girmek, iş ve gelecek kaygısı taşıyan başta enerji ve maden işçileriyle yöre insanın ortak mücadelesiyle olacaktır. Bugünden geleceğe bırakılacak en onurlu miras bu adım olacaktır.

    Sinan Cem KAYA(Muğla) / EVRENSEL


    ABD, Asya’daki dörtgene kama sokma peşinde - Mehmet Ali Güller / CUMHURİYET

    Türkiye gibi Hindistan da Rusya’dan S-400 aldı. Ancak ABD, Türkiye’ye “ABD Hasımları ile Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA)” kapsamında yaptırımlar uygularken Hindistan konusunda (henüz) yaptırım uygulama kararı vermedi. Hatta ABD Kongresi’nin etkili senatörleri, Hindistan’ın yaptırımlardan muaf tutulması için tasarı bile hazırladı (2.11.2021)


    Diğer yandan Hindistan Rusya’ya yaptırımlara katılmadı, hatta yeni enerji anlaşmaları yaptı. Konu Beyaz Saray sözcüsüne sorulduğunda, Psaki’nin yanıtı şu oldu: “Hindistan’ın petrol satın alması, Rusya’ya uygulanan yaptırımların delinmesi anlamına gelmiyor. Ama Başkan Biden yine de Rusya’dan petrol alımını artırmanın Hindistan’ın çıkarına olmayacağını dile getirdi” (11.4.2022).

    SENATÖRÜN İŞARET ETTİĞİ STRATEJİK İHTİYAÇ

    Peki, S-400 konusunda ABD’nin Hindistan’ı Türkiye’den farklı olarak yaptırıma tabi tutmamasının nedeni ne? Türkiye’nin NATO üyesi olması ama Hindistan’ın olmaması mı? Değil.

    Sorumun yanıtı, yukarıda bahsettiği senatörlerin tasarısında var aslında. Tasarının tanıtımında konuşan Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz şöyle diyordu: “Hindistan, Çin’e karşı birleşen güvenlik mimarisinin kritik bir parçasıÇin’in saldırgan davranışlarına karşı koymak için Asya ve ötesinde kabiliyetli ortaklar gerekiyor ve ABD-Hindistan ilişkisi bu konuda çok taraflı çabalarımızın temel taşı haline geldi. (...) yaptırımları uygulamak, Hindistan’ı Rusya’ya bağımlı olmaya zorlamak gibi ortak güvenlik hedeflerimizi baltalamaktan başka bir işe yaramaz.”

    Yani özetle ABD’li Senatör, bu köşede de sık sık altını çizdiğimiz Washington’un şu stratejisine işaret ediyor: ABD’nin Çin’e, hele de Çin-Rusya ikilisine karşı kesinlikle Hindistan’a ihtiyacı var.

    ÇİN, ABD-HİNDİSTAN GÖRÜŞMESİNİ NASIL DEĞERLENDİRDİ?

    Peki tablo ne? Hafta başında ABD Başkanı Joe Biden ile Hindistan Başbakanı Nadendra Modi arasındaki görüşme ve ardından savunma ve dışişleri bakanlarıyla yapılan “2+2” toplantılarından ne çıktı?

    Benim gözlemim şöyle: Görüşme boyunca Biden, Modi’ye Rusya’ya yaptırımlara dahil olması çağrısı yaptı, Modi ise görüşme boyunca bu çağrıyı geçiştirdi.

    Peki, bu görüşmenin en çok ilgilendirdiği ülke olan Çin nasıl değerlendirdi Biden-Modi buluşmasını? Çin yönetiminin resmi görüşlerini yansıtan Global Times’ın analizi şöyle: “Hindistan da dahil olmak üzere BRICS ülkeleri Rusya’ya yaptırımlara katılmayı reddetti. Hindistan, Rusya ile ticareti askıya almamakla kalmadı, aynı zamanda Rusya’dan enerji ithalatını da önemli ölçüde artırdı. Hindistan, ABD’nin liderliğini takip etmiyor ve ABD’yi utandırdı. Bu durum aynı zamanda Washington’un yeteneklerinin giderek stratejik amaçlarından uzaklaştığını ve kontrol edebileceği kapsamın sınırlı olduğunu gösteriyor. Uluslararası durum artık Washington’un sopasıyla gelişmeyecek ve gelişmemelidir. (...) Washington yönetimi Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nun (QUAD) beklentileri ile Çin’i kuşatmak için özenle düzenlediği ‘Hint-Pasifik Stratejisi’ mekanizmalarını baltalamak istemiyor. ABD’nin Hindistan’ı cezbedecek hiçbir şeyi yokken Hindistan’a karşı ‘zorlama’ taktiğini kullanması (kendisi açısından) uygun değil.”

    ABD’NİN HEDEFİ, HINDİSTAN İLE ÇİN KARŞITLIĞI


    Çin’in değerlendirmesi önemli. Ancak ABD’nin elbette hâlâ devreye sokabileceği taktik kartları var. Pakistan’da İmran Han’ın darbeyi önledikten sonra bile Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı’nın fesih kararını geçersiz sayarak muhalefetin parlamentoda Şahbaz Şerif’i başbakan seçebilmesi örneğin...

    Dolayısıyla ABD, Çin-Pakistan-Rusya-Hindistan dörtgeninde birtakım sabotajlara yönelebilir.  ABD örneğin Çin-Pakistan işbirliğini bozamaz, örneğin Rusya-Hindistan ticaretini sıfırlayamaz; ancak Hindistan ile Pakistan arasında kışkırtıcılık yaparak, Hindistan-Pakistan çatışmasını Çin ile Hindistan arasında bir gerilime dönüştürmeye çalışabilir.

    Son tahlilde ABD buradan da stratejik düzeyde bir sonuç elde edemez ama yine de Hindistan-Pakistan ilişkisi, Asya’nın bütünü açısından kritik bir konu haline gelmiş durumda...

    Mehmet Ali Güller / CUMHURİYET

    Ölen savcının oğlu ihaneti anlattı + PEKER’DEN KURTULMAK İSTEYEN MAHKEME - Barış Pehlivan / Cumhuriyet

     Ölen savcının oğlu ihaneti anlattı 

    “Sizinle konuşmak istiyorum” diye mesaj attı. Beklemiyordum, aradım. Daha yeni babasını kaybetmiş bir oğula ne denilebilirdi ki? “Neden bu kadar genç yaşta” diye sorabildim. “Kaldıramadı” dedi.

    Önceki Arka Bahçe’de okudunuz. İster “İstanbul Grubu” deyin, ister “Pelikancılar” deyin, yargı içindeki yeni paralel örgütlenmenin hedefindeki Yargıtay Savcısı Kamil Erkut Güre artık yaşamıyor. Hukuksuzluğa boyun eğmediği için FETÖ ile suçlanmış, İzmir Başsavcılığı’ndan Yargıtay’a sürülmüş, hakkında HSK soruşturması yürütülmüştü. Ve sonunda, 55 yaşında kalbine yenik düştü.

    Oğulcan Enes Güre ile yani artık toprak altında olan savcının oğluyla konuştum. Bakın, oğul Güre neler söyledi:

    “Herkes babamın tenzil-i rütbeden dolayı morali bozuk sanıyordu. Ama durum öyle değildi aslında. Babam ona verilen her görevi layıkıyla yapardı. ‘Devletin takdiri, görev verdiyse yapacağız’ derdi. Ama asıl canını sıkan şey; senelerce FETÖ, PKK ve diğer örgütlerle uğraşan, onlarla mücadele eden babama, bir gün gelip ‘sen FETÖ’cüsün’ imasında bulunup soruşturma açmalarıydı. Bu ona çok dokundu, bunu kaldıramadı işte. Telefonla arayıp ‘başsavcım merak etmeyin, biz sizi biliyoruz’ diyen insanların, sonra gidip soruşturma iznVini veren karara imza atmalarını kaldıramadı.”

    İKİYÜZLÜLERİN İHANETİ

    Babası gibi hukukçu olan avukat Güre, şöyle devam etti sözlerine:

    “Babam kendi koltuğu için hiçbir zaman endişe etmedi. Onun derdi hiçbir zaman koltuğu da olmadı. Sadece bu yozlaşmış düzen içerisinde, kendisi gibi yetim kalan onurlu ve şerefli hâkimler ile savcılara sahip çıkmak istiyordu. Ama ikiyüzlü yargı camiasının ihanetini kaldıramadı. Babam her hafta benimle maça gelirdi, her hafta maç yapardık, sağlık olarak benden daha dinç olduğunu herkes bilirdi. Ne kalp sıkıntısı ne de tansiyonu vardı, hiçbir sorunu yoktu. Düzenli olarak check-up’a girerdi. Bu haksızlıklara rağmen kimsenin arkasından konuşmadı, kimseye oyun oynamadı. Sadece ‘devletin takdiri’ dedi, hep sustu ve artık ebediyen konuşamayacak. Ama ben onun bana bıraktığı bu sancağı daha ileriye taşıyarak, babamın bana olan emanetine sahip çıkacağım.”

    Kamil Erkut Güre öldü, cenazesi kaldırıldı, mezara gömüldü. Biliyorum ki hayattayken onun üstüne toprak atan kirli eller de gün gelecek isim isim ortaya çıkacak. 

                                                                   


                                                              ***

    PEKER’DEN KURTULMAK İSTEYEN MAHKEME

    Sedat Peker’in ifşa videolarının ilki bundan yaklaşık bir yıl önce başladı. Başlar başlamaz da hakkında iki temel dava açıldı. Biri Bursa’daki “Köfteci Yusuf” davası, diğeri ise İstanbul’daki “suç örgütü” davası... 

    Üzerinde durulmadı; Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi elindeki “Köfteci Yusuf” davasından kurtulmak istiyordu. “Birlikte görülmelerinde hukuki yarar var” diyerek o dava dosyasının İstanbul Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davayla birleştirilmesini arzuluyordu. Lakin Bursa istiyor ancak İstanbul kabul etmiyordu. 

    İşte bu yakan top oyununda son sözü Yargıtay 5. Ceza Dairesi söyledi. Yargıtay 17 Mart’ta verdiği kararda, iki davayı birleştirmeye uygun bulmadı ve Peker’in iki ayrı ilde iki ayrı dosyadan yargılanmasının doğru olduğuna hükmetti. 

    “Peker meğer ne kadar da suçlu biriymiş” diye keşiflere çıkan yargının bu davalardaki yönünü siyasi konjonktür belirleyecek.

    Barış Pehlivan / Cumhuriyet